POLİTİKA - 09 Ekim 2025 Perşembe 22:59 | Son Güncelleme : 09 Ekim 2025 Perşembe 23:27

Bakan Fidan: "Uluslararası toplum, İsrail’in savaşı tekrar dayatma durumuna karşı teyakkuzda"

A
A
A

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "İsrail'in savaşı tekrar dayatma gibi bir durumu olabilir. Buna karşı uluslararası toplum şu anda teyakkuzda" dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Fransa’nın başkenti Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ev sahipliğinde düzenlenen Gazze’deki savaşı sona erdirmeyi amaçlayan ABD Barış Planı’nın uygulanmasına ilişkin toplantının ardından açıklamalarda bulundu.

İsrail ve Hamas arasında ulaşılan tarihi ateşkese ve Türkiye’nin bu süreçteki rolüne ilişkin bir soruya Fidan, "Dün çok önemliydi. İki senedir devam eden Gazze'deki soykırımın durması için bir umut ortaya çıktı. Türkiye en başından beri Cumhurbaşkanımızın önderliğinde gerçekten muazzam bir uluslararası çaba ortaya koydu. Hem İslam dünyasıyla ve diğer ortaklarla beraber çalışma çabalarımızı yoğunlaştırma ve koordine etme sistemini, kültürünü daha geliştirdik bu vesileyle. Ve uluslararası toplumu da bu işe dahil olacak şekilde mobilize etmeye çalıştık. Sivil toplum örgütleri, devlet kurumları hepimiz elimizden geleni çok yaptık. Ve bugün bu neticeyi hep beraber aldığımız için açıkçası gerçekten mutluyuz. Akan kanın durması, Filistinli kardeşlerimizin artık çektiği ıstırabın sona ermesi için bir umut var" dedi.

"Mutabakat metninde yer alan ilgili madde gereğince Türkiye de bu uygulamada yer alacak"

"Bu aşamadan sonra bizi bekleyen birkaç tane önemli husus var. Biliyorsunuz şu anda üzerinde mutabık alınan konu birinci aşama uygulama planı. Burada dört hedef var" diyen Fidan, "Bunlar, ateşkesin sağlanması, rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılması, insani yardımların kesintisiz bir an önce başlaması ve İsrail birliklerinin belli çizgilere çekilmesi. Bunlar ilk aşama uygulama planının, şu anda mutabık kalınan planın parçaları. Bunların da büyük bir titizlikle takip edilmesi gerekiyor. Burada mutabakat metninde yer alan ilgili madde gereğince Türkiye de bu uygulamada yer alacak" diye konuştu.

Paris’teki temaslar ve Gazze’ye konuşlandırılması planlanan uluslararası görev gücüne ilişkin bir soruya cevap veren Fidan, Paris’te iki ayrı gruba ait yetkililerin bir araya geldiğini vurgulayarak, "Birincisi temas grubu, bizim mensubu olduğumuz İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi'nden oluşan yedi ülkeden müteşekkil temas grubu bakanları buradaydık masa etrafında. Ve Avrupa Birliği'nden bakanlar İngiltere, Kanada masa etrafındaydı. Hep beraber dünkü anlaşmanın neticelerini ve nasıl uygulanacağını özellikle Gazze'nin ekonomik olarak, yeniden yapılanma olarak, idari olarak tekrar ayağa kaldırılması yönünde, Avrupalılar ve uluslararası toplumun geri kalanı nasıl rol oynayabilir, onlar üzerinde çok ayrıntılı duruldu. Gerçekten burada bugün önemli kararlara esas teşkil edecek ciddi sonuçlara ulaşıldı. Özellikle Avrupalı bakanlar kendi başkentlerine, siyasi liderlerine buradan bizlerin gözlemleriyle çok ciddi neticeler götürecek diye düşünüyorum" dedi.

