GÜNDEM - 13 Ocak 2025 Pazartesi 10:20

‘Nazik Kübizm’ sergisi ile otizmin sanatsal yüzü

A
A
A
‘Nazik Kübizm’ sergisi ile otizmin sanatsal yüzü

Eskişehir’de, 10 yaşındaki otizmli Ege Bolat’ın özgün eserlerinden oluşan ‘Nazik Kübizm’ sergisi, Vecihi Hürkuş Havacılık ve Teknoloji Parkı’nda sanatseverlerle bir araya geldi.


‘Nazik Kübizm’ sergisinde, Ege Bolat’ın birbirinden farklı tekniklerle oluşturduğu özgün eserler yer aldı. Kübizm tekniğini kendi özgün tarzıyla harmanlayan Bolat, eserlerindeki renklerin ve şekillerin oluşturduğu uyumla dikkat çekti. Bu sergi otizmli bireylerin doğru yönlendirme ile sanatsal yeteneklerini gözler önüne sererek bir farkındalık oluşturdu. Bolat’ın resim öğretmeni Sevdiye Cerrahoğlu, Ege’nin davranış bozukluklarını sanat sayesinde aştığını belirtti.



“Nazik Kübizm yapıyorum demeye başladı”


Ege’ye kriz anlarında ‘Nazik olur musun?’ demesiyle birlikte Nazik Kübizm’in ortaya çıktığını belirten Sevdiye Cerrahoğlu, “Ege ile Elif Tuğçe Şen sayesinde çalıştım. Onun sayesinde egeyle biz bir yolculuğa çıktık. Bu yolculukta da resim yapmaya başladık. Ege 10 yaşında otizm spektrum bozukluğu var. Davranış problemi çok fazlaydı ve bizim bir araç bulmamız gerekiyordu. Sanat bize en iyi araç oldu. Ege; kendi dilini, akımlarını, çizgi ve renklerini oluşturdu. Ege çeşitli yönlendirmeler sayesinde kendini daha açıkça ifade etmeye başladı. Bazen kriz anları ya da çok fazla gülme anları oluyordu, o anlarda Ege’ye ‘Nazik olur musun’ derdim. Ege akımları öğrendikçe belirli bir zaman sonra Nazik Kübizm yapıyorum demeye başladı ve serginin çıkış noktası bu oldu” dedi.



“Özel veya değil aslında her çocuğun bir yolu var”


Her çocuğun bir yolu olduğunu ve önemli olanın o yolu keşfedip rehberlik etmek olduğunu dile getiren Cerrahoğlu, “Ege resim yapmaya başladıkça resimlerini evde sergilemeye başladı ve öte yandan resim yarışmalarında ödüller aldı. Eserlerini insanlara göstermeyi çok istiyordu. Tepebaşı Belediyesi de sağ olsun bu imkânı sağladılar, biz de bu sergiyi açtık. Özel veya değil aslında her çocuğun bir yolu var. Önemli olan bu yolu onlara sunabilmektir, rehberlik ederek doğruya yönlendirebilmektir. Ege de bu yolda çok güzel bir şekilde ilerledi. Her çocuğun bir yolu var önemli olan onu keşfetmektir. Resim yapmaya başlamadan önce davranış problemlerini sert bir şekilde ifade ediyordu, artık öfkemizi de sevincimizi de üzüntümüzü de resim yaparak aktarıyoruz” diye konuştu.



