SAĞLIK - 28 Ağustos 2018 Salı 11:02

Alerjiler için immünoterapi tedavisi

A
A
A
Alerjiler için immünoterapi tedavisi

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hande İkitimur, alerjen olarak adlandırılan yabancı maddelerin vücuda etkisi ve alerjilerde tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. İkitimur, immünoterapinin (aşı tedavisi) önemine değindi.

Alerji, bağışıklık sisteminin normalde zararsız olan maddelere karşı verdiği anormal bir yanıttır. Vücudun alerjik olduğu maddelere verdiği bu yanıtlar sonucu ortaya çıkan bulgular, etkilediği organa göre farklılık gösterebilir. Bu bulgular hafif olabildiği gibi yaşamı tehdit eden anafilaksi (şok) gibi ağır da olabilir. Medicana Bahçelievler Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hande İkitimur, alerjen olarak adlandırılan yabancı maddelerin vücuda etkisi ve alerjilerde tedavi yöntemleri hakkında bilgiler verdi. 

Alerjiye değinen Dr. İkitimur, ''Alerji, bağışıklık sistemimizin normalde zararsız olan maddelere karşı verdiği anormal bir yanıttır. Alerjen, olarak tanımlanan bu maddeler (ev tozu, polen gibi) solunum yolu, deri, ağızdan ya da enjeksiyon yolu ile vücudumuza girebilir. Alerji, ailesinde alerjik hastalığı olan bireylerde çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkmaktadır'' şeklinde konuştu.

''Alerjiler diğer hastalıkların oluşmasında da rol oynuyor'' 

Alerjik reaksiyonun geliştiği organlara bağlı olarak hastalıkların ortaya çıktığını belirten Dr. İkitimur, ''Solunum sisteminde alerjik reaksiyonlar burunda olursa alerjik rinit, akciğerlerde hava yollarında olursa astım ortaya çıkmakta. Alerjenler sadece solunum yolu ile alınmaz, yiyecekler ile aldığımız besin proteinleri de alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Günümüzde besin alerjileri anafilaksinin en önemli nedenini oluşturmaktadır. Besin alerjileri aynı zamanda alerjik mide ve yemek borusu hastalıklarına (gastrit ve özafajit), atopik dermatit (egzama), göz alerjileri (konjuktivit) gibi hastalıklarında gelişiminde rol oynamaktadır. İlaç alerjileri ve arı alerjisi de unutulmaması ve sorgulanması gereken diğer alerji çeşitlerindendir. Alerjenler kadar hastanın maruz kaldığı tetikleyici etmenlerde alerjik reaksiyonun ortaya çıkmasında önemli bir role sahip. Tetikleyiciler arasında egzersiz, sigara dumanı, hava kirliliği, enfeksiyonlar ve stres en önemli yere sahip'' dedi.

''Alerjenlerden korunma tedavinin en önemli basamaklarından'' 

Alerjik hastalıklara neden olan alerjenlerden korunmanın tedavinin en önemli basamaklarından birisi olduğunu söyleyen Dr. İkitimur, ''Çevresel kontrol ne kadar iyi sağlanırsa hastalığın kontrolünün de o kadar iyi olacağını unutmamak gerekir. Alerji hastası için çevresel faktörleri her zaman kontrol altına alması kolay olmamakla beraber ev içi alerjenlerin kontrolünü sağlamak kişinin kendi becerisine bağlıdır. Günlük yaşantımızda hemen her yerde olabilen akarları tamamen yok etmek imkansız olsa da alınacak bazı önlemlerle maruz kalmayı büyük ölçüde azaltılabilir'' ifadelerini kullandı.

İmmünoterapi tedavisi 

Alerjik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların uygun şekilde kullanıldığında son derece etkili olduğunu söyleyen Dr. İkitimur, bu ilaçlar ile çoğu zaman hastalığın kontrolünün sorunsuz olarak sağlandığının ve alerjik hastalıklar kronik olduğu için ilaçların uzun süreli kullanılması gerekebileceğinin önemle altını çizdi.

Dr. İkitimur sözlerine şöyle devam etti: ''İmmünoterapi (aşı tedavisi), hem tedavi edici niteliği hem de alerjik hastalıkların seyrini değiştirebilme yeteneği olan tek tedavi yöntemi. Halen alerjik rinit ve alerjik astım gibi solunum yolu hastalıklarında ve venom (arı) alerjisinin tedavisinde etkili ve güvenli olduğu gözlenmiştir. İmmünoterapi enjeksiyon şeklinde yapılırken, günümüzde polen ve akar alerjilerine karşı ağızdan alınan preparatlar kullanıma sunulmaktadır. Aşı tedavisinde; alerjenler reaksiyon oluşturmayacak şekilde çok az miktardan başlanır ve giderek artırılır. Uzun süren bu süreçte bağışıklık sistemimizde tolerans olarak adlandırdığımız bir takım değişiklikler meydana gelir. İlerleyen süreçte alerjenlere karşı reaksiyon daha az verilmeye başlar ve hastalığın semptomları azalır. Bu süreç her hastada aynı şekilde olmaz. Bazı hastalar daha iyi yanıt verirken, aşı tedavisinden fayda görmeyenlerde olabilir. Bunun için hasta seçimi çok iyi yapılmalıdır. İmmünoterapi etkisi genellikle idame doza geçildiği zaman başlamaktadır, eğer bir yıl geçmesine rağmen etki başlamıyorsa tedavi değişikliği gündeme gelmektedir''.

