EKONOMİ - 11 Ekim 2021 Pazartesi 09:15

Güneydoğu’dan 171 ülkeye 2 milyar 82 milyonluk dolarlık ihracat

A
A
A
Güneydoğu’dan 171 ülkeye 2 milyar 82 milyonluk dolarlık ihracat

Güneydoğu Anadolu Bölgesinden Ocak-Eylül 2021 döneminde 171 ülkeye 2 milyar 82 milyon 33 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini ifade eden Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahsum Altunkaya son dönemlerde global bir kriz haline gelen konteyner krizinin aşılması için milli konteyner sisteminin kurulması gerektiğini sözlerine ekledi.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinden Ocak-Eylül 2021 döneminde 171 ülkeye 2 milyar 82 milyon 33 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini ifade eden Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahsum Altunkaya son dönemlerde global bir kriz haline gelen konteyner krizinin aşılması için milli konteyner sisteminin kurulması gerektiğini sözlerine ekledi.


Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu, Mahsum Altunkaya Başkanlığında GAİB hizmet binasında bir araya gelerek gündemi değerlendirdi. Ocak-Eylül 2021 ihracat rakamlarının masaya yatırıldığı toplantıda adeta global bir kriz haline gelen uluslararası nakliye konusu da görüşüldü. Küresel salgının insanlara birçok şey öğrettiğine dikkat çeken Başkan Mahsum Altunkaya bu sürecin, tarımın ve tarımsal ürünlerin öneminin bir kez daha anlaşılmasına katkı sağladığını ifade etti. Güneydoğulu hububat bakliyat ihracatçılarının Ocak-Eylül 2021 döneminde bölgeden bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 27,5 artışla toplam 2 milyar 82 milyon 33 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini; bu süreçte 171 ülkeye Güneydoğu’dan hububat bakliyat ihracatı yapıldığını ifade etti.


“Milli Konteyner Sistemimizi kurarak krizi fırsata çevirmeliyiz”


Global bir kriz haline gelen konteyner krizinin her geçen gün bütün sektör ihracatçılarını olumsuz etkilediğine de dikkat çeken Başkan Altunkaya bu ihracatın uzun süre devam etmesi halinde global pahalılığın da gündeme geleceğini sözlerine ekleyerek, “Pandemi sürecinde başlayan konteyner krizi her geçen gün daha da derinleşmektedir. Son zamanlarda uluslararası nakliye firmaları ortak hareket ederek navlun fiyatlarının artışını tetiklemektedirler. Drewery Dünya Konteyner İndeksine göre gemi konteyner fiyatlarındaki yükseliş bir sene öncesine nazaran yüzde 300’lere ulaşmış durumdadır. Bu krizden elbette en fazla etkilenen ülkeler arasında bizim ülkemiz de gelmektedir. İhracatçılarımız kesintisiz ihracat için bu konuda alternatif çözümler bulmaya çalışmaktadır. Orta ve uzun vadede atılması gereken en önemli adım ise milli konteyner sistemimizi ve deniz ticaret ağımızı oluşturmak olmalıdır” dedi.


Güneydoğu’nun ihracattaki sektörel lideri hububat bakliyat


Güneydoğulu ihracatçıların Ocak-Eylül 2021 döneminde toplam 171 ülkeye bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 27,5 artışla toplam 2 milyar 82 milyon 33 bin dolarlık ihracat yaptığını da belirten Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahsum Altunkaya; bölge ihracatında sektörel bazda hububat sektörünün liderliği koruduğunu da sözlerine ekledi.


Ortadoğu pazarı Güneydoğulu ihracatçıların gözdesi olmaya devam ediyor


2021 yılı Ocak-Eylül döneminde en fazla ihracatın Ortadoğu ülkelerine bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 35,9’lik artışla 1 milyar 127 milyon 123 bin dolarla gerçekleştiğini ifade eden Başkan Altunkaya Ortadoğu ülkelerini 565 milyon 797 bin dolarla Afrika Ülkeleri, 218 milyon 930 bin dolarla Amerika ülkelerinin takip ettiğini ifade etti. Bu süreçte Ortadoğu, Afrika ve Amerika ülkelerine yönelik önemli artışlara da dikkat çeken Başkan Altunkaya aynı dönemde Avrupa Birliği ülkelerine bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 49 artışla 75 milyon 954 bin dolar, Asya ve Okyanusya ülkelerine 35 milyon 238 bin dolar, Eski Doğu Bloku Ülkelerine 24 milyon 178 bin dolar, diğer Avrupa ülkelerine 16 milyon 892 bin dolar, Türki Cumhuriyetlere 11 milyon 7 bin dolar, serbest bölgelere 6 milyon 841 bin dolar ve diğer ülkelere 73bin dolar olmak üzere toplam 2 milyar 82 milyon 33 bin dolarlık ihracat gerçekleştirildi.


