GÜNDEM - 22 Temmuz 2016 Cuma 13:09

Askeri okullarda ’şok mangası’ zulmü

A
A
A
Askeri okullarda ’şok mangası’ zulmü

2009 yılında Kara Harp Okulu'nda eğitim gören iki Harbiyeli, FETÖ komutanlarının kendilerine cemaatten olmadıkları gerekçesiyle işkence ve baskı uyguladığını söyledi.

İddianamede Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Paralel Devlet Yapılanmasının orduya ’Şok mangası’ yöntemiyle sızmaya çalıştığı tespit edilmişti. Buna göre örgüt ’Puan silme, düşük not verme, yemek vermeme, foseptikte yatıp kalkma, dikenler içinde yatıp süründürme, kirli su içirme’ gibi yöntemlerle askeri öğrencileri kaçırtarak yerine kendine yakın öğrencilerin alınmasını sağladığı bildirilmişti. Cumhuriyet tarihinde Harp okullarından en çok öğrencinin 2007-2013 arasında atıldığı kaydedilmişti.

Çocukluk hayalleri ’Subay’ olabilmek amacıyla 14 yaşında girdikleri askeri liseden Kara Harp Okulu’na kadar gelen iki Harbiyeli ’Şok Mangası’ operasyonlarında yaşadıklarını anlattı. Hasan Dağ (26) ve Semih Battal (25) 2005 yılında girdiği askeri lisenin ardından 2009 yılında gittikleri Kara Harp Okulu’nda FETÖ üyesi komutanlardan mobbing ve işkence gördüklerini öne sürdü. İşkencelere 2 yıl dayanan ve okulu yarıda bırakmak zorunda kalan iki Harbiyeli’nin hayatı 129’ar bin TL’ik borçla karardı.

KARA HARP OKULU İŞKENCECİ KOMUTANLARI DARBE GİRİŞİMİNDEN TUTUKLANDI

Semih Battal, Kara Harp Okulu’na kayıt için gittiği günden itibaren eğitim adı altında çok ağır eğitime maruz kaldığını ve bunların bir yıldırma politikası olduğunu söyledi. Kendilerine ağır eğitimlerle işkence eden komutanların FETÖ darbe girişimi kapsamında gözaltına alındığını da belirten Battal, şöyle konuştu:

"Kara Harp Okulu’nda eğitim adı altında birçok işkenceye maruz kaldım. 2 sene boyunca bunun bir eğitim olduğunu düşünerek dayanmaya çalıştım. Kara Harp Okulu kapısından girdiğimde henüz kayıt sırasındayken daha sivil kıyafetlerle sürünmeye başladık. ’Asker ocağı ana kucağına benzemez’ diyerek 45 gün boyunca benzer zorluklara dayandık, komutan emretmeden ekmek yemedik, su içmedik. 200 kişinin 3 dakikada düzenli ve sessiz olarak yemek yemesi emrediliyordu. İzmir’in 40 derece sıcağında kaldırımlarda süründürülüp eğitim yaptırıyorlardı. Bunlar eğitim mi değil mi diye şimdi düşündüğümde hepsinin bir bezdirme işi olduğunu gördüm. O dönemde okulda görev alan yönetim kadrosundaki tüm subaylar vatana ihanetten gözaltına alındı. O dönemki tabur komutanım Müslüm Kaya, bölük komutanım Mustafa Kubilay, takım komutanım Özkan Özgenç bu isimler darbe girişimi gerekçesiyle haberlerde yer aldı. Aldığım duyumlara göre tutuklanmışlar" dedi.

CEMAATE YAKIN ÖĞRENCİLERE AYRIMCILIK İDDİASI

Sivil liselerden de Kara Harp Okulu’na öğrencilerin geldiğini ve komutanların bu öğrencilerden bazıları ile yakından ilgilendiğini ve kendileri ile aralarında bir ayrımcılık olduğunu ifade eden Battal, "Sivil liselerden kampa katılanlar gölgede otururken biz güneşin altında çıplak ayakla koşturuyorduk. Atatürkçü, milliyetçi ve çağdaş düşünceye sahip arkadaşlarım ve ben okurken bu yapıyı hissediyorduk ve hiçbir zaman saygı duymadık. Bazı öğrenciler sürekli bir şeylerden mahrum tutuluyordu. Bizler ise yemekten sonra eğitime tabi tutulup dinlendirilmiyorduk, fiziksel ve psikolojik baskı altındaydık" dedi.

