POLİTİKA - 05 Ekim 2020 Pazartesi 15:17

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev: 'Paşinyan, Azerbaycan halkından özür dilemeli'

A
A
A
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev: 'Paşinyan, Azerbaycan halkından özür dilemeli'

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, teröristlerin Dağlık Karabağ’a getirilerek eğitildiği konusunda bilgileri olduğunu söyledi. Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın ’Karabağ Ermenistan’dır’ dediğini hatırlatan Aliyev, "Paşinyan, Azerbaycan halkından özür dilemeli” dedi.

Azerbaycan’ın Ermenistan işgali altındaki topraklarını geri almak için başlattığı operasyonlar devam ederken, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Dağlık Karabağ’daki son gelişmeleri ve Türkiye ile ilişkileri ele aldı. Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarmak için başlattığı operasyonlarda her şeyin yolunda gittiğini belirten Aliyev, “Şimdiye kadarki bütün hedeflerimize ulaştık. Azerbaycan ordusu başarıyla ilerliyor. Birçok yerleşim yeri, bir şehir, birkaç köy işgalden kurtarıldı. Şu anda çeşitli yönlerde şiddetli savaşlar yaşanıyor. Bildiğiniz gibi Cebrail şehri dün kurtarıldı ve Cebrail bölgesindeki bazı köyler de kurtarıldı. Umuyorum ki Azerbaycan ordusu görevini başarıyla sürdürmeye devam edecek ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü yeniden sağlanacaktır. Bu bizim ana hedefimizdir. Bu hedef, tarihsel adaleti sağlayacaktır. Çünkü Dağlık Karabağ ve diğer işgal altındaki topraklar Azerbaycan’ın tarihi topraklarıdır. Uluslararası hukuk açısından bu topraklar Azerbaycan devletine aittir” dedi.

“PAŞİNYAN, AZERBAYCAN HALKINDAN ÖZÜR DİLEMELİ”

Ateşkesin belli şartlar altında sağlanması gerektiğini vurgulayan Aliyev, “Çünkü şimdiye kadar bize yöneltilen çağrılar sadece ateşkes sağlamak, savaşı durdurmak ve ardından müzakerelere devam etmek içindir. Hangi müzakerelerin devam edeceği, hangi temelde devam edeceği bize söylenmedi. Yaklaşık 30 yıldır bu müzakerelere büyük umutlarla katılıyoruz. Umudumuz olmasaydı elbette bu müzakerelere katılmazdık. Müzakereler her zaman mevcut ilkelere dayanmaktadır. Bu ilkeler arasında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması meselesidir. İşgal altındaki toprakların kademeli olarak bize geri dönmesi ve ardından barışın sağlanması tartışma konusu oldu. Ancak bugünün Ermenistan’ı en başından beri öğrendiğimiz ilkeleri çiğneyerek bize yeni bir saldırı başlattı. Elbette bir karşı saldırı başlatıyoruz ve Azerbaycan askerlerinin yardımıyla topraklarımızı kurtarıyoruz. Dolayısıyla ateşkesi tek başına yeniden kurma meselesi tartışılamaz. Şartlarımız var. Bunu zaten resmi olarak belirttim. Bize çok ciddi garantiler verilmeli. Uluslararası arabulucular bu garantileri bize teyit etmelidir. Aynı zamanda Ermenistan’ın işgal altındaki topraklardan çekilmesi için hangi gün hangi bölgeyi terk edeceği konusunda bize bir takvim verilmelidir. Tabii o zaman savaş sona erecek. Çünkü bu sorunun barışçıl bir şekilde çözülmesini istiyoruz ama çözülmedi. Bugün şanlı Azerbaycan ordusu başarılı operasyonlarını yürütürken ve atalarımızın topraklarını özgürleştirirken şu çağrılar geliyor; ilerlemeyin, ara verin. Savaşın kendi kuralları, kendi kanunları vardır. Her günün kendine göre bir anlamı vardır. Ara verirsek diğer taraf toplanacak ve ek güçler toplayacaktır. Konuşmalarından şimdiden bu savaşa Ermenistan dışında yaşayan Ermenileri de dahil ettiklerini gösteriyor. Böylece bu savaşı bölgesel arenadan çıkarıp küresel bir savaşa dönüştürmek istiyorlar. Bu nedenle ateşkes konusunda aynı söze sahibiz. Biz buna hazırız. Ama benim de duyurduğum belli koşullar var. Bir yıl önce Ermenistan Başbakanı topraklarımızda ’Karabağ Ermenistan’dır’ demiştir ve Azerbaycan halkından özür dilemeli. İkinci olarak Karabağ’ın Ermenistan olmadığını söylemelidir. Üçüncüsü, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne saygı göstermelidir. Dördüncüsü Ermenistan güçlerinin hangi gün ve hangi bölgeden ayrıldığını açıklamalıdır. Bu koşullar Minsk Grubu eş başkanları tarafından onaylanmalıdır. Bu durumda tabii ki ateşkes yeniden sağlanacak ve böylece bu konu müzakerelerle çözülecek ve Azerbaycan halkı memleketlerine dönecektir. Ama bunun ne zaman olacağını bilmemiz gerekiyor. 30 yıldır beklediğimiz için 30 yıldır bize verilen sözler, söylenen sözler gerçekleşmiyor. Azerbaycan halkı artık buna tahammül edemez, Azerbaycan devleti bunu yapamaz. Bize ne zaman ve hangi bölgeden ayrılacağına dair somut, gerçek bir tarih söylenmeli” dedi.