Ülke bazlı ihracatta Irak, Suriye ve İran ilk üçte


Ülke bazlı ihracatta rekorun 620 milyon 995 bin dolarla Irak olduğunu da belirten Başkan Mahsum Altunkaya bu ülkeyi 177 milyon 171 bin dolarla Suriye ve 171 milyon 567 bin dolarla İran’ın takip ettiğini sözlerine ekledi. Bu süreçte en fazla ihracat yapılan ilk on ülke arasına 121 milyon 150 bin dolarla Cibuti, 104 milyon 454 bin dolarla Venezuella, 84 milyon 614 bin dolarla Birleşik Devletler, 73 milyon 136 bin dolarla Somali, 41 milyon 945 bin dolarla Benin, 39 milyon 73 bin dolarla Angola ve 37 milyon 961 bin dolarla Lübnan takip etti.


“Bölge ihracatının şampiyonu makarna, bitkisel yağlar ve buğday unu”


Güneydoğulu hububat bakliyat ihracatçılarının ürün bazlı ihracatında liderliğin 426 milyon 667 bin dolarla makarnada olduğunu da açıklayan Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahsum Altunkaya, “Yine bu süreçte makarnanın ardından ikinci sırada 402 milyon 239 bin dolarla bitkisel yağlar ve üçüncü sırada 366 milyon 779 bin dolarla buğday ununun geldiğini sözlerine ekledi. Ocak-Eylül 2021 döneminde bölgeden gerçekleştirilen ürün bazlı ihracatta ilk üç sırayı makarna, bitkisel yağlar ve buğday unu alırken bu ürünleri 201 milyon 886 bin dolarla bisküvi-pastacılık ürünleri, 98 milyon 209 bin dolarla kakaolu mamuller, 85 milyon 508 bin dolarla çeşitli yemler, 70 milyon 470 bin dolarla margarin ve 53 milyon 631 bin dolarla irmik takip etti. Aynı süreçte bölgeden en fazla ihraç edilen ürünler arasında şeker ve şekerleme mamulleri, yağlı tohumlar ve mamulleri, bulgur, mercimek, nohut, baharatlar, zeytinyağı ve türevlerinin yanı sıra fasulye gibi ürünler ihraç edildi” ifadelerini kullandı.


“Bölge ihracatçıları son çeyrekte yeni rekorlar için çalışacak”


2021 yılının son çeyreğinde de ihracatta önemli artış beklediklerini ifade eden Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahsum Altunkaya bu dönemde de Güneydoğulu ihracatçıların farklı ülkelerde gerçekleştirilecek olan fuarlarda yer alacağını belirterek, “Yılın son çeyreğinde de yine mevcut pazarlarımızdaki payın arttırılması, yeni pazarlarda daha etkin olabilmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İhracatta elde edilen başarıda rolü bulunan bütün ihracatçılarımızı kutluyorum” şeklinde konuştu.


“Gaziantep’in yıldızlarını alkışlıyoruz”


