ASAYİŞ - 17 Mayıs 2024 Cuma 11:08

Jandarma ruhsatsız tabanca ve av tüfeği ele geçirdi

A
A
A
Jandarma ruhsatsız tabanca ve av tüfeği ele geçirdi

Eskişehir’de jandarma ekiplerince yakalanan 4 şüphelinin ikamet ve araçlarında yapılan aramalarda 2 ruhsatsız tabanca ile 3 av tüfeği ele geçirilirken şahıslara 9 bin 76 TL para cezası kesildi.


Eskişehir İl Jandarma Komutanlığı ekipleri 2-16 Mayıs tarihleri arasında çalışma yaptı. Ekiplerin faaliyetlerinde 4 olaya müdahale edilirken olay şüphelisi 4 şahsa işlem yapıldı. Şüpheliler işlemlerinin tamamlanmasının ardından mahkemeye sevk edileceği öğrenildi. Cumhuriyet Savcısı’nın talimatları doğrultusunda, şüphelilerin ikamet adresleri ile araçlarında arama yapıldı. Ekiplerce yapılan aramalar neticesinde ruhsatsız 2 adet tabanca, 3 adet yivsiz av tüfeği, 1 adet tabanca şarjörü, 10 adet tabanca fişeği, 14 adet av tüfeği kartuşu ele geçirildi. Şüphelilere 9 bin 76 TL idari para cezası uygulandı.



Jandarma ruhsatsız tabanca ve av tüfeği ele geçirdi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Erçelik: "Yerli kaynakla üretim yapan termik santraller milli güvenlik açısından ülkenin stratejik kurumlarıdır" Türkiye’de enerji sektöründe yaşanan son gelişmeleri Türk-İş’e bağlı Tes-İş Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik değerlendirdi. Erçelik, Muğla’da konumlu bulunan termik santrallerden yola çıkarak enerji sektöründe yaşanan sıkıntıları, elektrik üretiminin önündeki engelleri ve enerji fiyatları hakkında açıklamalarda bulundu. Elektrik fiyatlarının mutlaka yükselmesi gerektiğini belirten Fatih Erçelik, "Bölgemizde dolaylı ve dolaysız 70 bin kişi santrallerden geçimini sağlamaktadır. Santrallerin sorunsuz üretime devam etmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Yerli kaynakla üretim yapan termik santraller milli güvenlik açısından ülkenin stratejik kurumlarıdır" dedi. Tes-İş Yatağan Şube Başkanlığında açıklama yapan Fatih Erçelik, “Türkiye’de sendikalı işçi sayısı toplamda 2 milyon 495 bin 423’e ulaştı. Maalesef ülkemizde sendikalaşma oranı çok düşük, sendikalı çalışan oranı topla çalışanların sadece yüzde 15,22’sini oluşturuyor. TÜRK-İŞ, 1 milyon 349 bin 209 üyesiyle sendikalı işçilerin yarısından fazlasına yani yüzde 54,06’sını temsil ediyor. Enerji sektöründe ise toplam çalışan sayısı 265 bin 579. Bizim sendikamız TES-İŞ’e bağlı üye sayısı ise 71 bin 912’dir. TES-İŞ, enerji işkolunda yüzde 27,08 örgütlenme oranıyla TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalar arasında birinci, üye sayısı açısından ise beşinci büyük sendikadır. Bu üyelerin yüzde 16,68’ini oluşturan 12 bin kişi termik santrallerde ve santralleri beslemekle görevli kömür madenlerinde çalışmaktadır. Maden İş sendikasının da 30 bin üyesinin de 14 bini yani neredeyse yarısı termik santralleri besleyen kömür madenlerinde çalışıyor. Ancak son yıllarda özellikle elektrik ve maden sektöründe çalışan işçiler ki bunların çok büyük bir bölümü sendikalı, işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya” dedi. "Termik santraller, günümüzde ciddi mali zorluklarla boğuşuyor" Erçelik, termik santrallerin mali zorluklar yaşadığını ifade ederek “Türkiye’nin enerji üretiminde önemli bir paya sahip olan termik santraller, günümüzde ciddi mali zorluklarla boğuşuyor. Bu durum, sadece enerji üretim sektörünü değil, bu sektörde