EKONOMİ - 17 Ekim 2023 Salı 14:24

“Yeşil Dönüşüm”de finansmana erişim GTO’da konuşuldu

A
A
A
“Yeşil Dönüşüm”de finansmana erişim GTO’da konuşuldu

Gaziantep Ticaret Odasının (GTO) Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) destekleriyle kurduğu Yeşil Teknoloji Koordinasyon Merkezi organizasyonunda “Yeşil Dönüşümde İşletmelerin Finansal Kaynaklara Erişimi Semineri” düzenlendi.


GTO’da gerçekleştirilen seminerde yeşil teknoloji ve sürdürülebilir iş uygulamaları, başvuru süreçleri ve kaynaklar, finansal kaynaklara erişim yolları ve çevre dostu projeleri finanse etme stratejileri gibi konular ele alındı.



“Üyelerimizi geleceğe hazırlamak en önemli hedeflerimizden”


Seminerin açılış konuşmasını yapan GTO Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, Gaziantep Ticaret Odasının en önemli hedeflerinden birisinin üyelerini geleceğe hazırlamak olduğunu söyleyerek, “Dünya nereye gidiyor, sektörlerin gelişimi nasıl, yaşanan gelişmelerin üyelerimize etkisi neler olabilir? Tüm bunları değerlendirip üyelerimizi geleceğe hazırlamak adına geliştirdiğimiz projelerle, gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerle, eğitimlerle üyelerimizi bilgilendirmeye, farklı bir bakış açısı kazandırmaya, danışmanlık yapmaya gayret ediyoruz. Bu perspektif ile dünyaya baktığımızda; işletmelerimizin varlığını sürdürebilmesi için yeşil dönüşümün kritik öneme sahip olduğunu görüyoruz. Bu, sadece işletmelerimizin geleceği için değil, aynı zamanda gezegenimizin geleceği için de kritik bir adımdır” dedi.



“Yeşil dönüşüm bir zorunluluk”


Artık bir seçenek olmaktan çıkıp zorunluluk halini alan yeşil dönüşümün aynı zamanda işletmelerin daha rekabetçi hale gelmesini sağlayan bir fırsat olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “Geleceğin iş dünyası yeşil teknoloji, enerji verimliliği, atık azaltma ve çevre dostu üretim yöntemleri ile şekilleniyor. Bizim bu gelecekte yer alabilmemiz için dönüşmemiz gerek. Biliyorum bunu yapabilmek için de katlanmamız gereken maliyetler var. Bu semineri düzenleme amacımız da bu maliyetleri en aza indirgeme yollarını öğrenmek Yeşil dönüşümü gerçekleştirmek için finansal kaynaklara nasıl ulaşabileceğimizi ortaya koymak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın, Dünya Bankasının, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının ve Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankasının bu alanda işletmelere sunduğu pek çok teşvik, hibe, kredi gibi destekler var. Burada ele alacağımız bu desteklerle eminim ki pek çok üyemiz yeşil dönüşüm sürecini çok daha az maliyetle tamamlayacak. Bu anlamda EBRD’ye ve projenin yönetim sürecinde iş birliklerinden dolayı IDEMA’ya gönülden teşekkür ediyor, seminerimizin düzenlenmesinde emeği geçen tüm paydaşlarımıza da şükranlarımı sunuyorum” şeklinde konuştu.



Yıldırım’ın ardından kürsüye gelen EBRD Proje Sorumlusu Dilek Tekin ve IDEMA Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Ahi ise Yeşil Teknoloji Koordinasyon Merkezi Projesinde GTO ile iş birliği yapmaktan duydukları memnuniyeti dile getirerek bu proje sayesinde GTO üyelerinin yeşil dönüşüm sürecinde önemli mesafeler kat ettiğini ve dönüşümünü tamamlayacak GTO üyelerinin ilerleyen yıllarda rekabet güçlerini oldukça artıracaklarını ve bir adım öne geçeceklerini söyledi.