“TÜRKİYE GÜÇLÜ BİR DEVLET”

Türkiye’nin güçlü bir devlet olduğunu vurgulayan Aliyev, “Türkiye güçlü ve dünyada büyük potansiyeli olan bir ülke, bizim komşumuz, Ermenistan’ın komşusu, Güney Kafkasya’nın komşusu. Bu nedenle tabii ki Türkiye bu çalışmada aktif olmalı ve bu vesileyle benim ve Azerbaycan halkı adına başta sevgili kardeşim Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm Türk kardeşlerimize teşekkür etmek istiyorum. Türkiye’nin ilk saatlerden beri gösterdiği destek ayrı bir önem taşıyor. Bu nedenle biz tüm Azerbaycan halkı bunun için derin bir minnettarlıkla yaşıyoruz. Aynı zamanda bu savaşların tırmanmaması için Türkiye’nin kararlılığı çok önemli. Türkiye, sonuna kadar Azerbaycan’layız dedi. Dolayısıyla Türkiye bir sonraki barış sürecinde olmalıdır. Elbette barış süreci başlayacak, savaş her zaman yapılamayacak ve ne kadar erken olursa o kadar iyi. Bu bizim görüşümüzdür ve böylelikle bölgede kalıcı bir barış sağlanabilir” ifadelerini kullandı.

“MACRON ÖZÜR DİLEMELİ”

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u özür dilemeye davet ettiğini vurgulayan Aliyev, “Fransa bizi var olmayan şeylerden dolayı suçladığı için Macron bizden özür dilemeli. Macron, Azerbaycan’ın Türkiye ile birlikte bölgeye terörist getirdiğini ve ‘Azerbaycan Dağlık Karabağ’ı fethetmek istiyor ve biz buna izin vermeyeceğiz’ dedi. Dağlık Karabağ bizim toprağımızdır. Bir devlet topraklarını fethedebilir mi? Yani eş başkan, Ermenilerin bu topraklara kaçak olarak yerleştiğini ve tüm tarihi anıtlarımızı, camilerimizi, mezarlarımızı ve evlerimizi tahrip ettiklerini bilmiyor mu? Ağdam ve Fuzuli’nin resimlerine bakın. Yarı yıkılmış camilerimizde domuzları ve inekleri tutuyor. Tüm Müslümanlara hakaret ediyor. Görmüyorlar mı?” dedi.

“TÜRKİYE İLE AZERBAYCAN ARASINDAKİ İLİŞKİLER DÜNYAYA ÖRNEK”

Azerbaycan bayrağının yanında Türk bayrağının dalgalanmasından gurur duyduğunu ifade eden Aliyev, “Doğru. Gurur duyuyoruz. Bu doğaldır. Kardeşliğimiz ebedidir ve kardeşliğimiz her sınavdan geçmiştir. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin dünyaya örnek olduğunu biliyorsunuz. Bu konudaki sözümü defalarca söyledim. Sevgili kardeşim Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığım ortak basın toplantılarında defalarca söyledim, bugün dünyada Türkiye ve Azerbaycan kadar birbirine yakın başka bir ülke yok ve bu sadece sözde değildi. Bunlar içten duygulardır. Birliğimiz tarihimize, ortak etnik kökenimize, dilimize, dinimize, kardeşliğimize dayanmaktadır. Sevgili kardeşim Tayyib Bey ile olan tarihi hizmetim, çok sağlam bir temelde modern bir Türk-Azerbaycan birliği oluşturmuş olmamızdır. Azerbaycan’ın her yerinde Türk bayrakları, Türkiye’de de Azerbaycan bayrakları var. Birbirimizden ayrılmadık, birlikteyiz. Bu olaylar bir kez daha bize Türkiye’nin en çok, tartışmasız ve kararlı bir şekilde ilk desteği veren ülke olduğunu göstermiştir. Türkiye Cumhurbaşkanının çok cesur ve kararlı açıklamaları birçok ülkeye bir uyarı oldu, uzak durun, karışmayın, Azerbaycan yalnız değil, Türkiye ile ve Azerbaycan her zaman Türkiye’nin yanında. Her konuda, her pozisyonda birbirimizi destekliyoruz ve birliğimiz sonsuza kadar sürmelidir. Bu vesileyle diğer dost ve kardeş ülkelerimize teşekkür etmek istiyorum. Türkiye’den sonra bizi destekleyen ikinci ülke Pakistan, ardından Afganistan oldu ve daha sonra birçok ülke bizi destekledi. Her birine, o ülkelerin başkanlarına teşekkür ediyorum. Bu zor dönemde elbette dayanışmaları ve destekleri bizim için çok önemli ve bize manevi güç veriyor” ifadelerini kullandı.

“RUSYA SORUMLU VE BÜYÜK BİR ÜLKE OLARAK HAREKET EDİYOR”

Bu süreçte Rusya’nın tavrına değinen Aliyev, “Rusya bizim komşumuzdur. Rusya ile ilişkilerimiz başarıyla gelişiyor. Bugün Rusya ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler birçok alanda çok yüksek seviyede. Rusya bu konuda çok sorumlu ve büyük bir ülke olarak hareket ediyor. Rusya’dan olumlu mesajlar geliyor ve herhangi bir tarafı desteklemek gibi bir durum tartışma konusu değil. Ancak Ermenistan’ın bundan büyük umutları vardı. Ermenistan’ın bu çatışmayı bölge dışına çıkarma amacı Rusya’yı buraya çekmektir. Ermenistan neden şu anda Ermenistan topraklarından Azerbaycan’a saldırıyor? Eğer saldırırsak, Rusya ve diğer ülkelerle birlikte katıldığı Toplu Güvenlik Antlaşması Teşkilatı Genel Sekreterine başvurarak Azerbaycan’ın bize saldırdığını söyleyip gelin bize yardım etsin çağrısında bulunacak. Temmuz ayında Ermenistan-Azerbaycan sınırında bu provokasyonu neden yaptılar? Tovuz, Karabağ bölgesinden uzakta. Yani Rusya’yı bu işe dahil etmek istiyor ve bu da başka bir provokasyon ve eminim başarılı olmayacak” dedi.