Gaziantep Sanayi Odası tarafından İSO ilk 500 Türkiye’nin En Büyük Sanayi Kuruluşları sıralamasında ödül alan Gaziantep’in yıldızlarını kutladıklarını da ifade eden Başkan Mahsum Altunkaya, “Gaziantep Sanayi Odamız tarafından düzenlenen Gaziantep’in Yıldızları Ödül Töreninde ödül alan bütün sanayici, iş adamı ve ihracatçılarımızı kutluyorum. Çalışmak, yatırım yapmak, üretmek, istihdam oluşturmak ve ihracat yapmak ülke kalkınması için büyük önem taşıyor. Firmalarımızı ve başarıda emeği geçenleri kutluyor, bu güzel organizasyonda büyük emekleri geçen GSO’ya teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul TBB Başkanı Çakar: “Finans sektörü iklim risklerine yüksek oranda maruz kalıyor” TBB Başkanı Alpaslan Çakar, “Finans sektörü, hem iklim değişikliğine neden olan, hem de bu değişimden etkilenen kırılgan sektörlere finansman sağlaması nedeniyle iklim risklerine yüksek oranda maruz kalmaktadır” dedi. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Başkanı Alpaslan Çakar, Uluslararası Finans Enstitüsü (IFF) ve TBB iş birliğiyle düzenlenen Sürdürülebilir Finans Forumu’nun açılışında konuştu. Finans sektörünün, hem iklim değişikliğine neden olan, hem de bu değişimden etkilenen kırılgan sektörlere finansman sağlaması nedeniyle iklim risklerine yüksek oranda maruz kaldığını vurguladı. Türk bankacılık sektörünün, sürdürülebilirlik ilkelerini en erken uygulamaya alan sektörler arasında yer aldığını söyleyen Çakar, ‘Sürdürülebilirlik Odaklı Yaklaşımın’ önemi arttıkça, bankaların bu alandaki rolünün de giderek daha kritik bir hal aldığını vurguladı. Çakar, Türk bankacılık sektörünün bu konuda üzerine düşen görevi ziyadesiyle yerine getireceğini belirtti. Son yıllarda dünyada yeni ve farklı sorunların yaşandığı bir dönemin yaşandığına işaret eden Çakar, jeopolitik gelişmeler, pandemi ve bölgesel gerginliklerin küresel finans sisteminin dinamiklerini değiştirdiğini belirten Çakar, “Özellikle salgın sonrası dönemde tedarik zincirlerinin aksaması, arz-talep dengesizlikleri, enerjideki fiyat artışları, iklim değişikliği gibi faktörler dolayısıyla küresel enflasyon yaşandı” dedi. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinden bağımsız olarak özellikle Avrupa ve ABD’de bankacılık sektöründe zorluklar yaşandığını belirten Çakar, “Krizler yeni düzenlemeleri ortaya çıkarırken finansal sisteme ilişkin risk kavramının da değiştiğini de görüyoruz. Salgının yaralarının sarılması ve özellikle hizmetler sektörü başta olmak üzere ekonomik aktivitedeki toparlanmanın sağlanması amacıyla, kamu otoritelerince atılan adımlar ve destekleyici tedbirler gelişmiş ülkelerde borçluluk oranlarının da yükselmesine yol açtı. Yaşadığımız bu gelişmeler sonucunda politika yapıcıları tarafından ciddi önlemler alınmış ve bu yönde atılan adımlar çözüm yolunda önemli fırsatlar getirmiştir” ifadelerini kullandı. “Sera gazı emisyonunun artmasının ciddi ekonomik maliyetlere yol açacağı öngörülüyor” Dünya genelinde yaşanan olumsuz gelişmelerin yaşattığı stresle birlikte çevre kirliliğine dair kaygıların ve çevreyi koruma yönündeki çabaların arttığını belirten Çakar, iklim değişikliği ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş konusunda yapılan çalışmaların ortaya koyduğu iki ana noktaya dikkat çekti. Çakar, şunları kaydetti: “Birincisi; şu anda yapılan ekonomik analizler, sera gazı emisyonunun mevcut artış eğiliminin devam etmesi durumunda yüksek fiziksel zararlar ve ciddi ekonomik maliyetlerin ortaya çıkacağını öngörmektedir. İkincisi, iklim değişikliğiyle mücadele ve daha sürdürülebilir bir ekonomiye geçişin, bölgeler, sektörler, firmalar ve özellikle daha kırılgan