YEREL HABERLER - 02 Mayıs 2016 Pazartesi 15:34

“Benim Haklarım Benim Oyunlarım” Etkinliği Düzenledi

A
A
A
“Benim Haklarım Benim Oyunlarım” Etkinliği Düzenledi

Gaziantep Ticaret Odası bünyesinde faaliyet gösteren Gaziantep AB Bilgi Merkezi, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Çocuk Evleri Koordinasyon Merkezi Müdürlüğüne bağlı 8-16 Yaş grubundaki 60 çocuğun katılımıyla “Benim Haklarım, Benim Oyunlarım” etkinliği düzenledi.
1996 yılından bu yana Avrupa Birliği değerleri konusunda farklı hedef gruplarına yönelik farkındalık çalışmaları yapan AB Bilgi Merkezi bu kez korunmaya muhtaç çocuklarla bir araya geldiği etkinlikte oyunlar, tartışmalar ve yarışmalarla çocuk haklarının öğretilmesi hedeflendi.
Çocukların haklarını eğlenerek ve üzerinde tartışarak öğrenmelerini sağlayan etkinlik sonunda, çocuklara Gaziantep AB Bilgi Merkezi tarafından hazırlanan çanta ve kalem kutu, tanıtım kitapları hediye edildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Duayen tiyatrocu Göksel Kortay’a unutulmayacak 60’ıncı yıl kutlaması Sahne Tozu Tiyatrosu, "İkinin İkisi" oyununun muhteşem gala gecesini gerçekleştirdi. Duayen sanatçı Göksel Kortay’ın yönetmenliğini, Çağlar İşgören’ in yardımcı yönetmenliğini yaptığı bu özel oyun, izleyicilere unutulmaz kahkaha dolu bir gece yaşatırken, oyun sonrasında Göksel Kortay’ın tiyatro sahnesine adım atışını 60’ıncı yılı muhteşem bir sürprizle kutlandı. Sürpriz karşısında usta tiyatrocu Kortay, gözyaşlarını tutamadı. Göksel Kortay’ın usta rejisi ve ekibin başarılı performansıyla sahnede hayat bulan "İkinin İkisi", izleyicilerden tam not aldı. Gala gecesinde, tiyatro dünyasının önde gelen isimleri, sanatçılar ve davetliler bu eşsiz oyunun galasına tanıklık etti. Galada, Haldun Dormen, Sema Özcan Sarper, Mehmet Sarper, Suna Keskin, İzzet Günay, Bige Kırca, Terry Davis, Serpil Günseli, Salih Güney ve Oya Başak gibi ünlü isimler de yer aldı. Sahne Tozu Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Çağlar İşgören, sahnede Göksel Kortay’a unutulmayacak bir sürpriz yaptı. Oyuncular selam verdikten sonra sahneye çıkan İşgören Göksel Kortay’ın 60. Sanat hayatının kutlamasını gerçekleştirdi. Sürpriz kutlama karşısında gözyaşlarını tutamayan Göksel Kortay “Böyle bir şey beklemiyordum. Bugün benim sahneye adım atışımın 60’ıncı yılı. Ne mutlu bana ki, bu kutlamayı güzel İzmir halkıyla birlikte, 60 yıllık dostlarım ve bu güzel pırıl pırıl gençlerle kutluyorum“ dedi. 60 yıl boyunca tiyatro sanatında birçok prodüksiyonda birlikte yer aldığı duayen sanatçı Haldun Dormen, Suna Keskin, İzzet Günay ve Salih Güney başta olmak üzere tüm konuklar ayakta alkışladı. Göksel Kortay, gala gecesinde yaptığı konuşmada, "Mükemmel bir sürpriz oldu, hiç böyle bir şey beklemiyordum. Oyunun ardından oyunun yönetmeni olarak sahneye çıkacağım diye bekliyordum. Sürprizi görünce çok heyecanlandım ve çok duygulandım. Böyle bir ekiple birlikte çalıştığımız için çok gururluyum. Sahne Tozu ekibiyle çalışmak çok büyük bir mutluluk; hepsi tiyatroya büyük bir aşkla tutkulu. Bu sahnede sayısız deneyim yaşadım ancak beni en çok heyecanlandıran an buydu sanırım. Tüm Sahne Tozu ekibimize ve Çağlar İşgören’e yaşamlarında başarıla diliyorum" dedi. Tiyatronun duayen ismi Haldun Dormen ise, "Göksel benim vazgeçilmezlerim arasında ilk sırada gelen dostumdur ve oyuncularımdan biriydi. Son zamanlarda oyunlarda bir araya gelemiyoruz ama dostluğumuz devam ediyor. Onun bu zamana kadar yaptığı her şeyi zevkle izliyorum. Bu birliktelikten dolayı çok mutluyum" ifadelerine yer verdi. "İkinin İkisi" oyununun gala gecesine katılan tüm tiyatro severler, bu kahkaha dolu anları yaşadıkları için büyük mutluluk duydular. Sahne Tozu Tiyatrosu, bu özel gecede gösterdikleri ilgi için tüm seyircilere teşekkürlerini sundu.