“TERÖRİSTLERİN DAĞLIK KARABAĞ’A GETİRİLDİĞİ VE EĞİTİLDİĞİ KONUSUNDA BİLGİMİZ VAR”

Teröristlerin Dağlık Karabağ’a getirildiği ve eğitildiği konusunda istihbarat aldıklarını aktaran Aliyev, “PKK terörist grupları. Bununla ilgili çok fazla bilgi vardı. Birkaç yıl önce bu konuyu uluslararası platformlarda gündeme getirdik. Eğitilmişler ve bugün de eğitim aldıklarını istisna etmiyoruz. Bunu ancak yüzde yüz gerçekleri öğrendikten sonra söyleyeceğim. Ancak Ermenistan ve diğer bazı ülkelerden farklı olarak, yüzde 100 doğrulanmamış bilgileri ifşa etmiyoruz. Başka bir örnek verebilirim, Türk F-16’nın Ermeni SU-25’i düşürdüğünü iddia ederek aleyhimize dava açtı. Kanıtla dedim. Bilgiye sahibiz, bu kara propagandanın tüm üyeleri tarafından ortaya çıktı. Şimdi durumun böyle olmadığını kendileri gördüler. Ama biri bizden mi özür diledi? Hayır. Bize iftira attılar ve sonra bunun bir yalan olduğunu gördüler” ifadelerini kullandı.

“TÜRK SAVUNMA SANAYİSİNİN ÜRÜNLERİNE SAHİP OLMAMIZ BİZİ GÜÇLENDİRİYOR”

