ASAYİŞ - 03 Ocak 2019 Perşembe 16:25

17 Aralık kumpas davasında savcı Bekir Gencer tanık olarak ifade verdi

A
A
A
17 Aralık kumpas davasında savcı Bekir Gencer tanık olarak ifade verdi

'17 Aralık soruşturması' nda kumpas yapılmasına ilişkin davada, tanık olarak ifade veren Cumhuriyet Savcısı Bekir Gencer, “Soruşturma dosyasında operasyon yapacak hiçbir delil olmadığından dosyayı memur suçları savcılığına gönderdim. Benden sonra alelacele operasyon yapıldı” dedi.

Takipsizlikle sonuçlanan "17 Aralık soruşturması"nda kumpas kurup usulsüzlük yaptıkları iddiasıyla FETÖ’nin elebaşısı Fetullah Gülen ile dönemin emniyet müdürleri ve ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan eski komiser Hüseyin Korkmaz'ın da aralarında bulunduğu 10'u tutuklu 5'i firari 67 sanığın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, tutuklu sanık Nazmi Ardıç'ın da aralarında bulunduğu 11 sanık ile avukatlar hazır bulundu. Örgütlü suçlarda görev yaptığı dönemde dosyaya kısa bir süre bakan ve dosyayı örgüt olmadığı gerekçesiyle memur suçlarına gönderen Cumhuriyet Savcısı Bekir Gencer tanık olarak dinlenildi.

15 Temmuz’dan sonra tutuklanan ve cezaevinde intihar eden savcı Seyfettin Yiğit’in, dosyayı memur suçlarından örgütlü suçlara göndermesi üzerine dosyanın kendisine geldiğini aktaran tanık savcı Gencer, “ Soruşturma dosyasını incelediğimde örgütlük bir durum yoktu. Dosyadaki tapelere göre olsa olsa rüşvet suçlaması yapılabilirdi, ki bu da bana getirilen tapelere göre yeterli değildi. Soruşturma dosyasında operasyon yapacak hiçbir şey olmadığından dosyayı memur suçları savcılığına gönderdim. Soruşturmaya daha sonra Mehmet Yüzgeç yürüttü” dedi.

'Ben o dönem operasyon yapmayacağımı, dosyayı bilirkişiye göndereceğimi söylemiştim'

Dosyanın kendisinden çıktıktan sonra eksiklikler giderilmeden, alelacele operasyon yapıldığını aktaran tanık savcı Gencer, “Seçime az kalan bir dönemde ben şehircilik ve kamu görevlilerinin olduğu bir soruşturmada operasyon yapmadım, yapmam da. Burada operasyon yapacak bir şey de yoktu, dosyada hiçbir delil yoktu, bir iki tape dışında. O da delil değil. Dosya dolu olsa bile böyle nitelikli bir soruşturmada bilirkişi raporu alınması, bilimsel yöntemlerle elde edilmiş delillere dayanması gerekirdi. Ben de bu gerekçelerle dosyayı memur suçları bürosuna iade etmiştim. Ama bunlar seçim öncesi böyle bir operasyon yapıyorlar. Ben o dönem operasyon yapmayacağımı, dosyayı bilirkişiye göndereceğimi, başsavcı vekiline (Oktay Erdoğan) söylemiştim. Ama benden sonra FETÖ dosyayı evirip çevirip seçim öncesi operasyona dönüştürdü” ifadelerini kullandı.

'Soruşturma bende olduğu dönemde dosyada bakan tapesi yoktu'

Mahkeme başkanı Cem Karaca, tanık savcıya “Örgüt suçu tespiti yapılmasına rağmen neden dosyayı siz yürütmediniz de memur suçları savcılığına geri gönderdiniz” şeklinde soru sordu.
Tanık savcı Gencer ise “Sonradan örgüt suçu denmesi bizi ilgilendirmez. Dosya boştu, Soruşturma yapacak bir şey yoktu ki. Ben çok örgüt dosyasına baktım. Dinleme kayıtlarını 17 Aralık’ta, son gün tape haline getirmişler. Bize istediklerini getiriyorlardı. O yüzden ne kadar tape olduğunu bilmem mümkün değil. Dinleme süresini uzatmak istedikleri kişilerle ilgili bilgi notu şeklinde tape özeti getiriyorlardı. Ben tamamını istiyordum ama vermiyorlardı. Bu soruşturmada polis memurları söylese amirleri bilgi, belge vermiyordu. Soruşturma bende olduğu dönemde dosyada bakan tapesi yoktu. Sonradan eklemişler. Bu soruşturmayı sonradan üç dosyayı birleştirerek, güçlendirmeye çalışmışlar” diye cevap verdi.  

Yusuf Melikoğlu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Dede Korkut hikayeleri Türklerde kadının konumunu ortaya koyuyor Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Türk Kültüründe Dede Korkut Kitabı” adlı konferansında Dede Korkut hikayelerindeki kadının konum ve önemine değindi. Prof. Dr. Şenesen, Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi’nde (ÇÜTAM) verdiği konferansta, Dede Korkut Hikayelerinde genel olarak Oğuzların birtakım mücadelelerinin yer aldığını ifade ederek, “Bu mücadelelerin ikisi Oğuzların kendi aralarında yaptıkları mücadelelerdir. Bunlardan birinde Dirse Han ve oğlu Boğaç Han arasında geçer. Bir başka mücadele ise İç Oğuz ve Taş Oğuz karşılaşır” dedi. Prof. Dr. Şenesen, şunları kaydetti: “Dede Korkut Hikayelerinde sağlam temellere oturtulmuş bir sosyal yapıyla karşılaşırız. Eski kültür hayatımızı ile ilgili zengin bilgiye bu hikayelerde rastlıyoruz. Hikayelerde toplumun başında hanlar hanı diye gösterilen Begil oğlu Emren Hikayesinde padişah olarak ifade edilen Bayındır Han vardır. Bayındır Han’ın hikayelerindeki rolü beylere akın izin vermek, divanı toplamak, yılda bir defa büyük bir ziyafet vermektir. Hikayelerde kahraman olarak görünmez.” Dede Korkut Hikayelerinde hemen hemen tüm hikayelerde kadının önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Ç.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Kadın bir güzellik sembolü olmanın yanında sosyal hayat içinde erkeğin yanında onun eşi ve ortağı olarak yer alır. Kadın sosyal hayat içinde düşüncesi alınan, eş seçiminde özgür, vefa duygusu gelişmiş, anne, iffet sahibi, saygı duyulan biridir. Bu özelliklerinin yanı sıra ata biner, kılıç kullanır, ok atar ve erkeklerle yarışır” şeklinde konuştu. Konferans sonunda Prof. Dr. Refiye Şenesen’e teşekkür belgesi verilirken hatıra fotoğrafı çekimi de gerçekleştirildi.