POLİTİKA - 15 Haziran 2020 Pazartesi 17:14

AK Parti Sözcüsü Çelik: 'Hiç kimse Sultanahmet'i kendi kimliğinden ayıramaz'

A
A
A
AK Parti Sözcüsü Çelik: 'Hiç kimse Sultanahmet'i kendi kimliğinden ayıramaz'

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Hiç kimse Sultanahmet’i kendi kimliğinden ayıramaz. Sultanahmet Cami’sinde milletimiz ibadet etmeye devam edecektir. Biz, geçmişte yaşandığı gibi hiçbir caminin başka bir amaçla kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz” dedi.

AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu.

Pençe-Kartal Operasyonu ile ilgili bilgi veren Ömer Çelik, “Daha önce Pençe Operasyonları ile büyük bir başarı elde edilmiştir. Son zamanlarda terör örgütünün üyelerinin bazı karakollara, sınır bölgemize tacizleri söz konusu. Bu sebeple operasyon dün gece itibariyle başladı. Son derece başarılı bir şekilde teröristlerin üs olarak kullandıkları yerlerin tamamı imha edildi.

Bizim üslerimize yaptıkları saldırılar, onların sözde saldırılarda kullandıkları sözde yerler alanlar barınaklar imha edildi. Bu saldırı alanları yok edildi. Silahlı Kuvvetlerimiz, Sincar, Karacak, Kandil, Zap, Avaşin, Basyan ve Hakurk’taki terör yuvalarına hava harekatını gerçekleştirdi. PKK başta olmak üzere bütün terörist unsurlar hedeftir. Son derece dikkatli bir biçimde sivilleri hedef almayacak bir şekilde bu operasyonlar icra edilmektedir” ifadelerini kullandı.

“Rehavet ile normalleşmenin yan yana yürümesi mümkün değildir”

Normalleşme sürecine ilişkin, son günlerde artan vaka sayısına da değinen Çelik, şunları söyledi:
“En büyük düşmanımız rehavettir. Maske, mesafe ve temizlik konusundaki hassasiyetimizin devam etmesi gerekiyor. Normalleşmenin devam etmesi için maske, mesafe, temizlik üçgenine ne kadar riayet edersek elimiz o kadar güçlü olur. Rakamları yakından takip ediyoruz. Maske, mesafe, temizlik konusunda hassas olunmaz ise gelinen noktanın bir takım rakamların artışına yol açtığını görüyoruz. Rehavetten ne kadar uzak olursak, tedbirler konusunda ne kadar titiz olursak normalleşme o kadar güçlü olacaktır. Rehavet ile normalleşmenin yan yana yürümesi mümkün değildir.”

“Hiç kimse Sultanahmet’i kendi kimliğinden ayıramaz”

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu’nun “Sultanahmet de müze olmalı” sözlerine tepki gösteren Ömer Çelik, “Sultanahmet’i müze yapalım gibi bir yaklaşım şimdiye kadar gördüğümüz en İslamofobik yaklaşımdır.  Daha sonra aynı milletvekilinin yaptığı açıklama, Türk siyasi hayatına en büyük bedelleri ödetmiş bir çarpıklığın halen devam ettiğini gösteriyor. O milletvekili tutuyor bütün bu açıklamasını Türkiye’nin laik devlet olması ilkesine bağlıyor. Laiklik bir özgürlük mekanizmasıdır.

AK Parti olarak laik devlet mekanizmasını güçlü bir şekilde savunuyoruz ama şu konuya da sürekli dikkat çektik. Laikliği esas mecrasından çıkararak bir baskıcı ideoloji haline dönüştüren ve laikçilik olarak toplumun din, inanç ve fikir hürriyeti üzerinde baskı kuran bir geçmiş yaşadık. Laikçilik aslında laikliği sabote eden, onu yok etmeye çalışan bir anlayış ortaya çıkardı.

Türkiye bu laikçilikten kurtularak, demokrasiyi ve laikliği baskı altına alan, Türkiye’deki hak ve hürriyet düzenini baskı altına alan bu tekçi ideoloji dediğimiz laikçilikten kurtularak laiklik meselesini daha dengeli bir hale getirdi, nasıl, bu demokrasi mücadelesini vererek. Türkiye’nin demokrasi mücadelesi laik devlet ilkesinin de bir özgürlük prensibi olarak yerli yerine oturtulması ile mümkün olmuştur. Ama şimdi bakıyorsunuz eski laikçi anlayış bulunduğu yerden kafasını uzatıyor, Sultanahmet’i müze yapmakla Türkiye’nin laik devlet olması arasında bir bağlantı kuran zihniyet çarpıklığı, o baskıcı anlayış yeniden geliyor. Bu, Türk siyasi hayatını zehirleyen en büyük toksik alanlardan bir tanesidir.

Türkiye çok ağır bedeller ödetmiştir, Türkiye’yi dışardaki bazı devletlerin provokasyonuna açık hale getirmiştir. Bu açıklamayı yapan milletvekili üst üste açıklama yapıyor, her yaptığı açıklamada meseleyi daha da büyük bir bataklığın içerisine çekiyor. Bunu bir kere daha kınadığımızı ifade ediyorum. Hiç kimse Sultanahmet’i kendi kimliğinden ayıramaz. Sultanahmet Cami’sinde milletimiz ibadet etmeye devam edecektir. Biz, geçmişte yaşandığı gibi hiçbir caminin başka bir amaçla kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz” dedi.