Türk SİHA’larına değinen Aliyev, “Bunun çok büyük bir etkisi var. Bu silahlı uçaklar dünyanın en son teknolojiye sahip cihazlarıdır ve Azerbaycan ordusundaki varlıkları ordumuzu büyük ölçüde güçlendirdi. Bu cihazlar bizim için büyük fırsatlar meydana getirdi ve aynı zamanda insan gücü kaybı o kadar da büyük olmadı. Çünkü bu imkanlara sahip olmasaydık Ermenistan’ın Dağlık Karabağ ve işgal altındaki topraklarda 30 yıl boyunca inşa ettiği tahkimatları, tankları, topçuları ve roketatarları imha etmek daha zor olurdu. Daha fazla insan ölebilirdi. Dolayısıyla bu mükemmel teknolojik entelektüel ürün, Türk halkının potansiyelini göstermektedir. Türkiye gibi müttefiki olan bir ülkeyiz. Türkiye gibi bir müttefikimiz ve kardeşimiz olduğu için çok mutlu bir ülkeyiz. Elbette Türkiye’nin bize sağladığı manevi destek kadar Türk savunma sanayisinin ürünlerine sahip olmamız bizi güçlendiriyor ve tüm dünya görüyor. Bugün Türk ordusu NATO’nun ikinci ordusudur. Türk ordusunun önünde kimse duramaz. Herkes gördü, herkes anladı. Ayrıca daha küçük bir Türk ordusu modeli inşa ediyoruz ve umarım bunu birlikte inşa ederiz. Bölgede kimse önümüzde duramaz. Bizim davamız ve Türkiye davası doğru olanı. Kendimizi savunuyoruz, vatandaşlarımızı koruyoruz, toprak bütünlüğümüzü korumak istiyoruz. Başka bir ülkenin topraklarında gözümüz yok. Ama bize ait olan bizde kalmalı. Ermeniler 30 yıldır kadim topraklarımızı kullanıyorlar. İnsanların bu topraklara dönmesine izin verilmiyor. Uluslararası arabulucular kayıtsız kalıyor. Bu durumda Azerbaycan bunu kendisi yapacak” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye’nin ilk ayakkabı üreten lisesi Türkiye’de ilk ayakkabı eğitimi ve üretimi yapan okul olma özelliğini taşıyan TASEV Ayakkabı ve Saraciye Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, ihtiyaç sahibi öğrenciler ve afet durumlarında bölgedekiler için yardım ayakkabıları üretiyor. Aynı zamanda İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa adliyelerine güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yapan öğrenciler, üretimden gelir elde ediyor. Son yıllarda en çok karşılaşılan kalifiye eleman sorununa merhem olan meslek liseleri alanındaki sektörlerin gelişmesi için büyük katkı sunuyor. Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) tarafından kurulan ve 2003 yılından Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanan okul, yardıma muhtaç öğrencilere ayakkabı üretiyor. Malzeme desteği vakıf tarafından okula veriliyor. Buradaki öğrenciler ise yardıma muhtaç olan okullardaki öğrencilere ayakkabıları üretiyorlar. Ardından vakıf aracılığı ile üretilen ayakkabılar okullardaki öğrenciler ulaştırılıyor. Okulda eğitim gören her 9’uncu sınıf öğrencisi asgari ücretin yüzde 10’u kadar burs alıyor. Daha sonraki yıllarda ise başarılı öğrencilere bu burs verilmeye devam ediliyor. Öğrenciler aynı zamanda okulun döner sermayesine katkıda bulunan üretimler de yapıyor. İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa adliyelerinin güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yapan öğrenciler hem üretim aşamalarını iyi bir şekilde öğreniyorlar hem de kendilerine harçlık kazanıyor. Okul aynı zamanda malzeme ve lojistik desteği alarak afet durumlarında bölgedeki vatandaşlar için yine gönüllü olarak ayakkabı üretimi yapıyor. “Adliyelerde güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yaptık” TASEV Ayakkabı ve Saraciye Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Selim Şahin, “2002 yılında Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) tarafından kurulup bakanlığa devredilmiş bir okuluz. O günden bu yana vakfın ve sektörün de destekleriyle ayakkabı sektöründe eğitim vermeye devam ediyor. Bizim çapımızda ayakkabı eğitimi veren ilk okul olma özelliğini taşıyoruz. Bizden yıllar sonra bir iki okul da bu eğitimi vermeye başladı. Uzun yıllar boyunca ayakkabı eğitimi veren tek okulduk. Okulumuz içerisinde ayakkabı tasarım ve üretim dalı var. Öğrenciler el ile tasarıma başlayarak oradan 3D uygulama ile tasarımına oradan kesim, dikim, montaj süreçleri ve son olarak paketlemeye kadar sıfırdan bir ayakkabıyı üretip paketlemeye kadar tüm süreçleri öğrenmiş oluyorlar. Biz burada iki tip üretim yapıyoruz. Birincisi döner sermayeye katkı sağlamak için yaptığımız üretim. Yıllar içerisinde İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa adliyelerine güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yaptık” dedi. “Döner sermaye için çalışan öğrenciler üretimden pay alıyorlar” Yardım yapmak için ayakkabıları TASEV Vakfı’nın destekleri ile ürettiklerini ifade eden Şahin, “Vakıfın bize sağladığı malzemeler ile öğrencilerimi atölyelerimizde üretimlerini yapıyorlar. Daha sonra ürünleri vakıfa teslim ediyoruz. Vakıfta bunları Türkiye’nin her yerindeki ihtiyaç sahibi öğrencilere gönderiyor. Özellikle vakıf ihtiyaç sahibi öğrencilere vermeye öncelik gösteriyor. Deprem yangın ve doğal afet durumlarında ise o bölgeye yine yardım için ayakkabı üretip gönderiyoruz. Vakıf öğrenicilere 9 sınıfta askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs sağlıyor. Eğer öğrenci başarılı ise bu son sınıfa kadar devam ediyor. Bunun dışında döner sermaye için çalışan öğrenciler üretimden pay alıyorlar” diye sözlerini tamamladı. “Öğrenciye askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs veriliyor” Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) Genel Koordinatörü Atilla Başlar ise, “2002 yılında tüm ayakkabı sektörünün destekleri ile 4 ay gibi kısa bir sürede içerisinde bulunduğumuz kampüs inşa ediliyor. 