ASAYİŞ - 04 Mart 2016 Cuma 15:33

Anne ve babasını öldüren kız o anları anlattı

A
A
A
Anne ve babasını öldüren kız o anları anlattı

Mersin’de anne ve babasını öldüren hemşire Seher Dadak’ın yargılanmasına başlandı. Hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet istenilen Dadak, ilk duruşmada anne ve babasını nasıl öldürdüğünü gözyaşları içinde anlattı.

6 Aralık 2015 günü, merkez Toroslar ilçesi Arpaçsakarlar Mahallesi’nde babası Fethi Korkmaz (57) ve annesi Aile Korkmaz’ı (55) öldürdüğü iddiasıyla yakalanarak çıkarıldığı mahkemece tutuklanan hemşire Seher Dadak’ın (30) yargılanmasına başlandı.

"BAŞLARINA OTURUP AĞLADIM"

Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, sanık Seher Dadak hakkında ’canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme ve yağma’ gibi suçlardan hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenildi. Duruşmaya, Karataş Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılan sanık, eşinden habersiz Mersin’deki ailesine sürekli maddi yardımlar yaptığını anlattı.

Anne ve babasına gönderdiği paralar nedeniyle kredi borcunu ödeyemez hale gelince, annesini arayarak kendisine ait altınları istediğini söyleyen Dadak, "Babam olumsuz yanıt verince, bilet alarak Mersin’e gittim ama geldiğimi söylemedim. Onlara sürpriz yapmak istiyordum. Annem geldiğimi pencereden görünce sevindi, ona ve babama sarıldım. Onlardan birikimlerimi alıp, borçlarımı kapatmayı istiyordum. Ama ilk 3 gün bunu söylemedim" dedi.

Kahvaltı esnasında babasına maddi problemlerinden bahsettiğini dile getiren Dadak, bundan sonraki konuşmasını ağlayarak sürdürerek şöyle devam etti:

"Babama maddi sıkıntılarımdan bahsedince bana ait birikimleri bozdurduklarını söyleyerek, olumsuz yanıt verdi. Ağza alınmayacak hakaretlerde bulundu. Benim çocuğum otizm hastası. Babam, ’namazsız, abdestsiz yaparsınız tabi çocuğunuz özürlü olur’ dedi. Bir anda gözüm dumanlandı, özürlü kelimesi kafamda döndü durdu. Benim oğlum özürlü değil, sadece otizm hastası. Cinnet getirerek, mutfaktan aldığım tahta sarımsak ezicisiyle babamın ensesine vurdum. Yere düştükten sonra kustu, ellerimle boğdum. Televizyonun sesi açıktı, içerideki annem duymadı. Oğlum özürlü olabilir ama ben bir anneyim, onu birikimlerimle otizm okuluna götürecektim. Sonra yatak odasına giderek altınları aramaya başladım. Çünkü bozdurduklarına inanamıyordum. Altınların bir kısmını buldum. Sonra annem yanıma gelerek ’ne yapıyorsun?’ diyip, boğazıma sarıldı. Babamla sözleşmişler gibi hakaretler etti, çocuğuma özürlü deyip durdu. Sonra içeri gidip babamın kafasına vurduğum sarımsak eziciyi alarak anneme vurdum. Tülbendini alıp boğazına doladım. Sonra göz göze geldik, ’Allah’ım ben ne yapıyorum’ dedim ama cinnet getiriyordum. Annem o esnada bana ’hakkını helal et’ dedi. İkisini de çok seviyordum, böyle bir şey olmasını istemezdim. Olaydan sonra başlarına oturup ağladım."

"CEZAEVİNDE KENDİ HABERİNİ GÖRDÜM"

Dadak, cinayet sonrası kuyumcuda bozdurduğu altının, oğlunun doğumu için daha önceden verilen bir çeyrek altın olduğunu ileri sürerek, Muğla’ya dönerken bir komşusuna ailesinden haber alamadığı gerekçesiyle eve bakmalarını istediğini anlattı. Altınları evine bıraktıktan sonra yeniden Mersin’e dönerek poliste ifade verdiğini belirten Dadak, mahkemeye neden 25 sayfalık bir mektup yazdığına yönelik soru üzerine, "Koğuşa ilk girdiğimde televizyonda benim haberlerim vardı. Ağlamaya başladım. Oradaki mahkumlardan etkilenip bir mektup yazdım, ancak şu an yaptığım ifade geçerlidir" dedi.