"Plan, Gazze’yi 7 Ekim 2023 öncesi şartlara götürecekse, o zaman yine bir savaşla karşılaşacağız demektir"

Toplantıda tüm tarafların iki devletli çözümün esas itibarıyla problemin çözülmesinde ana rol oynadığını kabul ettiğini vurgulayan Fidan, şunları kaydetti:

"Biz Türkiye olarak şunu söyledik; eğer Gazze'nin yeniden inşası ve planların hayata geçirilmesi Gazze'yi 7 Ekim 2023 öncesi şartlara götürecekse o zaman yine biz başka bir savaşla ileride karşılaşacağız demektir. Çünkü 7 Ekim'den önce biliyorsunuz Gazze bir açık hava cezaevi gibiydi. Serbest ticaretin olmadığı, serbest ekonominin olmadığı her şeyin İsrail tarafından denetlemeye ve kısıtlamaya tabi olduğu bir yer. Burada tabii ki insanlar bir noktadan sonra patlarlar. Ben bunun altını bu toplantıda çizdim. Hangi çözümü ateşkesten sonra bulacaksak bulalım, Gazze'nin yeniden imarı ve yönetimi için, zaten Filistinliler tarafından yönetilmeli, emniyet güçleri Filistinliler tarafından olmalı. Bunda hiçbir tereddüt olmamalı ve yok da. Ama ekonomik şartların hayata geçmesi için 7 Ekim öncesi şartların olmaması lazım. Bu önemli. Şimdi Cumhurbaşkanımızın da sözünü ettiği görev gücü kabul edilen plan uygulaması ile alakalı, burada bir madde var. Orada özellikle bu mutabık alınan hususların takibinde, kolaylaştırıcı rol uygulamasında, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Mısır, Türkiye ve Katar'ın tam müteşekkil bir ekibin yer alacağı. Özellikle her iki taraf Filistin tarafı ve İsrail tarafıyla konuları görüşecek. Bu esas itibariyle zaten arabulucu ekipti. Bu arabulucu ekip, aynı zamanda anlaşmanın ilgili maddelerinin uygulanmasında kendine düşen görevleri yapacak. Şu anda hemen önceden tanımlanmış görevler yok. Anlaşma hayata geçtikçe ortaya sorunlar çıkacak muhakkak bu sorunlara pratik cevaplar bulunması için bu ekip de zamanı geldikçe devreye girecek."

"Türkiye önemli bir rol oynadı"

Süreçte Türkiye’nin konumuna ilişkin bir soruya cevap veren Fidan, "Filistin meselesi birkaç açıdan bizim için önemli. Mescid-i Aksa'nın olması manevi açıdan bizim için fevkalade önemli. Filistinli kardeşlerimizle bizim tarihi bağlarımız, kültürel bağlarımız, inanç bağlarımız fevkalade önemli. En önemlisi inançtan etnisteden bağımsız olarak insanın insana yaptığı zulme karşı Türkiye'nin, milletimizin vicdani karşı duruşu. Bütün bunların hepsini harmanladığınız zaman Türkiye, burada tarihe karşı, halkına karşı ve hakka karşı sorumluluklarını yerine getirmek zorunda. Ve bizim Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yaptığımız da bu. Türkiye, burada hakkını yememek lazım, diğer ülkelerle beraber gerçekten elinden geleni yaptı. Önemli bir rol oynadı. Çok yapıcı bir rol oynadı. Diğer ülkeler de özellikle Arap dünyasındaki ülkeler de Türkiye ile beraber çok yapıcı bir rolün içindeydiler. Ben burada geliştirdiğimiz işbirliği anlayışının, işbirliği modellerinin, İslam dünyasının ve bölgemizin diğer sorunlarını çözmede de yeni bir ruh oluşturacağına, yeni bir mekanizma oluşturacağına inanıyorum. Bunun erken emarelerini de görüyoruz. Çünkü bazı şeyler fikir olabilir, düşünce olabilir ama bunların hayata geçmesi önemli. Şu anda bazı konuların aslında İslam dünyasındaki aktörler tarafından, ‘Ya biz bir araya gelirsek bir şeyleri yapabiliyoruz’ bakın. Aslında bazı şeyler bizim geleceğimiz değil. Sadece daha fazla iradeye, daha fazla çabaya, daha fazla profesyonelliğe ihtiyaç var ve daha fazla bağımsız düşünmeye ihtiyaç var. Bunu görebiliyor olmaktan açıkçası mutluyuz. Ben inşallah sadece Filistin meselesinin çözülmesiyle değil, daha farklı bölgesel sorunların çözülmesinde de Türkiye'nin ortaya koyduğu bu yeni ruhun büyük rol oynayacağına inanıyorum" şeklinde konuştu.