“Son derece kışkırtıcı ve ahlak dışı bir yaklaşımdır”

Çelik, konuya ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dün gece bir profesörün Ayasofya’nın cami kimliğine yeniden kavuşmasının AK Parti’nin Türkiye’nin kurucu liderleriyle kavgasının neticesi olduğuna dair cümlesini duydum. Bunun kadar büyük bir utanç verici cümle olabilir mi? Geçmişte alınmış siyasi kararların ebediyen dondurulması diye, hayatın dondurulması diye bir şey söz konusu olabilir mi? Egemenlik hakkımızı bugün bu şekilde kullanmak konusundaki tartışmaların Türkiye’nin kurucu liderleriyle bir kavga olarak sunulması kadar kışkırtıcı, ahlak dışı bir yaklaşım olamaz. Egemenlik hakkımızın içerisinde olan, vatandaşımızın talebi olan, hukukun vereceği kararı beklediğimiz bir konuda bunun Türkiye’nin kurucu liderleriyle kavga gibi sunulması son derece kışkırtıcı ve ahlak dışı bir yaklaşımdır. “

“Ne kimsenin petrolünde ne de zenginliğinde gözümüz var”

Libya’daki gelişmelere de değinen Çelik, “Libya meselesini yakın bir şekilde takip ediyoruz. Libya’daki tek meşru aktör olan Sarrac yönetimi giderek daha çok mevzi kazanmaktadır. 9 yıldır devam eden bu sorunun meşruiyet ve hakkaniyet temelinde çözümünü destekliyoruz. Biz, Libya halkının tamamından yana olduğumuz için Birleşmiş Milletler’in de onayladığı meşru hükümetten yanayız. Birilerinin iddia ettiği gibi orada ne kimsenin petrolünde gözümüz var, ne kimsenin zenginliğinde gözümüz var. Başkalarının petrolünü ve zenginliğini sömürerek kendilerine zenginlik oluşturmuş olanlar, sömürge geçmişiyle hala hesaplaşmamış olanlar Türkiye’yi bu şekilde etiketlemeye çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın Hafter açıklamalarına yönelik tepki gösteren Çelik, “Dünya’da Hafter’i seküler birisi olarak görecek tek kişi herhalde CHP Grup Başkanvekilidir. Bu konularda daha iyi çalışmaya ihtiyaçları var. Nerede Türkiye’nin çıkarı ile ilgili bir adım atılsa hemen karşıdaki sese kulak verme gibisinden bir yaklaşımın tahammül sınırlarını aştığını söylemek isterim. Bu şekildeki yorumlar en çok Fransa’da çıkıyor. Bakıyorsunuz onun aynısını tercüme edip burada siyasi argüman olarak kullanıyorlar. Yani siyaset üretme konusunda cari açığın Fransa’daki yaklaşımlarla kapatılması son derece vahim bir şeydir” dedi.

“Verdiğimiz desteği devam ettireceğiz”

Türkiye’nin Libya halkından yana olduğunun altını çizen Çelik, şunları kaydetti:

“Darbeciler orayı başka devletler adına ele geçirmek isteyenler ülkelerinden kaçmak zorunda kalıyorlar. Libya halkının tamamını temsil eden ve BM tarafından meşru hükümet görülen yapı ise bu şekilde ilerlemektedir. Meşru hükümetin talebi ve BM kararları çerçevesinde verdiğimiz desteği devam ettireceğiz. Bu aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımız için elzemdir, aynı zamanda da Libya ile olan geleceğimiz açısından da elzem bir durumdur. Burada, Libyalıların öncülüğünde yürütülecek siyasi süreçte tam destek vereceğimizin bilinmesini isteriz.

Orada, darbeciler, bir takım çıkar grupları temizlendikten sonra Libya halkı zaten kendi iradesini ortaya koyacaktır. Türkiye’nin Libya’da ne işi var deniyor. Akdeniz devletiyiz, geçmişte Libya’da ne işimiz varsa Libya ile hukukumuzu sürdürmek zorundayız, Akdeniz’deki çıkarlarımızı korumak zorundayız, oradaki kardeşlerimizi başkalarının kötülük projelerinin insafına terk edemeyiz.”
Çelik, Fransa’nın, Hafter’e karşı verdiği desteğin nasıl bir insanlık trajedisine dönüştüğünü gördüklerini de sözlerine ekledi.

“Bu atılan adımı hiçbir şekilde kabul etmiyoruz”

İngiltere ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında imzalanan anlaşmaya da değinen Çelik, “Buradan bir kere daha uyarıyoruz, bu adımları atıp ondan sonra çözümden bahsetmeyin. Tek taraflı olarak fiili bir durum oluşturarak attıkları her adım kısa ve orta vadede mutlaka kendilerinin aleyhine döner. Birilerini arkalarına alarak, birileriyle oldubitti yaparak attıkları adımlar aleyhine döner.

Türkiye’nin ve KKTC’nin rızası olmadan attıkları her adım mutlaka aleyhlerine döner. Bu atılan adımı hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. İngiliz üs bölgeleri sınırlarında Kıbrıs Türklerinin mülkiyet haklarını sonuna kadar takip edeceğiz. Bu vazgeçilmez bir haktır, uluslararası hukuka göre de meşru bir haktır. Hiç kimse, bunları gasp etmeyi, İngiliz üs bölgelerindeki Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etmeyi aklından bile geçirmesin” açıklamasını yaptı.

“Tüm destekler cumhurbaşkanımızın talimatı ile verilecektir”

Türkiye’nin, Sarrac yönetiminin ve Libya halkının arkasında olduğunu belirten Çelik, “Orada vereceğimiz desteğin güçlü bir destek olacağını, orada BM’nin desteklediği hükümete elimizde ki tüm imkanlarla destek vereceğimizi ifade etmek isterim. Daha önce biliyorsunuz o havaalanına Hafter güçlerinin saldırısı oldu. Burası kurtarıldığı gibi yakın zamanda diğer alanlarda da Sirte bölgesi, Hafter güçlerinin ikmal hattı bütün bu detaylarda pozitif ilerleme sağlandı. Havaalanının işletilmesinden diğer alanlara kadar Sarrac hükümeti Türkiye’den ne yardım talep ederse Türkiye BM’nin meşru kabul ettiği Sarrac hükümetinin, bütün Libya halkının yanındadır. Askeri destekten diğer alanlara kadar tüm destekler cumhurbaşkanımızın talimatı ile verilecektir” dedi.

