SPOR - 18 Eylül 2022 Pazar 20:20

Ağır sıklette, Türkiye A Milli Güreş Takımı’ndan Dünya Şampiyonası’nda bir ilk

A
A
A
Ağır sıklette, Türkiye A Milli Güreş Takımı’ndan Dünya Şampiyonası’nda bir ilk

Türkiye A Milli Güreş Takımı, Sırbistan'da organize edilen Dünya Güreş Şampiyonası'nı 4'ü altın olmak üzere toplam 7 madalyayla tamamladı. Türkiye; Yasemin Adar Yiğit, Rıza Kayaalp ve Taha Akgül ile kazandığı altın madalyalarla ağır sıkletlerin hepsinde şampiyon olarak ülke adına bunu ilk kez başardı.

Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da düzenlenen Dünya Güreş Şampiyonası son gününde erkekler serbest stilde mindere çıkan milli güreşçi Mücahit Çelik, 97 kilo repesaj müsabakasında teknik üstünlükle kaybetti.
Milliler, 9 gün süren Dünya Güreş Şampiyonası’nda 4 altın, 3 bronz olmak üzere toplam 7 madalya kazandı. Grekoromen Milli Takımı, 2 altın, 3 gümüş madalya alarak, 125 puanla şampiyon oldu. Türkiye, grekoromen stilde son olarak 2009'da Danimarka'nın Herning şehrinde organize eden Dünya Şampiyonası'nda takım halinde ilk sırada yer almıştı.

Serbest kadın, erkek ve grekoromen ağır sıkletlerde Türkiye tarihi bir başarı kazandı. Dünya kadınlar 76 kiloda Yasemin Adar, grekoromen 130 kiloda Rıza Kayaalp ve serbest stil 125 kiloda Taha Akgül altın madalyanın sahibi oldu. A Milli Güreş Takımı böylece Dünya Şampiyonası'nda ağır sıkletlerin hepsinde şampiyon olarak ülke adına bir ilke imza attı.

Rıza Kayaalp, 5. kez dünya şampiyonluğu yaşayan ilk Türk güreşçi oldu

Grekoromen stilde 130 kiloda Rıza Kayaalp ve 82 kiloda Burhan Akbudak altın madalya aldı. Rıza Kayaalp, 5. kez dünya şampiyonluğu yaşayan ilk Türk güreşçi olarak tarihe geçti. Geçtiğimiz yıl Norveç’in Oslo şehrinde gerçekleştirilen Dünya Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanan Burhan Akbudak kariyerindeki ilk dünya şampiyonluğunu elde ederken, grekoromen stilde ayrıca 72 kiloda Selçuk Can, 77 kiloda Yunus Emre Başar ve 87 kiloda Ali Cengiz, üçüncülük kürsüsünde yer aldı.

Yasemin Adar Yiğit, 2. kez dünya şampiyonu

Kadın güreşinde Türkiye tarihine adını altın harflerle yazdıran Yasemin Adar Yiğit, kariyerindeki ikinci dünya şampiyonluğunu Sırbistan'da kazandı. Kadınlar 76 kilo finalinde Mısırlı güreşçi Samar Hamza'yı 6-0 mağlup eden Yasemin, daha önce 2017 yılında Fransa'nın başkenti Paris'te yapılan Dünya Şampiyonası'nda altın madalya elde etmişti. Milli güreşçi, bu yıl Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de 5. Avrupa şampiyonluğuna almıştı. Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda 3. olan Yasemin Adar Yiğit, olimpiyatlarda madalya alan ilk Türk kadın güreşçi olarak tarihe geçmişti.

Ağır sıklette, Türkiye A Milli Güreş Takımı’ndan Dünya Şampiyonası’nda bir ilk

Taha Akgül’den 3. dünya şampiyonluğu

Serbest stil 125 kiloda mindere çıkan Taha Akgül de kariyerinde 3. dünya şampiyonluğunu elde etti. 2016 Rio Olimpiyat Oyunları’nda altın madalya kazanan Akgül daha önce 2014 (Taşken) ve 2015 (Las Vegas) yıllarında dünya şampiyonu olmuştu.

