GENEL - 31 Temmuz 2014 Perşembe 13:16

Fatma Şahin'den “paralel Yapıya” Suç Duyurusu

A
A
A
Fatma Şahin'den “paralel Yapıya” Suç Duyurusu

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yaptığı döneminde Başbakan Erdoğan ile telefon görüşmelerinin usulsüz dinlenilmesinde sorumluluğu olan kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Geçtiğimiz günlerde yazılı bir açıklama yaparak, bakanlığı döneminde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile telefon görüşmelerinin usulsüz dinlenilmesine dair suç duyurusunda bulunduğunu bildiren Şahin, basın mensupları ile bir araya gelerek konuya açıklık getirdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, sosyal, hukuk devleti olduğunu anımsatan Şahin, 'paralel yapı' olarak adlandırılan kişilerin usulsüz dinlemelerine karşı suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Şahin, “Kurucu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yaptığımız dönemde, kriptolu telefonlar aracılığıyla Sayın Başbakanımızla yaptığımız görüşmelerin dinlenildiğiyle ilgili şu an elimizdeki bilgiler doğrultusunda bunu yapan kamu görevlileriyle ilgili suç duyurusunda bulunmak için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurduk. Bunu yapmamızdaki en temel nedenlerden bir tanesi Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal, hukuk devletidir. Bu temel değerlerin içerisinde en önemli değer hukuk devletidir. Anayasamızın amil hükmü ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diye başlamaktadır. Millet bu egemenlik hakkını anayasadaki kurumlar aracığıyla kullanır. Anayasadaki verilmeyen bir yetkinin birileri tarafından kullanılmış olması da Türk Ceza Kanunu’na göre suçtur. Bu suçu işleyenlerin gerekli cezayı alabilmesi için Kurucu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak, bugün de Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunduk, çünkü bunlar baktığınız zaman hukuk devleti olma, ileri demokrasiye gitmemiz için çok önemli bir süreci yaşadığımızı görüyoruz. Milletin iradesi ile seçilmiş bir iktidarın millete karşı sorumluluğu vardır. Sivil toplum kuruluşlarının görevi, burada sosyal alanda hizmet üretmektir ve sosyal alanda kendilerine anayasanın verdiği görev alanı içerisinde kalmasıdır. Eğer başka bir alana giriyor ve hükümetin yapması gereken alanlarda görevi olmayan alanlara girip kişilerin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlıyorsa, haberleşme gizliliğini ihlal ediyorsa, o zaman da ben milletvekili olduğum için yasama dokunulmazlığını ihlal ediyorsa ve Türk Ceza Kanunu’nun 132’nci, 133’üncü, 137’inci ve 120’inci maddesine göre suç işlenmiştir. Ben de birey ve Kurucu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak şikayetçi olduğumu ifade ettim. Hukukçu arkadaşlarımız ile gerekli çalışmayı yaptık. Bunun da birebir takipçisi olacağım” dedi.
"BUNU YAPANLARA GEREKLİ DERSLER VERİLMELİ"
Yasama, yürütme ve yargının her birinin kendi görev alanı bulunduğunu belirten Şahin, yasama, yürütme ve yargının dışında bulunan birilerinin kendilerine tanınmayan bir hakkın üzerine gidip herhangi bir çalışma yapamayacaklarını kaydetti. Usulsüz dinlemeleri yapanlara gerekli dersin verilmesi gerektiğini ifade eden Şahin, şöyle konuştu:
“Hukuk devleti olabilmemiz için 76 milyonun her bireyine düşen görev ve sorumluluklar var. Tek başına başbakanın, tek başına hükümetin, tek başına kabinenin değil 76 milyonun bu mücadeleyi vermesi ve herkesin görev alanı içerisine gelmesi gerekiyor. Yasama, yürütme ve yargının her birinin kendi görev alanı vardır ve ileri hukuk devletinde bizim kimse kimsenin görev alanına girmemesi ve herkesin görevini iyi yapmasına üzerine şekillenmiştir. Yasama, yürütmenin, yürütme yargının, yargı yürütmenin yerine giremez. Sivil toplum kuruluşu kendine tanınmayan bir hakkın üzerine gidip, bu konuda bir çalışma yapamaz. Eğer bugün bunu yapanlara gerekli dersler verilmezse yarın isimler değişir, bu şekilde devam eder. O yüzden biz, birbirimizin hakkını hukukunu koruyacaksak herkesin kendi görev alanına gelmesi, sivil alanın mutlaka sivil olarak kalması, temel hak ve özgürlüklerin mücadelesinin tam olarak verilmesi gerekiyor.”