Konuşmaların ardından Yeşil Teknoloji Koordinasyon Merkezi Proje Takım Lideri Serdar Kabukçuoğlu ise proje sonuçlarını değerlendirerek Merkez çalışmaları hakkında katılımcıları bilgilendirdi.



Etkinliğin devamında moderasyonunu IDEMA Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Ahi’nin üstlendiği panelde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Uzmanları Deniz Koç, “İşletmelere Yönelik Yeşil Dönüşüm Destek Programı”, Umut Yavuz “Dünya Bankası Finansmanlı Sanayide Yeşil Dönüşüm Projesi”, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Makine Yüksek Mühendisi Emrah Berat Birsen “İşletmelere Yönelik Enerji Verimliliği Destekleri”, EBRD Proje Sorumlusu Sultan Salgam “EBRD’nin Yeşil Dönüşüm için KOBİ’lere Sunduğu Destekler”, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdür Yardımcısı Seçil Yıldız ise “Sürdürülebilirlikte Alternatif Finansman Yöntemleri” konusunda sunum gerçekleştirdi.


GTO üyelerinin ilgiyle takip ettiği seminer, soru-cevap bölümüyle sona erdi.



“Yeşil Dönüşüm”de finansmana erişim GTO’da konuşuldu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Palandöken: “Tüm sektörler sermayenin elinde” Enflasyonla mücadelenin en önemli ayağı olan esnaf ve sanatkarların haksız rekabet karşısında dayanacak gücü kalmadığını hatırlatan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Ülkede haksız rekabet çok ciddi boyuta ulaştı. Tüm sektörler sermayenin elinde. Maalesef perakende yasası bir türlü çıkmıyor. Çıkmayınca da haksız rekabetle birlikte fiyatları regüle edecek mahalle esnafı neredeyse yok noktasına geldi. Artan nüfusa karşı esnaf sayısında büyük bir artış yok. Sokakta kasap, manav kalmadı. Karşılıklı fiyatların ucuzlamasını sağlayacak bir sistem gerekiyor. Öncelikle zincirlerin haftada 1 gün tatil ve açma kapama saati belli olmalı. Bunun içinde perakende yasası şart. Yasanın olmaması, Hakkari’de, İstanbul’da, Ankara’da veya Bursa’da da aynı fiyatları dayatmaya yol açıyor. Oysa esnaf ve sanatkarlarımız enflasyonla mücadelenin en önemli ayağıdır. Anayasanın 173. maddesinde olduğu gibi esnaf ve sanatkar korunmalı. Meclis tatile girmek üzere bundan sonraki süreçte açılır açılmaz perakende yasası tartışılacak ilk madde olmalı” dedi. “Esnafı tezgahtar, çiftçiyi işçi konumuna getirdiler” Haksız rekabet yüzünden esnafın tezgahtar çiftçinin ise işçi konumuna geçtiğini söyleyen Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Türkiye’de, gelişmiş ülkelerden örneği alınanla hiç uyuşmayan bir haksız rekabet var. Tüm sektörler sermayenin elinde. Tüm sektörlerdeki ürünleri sattıkları yetmiyormuş gibi ülkenin her yerindeki ürünlerin fiyatını tek tuşla belirleyebiliyorlar. Esnafı bitirdiler, tezgahtar yaptılar. Çiftçiyi de kendilerine işçi yaptılar. Fideyi veriyor, ürettiriyor. Ondan sonra ürünü toplayıp kendi mağazalarına gönderiyor. Fiyatı da kendisi belirliyor. Bir tarafta işsizler ordusu varken diğer tarafta da iştigal edecek, kendi kendine iş yeri müteşebbis olacak insan yok. Artık her şey sermayenin elinde. Ben