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanıyor. 20 yıldır eğitim devam ediyor. Eğitim kampüsümüzün içerisinde bir laboratuvar ve ARGE merkezi de var. Şu anda ayakkabı sektörünün test ve analiz ihtiyaçlarını karşılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve vakfımız arasında yapılan bir protokol ile her yeni kaydolan öğrenciye askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs veriliyor. Diğer üst sınıflara geçtiklerinde ise başarılı olan öğrencilere burs verilmeye devam ediliyor” diye konuştu. “Ürettiğim ayakkabıyı babam giyiyor” 12’nci sınıf öğrencisi Cansu Yakar, okulda perşembe günleri atölye dersi olduğunu söyleyerek, “Burada farklı tarzda babet, spor ve bot gibi ayakkabılar yapmayı öğreniyoruz. Geçen sene çizim ve model üretim eğitimimizi tamamladık. Bu yıl ise üretim kısmına geçerek çizdiğimiz modeller tamamen bir ayakkabı haline geliyor. Okula başladığım ilk günden bu yana yaklaşık 10 tane ayakkabı üretimi yapmışımdır. Ürettiğim ayakkabıyı babam giyiyor evde kullanıyoruz” dedi. “En sevdiğimiz ders günü üretim yaptığımız perşembe günleri” Üretim yapılan atölye derslerinin eğlenceli geçtiğini ifade eden 12’nci sınıf öğrencisi İrem Nur Koç ise, “Bizim en sevdiğimiz ders günü üretim yaptığımız perşembe günleri oluyor. Ayakkabının ön arka montaj işlemleri, dikimleri her şeyini yapabiliyoruz. Burada öğrendiklerimiz sayesinde bir ayakkabının nasıl üretildiğini ve nerelerinde hataları olduğunu anlayabiliyoruz. İlk önce kesim makinasından sayalarını çıkartıyoruz. Sayalarının dikimini yaptırıyoruz. Daha sonra atölyelerimizde ayakkabının üretimini yapıyoruz” diye konuştu.
İstanbul Türkiye’nin ilk ayakkabı üreten lisesi Türkiye’de ilk ayakkabı eğitimi ve üretimi yapan okul olma özelliğini taşıyan TASEV Ayakkabı ve Saraciye Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, ihtiyaç sahibi öğrenciler ve afet durumlarında bölgedekiler için yardım ayakkabıları üretiyor. Aynı zamanda İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa Adliyelerine güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yapan öğrenciler üretimden gelir elde ediyor. Son yıllarda en çok karşılaşılan kalifiye eleman sorununa merhem olan meslek liseleri alanındaki sektörlerin gelişmesi için büyük katkı sunuyor. Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) tarafından kurulan ve 2003 yılından Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanan okul, yardıma muhtaç öğrencilere ayakkabı üretiyor. Malzeme desteği vakıf tarafında okula veriliyor. Buradaki öğrenciler ise yardıma muhtaç olan okullardaki öğrencilere ayakkabıları üretiyorlar. Ardından vakıf aracılığı ile üretilen ayakkabılar okullardaki öğrenciler ulaştırılıyor. Okulda eğitim gören her 9’uncu sınıf öğrencisi asgari ücretin yüzde 10’u kadar burs alıyor. Daha sonraki yıllarda ise başarılı öğrencilere bu burs verilmeye devam ediliyor. Öğrenciler aynı zamanda okulun döner sermayesine katkıda bulunan üretimler de yapıyor. İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa Adliyelerinin güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yapan öğrenciler hem üretim aşamalarını iyi bir şekilde öğreniyorlar hem de kendilerine harçlık kazanıyor. Okul aynı zamanda malzeme ve lojistik desteği alarak afet durumlarında bölgedeki vatandaşlar için yine gönüllü olarak ayakkabı üretimi yapıyor. “Adliyelerde güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yaptık” TASEV Ayakkabı ve Saraciye Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Selim Şahin, “2002 yılında Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) tarafından kurulup bakanlığa devredilmiş bir okuluz. O günden bu yana vakıfın ve sektörün de destekleriyle ayakkabı sektöründe eğitim vermeye devam ediyor. Bizim çapımızda ayakkabı eğitimi veren ilk okul olma özelliğini taşıyoruz. Bizden yıllar sonra bir iki okulda bu eğitimi vermeye başladı. Uzun yıllar boyunca ayakkabı eğitimi veren tek okulduk. Okulumuz içerisinde ayakkabı tasarım ve üretim dalı var. Öğrenciler el ile tasarıma başlayarak oradan 3D uygulama ile tasarımına oradan kesim, dikim, montaj süreçleri ve son olarak paketlemeye kadar sıfırdan bir ayakkabıyı üretip paketlemeye kadar tüm süreçleri öğrenmiş oluyorlar. Biz burada iki tip üretim yapıyoruz. Birincisi döner sermayeye katkı sağlamak için yaptığımız üretim. Yıllar içerisinde İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa Adliyelerine güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yaptık.” dedi. “Döner sermaye için çalışan öğrenciler üretimden pay alıyorlar” Yardım yapmak için ayakkabıları TASEV Vakfının destekleri ile ürettiklerini ifade eden Şahin, “Vakıfın bize sağladığı malzemeler ile öğrencilerimi atölyelerimizde üretimlerini