"ANLAMAKTA ZORLANIYORUM"
Aile ve Sosyal Politikalar Kurucu Bakanlığını yaptığı sırada görev alanının dezavantajlı gruplar olduğunu anımsatan Şahin, konuşmalarının nelere malzeme yapılabileceğini anlamakta zorlandığını söyledi. Şahin, “Anlamakta da çok zorlanıyorum. Benim Kurucu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak görevim engelliler, yaşlılar, kadın hakları, çocuk hakları buradan baktığınız zaman bu dezavantajlı gruplar ile ilgili Sayın Başbakanımızla yaptığımız görüşmenin, dinlenildiği zaman ellerine nasıl bir malzeme geçecek? Bizim engelli hakkında, yaşlı hakkında yaptığımız sosyal politikaların, insan odaklı politikaların dinlenildiği zaman kendilerine nasıl bir alan açacaklar? Bunları anlamakta hakikaten zorlanıyorum.” şeklinde konuştu.
"ÖBÜR DÜNYADA DA DAVACIYIM"
Dezavantajlı gruplar için hizmet eden bir kurumu dinleme ihtiyacı hissedenlerin ulusal güvenliği zedeleyen bir bakış açısına geldiğini ve hadsizleştiğini aktaran Şahin, bu gruplar hakkında her iki dünyada da davacı olacağını belirtti. Şahin, şunları söyledi: “İnsan odaklı sosyal devlet anlayışıyla her geçen gün güçlenen bir alanda büyük bir hizmet üretirken, bu yapılan çalışmaları dezavantajlı gruplar üzerine yapılan çalışmaları bile dinleme ihtiyacı hisseden bu kurumun, bu grubun ne kadar kötü niyetli ve ne kadar ulusal güvenliğimizi zedeleyen bir bakış açısına geldiğini ve ne kadar hadsizleştiğini de gösteriyor. Dezavantajlı kişilere yardım eden kurumları dinleyen kişilerin durdurulması ve gerekli cezaların verilmesi, hukuk devleti normlarında gerekli takibin yapılması ve bir daha hiç kimsenin buna niyet bile etmemesini sağlayacak, bir hukuki altyapının mutlaka gerçekleşmesi gerekir. Hukuk devleti normlarında bireysel olarak da bunun mücadelesini yapacağım ayrıca biz inançlı insanlar olarak da bunun bir kul hakkına girdiğini düşünüyorum öbür dünyada da davacıyım.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli "Sizi umreye götüreceğiz" yalanıyla vatandaşları 10 milyon TL dolandırdıkları iddia edilen şüpheliler: "Asıl mağdur biziz" Umre ziyaretine gitmek isteyen 412 kişiyi 10 milyon TL dolandırdığı iddia edilen turizm acentesi sahibi ve aracı şahıs tutuklandı. İlk ifadesi ortaya çıkan acente sahibi, "Vatandaşların uçuşlarının ertelenmesinden kaynaklı bütün ekip arkadaşlarımız ve bize güvenen insanlar mağdur olmuşlardır. Uçuş firması yetkilileri yerine biz gözaltına alındık" dedi. Romanlar Konfederasyonu Başkanı Ahmet Çokyaşar’ın (53) sahibi olduğu turizm acentesinin Kocaeli, İstanbul, Bursa, Sakarya, Balıkesir, Düzce gibi illerde umre ziyaretine gitmek isteyen yaklaşık 412 kişiyi yaklaşık 10 milyon TL dolandırdığı iddia edildi. Umreye gitme tarihinin geçmesi üzerine vatandaşlar şüphelilerle irtibata geçerek polis şikayette bulundu. Sakarya’da camide müşteriler ile yapılan toplantı sırasında Çokyaşar ve 4 şüpheli Sakarya’da gözaltına alındı. İfadesi alınan 5 şüpheli savcılık tarafından serbest bırakılmasına karar verildi. Ancak Bursa’da da yapılan şikayetler üzerine Bursa Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatıyla Ahmet Çokyaşar ve aracı olduğu iddia edilen Ersoy Y. (50) serbest bırakılmadan gözaltı süreçleri devam etti. Diğer 3 