EKONOMİ - 30 Mayıs 2012 Çarşamba 13:50

2040’ta gelirimiz nasıl olacak?

A
A
A
2040’ta gelirimiz nasıl olacak?

Türkiye'deki faaliyetlerinin 30. yılını kutlayan PwC, bu çerçevede hazırlanan özel raporda Türkiye'nin 30 yıl sonrasına ışık tuttu. "2041'de Türkiye: Geleceğe bakış" raporuna göre 30 yıl sonra Türkiye'de kişi başına düşen gelir 35 bin doları aşacak.

2011 yılında Türkiye'deki 30. yılını geride bırakan PwC Türkiye, 30. yılına özel olarak PwC Makroekonomi Ekibi tarafından hazırlanan ve Türkiye ekonomisinin 30 yıl sonrasına ışık tutan "Turkey in 2041: A look to the future - 2041'de Türkiye: Geleceğe bakış" başlıklı raporu açıkladı.

PwC İngiltere Baş Ekonomisti John Hawksworth liderliğindeki PwC Makroekonomi Ekibi tarafından hazırlanan rapor İstanbul'da düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşıldı. PwC'nin uzun vadeli ekonomik büyüme modelini kullanarak gerçekleştirdiği tahmine göre Türkiye'nin kişi başına düşen GSYİH'si 2041'de şu andaki düzeyinin iki katından fazlasına yükselerek 35 bin doları aşacak ve Türkiye önümüzdeki 30 yıl içinde ABD gibi bazı gelişmiş ülkeler ile arasındaki gelir farkını önemli ölçüdeazaltacak.

30 yıl sonrasının Türkiye ekonomisi için vizyon çizen "2041'de Türkiye: Geleceğe bakış" raporu Türk ekonomisinde 2041 yılına kadar "bölgesel/uluslararası uzmanlık merkezi" haline gelme potansiyeline sahip olan beş sektörü ele alıyor. Bu çerçevede raporda ele alınan sektörler şunlar; Gıda ve İçecek, Tarımsal Ar-Ge ve Hizmetler, Alternatif Enerji, Otomobil Üretimi ve Turizm.

PwC İngiltere Baş Ekonomisti John Hawksworth ile PwC Türkiye Başkanı Cansen Başaran Symes'ın birlikte açıkladıkları raporda, küresel ekonomik dengeler değişirken, Türkiye'nin bu değişimden en çok faydalanacak ülkelerden biri olma potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. PwC Türkiye Başkanı Symes basın toplantısında yaptığı açılış konuşmasında, PwC'nin Türkiye'de 30 yılı geride bıraktığını belirterek, "30. yılımızda, 30 yıl sonrasının Türkiye ekonomisine dışarıdan-bağımsız bir bakış açısı ile bakmakistedik; bu çalışma ile önümüzdeki 30 yılın Türkiye ekonomisi için neler getirebileceğini ve önümüzdeki fırsatları ortaya koymaya çalıştık. Türk iş dünyasının bu potansiyeli gerçeğe dönüştürme sürecinde; bağımsız denetim, vergi tam tasdik, sistem ve süreç denetimi, birleşme&satın alma, vergi ve yönetim danışmanlığı kapsamındaki tüm hizmetlerimizle müşterilerimiz için ihtiyaç duydukları değeri yaratmak için çalışıyoruz. Önümüzdeki 30 yılda da küresel rekabette söz sahibi olmak isteyen müşterilerimizingelişim süreçlerinin bir parçası olmaya ve onlara yol arkadaşlığı etmeye devam edeceğiz" dedi.

PwC İngiltere Baş Ekonomisti John Hawksworth ise rapor bulgularını şöyle değerlendirdi:

"Geçtiğimiz on yılda Türkiye ekonomisi dikkat çekici bir iyileşme sergiledi ve bu güçlü performansın gelecek 30 yılda da devam edeceğini öngörüyoruz. Bu gelişmeler, Türkiye'nin dinamik ve oldukça genç iş gücünü ve Avrupa ile Asya arasındaki stratejik konumunu yansıtmasının yanı sıra 2050 yılına kadarki dönemde performanslarını izlemek için Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Endonezya ve Meksika'dan oluşan en büyük gelişmekte olan ülkeler grubu "E7" ülkerini 2006'da oluştururken Türkiye'nin dahiledilmesinin haklılığını ortaya koyuyor. Türkiye'nin birçok sektörü büyüme ve güçlü olma potansiyeli göstermesine karşın bu raporda Türkiye'nin şu an itibariyle özellikle sürdürülebilir avantaja sahip olduğu beş sektör ele alınıyor: gıda ve içecek, tarımsal Ar-Ge ve hizmetler, alternatif enerji, otomobil üretimi ve turizm. Ancak, hızla değişen dünyada ülkelerin başarılı olabilmek için esnek olmaları gerekiyor, dolayısıyla belirli bir sektöre odaklanmak yerine gelecek yıllardaki değişen ekonomik olaylara uyumsağlamak için gerekli altyapı, kuruml ve yeteneklere yatırım yapmak kilit önemde olacaktır."