“Ege, resme başladığından beri çok değişti"


Ege Bolat’ın annesi Yasemin Bolat çok güzel duygular yaşadığını vurgulayarak, “Aslında spor dersi alırken oraya bir resim hocası gelmesiyle bizim yollarımız kesişti. Ege’nin el ve göz koordinasyonu gelişsin, hadi resme başlasın derken birdenbire egenin akımlara olan ilgisini fark ettik. Resim hocamızın da ilgisiyle beraber bu yöne doğru bir başlangıç yaptık. Ege resme başladığından beri çok değişti. Kendini daha iyi ifade ediyor. Öfkelendiği zaman bir şeyler çiziyor. Kendini anlatmaya çalışıyor. Resim hepimize iyi geldi bu anlamda. Bizim için bu çok üst seviyede bir şey, böyle bir şeyi tahmin edemezdim. Duygularım karman çorman, ne söyleyeceğimi de bilemiyorum bu konu hakkında. İnanılmaz güzel bir duygu yaşıyorum” ifadelerini kullandı.


Ege hangi alanda ilerlerse ilerlesin her daim yanında olacağını belirten Yasemin Bolat, “Ege resme başladıktan sonra duygularını daha çok kontrol etmeye başladı. Öfkesini de mutluluğunu da resme aktarmaya başladı. Bu onun iç dünyasına, bizim ev hayatımıza ve derslerine yansıdı. Bu anlamda çok iyi oldu. İleride nasıl olur bilmiyorum, belki diğer akımlara devam eder. Belki de resim yapmayı bırakıp yüzmek isteyebilir. Bambaşka şeylere de yönelebilir. Ege ne konuda ilerlerse biz her daim ailesi ve öğretmenleri olarak yanında olacağız” dedi.



‘Nazik Kübizm’ sergisi ile otizmin sanatsal yüzü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Acarkent köyünün bataklık ve fay hattı üzerine kurulduğu iddiası MUŞ (İHA) – Muş’un Varto ilçesinde 1966’da meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremin izleri hâlâ silinemedi. Acarkent köyünde deprem sonrası yapılan konutların bataklık ve fay hattı üzerine inşa edildiği iddia edilirken, köy sakinleri sağlam zeminde yeni yerleşim yeri talep ediyor. Varto ilçesinde 19 Ağustos 1966’da meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremin üzerinden 58 yıl geçmesine rağmen, yaraları tam anlamıyla sarılamadı. Resmi rakamlara göre 2 bin 369 kişinin hayatını kaybettiği, binlerce evin yıkıldığı felaketin ardından, hak sahiplerinin barınma sorunları o dönem kısmen çözülse de aradan geçen zaman tekrar barınma sorununu gündeme getirdi. Deprem sonrası 47 metrekare olarak yapılan konutlar; bir oda, bir salon, mutfak ve banyodan oluştuğu için birçok aile için yaşanabilir bir alan sunamadı. İddiaya göre Varto’nun Acarkent köyünde o dönem inşa edilen konutlar yeteri inceleme ile denetim yapılmadan fay hattı ve bataklık üzerine inşa edildi. Geçen zaman ile birlikte birçok konut bakımsızlıktan ve duvarlarının su almasından dolayı çürüdü. En ufak sarsıntıda evlerinin duvar ve balkonlarında çatlakların meydana geldiğini söyleyen köy sakinleri, devlet desteği ile sağlam zeminde bir köy kurulmasını istiyor. Depremi yaşayan köylüler, o günlerin korkusunu hâlâ üzerlerinden atamadıklarını söyleyerek, devlet desteğiyle daha sağlam zeminde yeni bir köy kurulmasını talep etti. 58 yıl sonra bile barınma sorununun tam anlamıyla çözülememiş olması, bölgede yaşayan aileleri mağdur etmeye devam ediyor. Depremi en acı şekilde yaşayan Hasan Arslan, deprem korkusunu atamadıklarını ifade ederek, "1946 yılında Varto’nun Acarken köyünde dünyaya geldim. 1966 yılında depremi yaşadım. Çok şiddetli bir yıkım yaşadık, çok ölümüz oldu. Yakınlarımızı ancak bir hafta sonra enkaz altından çıkarabildik. 