Tanık olarak dinlenen sanığın kardeşi C.K. ise evliliğine kadar ailesine kendisinin yardım ettiğini, sonrasında kız kardeşi Seher Dadak’ın giderleri üstlendiğini söyledi. Yaşananlardan sonradan haberinin olduğunu belirten C.K., "Anne ve babamla, kız kardeşim arasında yaşanan diyalogları bilmiyorum. 2011’den beri ailemin yaşadığı ev, muazzam değişti. Yaptığım araştırmada 60 bin liralık bir harcama yapıldığını öğrendim. Babam bin 100 lira emekli aylığı alan birisi, yani bunları yapması imkansız. Sonrasında yeni bir araba aldı. Ben sıkıştıklarında yardımcı oluyordum ama evlendikten sonra hep Seher yardım etti. Şikayetçi değilim" diye konuştu.

Sanık avukatı da müvekkilinin kendisine ait birikimleri almak istediği için ’yağma’ suçlamasının doğru olmadığını savunarak, ağır tahrik indirimlerinin uygulanmasını istedi.

Mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 22 Nisan tarihine erteledi.

OLAYIN GEÇMİŞİ

6 Aralık 2015 tarihinde, merkez Toroslar ilçesi Arpaçsakarlar Mahallesi’nde ikamet eden Fethi Korkmaz ve eşi Aile Korkmaz, evlerinde öldürülmüş olarak bulunmuş, kuvvetli cinayet şüphesiyle soruşturmayı yürüten Mersin Cinayet Büro Amirliği ekipleri, aileyi en son ziyaret edenin, Muğla’nın Milas ilçesinde hemşirelik yapan kızları Seher Dadak olduğunu tespit etmişti. Olayın duyulmasının ardından yeniden Mersin’e gelen Dadak, emniyetteki çelişkili ifadelerinin ardından ailesini öldürdüğünü itiraf edince, 9 Aralık’ta tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. İki çocuk annesi Dadak’ın ailesindeki birikimlerini istediği, olumsuz yanıt alınca cinayeti işleyip, ailesinin evinden aldığı 7 bilezik, 1 altın zincir, 2 yüzük, 1 çeyrek altını beraberinde götürdüğü tespit edilmişti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Erzincan’da kurtlar ahıra girdi: 10 koyun telef oldu, 10 koyun yaralandı Erzincan’ın Otlukbeli ilçesinde kurtların ahıra girmesi sonucu 10 koyun telef oldu, 10 koyun yaralandı. Hayvan sahibi, kurtların yerleşim yerleri için tehdit oluşturduğunu söyledi. Otlukbeli ilçesinde yaşanan kurt saldırısı, hayvan yetiştiricilerini tedirgin etti. İlçede Yasin Yıldırım’a ait ahıra giren kurtlar, 10 koyunu telef ederken 10 koyunu da yaraladı. Edinilen bilgilere göre, kurtlar ahıra girerek kısa sürede büyük zarara yol açtı. Sabah saatlerinde hayvanlarının telef olduğunu gören Yıldırım, yaşanan durum karşısında büyük üzüntü yaşadı. Hayvan sahibi Yasin Yıldırım, kurtların artık insanlardan kaçmadığını belirterek, "Kurtlar köpeklerimizi bile kaçırıp öldürüyor. İnsanlara ve yerleşim yerlerine çok yakınlar. Doğaya salınan ve insanlara alışmış bu hayvanlar yıl boyunca bizim için ciddi bir tehdit oluşturuyor" dedi. Sürü sahibi Yasin Yıldırım açıklamasında şunları söyledi; "Erzincan Otlukbeli Küçük Otlukbeli’nde küçükbaş hayvancılık yapıyorum. 6 yıldır burada hayvancılık yapıyorum. İki senedir, bu son iki senedir bu yırtıcı hayvanlar yani kurtlara karşı mücadele veriyoruz ama mücadelemiz hep yarım kalıyor. Geçen sene iki defa çadırlarıma girdi. Biz bir şekilde uyandık çıkardık, yani üç beş tane telefat verdik. Köpeklerimizi alıp götürüyorlar, geçen sene iki tane köpeğimi götürdü. Şu an gördüğünüz gibi gece girip içeriye girmiş. 