yapıyorlar. Daha sonra ürünleri vakıfa teslim ediyoruz. Vakıfta bunları Türkiye’nin her yerindeki ihtiyaç sahibi öğrencilere gönderiyor. Özellikle vakıf ihtiyaç sahibi öğrencilere vermeye öncelik gösteriyor. Deprem yangın ve doğal afet durumlarında ise o bölgeye yine yardım için ayakkabı üretip gönderiyoruz. Vakıf öğrenicilere 9 sınıfta askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs sağlıyor. Eğer öğrenci başarılı ise bu son sınıfa kadar devam ediyor. Bunun dışında döner sermaye için çalışan öğrenciler üretimden pay alıyorlar” diye sözlerini tamamladı. “Öğrenciye askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs veriliyor” Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) Genel koordinatörü Atilla Başlar, “2002 yılında tüm ayakkabı sektörünün destekleri ile 4 ay gibi kısa bir sürede içerisinde bulunduğumuz kampüs inşa ediliyor. 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağışlanıyor. 20 yıldır eğitim devam ediyor. Eğitim kampüsümüzün içerisinde bir laboratuvar ve ARGE merkezi de var. Şuanda ayakkabı sektörünün test ve analiz ihtiyaçlarını karşılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve vakfımız arasında yapılan bir protokol ile her yeni kaydolan öğrenciye askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs veriliyor. Diğer üst sınıflara geçtiklerinde ise başarılı olan öğrencilere burs verilmeye devam ediliyor” diye belirtti. “Ürettiğim ayakkabıyı babam giyiyor” 12’ıncı sınıf öğrencisi Cansu Yakar, “Bizim okulumuzda Perşembe günleri atölye dersimiz oluyor. Burada farklı tarzda babet, spor ve bot gibi ayakkabılar yapmayı öğreniyoruz. Geçen sene çizim ve model üretim eğitimimizi tamamladık. Bu yıl ise üretim kısmına geçerek çizdiğimiz modeller tamamen bir ayakkabı haline geliyor. Okula başladığım ilk günden bu yana yaklaşık 10 tane ayakkabı üretimi yapmışımdır. Ürettiğim ayakkabıyı babam giyiyor evde kullanıyoruz” dedi. “En sevdiğimiz ders günü üretim yaptığımız Perşembe günleri” Üretim yapılan atölye derslerinin eğlenceli geçtiğini ifade eden 12’ıncı sınıf öğrencisi İrem Nur Koç, “Bizim en sevdiğimiz ders günü üretim yaptığımız Perşembe günleri oluyor. Ayakkabının ön arka montaj işlemleri, dikimleri her şeyini yapabiliyoruz. Burada öğrendiklerimiz sayesinde bir ayakkabının nasıl üretildiğini ve nerelerinde hataları olduğunu anlayabiliyoruz. İlk önce kesim makinasından sayalarını çıkartıyoruz. Sayalarının dikimini yaptırıyoruz. Daha sonra atölyelerimizde ayakkabının üretimini yapıyoruz” diye konuştu. (AFS-SB-
Hatay Havaların ısınmasıyla tozun etkisini hissettirdiği enkaz kentte yaşayan vatandaşlara maske uyarısı HATAY (İHA) – Depremin vurduğu Hatay’da yaşayan vatandaşlara, uzmanından maske takmaları konusunda uyarı geldi. Doktor Ercan Nural, astım ve alerjik reaksiyonu olan hastalarda toza bağlı olarak geçmeyen öksürükler, burun akıntıları ve hapşırıklar görüldüğünü söyledi. Kahramanmaraş merkezli depremler Hatay’da büyük yıkıma yol açmış ve 25 bine yakın insan vefat etmişti. Hatay’da bahar aylarının gelmesiyle birlikte hava sıcaklığı da 35 dereceyi bulmaya başladı. Yaz mevsimiyle birlikte artan toz bulutları sağlık üzerinde olumsuz etkilere neden oluyor. Dr. Ercan Nural, astım ve alerji hastalarını maske kullanmaları ve dışarıda giyindikleri kıyafetleri yüksek sıcaklıkta yıkamaları konusunda uyardı. Yağışlı havanın etkisini yitirmeye başlamasıyla toz bulutlarının etkisini arttırmaya başladığını dile getiren Dr. Nural, "Yaşadığımız 6 Şubat depremlerinden ötürü çok fazla enkaz mevcut. Yağmurun azalmasına bağlı olarak yaz ayının gelmesiyle birlikte toz bulutları çok fazla olmaya başladı. Astım, alerjik reaksiyonları olan hastalarımızda çok sıkıntılar yaşıyoruz. Hastalarımda özellikle geçmeyen öksürükler, burun akıntıları, hapşırıklar, deri döküntüleri ve kaşıntılar çok fazla olmaya başladı. Bu tip hastalarımızın tedavilerini aksatmamaları, dışarıya çıkarken maske takmaları ve dışarı çıkarken giyilen kıyafetinin tekrar eve sokulmaması lazım. Dışarıya giyilen kıyafetin çıkartılıp 60 ya da 90 derece aralığında yıkanması gerekiyor. Toz bulutları çocuklarda ileri ki yaşlarda bağışıklık sistemlerinin gelişimi için fazla toza maruz kalmamaları gerekiyor. Çocukların ve yetişkinlerin iyi beslenmesi gerekiyor. Protein içeren yemekler, bol yoğurt ve sıvı tüketmeleri konusunda önerilerim var. Çocukları ne kadar dengeli beklerseniz bağışıklık sistemleri gelişmiş olacak. Asıl tedavinin etkenden uzaklaştırmak olduğunu düşünüyorum. Bu inatçı öksürüklerde hastalarımda deprem sonrası artış görüyorum" dedi.