direkt istihdam edilen binlerce çalışanımızı ve onların ailelerini de derinden etkilemektedir. Elektrik fiyatlarının seyri termik santrallere darbe vuruyor. Son yıllarda, özellikle içinde bulunduğumuz 2024 yılında elektrik piyasasında gözlemlenen fiyat seviyeleri, termik santralleri mali açıdan sürdürülemez bir noktaya getirdi. Mevcut elektrik fiyat seviyesi, santrallerin gelirlerini ciddi anlamda azaltıyor ve işletme maliyetlerini karşılamada yetersiz kalmasına neden olmaktadır. Elektrik fiyatlarındaki bu seviye, enerji üreticilerinin finansal sürdürülebilirliğini ortadan kaldırmaktadır. Santraller, ürettikleri elektriği maliyetlerinin altında satmak zorunda kalmakta, bu da ekonomik dengelerini bozmakta ve faaliyetlerini devam ettirmelerini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle termik santraller, maliyetlerini kısıyor, işçi çıkarıyor ya da piyasa koşullarının altında ücretler ödeme yoluna gidebiliyor. Bir diğer konu ise termik santrallerin yaşadığı hammadde sıkıntısı. Santrallerin kapanması veya kapasite azaltması, binlerce çalışanın işini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. İşsizlik, ailelerin ekonomik durumunu kötüleştirmekte, geçim kaynaklarını ellerinden almaktadır. Bu durum, toplumsal ve ekonomik sorunları derinleştirmekte, çalışanlarımızı ve ailelerini büyük bir belirsizliğe sürüklemektedir. Sadece Sendikamız ve Maden İş dikkate alındığında 26 bin direkt sendikalı istihdamın devamı termik santrallerin mevcudiyetine bağlı. Dolayısı ile bu sadece santrallerin değil, bizim ve hatta ülkemizin sorunudur” şeklinde konuştu. Erçelik yaptığı açıklamanın devamında yerli kaynakla üretilen enerjinin önemine değinerek “Milli menfaatlerimiz, ekonomik olarak başka hiç bir karşılığı olmayan milli kaynağımız linyit kömürünün elektrik enerjisine çevrilerek cari açığa yıllık katkısı 4.5 milyar doları bulan bu santrallerin ayakta kalmasını ve ekonomik hayatta kalması yönündedir. Türkiye, enerjide dışa bağımlı bir ülke, işte termik santrallerimiz bu bağımlılığı azaltıyor, ‘kömür kullanmayalım’ diyenler, her yıl milyarlarca dolar paramızı enerji almak için yabancı ülkelere vermemizi istiyor. Yerli kömür kaynaklı santrallerin artık olmadığı ve doğalgazın, yabancı kömürün, nükleerin ithal edilemediği bir an düşünün, sadece yenilenebilir kaynaklarla baş başa kalmış olacağız. Bu durumda arz güvenliğimiz tehlikeye girmiş olacak, enerjisiz kalacağız. Yenilenebilir enerji baz yük değildir, sürekli emre amade değildir. Tıpkı savunma sanayii gibi, yerli kaynak baz yük santraller de maliyet unsurları ikinci planda kalacak stratejik tesislerdir. Bugün santrallerin mevcut durumda tehdit altında olması ve önlem alınmazsa kapanması, yarın hepimizi tehdit altına sokacak çok kritik bir durumdur. Tabii ki biz de yenilenebilir enerjiyi destekliyoruz ancak bu bir süreç. Ekonomik gelişimlerini tamamlamış, milli gelirini 60-70 bin doların üzerine çıkarmış, işsizlik sorunu olmayan, her yıl işe girmesi gereken 600 bin 700 bini genci olmayan Avrupa ülkeleri, ’kömürden çıkın’ diye diğer ülkelere baskı yapıyor. Oysa bizim gibi ülkelerde, bunu bir yılda yapmak mümkün değil, bu bir süreç meselesi. Termik santrali kapatmak bir günde, bir yılda olmaz. Geçiş süreci olması lazım, bu sektörün oluşturduğu ekonominin ikame edilmesi lazım, kesintisiz enerji ihtiyacını karşılayacak yerli