10’a yakın hayvanım telef oldu. 10’a yakın hayvanım da içeride, onlar da yaralı yani onların kurtulma şansları da yok. Biz bir türlü bunlara önlem alamıyoruz. Önlem alamamamızın sebebi sopayla kovalıyoruz çünkü bunların avlanması, vurulması yasak. Ama yani biz baş edemiyoruz çünkü meraya gittiği zaman hayvanımız, haftada 3-4 tane hayvanımızı çalıp götürüyorlar. Köpekler baş edemiyor, çok akıllı hayvanlar oldukları için bir tanesi köpekleri alıp götürüyor, bir tanesi çobanı oyalıyor, diğeri de hayvanı alıp götürüyorlar. Yani yaklaşık ben diyeyim, iki yılda benim 200-300 hayvan varlığım yani üç beş üç beş şeklinde katledildi ve öldürüldü. Şu anda gördüğünüz gibi içeride de 15-20 tane hayvanım telef oldu. Yani 10 tane telef oldu, 10 tane de yaralı, onlar da telef olacaklar. Biz buna karşı bir önlem alamıyoruz. Aldığımız önlem şurada, bu sene 3 tane çadır Ankara’dan sipariş ettik. İşte bunlarda sıkıntı yok ama o diğerlerinde maliyetin altında olduğumuz için yani maliyeti çok yüksek olduğu için biz bir türlü yani bunu da seneye artık evvelki seneye bir şekilde toparlamaya çalışacağız ama yetkililerden bir önlem istiyoruz. Yoksa durumumuz kötü çünkü bugün bunu yaptı, yarın bir daha gelecek, öbür gün bir daha gelecek. Şimdi biz de sabahtan akşama kadar hayvanla uğraşıyoruz, akşam da işte yorgun düşüp yatıyoruz. Gece de nöbet tutuyoruz ama bu her gün böyle gidemez." Bölgede benzer olayların sıkça yaşandığını ifade eden Yıldırım, yetkililerden önlem alınmasını talep ederek, hem hayvanların hem de vatandaşların can güvenliğinden endişe duyduklarını sözlerine ekledi.
Trabzon Türk sinemasının usta ismi Hülya Koçyiğit Trabzon’da Türk sinemasının usta ismi Hülya Koçyiğit, "Trabzon Film Festivali" dolayısıyla geldiği Trabzon’da Kadın Yaşam ve İstihdam Merkezi’ni ziyaret etti. Burada atölyeleri gezen Koçyiğit’e Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’in eşi Arzu Genç eşlik ederken, Koçyiğit, kadınların sergilediği ürünleri hayranlıkla inceledi. Koçyiğit, Karadeniz yöresinin geleneksel ve yöresel dokumaları arasında yerini alan yaklaşık bir asırdan beri kullanılan coğrafi işaretli keşanı dokumaya çalışması dikkat çekti. Koçyiğit, Trabzon’a ilk kez 5 yaşında geldiğini belirterek, "Trabzon’a ilk kez 5 yaşındayken gelmiştim ve ömür boyu birçok kez geldim. O nedenle bu gelişim ilk değil ama Trabzon’da ilk kez bir Film Festivali düzenleniyor. ’İlk’ demek biraz cesaret demek. Dilerim başladığı gibi bol bereketiyle inşallah hem şehrimize hem de sinemamıza çok büyük katkılarda bulunur bu festival. O nedenle bugün buradayım, çok da mutluyum. İyi ki bu seferki gelişimde böylesine faydalı bir mekânı ziyaret etmişim. Her biri birbirinden değerli geleneksel el sanatlarımız burada tekrardan hayat buluyor. Genç kadınlar burada bu mesleği, bu sanatı öğreniyor ve yaşatmaya devam ediyorlar. Bu beni çok gururlandırdı. Hepsinin ellerine, emeklerine sağlık. Burası bir yaşam merkezi. Buradan istifade eden bütün kadınları sevgiyle selamlıyorum. Daha nice nice kadınımızın bu imkânlardan yararlanmasını diliyorum" dedi.