Raporun "Zorlukları fırsata dönüştürmek" başlıklı bölümünde, Türkiye'nin küresel rekabet gücünün artırılması için yapısal reformların önemine dikkat çekiliyor. Uzun vadede sürdürülebilir büyümenin desteklenmesi amacıyla ulaşım altyapısının, hukuki çerçevenin ve vergi tahsilâtının etkinliğinin iyileştirilmesine öncelik verilmesinin önemine değiniliyor.

Raporda Türkiye'nin, uzun vadeli ekonomik büyüme ve gelişmenin sürdürülmesi için kullanılabilecek büyüyen nitelikli iş gücü, elverişli ortam ve coğrafi konumunun varlıklı birtakım bölgelerin kesiştiği noktada bulunması gibi faktörlerden faydalanma şansına sahip olduğu belirtiliyor. Bununla birlikte Türkiye ekonomisinin gelecek 30 yıldaki başarısı çeşitli etkenlere bağlı. Rapora göre bu etkenlerin bazıları şunlar; Türkiye'nin uluslararası rekabet avantajı geliştirmesi, doğrudan yabancı yatırım çekmeyibaşarması ve ayrıca bölgesi içinde ve dışında mal ve uzmanlık ihracatında bulunmasını sağlayacak "uluslararası uzmanlık merkezleri" geliştirilmesi.

Türkiye ekonomisi için 2041 yılına kadar geçerli olan bazı potansiyel fırsatları ele alan raporda önümüzdeki 30 yıl içinde uluslararası uzmanlık merkezine dönüşebilecek sektörler daha ayrıntılı bir biçimde inceleniyor.

Günümüzde Türkiye gıda ürünlerinin üretimi, işlenmesi ve büyük Avrupa ve Ortadoğu pazarlarına ihracatı konusunda bölgesel üs konumunda. Tarımsal çeşitliliği ve uygun iklimi ülkenin gıda işleme sektörüne sürekli bir hammadde tedarik etmesine imkân verirken gıda ve içecek alanında büyük bir ihracatçı konumda olmasını sağlıyor. Önümüzdeki 30 yıl içinde Türkiye'nin gıda ve içecek pazarı, hem yerel hem de uluslararası düzeyde artan talepleri karşılayacak şekilde konumlanmış olması nedeniyle genişlemeyisürdürme potansiyeline sahip. Tüketicinin tercihlerinin hazır ürünler üzerine yoğunlaşması ve süpermarket sayısının yükselmesi; artan nüfus, yükselen gelirler, şehirleşme ve organize perakendeciliğin genişlemesi gibi gelişmelerle birleşince işlenmiş, ambalajlanmış ve dondurulmuş gıda sektöründe fırsatlar yaratacak. Türkiye bu sektörde, Avrupa, Orta Asya ve Ortadoğu'ya olan coğrafi yakınlığını kullanarak bu alandaki ihracatını artırabilir.Türkiye'de rekabetçi bir gıda ve içecek sektörünün gelişmesi, bölgede tarımsal Ar-Ge noktası oluşturmaya doğru ilk adımların atılmasını da beraberinde getirdi. Bu durum, Ar-Ge ile tarım sektöründe verimin artırılmasına olanak tanıyor. Önümüzdeki 30 yılda, "Ar-Ge yoğun" yabancı şirketler Türkiye pazarına girme imkânı bulacak; yurtiçinde de eğitimli nüfustan ve inovasyonu destekleyen olumlu politik teşviklerden faydalanarak yeni şirketler kurulacak. Yabancı ileri teknoloji firmalarının ülkeye girişi deuzmanlık merkezine güç verebilecek diğer bir unsur. Tarımsal Ar-Ge'de uzmanlık merkezinin kurulması, yerel tarım sektöründe verimin artırılmasına yardım edecek, ayrıca gıda ve içecek sektörü gibi ilgili diğer alanları da destekleyecek. Sektörün oturması ile birlikte Ortadoğu ve Afrika gibi bölgeler bu endüstri için cazip bir ihracat pazarı haline gelebilir.