Rize 82 yıl önce yazılan kitabın basılması için çalışma başlatıldı Rize’de 82 yıl önce çayın Rize’ye ilk gelişinden itibaren yapılan çalışmalar ve bilgilerin içerisinde olan, bugüne kadar gün yüzüne çıkmayan kitabın basılması için çalışma başlatıldı. 1934 yılında Rizeli Fen memuru olan Rauf Başar, Ziraat çay bahçesinde yıllar önce ilk çay araştırmalarını gerçekleştirdi. 1942 yılında yapılan araştırmaları kitap haline getirmek isteyen Başar daktilo ile 130 sayfalık ‘Çay Ziraatı ve Sanatı’ isimli kitabı yazdı. Verem hastalığına yakalanmasından ötürü hayatını kaybeden Yaşar’ın yıllar sonra kitabın sayfalarına ulaşan torunu Tanıl Başar, kitabı Rizeli arşivci yazar Recep Koyuncu’ya teslim etti. Recep Koyuncu ve yazar Recep Usta birlikte kitabı incelemeye başlatarak Rauf Başar’ın çay ile ilgili yazdığı kitabın basılması için çalışma başlattı. Öyle ki arşivler açıldığında Rauf Başar’ın 1942 yılında yazdığı kitapta ÇAYKUR’un 2 yıl önce yasakladığı beyaz gübreden de söz edilerek ’Kullanılmamalı’ şeklinde ifadeleri var. “Bugün çay ile ilgili olan bütün kitaplar ve belgeler bizde mevcut” İnternette yanlış bilgilerin dolandığını ve gerçek bilgilerin insanlara kazandırılması için çalıştıklarını ifade eden Recep Koyuncu, “Bizim amacımız şehrimize ait yanlış bilgileri gerçekleri ile literatüre kazandırmak. Ulusal Çay kongresine katılmamızla birlikte bir şey daha gördük ki şehrimize çayın gelişinin 100. Yılı olmasına rağmen tarihi ile ilgili herhangi bir sunum yok. Katılımcıların bulduğu tarihlendirmelerin bir çoğunda hatalar var. Biz elimizde ki Rauf Başar’ın arşivi ışığı altında, çayın şehrimizde ki üretim aşamalarını belgelenmesinde hem de tarihlendirilmesinde, ayrıca ziraat çay bahçesinde yapılan çalışmaların tamamını belgeli halde sunmak için burada bulunduk. Çay bakıldığı zaman 1938 ile 1939 tarihlerinde üretime başlandığı söylenmekte. Bizim kütüphanemizin arşivi ile çayın 1930 yılında üretildiğini biz ispatlayabiliyoruz. 1938 yılından sonra fabrikasyon işlemine geçilmiştir. Üretim ile fabrikasyon aşaması çok farklı. Bugün çay ile ilgili olan bütün kitaplar ve belgeler bizde mevcut. Osmanlıdan günümüze kadar gelen makaleler var. Bu arşivde yayınlanmamış bir adet kitap bulunmakta. Biz bunları araştırmacıların hizmetine sunmak amacıyla oluşturmuş olduğumuz kütüphanede araştırmacıları bekliyoruz Çay 1924 yılında 407 sayılı kanunla Rize’de denenmeye başlandı. Rize’de müthiş bir fakirlik vardı. Bunlar yazılı kaynaklarda var. Çay 1924 yılından itibaren Rize’de yetiştirilen ve halka ısrarla bunun dikimi anlatılan ve 1945’ten sonra çok büyük getirisi olan bir ürün haline geldi. Bilgilerimizde çok büyük yanlışlar var” ifadelerini kullandı. “Çayın o yıllarda Rize’ye tanıtılması için hazırlanan bir kitap” Çay ile ilgili bütün bilgilerin yer aldığı bir kitabın olduğuna vurgu yapan Rizeli yazar Recep Usta ise “Kitap 1942 yılına kadar Rize’de tarım ve ziraat ile ilgili memur olarak çalışmış olan Rauf Başar’ın aslında kendisinin yayınlamak üzere olan birtakım notlardan oluşuyor. Üzerinde çok çalışmış ama ömrü yetmemiş. Çayın o