Ağır sıklette, Türkiye A Milli Güreş Takımı’ndan Dünya Şampiyonası’nda bir ilk

Oslo ve Nur Sultan'da 4 madalya almıştı

Sırbistan’da 4 altın madalya alan Türkiye, 2015 Las Vegas ve 2017 Paris'te 3’er altın madalya almıştı. Türkiye, İstanbul'da 1957 yılında serbest stilde yapılan Dünya Güreş Şampiyonası'nda 4 altın madalya kazanmıştı. Oslo'da geçen yıl düzenlenen Dünya Güreş Şampiyonası'nda milli sporcular, 1 gümüş ve 3 bronz olmak üzere 4 madalya sahibi olmuştu. Milliler, Kazakistan'ın başkenti Nur Sultan'da yapılan 2019 Dünya Şampiyonası'ndan ise 1 altın, 2 gümüş ve 1 bronz madalya kazanmıştı.

Oğuzhan Ort

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Yaralı pelikanın yürek ısıtan dostluğu Adana’da yaralı halde bulunarak tedavi altına alınan pelikanın, kendisini tedavi eden görevliyle kurduğu bağ görenlerin içini ısıttı. Doğa Koruma ve Milli Parklar 7. Bölge Müdürlüğü’ne bağlı Adana Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekiplerince Yumurtalık ilçesindeki bir lagünde avcı kuşların saldırısıyla yaralanan pelikan bulundu. Koruma altında tutularak tedavisine başlanan pelikanın, bir hafta sonra doğaya salınmasının planlandığı belirtildi. Yaralı pelikanı hem tedavi eden hem de onunla gece gündüz ilgilenip yemeğini yediren görevli Kazım Baykurt, hayvanın avcı kuşların saldırısına uğradığını, göğüs kısmında yara bulunduğunu ifade etti. Baykurt, tedavi sürecinde pelikanla aralarında özel bir dostluk oluştuğunu söyleyerek, "Yemeğini vermem nedeniyle aramızda bir bağ oluştu. Balıkla besliyoruz, akşamları da ilaçlarını veriyorum. Bana karşı hiç saldırgan değil. Hatta sakin ve uyumlu davranıyor" dedi. Pelikanın, kendisine alıştığını belirten Baykurt, hayvanın zaman zaman başkalarına karşı temkinli davrandığını ancak kendine karşı güven duyduğunu, gün geçtikçe aralarındaki bağın daha da güçlendiği dile getirdi. Baykurt, "Bir hafta sonra doğal yaşam alanına bırakacağız. Gitmesine üzülüyorum çünkü aramızda güzel bir dostluk oluştu. Ama ne kadar alışsak da onların yeri doğa. İyileştikten sonra özgürce yaşaması için ait olduğu yere bırakacağız" diye konuştu.
Van Van’da soba başında 83 yıllık çay geleneği Van’ın İpekyolu ilçesindeki Kahvaltıcılar Sokağı’nda yer alan ve yaklaşık 83 yıllık geçmişiyle kentin hafızasında önemli bir yere sahip olan tarihi çay evi, ziyaretçilerine nostaljik bir yolculuk sunuyor. Van’da 1942 yılından bu yana hizmet veren çay evi, özellikle kış aylarında odun sobası etrafında oluşan sıcak atmosferiyle dikkat çekiyor. Sobanın üzerinde demlenen çay ve tarçının kokusu mekânı sararken, geçmişten bugüne taşınan masa, sandalye ve demlikler ise eski günleri hatırlatıyor. Sigara içilmesine izin verilmeyen ve siyasetin konuşulmadığı çay evi, huzurlu ortamıyla her kesimden ziyaretçiyi ağırlıyor. 