FETÖ KOMUTANLARI YÜZÜNDEN 129 BİN TL BORÇLANDI

Semih Battal ve Hasan Dağ, okulu bıraktıkları için 129 bin TL’lik tazminata mahkum oldu. Kendileri gibi 3 bin kişinin de aynı kaderi paylaşarak borç batağına saplandığını belirten Battal, "Askeri liseye girerken 37 bin TL’lik bir tazminata imza attık, ayrılırsak bunu ödeyecektik. Harp okulunda da 92 bin TL’ye imza attık. Toplamda 129 bin TL’ye çocukluğumun hayali meslek olması nedeniyle bu paraya gözü kapalı imza attık. Hiç ayrılacağımı düşünmemiştim ve 2 yıl sonra ayrıldığımda bu miktar bana borç olarak kaldı. Ayrılan 3 bin kişi 30 ile 120 bin TL arasında bir borçlar karşı karşıya kaldı. Vatana ihanet edenler yüzünden bu borca mahkum olmak beni damdan düşer gibi bir duruma sürükledi. Ödediğim miktarların geri iadesini talep ediyorum" ifadelerini kaydetti.

ASKERİ LİSELERDE ’GÜLEN CEMAATİ’ DERSİ

Hasan Dağ ise askeri lisede Fethullah Gülen cemaatinin derslerde ’zararlı cemiyet’ olarak okutulduğunu söyledi. Silahlı kuvvetlere sızmaya çalıştıklarını da bildiklerini belirten Dağ, "Bunların silahlı kuvvetler içine sızmaya çalıştığı yönünde ön bilgimiz vardı. Bu duruma gelineceğini düşünmemiştik. Harp okuluna geçtiğimizde çok başka bir yapıyla karşılaştık. Kendimizi sorgulamaya başladık acaba biz silahlı kuvvetleri yanlış mı tanıdık diye. Üzerimizde baskı vardı ve ayrımcılığa maruz kaldık. Disiplinsiz olduğumuz söyleniyordu ve kendimizi sorguluyorduk. 2 yıl dayandım ve bunun bir eğitim olduğunu düşünüyordum. Devre arkadaşlarımın yüzde 90’ının kalmadığını gördüm. Çocukluktan tanıdığım sağlam karakterli arkadaşlarım kalmayınca durumu anladım. Aynı durum Hava Harp Okulu’nda da geçerliydi. Bu tutuklananlardan bizim komutanlarımız olanlar vardı. Bunları görünce bizde sorun yokmuş bunlar hainmiş. Bu süreç sonunda tazminat borcu altında kaldık. Yeni bir hayat ve buna alışma süreci zorladı. Şu anda borcumu ödeyemiyorum. İcra durumlarım oldu. Benimle birlikte 3 bin arkadaşım mağdur. Bırakmasaydım 30 Ağustos’ta üsteğmen olarak görev yapacaktım" diye konuştu.