yıllarda Rize’ye tanıtılması için hazırlanan bir kitap. Çay için uygun iklim ve doğa şartları, ne şekilde bahçeleme yapılması gerektiği, toplanma biçimi, nasıl muhafaza edilmesi gerektiği gibi çayla ilgili her konuda yapılan araştırmaların ilk kitabı” şeklinde konuştu. “Rize’de çay ziraatı ile ilgili 1930lu yıllarda yapılmış olan ciddi boyutta çalışmalar hakkında bilgi sahibi olacaklar” Geçmiş dönemde Rize’de görev yapan amcası ve dedesinden kalan belgeleri karıştırdıklarında ortaya 80 yıl önce yazılmış ve basılmamış bir kitap çıktığını ifade eden Tanıl Başar isimli vatandaş da “Bende bulunan arşiv amcamdan ve dedemden kalma belgeler mevcuttu. Bunları ben babamdan devir alınca sakladım. İçeriği hakkında fazla bir bilgi sahibi değildim. Aslında babamda değildi. Rauf Başar’ın yazılmış bir kitabı olduğu hakkında bilgimiz olsaydı bu kitap daha önce kitabı basılmış olacaktı. Fakat biz bu kitabın varlığından haberdar olmadığımız için bu çok uzun yıllar aldı. Yaklaşık 80 yıl sonra ortaya çıktı. İleri yaşlarımda bir görevi teslim aldım. Benim tahmin etmediğim ve beni mutlu kılan bir durumla karşılaştık. Bu kitabın varlığını ben de tahmin etmiyordum. Bu kitabın yakında basımı da gerçekleştirilecek. Herkes Rize’de çay ziraatı ile ilgili 1930’lu yıllarda yapılmış olan ciddi boyutta çalışmalar hakkında bilgi sahibi olacaklar” dedi.
Diyarbakır Diyarbakır’da bahis çetesine ‘backup’ operasyonu: 9 tutuklama Diyarbakır’da yasadışı bahis çetesi 2 aylık takibin sonucunda “backup” operasyonu ile çökertildi. Gözaltına alınan 12 şüphelinden 9’u tutuklandı. İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesince yasadışı bahis yapan çete, 2 aylık çalışma ile takibe alındı. Siber takibe alınan yasadışı bahis çetesi 12 şüpheli, ev ve işyerlerine gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonda yakalandı. Örgüt liderinin dijital bahis adı altında kurduğu suç örgütü polisin siber araştırmaları sonucu deşifre edildi. Şüpheliler, internet kafe görünümlü işyerlerine güvendikleri kişileri aldığı belirlendi. Çete üyeleri, siber polisine yakalanmamak için yasadışı bahis oynayan kişilerden parayı elden aldıkları, oynamak isteyen kişiye gerçekten oynadığını göstermek ve güven vermek için yasadışı bahis sitesi üzerinden 2 sıfır silerek kupon oluşturdukları, kupon tutmayınca paranın örgütün kasasına girdiği anlaşıldı. Bin lira yasadışı bahis oynayan kişiye site üzerinden 10 TL’lik kupon oluşturulduğu, kuponu tutmayınca 10 TL’nin bahis sitesine ödendiği, 990 TL’lik tutarın yasadışı bahis örgütünün kasasına girdiği tespit edildi. Aramalarda yüksek miktarda paraya, çok sayıda cep telefonu, sim kart ve harddiske incelenmek üzere el konuldu. Lice ilçesinde olan çetenin 8 üyesi, siber ekibi ve personelle yapılan eş zamanlı operasyon sonucu yakalanarak Diyarbakır’a getirildi. Örgütün hesaplarında çok yoğun ve yüksek hacimde para trafiği olduğu anlaşılarak, bankalarla yazışmalar yapıldı. Gözaltına 12 şüphelinden 9’u emniyet işlemlerinin ardından sevk edildikleri mahkemece tutuklandı. 1’i adli kontrol ile 2’si ifadesi akabinde bırakıldı.