“Bunlar kenardan seyrediyorlardı”

HDP’nin yürüyüşü hakkında da önemli açıklamalarda bulunan Çelik, şunları söyledi:

“Bu tip yürüyüşlerin niye yapıldığı biliniyor. Barış, demokrasi kelimesinin bu kadar istismar edildiği başka bir siyasi mekanizma görülmemiştir. ‘Dilimiz için, kimliğimiz için bu yürüyüşü yapıyoruz’ demiş eş başkanları. Türkiye, bu konudaki yasakları kaldırırken dil ile ilgili kimlik ile ilgili Kürt meselesindeki yasaklar kaldırılıp mesafeler aşılırken bundan bahsedenlerin bu denklemin içinde hiçbir katkıları yoktu. Bunlar kenardan seyrediyorlardı. Burada tabi büyük bir manipülasyon söz konusudur. Kürt kimliği, dili diyen vatandaşlarımızın talepleri Türkiye Cumhuriyetinin, demokratikleşme perspektifi, hukuk perspektifi içerisinde karşılanmıştır. Kürt vatandaşlarımızın söylediklerini çalıp bunu PKK’nın emrine vermek isteyen, PKK için Kürt gençlerini lejyoner yapmak isteyen bir anlayış işte bu barış, demokrasi kelimesini istismar etmeye devam ediyor.

Nerede demokrasiye destek verecek nerede demokratikleşmeye destek verecek bir tavır ortaya koymuşlar. Kimlik ve dil üzerindeki baskıları kaldırırken karşımızda siyasi olarak kim varsa, bizi tehdit eden kim varsa HDP bugün onlarla iş birliği yapıyor.

 

Buradaki yalanı dolanı gerçek bir şekilde görmek lazım. Kürt gençleri için o dağdaki zulüm mekanizmasını bir ideal olarak göstermekten başka ortaya koydukları bir perspektif var mı? Türkiye’de ne zaman demokratikleşme konusunda makul bir adım atılmaya çalışılsa zehirliyorlar. Barış, demokrasi, insan hakları diyor peki nerede duruyorsun burada. Meşru siyasi iktidarın meşru mekanizmalar içinde aldığı kararlara darbe diyeceksin ama barışı, demokrasiyi ve benzeri kavramları götürüp PKK terör örgütünün hizmetine vereceksin.

Ortaya çıkan yürüyüş tablosunda kullanmaya çalıştıkları barış, demokrasi ve diğer ifadelerin yanlış olduğu ve esasında Türkiye’deki herkese, milletimizin tamamına, demokratik kazanımlarımıza, insan hak ve hürriyetleri konusundaki kazanımlarımıza düşmanlık olduğu gibi en büyük düşmanlığı da Kürt vatandaşlarımıza yaptıkları bu şekilde ortadadır.”

“Nerede arızalı bir adam var onu savunma bakanı yapıyorlar”

Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos’un açıklamalarına değinen Çelik, “Türkiye büyük bir devlettir. Geçmişte de Türkiye, Yunanistan’ın en zor zamanlarında Yunanistan’ı istismar etmek yerine Yunanistan’ın yanında yer almıştır. Fakat zannediyorum Yunanistan’da şöyle bir sıkıntı var: Savunma Bakanı yapmak için aklı başında adam bulamıyorlar, nerede arızalı bir adam var onu savunma bakanı yapıyorlar. Birisi çıkar Adalar’a mangal yakar, öbürü çıkar başka bir şey yapar. Bir keresinde zannediyorum Çipras zamanında oraya resmi bir ziyaret gerçekleştirmişti Cumhurbaşkanımız. Savunma Bakanını bizden sakladılar, bir arıza unsuru olarak. Her getirdikleri savunma bakanı travmatik bir takım açıklamalar yapıyor” dedi.

“Arap Birliği terörizmi kınayacağına meşru gücü kınıyor”

Son olarak ise Arap Birliğinden yapılan açıklamalara değinen Çelik, şunları söyledi:

“Arap Birliği bizi şaşırtan açıklama yapmaya devam ediyor. Onlar genelde bu tip açıklamalar yaptığı zaman Türkiye’yi kınamakla ilgili işte bir Arap toprağına Türk Silahlı Kuvvetleri saldırı yaptı diyorlar. Bir Arap toprağına durduk yere bu operasyon yapılmıyor. Yönetim oradaki terör örgütünü oradan çıkaramıyor. Zaten yönetim oradaki terör örgütün oradan çıkartsa bununla ilgili bir mesele kalmayacak.

