DÜNYA - 04 Kasım 2025 Salı 19:24 | Son Güncelleme : 04 Kasım 2025 Salı 19:29

AB’nin 2025 Genişleme Paketi: "Türkiye, aday ülke ve kilit partner"

A
A
A
AB’nin 2025 Genişleme Paketi: "Türkiye, aday ülke ve kilit partner"

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından bugün kabul edilen 2025 Genişleme Paketi’nde, "Türkiye, AB için aday ülke ve kilit bir partner olmayı sürdürüyor" ifadelerine yer verildi.

AB Komisyonu, bugün aday ülkelerin son 12 ay içerisindeki ilerlemelerini kapsamlı bir şekilde değerlendiren 2025 Genişleme Paketi’ni kabul etti. Bu yılki paket, genişleme ivmesinin AB’nin öncelikli gündeminde üst sıralarda yer aldığını yeniden teyit etti. AB Komisyonu tarafından yapılan açıklamada, yeni üye devletlerin birliğe katılmasının giderek daha ulaşılabilir hale geldiğine işaret edildi. Açıklamada, aday ülkeler Türkiye, Karadağ, Arnavutluk, Ukrayna, Moldova, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek, Kosova ve Gürcistan’ın AB’ye giden yollarında ilerlemeye devam ettikleri kaydedildi. Açıklamada, ayrıca AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in "AB genişlemesini gerçeğe dönüştürme konusunda her zamankinden daha kararlıyız. Çünkü daha büyük bir birlik, küresel sahnede daha güçlü ve daha etkili bir Avrupa demektir. Ancak genişleme, liyakat esasına dayalı bir süreçtir. Hazırladığımız paket, tüm ortaklara özel tavsiyeler sunuyor. Ve hepsine şunu söylüyoruz: AB üyeliği benzersiz bir fırsattır ve barış, refah ve dayanışma vaadidir. Doğru reformlar ve güçlü bir siyasi iradeyle, partnerlerimiz bu fırsatı değerlendirebilir" ifadelerine yer verildi.

"Türkiye aday ülke ve kilit partner"

AB Konseyi açıklamasında, "Türkiye, AB için aday ülke ve kilit bir partner olmayı sürdürüyor. AB Konseyi’nin 2024 yılı Nisan ayındaki sonuç bildirgesine uygun olarak AB, ortak öncelikler üzerinde çalışarak Türkiye ile ilişkilerini aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir bir şekilde geliştirdi" denildi.
Açıklamada, Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlamasının iş birliğinin kilit unsurlarından biri olarak öne çıktığı ifade edildi. Komisyonun yayımladığı 2025 Türkiye raporunda yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü konusunda eleştirilere yer verilirken, Türkiye ile katılım müzakerelerinin 2018’den bu yana duraksadığına dikkat çekildi. Bunun yanı sıra raporda Türkiye’nin göç konusunda iş birliği ile Suriyeliler dahil 2,7 milyon mülteciye ev sahipliği yapma konusundaki dikkat çekici çabalarını sürdürdüğü, Türkiye’nin 2024 yılında AB’nin beşinci büyük ticaret ortağı olmayı sürdürdüğü ve ticaret hacminin 210 milyar euronun üzerine çıkarak rekor bir seviyeye ulaştığı ve Türkiye’nin bilim ve araştırma alanında oldukça ileri düzeyde olduğu gibi olumlu görüşlere yer verildi.

Karadağ önemli yol kat etti

Açıklamada, Karadağ’ın AB’ye katılım sürecinde önemli yol kat ettiği ve geçtiğimiz yıl dört müzakere başlığını kapattığı ifade edildi. Açıklamada, "Karadağ’ın 2026 yılı sonuna kadar katılım müzakerelerini tamamlamayı hedefleyen planı açısından kilit önem taşıyor. Reform hızını koruması koşuluyla Karadağ bu iddialı hedefe ulaşma yolunda ilerliyor" denildi.