konumda bulunan bireyler açısından oldukça farklı etkilere sahip olacağı düşünülmektedir. Finans sektörü, hem iklim değişikliğine neden olan, hem de bu değişimden etkilenen kırılgan sektörlere finansman sağlaması nedeniyle iklim risklerine yüksek oranda maruz kalmaktadır. Belirtilen zararları asgari düzeye indirmenin yolu, birlikte proaktif önlemler alacak şekilde hedef odaklı hareket etmektir. “Hatırlanması gereken finans sektörünün sürdürülebilir bir dünyanın gelişmesi için kritik bir öneme sahip olduğudur.” “Günümüz dünyasında ekonomik sürekliliği ve büyüme potansiyelini korumak adına kademeli ve düzenli bir yeşil dönüşüm zorunludur” diyen Çakar, “Bahsi geçen dönüşümün başarısı, bu alandaki yatırımların hayata geçirilmesine bağlıdır. Şu anda, yeşil projelere yönelik finansman büyük oranda sınırlı bir alana odaklanmış ve esas olarak gelişmiş ekonomilerde yoğunlaşmıştır. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde yeşil finansman olanaklarının artırılması hayati önem taşımaktadır. Bu ortamda, hükümetlerin liderliğinde, ilgili tüm paydaşların yeşil dönüşüme aktif olarak katkıda bulunmasına ihtiyaç vardır. Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinde oynadığı rol ve attığı adımlar, Ulusal Katkı Beyanımız vb. çeşitli politikalar ve uluslararası iş birlikleri ile şekillenmektedir. Ülkemiz sürdürülebilir kalkınma ve çevre dostu teknolojilere geçiş yapmayı hedeflemekte, bu doğrultuda önemli girişimlerde bulunmaktadır. Adil ve kapsayıcı yeşil dönüşümün gerçekleşme sürecinde finans sektörünün dönüşümde liderlik üstlenmesi kritik öneme sahiptir” şeklinde konuştu. Finans sektörünün, bilinçlendirici rol ile tüm paydaşları farkındalık sahibi olmaya yönelterek; dönüşümün daha sağlıklı, hızlı ve az maliyetli olmasına katkıda bulunacağını ifade eden Çakar, “Özetle, yeşil dönüşüme aracılık eden finans kurumları sundukları ürün ve hizmetlerle tüm kesimleri sürdürülebilirlik konusunda adım atmaya teşvik etmektedir. Türkiye Bankacılık sektörü, finansal kaynakların toplanması ve kullandırılmasındaki aracılık işlevinde olduğu gibi, iklim risk ve fırsatlarının doğru yönetilmesinde de dünyada ve Türkiye’de özel bir role sahip olduğundan, bankaların sorumluluk alanlarındaki konularda sürekli yeni adımlar atılmaktadır” dedi. Bu çerçevede, 2009 yılında Türkiye Bankalar Birliğinde Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nu (SÇG) 2009 yılında oluşturduklarını hatırlatan Çakar, “Bankalarımızın temsilcilerinden oluşan bu ekip, iklim değişikliğiyle ilgili finansal riskleri proaktif bir şekilde ele almakta ve sürdürülebilir finans ve iklim riski alanlarında düzenleyici girişimlere rehberlik etmektedir. Finans sektörü olarak iklim değişikliği sorunları konusunda yurtiçi ve yurtdışında bulunan kurumlar, düzenleyici kuruluşlar, üyeler ve reel sektör temsilcileri ile tam bir uyum içerisinde çalışıyoruz. Ülkemizde Yeşil Dönüşümün gerçekleşebilmesi için kamu kurumlarıyla düzenleyici çerçevenin oluşturulması, uluslararası uygulamalarla uyumlu ulusal taksonomi ve yeşil varlık oranı çalışmaları ile iklim risklerinin sayısallaştırılması konularında öneriler hazırlıyoruz. Yeşil finansmanın geliştirilmesine yönelik kredi ve borç mekanizmaları ile iklim risklerinin ölçülmesi ve yönetilmesine ilişkin rehberler hazırlıyoruz” diye konuştu.
