SAĞLIK - 19 Ağustos 2017 Cumartesi 22:11

Annede folik asit eksikliği bebekte ölüm riski

A
A
A
Annede folik asit eksikliği bebekte ölüm riski

Annedeki folik asit eksikliğinden dolayı boynunda yumru oluşan Miraç Bebek’in sağlığına kavuştu. Beyin Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Özkan Durmaz, annelerdeki folik asit eksikliğinin bebeklerde ölümle sonuçlanabilecek doğumsal anomalilere neden olabileceğini söyledi.

Tokatlı Söğütlü ailesi ultrason sonuçlarına göre bebeklerinde Nöral Tüp Defekti (NTD) adı verilen bir gelişimsel anomali olduğunu öğrendi. Memleketlerinde soruna çözüm bulamayan aile önce Samsun’a oradan da Kayseri’ye geldi. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde gerçekleştirilen doğumda Miraç Bebek’in boynunun arka kısmında, kafatasının yaklaşık 4’te 1’i kadar, içi su dolu bir kese olduğu görüldü. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde boş küvez olmadığı için Kayseri Özel Dünyam Hastanesine sevk edilen Miraç Bebek, Beyin Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Özkan Durmaz’ın yaptığı ameliyatla, boynundaki kese ve ortaya çıkaracağı risklerden kurtuldu. Op. Dr. Özkan Durmaz, yaptıkları incelemelerde, Miraç Bebek’in yaşadığı sorunun annedeki folik asit eksikliği ve obeziteden kaynaklandığını ifade etti.

"GÖRÜLME SIKLIĞI BİNDE 1 İLA 2"

Yeni doğan bebeklerde görülen NTD’yi beyinden kuyruk sokumuna kadar giden ve omuriliği de içine alan kısmın anormal gelişimi olarak tanımlayan Op. Dr. Özkan Durmaz, "NTD’de nöral tüpün kapanması sırasında bir yerde kapanma hatalı oluyor veya hiç olmuyor, bu da omuriliğin üzerinin kemik ve deri ile normal şekilde örtülmemesi ile sonuçlanıyor ve hatalı gelişen bölgede bir yumru oluşması ile sonuçlanabiliyor. NTD genel olarak bin doğumda 1 ila 2 oranında görülüyor. Fakat eğer ailede daha önce bir bebekte NTD varsa sonraki bebekte görülebilme oranı yüzde 2 ila 3’e çıkıyor, yani oran 100 kat artıyor" dedi.

"EKONOMİK KRİZ VE SAVAŞ DÖNEMLERİNDE ÇOK GÖRÜLÜYOR"

Nedeni belirlenemeyen biçimde NTD’nin ekonomik kriz ve savaş dönemlerinde daha yaygın görüldüğünü belirten Op. Dr. Özkan Durmaz, riski ortaya çıkaran en önemli faktörün annedeki folik asit eksikliği olduğuna işaret etti. Op. Dr. Özkan Durmaz, risk faktörlerine dair şunları söyledi:

"Folik asit eksikliği ve hamilelik döneminde eksikliğe rağmen folik asit kullanmamak ciddi bir risk faktörü. O nedenle otoriteler, bir kadının doğurma dönemine girdiğinde düzenli olarak folik asit alması gerektiğini ifade ediyor, bunun oranı da günlük 0.4 miligram. Folik asitin gebe olduktan sonra alınması yeterli olmayabiliyor, mutlaka gebelikten en az 1 ay önce başlanması ve gebeliğin ilk 3 ayında kullanılması gerekiyor. Gebeliğin planlı olması önemli. Eğer planlı gebelik yoksa evlenen kadınların ne zaman gebe kalacağı belli olmadığı için folik asiti düzenli olarak kullanmaları gerekir. Madde bağımlılığı (özellikle kokain) riski artıran bir faktör olduğu için uzak durulmalı. Bazı antiepileptik (karbamazepin, valproik asit) ve antibiyotiklerden (trimetoprim) de uzak durulmalı. Ama B12 vitamini de çok önemli. Eğer annede B12 vitamini düşükse folik asit verdiğinizde istenilen sonuç elde edilemeyebiliyor; çünkü B12 vitamini folik asitin aktif formuna dönüşmesinde etkili bir vitamin. İkincisi de gebelik öncesi ve gebelik esnasında obezite. Mesela Miraç’ın annesi gebelik esnasında 75 kiloymuş, gebelik sırasında 99’a çıkmış. Gebelik döneminde annenin sıcağa maruz kalması da bir diğer risk faktörü. Elektrikli battaniye ile yatabilir ama ateşe çok yakından maruz kaldığında, karnına sıcak su torbası koyması ya da saunaya girmesi riski artırıyor. NTD riskini artıran bir diğer önemli etken de özellikle anne tarafında olmak üzere ebeveyn akrabalarında NTD veya hidrosefali (beyinde beyin-omurilik sıvısının artması) olması."