Trabzon Fındığa ve çaya alternatif oldu: Kilosu bin 500 TL’den satılıyor Trabzon’da fındığa ve çaya alternatif olarak son yıllarda üretimi giderek artan salebin kilosu bin 500 TL’den satılıyor. Sahil kesimlerden yüksek rakımlara kadar üretilebilen salep bölgenin yeni geçim kaynağı olma yolunda ilerliyor. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde geçimini fındık ve çaydan sağlayan üreticilerin alternatif ürünü salep oldu. Son yıllarda giderek artan salep üretimi Trabzon’da olumlu sonuç verdi. Sahil kesimlerinden yüksek rakımlı tepelere kadar üretilebilen salep, yüksek verimi ve fiyatıyla üreticinin ek gelir kaynağı olarak yüzünü güldürdü. Türkiye’de devlet tarafından verilen izin ile sertifikalı bir şekilde üretilebilen salep kentte 45 üreticiye ulaştı. Tıbbi ve aromatik bitkiler arasında yer alan salep üretiminin her geçen gün arttığı Trabzon’da özel bir firma tarafından Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan sertifikalı 15 dönümlük çiftlikte salep üretimi yapılıyor. Trabzon’da salep danışmanlığı yapan İlyas Altun, Gürcistan’dan başlayan salep hikayesinin Trabzon’a uzandığını söyledi. Altun, “Salep ekme işi Gürcistan’a dayanıyor. Orada önümüze geldi. Orada herşey serbest. İlk önce dağlardan söküm yaparak başladık. Ufak tefek üretime başladık derken hikayemiz başladı” dedi. Salep üretimine başlamak için öncelikle toprak yapısının çok önemli olduğunu kaydeden Altun, “Biz önce buna ağırlık veriyoruz. Toprak ağırsa yumuşatmaya çalışıyoruz. İmkanı olan herkesin bunu 10 kilogramda olsa bunu başlamaları ve üretmelerini istiyoruz. Toprakta yaşayan ve kendini üreten bir ürün. Bizim bölgemiz bunu çok uygun. Trabzon’da 45 üreticimiz ile bunu bütün bölgelerde deniyoruz. Şuan sahil kesimlerimizde bile salep üretimi var. Salebe sadece bir çiçek olarak bakıyorlar. Ama altında kökünde altın yatıyor. Bugün bin 500 lira. Bir metrekare yere dikiyorsun 3-4 bin lira para alıyorsun. 100 metrekare bir bahçeniz olsa 20 dönüm fındıklığa bedel. 1 kişi çok rahat yapabilir. Bu kadar kazançlı bir iş” şeklinde konuştu. Salep üretimini bütün üreticilerin öğrenmesi gerektiğinin altını çizen Altun, “Patates toprağı dediğimiz kumlu toprağı tercih ediyoruz. Kumlu yumuşak bir toprakta verim çok daha güzel oluyor. Tabi takviyelerini sağlayarak. Bir denemede olsa bunu yapsınlar. Biz hem de Moria gıda olarak her üreticiye verdiğimiz ürünü 10 yıllığına alım garantisi veriyoruz. Satacak sorunun yoksa dikecek toprağın varsa para kazanmak ve hamallık yapmak istemiyorsan salebi dikeceksiniz. Salebi herkes içiyor, dondurmanın olmazsa olmazı, kozmetik ve ilaç sanayinde kullanıyor. Kullanım alanları çok fazla. Geçen senenin rakamlarına göre 1 milyon ton biz Türkiye’ye bunu ithal ediyoruz. 