POLİTİKA - 13 Ekim 2017 Cuma 14:42

Bakan Albayrak: Bu yıl tarihi rekorlar kırdık

A
A
A
Bakan Albayrak: Bu yıl tarihi rekorlar kırdık

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, "Türkiye, bölgesinde 15 yıldır süre gelen krizlere, savaşlara, istikrarsızlara rağmen işte bu yıl asgari yüzde 5-6 büyümeye devam ediyor. Peki, enerji sektöründe nasıl? Bu yıl tarihi rekorlar kırdık. Tarihte en yüksek yıllık artışlardan birini yaşadık bu yıl. Dolayısıyla Türkiye hem iç ekonomik dinamikler açısından büyüme potansiyeliyle, hem bölge ve pazar altyapısındaki büyüme, ihracat potansiyeliyle dünyadaki sayılı ülkelerden bir tanesi." dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi’nin (IICEC) forumuna katıldı. Beşiktaş’ta bulunan ünlü bir otelde gerçekleşen toplantıya enerji ve iklim konusunda çalışmalar yürüten, dünyanın birçok ülkesinden yüzlerce kişi katılırken, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Polonya Çevre Bakanlığı Müsteşarı HE Slawomir Mazurek, Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol öne çıkan isimler oldu. Enerji Bakanı Berat Albayrak, forumun açılışında bir konuşma yaptı.

“10 YILDA 10 BİN MEGAWATT RÜZGAR, 10 BİN MEGAWATT GÜNEŞ ENERJİSİ”

Konuşmasına Türkiye’nin yenilenebilir enerji konusundaki hedeflerinden bahsederek başlayan Bakan Berat Albayrak, “Hükümetimizin koyduğu önemli hedeflerden bir tanesi olan 10 yılda 10 bin megawatt rüzgar, 10 bin megawatt başta güneş enerjisi olmak üzere, yenilenebilir enerji sepetine katkıda bulunmasını sağlayacağız. YEKA modeliyle sadece yenilebilir enerjinin kapasite olarak değil, aynı zamanda teknolojilerinin de Türkiye’de olmasını sağlayacak ve bunun yanında 10 yıl Ar-Ge şartıyla bu teknolojilerin geliştirilmesine, bölgemizdeki kapasiteyi de görerek, daha yaygın kullanılmasına önemli katkı sağlayacak” dedi.

Enerji çalışmalarının çevre ve hava kirliliğini olumsuz etkilememesi için gerekli çalışmaların yapıldığını ifade ederek devam eden Bakan Albayrak, “Enerji alanındaki karbondioksit salınımını azaltmak için Bakanlık olarak gerekli adımları hızla atıyoruz. Emisyon sınırlarını sürdürülebilir enerji çalışmalarını olumsuz etkilemeyecek şekilde hayata geçiriyoruz. İşte yine bu yükümlülüğümüz kapsamında, emisyon azaltım faaliyetlerimizi ulusal program ve stratejilerimize uygun olarak, ölçülebilir, raporlanabilir ve doğrulanabilir şekilde yürütmek için gayret gösteriyoruz” diye konuştu.

“TÜRKİYE ENERJİ PİYASALARINDA BÖLGENİN EN GÜVENİLİR, EN CAZİP ÜLKELERİNDEN”

Türkiye’nin coğrafi konumu ve potansiyel gücü ile yıllardır çeşitli krizlerin ve savaşların yaşandığı coğrafyada enerji konusunda da güçlü olduğunu, güçlü kalabildiğini anlatan Albayrak, Türkiye’nin bu konuda en güvenilir ve en cazip ülkeler arasında olduğunu söyleyerek, “Türkiye, bugün 6 tanesi kurulu, 2 tanesi kurulmakta olan 8 doğalgaz boru hattıyla, 2’si de müzakere halinde olan 10 boru hattıyla dünyada petrol ve doğalgazın 3’te 2’sinin bulunduğu bu coğrafyada siyasi duruşuyla, güçlü ekonomisiyle, iş yapma kapasitesi üst düzey olan özel sektörüyle, çeşitlendirilmiş endüstrisiyle, tüm bunların birleştirildiği bu resimde ve daha da önemlisi büyük bir büyüme potansiyelinin ötesinde büyük bir enerji tüketicisi, pazarı olması hasebiyle bölgenin en ama en önemli ülkelerinden birisidir. Bağışıklık sistemiyle, bölgesinde 15 yıldır süre gelen krizlere, savaşlara, istikrarsızlara rağmen işte bu yıl asgari yüzde 5-6 büyümeye devam ediyor. Seneye hakeza öyle. Peki, enerji sektöründe nasıl? Bu yıl tarihi rekorlar kırdık. Tarihte en yüksek yıllık artışlardan birini yaşadık bu yıl. Dolayısıyla Türkiye hem iç ekonomik dinamikler açısından büyüme potansiyeliyle, hem bölge ve pazar altyapısındaki büyüme, ihracat potansiyeliyle dünyadaki sayılı ülkelerden bir tanesi. Türkiye tam bu fotoğrafın ve resmin ortasında olan, kavşak noktasında olan, Doğu ve Batı medeniyet kültürünün tüm bileşenlerini yüzyıllardır tek potada eriten, çok ama çok kıymetli, önemli bir ülke. İşte bu bağlamda, enerji piyasalarında dünyadaki en güvenilir, en cazip ülkelerden birisidir” değerlendirmesine bulundu.