"Arnavutluk, iddialı hedefine ulaşma yolunda ilerliyor"

Arnavutluk'un geçtiğimiz yıl içinde dört fasıl kümesi açarak önemli ilerleme kaydettiği vurgulanan açıklamada, "Arnavutluk’un 2027 yılına kadar müzakereleri sonuçlandırma hedefi, reform ivmesinin korunmasına ve kapsayıcı bir siyasi diyaloğun güçlendirilmesine bağlı. Reform hızının sürdürülmesi halinde Arnavutluk, bu iddialı hedeflere ulaşma yolunda ilerliyor" denildi.

"Ukrayna, savaşa rağmen kararlı"

Ukrayna’nın Rusya ile savaşa rağmen birliğe katılım yolundaki kararlılığını koruduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Ukrayna, tarama sürecini başarıyla tamamladı ve kilit reform alanlarında ilerleme kaydetti" denildi.

Ukrayna hükümetinin katılım müzakerelerini 2028 yılı sonuna kadar geçici olarak tamamlamayı hedeflediği kaydedilen açıklamada, "Komisyon bu iddialı hedefi desteklemeye kararlı ancak bu hedefe ulaşmak için reformların özellikle temel alanlarda, bilhassa hukukun üstünlüğü alanında hızlandırılması gerektiğini vurguluyor" denildi.

Sırbistan’da protestolara, Moldova’da ise hibrit tehditlere gönderme

Açıklamada, Moldova’nın hibrit tehditler ve ülkeyi istikrarsızlaştırma girişimlerine rağmen önemli ilerleme kaydettiği, Sırbistan’ın protestoların gölgesinde kutuplaşma ve güvensizlik ortamına sürüklendiği ve bu durumun katılım sürecini doğrudan olumsuz etkilediği, Kuzey Makedonya’nın ise hukukun üstünlüğünü güçlendirme, yolsuzlukla mücadele ve yeni anayasa konusunda çabalarını artırması gerektiği ifadelerine yer verildi.

Bosna Hersek ve Kosova’da siyasi krizler reform sürecini yavaşlattı

Açıklamada, ayrıca Bosna Hersek’te Sırpların yoğun olarak yaşadığı Sırp Cumhuriyeti entitesine ilişkin siyasi krizle iktidar koalisyonunun dağılmasının ülkenin AB’ye katılım sürecini olumsuz etkilediği, Kosova’da ise şubat ayındaki genel seçimlerden bu yana hükümetin kurulamamasının reform sürecini yavaşlattığı tespitleri yer aldı.

Gürcistan’da durum kötüleşti

AB Konseyi’nin 2024’te Gürcistan’ın AB’ye üyelik sürecinin fiilen durduğunu açıkladığı hatırlatılan açıklamada, "O tarihten bu yana durum keskin bir şekilde kötüleşti. Hukukun üstünlüğünün hızla aşındığı ve temel haklara ağır kısıtlamalar getirildi, ciddi bir demokratik gerileme yaşandı" ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, "Komisyon, Gürcistan’ı sadece ismi 'aday ülke' olan bir devlet olarak değerlendiriyor. Gürcü makamları, kararlılıkla yön değiştirerek AB’ye üyelik yoluna geri dönme iradesini açık bir şekilde göstermelidir" denildi.