Sınırlarımıza dönük taciz var, karakollarımıza, üslerimize dönük taciz var, oradaki devlet yapısı bu terör örgütünü oradan çıkartamıyor. Dolayısıyla Arap Birliği terörizmi kınayacağına meşru gücü kınıyor. Arap Birliği uluslararası hukuktan nasıl bahsedecek. Terör örgütüne karşı operasyon yapıyoruz ses terör örgütünden önce Arap Birliğinden geliyorsa Arap Birliğinin o ülkenin hukukunu korumasıyla ilgili bir açık ortaya çıkar. Bu konuları daha iyi değerlendirmelerini bekliyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Bitlis Valisi Karaömeroğlu’ndan asayiş değerlendirmesi Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, kent genelinde mart ve nisan aylarında meydana gelen ve aydınlatılan asayiş olaylarını değerlendirdi. 2024 yılının Mart ve Nisan ayını değerlendiren Vali Karaömeroğlu, vatandaşların huzur ve güven içinde yaşamaları için suçun önlenmesi ve azaltılması için kararlılıkla çalıştıklarını söyledi. Vali Karaömeroğlu, “Bitlis’te asayişi sağlamak için bin 978’i Emniyet Teşkilatı, 2 bin 547’si Jandarma Komutanlığı ve 106’sı Sahil Güvenlik Komutanlığı emrinde olmak üzere toplam 4 bin 631 personelimizle 359 bin 747 hemşehrimizin ve şehrimize gelen misafirlerimizin huzur ve güvenliği için çalışıyoruz” dedi. Bitlis’in huzur ve güvenliği için gece gündüz demeden azimle çalıştıklarını sözlerine ekleyen Vali Karaömeroğlu, “Yüzyıllar boyu farklı medeniyetlerin kucaklaşma noktası olan Bitlis, huzurun ve güvenliğin sadece bir temenni değil, yaşamın kendisi olduğu bir liman haline gelmiştir. Bizlerde göreve başladığımız ilk günden itibaren Bitlisli hemşehrilerimize en iyi şekilde hizmet etmek için arkadaşlarımızla birlikte yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya’nın himayelerinde Türkiye’nin ve Bitlis’in huzuru için güvenlikten asayişe, terörle mücadeleden siber suçlara kadar her konuda bizler ve kolluk güçlerimiz ve istihbarat birimlerimizle birlikte 7 gün 24 saat hesabıyla çalışmalarımıza azim ve kararlılıkla devam ediyoruz” diye konuştu. “Kıskaç ve Bozdoğan operasyonlarında FETÖ/PDY VE bölücü terör örgütlerine göz açtırmıyoruz” Yurt içinde ve yurt dışında güvenlik görevlileri tarafından gerçekleştirilen başarılı operasyonlarla bitme noktasına gelen terör örgütleri ile güçlü mücadele, Bitlis’te de azim ve kararlılıkla devam ettiğini ifade eden Vali Karaömeroğlu, açıklamasına şöyle devam etti: “Başta PKK, FETÖ ve DEAŞ olmak üzere ülkemizin bütünlüğüne, milletimizin birlik ve beraberliğine kast eden terör örgütlerine yönelik olarak son iki ayda ilimiz genelinde 432 terör operasyonu icra edilmiştir. Bitlis’te huzurun ve güvenliğin sağlanması için var gücümüzle, kolluk kuvvetlerimizle rehavete kapılmadan, gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. İlimizde son 2 ayda; 72 düzensiz göç ve göçmen kaçakçılığı organizatörlerine yönelik operasyon yapılmış. Bu operasyonlar sonucunda toplam 429 düzensiz göçmen yakalanmıştır. Yakalanan düzensiz göçmenler İl Göç İdaresi Müdürlüğümüz koordinesinde sınır dışı edilmek üzere geri gönderme merkezlerine sevk edilmişlerdir. Ayrıca göçmen kaçakçılığı organizatörlüğü yapan 49 organizatör ise adli makamlara sevk edilmiştir. Düzensiz göçle ve göçmen kaçakçılarıyla olan mücadelemiz azim ve kararlılıkla devam edecektir.” “NARVAS ile Bitlis sokakları daha güvenli” Narkotik Vaka Analiz Sistemi’nin (NARVAS) vatandaşlar tarafından yapılan bildirim ve ihbarların analiz edilmesini, yoğunluk haritası oluşturulmasını, yer ve zaman odaklı operasyonları desteklemeyi amaçlayan bir yazılım projesi olduğunu belirten Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Vatandaşlarımızın 112 ve UYUMA uygulaması üzerinden yaptıkları her ihbarın NARVAS’ta bir karşılığı vardır. Bütün ihbarları NARVAS ile doğru kabul ediyor ve işlem yapıyoruz. NARKO alan bölgeleri oluşturuyoruz. NARVAS sayesinde sokağın tomografisini çekiyoruz. Yapılan her ihbar zehir tacirlerine karşı ördüğümüz duvarda bir tuğla olacaktır. İlimizde son iki ayda; 39 uyuşturucu operasyonu yapılmış, icra edilen bu operasyonlar sonucunda 64 şüpheliden 21’i tutuklanmıştır. En İyi Narkotik Polisi Anne Projesi kapsamında 317 etkinlik yapılmış, 683 vatandaşımıza ulaşılmıştır. Uyuşturucu-uyarıcı madde ticareti yapan, nakleden, bu suçları işleyerek ekonomik ve haksız kazanç elde eden, ticaretini yapmaya çalıştıkları uyuşturucu-uyarıcı maddeleri pazarlamak suretiyle geleceğimiz olan çocuklarımızı ve gençlerimizi zehirlemeye ve hayattan koparmaya çalışan suç örgütleri ile sonuna kadar mücadele ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz” dedi. “Kafes operasyonları ile organize suç örgütlerini çökertiyoruz” Bitlis genelinde son iki ay içerisinde 27 kaçakçılık operasyonunun icra edildiğini, bu operasyonlar kapsamında yakalanan 33 şüpheli şahıstan 9’unun