1974 yılında konutlarımız inşa edildi. Konutların inşaatında çalıştım. Korkuyoruz aynı depremi yaşamaktan. Gece uyuyamıyorum. Bize bir çare bulsunlar aynı acıları yaşamak istemiyoruz" dedi. Konutlarının bataklıkta ve fay hattı üzerine kurulduğunu söyleyen Şükrü Eroğlu ise "1966 yılında köyümüzde şiddetli bir deprem oldu. Köyümüz alt üst oldu, evlerimiz yıkıldı. Depremden sonra bize konutlar yapıldı. Konutlarımız yine aynı bölgeye bataklık ve fay hattı üzerine kuruldu. Devletimizden bir isteğimiz var. Bizi buradan çıkarsınlar ve başka bir yere yeni bir köy kursunlar. Binalarımız hep çatlamış. Devletimiz bizi bu bataklıktan ve fay hattı üzerinden kurtarsın. Her deprem olduğunda binalarımızın duvarları çatlıyor. İçeri girmekten korkuyoruz" şeklinde konuştu. 1966 depreminde akrabalarını kaybettiğini söyleyen Porsor Eroğlu da, devletin kendilerine yeni konut inşa etmesini istedi. Eroğlu, "Deprem olduğunda ben dışarıdaydım. Köyün içinden dumanlar yükseldi. Köye doğru geldim kaynanam kapıdaydı, evin içine girmem izin vermedi. Akrabalarım depremde enkaz altında kaldı. Nereye gideceğimizi ne yapacağımızı bilmiyorduk. Köyümüz yıkıldı. Çok kişi enkaz altında kaldı. O dönemde yapılan deprem konutları bataklık ve fay hattı üzerine inşa edildi. Evlerin altında su çıkıyor. Bu evlerde oturmaktan korkuyoruz. Devlet bize yardım etsin. Çocuklarımız korkudan bizim yanımıza gelmiyor başka bir yerde kalıyorlar" ifadelerini kullandı. Köylerinin taşınmasını isteyen köy sakinlerinde İbrahim Baba ise "Acarkent köyünde yaşıyorum. 1966 yılında deprem oldu. Depremde bizim akraba ve komşularımız hayatını kaybetti. 1974 yılında devlet bizlere deprem konutu yaptı. O dönemlerde fazla analiz ekipleri olmadığı için yapılan konutlar fay hattı ve bataklık üzerine yapıldı. En ufak bir sarsıntıda bizim evler hem çatlıyor hem de sıvalar dökülüyor. Şu an biz devletimizden tek istediğimiz bizlere yeni konutlar yapsınlar. Gerekirse bizleri borçlandırıp yapsınlar" şeklinde konuştu.
Balıkesir Hayali olan mesleği yaparak 3 çocuğuna bakıyor Balıkesir’de yaşayan ve hayali olan tır şoförlüğü ile 3 kız çocuğuna bakan 35 yaşında Rukiye Ercan, tüm engellemelere rağmen tır şoförlüğünü severek yaptığını söyledi. Tek başına ayakları üzerinde durmayı başaran Ercan, kadınların istedikten sonra yapamayacağı bir şeyin olmadığını belirtti. Balıkesir merkezde bir yılı aşkın süredir tır şoförlüğü yapan 35 yaşındaki Rukiye Ercan, bu işten kazandığı parayla 3 çocuğuna bakıyor. Mesleğe başlama kararı aldığında büyük zorluklarla karşılaştığını belirten Ercan, her şeye rağmen mesleğini severek yaptığını belirtti. Mesleğin çocukluk hayali olduğunu söyleyen Rukiye Ercan, "Bu meslek çocukluğumdan beri hayalimdi. Bana yapamazsın diyenlere inat ve kadının gücü göstermek için bu mesleğe başladım. Patronlarımda bana çok yardımcı oldu. Bir yıldır bu işi yapıyorum. En sevdiğim yakınlarımın engel olmasıyla başladı bu iş yapamazsın, kadın yapamaz, araba sürmeye mi benzer gibi kelimeler kullandılar. Bende nasıl yapıldığını onlara göstermek istedim. Bir yıldır yapıyorum. Bu meslekte kazandığım parayla 3 tane kızıma bakıyorum ve tek başıma yaşıyorum ailemi geçindiriyorum. Mesleğin zor tarafı çok dikkat istiyor. Uykusuz yani genellikle uyku kaynaklı kazalar oluyor. Uykusuz hiçbir şekilde kimsenin yola çıkmaması gerekiyor arkadaşlarımızın bunun haricinde de başka bir zorluğu yok severek yapıyorum. Kadınlar kimsenin lafına, sözüne bakmadan canları ne istiyorsa, neyi severek yapmak istiyorlarsa onu yapsınlar korkmasınlar çekinmesinler" ifadelerine yer verdi.
