KÜLTÜR SANAT - 13 Aralık 2024 Cuma 09:41

’Kralların ve mazlumların sığınağı Osmanlı’nın unutulmaz hoşgörüsü kitaplaştırıldı

A
A
A
’Kralların ve mazlumların sığınağı Osmanlı’nın unutulmaz hoşgörüsü kitaplaştırıldı

Gümüşhane’de Prof. Dr. Bayram Nazır tarafından uzun yıllar süren çalışmalar neticesinde ortaya çıkan “Güvenli Liman Mazlumların ve Kralların Sığınağı Osmanlı” kitabı Osmanlı Devleti’nin mültecilere olan hoşgörüsü ve onları korumak için savaşı bile göze alan sert tutumlarını belgelerle gözler önüne sererken, günümüzün mülteci tartışmalarına da ışık tutuyor.


Gümüşhane Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Nazır tarafından uzun süren çalışmalar neticesinde kaleme alınan “Güvenli Liman Mazlumların ve Kralların Sığınağı Osmanlı” kitabı Osmanlı Devleti’nin ülkelerinden kaçarak kendisine sığınan mültecilere yönelik hassasiyetini gözler önüne seriyor.


Türkiye’de uzun yıllar gündem olan ve son olarak Suriye’de Esed yönetiminin devrilmesi ile Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesi için tartışmaların sürdüğü dönemde tamamladığı çalışmada, günümüz mülteci politikalarının Osmanlı Devleti’nin politikasıyla bire bir örtüştüğünün altını çizen Prof. Dr. Bayram Nazır, Avrupa’nın önemli krallarından Macar Kralı Tökeli İmre, İsveç Kralı Demirbaş Şarl ve Macar Kralı Rkczi Ferenc başta olmak üzere pek çok üst düzey yöneticinin de Osmanlı Devleti’nin merhametine sığındığını belirtti.


Prof. Dr. Bayram Nazır, Osmanlı Padişahı Abdülmecid’in kendisine sığınan mültecileri bırakmamak adına Avusturya ve Rusya ile savaşı bile göze aldığını ifade ederek mülteci hassasiyetinin boyutunu gözler önüne serdi.



“Osmanlı’ya matbaayı ilk mülteciler getirmiştir”


Günümüzde Avrupa’nın mülteciler konusundaki tavırlarını eleştirerek Osmanlı Devleti’nin geçmişte mültecilere yönelik gösterdiği hoşgörüye vurgu yapan Prof. Dr. Bayram Nazır, “Bu çalışmamızda 1492 yılından Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar Avrupa’dan Osmanlı Devleti’ne sığınan mültecilere konu edindik. Osmanlı arşivinden ve Avrupa arşivlerinden faydalanarak hazırlamış olduğumuz bu kitapta Osmanlı Devleti’nin mültecilere gösterdiği misafirperverlik ve bu misafirperverliğin Avrupa başkentlerindeki yankıları konusunu ele aldık. Malum olduğu üzere insanlık ya da Avrupa, Batı Avrupa özellikle Suriye’deki mülteciler konusunda önemli bir sınavdan geçmektedir. Mülteciler genellikle Avrupa ülkeleri, mültecileri kendi din ve ırkından olmayanları kabul etmemiş ve onlar için duvarlar, tel örgüler örmüşken, tarih laboratuvarına baktığımızda Osmanlı Devleti kendi dininden ve ırkından olmayan insanları misafir etmiş ve bu konuda büyük fedakârlıklarda bulunmuştur. 1492 yılında Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılmasıyla burada bulunan Yahudiler ve Müslümanlar Osmanlı Devleti’ne iltica etmişler ve Osmanlı Devleti bu insanları kabul ederek İmparatorluğun değişik bölgelerine yerleştirmişlerdir. Bu dönemde Piri Reis’ten sonra Kemal Reis Osmanlı Devleti’ne sığınmak isteyen bu mültecileri Osmanlı Devleti’ne gemilerle taşımış. Bunlar İstanbul, Selanik ve Osmanlı Devleti’nin diğer şehirlerinde yerleşmişlerdir. Sultan 2. Bayezid bu mültecileri kabul etmiş ve hatta İspanya Kralı için şöyle bir ifade kullanmıştır. ’Şaşıyorum İspanya kralının aklına kendi ülkesini fakirleştirirken benim ülkemi zenginleştiriyor’ ifadesini kullanmıştır. Bu Osmanlı Devleti’ne sığınan, İspanya’dan gelen Museviler ve Müslümanlar İstanbul’da ilk matbaayı kurmuşlar. Bizde şöyle bilinir, ilk matbaanın Osmanlı Devleti’nde 1727 yılında açıldığı kabul edilir. Oysa İspanya’dan gelen bu insanlar İstanbul’da matbaa kurmuşlar, kitaplar bastırmışlar. Latince, İspanyolca, İngilizce, Almanca kitaplar basılmış ve bunların üzerine kitapların kapağına Sultan II. Bayezid’in himayesinde basılmıştır, ifadesi kullanılmıştır” dedi.



