GENEL - 17 Nisan 2018 Salı 16:26

Otizm dostu kent Gaziantep

A
A
A
Otizm dostu kent Gaziantep

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, bu topraklarda doğan engelli engelsiz herkesin birinci sınıf vatandaş olarak yaşaması gerektiğine inandıklarını belirterek, “Kimseye acıyamayız, onlara fırsat eşitliği veriyoruz, bu bir lütuf değil, sosyal belediyeciliğin gereğidir” dedi.

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, bu topraklarda doğan engelli engelsiz herkesin birinci sınıf vatandaş olarak yaşaması gerektiğine inandıklarını belirterek, “Kimseye acıyamayız, onlara fırsat eşitliği veriyoruz, bu bir lütuf değil, sosyal belediyeciliğin gereğidir” dedi.


Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Kongre ve Kültür Merkezi’nde 8’inci Renk Dünya Otizm Farkındalık Günü dolayısıyla düzenlenen programa katılan Başkan Şahin, Otizm Dostu Kent, Gaziantep’i anlattı.


Fatma Şahin, engellinin gözüyle hayata bakmak gerektiğini söyleyerek, “Türkiye’de 80 milyon insan mutlu, huzurlu ve güvende olmazsa biz de mutlu, huzurlu ve güvende olamayız. Özellikle engelli çocuğu olan ailelerin çektiği sıkıntıyı çileleri bir anne olarak yakından biliyorum. Annelerin, çektiklerini bana anlattıkları zaman bu alanın ne kadar önemli bir alan olduğunu gördüm. Yıllardır, onlara ‘sakat, çürük’ dedik yüzlerine bakmadık, evlere hapsettik. 90’lı yıllarda engelliler, eğitimden eşit şekilde yararlanamıyordu, o günün sorunu ulaşılabilirlikti. Öncelikle hukuki değişikliklere gittik, yasaları engellilere uygun hale getirdik, hukuki düzenlemenin ardından engellilere yönelik sosyal yardım sistemi kuruldu. Engellinin gözüyle hayata bakamazsanız başarı yakalayamazsınız. Engellilerle ilgili özel projelerde eğitim, sağlık, istihdam ve ulaşılabilirlik konusu üzerine yoğunlaşmak gerekiyor. Bu dört başlık üzerinde çalışıldığı zaman engellilerin önündeki engeller kalkar” şeklinde konuştu.


“68 çocuktan biri otistik oluyor”


Her 68 çocuktan birisinin otistik olduğunu ifade eden Şahin, “Yerel yönetimler bu işin en iyi uygulayıcısıdır, akademisyenler bizim en büyük gücümüz, yerelle devleti, teoriyle pratiği mutlaka birleştirme gereğini gördük. Türkiye’de ilk kez Engelliler Daire Başkanlığını kurduk, başına da bir engelliyi getirdik. İşitme, bedensel, görme ve zihinsel engellilere tek tek dokunduğunuz zaman iyi bir şey yaptığınızı sanıyorsunuz ama başka bir engelliye zarar veriyorsunuz. Her engel grubunu kendi içinde uzmanlaştıracak ihtisaslaştıracak yeni bir dönemin başlaması gerektiğini düşünüyorum. İşitme engelli bir annenin çocuğu ağladığında oturduğu evine bir titreşim takarak çocuğunun yanına gelebileceği bir sistemi kurduk. Asıl en zoru zihinsel engellilerdir, down sentromlu bir çocukla, otistik çocukla, çölyak hastası olan bir çocuğun ihtiyacı farklı, down sentromlu çocuklar için mutlu kafe açtık, onlara istihdam alanı oluşturduk. Önceki gün oraya gittiğimde Nevin, bana ‘kazandığı parayı altın yapacağını ilerde ev almayı düşündüğünü söyledi. Onlara birazcık dokunduğunuzda hedef büyüyor. Çölyak hastaları için glütensiz bir başka kafeyi faaliyete aldık. Tün Türkiye’deki çölyak hastalarına yemek yapıp gönderiyoruz, orada da çölyak hastası çocuklar çalışıyor. Otizm hastalara yönelik erken teşhis çok önemli 0-3 yaşındaki çocukların otistik olduğunu anladığınız zaman her şey çok değişiyor, özellikle bilinçli anne önemli, onun için bizim mütemadiyen çocukların otistik olup olmadığını anlamak için Özel Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi kurduk. Bu çocukları doğru modellemenin üzerine oturttuğumuz zaman dünyada markalaşmış sanatçıların arkasında bir otistik hastası olduğunu görüyorsunuz. Onlara biraz dokunduğunuzda muhteşem insanlar çıkıyor. Erken teşhis sonucu şu an Gaziantep’te 800 otistik çocuğun ailesini eğitiyoruz. 68 çocuktan biri otistik oluyor. Bunun için bizler her türlü tedbiri almak zorundayız. Kimseye acıyamayız, hak temelli bakıyoruz, bu bir lütuf değil, bu memlekette doğan herkes birinci sınıf vatandaş olarak yaşamak zorundadır. Sosyal devletin ve sosyal belediyeciliğin gereğini yapıyoruz” diye konuştu.


Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz da otistik hastalara yönelik farkındalık oluşturulmasi için üniversite olarak ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.