Sivas Sivasspor’dan hükmen mağlubiyet kararına itiraz Sivasspor, Ziraat Türkiye Kupası’nda hükmen mağlubiyet kararına itiraz ederek, "Murat Paluli’nin kupa maçında oynamayacak şekilde tedbirli olduğunu ileri sürmek hukuka ve vicdana aykırıdır" ifadelerini kullandı ve her türlü hukuki mücadelenin verileceği aktarıldı. Ziraat Türkiye Kupası’nda Kocaelispor ile oynanan karşılaşmada Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na (PFDK) sevki bulunan Murat Paluli’yi oynattığı gerekçesiyle 3-0 hükmen mağlup sayılan Sivasspor Kulübü karara itiraz etti. Kırmızı-beyazlıların sosyal medya hesabından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Futbolcumuz Murat Paluli 31.01.2025 tarihinde oynanan Eyüpspor - Sivasspor müsabakasından, hakem raporlarında ciddi faul olarak yer verilen müdahalesi nedeniyle ihraç edilmiş ve ihracını takiben TFF Hukuk Müşavirliğinin 03.02.2025 tarihli sevki ile 01.02.2025 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK’ya sevk edilmiştir. TFF Futbol Disiplin Talimatının 92.1. ’Resmi müsabakalarda oyun alanından ihraç edilen veya haklarında idari tedbir kararı verilen futbolcu ve diğer görevliler, bu maddenin 4., 5. ve 6. fıkralarında belirtilen istisnalar hariç olmak üzere haklarında konulan tedbir kararı kaldırılana veya cezaları infaz edilene kadar hiçbir resmi müsabakada oynayamaz veya görev alamaz.’ Düzenlemesini barındırırken bahsi geçen 6. fıkra ise ’Profesyonel lig, bölgesel amatör lig ve kupa müsabakalarındaki ihlalleri nedeniyle dört (4) müsabakaya kadar müsabakadan men ile cezalandırılan futbolcuların ve görevlilerin cezası, ilgili resmi müsabaka kategorisi dikkate alınarak kendi kategorisinde infaz edilir.’ Hükmünü kapsamaktadır. ’Tedbir’ verilecek cezanın infazının disiplin prosedürü sürerken geciktirilmemesi amacına hizmet etmekte olup, 2 maç men cezasına çarptırılan Murat Paluli’nin kupa maçında oynamayacak şekilde tedbirli olduğunu ileri sürmek hukuka ve vicdana aykırıdır. Ayrıca en önemli konu, kupa maçından bir gün önce ve maç günü saat 10.00’da 21 kişilik maç kadrosunu sisteme girdiğimizde, TFF Kart ve Ceza Durumu sorgu ekranında Murat Paluli’nin cezalı veya tedbirli olduğuna dair herhangi bir uyarı bulunmamasıydı. Normal şartlarda, cezalı veya tedbirli futbolcular bu sistemde uyarı alır ve listeye eklenemezken, oyuncumuz için böyle bir uyarı mesajı verilmemiştir. Süper Lig’de 20 yılı aşkın süredir mücadele eden Sivasspor’umuzun ya da herhangi bir kulübün, her maç öncesi uyguladığı standart prosedürde hata yapması düşünülemez. 1967 yılında kurulan, Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşayan, ülkemizi Avrupa kupalarında gururla temsil eden, Anadolu’nun Yiğidosu Sivasspor’umuzun gerçek ve tek sahibi olan büyük camiamız şunu bilmelidir ki; her türlü yasal ve hukuki mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Eğer bu süreçte kulübümüzde herhangi birinin bilerek ya da sehven bir hatası varsa, gerekli tüm cezai yaptırımlar eksiksiz şekilde uygulanacaktır."