“Krallar bile mülteci olarak Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır”


Kralların dahi mülteci olarak Osmanlı Devleti’ne sığındığını aktaran Prof. Dr. Nazır, “Daha sonraki yüz yıllarda özellikle 1703-1730 yılında Osmanlı Devleti’nin padişahlığını yapan 3. Ahmet, 3 Avrupalı kralı Osmanlı Devleti’nde misafir etmiştir. 3 mülteci kral Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır. Bunlardan birisi Macar Kralı Tökeli İmre Osmanlı Devleti’ne sığınıyor. Avusturya ile yapmış olduğu mücadeleyi kaybedip Osmanlı Devleti’ne sığınıyor ve İzmit’te yaşamını devam ettiriyor. 1703 yılında İzmit’te hayatını kaybediyor ve buraya defnediliyor. İki asır sonra Avusturya hükümeti ve Macar hükümetinin ortaklaşa çalışmaları sonucunda kabri Macaristan’a götürülüyor. Diğer bir kral Osmanlı Devleti’ne sığınan İsveç kralı Demirbaş Şarl’dır. 1700-1709 yılında Osmanlı devletine sığınmış. 15 günlüğüne Osmanlı Devleti’ne sığınıyor. Fakat Osmanlı devletinde 5 yıl kalıyor. Bu sığınma İsveç Kralı’nın Osmanlı Devleti’nde bulunması, Osmanlı Devleti’nde 5 yıl kalması, Osmanlı Devleti ile İsveç arasında dostluk köprülerinin kurulmasına vesile oluyor. İsveç Kralı Türkiye’de kaldığı yıllarda, Osmanlı Devleti’nde kaldığı yıllarda kara kalem çalışması yapıyor ve Osmanlı donanmasının resimlerini çiziyor. Çizmiş olduğu bu resimlere Yaramaz ve Yıldırım isimlerini veriyor bu gemilere. Hatta bugün İsveç’te bulunan iki tane geminin adı Yaramaz ve Yıldırım’dır. Bu İsveç Kralı’ndan kalan bir hatıradır. Yine Osmanlı kültürüne ait bazı kelimelerin İsveç Kralı’nın Türkiye’de kaldığı bu 5 yıl münasebetiyle İsveç diline girdiğine şahit olmaktayız. Yine 3. Ahmet döneminde Osmanlı Devleti’nin misafir ettiği başka bir kral da Macar Kralı Rkczi Ferenc’tir. 1711’de Osmanlı Devleti’ne sığınıyor ve 1735 yılında ölene kadar yani yaklaşık 25 yıl Osmanlı Devleti’nde mülteci olarak Tekirdağ’da yaşamını devam ettiriyor” diye konuştu.