Alparslan Çınar- Adem Akalan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ağrı Ağrı’da Filistin’e destek yürüyüşü yapıldı Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi (AİÇÜ) tarafından, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına tepki göstermek, Avrupa ve Amerika’da çeşitli üniversitelerde Filistin için yapılan protestolara destek vermek amacıyla ‘Soykırıma Lanet, Özgürlüğe Destek’ yürüyüşü düzenlendi. AİÇÜ’de öğrenim gören öğrenciler ile akademik ve idari personelin yanı sıra çok sayıda Ağrılı vatandaş, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek ve aynı amaçla ABD ile Avrupa’daki üniversitelerde yapılan eylemlere destek vermek amacıyla Cuma Namazınınardından AİÇÜ kampüsünde toplandı. Öğrenciler, İngilizce ve Türkçe, "Gazze’de katliam var, sesini yükselt", "Bugünün Nazi’si işgalci İsrail", "Kudüs için, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa için, Filistin için" yazılı pankart açtı. Merkezi yerleşkede AİÇÜ Rektörü Profesör Dr. Abdulhalik Karabulut, eski Ardahan Milletvekili Profesör Dr. Orhan Atalay, il protokolü, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile akademik, idari personel, öğrenci ve vatandaşlar Filistin’e destek amaçlı yürüyüş gerçekleştirdi. Özgür Filistin eylemlerine destek olmak amacıyla gerçekleştirilen programda yürüyüşün ardından Rektörlük binası önünde Kur’an-ı Kerim tilaveti edildi. Tilavet sonrası Rektör Prof. Dr. Abdulhalik Karabulut, yaptığı basın açıklamasında Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak, ABD ve Batı’daki vicdan sahibi gençlerin öncülük ettiği bu eylemleri açık yüreklilikle desteklediklerini ve selamladıklarını söyledi. İsrail’in Gazze’ye Yönelik Saldırıları Kınandı Profesör Dr. Karabulut basın açıklamasında şuifadelere yer verdi: “İşgalci İsrail Devleti’nin kuruluşundan bugüne kadar tam 76 yıldır Filistin topraklarında, tüm dünyanın gözü önünde, kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı. Son 18 yıldır Gazzeliler karadan, havadan, denizden abluka altına alınmış, Gazze halkı hayatlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en doğal ihtiyaçlarını bile karşılayamamaktadır. 7 Ekim 2023’ten beri Gazzelliler’inüzerine içlerinde savaşlarda kullanılması yasak olan fosfor bombaları dâhil onlarca atom bombası gücünde bomba atılmış, binaların yüzde 70’i yerle bir edilmiş, en az 15 bin çocuk, 10 bini kadın olmak üzere 35 bin Filistinli şehit edilmiş, 75 binden fazla kişi yaralanmıştır. Gazze Şeridi’nde hayatını kaybedenler arasında Gazze İslam Üniversitesi Rektörü, Yüzlerce öğrenci ve öğretim elemanı, bine yakın sağlık personeli, sivil savunma ve yardım görevlileri ile gazeteciler de bulunuyor. Ayrıca, Gazze Şeridi genelinde İşgalci İsrail ordusunun hava saldırıları sonucu başta enkaz altında kalanlar olmak üzere kayıp kişilerin sayısı 7 bine ulaştı. Camiler, kiliseler, okullar, hastaneler, evler, köprüler, yollar hiçbir ayrım yapılmadan yerle bir edilmiştir. Enerji ve su kaynakları ile ekinler ve zeytin ağaçları yakılarak yok edilmiştir. Un, ekmek, gıda ve ilaç yok. Yardım konvoyları Refah Sınır Kapısında kilometrelerce kuyruk oluştururken Gazzeliler açlıktan ölüyorlar. Bir parça ekmek ve bir avuç un alabilmek için saatlerce yardım kuyruklarında bekleyen insanların üzerine katil İsrail askerleri tarafından ağır silahlarla saldırılar düzenleniyor. Bütün dünyanın gözü önünde, bir parça ekmeğe ulaşabilmek için saatlerce bekleyen insanların üzerine katil İsrail askerleri tarafından ölüm yağdırılmaya devam ediliyor. Bu katliamı ABD, İngiltere, AB ülkeleri doğrudan destekliyor. BM, BMGK, Uluslararası Ceza Mahkemesi, İnsan Hakları Kuruluşları, Çocuk Hakları Kuruluşları, Kadın Hakları Kuruluşları, Çevreciler, Yeşiller herkes suspus olmuş seyrediyor. ABD Başkanı Biden alay eder gibi dondurmasını yalarken ateşkesten bahsediyor. ABD alay eder gibi uçaklardan birkaç yardım paketi atıyor. Vicdan sahibi insanların onuruyla, izzetiyle, şerefiyle oynuyor ve aşağılıyorlar. Onların gerçek yüzü budur! Her ne kadar küresel sistem, insani vicdanın derinliklerinden gelen zulme karşı yükseltilen her sesi baskılamaya çalışsa da dünyanın özgür halkları soykırıma karşı Gazze halkının onurlu direnişine selam duruyor. ABD’de, İtalya’da, Japonya’da, Tunus’ta, Ürdün’de, Türkiye’de ve dünyanın dört bir tarafında milyonlarca insan işgalci rejimi kınayıp Filistin’e destek yürüyüşü yaparak soykırımı gündemde tutmaya çalışıyor. Columbia Üniversitesi’nin vicdan sahibi öğrencilerinin direnişini destekleyen ve soykırım karşıtı eylemlerin dünyanın önde gelen Harvard, Michigan, Texas, New York gibi birçok üniversiteye yayılması, dünyanın izzet sahibi halklarının ortak tavrını gösteriyor. Yönetimlerin bu protesto eylemlerini her türlü baskı ve şiddetle engellemeye çalışması, öğrencileri tehdit