Konya Bu tavuklar gerçekten ’geziyor’ Konya’da yumurtacılık yapan vatandaş, müşterilerine giderken ’gezen tavuk’ olması için otomobili ile gezdirdiği tavuklarının üşümemesi amacıyla içerisine odun sobası kurdu. Fark edenin dönüp bir daha baktığı otomobil içerisindeki tavuklar hem müşteri geziyor hem de yumurtluyor. Konya’da müşterilerinin doğal yumurta talebi üzerine arka koltuğunu söktüğü eski otomobiliyle köylere giderek tavuk toplayan Mehmet Kasalak, köylerden satın aldığı tavukları iş yerine getirdiği sırada hayvanların araçtaki rahatlığını fark etti. Kasalak, tavukların otomobilde yumurtladığı yumurtalardan memnuniyet oluşunca da tavukları aracında gezdirmeye başladı. Dükkanından gruplara ayırdığı tavukları otomobile taşıyan Kasalak, gezinin ardından tavukları tekrar dükkanına taşıyor, araçtaki yumurtaları viyola yerleştiriyor. Kasalak’ın çocukları da boş zamanlarında babalarına yardım ediyor. Kasalak, kış aylarında da otomobili ile tavuklarını gezdirmeye devam etmek için araç içerisine mini odun sobası kurdu. "Kuyumculukla başlayan serüvenim buraya kadar uzandı" Hazırladığı sistemi tavuklarının üşümemesi için geliştirdiğini anlatan yumurtacı Mehmet Kasalak, "Benim asıl mesleğim kuyumculuk ama ben kuyumculuk mesleğinde tezgahı veya dar alanı sevmiyorum. Ben hayvanları çok seviyorum, hayvanlarla gezmeyi, onlarla vakit geçirmeyi seviyorum. Kuyumculukla başlayan serüvenim buraya kadar uzandı. Benim gece ve gündüzüm hayvanlarla geçiyor. Öncelikle kimse hayallerinden vazgeçmesin. Bu alan benim için bir hayaldi, gerçek oldu. Tavuklarımı gezdirdiğim aracın içerisine soba kurma fikri de yine tavuk almak için bir köye gitmiştim, hayvanlarımı da götürdüm gezsin diye ama oradan gelirken üşüdük. Arabanın ısıtıcısı da pek çalışmıyordu. Bu aklıma geldi. Hem üzerinde çayımı demliyorum hem de ısınıyoruz. Hayvanlar da memnun ben de memnunum" dedi. "Hiçbir zaman hayallerimde sınır tanımıyorum" Tavuklarıyla her gün gezintiye çıkan ve vatandaşlar tarafından da büyük beğeni topladığına dikkat çeken Kasalak, "Herkes şaşırıyor bunu gördükçe. Hatta ‘yapmadığın bir bu kalmıştı’ diyorlar ama ben bunu da yaptım artık. Ben seviyorum hayvanlarımı. Sevdiğim için de hiçbir zaman hayallerimde sınır tanımıyorum. Önemli olan hayallerimi gerçekleştirmek. Vatandaşlar dumanı görünce yangın var diye kornaya basıyorlar, bana el sallıyorlar, gülenler oluyor. Genelde ise beni bildikleri için el sallayıp gülüyorlar. Hem hayvanlarım hem de benim için güzel oldu" ifadelerini kullandı. Gençlere de hayvanlarla vakit geçirmeleri tavsiyesinde bulunan Kasalak, "Benim yaşım 40, hiçbir kötü alışkanlığım yok. Sigara dahi içmiyorum. O da hayvanlarım sayesinde oldu. Ben hayvanlarımla vakit geçirdiğim için ekstra kafamı bir şeylere yormadım. Gençlerden isteğim, hayvanlarla vakit geçirsinler. Yani boş zamanlarını hayvanlara