Elazığ Kayısıyı ’sis’ vurdu, rekoltede yüzde 60 düşüş bekleniyor Elazığ’da geçen sene don vuran kayısıyı bu sene de sis vurdu. Üretici rekoltede yüzde 60 düşüş beklerken, bazı ağaçlarda hiç meyve olmadığını ifade etti. Türkiye’nin önemli kayısı üretim merkezlerinden olan ve 100 bin dekar alanda bir milyona yakın kayısı ağacı bulunan Elazığ’ın Baskil ilçesinde, yılda ortalama 60 bin ton kayısı üretimi gerçekleşiyor. Elazığ’daki bu kayısının yüzde 95’i ise Baskil ilçesindeki bahçelerde oluyor. İlçede üretilen kalitesi ve aroması ile ilk sıralarda yer alan Baskil kayısısının önemli pazar yeri ise Malatya’da bulunuyor. 2 yıldır çeşitli meteorolojik olaylardan ve hastalıklardan dolayı çiftçi istediğini bir türlü alamazken bu sene de kayısı sis vurdu. Bahçelerin üzerlerini kaplayan sis, kayısı tomurcukları üzerinde su tanecikleri biriktirdi. Gece yaşanan en ufak bir soğukta su tanecikleri donarak kayısıyı adeta öldürdü. Her sene bir olayla karşılaştıklarını ve yaklaşık 3 sezondur istediklerini alamadıklarını dile getiren çiftçiler, rekoltede bu sene ortalama yüzde 60 düşüş beklediklerini söyledi. Bu sene kayısının olmamasının en büyük etkeninin sis olduğunu belirten üreticilerden Nusret Abiç, "Sis, ağaç üzerinde su tanecikleri bırakıyor. Bu tanecikler buz dönüştüğü zaman meyve kalmıyor. Hepsi yanıp gidiyor. En büyük etken sistir. Aşırı soğuk veya sıcaktan değil, bu seneki kayısının olmamasının sebebi sistir. Bu sene geçen seneden de düşük. Geçen sene zaten düşüktü, bu sene onun da altında kaldı. Bu sene işçiliği, elektriği, suyu ve gübresini çiftçi cebinden ödeyecek. Geçen seneye göre kayısıda yüzde 60 düşüş var. Geçen sene kadar olması imkansız gibidir. İklimlerin bozulması mı diyelim artık kayısı olmuyor. Geçen sene don vurdu, bu sene sis vurdu. Seneye de ne vurur onu Allah bilir" dedi. Üreticilerden Hamza Abiç ise, "Geçen sene çiçeğe yağmur vurdu ve dondurdu. Bu sene ise aşırı bir sis vardı. Sis tomurcukların üzerinde su olarak birikti. Gece de dondurduğu için tomurcukların hepsi dondu. Bu sene yapacak bir şey yok. Her zaman kazandırmıyor bazen de götürüyor. Bu sene de cepten götürecek. Rızkın kefili Allah’tır. Yapabileceğimiz bir şey yok. Geçen seneye göre bazı yerlerde yüzde 60, bazı yerlerde ise yüzde 100 düşüş var. Bazı ağaçlarda 3-5 kilo var. Bazı ağaçların üzerinde ise hiç yok. 3 sezondur bahçeden verim alamıyoruz. Bahçenin üzeri kırmızı sürgülerle dolu. Bu bahçenin artık verimden düştüğünün bir göstergesidir. Artık bahçe kendi gelişime verdi. 3 senedir meyve olmadığı için ağaç, meyve vermeyi bir nevi unuttu gibi, bu yüzden artık sadece kendini büyütüyor" diye konuştu.
Ankara Türkiye Arıcılık Haritası 2023 verileri ile güncellendi Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, ülkenin arıcılık ile ilgili bilgilerinin yer aldığı Türkiye Arıcılık Haritası’nın 2023 verileri ile güncellendiğini belirterek, "Türkiye Arıcılık Haritamıza yeni coğrafi işaret alan ballarımız ile damızlık ana arı üreten illerimiz de eklendi" dedi. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, sahip olduğu coğrafi konum ve biyoçeşitlilik dolayısıyla dünya ballı bitkiler florasının yüzde 75’ine sahip olan Türkiye’nin, bal üretiminde dünyada ikinci sırada bulunduğuna dikkati çekerek, dünyadaki çam balı üretiminin yüzde 90’ının da Türkiye’de gerçekleştiğinin altını çizdi. Son 22 yılda arıcılığın geliştirilmesi ve bal üretiminin artırılması amacıyla çok sayıda projenin hayata geçirildiğini anımsatan Yumaklı, bu kapsamda, Bakanlığa bağlı Hayvancılık Genel Müdürlüğünün hizmete sunduğu Türkiye Arıcılık Haritası internet sitesinin üreticiler için önemli bir dijital rehber olduğunu vurguladı. Bakan Yumaklı, “TarımCebimde” mobil uygulamasından da ulaşılabilen Türkiye Arıcılık Haritası internet sitesinde arıcılıkla ilgili birçok veri ve istatistiki bilgi bulunduğuna işaret ederek, “Ülkemiz geneli ve illere göre ayrı ayrı hazırlanan haritamız, renk skalası ile belirtilmiş üretici sayısı, kovan sayısı, bal üretimi ve kovan başı bal verimi gibi bilgiler içeriyor. Haritada ayrıca, ülkemiz genelinde üretimi yapılan bal çeşitleri ve bu balların illere göre dağılımı, illerde en çok üretimi yapılan bal çeşitleri, tescil edilmiş coğrafi işaretli ballar, damızlık ana arı üreten iller ve kapasiteleri, damızlık ana arıların ırk özellikleri ve tescilleri, bombus arısı üreten iller ve kapasiteleri de yer alıyor” değerlendirmesinde bulundu. Zaman zaman yeni bilgiler eklenen Türkiye Arıcılık Haritası’nın 2023 verileri ile güncellendiğini bildiren Yumaklı, şu bilgileri aktardı: "2023 TÜİK verilerine göre 9,2 milyon adet kovan varlığına sahip olan ülkemizde yıllık bal üretimi 115 bin ton, ortalama kovan başı verim ise 12,5 kilogram düzeyinde bulunuyor. 2002 yılında 74 bin ton olan bal üretimimiz, Bakanlığımızın çalışmaları sonucu 2023 yılında yüzde 54 artışla 115 bin tona, 4,1 milyon olan arılı kovan sayımız ise yüzde 122 artışla 9,2 milyona yükseldi. Muğla, Ordu, Adana, Mersin ve İzmir en fazla kovana sahip illerimiz arasında yer alıyor. Kovan başına en fazla verim Ordu’da gerçekleştirilirken, bu ilimizi Adana, Çanakkale, Sivas ve Kars takip ediyor. En fazla bal üretimi Ordu, Adana, Muğla, Sivas ve İzmir illerimizde yapılıyor. Muğla, Sivas, Antalya, İzmir ve Ordu en fazla arıcılık işletme sayısına sahip illerimiz olarak ön plana çıkıyor." Türkiye Arıcılık Haritası’nda güncellenen verilerden birinin de bal ormanı sayısı olduğunu vurgulayan Yumaklı, “2022 yılında 750 olan bal ormanı sayımız, 2023 yılında 796’ya ulaştı. Buna göre, ülkemiz genelinde toplam 1 milyon 6 bin 183 kovan kapasitesine sahip 95 bin 283 hektarlık alanı kaplayan 796 adet bal ormanımız bulunuyor” ifadelerini kullandı. Bakan Yumaklı, yapılan güncelleme ile Türkiye