"İsrail’in savaşı tekrar dayatma gibi bir durumu olabilir"

Dışişleri Bakanı Fidan, "Diğer taraftan şunun da altını çizmemiz gerekiyor. Tabii muazzam bir umut alanı doğdu bizim için dünkü mutabakattan sonra. Fakat her zaman için ortada bir sorun alanı çıkabileceğini unutmamak lazım. Burada şu ana kadar Netanyahu'nun bir sicili var ve belli konularda ne kadar güvenilmez olduğunu özellikle barış konusunda biliyoruz. İsrail'in savaşı tekrar dayatma gibi bir durumu olabilir. Buna karşı uluslararası toplum şu anda teyakkuzda. Zaten rehineler meselesi çözüldükten sonra da burada İsrail'in artık kendi meşruiyeti için kullanabileceği hiçbir argüman da yok. Ama bizim belli sorunların uygulamada çıkacağını öngörmemiz gerekiyor. Bu da işin doğasında var. Bunlar bizi karamsarla itmez, itmemeli de. Profesyonel bir şekilde, koordineli bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Hem kadın hem erkek infertilitesi tedavilerinde kapsamlı tedaviler uygulanıyor Acıbadem Sağlık Grubu, üremeye yardımcı tedavilerdeki köklü bilgi birikimini Ege Bölgesi’ne taşıyor. Mevcut fiziki altyapısı yenilenen Acıbadem Kent Hastanesi Tüp Bebek (IVF) Merkezi, infertilite tedavilerinde hem kadın hem erkek kaynaklı infertilite için çiftlere; kapsamlı ve kişiselleştirilmiş hHem kadın hem erkek infertilitesi tedavilerinde kapsamlı tedaviler uygulanıyor izmetler sunmaya başladı. İzmir’de sağlık hizmetlerinde güçlü bir konuma sahip olan Acıbadem Kent Hastanesi bünyesinde fiziki yapısıyla birlikte yeniden yapılandırılan Tüp Bebek (IVF) merkezi; modern laboratuvar teknolojileri, uluslararası standartlara uygun altyapısı ve uzman kadrosuyla çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere özel hizmetler sunmaya başladı. Acıbadem Sağlık Grubu’nun üremeye yardımcı tedavilerindeki köklü birikimi Ege’ye taşıyan merkez, anne-baba olmak isteyen çiftlerin tıbbi, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını odağına alan bir yapıyla hizmetlerini sürdürüyor. Tıbbi, sosyal ve duygusal süreçleri de kapsayan bir hizmet anlayışı Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Eser Çolak, infertilitenin (kısırlık) yalnızca bir sağlık sorunu değil, çiftler için duygusal ve sosyal bir süreç olduğunu vurgulayarak: "Her 100 çiftten 15’i, bir yıl boyunca korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edemiyor ve üreme tedavilerine ihtiyaç duyuyor. İnfertilitenin nedeni yalnızca kadına ya da erkeğe bağlı olabileceği gibi, her ikisinden de kaynaklanabilir. Hatta bazı durumlarda, kapsamlı tetkiklere rağmen altta yatan neden saptanamayabiliyor" dedi. Tıbbi gelişmelerin infertilite alanında çiftlere güvenli ve etkili seçenekler sunduğuna dikkat çeken Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Merkezimizde, ‘her çiftin hikâyesi farklı’ anlayışıyla kişiye özel tedavi modelleri uyguluyoruz. Acıbadem Kent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nin yenilen fiziki yapısı, teknolojisi ve uzman kadrosuyla, güncel tedavi yaklaşımların uygulandığı modern bir merkez niteliğinde hizmet verdiğini söyleyen Dr. Çolak, tıbbın imkanlarını kullanarak anne baba olmak isteyen çiftlerin ihtiyaçlarını bütüncül bir yaklaşımla ele aldıklarını ifade etti. Güncel teknoloji destekli yöntemler, tüp bebek tedavisinde önemli rol oynuyor Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Dr. Ömür Albayrak ise merkezde kullanılan laboratuvar donanım ve yeni nesil tedavi yöntemlerine ilişkin şu bilgileri paylaştı: "Embriyoloji laboratuvarımız; üst düzey hava filtrasyon sistemleri, yüksek çözünürlüklü mikroskoplar, yeni nesil mikroenjeksiyon ve embriyo kültürleme cihazlarıyla yenilendi. Oosit kalitesi ve embriyonun başarılı gelişimi için alt yapının çok önemli olduğunu vurgulayan Dr. Albayrak, bu sayede hamile kalma oranın artırdığına dikkat çekerek