ALTERNATİF ENERJİ

Türkiye'nin sıcak iklimi ve doğal su yolları, ülkenin kurulu gücünün üçte birinin yenilenebilir kaynaklardan oluşmasını sağlıyor. Özellikle hidroelektrik ve güneş enerjisi yönünden çok zengin olan Türkiye'nin, yenilenebilir kaynaklarını yurtiçinde artan enerji talebinin büyük bir kısmını karşılamak için kullanması bekleniyor. Bu alanda büyüme için birçok yeni fırsat ortaya çıkacak; ülkenin potansiyel hidroelektrik kapasitesinin yarısı hala işletilmeyi bekliyor. Türkiye, 2009 yılında güneş enerjisi ilesıcak su elde etmede kurulu güç açısından Çin'den sonra gelerek dünya 2.si olurken, ülkedeki yüksek güneş alma seviyesi, gelecekte çoğu Avrupa ülkesine oranla daha fazla enerji üretme potansiyeli olduğunu gösteriyor.


OTOMOBİL ÜRETİMİ
Türkiye, halen otomobil montajı ve üretiminde bölgenin en önemli merkezi konumunda. Ülkede 2010 yılında 1 milyondan fazla araç üretildi ve 2017 yılına kadar da 1,4 milyon araç üretilmesi bekleniyor. Özellikle hafif ticari araçların üretiminde uzmanlaşan Türkiye'de 2000 yılında toplam otomobil üretiminin dörtte birini hafif ticari araçlar üretimi oluştururken bugün bu oran toplam üretimin yarısını oluşturuyor. Gitgide daha fazla yabancı otomobil üreticisi, hem kendi bağımsız operasyonlarını yürütmek hemde Türkiye'de mevcut üretim deneyiminden ve daha rekabetçi emek piyasasından yararlanmak için Türk şirketleri ile ortaklıklar kuruyor. Bu da, önümüzdeki 30 yılda sektörde büyüme kaydedilebileceğini ve Türkiye'nin temel uzmanlık merkezi haline gelebileceğini gösteriyor. Önümüzdeki 30 yılda Türkiye'nin otomobil sektörünün tümüyle büyümesi bekleniyor.

TURİZM

Muhteşem sahil şeridi, sıcak iklimi ve tarihi, kültürel ve doğal cazibe merkezleri ile popüler bir tatil merkezi olan Türkiye, geçtiğimiz yıl tüm dünyada en popüler 7. tatil ülkesi oldu ve 27 milyon ziyaretçi ağırladı. Türk turizm sektörü farklı birçok alanı içerdiğinden, geniş bir turist kitlesine hitap ediyor ve bu özelliği nedeniyle dünyadaki sektör dalgalanmalarından bir ölçüde korunuyor. 2009 yılında küresel turizm sektörü yüzde 3,5 oranında küçülürken Türkiye'ye gelen ziyaretçi sayısı yaklaşıkyüzde 3 seviyesinde artmıştı.