Hüseyin Coşkun

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Eşi boşanmak isteyince evi ateşe verdi Bursa’da boşanma aşamasındaki eşinin evini ateşe veren koca, eşini arayarak ’evin yanıyor git kurtar’ dedi. Yangın sonrası 5 katlı bina tahliye edildi. Olay, merkez Nilüfer ilçesi Kızılcıklı Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, uzun süredir şiddetli geçimsizlik yaşayan M.A. (30) ile N.Ö.A. (26) ayrı yaşamaya başladı. Boşanmak istediğini kocası M.A.’ya ileten N.Ö.A., eşi tarafından büyük bir tepkiye maruz kaldı. Evden ayrılan M.A., eşyalarını da alarak annesinin yanına yerleşti. Geçen süre zarfında eşini ikna edemeyen öfkeli koca M.A., gece saat 02.00 sıralarında birlikte yaşadıkları evin önüne geldi. Çarşafları yakarak evi ateşe verdi Evde kimsenin bulunmadığı gören M.A., evdeki çarşafları ateşe verdi. Kısa sürede tutuşan çarşaflar tüm evi sardı. Gece yarısı neye uğradığını bilmeyen tüm apartman sakinleri tahliye edildi. Tüm binayı dumanlar sararken bölgeye itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kendisinden ayrılmak isteyen karısını arayarak evin yandığını haber etti Evin içerisini alevler kaplarken, kendini dışarı atan M.A., telefon ile kendisinden boşanmak isteyen eşini arayarak ’Evin yanıyor. Git kurtar’ dedi. Olay yerine gelen Nilüfer Suç Önleme ve Soruşturma (SÖS) Büro Amirliği ekipleri şüpheli M.A.’yı olaydan kısa bir süre sonra kaçarken, kıskıvrak yakaladı. Emniyete götüren M.A., işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Eşiyle kendisinin kalp pili olduğunu ve canlarını zor kurtardığını söyleyen üst komşu Süleyman Hancıoğlu, "Gece 2-3 sıralarında gürültüye uyandık. Ayrılmak istemiş eşi, kocası ayrılmak istememiş. Evi yakmış ve kaçıyor. Dumanlar çıkınca çıkamadık bizde. Hanımında benim kalp pili var. Bir türlü dışarı çıkamadık. Herkes uyku sersemi olduğu için kimse ne yapacağını bilmiyor. Bütün bina duman içerisinde kaldı. Bina oturulacak gibi değil. Zehirleniyorduk. En çok zararı da ben gördüm" dedi.
İzmir ‘Deprem kara kutu sistemi’ afet esnasındaki 4 risk faktörünü engelleyecek İzmir’de Türk Mühendislerden oluşan bir ekip, ‘Deprem Kara Kutu Sistemi’ projesini geliştirdi. Geliştirilen proje ile deprem öncesi, sırası ve sonrasında risk oluşturacak 4 faktör engellenerek; muhtemel tehlikelerin önüne geçilmesi amaçlanıyor. İzmir’de Türk Mühendislerin yer aldığı 10 kişilik bir ekip, uçaklarda bulunan ve uçağın düşmesini engelleyen ‘kara kutulardan’ esinlenerek ‘Deprem Kara Kutu Sistemi’ni geliştirdi. Geliştirilen sistem ile deprem öncesi, sırası ve sonrasında oluşacak 4 risk faktör tespit edilerek, muhtemel tehlikelerin engellenmesi amaçlanıyor. Sistem sayesinde, binada bulunan kişilerin yerleri de daha önceden kayıt altına alınıp, bu veriler Afet Koordinasyon Merkezi’ne iletilecek. Bu sayede enkaz altında bulunan kişilerin hayatta kalması hedefleniyor. Veriler araştırmacılarla ücretsiz paylaşılacak Projenin çıkış aşamasını anlatan 9 Eylül Üniversitesi Deprem Merkezi Kurucusu Prof. Dr. Zafer Akçığ, “Ülkemizin yüzde 90’ı deprem bölgesi. Kentsel dönüşümü de tamamlamak için çok uzun bir süreye ihtiyaç var. Depremden kaçamıyoruz, şimdilik yıkımlardan da kurtulamıyoruz. O zaman tespit ettiğimiz önemli bir aksaklık 6 Şubat depremlerinde çıktı. İnsanlar enkaz altında canlı olarak kalıp, maalesef ilk 72 saat ulaşılamadığı için ‘onları nasıl kurtarırız?’ ‘nasıl canlı çıkarabiliriz? fikrini düşündük. Projede hem deprem öncesi hem sırası hem de sonrası var. Öncesinde, daha iyi yapılacak mikro bölgeleme ve çalışmaları, bilimsel verilere ışık tutacak bilgileri elde ediyoruz. Bu bilgileri araştırmacılar yararlanabilsinler diye kamuoyuyla ücretsiz paylaşıyoruz. Deprem anında ise eğer bina yıkılmadıysa, deprem büyüklüğüne göre bir ölçek belirliyoruz” dedi. 4 risk faktörüne müdahale ediyor İki tane kara kutunun bulunduğunu aktaran Akçığ, “Bu kara kutulardan bir tanesi zeminde, bir tanesi çatıda. Aşağıdaki kara kutunun; depremi algıladığı zaman yaptığı dört tane işlem var. Önce alarm veriyor. Sonra suyu kesiyor. Daha sonra doğalgazı kesiyor. İlk planda asansörleri stabil hale getirip insanların orayı kullanarak sıkışmamaları için onları park haline getiriyor. En sonunda ise ana vanadan apartmana kalan mesafedeki doğalgazı kesiyor. Dolayısıyla yangın ve su basması gibi tehlikelerinde önüne geçmiş oluyoruz” ifadelerine yer verdi. Canlıların yerini tespit ediyor Sistem beklediğini ve binada bir yıkım yoksa 10 dakika sonra tekrar çalışır hale geldiğini söyleyen Prof. Dr. Akçığ, şunları kaydetti: “Cihaz bir yıkım algıladığı zaman, her ihtimale karşı bir tane de çatıda aynı özellikleri taşıyan bir aparatımız daha var. Ne olur ne olmaz düşüncesiyle aşağıdaki kara kutu kendini kapatıyor ve görevini yukarıdaki kara kutuya devrediyor. Her dairede sensörlerimiz var. Yukarıdaki kara kutu o sensörlerle devreye giriyor. Kara kutular insan nefesine ve nem basınç değişimlerine, karbondioksit tüketimine duyarlı. O nedenle canlı olma ihtimali olan yerleri ve paralelde GPS’leri de içinde olduğu için yaklaşık 25-50 santim hata payı ile canlıların yerini bulup aşağıya gelen kurtarma ekiplerine bilgi veriyor. Baygınlar da olabiliyor. Onların da yerleri tespit edilebiliyor.” Prof. Dr. Akçığ, sistemin enerjisini kendi kendine sağladığını belirterek, 72 saate kadar da dayandığını ifade etti. Sözlerini sürdüren Akçığ, sistemin dayanıklılığını 98 saate kadar çıkarma çalışmalarının devam ettiğinin altını çizdi. Binaya giren ve çıkan kişi sayısı kayıt ediliyor “Sistem dahilinde daha önceden yapılan çalışmalarla, yapıdaki kişi sayıları da baştan belli” diyen Akçığ, “Giriş-çıkışlardan dolayı gelen ve çıkanların sayısından apartmanda kimlerin olduğunu biliyoruz. Örneğin deprem bir tatil zamanı olduysa, bir iş hanı önceliğini yitiriyor. Bu da çok sayıda insanın binada olmamasından kaynaklanıyor. Öncelikle nerede yoğunluk var onları bulmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu. “Öncelik canlılar ve baygınlar” Deprem sırasında önceliğin canlılar ve baygınlar olduğunu ifade eden Zafer Akçığ, sözlerine şunları da ekledi: “Dolayısıyla 72 saat veya 96 saatten sonra canlı kavramı ortadan kalktığı andan itibaren de amacımız naaşları bütün çıkarabilmek. Enkazdan kol bacak parçalarının çıkmasını asgariye indirmek için çabalıyoruz. Bu çalışmaların temelinde yatan ana fikir de budur.”