İbrahim Aydoğan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul "Antibiyotik direnci ve süper bakteriler sağlığı tehdit ediyor" Gereksiz antibiyotik kullanımının en tehlikeli sonucunun "antibiyotik direnci" olduğunu vurgulayan İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Attila Önmez, "Bakteriler, hayatta kalmak için sürekli evrimleşir. Bir antibiyotiğe gereksiz yere maruz kaldıklarında, o ilaca karşı nasıl savunma yapacaklarını öğrenirler. Bu durum, o antibiyotiğin gelecekte o bakteriye karşı etkisiz kalmasına yol açar. ’Süper bakteri’ (çoklu ilaca dirençli bakteri) dediğimiz kavram da budur. Eğer gereksiz antibiyotik kullanımı bu hızla devam ederse, gelecekte basit bir idrar yolu enfeksiyonunu veya zatürreyi tedavi edecek etkili antibiyotik bulamayacağımız bir döneme girebiliriz" dedi. İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Attila Önmez, viral enfeksiyonlarda antibiyotik kullanmanın "süper bakteri" riskini artırdığını ve vücudun doğal savunma sistemi olan mikrobiyotaya zarar verdiğini belirtti. "Hayatı tehdit edebilir" Gereksiz antibiyotik almak vücudun doğal dengesini bozduğunu ifade eden Doç. Dr. Attila Önmez, vücuda verdiği önemli zararları ise şöyle açıkladı: "Gereksiz antibiyotik kullanımı, yararlı bakterileri öldürdüğü için bağırsak florası zarar görebilir, bu da ishal veya mantar enfeksiyonları gibi sorunlara yol açar. Ayrıca her ilaçta olduğu gibi antibiyotiklerin de yan etkileri vardır. Gereksiz kullanıldığında karın ağrısı, mide bulantısı, iştahsızlık, ishal hatta karaciğer ve böbrek hasarı gibi yan etki riskleri artar. En önemlisi, gereksiz antibiyotik kullanımı bakterilerin direnç kazanmasını hızlandırır. Bu direnç gelişince, daha önce antibiyotikle kolayca tedavi edilebilen basit bir enfeksiyon bile tedavi edilemez hale gelebilir, ağır seyredebilecek enfeksiyonlara dönüşebilir. Sonuç olarak enfeksiyonların tedavisi zorlaşır, hastanede kalış süreleri uzar, hatta dirençli enfeksiyonlar hayatı tehdit edebilir." "Antibiyotikler virüslere etki etmez" "Mevsimsel hastalıkların artmasıyla birlikte en sık yapılan hataların başında, grip ve nezle gibi viral enfeksiyonlar için antibiyotik kullanmak geliyor" diyen Doç. Dr. Attila Önmez, bu yaygın ve tehlikeli alışkanlığın, gelecekte ciddi enfeksiyonları tedavi edilemez hale getiren "antibiyotik direnci" sorununu körüklediğini vurguladı. Grip, nezle ve Covid-19 gibi hastalıkların virüs kaynaklı olduğunu ve antibiyotiklerin virüsler üzerinde hiçbir etkisinin bulunmadığını belirten Doç. Dr. Attila Önmez, "Bu tür hastalıklar viral etkenli oldukları için kendi seyrini tamamlayıp geçerler; tedavisinde istirahat, yeterli sıvı alımı ve destek tedavisi yeterlidir. Antibiyotik kullanımı bu durumlarda hem gereksiz yan etkilere maruz kalmak demektir hem de ileride direnç gelişimine davetiye çıkarır. Antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyonları tedavi etmek için kullandığımız en güçlü silahımızdır. Ancak bu silahı virüslere karşı kullandığımızda, sadece vücudumuzdaki faydalı bakterileri (mikrobiyota) öldürmekle kalmıyor, aynı zamanda zararlı bakterilerin bu ilaçlara karşı direnç geliştirmesine neden oluyoruz" dedi. "En büyük tehdit: antibiyotik direnci ve süper bakteriler" Gereksiz antibiyotik kullanımının en tehlikeli sonucunun "antibiyotik direnci" olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Önmez, süreci şöyle açıkladı: "Bakteriler, hayatta kalmak için sürekli evrimleşir. Bir antibiyotiğe gereksiz yere maruz kaldıklarında, o ilaca karşı nasıl savunma yapacaklarını öğrenirler. Bu durum, o antibiyotiğin gelecekte o bakteriye karşı etkisiz kalmasına yol açar. ’Süper bakteri’ (çoklu ilaca dirençli bakteri) dediğimiz kavram da budur. Eğer toplumdaki gereksiz antibiyotik kullanımı bu hızla devam ederse, gelecekte maalesef basit bir idrar yolu enfeksiyonunu veya zatürreyi tedavi edecek etkili antibiyotik bulamayacağımız bir döneme girebiliriz." Viral ve bakteriyel enfeksiyon nasıl ayırt edilir? Hastaların kendi başına antibiyotiğe karar vermemesi gerektiğini, viral ve bakteriyel enfeksiyon ayrımının mutlaka hekim tarafından yapılması gerektiğini belirten Doç. Dr. Önmez, "Viral enfeksiyonlar genellikle yaygın vücut ağrısı, hafif ateş, burun akıntısı ve boğazda yanma gibi belirtilerle seyreder. Bakteriyel enfeksiyonlar ise genellikle daha lokalizedir; örneğin, tek bir bölgede şiddetli ağrı, yüksek ve düşmeyen ateş, iltihaplı (pürülan) akıntılar veya balgam gibi daha ağır semptomlar gösterir. Bu ayrımı yapacak kişi hekimdir" şeklinde konuştu. "Hekim önerisi olmadan kullanılmamalı" Doç. Dr. Önmez, viral enfeksiyonlarda tedavinin antibiyotik değil, semptomatik (belirtileri hafifletici) olması gerektiğini belirterek, "Ateş düşürücüler, ağrı kesiciler, bol sıvı tüketimi ve istirahat, viral enfeksiyonlarda vücudun kendi savunma sisteminin hastalığı yenmesi için yeterlidir. Hekim önerisi olmadan, komşu tavsiyesiyle veya evde kalan antibiyotikleri kullanmak, sağlığımıza yaptığımız en büyük kötülüklerden biridir" uyarısında bulundu.
İzmir Göztepe, kalesini en fazla maçta gole kapatan takım Göztepe, Trendyol Süper Lig’de ilk 12 haftada oynanan 8 maçta kalesini gole kapatarak bu alanda en iyi takım konumunda bulunuyor. Göztepe, Trendyol Süper Lig’de verilen milli maç arasına 22 puanla 5. sırada girdi. Sarı-kırmızılılar bu süreçte oynadığı 12 müsabakada 6 galibiyet, 4 beraberlik ve 2 mağlubiyet aldı. İzmir ekibi özellikle savunmadaki istikrarıyla öne çıkıyor. Stanimir Stoilov yönetimindeki Göztepe, ligde sadece 6 gol yiyerek lider Galatasaray’la birlikte ligin en az gol yiyen takımı konumunda bulunuyor. Savunma başarısını istatistiklere de yansıtan Göztepe, oynadığı 12 maçın 8’inde kalesini gole kapatarak bu alanda ligin zirvesine yerleşti. Çaykur Rizespor, Karagümrük, Beşiktaş, Başakşehir, Gençlerbirliği ve Kasımpaşa maçlarını hem kazanıp hem de gol yemeden tamamlayan sarı-kırmızılılar; Fenerbahçe ve Eyüpspor karşılaşmalarında da rakiplerine gol şansı tanımadı. Bu performansıyla Göztepe, Trendyol Süper Lig’in en fazla maçta kalesini gole kapatan takımı olmayı başardı. Savunma hattı duvar ördü Göztepe’de üçlü defans hattı geçit vermiyor. Bu bölgede şimdiye kadar 6 farklı oyuncu görev aldı. Malcom Bokele, Heliton ve Allan Godoi defansın vazgeçilmez isimleri olurken, zaman zaman Furkan Bayır, Miroshi ve Taha Altıkardeş de bu rotasyona dahil oldu. Göztepe’nin savunmacıları defansta güven verirken 8 maçta da rakiplerinin skor üretmesine izin vermedi. Lis’in performansı dikkat çekti Geçtiğimiz sezon eleştirilerin hedefi olan kaleci Mateusz Lis, bu sezon sergilediği performansla dikkat çekti. Polonyalı kaleci, yalnızca 4 karşılaşmada 6 gole engel olamadı. 28 yaşındaki file bekçisi, istikrarlı performansıyla Göztepe’nin başarısında büyük bir pay sahibi olmayı başardı.