Arıcılık Haritası’na yeni coğrafi işaret alan ballar ile damızlık ana arı üreten illerin de eklendiğini belirterek, “Ülkemizde coğrafi işaret alan 29 adet tescilli bal çeşidi bulunurken, 27 bal da başvuru aşamasında tescil almayı bekliyor. Ardahan, Ankara, Çorum, Artvin, Muğla, Ordu, Ankara, İzmir, Mersin ve Düzce illerimizde de damızlık ana arı üretimi yapılıyor” bilgisini verdi. "Bal üreticilerimize desteklerimiz sürecek" Tüm bu çalışmaları, arıcılık ile uğraşan üreticilerin ülkenin sahip olduğu kapasiteyi daha yakından tanıyarak bilgi sahibi olmaları amacıyla yürüttüklerini vurgulayan Yumaklı, şunları kaydetti: "Bal ve diğer arı ürünlerinin üretiminde verimliliğimizi daha da ileriye taşımaya yönelik projeler geliştirmeye, desteklerimizi artırmaya devam edeceğiz. 2023 yılında 80 bin 479 arıcımıza 473 milyon 22 bin TL destekleme ödemesinde bulunduk. Bu minvalde, güncellenen Türkiye Arıcılık Haritamızın üreticilerimiz için her yönden yol gösterici olmasını ve üretimlerine güç katmasını temenni ediyorum."
Ankara Türkiye Arıcılık Haritası 2023 verileri ile güncellendi Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, ülkenin arıcılık ile ilgili bilgilerinin yer aldığı Türkiye Arıcılık Haritası’nın 2023 verileri ile güncellendiğini belirterek, “Türkiye Arıcılık Haritamıza yeni coğrafi işaret alan ballarımız ile damızlık ana arı üreten illerimiz de eklendi” dedi. Bakan Yumaklı, sahip olduğu coğrafi konum ve biyoçeşitlilik dolayısıyla dünya ballı bitkiler florasının yüzde 75’ine sahip olan Türkiye’nin, bal üretiminde dünyada ikinci sırada bulunduğuna dikkati çekerek, dünyadaki çam balı üretiminin yüzde 90’ının da Türkiye’de gerçekleştiğinin altını çizdi. Son 22 yılda arıcılığın geliştirilmesi ve bal üretiminin artırılması amacıyla çok sayıda projenin hayata geçirildiğini anımsatan Yumaklı, bu kapsamda, Bakanlığa bağlı Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nün hizmete sunduğu Türkiye Arıcılık Haritası internet sitesinin üreticiler için önemli bir dijital rehber olduğunu vurguladı. Bakan Yumaklı, “TarımCebimde” mobil uygulamasından da ulaşılabilen Türkiye Arıcılık Haritası internet sitesinde arıcılıkla ilgili birçok veri ve istatistiki bilgi bulunduğuna işaret ederek, “Ülkemiz geneli ve illere göre ayrı ayrı hazırlanan haritamız, renk skalası ile belirtilmiş üretici sayısı, kovan sayısı, bal üretimi ve kovan başı bal verimi gibi bilgiler içeriyor. Haritada ayrıca, ülkemiz genelinde üretimi yapılan bal çeşitleri ve bu balların illere göre dağılımı, illerde en çok üretimi yapılan bal çeşitleri, tescil edilmiş coğrafi işaretli ballar, damızlık ana arı üreten iller ve kapasiteleri, damızlık ana arıların ırk özellikleri ve tescilleri, bombus arısı üreten iller ve kapasiteleri de yer alıyor” değerlendirmesinde bulundu. Zaman zaman yeni bilgiler eklenen Türkiye Arıcılık Haritası’nın 2023 verileri ile güncellendiğini bildiren Yumaklı, şu bilgileri aktardı: “2023 TÜİK verilerine göre 9,2 milyon adet kovan varlığına sahip olan ülkemizde yıllık bal üretimi 115 bin ton, ortalama kovan başı verim ise 12,5 kilogram düzeyinde bulunuyor. 2002 yılında 74 bin ton olan bal üretimimiz, Bakanlığımızın çalışmaları sonucu 2023 yılında yüzde 54 artışla 115 bin tona, 4,1 milyon olan arılı kovan sayımız ise yüzde 122 artışla 9,2 milyona yükseldi. Muğla, Ordu, Adana, Mersin ve İzmir en fazla kovana sahip illerimiz arasında yer alıyor. Kovan başına en fazla verim Ordu’da gerçekleştirilirken, bu ilimizi Adana, Çanakkale, Sivas ve Kars takip ediyor. En fazla bal üretimi Ordu, Adana, Muğla, Sivas ve İzmir illerimizde yapılıyor. Muğla, Sivas, Antalya, İzmir ve Ordu en fazla arıcılık işletme sayısına sahip illerimiz olarak ön plana çıkıyor. “ Türkiye Arıcılık Haritası’nda güncellenen verilerden birinin de bal ormanı sayısı olduğunu vurgulayan Yumaklı, “2022 yılında 750 olan bal ormanı sayımız, 2023 yılında 796’ya ulaştı. Buna göre, ülkemiz genelinde toplam 1 milyon 6 bin 183 kovan kapasitesine sahip 95 bin 283 hektarlık alanı kaplayan 796 adet bal ormanımız bulunuyor” ifadelerini kullandı. Bakan Yumaklı, yapılan güncelleme ile Türkiye Arıcılık Haritası’na yeni coğrafi işaret alan ballar ile damızlık ana arı üreten illerin de eklendiğini belirterek, “Ülkemizde coğrafi işaret alan 29 adet tescilli bal çeşidi bulunurken, 27 bal da başvuru aşamasında tescil almayı bekliyor. Ardahan, Ankara, Çorum, Artvin, Muğla, Ordu, Ankara, İzmir, Mersin ve Düzce illerimizde de damızlık ana arı üretimi yapılıyor” bilgisini verdi. “Bal üreticilerimize desteklerimiz sürecek” Tüm bu çalışmaları, arıcılık ile uğraşan üreticilerin ülkenin sahip olduğu kapasiteyi daha yakından tanıyarak bilgi sahibi olmaları amacıyla yürüttüklerini vurgulayan Yumaklı, şunları kaydetti: “Bal ve diğer arı ürünlerinin üretiminde verimliliğimizi daha da ileriye taşımaya yönelik projeler geliştirmeye, desteklerimizi artırmaya devam edeceğiz. 2023 yılında 80 bin 479 arıcımıza 473 milyon 22 bin TL destekleme ödemesinde bulunduk. Bu minvalde, güncellenen Türkiye Arıcılık Haritamızın üreticilerimiz için her yönden yol gösterici olmasını ve üretimlerine güç katmasını temenni ediyorum.” (MEA-