yaparım, ithal ederim diyor. Bireysel işletme kalmadığı müddetçe etin fiyatının düşmesini kimse beklemesin” şeklinde konuştu. “Haksız rekabetin önüne geçilmeli” Her şeyi bol olan ülkemizde fiyatları düşürememe sıkıntısı olduğunu dile getiren Palandöken, “Küçük esnafımız enflasyonla mücadelenin olmazsa olmaz ayağıdır. Her şeyi bol olan bir ülkede fiyatları düşürememenin sıkıntısı var. Sorunun çözümü belli. Perakende Yasası acilen esnafın ihtiyaçları doğrultusunda güncellenmeli. Devletimizin enflasyonla mücadele ederken aldığı tedbirlerin işe yarayabilmesi için önce esnaf ve sanatkarların korunması şart. Küçük işletmeler ayakta kalmalı ki vatandaş fiyatları mukayese edip gerçek indirimin farkına varsın” diye konuştu.
Bursa Özgür Ozel: “Küfeyi benim sırtıma ver. Ben taşırım” Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Bursa’nın Mudanya ilçesinde vatandaşlara hitap etti. Sırtına küfe alan Özel, “Tayyip Bey, bırak küfeyi benim sırtıma ver. Ben emekliyi aslan gibi taşırım” dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Bursa’nın Mudanya ilçesinde vatandaşlara otobüs üzerinden seslendi. İki gencin protesto amaçlı küfe getirdiğini gören Özel, gençleri yanına çağırdı. Burada eleştirilerini sürdüren Özel, “Geçen gün Tayyip Bey’i dinliyorum. Ben demişim ‘emekliye 12 bin 500 yetmez, 17 bin 500 ver.’ ‘Asgari ücrete zam yok’ demiş, asgari ücreti zam yapalım demişim. 17 bin lira çay parası çay parası olmaz, 25 bin taban fiyat olsun dedim. 9 bin 200’e buğday satılmaz, 15 bin olsun dedim. Tarlalarda 2 liraya domates kaldı, kavunun karpuzun bostanda kalması olmaz demişim, diyor ki ‘Özgür Bey’in sırtında küfe yok, emekliye zam istiyor.’ ‘2 bin 500 lira zam 33 milyar tuttu’ diyor. ‘Benim sırtımda küfe var’ diyor. Gençler bunu duymuş, küfeyi getirmişler. Tayyip Bey’e dedim ki, ‘Doğru, senin sırtında küfe var. Bu milletten oy istedin, onlar da aldı küfeyi sırtına koydu. Tayyip Bey diyor ki, ‘Emekliler bana ağır geliyor, taşıyamam. Asgari ücretli ağır gelir taşıyamam. Rizeli hemşerime çay parası veremem ağır geliyor’ diyor. Ama bir bakıyorsunuz yandaş müteahhitte sıra gelince dikeliveriyor. 660 milyar lirayı buluyor. Ben diyorum ki, ‘Tayyip Bey, bırak küfeyi ver benim sırtıma. Ben emekliyi aslan gibi taşırım. Asgari ücretliyi taşırız. Biz bu milleti taşırız. Eğer taşıyamıyorsan, bırak küfeyi. Sen bu milletin sırtına yüksün. Emekliler değil, asgari ücretliler değil, esnaf, çiftçi değil. Bu küfeye ne yük koyarsan koy, biz taşırız. Taşıyamayanlar bırakacak, taşıyanlar gelecek. Getir sandığı küfeyi biz taşıyalım. Emeklileri biz ayağa kaldıracağız” dedi. Özel, seçimlerin galibiyetle sonuçlanması durumunda kutlamalarda bu iki gencin de olacağının sözünü verdi.