enerji ile çalışan tesislerin olması gerekiyor. Batı’nın bu tavrı amiyane tabirle ’bekara karı boşamak kolay’ deyimini getiriyor” ifadelerini kullandı. "Elektrik fiyatları maliyetleri karşılayacak bir seviyeye getirilsin" İşçilerin taleplerini dile getiren Erçelik, “TES-İŞ Sendikası olarak, devletimize ve ilgili tüm bağımlı bağımsız kurumlara acil çağrıda bulunuyoruz. Termik santrallerimizin mali sürdürülebilirliğini sağlamak ve istihdamı korumak adına bazı önlemlerin alınması gerekiyor. Öncelikle, elektrik fiyatları konusunda düzenleme yapılması gerekiyor. Çünkü şu anki fiyatlarla santraller ürettiği elektrikten para kazanamıyor. Para kazanamayan, kar edemeyen herhangi bir şirketin ayakta kalmasını mümkün olmadığını çocuklar bile bilir. İkinci konu termik santrallerin giderek artan maliyetleri. Bir yandan fiyatlar nedeniyle kar edemiyorsun, bir yandan da maliyetlerin artıyor. Kömür bulmak en büyük sorun, bazı santrallerimiz kömürü varken çıkaramıyor. Zaten bu iki konuda adım atılırsa hem üretim hem de istihdam tarafında sorunlar büyük ölçüde çözülür. Son olarak da santrallerimizin çevresel uyum konusundaki yatırımlarını sağlamak için bazı teşvik mekanizmaları devreye alınabilir, bu sayede çok daha çevreci ve verimli üretim de mümkün olur” dedi. "Büyük şehirlerden görüş bildirenler bölgenin gerçeklerini bilmiyor" Son olarak yerli kaynakla üretim yapan elektrik santrallerinin üretim yapmasının önündeki sıkıntıları da dile getiren Erçelik, "Türkiye özgür bir ülke, isteyen herkes anayasal hakkını kullanarak görüşlerini dile getirebilir ancak bunu gerçekleri çarpıtarak yapmamak şartıyla. Bizim ve hatta Maden-İş’in örgütlü olduğu tüm iş yerlerinde her şey yasalara uygun olarak yapılıyor. Biz evet işçiyiz ama aynı zamanda hepimiz çalıştığımız bölgelerin halkıyız, bizlerin ya da yakınlarımızın da elektrik santrallerinin olduğu bölgelerde bahçesi, tarlası var. Yani büyük şehirlerden görüş bildirenlerin aksine biz bu bölgelerde yaşıyoruz. Örneğin zeytin taşınamaz diye bir algı var. Dünyanın her yerinde hatta zeytinciliğin en çok yapıldığı İtalya, İspanya gibi ülkelerde her yıl binlerce zeytin ağacı taşınıyor. Türkiye’de de aynı şekilde. Söz konusu enerji olunca, kömür olunca zeytin ağacı taşınamaz diyerek itirazlar ediliyor. Oysa bilim dünyası bunun aksini söylüyor. Örneğin Muğla’nın her yerinde zeytin ağacı taşıma işi yapılıyor. Dolayısıyla sırf itiraz etmek için itiraz edilmesin. Binlerce işçi ve ailelerin hayatlarıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı" ifadelerine yer verdi.
Sakarya Normal günden 20 kat daha fazla bıçak biliyorlar Kurban Bayramı’na sayılı günler kala Sakarya’da bıçak bileme ustaları vatandaşların taleplerini yetiştirmek için yoğun mesai harcıyor. Adeta bayramın karıncaları olan ustalar, normal bir günde 30 bıçak bilerken bayramlarda sınırları zorlayarak 20 kat daha fazla bileme yapıyor. Türkiye genelinde olduğu gibi Sakarya’da da Kurban Bayramı sebebiyle bıçakçılarda yoğunluk devam ediyor. Bayrama sayılı günler kala bıçak bileme ustaları vatandaşların taleplerini yetiştirmek için yoğun mesai harcıyor. Kurban kesecek vatandaşlar, bıçak ve satır gibi aletlerini biletmek için bileme ustalarının dükkanlarında sıraya giriyor. Bu çerçevede bıçak satıcıları ve bileyicileri de tam mesai ile artan talepleri karşılamaya çalışıyor. Adeta bayramın karıncaları