tutuklandığını açıklayan Karaömeroğlu, “Yapılan operasyonlarda ele geçirilen malzemelere el konulmuştur. Son iki ayda; mali suçlarda 13 operasyon icra edilmiş olup, bu operasyonlarda da 20 şüpheli yakalanmıştır. İlimiz genelinde 2024 yılının Mart ve Nisan aylarında 983 asayiş olayı meydana gelmiştir. Asayiş olayları aydınlatma oranında 2023 yılında aydınlatılma oranı yüzde 96 iken, 2024 yılında yüzde 98 oranına yükselmiştir. Malvarlığına Karşı İşlenen suçlarda aydınlatma oranında 2023 yılında yüzde 75 iken, 2024 yılında ise yüzde 88 aydınlatma oranına ulaştık. Kişilere Karşı İşlenen Suçlarda aydınlatma oranında 2023 yılı yüzde 98 iken, 2024 yılında ise yüzde 99 oranına ulaşmış bulunuyoruz. Mala karşı işlenen suçlarda, evden hırsızlık, iş yeri ve kurumdan hırsızlık, olaylarında 2023 yılında 64 olay gerçekleşmişken 2024 yılında ise yüzde 67 azalarak 21 olaya inmiş bulunmaktayız. Biz inşallah bunu daha da aşağılara çekmek için ekiplerimizle birlikte elimizden geleni yapmaya çalışacağız. Mevcut durum analizinden de anlaşıldığı üzere güvenlik güçlerimizin özverili çalışmaları neticesinde genel asayiş konusunda ilimizin suç oranları düşük seviyelerde seyretmektedir. İlimiz genelinde son iki ay içerisinde, 301 bin 39 şahıs sorgulanmış, 2 bin 982 umuma açık iş yerinin kontrol ve denetimleri yapılmış ve 158 bin 841 de araç sorgulanmıştır. Yapılan bu denetim ve sorgulamalar neticesinde 4 bin 364 şahıs yakalanmıştır. Bu şahıslardan 145’i tutuklanarak Bitlis Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna teslim edilmiştir. Son iki ay içerisinde yapılan trafik uygulamalarında; 92 bin 447 araç kontrol edilmiş, 11 bin 781 araç ve araç sürücüsüne trafikte kurallara uymadıkları için idari para cezası uygulanmış ve 692 araç trafikten men edilmiştir. Son iki ayda; 212 trafik kazası meydana gelmiş, meydana gelen bu trafik kazalarında maalesef 2 vatandaşımız hayatını kaybetmiş 173 vatandaşımız da yaralanmıştır. İlimizde 793 aile içi şiddet olayı meydana gelmiş, bu olaylar karşısında 140 şahsa önleyici tedbirler alınmıştır. Güvenli Eğitim Koordinasyon görevlileri tarafından, çocuk ve gençlerimizin daha güvenli ortamlarda eğitim görmelerini sağlamak açısından okul müdürleri ile her hafta bilgilendirme toplantıları yapılmaktadır. 198 ekibimiz okul giriş ve çıkışlarında görevlendirilmiş, öğrencilerimize güvenli eğitim ortamı sağlanmak için okul müdürlerimizle iş birliği yapmaktadır. Son iki ay içerisinde 433 okul çevresinde, 558 umuma açık alanda ve 747 servis aracında denetimler yapılmış olup, bu kapsamda 4 bin 326 şahıs sorgulanmıştır” şeklinde konuştu. Toplantıya Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Berat Günçiçek ve İl Göç İdaresi Müdürü Cihan Cavli katıldı.
İstanbul Okul inşaatında ortaya çıkan havan topları, savunma sanayiinin öncülerinden Nuri Killigil’in hazin hikayesini gündeme getirdi Beyoğlu’nda okul inşaatında ortaya çıkan 30 havan topunun bulunduğu tarihi Sütlüce Baruthanesi alanı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Nuri Killigil’in silah fabrikasına ev sahipliği yaptı. Topların silah fabrikasından kaldığı değerlendirilirken, inşaatın temel kazısından Nuri Paşa’nın hazin hikayesi de yeniden gün yüzüne çıktı. Tarihçi Zafer Bilgi, “Nuri Paşa, Filistinli direnişçilere destek verdi ve silah noktasında onlara yardımcı oldu. Fabrikası bir sabah ansızın infilak etti. İsrail’e karşı verdiği mücadele nedeniyle Nuri Bey’in fabrikasının İngiliz veya İsrail ajanları tarafından infilak ettirildiği, suikasta kurban gittiği ve şehit olduğu yazıldı. Hazin olan da şu, 28 çalışanın cesetlerine dahi ulaşılamadı” dedi. Beyoğlu İmam Hatip Ortaokulu inşaat alanında yapılan çalışmalar sırasında 30 havan topu bulunması, Nuri Paşa ve çalışanlarının hazin sonunu gündeme getirdi. Nuri Paşa’nın silah fabrikasından kaldığı değerlendirilen havan topları, İstanbul Valiliği tarafından korumaya alındı. Enver Paşa’nın kardeşi, Kut’ül Amare Zaferi fatihi Halil (Kut) Paşa’nın yeğeni olan Nuri Paşa, Osmanlı Cihan Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesiyle "padişah yaverliği" rütbesi verilen bir askerdi. 1917 yılına kadar Trablusgarp ve Bingazi’de görev yaparken İngiliz, İtalyan ve Fransız kuvvetlerine karşı birçok savaşa giren Nuri Paşa, ağabeyi Enver Paşa tarafından Azerbaycan ve Dağıstan’ın Osmanlı’dan yardım talep etmesi üzerine kurdurduğu Kafkas İslam Ordusu’nun kumandanlığına getirildi. 12 bin askerden oluşan Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan harekatı çerçevesinde güzergahındaki ilçeleri, Bolşevik birlikleri ve Ermeni çetelerinden temizledi. 15 Eylül 1918’de ise Bakü’yü kurtaran Nuri Paşa, ’Bakü Fatihi’ olarak anılmaya başlandı. Kafkas İslam Ordusu, Bakü’nün kurtuluşu için yaklaşık bin şehit verdi. Azerbaycan’da gittiği her yerde saygı ve hürmetle karşılanan Nuri Paşa, Bakü’de bulunan Tezepir Camisi’nde minbere çıkarak halka hitap etti. Söz konusu minber, bugün ’Nuri Paşa minberi’ diye anılıyor. Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra Kafkas İslam Ordusu, Bakü’yü terk etmek zorunda kalırken Nuri Paşa, İngilizler tarafından Batum’da tutuklandı. Nuri Paşa ise hapisten Kafkasyalıların yardımıyla kaçmayı başardı. 1921’de Berlin’e giden Nuri Paşa, çiniciliği öğrenerek İstanbul’a döndü ve 1925’te Kütahya Çinicilik Anonim Şirketi’ni kurdu. Askerlik hayatı kahramanlıklarla geçen Nuri Paşa, daha sonra fabrikasını devrederek savaş sanayisine yöneldi. İstiklal Savaşı’nda Sarıkamış’ın kurtarılmasına iştirak eden Nuri Paşa’ya, 1929 yılında İstiklal Madalyası tevdi edildi. Savunma sanayi kahramanı: Nuri Paşa Cıvanın savunma sanayii açısından hayati önem taşıyan bir maden olduğunu anlayan Nuri Killigil, 1946’da İzmir Karaburun’da bulunan cıva madenini de faaliyete geçirdi. Cıva ihracatıyla ekonomiye de önemli bir katkı sağlandı. Nuri Paşa, aynı yıl Sütlüce’de 30 havan topunun bulunduğu alandaki bir fabrikayı satın alarak ordu için silah ve cephane üretti. Çeşitli silah tasarımları yapan Nuri Killigil, söz konusu silahların patentlerini aldı. ’Nuri tabancası’ adını verdiği Türkiye’nin ilk 9 milimetrelik silahının da seri imalatını gerçekleştirdi. Kurduğu fabrikada top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanı sıra uçak bombaları imal eden Killigil, özel sektör olarak yerli harp sanayisinin gelişmesine katkı sağladı. Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına öncülük eden ve ilk girişimcilerden olan Nuri Paşa, İsrail’in Filistin’e saldırılarında Arap ordularını ve Filistin halkını destekledi. İsrail’in kuruluşundan sonra da Nuri Killigil, Filistinli direnişçiler için silah ve cephane üretti. Çalışmaları ve Filistin’e desteği dolayısıyla Nuri Killigil, Batı dünyasının tepkisini çekmiş ve hedef tahtasına konulmuştu. Paşa, 1949 yılının Ocak ayında Avrupa seyahati sırasında Atina’da zehirlendi. Hastanede tedavi görse de eski sıhhatine kavuşamadı. Nihayet Nuri Paşa’nın silah üretim fabrikasında, 2 Mart 1949’da büyük bir patlama meydana geldi. Patlamada Nuri Paşa ve 28 çalışanı hayatını kaybetti. Patlama, kimileri tarafından kaza, kimileri tarafından İsrail istihbaratı tarafından organize edilen suikast olarak değerlendirildi. Patlamanın etkisiyle vücut bütünlüğü bozulan Nuri Killigil’den kalan kısımlar bir karton kutuya konularak defnedildi. Killigil’in cenaze törenine ise hiçbir yetkili katılmadı. “Enver Paşa, 12 bin kişilik ‘Kafkas İslam Ordusu’nun komutanı olarak kardeşi Nuri Paşa’yı görevlendirdi” Nuri Paşa’nın hikayesini anlatan Tarihçi Zafer Bilgi, “Sütlüce’nin kıyısında 1. Dünya Savaşı’ndan yani 1920’li yıllardan sonra Cihan Harbi’nde başarılı olan ‘Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Killigil Paşa’nın, 1930-1950’li yıllar arasında savunma sanayinin özel sektördeki girişimcilik örneği yaşandı. Nuri Paşa Manastır’da doğdu. Enver Paşa’nın kardeşi olması hasebiyle aynı yolda bir vatanperver olarak 1. Cihan Harbi’nde ve Kurtuluş Savaşı’nda başarılı bir mücadele etti. Dönemin ordusunda üst düzey görevleri başarıyla ifa ettiği için hızlıca yükselmiş bir askerdir. Ama bu sıradan bir asker değil. Enver Paşa’yı, 1. Cihan Harbi’nde dönemin Genelkurmay Başkanı olarak düşünebiliriz. O dönemdeki ismiyle harbiye nazırı deniyordu. Azerbaycan o dönemde henüz yok. Bakü’de bir İslami diriliş yaşansın diye bir yardım isteniyor. Enver Paşa, 12 bin kişilik ‘Kafkas İslam Ordusu’nun komutanı olarak kardeşi Nuri Paşa’yı görevlendirdi. Nuri Paşa 1918’li yıllarda ‘padişah yaveri’ olarak biliniyordu” ifadelerini kullandı. “Nuri Paşa’nın ilk tecrübesi: Ruslardan kalan cephaneleri onardı ve silahları tekrar mühimmata kazandırdı” Nuri Paşa’nın silah sanayisinde ilk tecrübesini Erzurum’da, Ruslardan kalan cephanelerle kazandığını söyleyen Bilgi, “Bizim 1. Cihan Harbi’ne girdiğimiz ve yenik çıkmak üzere olduğumuz zamanlardı. Bu esnada Nuri Paşa, Cihan Harbi’nde, Ruslara karşı Doğu’da başarılı savaşlar verdi ve Bakü’yü muhteşem bir şekilde savundu. Bine yakın şehit verdiğimiz bir direnişe imza attı. Hatta Bakü’de bir camide hutbenin verildiği minbere ‘Nuri Paşa minberi’ deniliyor. Nuri Paşa’yı yad etmek adına minberin adını onunla anıyorlar. Daha henüz Azerbaycan diye bir ülke kurulmadan önce tohumu atan Nuri Paşa’ya onlarda çok değer veriyor. Nuri Paşa’nın hedefi de şu; ‘Acaba biz Doğu’yu, Bakü’ye kadar uzatabilir miyiz?’ diye düşünüyordu. Devletin ömrü vefa etmiyor. 