ayırırlarsa kendilerine bir uğraş olur. Bunun faydasını çok görecekler" şeklinde konuştu. "İlk gördüğümde çok şaşırdım" Mehmet Kasalak’ın tavukları için kurduğu soba fikrini beğenen müşterisi Ali Osman Gezginç, "Ben bu yöntemi çok iyi buldum gerçekten. Mehmet’ten böyle bir şey beklemiyorduk ama güzel oldu. İlk gördüğümde çok şaşırdım. Çevremdekilere de beğenerek anlatıyorum. Sosyal medyada da görüyorum, çok hoşumuza gidiyor" dedi. Mehmet Kasalak’ın kendilerini şaşırttığını anlatan Emre Küçükbüğrü, "Bizi çoğu zaman şaşırtıyor. Onunla güzel vakit geçiyor. Onu izliyoruz, bu tür olayları garibimize gidiyor, komik oluyor. Etrafımıza da anlatıyoruz. Sosyal medyada da izliyoruz, hoşumuza gidiyor. Ben daha önce sosyal medyada da görmedim, ilk defa bu şekilde görüyorum. Buraya gelenler de hayretle bakıyorlar" ifadelerini kullandı. "Bir insan hayvanlarına ancak bu kadar bağımlı olabilir" Kasalak’ın dükkan komşusu Ömer Karagöz ise, "Mehmet beyin bu fikirleri bizi şaşırtıyor gerçekten. Benim düşüncem tavukları için bu tür bir şey yapan tek diye düşünüyorum. Gezen tavukçuluk yapar, istediği yere çok rahat gider gelir. Kışın da üşümesin diye hayvanlar sıcacık vaziyette gider gelir. Onlarla beraber içeride bulunan kişiler de ısınır. Yani bir insan mesleğine ve hayvanlarına ancak bu kadar bağımlı olabilir, bunun başka ötesi yok" diye konuştu.
Trabzon Çay siparişi verenler onu görünce şaşırıyor Trabzon’un Ortahisar ilçesindeki Ganita mevkiinde tek başına çay ocağı işleten bir çocuk annesi İlknur Memişoğlu, hem geçimini sağlıyor hem de üniversitede eğitim gören oğlunun eğitim masraflarını karşılıyor. Çay ocağı işletmeciliğine, uzun yıllar çay ocağı işleten babasından esinlenerek yapmaya başladığını belirten Memişoğlu, çay siparişi veren müşterilerin çayını getirdiğinde şaşkınlıklarını gizleyemediklerini söyledi. Yaklaşık 7 yıldır çay ocağı işleten Memişoğlu (44), işini severek yaptığı için pek yormadığını kadının her alanda farklı mesleklerde rahatça çalışabileceğini belirtiyor. Çevresinden güzel tepkiler aldığını kaydeden Memişoğlu, "Bu benim baba mesleğim. Babam kırk yıla yakın çay ocağı işletti. Zaten bu yönde kafamda bir fikir vardı. Daha önce garsonluk, aşçılık geçmişim de vardı. Rizeli olmam hasebiyle çay ile ilgili durumum faylaydı. Dolayısıyla bu işe karar verdim. Çay ocağı işletmeciliğinde yaklaşık 7 yılımı doldurdum. İnsanlarla her zaman uğraşmak zordur ancak bu işi severek yaptığım için beni yordu diyemem. Çevremden olumlu tepkiler alıyorum. Beni fark etmeden çay siparişi verenlere çayı götürdüğümde şaşırıyorlar. Dolayısıyla şaşkınlık ifadesi oluyor şaşırarak bakıyorlar. Sağlığım el verdiği sürece mesleğimi sürdürmeyi düşünüyorum. Burası benim için geçim kaynağı. Bir oğlum var üniversitede okuyor bütün eğitim masraflarını buradan aldığım parayla karşılıyorum. Bütün maddi imkânımı buradan