SAĞLIK - 31 Temmuz 2018 Salı 11:21

Ayaktaki kaşıntılar birçok problemin habercisi olabilir

A
A
A
Ayaktaki kaşıntılar birçok problemin habercisi olabilir

Dermatoloji Uzmanı Dr. Belda Yurtseven Tüner, ayak bakımının vücut sağlığı açısından çok önemli olduğuna dikkat çekti.

Dermatoloji Uzmanı Dr. Belda Yurtseven Tüner, “Ayakların günlük bakımı yapılmazsa ayak kokuları, mantar enfeksiyonları, tırnak batığı sosyal yaşantımızı da olumsuz etkileyebilecek sorunlardan sadece birkaçı. Mantar etkenleri nemli ve karanlık ortamlarda kolayca ürer. Uzun süre ayakkabıda kalan terli ayaklar mantar üremeleri için uygun ortam oluşturur. Ayak mantarlarının bulaşmasında yüzme havuzları, spor salonları, saunalar ve kuaförler önemli rol oynuyor. Aile içinde de hijyen kurallarına dikkat edilmediği takdirde bulaşmaya da sık rastlanıyor” dedi. 

Ayak mantarlarının farklı şekillerde görülebileceğine dikkat çeken Dr. Tüner, “Mantar enfeksiyonu belirtileri genellikle ayak 4 ve 5. parmak arasından kaşıntılı kızarıklık ve pullanma olarak başlar. Bazen ayakaltında su toplamasına benzer kabarcıklar olarak da ortaya çıkar. Unutulmamalıdır ki, ayakta oluşan her kızarıklık ve kaşıntı da mantar değildir. Bu nedenle, bir dermatologa başvurmadan ilaç kullanılması doğru değildir. Ayak tırnaklarındaki mantar enfeksiyonları ise, tırnakta kalınlaşma ufalanma ve renk değişikliği olarak ortaya çıkmaktadır. Mantar enfeksiyonlarında tanı, kliniklerde alınan deri veya tırnak örneğinin mikroskop altında incelenmesi ile kolayca konulabilmektedir. Ayak tırnak mantarlarında ayrıca kültür yapılması da gereklidir” diye konuştu.

Deriye sınırlı mantar enfeksiyonlarında sadece deriye uygulanan antifungal kremler veya spreylerin yeterli olduğunu ifade eden Dr. Tüner, “Eğer mantar enfeksiyonu yaygınsa 2-3 hafta sistemik tedavi topikal uygulanan kremlere eklenebilir. Tedavi süresi 6-8 haftadan kısa süreli olmamalıdır. Eğer tedavi kısa süreli uygulanırsa mantar enfeksiyonu tekrarlayabilmektedir. Tırnak mantarı tedavisinde ise tırnak tek ve kısmı olarak etkilenmişse, tırnak törpülenerek uygulanan antifungal tırnak cilaları ile iki aylık bir tedavi yeterli olabilmektedir. Tırnağın tamamı veya birden fazla tırnak etkilenmişse sistemik antifungal tedaviler, el tırnakları için 4 ay, ayak tırnağı için ise 3 ay yeterli olmaktadır. Eğer tırnak mantarı tedavi edilmezse ayak mantarı enfeksiyonları da tekrarlamaktadır. Ayakta ve/veya ayak tırnağında mantar enfeksiyonları varsa havuza girilmemeli ve toplu yaşam yerlerinde çıplak ayakla dolaşılmamalıdır” açıklamalarında bulundu.

Tırnak batıklarının en sık ayak başparmakta oluştuğunu kaydeden Dr. Tüner, “Tırnaklar kenarlardan deri içerisine girerek bu bölgede kızarıklık şişlik ve ağrıya neden olur. Tırnak batığında enfeksiyon gelişmişse sistemik antibiyotik tedavisi gerekli olmaktadır. Tırnak batığına neden olan faktörler arasında, ayağın çok terlemesi, uygunsuz tırnak kesimi, uygunsuz sivri topuklu ve dar ayakkabılar giyilmesi, ayağı sıkan çorap kullanımını sayabiliriz. Batık nedeniyle tırnağın bu bölümünde kabarıklık meydana gelmişse hasta cerrahi müdahale ile rahatlayacaktır. Tırnak kökü çıkarıldığında tırnak bu bölümünden tekrar çıkmayacağı için problem ortadan kalkar” dedi.

Dr. Tüner, ayak sağlığını korumak için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“Ayaklar her gün düzenli olarak yıkanmalı, parmak araları dahil çok iyi kurulanmalıdır. Kurulama işlemi kurutma makinesi kullanılarak da yapılabilir. Çoraplar günlük olarak değiştirilmeli ve çorapların ayakları terletmemesi için pamuklu olmasına dikkat edilmelidir. Ayakkabı seçimi de ayak sağlığı açısından önemlidir. Ayakkabıların üstlerinin deri olmasına, ayak ergonomisine uygun olmasına, bayanların ayakkabı topuklarının 5 cm’den fazla olmamasına dikkat edilmelidir. Aynı ayakkabı üst üste uzun süre giyilmemelidir.”  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.