Kayseri Özdoğan: "Hacılar’da taşkın riskini bertaraf edeceğiz" Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan’ın ilgili Bakanlık ve DSİ Genel Müdürlüğü’nde yaptığı görüşmeler neticesinde hayata geçirilen, Hacılar’da sel taşkını riskini bertaraf edecek ve doğal afetlere karşı çözüm bulacak olan "Büyük Su Projesi"nde çalışmalar hızla devam ediyor. Hacılar Belediyesi, Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yürütülen ilçe için önem arz eden dere ıslahı ve su güvenliği projesinde yapılan çalışmaları sürdürüyor. Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan, DSİ Genel Müdürlüğü tarafından ilçedeki tüm derelerin ıslah edilerek taşkın su kanallarının oluşturulması için yürütülen çalışmaların hızla devam ettiğini belirtti. Başkan Özdoğan, DSİ 12. Bölge Müdürü Rahmi Şahin ve müdür yardımcıları ile proje kapsamında devam eden çalışmaları Beğendik Mahallesi Delisay Deresi’nde yerinde inceledi. Yetkililerden bilgi alan Özdoğan, DSİ ve yüklenici firma çalışanlarına işlerinde kolaylıklar diledi. Özdoğan yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: "Yaklaşık bir ay önce başladığımız taşkın koruma kanalı faaliyetlerimiz hızla devam ediyor. İklim değişikliği ve küresel ısınma gibi etkenlerle artan şiddetli yağışlar, yüksek debi gibi faktörlerin ilçemizde herhangi bir sıkıntıya yol açmaması açısından bu çalışma oldukça önemliydi. Bugün değerli bir müdürümüz ve yüklenici firmamızın yetkilileriyle çalışmaları yerinde tespit ettik. İlçemizdeki tüm derelerde taşkın koruma kanallarının yapımına ihtiyaç duyulan yerlerde de çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu hızlı ilerleyen çalışmamızın kısa sürede kazasız belasız tamamlanmasını diliyorum. Bu projede emeği geçen başta kıymetli DSİ Bölge Müdürümüz olmak üzere tüm ekibe teşekkür ediyorum. Emeği geçen herkese teşekkür eder, hayırlı uğurlu olmasını dilerim." Taşkın koruma kanalında yaklaşık 450-500 metrelik kısmın tamamlandığını ifade eden DSİ 12. Bölge Müdürü Rahmi Şahin ise "Bu projenin tamamlanmasıyla Hacılar ilçesinde önemli bir adım atmış olacağız. İlk kısımda yaklaşık 2 bin 500 metrelik bir ıslah kanalı gerçekleştireceğiz. İkinci kısımda ise 7 bin 500 metrelik kısmı tamamlayarak Hacılar ilçesinin taşkın riskini bertaraf etmiş olacağız. Bu anlamda işin önünü açtığınız için belediye başkanımıza ve ekibine teşekkür ediyorum" dedi. Aksu ve Lara Dereleri, Hacılar ilçesi içerisinden Erciyes’in eteklerinden inerek Beğendik Bağları’ndan geçip Organize Sanayi Bölgesi’nin güneyinden Boğaz köprüsüne ulaşacak. Tüm bu çalışmalar, ilave projelerle birlikte 7 bin 500 metrelik bir taşkın koruma kanalını tamamlayacak. Böylelikle küresel iklim değişiklikleri, muhtemel sel baskınları ve ani yağışlarında vatandaşların can ve mal kaybı riski en aza indirilmiş olacak.
İzmir Çağımızın hastalığı: Karaciğer yağlanması İEÜ Medical Point Hastanesi Gastroenteroloji bölümünden Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz, karaciğer yağlanması rahatsızlığının tedavi edilmezse karaciğer kanserine kadar gidebileceğini söyledi. Özütemiz, “Dünyada obezite, şeker hastalığı artıyor ve artmaya da devam ediyor. Bununla birlikte karaciğerde de yağlanma artıyor. Yağlanmayla başlayan bu süreç karaciğer iltihabını ve karaciğer sirozunu beraberinde getirip hastalık karaciğer kanserine kadar gidebiliyor” dedi. Karaciğer yağlanması rahatsızlığı son yıllarda hem ülkemizde hem de dünya üzerinde artarak devam ediyor. Karaciğerde biriken yağ zamanla bu organın büyümesine neden olurken, tedavi edilmemesi durumunda ise sonu siroza, devamında da karaciğer kanserine kadar gidebiliyor. İEÜ Medical Point Hastanesi Gastroenteroloji bölümünden Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz de bu konu hakkında önemli uyarılarda bulundu. Karaciğer yağlanmasında dünya genelinde büyük bir artış olduğuna vurgu yapan Özütemiz, “Karaciğer yağlanması rahatsızlığı, 21’inci yüzyılın başlangıcındaki en sık rastlanan karaciğer hastalığı