olan ustalar, normal bir günde yaklaşık 30 bıçak bilerken bayramlarda sınırları zorlayarak 20 kat daha fazla bileme yapıyor. Geçen seneye göre yoğunluğun az olduğunu belirten bıçak ustası Yunus Erdoğan, bileme fiyatlarının 30 lira ile 40 lira arasında olduğunu söyledi. “Profesyonel anlamda bileyicilerde biletmelerini tavsiye ediyoruz” Bıçak bileme işlemlerini anlatan Yunus Erdoğan, “Bıçak bileteceklere tavsiyemiz, bıçaklarını profesyonel anlamda bileyicilerde biletmelerini tavsiye ediyoruz. Bizim profesyonel anlamda bilemeden kastımız şu; bıçak önce 80’lik 120’lik zımparada bilenmeye başlar. Sonra yaprak dediğimiz bıçağın ağzındaki kılağı çıkarmak için keskinleşme işlemini gerçekleştirecek kılığa makinemizden geçer ve genel anlamdaki bileme işlemi burada bitiyor. Kılağdan sonra skoç dediğimiz malzemede kılağının en ince kalanları dahi düşüyor akabinde de polisaj dediğimiz bıçağın parlatması, temizliği en ince, en dipte dahi kalan kılağları düşürüp, bıçağı en keskin hale getirip ağzının dönme ihtimalini en düşük seviyeye biz düşürüyoruz. Bu profesyonel bileme oluyor. Bıçak bilenirken açısının ve derecesinin doğru olup bıçağın hiçbir şekilde çeliğinin yanmaması lazım eğer yanarsa bıçak en ufak bir kasmada ya da hiçbir şey yapmadan dahi çatlayabilir. Buna çok dikkat etmeleri gerekir” dedi. “Geçen seneye oranla bu senenin rağbeti biraz daha düşük” Geçen seneye göre sıfır bıçaklara talebin az olduğunu ve bilemeye talebin arttığını aktaran Erdoğan, “Geçen seneye oranla bu senenin rağbeti genel piyasa anlamında konuşursak maalesef ekonomik bir takım sebeplerden dolayı biraz daha düşük. Vatandaşlar yeni bıçağa yönelmek yerine ellerindeki bıçakları kullanıyor. Bazı saplar artık kullanamaz hale gelmiş ama plastik kelepçe dediğimiz klipsleri bağlayıp kullanmaya devam ediyorlar, kendi ellerindeki bıçakları değerlendiriyorlar. Tabii ki yine alıma da bir teveccühü var ama geçtiğimiz senelerde olduğu gibi bir yoğunlukta değil kesinlikle. Tabii ki yoğunluğumuz var. Herkes son 2-3 güne bırakıyor bilemesini. Şu anda çok daha arttı bilemeler son güne doğru. Belki arife günü çok çok daha fazla artacak bileme işlemleri. 5 makine imalatımızda, 2 makinemizde burada hiç durmadan sabah 08.00’da başlayıp gece 11-12’lere kadar hızlı bir şekilde çalışıyoruz. Anca yetiştirmeye çalışıyoruz” diye konuştu. “Geçen seneye oranla fiyatlarda en az birebir, birebir buçuk artış söz konusu” Bıçak biletme fiyatının da artış gösterdiğini belirten Erdoğan, “Geçen sene 20-25 bandında olan bir bileme bu sene 30-35 bazı yerlerde de 40 liraya kadar buluyor. Biz kendi firmamız için konuşursak en düşük bütçeden en yüksek bütçeye kadar 150 lira bandından başlayıp 3 bin -5bin liraya kadar kullanılabilecek özel üretim bıçakları dahil olmak üzere her türlü fiyat aralığına cevap verebiliyoruz. Gerek ahşap sapta olsun gerek plastik sapta olsun Ama piyasanın geneli geçen seneye oranla fiyatlarda en az birebir, birebir buçuk artış söz konusu çeliğe 2024 yılında gelen zamlardan sonra. Bu anlattıklarıma binaen de kurban keseceklerin, kurbanlarını kestikten sonra et doğrayacakların kaliteli, profesyonel anlamda bakımı bilemesi yapılmış bıçaklarla ne kendilerine ne de kestikleri kurbanlara zarar vermeyecek şekilde kurbanlarını kesmelerini ve bıçaklarını bu şekilde hazır yapıp kullanmalarını da tavsiye ediyoruz” şeklinde konuştu.