“Mültecilere kucak açmamız bizim medeniyetimizin uygarlığımızın bir gereğidir”


Osmanlı Devleti’nin 19. Yüzyılda zor şartlarda olmasına rağmen mültecileri kabul ettiğini ifade eden Prof. Dr. Bayram Nazır, “Mesela Osmanlı Devleti’ne sığınan 1849 yılında Macar Milli Kahramanı ve kralı Lajos Kossuth, 7500 kişiyle beraber bakanlar kurulu askeri erkân, sivil erkân Osmanlı Devleti’ne sığınıyor ve Osmanlı Devleti bunların misafirperverliğine o kadar özen gösteriyor ki bunları korumak, muhafaza etmek için. Mesela dönemin sadrazamı Mustafa Reşit Paşa bunları misafir eden konaklara ve kişilere özel talimatlar gönderiyor ve bu talimatlarda bunlara verilecek kahvaltıdaki menülere kadar her şeye titizlikle riayet edilmesi ve buna riayet etmeyen kişilerin hakkında şiddetli cezalara başvuracağı Osmanlı belgelerinde yer almaktadır. Şimdi bizim kültürümüzde, bizim medeniyetimizde zulme uğrayan kim olursa olsun ister Hristiyan, ister Müslüman, ırkı, dini ne olursa olsun, Osmanlı Devleti ve bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti zulme uğrayan insanlara hiç sorgu yapmaksızın kabul etmiştir. Gerek batıdan, Avrupa’dan Osmanlı Devleti’ne gelen mülteciler için bunu görüyoruz. Gerekse bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uyguladığı politika, Osmanlı Devleti’nin mültecilere uyguladığı politikayla birebir örtüşmektedir. Bakın şu son derece ilginçtir. 1849 yılında Osmanlı Devleti İngiltere’ye bir mektup yazar Dışişleri Bakanlığı’ndan ve kendisine sığınan mültecilerin bir kısmı İngiltere’nin almasını ister. Fakat İngiltere’den gelen cevap da bu sene bütçede mülteciler için para ayrılmadığından bunun kabul edilemeyeceğini Osmanlı Devleti’ne bildirir. Osmanlı Devleti de 19. yüzyılda zor şartlarda olmasına rağmen bu mültecileri kabul eder ve Osmanlı belgelerinde gördüğümüz ve öğrendiğimiz kadarıyla iğneden ipliğe kadar bütün bunlar kayıt altına alınmıştır. Mültecilerin bütün ihtiyaçlarını karşılama yoluna gitmiştir. Ve bunda asla ve asla tereddüt göstermemiştir. O kadar ince hususlara dikkat edilmiş ki emin olun bugün bile bu hususlara dikkat edecek herhangi bir devletin olduğunu düşünmüyorum. Yani bizim mültecilere kucak açmamız gerek Suriyeli mültecilere ya da gerek başka ülkelerden Türkiye’ye sığınan mültecilere kucak açmamız bizim medeniyetimizin uygarlığımızın bir gereğidir. Zulme kim uğrarsa uğrasın biz onlara kucak açmışızdır” ifadelerini kullandı.



“Sultan Abdülmecid ’Tacımı ve tahtımı veririm mültecileri vermem’ demiştir”


Günümüzdeki mülteci karşıtı tartışmaların Osmanlı Devleti’nde de yaşandığını belirten Prof. Dr. Bayram Nazır, “O dönemde aynı konu tartışılmış Osmanlı Devleti meclisinde, demiş ki Osmanlı Devlet adamlarından bazıları belgelerde yazıyor. ’Biz bu insanları neden kabul ediyoruz?’ ’Bunları kabul etmenin bizi devletimize faydası ne?’ dendiğinde o zaman kahir ekseriyetle, devlet adamlarının büyük bir kısmı bu fikri reddetmişler. Zulme uğrayan kim olursa olsun Osmanlı Devleti bunları kabul etmiştir. Ve şunu özellikle belirtmem gerekiyor. Osmanlı Devleti’ne sığınan bu mültecilere Avusturya ve Rusya kayıtsız şartsız iadesini istiyor. İadesi olmadığı takdirde Osmanlı Devleti’ne savaş açmakla tehdit ediyorlar. Dönemin padişahı Sultan Abdülmecid ise şu deklarasyonu yayınlıyor. Diyor ki ’Tacımı veririm, tahtımı veririm fakat ülkeme sığınanları asla iade etmem’ diyor. Sultanın yayınlamış olduğu bu deklarasyon, bütün Avrupa başkentlerinde büyük bir heyecana yol açıyor. Macar Kralı Kossuth Kütahya’da bulunduğunda çocukları, teyzesi kendisinden sonra Kütahya’ya geliyor ve bu çocuklar yanına geldiğinde burada bir tören düzenleniyor. Macar Kralı’nın bu törende yapmış olduğu konuşmaya biz sahibiz. Osmanlı arşiv belgelerinde Macar Kralı’nın konuşması var. Kossuth konuşmasında diyor ki, ’Allah-u Teala yeryüzünü yarattığından beri böyle adaletli, merhametli, mağdurlara merhamet eden, onları koruyan böyle bir padişah daha henüz gelmemiştir. Rabbim ömrünü uzun eylesin ve düşmanlarını da kahretsin. Değil Türkistan, umum üzere bütün Avrupa ahalisi Sultan Abdülmecid’in saçının bir kılına kurban olsun’ diye bir konuşma yapıyor. Hatta yanındakiler de belgenin ifadesiyle, yüksek bir sesle, ’Amin’ diyerek feryat etmişler” bilgilerini paylaştı.