Gelecek 30 yılda, Türkiye gelişmekte olan ülkelerde giderek artan seyahat meraklısı orta sınıfı çekmek için oldukça iyi bir konumda. Halen Türkiye'deki yabancı ziyaretçilerin yaklaşık yüzde 43'ü gelişmekte olan ülkelerden gelirken, bu segment ABD'de toplam ziyaretçilerin yüzde 22'sine ve İtalya'da ise yüzde 10'unu oluşturuyor ve bu oranın daha da artması beklenebilir.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş: "Üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme, günahlarımız için af dileme fırsatıdır" Diyanet İşleri Başkanı Safi Arpaguş, "Üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme ve samimiyetle Rabbimize yönelerek kulluk hususundaki eksikliklerimizi giderip hata ve günahlarımız için af dileme fırsatıdır" dedi. Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş, Recep, Şaban ve Ramazan aylarını kapsayan mübarek üç ayların başlamasıyla ilgili bir mesaj yayımladı. Arpaguş, üç ayların insanın hayatını yeniden göz geçirmesi, Allah’a yönelerek kulluk konusundaki eksikliklerini gidermesi ve günahlardan af dilemesi için fırsat olduğunu belirtti. "Üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme, günahlarımız için af dileme fırsatıdır" İçerisinde nice feyiz, bereket ve hikmetler barındıran mübarek üç aylara kavuşmanın sevincinin yaşandığını ifade eden Arpaguş, "Bugün itibariyle mübarek ayların ilki olan Recep ayına girmiş bulunuyoruz. Manevi hayatımızda müstesna bir yere sahip olan, zihin ve gönül dünyamızda derin manalar taşıyan bu özel zamanlara bizleri ulaştırdığı için Yüce Rabbimize hamd ediyoruz. Bu kıymetli vakitlerin her anını hakkıyla değerlendirebilmeyi bizlere nasip etmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz. Yüce Rabbimiz dünya hayatını bizim için bir imtihan sahası kılmış ve bizlere en büyük sermaye olarak ömür nimetini bahşetmiştir. Hiç şüphesiz ömür nimetinin her bir anı paha biçilemez bir hazine değerindedir. Ne var ki insan çoğu kez gaflete düşerek bu nimetin değerini yeterince fark edememektedir. İşte üç aylar ve bu ayların içinde barındırdığı mübarek gün ve geceler, vaktin kadrini bilmemize ve zaman bilincini yeniden kuşanmamıza vesile olan bir maneviyat iklimidir. Hayatın hızlı akışı içinde ruhların dünya meşgalesi ile yorgun düştüğü bir vasatta idrak edilen üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme ve samimiyetle Rabbimize yönelerek kulluk hususundaki eksikliklerimizi giderip hata ve günahlarımız için af dileme fırsatıdır" dedi. "İbadetlerimizi daha düzenli, daha ihlaslı ve bilinçli bir şekilde yerine getirmenin gayreti içinde olmalıyız" Aynı zamanda Arpaguş, mesajında şu ifadelere yer verdi: "Peygamber Efendimiz, ‘Allah’ım Recep ve Şaban aylarını bize bereketli kıl ve bizi Ramazana ulaştır’ diye dua ederek bu mübarek zamanların önemine dikkat çekmiş; bu aylarda ibadetini artırmış ve müminleri de buna teşvik etmiştir. Dolayısıyla bu müstesna zamanlar vesilesiyle her birimiz ibadetlerimizi daha düzenli, daha ihlaslı ve bilinçli bir şekilde yerine getirmenin gayreti içinde olmalıyız. Niyetlerimizi, sözlerimizi ve davranışlarımızı gözden geçirerek daha samimi bir Müslüman ve daha iyi bir insan olma azmimizi pekiştirmeliyiz. Geçmişimizin muhasebesini yaparak hayatımıza çeki düzen vermek ve eksiklerimizi gidermek için bu mübarek vakitleri bir fırsat bilmeliyiz. Bu vesileyle aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin üç aylarını tebrik ediyorum. İbadet, taat ve dualarımızı kabul buyurmasını, iyiliklerimizi katından bir rahmetle bereketlendirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum."
Adana Kargoyu aracından inmeden bahçeye fırlattı Adana’da bir kargocu, müşterisine teslim edeceği kargoyu aracından inmeden bahçeye fırlattı. O anlar güvenlik kamerasınca kaydedildi. Olay, 18 Aralık’ta merkez Seyhan ilçesine bağlı Narlıca Mahallesi’nde meydana geldi. İnternetten bir ürün sipariş eden Sinem Şahin (20), kargosunu teslim alacağı gün evde olmadığı için kargocudan ürününü müstakil evinin giriş kapısına bırakmasını istedi. Eve geldiğinde kargosunun kapı yerine bahçenin ortasında olduğunu fark eden Şahin, durumdan şüphelendi. Güvenlik kamerası kaydetti Evinin güvenlik kamerasını inceleyen Şahin, kargocunun, adrese geldiğinde aracından inmeden kargoyu bahçeye fırlattığını gördü. Görüntüleri sosyal medyada paylaşan Sinem Şahin’in videosu viral oldu. Şahin, "Kargomu getirmek için kargocu beni aradı, evde olmadığımı söyledim ve kapıya bırakmasını rica ettim. Kargomu eve gelince kapı yerine bahçede görünce güvenlik kamerasına baktım ve kargocunun temassız teslimat yaptığını gördüm. Videoyu paylaşınca çok fazla izlendi. Kargocuyla da görüştüm ve videonun tuttuğunu, eğlenceli bir video olduğunu söyledi" ifadelerini kullandı. Ürününün kırılacak bir ürün olmadığını ancak kargocuların dikkatli olması gerektiğini de belirten Şahin, "Kargomda kırılacak bir ürün yoktu ancak kırılacak bir ürün de olabilirdi. Kargocuların daha dikkatli olması gerek" dedi.