"NTD AMELİYATI MASRAFLARI DEVLET TARAFINDAN KARŞILANIYOR"

NTD’de görülen yumrular ya da açıklıkların ameliyat edilmemesi durumunda enfeksiyona bağlı menenjitler ve ölümler gerçekleşebileceğine dikkat çeken Op. Dr. Özkan Durmaz, enfeksiyonun gelişmemesi için ameliyatın doğumdan sonraki ilk 24 saate yapılması gerektiğini vurguladı. NTD’nin anne karnında ultrasonda belli olduğunun altını çizen Op. Dr. Özkan Durmaz, "Aile doğuma karar verince ve doğum gerçekleşince ailenin yeni doğan yoğun bakımı olan ve bu ameliyatın yapılabildiği bir yerde doğumu planlaması gerekiyor. Aileler bunu bilmiyor, özel hastane olduğu için ücretli olduğunu sanıyorlar ama doğum hariç bebeğin takip, tedavi ve ameliyat masraflarının tümünü devlet karşılıyor" diye konuştu.

"AMELİYAT OLMAZSA ÖLÜM RİSKİ YÜZDE 70-85"

Op. Dr. Özkan Durmaz, son olarak NTD olan bebeklerin mutlaka ameliyat olması gerektiğini, olmayanlarda ölüm oranının yüzde 70-85 olduğunu, ameliyat olanlarda ise bu oranın yüzde 15’e düştüğünün altını çizdi.

ANNE SÖĞÜTLÜ: ANNELER FOLİK ASİT KULLANIMINA DİKKAT ETSİN

Çocuğunun sağlığına kavuşmasından dolayı mutlu olduğunu dile getiren anne Betül Söğütlü ise, "Tokat’tan önce Samsun’a geldik ama oradan Kayseri’ye gönderdiler. Erciyes Üniversitesi Hastanesinde boş yer olmayınca da buraya geldik. Allah’a şükür bebeğim şu anda çok iyi. Buraya gelince bende folik asit eksikliği olduğu için böyle bir şey olduğunu öğrendim. Gebeliğimin ilk haftalarında bana folik asit içeren ilaç reçete edildi, ancak düzenli kullanamadım. O nedenle annelere kendi sağlıklarına dikkat etmelerini ve bu ilacı düzenli kullanmalarını öneriyorum" ifadelerini kullandı.