’Kralların ve mazlumların sığınağı Osmanlı’nın unutulmaz hoşgörüsü kitaplaştırıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Genç yazılımcılardan Nilüfer’e dijital çözümler Nilüfer Belediyesi’nin dijital dönüşüm hamlesi kapsamında düzenlenen "Nilüfer Yapay Zeka Hackathonu", yoğun maratonun ardından tamamlandı. Belediyecilik hizmetlerini iyileştirmek için gerçekleştirilen etkinlikte 40 genç yazılımcı, inovatif çözümler üretti. Yapılan değerlendirmelerde dereceye giren proje sahiplerine ödülleri ise düzenlenen törenle takdim edildi. Nilüfer Belediyesi, kentin teknolojik altyapısını güçlendirmek ve genç yetenekleri dijital süreçlere dahil etmek amacıyla başlattığı "Yazılım Kampları" projesine geniş katılımlı bir etkinlikle start verdi. Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Yapay Zeka Topluluğu iş birliğiyle gerçekleştirilen "Nilüfer Yapay Zeka Hackathonu", yaklaşık 40 genç yazılımcının katılımıyla Nilüfer Pancar Deposu’nda gerçekleşti. İki ana kategoride ter döken genç mühendis ve yazılımcı adayları, belediyecilikte verimliliği artıracak inovatif çözümler üretti. Ekipler; çöp toplama araçlarının rotalarını optimize ederek yakıt tasarrufu sağlayacak algoritmalar; kütüphane, spor salonu ve etüt merkezi gibi sosyal alanların anlık doluluk oranlarını vatandaşlara sunacak sistemler üzerine yoğunlaştı. Bir tam günlük yoğun çalışmanın ardından katılımcılar, ortaya çıkardıkları projeleri jüriye sundu. Nilüfer Belediyesi Temizlik İşleri Müdürü Necat Vatansever, Bize Proje Geliştirme A.Ş. I.T. Müdürü Ayhan Mutlu ve Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murtaza Cicioğlu’ndan oluşan jüri projeleri; uygulanabilirlik, teknik yetkinlik ve yenilikçilik gibi kriterler üzerinden inceledi. Yapılan değerlendirmelerin ardından en başarılı görülenler için ödül töreni düzenlendi. Ödül törenine Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, meclis üyeleri Furkan Yavuz ve İrfan Özer de katıldı. Ödül töreni öncesinde konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, 24 saat önce burada bir çağrıyla başladıklarını hatırlatarak, bugün fikirlerin koda, kodun çözüme dönüştüğü çok kıymetli bir süreci birlikte tamamladıklarını kaydetti. Etkinliğin Nilüfer’de gençlerin bilgisi, enerjisi ve üretme isteğini açık şekilde gösterdiğini ifade eden Başkan Özdemir, bu gücün, kentin gerçek ihtiyaçlarıyla buluştuğunda ortaya çok anlamlı işlerin çıktığını vurguladı. Özdemir, "Çöp toplama rotalarından doluluk takibine, verimlilikten vatandaş deneyimine kadar Nilüfer Belediyesi’nin hizmet alanlarına doğrudan dokunan çalışır prototipler, somut fikirler ve güçlü ekipler gördük. Bizim için en kıymetli kazanım da tam olarak bu" diye konuştu. Bu etkinliğin Nilüfer’de başlatmak istedikleri yazılım