2012’den bu yıla kadar ürettiğimiz 237 bin ton. 12 yılda ürettiğimiz ürün. Kimse bilmiyor. Salep ağaçta mı oluyor, toprağın üstünde mi altında mı oluyor kimse bilmiyor. Bunu öğrenmemiz lazım” diye konuştu. “Bugün bin 500 liralık salep diktin, 4 bin 500 TL alacaksın bin 500’ünü tekrar dikeceksin” Salep üretimini giderek arttıracaklarını vurgulayan Altun, “Salep üretimi rakım olarak değişiyor. Aşağı rakımlar daha erkenci oluyor. Yukarı rakımla arasında 1 ay oynuyor. Ege Bölgesi sıcak iklim olduğu için şuanda söküm yapmış. Bizde net ve rutubet olduğu, yüksek rakımlarda dikim yaptığımız için 1 ay geç oluyor. Bugün bin 500 liralık salep diktin, 4 bin 500 TL alacaksın bin 500’ünü tekrar dikeceksin. Seneye bir kez daha alacaksın. Yani bu kadar verimli ve karlı bir iş. 100 metrekare bir yer yaparsın 400 bin lira kazanırsın. 1 dönüm yaparsın 4 milyon kazanırsın. Şuan 15 dönüm bir arazide salep dikimi yaptık. Üretimimize giderek arttıracağız. Devletin desteğini bekliyoruz. Biz şuanda kimseden yardım almadan tamamen kendi emeğimiz ile yapıyoruz” ifadelerini kullandı. “Salep nemi seven bir ürün” Üreticilerin salebi topraktayken sattığını belirten Altun, “Ürününüzü topraktayken satıyorsunuz. Çünkü ürün kıtlığı var. Salep nemi seven bir ürün. Sulamasını, nemini eksik etmeyeceksiniz. Diktim kuru toprağa bıraktım değil. Eğer o hafta yağmur yağıyorsa gerek yok. Eğer kurak geçiyorsa 2-3 günde bir su vermek toprağı nemlendirmek zorundayız. 2 senedir bizim üreticilerimizin çoğu üretmek amaçlı ürünler aldı. Şuanda kimse satmadı. 100 kilogram alıp da işi başlayan kişinin bugün tarlasında 400 kilogram ürün var. Bu sene o 400 kilosunu sökecek. Bunu 3’e katlarsak 1 tonun üzerinde alacak. Tekrar 400 kilosunu dikecek. Bugün 1 ton 1.5 milyon lira” dedi. “İmkanım varsa ben bugün dövize, dolara para yatırmam ben salebe yatırırım” “Karadeniz Bölgesi’nde Samsun’dan sonra Trabzon’un ikinci sırada olduğunu söyleyebiliriz” diyen Altun, “Küçük çapta da olsa insanlar deniyor. Ürün pahalı olduğundan dolayı alım biraz zor oluyor. Herkes o parayı verip de dikemiyor. O kadar para veremiyorsan bu ürünü 5-10 kilogram alıp bir köşede kendin çoğaltarak bahçe yapacağım diyebilirler. İmkanım varsa ben bugün dövize, dolara para yatırmam ben salebe yatırırım. Çünkü para orada toprağın altında. 12 ayını orada geçiriyor. Hiç sökmesen o salep 24 ay o toprakta duruyor. Tekrar çoğalarak ürüyor. Söküyorsun salebini topluyorsun anacı ilk diktiğin fideyi tekrar toprağa dikiyorsun seneye tekrar ürün alıyorsun. Ne fındığa benzer ne çaya benzer yani hamallık işi yok. Salep yapan insan hamallık yapmaz” şeklinde konuştu.