ve şantajla korkutma girişimleri demokrasi ve insan hakları havarilerinin iddialarının örümcek ağından daha çürük olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Üniversite olarak, dirilişin sembolü Nuh’un diyarından seslenerek diyoruz ki; ABD ve Batı’daki vicdan sahibi gençlerin öncülük ettiği bu eylemleri açık yüreklilikle desteklediğimizi ve selamladığımızı ilan ediyoruz. Tarihin tanık olduğu en vahşi soykırım karşısında susmayan ve zalim düzenin karşısına dikilen gençleri tebrik ediyoruz. Küresel vicdanın adalet arayışını engellemeye çalışan her güç ve devleti kınıyoruz. Mazlum Filistin halkının ve onları destekleyenlerin yanında olduğumuzu ilan ediyoruz.” Törende konuşan eski Ardahan Milletvekili Profesör Dr. Orhan Atalay, yaklaşık 7 aydır Gazze’de soykırım suçu işleyen İsrail’in mâşeri vicdanda ve uluslararası hukukta suç işlediğini belirtti.
Manisa Başkan Balaban’dan ‘Mobilyalarımı geri alacağım’ diyen eski başkan Çerçi’ye: Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban, eski başkan Mehmet Çerçi’nin “Makam odasını ben kendi paramla yaptırdım, eşyalarımı istiyorum” açıklamasına cevap vererek, “Eşyaları kendisi aldığına, yaptırdığına dair faturaları, ödeme makbuzlarını getirsin teslim edelim. Burası muz cumhuriyeti değil! Tutanakla bu iş olmaz” dedi. Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban, eski başkan Mehmet Çerçi’nin yaptığı basın açıklamasında kendisine yönelik iddialarına yanıt verdi. Mehmet Çerçi’nin makam odasındaki eşyaları kendi parası ile yaptırdığı, kamuoyunun bu konuda yanlış yönlendirildiği yönündeki iddialarına yanıt veren Başkan Balaban, kendilerinde bu eşyaların Mehmet Çerçi tarafından alındığına dair herhangi belge olmadığının altını çizdi. Çerçi’nin “Eşyalarımı istiyorum” sözlerine ise “Bunlar belgelenmeden buradan Melek Hanım’ın yaptığı tablolar dışında bir eşya vermek gibi bir şansımız yok” dedi. “Bu eşyaların kendisine ait olduğunu belgelemesi gerekiyor” Başkan Semih Balaban konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Mehmet Çerçi makam odasındaki eşyaların kendisine ait olduğunu iddia ediyor. Biz de diyoruz ki bu eşyaların kendisine ait olduğunu belgelemesi gerekiyor. Eşyaların kendisine ait olduğuna dair fatura olması gerekiyor. Bu yeterli değil. Aynı şekilde Mehmet Çerçi tarafından hangi firmadan alındıysa, ama banka dekontu ama ödeme makbuzuyla kendisi tarafından ödendiğinin belgelenmesi gerekiyor. Bunun dışında tutanaktır, herhangi bir iddiadır bunların hiçbirini kabul etmiyoruz. Bu iddialar boş. Gerçekçi iddialar olmuyor” ifadelerini kullandı. "Kapalı kapılar ardında bir planımız yok" Çerçi’nin "Belediyede olan biten her şey bana geliyor" sözlerine de yanıt veren Başkan Balaban, “Kendisi demiş ki ‘belediyede olan her şey bana geliyor.’ Çok güzel. Gelebilir. Biz zaten her konuda şeffafız, açığız. Kapalı kapılar ardında bir plan programımız yok. Her şeyi de herkes öğrenebilir. Çünkü bizim halka hizmetten başka bir düşüncemiz yok. Belediyede olan her şey halkın kulağına gidecek. Açık, şeffaf bir belediyecilik nasıl yapılır halkımız en iyi şekilde görecek” dedi. “Kaynak oluşturularak borçlar kapatılacak” Konuşmasında Mehmet Çerçi’ye olumlu işlerinden dolayı teşekkür eden Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban, bu dönemde devasa borcu da en kısa sürede kapatacaklarını sözlerine ekleyerek, “Kendisi 1 milyar 100 milyon gibi çok ciddi bir borç bırakmış. Bu borcu da doğru bulmuyoruz. Ancak devlette devamlılık esastır ilkesiyle kaynak oluşturarak bu borcu da ödeyeceğiz. Yunusemre Belediyesi’ni yeniden inşa edeceğiz. Bizler bu borçlar yapılırken her zaman bu borçların hesabını verebilen bir belediye olsun dedik. Fakat hesap da verilemiyor. Diyorlar ki; ‘şu kadar hizmet yaptık’ peki 10 yılda belediye büyükşehir yasası ile birlikte köylerin ne kadar gayrı menkulleri belediyeye geçti. Kaç bin dönüm arazi satıldı. Bunları da araştırıyoruz. Önümüzdeki süreçte de kamuoyuyla paylaşacağız” diye konuştu. Başkan Semih Balaban açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Artık bu polemiklere de girmek istemiyoruz. Hizmetle, halkçılıkla anılıyoruz. İlk hizmetlerimizden biri de köylerde kırsal mahalle olmak isteyen köylülerimizin talebini yerine getirmek. İsteyen köylerimizi yasaya uygun olarak kırsal mahalleye dönüştüreceğiz. Yine temizlik kampanyaları ile şehrimizin birçok noktasında kanalları, dereleri temizleyeceğiz. Temiz Yunusemre’yi, gönüllülerimizle, çalışanlarımızla kuracağız. Köylerde ve şehirde yarım kalan hizmetleri de tasarruf tedbirleri ve iyiliksever insanlarla birlikte tamamlayacağız. Hiçbir zaman mazeret üretmiyor, iş üretiyoruz. Üretmeye de devam edeceğiz. Bu belediyeyi halkın yönettiği bir belediye yapmaya kararlıyız. Bunun da adımlarını attık. En önemli itibar halkın gönlünde olmaktır”