olarak göze çarpıyor. Çünkü dünyada obezite, şeker hastalığı artıyor ve artmaya da devam ediyor. Bununla birlikte karaciğerde de yağlanma artıyor. Yağlanmayla başlayan bu süreç karaciğer iltihabını ve karaciğer sirozunu beraberinde getirip hastalık karaciğer kanserine kadar gidebiliyor” dedi. "Önemli olan erken teşhis" Siroz hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz, “Siroz da karaciğerin kronik bir hastalığıdır. Genellikle çok çeşitli nedenler sonucu gelişen ama aynı sonuca ulaşan klinik bir tablodur. Alkol kullanımına, bağışıklık sistemine, ilaçların yan etkilerine, metabolik doğuştan hastalıklara, bakır ve demir birikimine bağlı gelişebilmektedir. Hastalara çok büyük belirtiler vermez. Daha sonra karında su toplama, sarılık ve kanamalar gibi belirtiler vermeye başlar. Eskiden siroz tedavi edilemezdi. Ancak bugünkü teknolojilerle hastanın tamamen iyileşebildiğini görüyoruz. Önemli olan erken teşhis etmek.” ifadelerini kullandı. Karaciğer rahatsızlıklarında doktor kontrolünün önemine vurgu yapan Özütemiz, “Şeker hastalarının, ailelerinde hastalık öyküsü olanların, kronik hepatit B hastalarının, alkol kullanan kişilerin mutlaka doktor kontrolüne gitmesi gerekiyor. Kontrolün ardından ortaya çıkan tablo neticesinde bu kontrollerin ne kadar sıklıkta olacağına hekiminiz karar verecektir.” diye konuştu.
Ankara İstanbul ilk 3 ayda 3 milyon 766 bin 718 yabancı ziyaretçi ağırladı İstanbul, yılın ilk 3 ayında 3 milyon 766 bin 718 yabancı ziyaretçi ağırladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre mart ayında geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 8,49 artışla 1 milyon 309 bin 200 yabancı ziyaretçi ağırlayan İstanbul, Türkiye turizminin de lokomotifi oldu. İstanbul’a mart ayında giriş yapan en çok ziyaretçiyi 163 bin 548 kişi ile Rusya Federasyonu oluştururken, 121 bin 194 kişi ile İran ikinci, 115 bin 563 kişi ile Almanya üçüncü, 57 bin 97 kişi ile İngiltere (Birleşik Krallık) dördüncü oldu. İngiltere’yi sırasıyla 55 bin 940 kişi ile Amerika Birleşik Devletleri, 40 bin 828 kişi ile Fransa ve 35 bin 446 kişi ile İtalya izledi. Mart ayında Arap ülkelerinden İstanbul’a gelen ziyaretçi sıralamasında ise Cezayir birinci, Irak ikinci, Fas üçüncü, Suudi Arabistan dördüncü sırada yer aldı. Suudi Arabistan’ı Lübnan, Libya, Mısır, Ürdün ve Tunus takip etti. Ayrıca 2024’ün ilk 3 ayında İstanbul, 3 milyon 766 bin 718 yabancı ziyaretçi ağırladı. “En çok yolcu İstanbul Havalimanı aracılığıyla geldi” İstanbul’a mart ayında gelen yabancı ziyaretçiler en çok İstanbul Havalimanı aracılığıyla şehre giriş yaptı. İstanbul Havalimanı, mart ayında 918 bin 36 yabancı ziyaretçi tarafından tercih edildi. Mart ayında İstanbul’a havayoluyla gelen toplam yabancı ziyaretçi sayısı içerisinde İstanbul Havalimanı’nın payı yüzde 70,55 oldu. Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan da yine mart ayında 382 bin 96 yabancı ziyaretçi giriş yaptı. Sabiha Gökçen Havalimanı en çok yabancı ziyaretçinin giriş yaptığı ikinci sınır kapısı olurken, havayoluyla İstanbul’a giriş yapan yabancıların yüzde 29,37’sini oluşturdu. Mart ayında havayoluyla İstanbul’a gelen yabancı ziyaretçi sayısı da 2023 yılının aynı ayına göre yüzde 8,83 artarak 1 milyon 301 bin 194 oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın en son yayımladığı konaklama istatistiklerine göre Bakanlık belgeli tesislere geliş sayısı bu yılın şubat ayında toplam 1 milyon 3 bin 842 oldu. Bu tesislerde toplam 2 milyon 205 bin 835 geceleme yapılırken, ortalama kalış süresi 2,20 gün oldu. İstanbul’daki konaklama tesislerinin şubat ayı doluluk oranı ise yüzde 45,67 olarak gerçekleşti.