İstanbul Arnavutköy’de defineciler şehit mezarlığının etrafını delik deşik etti Arnavutköy Sazlıbosna Mahallesi’nde bulunan şehit mezarlığının çevresi defineciler tarafından delik deşik edildi. Çirkin görüntü oluşturan ve ziyaretçilere tehlike saçan çukurlar kameraya yansıdı. Arnavutköy’de bulunan Sazlıbosna Gölü kıyısında 1315 Balkan Savaşları zamanında şehit olan bir Mehmetçiğin kabristanın çevresi definecilerin hedefi oldu. İddiaya göre mezarlık çevresinde savaş zamanından kalan altınların gömüldüğünü düşünen defineciler, burada kazı yaptı. Mezarlığın sadece çevresinde kazı yapmakla kalmayan şahıslar belediye tarafından restore edilerek anıta çevrilen alanın içerisinde de çukur açtı. Bölgeden geçerken şehit mezarlığını görerek dua etmek için duran vatandaşlar karşılaştıkları manzara karşısında şoke oldu. Çukurların oluştuğu alan kameralara yansıdı. “Burada define yok, burada bir şehit var” Şehit mezarını ziyaret ettikten sonra gördüklerini anlatan Nuh Baş, “Zaman zaman hava almak için geliyorum buraya, rahat bir nefes almak için burayı tercih ediyorum. Burada bir şehidimiz var, gelmişken şehidimize dua okuyoruz. Yetkililerin şehitliğin etrafını daha güvenli, daha biçimli, güzel bir şekilde yapacaklarını umuyoruz. Burada kazı yapmışlar fakat ben burada define olacağını düşünmüyorum. Burada kazı yapmanın hiçbir manası yok. Saygı olması lazım sonuçta burada bir şehit var. Burada define yok, buraları boşuna kazmayın zamanınızı da boşuna harcamayın. İnsanlar güzel bir şekilde gelsin temiz havasını alsın, pikniğini yapıp gitsin” şeklinde konuştu. Arif Ceyhan da, “Akrabalarımla pikniğe geldik, kazı çalışmalarını gördüm baktığımda ise define için kazıldığını anladım. Buralara sık sık çocuklarla beraber gelir, dolaşırız. Mezarlığın yanı olduğu için burada bir şey var sanıyorlar halbuki boş. Buralar zaten geçmişte köylüler tarafından bilenen yerlerdir. Eğer ki burada bir şey olsaydı eskiden köylüler çıkarırdı. Buradaki mezarlık çok, eski mezarlık ama restore edildi. Bu definecilerin açtığı çukurlar hem insanlara hem doğaya zararı var, vatandaşın biri yürürken çukuru göremeyip düşebilir” ifadelerini kullandı.
Van Martıların inci kefali nöbeti Van Gölü’nde yaşayan ve 15 Nisan-15 Temmuz tarihleri arasında üremek için suyun tersine yüzerek tatlı sulara göç eden inci kefali balığını avlamak için martılar adeta nöbet tutuyor. Dünyada sadece Van Gölü’nde yaşayabilen ve yumurtalarını bırakmaları için tatlı sulara göç etmek zorun kalan inci kefali balığının göç yolculuğu sırasında karşılaştıkları birçok zorluğun başında ise martılar geliyor. İnci kefali balıkları, göç yolculuğunu yaşandığı ve avlanmanın yasak olduğu 15 Nisan-15 Temmuz tarihlerinde kaçak avcıların yanı sıra Van Gölü Havzası’nda yaşayan martılara hedefi oluyor. Göçünün en yoğun yaşandığı Erciş Balık Bendi alanında suyun tersine doğru yüzerken aynı zamanda martıların da hedefi haline gelin inci kefalleri görsel bir şölen oluşturuyor. Gerek yöre halkı gerek dışarıdan gelen vatandaşlar bu görsel şöleni hem izleyip hem fotoğraflıyorlar. Göçü fotoğraflamak için gelen doğa fotoğrafçısı Gülşen Günay, “Bugün doğa fotoğrafçısı arkadaşlarımızla birlikte inci kefalinin göçünü izlemeye geldik. İnci kefali şu anda üreme göçündedir. O yüzden avlanması yasak ama martıların burada yasağı dinlemediğini gördük. İşte burada inci kefalinin yoğun olduğu alanlara üşüştüğünü gördük. Biz insanlar sadece izlemekle kalıyoruz ama martılar burada çok fazla sayıda inci kefali avlıyorlar. Aslında bizim için muhteşem bir görsel şölen. Doğa fotoğrafçıları olarak çok güzel kareler de yakaladık ama martıların bu yasağı aslında dinlemesini isterdik. Üreme göçü dönemini herkesin gelip görmesi gereken müthiş bir doğa olayı. O yüzden göçü merak eden herkesin gelmesi gerekir diye düşünüyorum” dedi. İnci kefali göçünü izlemek için Erciş Balık Bendine gelen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Nebi Çetin ise “Bugün buraya inci kefallerinin göçünü izlemeye geldik, gerçekten müthiş bir görsel şölen sunuyor. İnci kefallerinin Van Gölü’nden tatlı sulara çıktıkları süreçte av yasağı uygulanıyor. Bu süreçte bizlere ve Van Gölü’nde avcılık yapanlara avlanmak yasak, ancak martılara avlanmak serbest” şeklinde konuştu.