Dr. İkitimur sözlerini şöyle sonlandırdı: ''İmmünoterapi süresi hastanın verdiği yanıta göre 3-5 yıl arasında sürebilir. İmmünoterapi mutlaka acil müdahalenin yapılabileceği hastane ortamında yapılmalı ve aşı yapıldıktan sonra hastalar 30 dakika kadar gözlem altında tutulmalıdır. İmmünoterapi, alerji tedavisinde tek tedavi yöntemi olmayıp mutlaka çevresel kontrolün sağlanması ve sürdürülmesi gerekliliği unutulmamalıdır''.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Nakipoğlu Mahallesi’ndeki evlerin restorasyonu tamamlanıyor Konya’nın merkez Karatay ilçesinin geçmişini yansıtan ve ilçenin çeşitli noktalarında bulunan 100 yılı aşkın tarihe sahip yapılar, Karatay Belediyesi’nin çalışmalarıyla bir bir yeniden ayağa kaldırılıyor. Söz konusu yapıların korunup geleceğe taşınması amacıyla Nakipoğlu Mahallesi’nde devam eden restore çalışmalarını yerinde inceleyen Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca; “Tarihimizi korumaya ve yaşatmaya devam ediyoruz” dedi. Konya’ya özgü mimari özellikleri yansıtan; kerpiç, ahşap ve taş kullanılarak inşa edilen tarihi yapılar, Karatay Belediyesi’nin yürüttüğü restorasyon çalışmalarıyla eski günlerine yeniden döndürülüyor. Bu çerçevede Nakipoğlu Mahallesi’nde 125 yıllık geçmişe sahip iki tarihi ev, Karatay Belediyesi ekipleri tarafından restore ediliyor. Söz konusu yapıların restorasyon çalışmalarında artık sona gelinirken; Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, çalışmaları yerinde inceledi. “Konya’mızın tarihi değerlerine sahip çıkıyoruz” Konya ve Karatay’ın yüzlerce yıllık geçmişini yansıtan tarihi evleri gelecek kuşaklara aktarmak için yürüttükleri restorasyon çalışmalarının başarılı bir şekilde sürdüğünü söyleyen Başkan Kılca, “Konya’mızın tarihi mimari özelliklerini taşıyan ve zaman içinde tahribata uğrayan evlerimizi tek tek tespit ederek önce korumaya alıyoruz. Konya’mızın tarihi değerlerine sahip çıkıyoruz. Şu anda tarihi bir Konya evindeyiz. Bu tür evlerimizi kamulaştırarak, restore ediyoruz. Nakipoğlu Mahallemizde tarihi bir evimizin restoresini tamamlamak üzereyiz. Burada eski yüklüklerimiz, aynalıklarımız ve sahanlıklarımız var. Ahşaptan ve hepsi el emeği ürünler. Bunları gelecek nesillerimize taşımış oluyoruz. Eski evlerimizde kerpiç ve ahşap malzemeler ve hasır tavanlardan oluşan bu yapıyı gelecek kuşaklara aktarmamız önemli. Bu tür yapılara sahip çıkacağız. Evde detaylar çok etkileyici. 125 yıl öncesine ait bir aynalığımız var ve bunu koruma kurulunun da görüşünü alarak eski haline uygun restore ediyoruz. Karatay Belediyesi olarak bu tür projelerimize sahip çıkarak Konya’mızın ve Karatay’ımızın kadim geçmişini yüzyıllar ötesine aktarmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Diyarbakır Uzmanlar, yaz ayalarının gelmesiyle göz sağlığını tehdit eden güneş gözlüğüne dikkat çekti Diyarbakır’da uzmanlar, yaz ayalarının gelmesiyle gözlük tercihi ve kullanımında dikkat edilmediğinde göz sağlığını tehdit eden sağlık sorunlarına dikkat çekti. Güneş gözlüğü, genellikle havaların ısınmasıyla birlikte yaz aylarında ağırlıklı olarak kullanımı tercih ediliyor. Uzmanlar ise, güneş gözlüğünün her mevsim göz sağlığı için önemli olduğuna dikkat çekerken, gözlük tercihinde standartlara uyulmadığı taktirde göz sağlığında ciddi sağlık sorunları ile karşılaşacağını vurguluyor. Diyarbakır’da Memorial Hastanesi’nde Op. Dr. Belgin Ekmekçiler, güneş gözlüklerinin çoğunlukla aksesuar amaçlı düşünüldüğünü ve bunun tam tam tersi bir şey olduğunu söyledi. Güneş gözlüklerini koruyucu bir tedavi olarak uyguladıklarını belirten Dr. Ekmekçiler, çünkü güneş ışınlarında