Konuşmaların ardından Rektör Yılmaz, Şahin’e günün anısına hediye takdim etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kars Karslı vatandaştan duyarlı davranış Ermeni-Türk harbinde Kars’ta 1920 yılında şehit düşen Yüzbaşı Faik Bey’in mezarına duyarlı vatandaş tarafından önce bayrak dikildi, ardında da mezarın bulunduğu bölge temizlendi. Tarihi Benli Ahmet İstasyonu’nda dört tarafı duvarla çevrili olan Yüzbaşı Faik Bey’in mezarının anıt mezar haline getirilmesini isteyen vatandaşlar, mezarlıkta 5 ayrı mezarın bulunduğuna dikkat çekerek mezarın olduğu bölgenin koruma altına alınması gerektiğini veya buraya anıt mezar yapılmasını istedi. Kars’ın en işlek caddelerinden birisi olan Faikbey Caddesi’ne ismi verilen Yüzbaşı Faik Bey’in mezarının tarihi istasyonda bulunduğunu ifade eden vatandaşlar, "Kars ve civarının Ermenilerden geri alınması için yapılan harekat esnasında 12. Tümen, 36. Alay 1’inci tabur komutanı yüzbaşı Faik bey 14 Ekim 1920 tarihinde Ermeni-Türk harbinde, Berne (Koyunyurdu) Köyü’nün doğusundaki tepede birliğin başında olduğu sırada çarpışmalarda şehit düştü. Ben de her sene geliyorum. Otlarını temizliyoruz, bayrağını taktık. Her yıl bu ayalarda gelip buranın bakım ve onarımı yapıyorum" dedi. Duyarlı vatandaş daha sonra Yüzbaşı Faik Bey’in bulunduğu mezarın etrafını temizledi, mezarın üzerinde bulunan ağaç parçalarını ve istenmeyen otlarını topladı, mezarlığın içerisindeki bayrağı değiştirdi. Şehitlere dua eden vatandaş daha sonra bölgeden ayrıldı.
Antalya Eşinden para istedi, ’param yok’ cevabını alınca hayatı değişti, kendi işinin patronu oldu Kocası harçlık vermeyince kendi dükkanını açan kadın, 36 yıldır mesleğini icra ediyor. Antalya’nın Serik ilçesinde yaşayan Fahriye Altınkaynak, 36 yıldır hayali olan olan terzilik mesleğini sürdürüyor. Altınkaynak, terziliğe hobi olarak başladı. Eşinden bir ihtiyacı için bir miktar para istediğinde “Param yok” cevabını alan Altınkaynak, kendi iş yerini açtı. Evindeki el makinesi ve kumaşlarla birlikte dikiş, giyim üzerine açtığı küçük bir dükkanla geçimini sağlamaya başlayan Fahriye Altınkaynak (62), “Herkes bana, "Başaramazsın, yapamazsın, tek başına bir bayansın” dedi. Ben de yapabilirim dedim” dedi. Terzilik mesleğiyle çocuklarını okuttu İş yeri açtığı zaman müşteri gelmesi için konfeksiyonlara broşür ve kartvizit dağıttığını anlatan Fahriye Altınkaynak, mesleğinin çocukluk hayali olduğunu aktardı. Eşinin işine karşı gösterdiği tüm direnişlere rağmen, 36 yıllık zaman zarfında 3 çocuğunun üniversite öğrenimini tamamladığını açıklayan Altınkaynak, meslekte nasıl başarıya ulaştığını şu sözlerle ifade etti: "Mesleğim, çocukluk hayalim. Bu işe önce evde başladım. Fakat evde olmuyordu, eve gelen çocuklarıyla geliyordu, çalışma imkanım olmuyordu. Sonra çok acil bir para ihtiyacım oldu. Eşimden para istedim, ’Param yok’ dedi. Eşimin bana öyle demesi çok üzdü. Oturup düşündüm ve bir iş yeri açmaya karar verdim. Hemen araştırmaya başladım ve dikiş, giyim üzerine bir dükkan kiraladım ama hiçbir şeyim yoktu, sadece küçük bir el makinem vardı. Herkes bana, ’Başaramazsın, yapamazsın, tek başına bir bayansın’ dedi. Ben de ’Neden, ben de yapabilirim’ dedim. Evimdeki makinemi iş yerime getirdim. Broşürler, kartvizitler bastırdım. Bütün konfeksiyonları dolaşarak dağıttım. ’Yapılacak tadilat işlerinize talibim’ dedim. Evdeki kumaşlarımı getirdim, dükkanıma yerleştirdim, badana yaptım. Eşim şiddetle karşı çıktı, ’Yapamazsın, uğraşamazsın, otur evde yemeğini yap’ dedi. Ama ben kararlıydım. Çok ağır bir kelime kullandı. Eğer hayat müşterekse ve ben çalışmıyorsam, almakla mükelleftir kendisi. Almıyorsa, ben de bir şeyler yapma ihtiyacı hissettim. Kimseye muhtaç olmak istemedim. O kadar zor ki birilerine muhtaç olmak. Azmettim ve yavaş yavaş müşterilerim gelmeye başladı. Sonra eşimden ayrıldım." Kadınların hayatta her zaman üretken olması gerektiğini anlatan Altınkaynak, “Elimden geldiği kadar helalinden olsun diye gece gündüz, gece yarılarına kadar çalıştım. 3 çocuğum ve 8 torunum var. Oğullarım ve kızım üniversiteyi bitirdi ve hepsinin mesleği var. Torunlarımla mutluyum ve en güzeli bir işim var. Bir kadın, üretken ve karınca gibi olmalı. İlla ki, iş yeri açması gerekmiyor. Evde, tarlada, fabrika başka bir iş yerinde çalışsın ama üretsin. Kadınlar, kimseye muhtaç olmamalı, dimdik ayakta kalmalı” diye konuştu.