karşılıyorum. İşimi çok seviyorum. Ekonomik anlamda çok da büyük paralar kazandırmıyor. Bence kadın her yerde olmalı. Çaycıymış, garsonmuş, holding patronuymuş hiç önemli değil. Kadın her yerde olmalı. Tek başıma zor oluyor ama yapacak bir şey yok" diye konuştu. Müşterilerden Aziz Yıldız, eskiden bir bayanın çay ocağı işletmesinin zor olduğunu kaydederek "Ara sıra buraya çay içmeye gelirim. İlknur Hanım çok güzel çay demliyor. Bayan işletmecisinin olması güzel, bence olmalı da. Şimdi eskisi gibi değil, eskiden çok zordu. Otuz yıl önce bir bayanın bu işi yapması pek mümkün değildi. Şimdi artık bayanlar her tarafta var sayıları da artıyor" dedi. Çay ocağı işletenin bayan olduğunu görünce hiç tereddüt etmeden içeri girdiğini ifadeden Gülsüm Akbel, "Çay içmek istedim. Bayan işletmecisini görünce rahatlıkla içeri girdim. Çünkü bayanların olduğu her yer temiz, hijyenik, güler yüzlü oluyor. Buraya gelene kadar çok sayıda çay ocağı gördüm ama buraya girmek istedim. Hem destek anlamında hem de yakınlık anlamında. Erkek olsaydı çekinirdim rahatlıkla giremezdim" diye konuştu. Gülsüm Akbel’in eşi İbrahim Akbel de "Bayan işletmeciler daha güvenilir sağlıklı oluyor. Yaptıkları işe önem veriyorlar. Çayı güzel" şeklinde konuştu.
Denizli Honaz Belediye Meclisi her ay farklı bir mahallede toplanıyor DENİZLİ (İHA) – Her ay farklı bir mahallede bir araya gelen Honaz Belediye Meclisinin Ocak ayı olağan toplantısı, Sapaca Mahallesi’nde yapıldı. Hemşehrileriyle bir araya gelip sorunları yerinde tespit eden Belediye Başkanı Yüksel Kepenek, Sapaca’da miniklerin büyük ilgisiyle karşılandı. Denizli’de aylık olağan toplantılarını her ay farklı bir mahallelerde yapan Honaz Belediyesi Meclisinin Şubat ayı olağan toplantısı, ilçe merkezine yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta bulunan Sapaca Mahallesi’nde gerçekleştirildi. Tarihinde ilk kez bir belediye meclis toplantısına ev sahipliği yapan Sapaca Mahallesi sakinleri, toplantıya büyük ilgi gösterdi. Honaz Belediye Başkanı Yüksel Kepenek’i görmek için toplantının yapıldığı Honaz Belediyesi tarafından yaptırılan Sapaca Mahalle Konağına gelen minikler, Başkan Kepenek ile fotoğraf çektirdi. Meclis toplantısında ele alınan 8 gündem maddesi, konular hakkında yapılan değerlendirmenin ardından oy birliği ile kabul edildi. Meclis toplantılarını her ay farklı bir mahallede düzenleyerek hem vatandaşlarla bir araya geldiklerini hem de sorunları yerinde tespit etme imkanı bulduklarını ifade eden Belediye Başkanı Yüksel Kepenek, "Daha önce köy olan ve Büyükşehir Yasası ile mahalleye dönen Sapaca’mızda yaşanan sulama suyu sorununu yaptığımız sondaj çalışması ve 1000 metre boru hattı inşa etmekle çözdük. Mahalle meydanında yıkılmak üzere olan sosyal tesisi yeniden inşa ettik. Sapaca Mahallemizin sakinlerinin de desteğiyle çalışmaya devam ediyoruz" dedi.