göze zarar ultraviyole dedikleri gözle görülmeyen ışıkların olduğunu kaydetti. Bu ışıkların gözün birçok yapısına hasar verdiğinin altını çizen Dr. Ekmekçiler, şöyle konuştu: "Ciltten başlayıp retinaya kadar. Örneğin cildimizde kırışıklıkları artırıyor, et büyümesi yaparak görmemizi etkiliyor. Yine lensimiz dediğimiz gözümüzün merceğinde proteinleri de denature ederek katarak oluşmasını hızlandırıyor. Ve en önemlisi de gözümüzün arkasındaki fotoğraf filmi dediğimiz retinada sarı nokta oluşmasına sebep olarak da geri dönüşümü olmayan ciddi görme kayıplarına sebep oluyor. Biz de bu sebepten dolayı hastalarımızı ışıklardan korumak için güneş gözlükleri öneriyoruz." Güneş gözlüklerinin birçok yerde aksesuar olarak alınabildiğine dikkat çeken Dr. Ekmekçiler, “Ama güneş gözlüğünün asıl özelliği ultraviyole blokajının olması gerekiyor. Bu blokaj olmadan sadece renkli olmasında hiçbir anlamı olmuyor. Hatta siyah camlar göz bebeğimizi büyüterek gözümüze ultraviyole ışınlarının daha çok girmesine sebep olarak hasarı daha da katlayarak artırabiliyor. Bu sebepten güneş gözlüğü alacağımızda bunun aksesuardan çok koruyucu bir tedavi olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ve aldığımızın camları hangi özellikte olduğunu, daha iyi bilmemizi gerektiriyor dedi. "Bizim açımızdan çerçeve önemli değil, camın üstünde olan ultraviyole blokajları" “Bizim açımızdan çerçeve önemli değil, camın üstünde olan ultraviyole blokajları” diyen Dr. Ekmekçiler, “Bunu da ancak nasıl anlayabiliriz? Gözle anlayabileceğimiz bir özellik değil. Ancak aldığımız gözlüklerin garanti belgelerinde ultraviyole yüzde 100 koruma şeklinde yazar. Ya da güneş gözlüklerinin CE belgesi dediğimiz denetlenmiş, kurumlar tarafından verilen özellikleri vardır. Bunun mutlaka olması gerektiğini kontrol etmemiz gerekiyor ki gözümüzü bu yüksek doz ultraviyoleden koruyabilelim” şeklinde konuştu. 21. Bölge Güneydoğu Optisyenler Gözlükçüler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahim Erdoğan ise, güneş gözlüğü mevsimsel olarak kullanılabilecek bir gözlük olmadığını, ultraviyole denilen olayın her ne kadar yaz aylarında özelikle bölge itibariyle güneş ışınlarının dik geldiği dönemlerde daha çok gözde ve ciltte hasara sebebiyet verse de, yılın geri kalan periyodlarında da ultraviyole yoğunluğu olduğu dönemler olduğunu söyledi. Güneş ışınların en dik geldiği baharın sonları ve yaz aylarının başlangıcına denk gelen mevsimde ultraviyole özellikli güneş gözlüğü takılması göz ve görme sağlığı adına ciddi bir önem arz ettiğini kaydeden Erdoğan, “Tüketicilerimizin dikkat etmesi gereken en önemli hususlardan biri her koyu renkli gözlük korucuyu bir güneş gözlüğü değildir. Bunu kesinlikle bilmemiz lazım. Hatta güneş gözlüğü camları ultraviyoleden değil de, boyadan elde edildiği takdirde daha koyu bir hal alır. Bu koyu cam rengi gözbebeğinin olağandan daha çok büyümesi, dolayısı ile ultraviyole dediğimiz sarı nokta görme alanlarına daha çok gelmesi, daha çok zarar vermesine sebebiyet verir. Bir güneş gözlüğü muhakkak suretle Sağlık Bakanlığının denetimi altında olan optisyenlik müesseselerinden temin edilmesi gerekir. Çünkü rutin olarak bakanlık ve sağlık müdürlüğü denetimi altında. Buna bağlı olarak ultraviyoleden elde edilen Avrupa standartlarına uyumlu güneş gözlükleri satışı mevcut” ifadelerine yer verdi. Müşterilerden Çağrı Eren, yaz aylarında genelde Diyarbakır çok sıcak olduğu için maalesef takmak zorunda olduklarını söyleyerek, “Gözlerimizi de güneş ışınlarından korumamız gerekiyor. O yüzden gözlüğümü tamire getirmiştim ve yenisini de almayı düşünüyorum” dedi.