Konya Konjonktivit tedavi edilmezse gözde ömür boyu izler bırakabiliyor Uzmanlar, gözlerde biraz kızarıklık sonrasında ise çapaklanma, göz kapaklarında şişme ve kızarıklığın şiddetinin gittikçe artmasıyla karşımıza çıkan kırmızı göz hastalığı olarak bilinen konjonktivitte, belirtileri görülen kişilerin göz doktoruna gitmesi konusunda uyarıyor. Konjonktivit, gözün beyaz ve şeffaf bölümünü ve göz kapaklarının içini kapsayan tabakanın (konjonktivanın) iltihaplanması olarak tanımlanıyor. Normalde saydam olan konjonktiva, iltihap oluştuğunda pembe ya da kırmızı renk alıyor. Konjonktivitin temas yoluyla bulaştığını ifade eden Medicana Konya Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Lütfi Seyrek, "Hasta olan kişi elini gözüne dokunduktan sonra başka bir yere dokunduğunda siz de aynı yere temas ettiğinizde ve gözünüzle temasta bulunursanız maalesef bizlere de bulaşıyor" dedi. "Göz yüzeyinde izler bırakıp görme azlığına, bulanıklığına neden olabilen önemli bir virüstür" Adenoviral konjonktivitlerin, adenovirüs denilen bir virüs nedeniyle ortaya çıktığını belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Lütfi Seyrek, "Hastalarımızda genellikle ilk günlerde gözlerde biraz kızarıklık sonrasında ise çapaklanma, göz kapaklarında şişme ve kızarıklığın şiddetinin gittikçe artmasıyla karşımıza çıkar. Özellikle pandemi döneminden sonra adenovirüslerdeki salgınlar daha da artmaya başladı. Daha çok toplu yaşam alanları, çocuklarımızın gittiği kreşler gibi alanlarda daha sık görülüyor. Çünkü bu enfeksiyonda en önemli etken aslında dışarıdan bulaş. Havadan bir bulaş olmuyor. Genellikle temasta bulaş olur. Hasta olan birey elini gözüne dokunduğu zaman başka bir yere dokunduğunda siz de aynı yere temas ettiğinizde ve gözünüzle temasta bulunursanız maalesef bizlere de bulaşıyor. Bu virüs aslında uzunca sürebilen, tamamıyla geçmesi bazen bir ayı bulabiliyor, bazen göz yüzeyinde izler bırakıp görme azlığına, bulanıklığına neden olabilen önemli bir virüstür. O yüzden evde herhangi birinde gözünde bir kızarıklık başladı, birkaç gün içinde şiddetlenerek arttı, göz kapaklarında şişlik oldu, aşırı bir kızarıklık oldu mutlaka bir an önce bir hekime başvurmak lazım. Hekim muayenesinde eğer adenovirüs tanısı koyduysa hemen uygun ilaçlarla tedaviye başlıyor" diye konuştu. "Bu virüste erken tedaviyle beraber hemen ilk zamanlarda başarılı bir sonuç alıyoruz" Evde dikkat edilmesi gereken birtakım durumlar olduğunu belirten Op. Dr. Lütfi Seyrek, "Elimizi her gözümüze dokundurduğumuzda mutlaka sabunlu suyla beraber yıkamamız gerekiyor. Ortak havlu kullanımını ortadan kaldırmalıyız. Bu tarz şeyler evde salgınlar halinde görülmesine neden oluyor. Genellikle gördüğümüz tablolar ailede bir sağlık çalışanı ya da çocuklarımız kreşe gittikten sonra diğer aile bireylerine bulaşla ortaya çıkıyor. Bu virüste erken tedaviyle beraber hemen ilk zamanlarda başarılı bir sonuç alıyoruz. Fakat hastalarımız bize geç zamanda gelirse ya da kişilerin bağışıklık sistemine bağlı göz yüzeyinde kalıcı izler oluşturursa, bu kalıcı izler göz yüzeyinde ömür boyu bile kalıcı olabilen izler bırakabilmekte. Bu da hastaların gözünde astigmata, görme bulanıklıklarına neden olabilmektedir. O yüzden böyle bir durumdan şüpheleniyorsak en kısa zamanda mutlaka bir göz hekimine başvurmalıyız" şeklinde konuştu.