Selma Kara

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas 58 yıldır gerçek kimliğini arıyor Sivas’ta yaşayan 58 yaşındaki Raziye Şimşek, doğduğu günden bu yana gerçek kimliğine kavuşamadı. Hikâyesiyle filmlere konu olacak olayın aydınlatılması için Şimşek’in biyolojik babasının mezarı açılarak DNA örneği alındı. Sivas kent merkezinde yaşayan Raziye Şimşek, 1 yaşında annesini kaybettikten sonra yaşadığı dramatik hayat hikâyesiyle duyanları derinden etkiliyor. Şimşek, annesinin vefatının ardından babası tarafından 1 yaşındayken yurda verildi. İddiaya göre, o dönemdeki yurt müdürü Şimşek’i kaydettirmeden resmi olmayan şekilde bir aileye verdi. Bu aile de sahte kayıtlarla Şimşek’i öz çocuklarıymış gibi nüfusa kaydettirdi. Şimşek, evlendikten sonra evlat edinen aile tarafından reddedilerek evlatlıktan düşürüldü. Evlat edinen ailenin çıkarttığı kimlik kartı numarası ve kendisinin mecburiyetten çıkarttığı kimlik kartı numarası bulunan Şimşek, bu nedenle resmi bir kimliğe sahip olmadığı için devlet kurumlarına gittiğinde kimlik eksikliği nedeniyle birçok sorunlarla karşılaşıyor. “Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım yok” Yaklaşık 3 yıldır bu durumun çözümü için mücadele eden Şimşek, “Ben bir yaşımdayken annem vefat etti. Bana bakan olmadığı için beni yurdun kapısının önüne bırakıyorlar. O dönemin yurt müdürü beni el altından yurda kaydetmeksizin beni büyüten aileye veriyor. Onlarda sahte kayıtla beni kendilerinin üzerine geçiriyorlar. 18, 19 yaşına gelip evlendiğimde beni üzerlerinden düşürüyorlar. Bunlarda olmadığı için benim bir kimliğim yok. Hiç bir resmi kurumlarda kaydım yok. Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım dahi yok. Bunun zorluğunu hep yaşıyorum. Benim ablalarım bütün aile fertlerim beni kabul ediyor ama daha büyük aile bireylerimiz olmadığı için Hâkim Bey DNA testine karar verdi. 2,5 yıldır çok büyük zorluklarla uğraşıyorum. Hem maddi hem de manevi sıkıntılar yaşıyorum. Sürekli mahkemelere gidip geliyorum. Yaşadığım şeyleri tekrar tekrar yaşıyorum” dedi. Resmiyette gözükmüyor, iki farklı kimlik numarası bulunuyor Adına iki farklı kimlik numarası olduğunu ifade eden Şimşek, “Geçmiş yakamı bırakmıyor ki rahat edeyim. 1965 yılından bu yana bu hayatı yaşıyorum ama hiçbir yerde resmiyette görünmüyorum. Şuanda benim adıma iki farklı TC kimlik numarası var. Birisi onların üzerine diğeri de benim şuan mecburiyetten kullandığım sahte TC kimlik kartı numarası. Devlet kurumlarına gittiğim zaman ‘kayıtlarda böyle birisi yok’ diyorlar. ‘Sadece baba adı var alt soy üst soy yok’ diyorlar. Hastanelere falan gittiğimde eşimin üzerine muayene olduğum için pek sorun yaşamadım ama yine de ben bu durumdan da rahatsız oluyorum. Her zaman elim yüreğimde. İnşallah son mahkeme olur, bu konudan dolayı hem maddi hem manevi çok yoruldum. 58 yaşındayım 25 yıl olmuştu ben unutalı. Ama ben 2,5 yıldır bu durumu mahkeme kapısında tekrar tekrar yaşıyorum, geçmiş yakamı bırakmıyor” şeklinde konuştu.
Rize Doğu Karadeniz’de 2024 yılı yaş çay sezonu açıldı Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR) tarafından Doğu Karadeniz’de 2024 yılı yaş çay sezonu açıldı. Çay alım sezonunun açılması ile birlikte çay üreticileri de çay bahçelerine girerek çaylarını toplamaya başladı. 2024 yılının yaş çay sezonu için çay müstahsilleri, ÇAYKUR’a çay satabilmek için çaylık arazilerinde budama işlemi yaparak bakımlara başladı. Çay budamalarının hemen ardından üreticiler tarafından arazilerde gübreleme işlemi gerçekleştirilirken, yaş çay kampanyası için üreticiler hazırlıklarını tamamladı. Hazırlıklarını tamamlayan üreticiler bugün sabah saatlerinde çay bahçelerine girerek çay hasadına başladı. Çay müstahsili şimdi ise yaş çay taban fiyatının açıklanmasını bekliyor. “Kontenjan uygulaması olacağını düşünerek çaya girmeye başladık” Kontenjan uygulaması yapılabileceğinden erkenden çaylarını satmak istediklerini ifade eden Rizeli çay üreticilerinden Hüseyin Can Şişman, “Biz sezonun iyi olmasını bekliyoruz. Çay