kampları ve yapay zeka temelli üretim ekosisteminin ilk adımlarından biri olduğunu aktaran Başkan Özdemir, "Buradan çıkan her fikir, her ekip ve her çözüm önerisi; önümüzdeki dönemde birlikte çalışabileceğimiz bir proje havuzunun parçası olacak. Şunu özellikle vurgulamak isterim: Nilüfer Belediyesi olarak, gençlerin ürettiği fikirlere kulak veren, kamu yararını teknolojiyle buluşturan ve bu süreci sürdürülebilir kılan bir anlayışla yolumuza devam edeceğiz" dedi. Ödüller sahiplerini buldu Konuşmanın ardından ödül törenine geçildi. Organizasyonda 161 puan alarak birinciliği elde eden Yusuf Terzi ve Metin Torun’dan oluşan Selt Code isimli takım Başkan Şadi Özdemir’den ödüllerini aldı. 158 puanla ikinci olan Furkan Demir, Alpay Doğanay ve Muhammed Emin Sonlu’dan oluşan 3DAİ takımı ikincilik ödülünü Nilüfer Belediyesi Meclis Üyesi Furkan Yavuz’dan alırken; 128 puanla üçüncü olan Enes Altunbaş, Oğuzhan Hekimoğlu ve Ravan Novruzov’dan oluşan Revive ekibi ödülünü Nilüfer Belediyesi Bilgi İşlem Müdürü Mesut Solaklar’dan aldı.
Kastamonu Kastamonu’da yoğun kar yağışı: Ağır tonajlı araçların geçişine izin verilmiyor Kastamonu’da etkili olan yoğun kar yağışı sebebiyle bazı yollar ağır tonajlı araç trafiğine kapatıldı. Kar sebebiyle 2 ilçede tüm kademelerde, 1 ilçede ise taşımalı eğitime 1 gün ara verildi. Kastamonu’da yoğun kar yağışı etkili oluyor. Kar yağışı sebebiyle kent genelindeki yollar beyaza büründü. Karayolları ekipleri yolların ulaşıma açık kalması için yoğun çaba sarf ediyor. Küre Dağları mevkiindeki ilçelerde yoğun bir şekilde etkisini sürdüren kar hayatı olumsuz etkiliyor. Kar yağışı sebebiyle, Devrekani-Çatalzeytin kara yolunun 7-23’üncü kilometreleri arası, Abana-Isırganlık karayolunun 2-21’inci kilometreleri arası, İnebolu-Kastamonu kara yolunun İnebolu çıkışı ile Seydiler ilçesi arası akşam saatleri itibarıyla ağır taşıt trafiğine kapatıldı. Yollarda görev yapan jandarma ekipleri, ağır tonajlı araçların geçişine izin vermiyor. 3 ilçede eğitime kar engeli Kar yağışı eğitimi de olumsuz etkiledi. Küre ve Şenpazar ilçelerinde kar yağışı sebebiyle, 29 Aralık Pazartesi günü tüm kademelerde eğitime 1 gün süreyle ara verildi. İnebolu ilçesinde ise tüm köy okulları ile ilçe merkezine taşıma yoluyla giden öğrenciler ve pansiyonda yatılı öğrencilerden evci izinde olanlar için Pazartesi günü eğitime gün ara verildi. "Şu an yolun açılmasını bekliyoruz" Otobüsle Karabük’ten İnebolu ilçesine giden Necati Kabataş, kar sebebiyle otobüsün geçişine izin verilmediğini belirterek, "Karabük’ten İnebolu ilçesine gidiyordum. Seydiler ilçesi girişinde kaldık. Çok kar varmış. Biz de şu an yolun açılmasını bekliyoruz. İnşallah açılır da gideriz. Jandarma ekiplerimiz beklememizi söyledi, biz de bekliyoruz" dedi.