Ankara Diyetisyenden et tüketim uyarısı: "Bazı hastalıklar çiğ ve az pişmiş etlerin tüketilmesi ile bulaşır" Sağlıklı ve dengeli beslenme açısından etin pişirilme yönteminden porsiyon kontrolüne kadar birçok ayrıntıya dikkat edilmesi gerektiğini belirten Medicana Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı Zeynep Rümeysa Halıcı, "Bazı hastalıklar çiğ ve az pişmiş etlerin tüketilmesi ile bulaşır" dedi. Kurban Bayramı’nda etin nasıl tüketilmesi gerektiği en çok merak edilen konular arasında yer alıyor. Bu dönemde artan et tüketiminin sağlık üzerinde oluşturacağı olumsuz etkilerden kaçınmak gerektiğini kaydeden Medicana International Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü Uzmanı Dyt. Zeynep Rümeysa Halıcı, sindirimi zor olan etin tüketimi konusunda önemli tavsiyelerde bulundu. "Bazı hastalıklar çiğ ve az pişmiş etlerin tüketilmesi ile bulaşır" Halıcı, özellikle kurbanlığın alış sürecinde veteriner kontrolü olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtirken, “Uygun kesim şartlarının sağlanması sağlık açısından çok önemlidir. Bazı hayvanlarda olan hastalıklar direkt insanlara bulaşabilmektedir” dedi. Etlerin kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemesi gerektiğine dikkati çeken Halıcı, “Bazı zoonoz hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı akıldan çıkarılmamalıdır. Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, karkasın parçalanması, etin nakli, muhafazası, pişirilmesi ve tüketime sunulması aşamalarında kişisel hijyen kuralları ihmal edilmemelidir” ifadelerini kullandı. "Etler buzdolabında 48 saat bekletilmeli" Etlerin sindirimi zor besinler olduğunu vurgulayan Halıcı, “Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik pişirme ve sindirme konusunda bizleri zorlamaktadır. Özellikle sindirim sistemi hastalığı olan kişilerde kurban etlerinin tüketimi hemen olmamalıdır. Etler buzdolabında 48 saat beklettikten sonra, haşlama veya ızgarada pişirme yöntemiyle pişirerek tüketmelidir. Bu dönemde yine sakatat tüketimi de artmaktadır. Sakatatlar kan değerlerindeki kolesterolü yükselttiği için kalp-damar hastalığı olan ve kolesterolü yüksek bireylerin sakatattan kaçınması gerekmektedir” diye konuştu. "Et ateşe çok yaklaştırılmamalı ve yüksek ateşte pişirilmemeli" Diyetisyen Zeynep Rümeysa Halıcı, etlerin pişirme yöntemlerinin Kurban Bayramı’nda bilinmesi gereken en önemli hususlardan birisi olduğunu vurguladı. Halıcı, “Eti ızgarada pişirirken ateşe çok yakınlaştırmak doğru değildir. Etin ateşle arasındaki yakınlık arttıkça ette kömürleşme oluşmakta ve kanserojen maddeler ortaya çıkabilmektedir. Etleri pişirirken dışarıdan hayvansal yağlar veya kızartma yağları ile et birleşmemeli kendi yağı ile pişirme yöntemi tercih edilmelidir” ifadesini kullandı. Etlerin iç sıcaklığının en az 75 derece olması gerektiğinin altını çizen Dyt. Halıcı, konuşmasına şöyle devam etti: “Yüksek ateş ile pişirme yöntemi etin dış kısmında ki proteinlerin katılaşmasına neden olduğundan iç kısmında pişme gerçekleşmez ve yine yüksek ısıda etlerin pişirilmesi su, vitamin, mineral bütün besin öğesi kayıplarını artırır. Etlerin saklanması da diğer aşamalar kadar önemli bir aşamadır. Etlerin yemeklik olarak küçük parçalara ayrılarak buzlukta saklanması gerekmektedir. Bu şekilde hazırlanan etler buzlukta eksi 2 derecede 1-2 hafta eksi 18 derece de ise daha uzun süre muhafaza edilebilir.” "Çiğ et kesilen tahtada sebze doğramayın" "Et kolay bozulabilen ve potansiyel risk taşıyan besin grubu içerisinde yer almaktadır" diyen Dyt. Zeynep Rümeysa Halıcı, bu sebeple dondurulan etin kullanılacağı zaman buzluktan çıkarılıp hemen pişirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Halıcı, şu ifadeleri kullandı: "Çözünmüş ve bir süre oda sıcaklığında kalan et mikroorganizma üretme riski oluşturabilir. Etin, oda ısısında açıkta bırakılacak şekilde değil, yine buzdolabının alt bölmesinde çözünmesi sağlanmalıdır. Derin dondurucuda saklanan etin buzdolabının sebzelik kısmının üstüne konularak çözünmesi beklenebilir. Etin çabuk çözünmesi amacıyla uygulanan kalorifer, soba üzerinde çözünme, oda sıcaklığında bekletme gibi yöntemler, insan sağlığı açısından tehlikeli sonuçları da beraberinde getirmektedir. Son olarak kontaminasyon riski nedeniyle farklı besin grupları aynı tahta üzerinde kesilmemelidir. Kesilen et tahtasında kesinlikle çiğ sebze ve meyveleri kesmemek gerekmektedir."