satmakta zorlanmamak için önceden çaya başladık. Kontenjan uygulaması olacağını düşünerek çaya girmeye başladık. Çayda kontenjan uygulaması olabileceğinden ötürü çayımızı daha rahat satabilmek için erkenden kesmeye başladık. Çayın 20 liradan aşağı olmaması lazım. Heyecanla devlet büyüklerimizden çayımıza iyi bir fiyat vermesini bekliyoruz” şeklinde konuştu. Çay sezonunun güzel geçeceğine vurgu yapan Emirhan Şişman ise “Her yılın hasadı gibi bu yılda çok iyi. Ben Kırklareli’nde üniversite okuyordum. Çay zamanı geldi. Bizim de buraya gelmemiz gerekti. Birinci sürümde bizde burada bulunuyoruz. Ne kadar alımlar geç başlarsa o kadar yoğunluk olur. Erken başlarsa yoğunluk olmaz. Eski yıllara göre topladığımız çay oranı düşük. Ailecek topladığımız için sohbet eşliğinde güzel geçeceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. “Bu seneki çay sezonu şenlik içerisinde geçeceğine inanıyorum” Çaylarını işçi almadan kendilerinin topladıklarını belirten Nurcan Şişman ise “Yeni sezon herkese hayırlı ve uğurlu olsun. Yaş çay fiyatını sabırsızlıkla bekliyoruz. Kalite olarak çay iyi. 5-6 kişi toplanıyoruz. Birbirimize çay topluyoruz. Biz işçi almıyoruz. Çayımızı kendimiz topluyoruz. Birbirimizin işini görmüş oluyoruz. Bu seneki çay sezonu şenlik içerisinde geçeceğine inanıyorum. Biz hepimiz komşuyuz. Birlik içerisinde çayı topluyoruz” dedi.
Giresun Giresun’un köyünden 50 ülkeye meyveli soda ihraç ediyorlar Giresun’un 200 nüfuslu İnişdibi köyü meyve aromalı maden suyu üretimi ile dikkat çekerken, yöredeki fabrikada işlenen meyveli sodalar dünyanın 50 ülkesine ihraç ediliyor. Giresun’un İnişdibi köyünde şifalı olarak bilinen kaynak suyun ekonomiye kazandırılmasıyla başlayan hikayeyi anlatan Giresun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve Freşa Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Çakırmelikoğlu, bugün 200 nüfuslu bir köyden 50 ülkeye ihracat yaptıklarını söyledi. Gıda toptancılığı yaparken, markalarının doğuşunun bir sohbet ortamında başladığını anlatan Hasan Çakırmelikoğlu, “Bizim asıl işimiz gıda toptancılığı yapmaktı. 1997 yılında bir sohbet ortamında konuşurken yöremizde bir şifalı su olarak bilinen İnişdibi maden suyunu satın alma fikri ortaya çıktı. Yapılan incelemelerde mineral bakımında İnişdibi maden suyu dünyanın en kaliteli maden suları arasında olduğu tespit edildi. Biz de bu işe ilk olarak maden suyu olarak başladık. Daha sonra meyve aromalı maden suyuna geçiş yaptık. Tabi bunu pazarda kabul ettirmek hiç de kolay olmadı. Bir sektör çıkıyor ortaya ve kimse bilmiyor, gazoz desen gazoz değil, kola desen kola değil, herhangi bir konsepte ürünü yerleştiremiyorlar. Ancak, bugün meyve aromalı maden suyu olarak içecek sektöründe bir konsept oluştu. Hangi iş yapılırsa yapılsın gelişim olmadığı sürece yenilik sağlanamıyor. Ar-Ge çalışmalarımızla çeşitlerimizi artırmaya devam ediyoruz” dedi. Bugün 200 haneli bir köyden yurt içinin yanı sıra 50 ülkeye ihracat yaptıklarını da anlatan Çakırmelikoğlu, “Firmamız yöre insanına istihdam imkanı sağlamasının yanı sıra hem yöre hem de ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. Bugün 200 haneli bir köyde üretim yapan firmamızın Bursa’da da bir kolu vardır. Grup olarak bünyemizde 300 kişiye istihdam sağlamaktadır. Önceliğimiz yöre insanımızı istihdam etmektir. Giresun’da 200 haneli bir köyde doğan ürünlerimiz yurt içinde pazar lideri olmamızın yanı sıra içerisinde Avrupa Birliği, Uzak Doğu ve Orta Doğu ülkelerin yer aldığı 50’ye yakın ülkeye ihracat yapılmaktadır” diye konuştu. Başarılı olmanın sırrını da açıklayan Çakırmelikoğlu, ”Her şeyden önce bu işin sırrı sadece kaliteli ürün üretmekten geçmiyor. Ürettiğin bu ürünleri talepler doğrultusunda iyi bir pazarlama ağıyla müşteriye ulaştırmak da gerekiyor. İstediğin kadar kaliteli ürün üret eğer bunun dağıtımında sorun yaşıyorsa başarılı olamazsın. Tabi bizim kaliteli ürün üretmemizin başında ise maden suyumuzun dünyanın en kaliteli maden suları arasında yer aldığını da belirtmek gerekiyor” dedi.