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanıyor. Biz o topraklardan geri çekilmek zorunda kalıyoruz. Nuri Paşa ısrarla orada kaldı. Çekilmeme taraftarı ancak Batum’da İngilizler onu tutukladı. Buna rağmen o mücadelesinden vazgeçmedi. Bakü’deki direnişçiler, Nuri Paşa’yı hapishaneden kurtardı ve önce Erzurum’a gitti. Kurtuluş Savaşı esnasında Erzurum’da bazı Ruslardan kalan cephanelerin onarılması veya silahların tekrar mühimmata katılmasıyla ilgili silah sanayisine dönük çalışmalarla ilk tecrübesini kazanmış oldu. Ardından bir çinicilik macerası, bir fabrika kurma girişimi var” şeklinde konuştu. "Nuri Paşa, Azerbaycan Türkleri için çok büyük bir lider” 28 Eylül 2023 tarihinde hayata gözlerini yuman Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva da Nuri Killigil’den övgüyle bahsederek, "Nuri Paşa, Azerbaycan Türkleri için çok büyük bir lider. Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı’nda yenilmişti ve çok zor günler geçiriyordu. Buna rağmen Azerbaycan’a Nuri Paşa’nın başkanlığında Türk Kafkas İslam Ordusu desteği geldi. Zor günler yaşamalarına rağmen Anadolu’daki insanımız Azerbaycan’a yardıma geldi. Nuri Paşa Azerbaycan’dan döndükten sonra da Azerbaycan için Türkiyemiz için fedakarlıklar etmişti. İlk silah fabrikasını kurmuştu. Türk dünyasının buna ne kadar ihtiyacı olduğunu biliyordu. Nuri Paşa her zaman gönlümüzde yaşayacak, Türk dünyasının bütün insanlarının gönlünde yaşayacak. Milleti için hayatını feda eden insanlar hiçbir zaman unutulmaz. Her bir Azerbaycan insanı ’Nur içinde yat Nuri Paşa, seni hiçbir zaman unutmayacağız, milletimizin kahraman evladı’ diyerek saygıyla anıyor” ifadelerini kullanmıştı. “General Nuri Killigil’in fabrikası bir sabah ansızın infilak etti” Nuri Paşa’nın ölümü hakkında konuşan Zafer Bilgi, “Nuri Bey savaş ortamı geçince İstanbul’da ‘savunma sanayisi ile ilgili nasıl mücadele edebiliriz’ diye düşünerek Sütlüce’de şahsına has bir toprak aldı. Aldığı toprakta ilk silah üretimi, top üretimleri veyahut o dönemdeki askeri mühimmat üretimlerine girişti. Hatta dönemin bekçilerinin ve polislerinin silahlarını üretti. Killigil silahının patentini aldı. Kayıtlara, 20’ye yakın silahın patentini aldığı geçti. O dönemde Nuri Paşa’nın, Enver Paşa ile yazışmalarına ve anılarına baktığımızda, ‘yerli ve milli savunma sanayisinin nasıl temellerini atabiliriz’ diye dertlendiğini biliyoruz. Sütlüce’deki fabrikada 1949’lara kadar üretim yaptı. Bu üretimlerde, kısa sürede başarılı oldu. Bu başarı etrafa isminin yayılmasını sağladı. 1948-1949’lı yıllarda Arap coğrafyasında İsrail devletinin kurulması ve Filistinli direnişçilerin Nuri Paşa’dan silah isteme olayı var. O da Arap direnişçilere destek verdi, silah noktasında onlara yardımcı oldu. O esnada Suriye’de bir tane silah fabrikası kurma girişimi var. Mısır’da 2 tane silah fabrikası kurulacak. Fakat daha kurulamamışlardı. Bizimkisi erkenden kurulduğu için tarihi Sütlüce Baruthanesi diye adlandırdığımız alandaki mühimmatın direnişçilere destek olma da kullanıldığı söz konusu olunca hazin bir olay gerçekleşti. Sütlüce’deki bu tarihi baruthane yani General Nuri Killigil’in fabrikası bir sabah ansızın infilak etti. Dönemin görsel ve yazılı medyasında haber olarak yer aldı. 28 kişi de kendisiyle beraber orada infilak oldu. Bu patlamayla ilgili ‘içeride mühimmatta bir sıkıntı mı oldu yoksa bir suikast mi düzenlendi’ şaibesi dolaştı. Tam net olmamakla birlikte İsrail’e karşı verdiği bu mücadelede Nuri Bey’in İngiliz ajanları veya İsrail ajanları tarafından fabrikasının infilak ettirildiği, suikasta kurban gittiği ve şehit olduğu yazıldı. Bu tam aydınlatılmamakla beraber belki ileride ortaya çıkacak. Hazin olan şu, 28’e yakın çalışanın cesetlerine dahi ulaşılmadı. Etrafta araştırmalar yapıldı, dönemin adli tıp raporlarına göre bulunan parçalar Edirnekapı Sakız Ağacı Şehitliği’ne defnedildi” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Nuri Killigil, şüpheli bir yangında şehit oldu” Cumhurbaşkanı Erdoğan da 12 Şubat 2019’da yaptığı bir konuşmada, Türkiye’nin senelerce kendi kaynaklarını kullanmaktan, kendi potansiyelini harekete geçirmekten alıkonulduğuna dikkati çekerek, “Bunu kimi zaman düşmanlarımız yaptı, kimi zaman da içimizdeki gafiller ve hainler yaptı. 1930’larda Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş gibi vizyon-misyon sahibi insanların çabaları engellendi. Türkiye’nin ilk silah fabrikatörü Nuri Killigil, şüpheli bir yangında şehit oldu” demişti. “Nuri Paşa, İHA ve SİHA girişimlerinin bundan yaklaşık 100 yıl önce tohumlarını attı” Türkiye’nin savunma sanayisinin gelişmesinde Nuri Paşa’nın rolüne değinen Bilgi, “Bu şu açıdan önemli; bugünkü İHA’lar ve SİHA’LAR gibi özel girişimlerin, devlet savunma sistemlerinin oluşturulmasına yol açtığını düşündüğümüzde Nuri Paşa bundan yaklaşık 100 yıl önce 1930-1940’lı yıllarda tohumları attı. Biz kendi ürettiğimiz silahlarla girdiğimiz bütün savaşlarda başarılı oluyorduk ama başka ülkelerden gelen silahlarla girdiğimiz savaşlarda genelde muvaffakiyet gösteremiyorduk. Tarih bize hep bunu gösterdi. Hem Enver Paşa hem de Nuri Paşa bunun farkında tabii, ondan dolayı bizim gireceğimiz savaşlarda başarılı olmamız adına önemli boşluğu doldurma derdine girdiler. Dönemin milli savunmasının, silah sanayisinin öncülerinden biri oldular. 100 sene önce bu tohum tutmasa da böyle bir girişim var. 100 sene sonra ise İHA ve SİHA özel girişim örneği olarak devletin uhdesine girdi ve şu an önemli bir bel kemiği olarak yaşıyor” diye konuştu.