12 bardak çayı tek seferde servis ediyor Çay evinin dikkat çeken bir diğer özelliği ise çay servisi. Tepside çay sunmayı tercih etmeyen çay evi sahibi Dolayı Usta, yaklaşık 12 bardağı aynı anda eline alarak masalara servis yapıyor. Yılların verdiği alışkanlıkla yapılan bu sunum, mekânın kendine has kültürünü ve ustalığını gözler önüne seriyor. "Bu değerin yok olmasına gönlümüz razı değil" İHA muhbirine konuşan 56 yaşındaki çay evi sahibi Dolayı Öztürk, mekânın Van kültürünü yaşatmak amacıyla korunduğunu belirtti. Kentin en eski çay evi olduğunu ifade eden Öztürk, "Tam 83 yıllık bir geçmişe sahiptir. Biz burada eskiyi canlandırmaya, yaşatmaya çalışıyoruz. Van’ın kültürünü yaşatmak istiyoruz. Büyüklerimizin geçmişte yaşadıklarını, örfünü ve adetlerini kaybetmek istemiyoruz; bu değerin yok olmasına gönlümüz razı değil. Bakıyorsunuz; sobamız eski, sandalyelerimiz eski, demliklerimiz eskidir. Hepsini geçmişe dayanarak kullanıyoruz. Çünkü diyoruz ki, büyüklerimizin örfü, adeti kaybolmasın. Bunları yaşatmaya çalışıyoruz" dedi. "Burada bir bilgi bankası oluşuyor" Bu tür kahvehanelerin dostluklarının çok farklı olduğunu dile getiren Öztürk, "Buraya gelen insanların bilgi ve birikimi çok kıymetlidir. Biz onlara adeta birer ‘kitap’ diyoruz. Çünkü aralarında büyük esnaflar, önemli bürokratlar ve iş insanları var. Hepsi bir araya geldiğinde adeta bir bilgi bankası oluşuyor. Gençler buraya geliyor ve bu insanlardan çok şey alıyor" diye konuştu. Her kesimden vatandaşı çay evinde ağırladıklarını söyleyen Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sigara yasaklandığı gün biz de kahvemizde yasakladık. Bu çok güzel bir uygulama oldu. Ayrıca burası siyasetin olmadığı bir ortamdır. Herkese açık bir yerdir. Her kesimden insan gelir ve herkes buradan memnun ayrılır. İnsanlar geliyor, eskiyi yad ediyor; sandalyeye, masaya, çaya bakıyor. Zaten bir tezgâh yaklaşık 84 yıl ayakta durmuşsa, bilin ki onun verdiği bir tat, bir emek vardır. Çünkü bu memleketin değerlerine sahip çıkılması gerekiyor. Eğer biz bunları yaşatmaz, sahip çıkmaz ve korumazsak, ileride hepsi yok olur." "Emekli olduktan sonra neredeyse her gün buradayım" 13 yıl önce emekli olduktan sonra hemen her gün bu çay evine geldiğini ifade eden Ferzende Olgun ise "Buraya genellikle esnaflar ve emekli olan insanlar gelir. İnsanlar burada dinlenir, sohbet eder. Biz de sürekli buradayız; gelip burada dinleniyoruz. Ben kendi adıma söyleyeyim; emekli olduktan sonra neredeyse her gün buradayım. 2013 yılında emekli oldum ve o günden bu yana hep buraya geliyorum" dedi. "Çok güzel ve nostaljik bir mekândır" 1980’li yıllardan beri aynı çay evine geldiğini söyleyen Burhan Çap da, "Burası bana hep eskiyi hatırlatıyor. Buraya geldiğimde interneti, teknolojiyi, her şeyi unutuyorum. Eski zamanlar, eski hatıralar, arkadaşlar geliyor aklıma. Öğrencilik yıllarımızda da buraya gelir, hep çay içerdik. Çayı gerçekten çok güzeldir. Burası güzel bir yer, çok güzel ve nostaljik bir mekândır" şeklinde konuştu.