Antalya Antalya’dan toplanıp, Avrupa’ya gönderiliyor İlaç, gıda, kimya, boya ve kozmetik sektöründe kullanılan defne yaprağı, Antalya’nın Akseki ilçesindeki orman köylüsüne geçim kaynağı oldu. Akseki’nin Sinanhoca Mahallesi’nde her yıl aralık, bazı yıllar ocak-şubat aylarında yaklaşık 4 haftalık dönemde hasadı yapılan defne yaprağı, yaklaşık 100 aileye önemli ölçüde gelir sağlıyor. Meydanda toplanıp tartımı yapılan defne yaprakları kilosunu 25 liradan firmalar tarafından yerinde alınıp işlenmek üzere götürülüyor,işlenmiş ürünler ise Avrupa’ya ihraç ediliyor. "3 bin dönümlük arazi üçe bölünüyor" Akseki Orman İşletme Müdürlüğünden alınan izin ile yaklaşık 3 bin dönümlük arazideki ormanlık alanı 3’e bölüp köy sınırları içerisinde kendiliğinden doğal ortamda yetişen defne ağaçlarının 3 yılda bir hasat yapılıyor. Hasat zamanında çoluk çocuk şafak vakti evlerinden çıkıyor. Dik yamaçlarda, kayalıkların arasındaki ağaçlardan defne yaprağı toplayan köylüler, traktör römorklarına yükledikleri defne çuvallarını, köy meydanında istifliyor. "Antalya’nın defne yaprağı ihracata gidiyor" Köylüler topladıkları defne yapraklarını köy meydanına getiriyor. Meydanında toplanan tartımı yapılan defne yapraklarını kilosunu 25 liradan satın alan çeşitli İzmir firmaları, işlemek üzere İzmir’e götürüyor. Özellikle ilaç, gıda, kimya, boya ve kozmetik sektörlerinde kullanılan defne yaprakları ya da işlenmiş ürünler Amerika ve Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. Yılın bu döneminde köylülerin büyük çoğunluğu defne kesimiyle uğraşıyor. 5 kişilik bir aile ortalama 60 bin lira gelir elde ediyor "Bu yıl 150 ton defne" Sinanhoca Mahallesi Muhtarı Erol Büyükarslan, bu orman arazisinde yetişen defne ağaçlarının kalite oranının yüksek olduğunu söyledi. Sinanhoca bölgesinin defne yaprağının Türkiye’deki en iyi defne yaprakları arasında yer aldığını dikkat çeken Büyükarslan, köylüler için önemli bir gelir kaynağı olan defne yaprağında geçen yıl 350 ton ile rekor kırmıştık. Bu sezon ise 150 ton defne yaprağı toplandı. Bunun nedeni ise bu yıl kesim yapılan bölmede defnenin daha az olmasından kaynaklandığını söyledi. Büyükarslan, "Kilosunu da bu yıl çok iyi fiyata verdik. 25 liradan ihale ederek satışını gerçekleştirdik. Geçen yılda 19 lira 30 kuruştan satmıştık. Köy halkı bu yılda çok iyi bir gelir elde etti. Defne, alıcı firmalar tarafından işlendikten sonra yurt dışına ihraç edilerek ülke ve ilçe ekonomisine de önemli katkı sağlıyor" dedi. "İşletme müdürlüğü gözetiminde toplanıyor" Akseki Orman İşletme Müdürlüğü yetkilileri ise belediyeye ait özel ağaçlandırma sahalarının 1987 yılında koruma altına alındığını belirterek, 3 bölgeye ayrılan alanda defne kesimi yapıldığın vurguladı. İlaç ve kozmetik sanayisinde kullanılan ürünün yöre sakinleri için de önemli bir gelir kapısı olduğunu ifade eden yetkililer, işletme müdürlükleri gözetiminde defne yaprağı toplandığını belirtti. Defne kesimi yaparak aile bütçesine katkı sağlayan Hasan Hüseyin Arslan, her yıl dönüşümlü olarak defne kesimi yaptıklarını ve köylü olarak kesime hep birlikte girdiklerini, her yıl başka bölgelerde kesim yaptıklarını söyledi. Arslan,"Kesimi de zor. Köyde 70-80 aile çor çocuk defne kesimi yapıyoruz. Bizim için çok önemli bir geçim kaynağı" diye konuştu. "Defne Yaprağının şifaları" Defne yaprağı taze veya kurutulmuş halde kullanılabiliyor, ancak daha güçlü aroması nedeniyle kurutulmuş olarak kullanımı daha yaygın olarak kullanılıyor. Defne yaprakları, tanenler, flavonoidler, alkaloidler, linalol, öjenol, metil kavikol ve antosiyaninler gibi anti-inflamatuar, diüretik, antioksidan, sindirim ve anti-romatizmal özelliklere sahip maddeler içerirken mutfakta kullanımının ötesinde, yüzyıllardır tıbbi özellikleri nedeniyle tercih edildiği biliniyor. Ayrıca çaylarda, yağlarda ve doğal ilaçlarda da kullanılırlar.