İzmir İzmir Valisi Elban: "Kentte 13 suç örgütü çökertildi" İzmir’de Vali Süleyman Elban tarafından basın mensuplarına güvenlik ve asayiş toplantısı gerçekleşti. Toplantıda kentteki asayiş verilerini paylaşan Elban, İzmir’de 13 suç örgütünün çökertildiğini söyledi. İzmir Valiliği tarafından basın mensuplarıyla gerçekleşen buluşmada, Valilik binasında güvenlik ve asayiş değerlendirme toplantısı düzenlendi. İzmir Valisi Süleyman Elban başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya, İl Emniyet Müdürü Celal Sel, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Osman Kılıç katıldı. Toplantıda Elban, kentin huzur ve güvenliğinin öncelikli konulardan biri olduğunun altını çizdi. “Narkotik olaylarında gözaltı sayısında yüzde 13’lük artış var” Toplantıda yaptığı konuşmada, geçen yılın aynı dönemine göre olay sayısında artış olduğunu söyleyen Vali Elban, 2024 yılının Mart-Nisan aylarında emniyet, jandarma ve sahil güvenlik ekiplerinin narkotik suçlarla ilgili yaptıkları çalışmalarda, “Narkotik suçlarda yoğun bir mücadelemiz var. Olay sayısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28’lik bir artış söz konusu ve gözaltı sayısında da yüzde 13’lük bir artış var. Son 2 aylık dönem içerisinde 4 bin 573 narkotik olayı gerçekleşmiş ve 5 bin 302 kişi gözaltına alınmıştır” dedi. “Yöntem değişikliğiyle işlem sayısında yüzde 123’lük bir artışımız var” Trafik denetimlerimiz yine hız kesmeden devam ediyor diyerek sözlerini sürdüren Vali Elban, “Geçen yılın aynı dönemine göre hemen hemen kontrol edilen araç sayısı aynı olmakla birlikte yaptığımız çalışmalarda yöntem değişikliğiyle işlem sayısında yüzde 123’lük bir artışımız var. Yani geçen yıl 96 bin civarında olan işlem sayısı, bu yıl 215 bin civarına çıkmış durumda. Yine hem Sahil Güvenliğimizin hem de Emniyet Liman Şube Müdürlüğümüzün yapmış olduğu çalışmalarda, geçen yılın aynı dönemine göre kontrol edilen tekne sayısında yüzde 51’lik bir artış var. Bin 200 iken geçen yıl kontrol edilen tekne sayısı, bu yıl bin 821’e çıkmış. İşlem yapılan tekne sayısında 240’tan 340’a çıkarak yüzde 41’lik bir artış yaşanmış” ifadelerini kullandı. “13 organize suç örgütü çökertildi” 2024 Mart-Nisan döneminde 13 organize suç örgütünün çökertildiğini belirten Vali Elban, “Geçen yıl Mart-Nisan döneminde çökertilen örgüt sayısı 3, bu yıl 13. Bu da yüzde 333’lük bir artışa tekabül ediyor. Ayrıca, aranan şahıslarla ilgili Bakanımızın ve İçişleri Bakanlığımızın hassasiyeti de çok yüksek. Bizler de sahada sürekli emniyet ve jandarma olarak bu konuda çok yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bu yürüttüğümüz çalışmalarda, aranan şahıs sayısında ciddi şekilde bizde de, ülkemiz genelinde de bir azalma söz konusu. Buna rağmen yine de yapılan denetimlerimiz ve çalışmalarımızla birlikte, toplam 15 bin 973 aranan kişi yakalandı iki aylık çalışmada. Bunların 885’inin 5 yıl ve üzeri mahkumiyeti olanlar” diye konuştu. "Yakalanan kesici-delici alet sayısında yüzde 195’lik artış" Ele geçirilen silahlarla ilgili de bilgiler paylaşan Vali Elban, “Gerek narkotik, gerek organize suç örgütleri, gerekse diğer adi suçlarla ilgili yapılan çalışmalarda ya da yol kontrollerinde, aramalarda, denetimlerde yakalan tüfek sayısı hemen hemen aynı kalmış. Kurusıkı tabancada geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 33’lük bir düşüş var. Diğerlerinde yakalanan tabanca sayısında yüzde 20’lik, yakalanan kesici-delici alet sayısında yüzde 195’lik ve yakalanan fişek sayısında da yüzde 127’lik bir artış söz konusu” olduğunu belirtti. “Mala karşı işlenen suçlarda yüzde 33.40’lık bir düşüş var” Vali Elban, “Mala karşı işlenen suçlarda ciddi oranda düşüş olduğunu altını çizen Vali Elban, “Yapılan denetimler ve arkadaşlarımızın alanda yapmış olduğu baskılama neticesinde, mala karşı işlenen suçlarda geçen yılın Mart-Nisan ayına göre bu yıl yüzde 33.40’lık bir düşüş var. Evden ve iş yerlerinden hırsızlıklarda yüzde 45’lik bir düşüş, hayvan hırsızlığında yüzde 75, oto hırsızlığında yüzde 46, otomobilden hırsızlıktan yüzde 61, bisiklet, motosiklet hırsızlığında yüzde 66, yankesicilik suretiyle hırsızlıkta yüzde 88, açıktan hırsızlıktan yüzde 52 ve toplam hırsızlık suçlarının genel ortalaması ise yüzde 55.68’lik bir azalma söz konusu” diyerek sözlerini tamamladı.