şüpheli ise serbest bırakıldı. "Asıl mağdur olan biziz" Sakarya’dan SEGBİS aracılığıyla Bursa 2. Sulh Ceza Hakimliği’ne bağlanan şüpheliler, "Dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık" suçundan ifade verdi. Suçlamaları kabul etmeyen Ahmet Çokyaşar, "Asıl mağdur olan taraf biziz, firma iki kere uçuşlarımızı iptal etti. Bilgiyi aldığımız an itibari ile emniyete suç duyurusu yaptık. Uçakları ertelenen yolcularımız ile görüşmek için Sakarya’ya gittik. Aynı suçtan dün Sakarya’da serbest bırakılmıştık ancak Bursa’daki vatandaşların yine suç duyurusunda bulunması üzerine 3 gündür gözaltına olduğumuz için müşterilerimizle irtibata geçemedik. Uçuş firması yerine bizler bugün buradayız. Vatandaşların uçuşlarının ertelenmesinden kaynaklı bütün ekip arkadaşlarımız ve bize güvenen insanlar mağdur olmuşlardır. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için serbest kalmamız gerekmektedir. Uçuş firması yetkililerinin acil olarak gözaltına alınmasını talep etmekteyiz. Asıl bizler dolandırıldık. Bu olaydan dolayı çok üzgünüm, sizlerden yardım talep ediyoruz, biz bu sorunu çok kısa zamanda çözecek pozisyondayız. Öncelikle serbest bırakılmayı talep ederim” diye konuştu. "Biz tüm ücretleri uçuş firmasına yatırmıştık" Çokyaşar’ın savunmasına katılan müdafisi Av. Nurcan Özlen, "Müvekkilimiz uçuşların iptal edildiğini 30 Nisan tarihinde öğrenmiştir, bu haberi alır almaz firma hakkında şikayetçi olduk. Firma sahibi hem Sakarya’da yürütülen soruşturmada hem de Kocaeli’de yürütülen dosyada şüpheli konumundadır. Biz tüm ücretleri uçuş firmasına yatırmıştık. Müvekkilimin dolandırıcılık kasti söz konusu değildir. Aksine biz mağduruz” şeklinde konuştu. "Umreyi iyi bildiğim için insanlar benimle gelmek istedi" 29 senedir kamu personeli olarak görev yaptığını söyleyen Ersoy Y., "Ben de umreye gidecektim, orayı iyi bildiğim için insanlar benimle gelmek istedi. İnsanlar umreye gideceğimi duyunca beni arayarak, ‘Birlikte gidelim’ dediler. 12 kişi bana para verdi, ben de parayı yatırdım fakat Umre’ye gitmemize 2 gün kala uçuş firması uçuşun iptal olduğunu bildirdi. İtibarımdan dolayı bu 12 kişinin parasını hemen ödemek istiyorum yeter ki serbest kalayım. Öncelikle serbest bırakılmayı talep ederim, hakimliğiniz aksi kanaatte ise adli kontrol hükümlerinin uygulanarak serbest bırakılmamı talep ederim” ifadelerini kullandı. "Ersoy umreye gitmek istemeyenlerin paralarını geri iade etmiştir" Ersoy Y. müdafisi Av. Gizem Dirbisoğlu ise "Müvekkilim daha önce de bu turizm firması ile umreye gitmiştir. Ersoy umreye gitmek istemeyenlerin paralarını da geri iade etmiştir. Müvekkil mağdur durumdadır, tutuklanması ağır bir tedbir olacaktır. Fazla şikayetçi olduğu için herkes para verdiğini iddia etmiştir ancak müştekinin gerçeğe aykırı beyanları ile müvekkilin tutuklanması hakkaniyete aykırı bir durum olacaktır. Turizm firmasının yetkilisini müvekkilim vatandaşlara bildirmiştir, kendisi sadece aracıdır. Ersoy Y., bir kuruş dahi kar sağlamadan vatandaşların parasını turizm firmasına yatırmıştır. Maddi menfaat yoktur” dedi. İfadelerinin ardından 2 şüpheli, "Dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık" suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.