şunları söyledi; "Günümüzde, teknoloji tüp bebek alanında da hızla gelişiyor ve önemli rol oynuyor. Dolayısıyla sonuçlara da yansıyor. Merkezimizde embriyolarda genetik inceleme (PGT) uygulamaları. İleri sperm seçim teknikleri, piezoelektrik mikroenjeksiyon yöntemleri gibi güncel bilimsel ve teknolojik yaklaşımlar kullanılmaktadır. Tüp bebek tedavilerinin her aşamasında güncel bilimsel IVF protokollerinin uygulanmasına da çok önem veriyoruz. Amacımız; Acıbadem’in kalite, bilim ve etik standartlarını İzmir’e taşırken, çiftlerimizin ebeveynlik yolculuğunu etik, güvenli ve bilimsel yöntemlerle desteklemektir."
Antalya "Mide koruyucu" adı yanlış yönlendiriyor Antalya’da düzenlenen 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası’nda halk arasında "mide koruyucu" olarak bilinen mide asidi baskılayıcı ilaçların yaygın ve gereksiz kullanımına dikkat çekildi. Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, "Bu ilaçlar mide asidini çok güçlü baskılayan ve ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlardır. Doktor kontrolünde kullanıldığında çok etkili ve güvenilirdir fakat ‘mide koruyucu’ adı nedeniyle halk arasında yanlış ve gereksiz kullanım çok fazla. Bu ilaçları diğer ilaçları aldığınız için kullanmanıza gerek yok; hekiminize danışın" dedi. Türk Gastroenteroloji Derneği’nin (TGD) Antalya’da düzenlediği 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası programı, sindirim sistemi hastalıklarına ilişkin güncel bilimsel gelişmelerin ele alındığı oturumlarla gerçekleştirildi. Karaciğer yağlanması, obezite, reflü, bağırsak sağlığı, safra taşları ve mide ilaçlarının kullanımına dair bilimsel veriler, alanında uzman hekimler tarafından münazara edildi. Kongre sonrası değerlendirmede bulunan Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, "Türk Gastroenteroloji Derneği 1959 yılında kurulan bir derneğimiz. 1974 yılından itibaren kongreler yapıyoruz. Kongrelerin amacı gastroenteroloji camiasının bir araya gelerek bir yıl içinde biriktirdiği, eriştiği, ulaştığı bilgileri paylaşmaktır. Burada bir bilimsel şölen yaşanır. Gerçekten yabancı katılımcılarla birlikte çok ciddi güzel oturumların olduğu iyi bir kongre geçiriyoruz. Burada önemli konular konuşuldu" dedi. "Kronik kullanımda mide ilaçları öneriyoruz" Toplumda "mide koruyucu" olarak bilinen ilaçlara yönelik yaygın algıya da değinen Prof. Dr. Çekin, vatandaşların sıkça sorduğu sorulara değinerek şunları söyledi: "Mide koruyucu deyince ne gelir aklınıza? Tansiyon ilacı alıyorum, mide koruyucu almazsam tansiyon ilacı bana zarar verebilir ya da şeker ilacı kullanıyorum, acaba mide koruyucu da mı almam gerekir? Bazı ilaçlarla birlikte mide koruyucu almak gerekiyor. Bunlar mideye ve sindirim sistemine zarar verebilecek, ülser, kanama yapabilecek ilaçlar. Kronik kullanımlarında mutlaka mide ilaçlarını öneriyoruz." "Ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlar" Mide asidini baskılayıcı ilaçların farmakolojik etkisine ve ülser tedavisindeki yerine dikkat çeken Prof. Dr. Çekin, şu ifadeleri kullandı: "Aslında bu ilaçlar mide asidini çok güçlü baskılayan ilaçlar ve artık kanama ve delinme gibi riskleri içeren ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlar. Çok etkili, çok güçlü ilaçlar. Doktor kontrolünde iyi kullanıldıkları zaman elimizdeki çok güçlü silahlar ama bu yanlış bilgi nedeniyle mide koruyucu ismini kim taktıysa bu isim nedeniyle halk arasında yanlış kullanım çok fazla." Son dönemde özellikle internet ortamında dolaşan söylemlerin bu ilaçlarla ilgili haksız bir korku oluşturduğunu vurgulayan Çekin, şöyle devam etti: "Son zamanlarda da internetteki yanlış bilgiler nedeniyle bu ilaçların fazlaca aslında suçlandığını da görüyoruz. Bazı yan etkilerinin abartılarak ortamda konuşulması nedeniyle ilaçların korkulacak ilaçlar olduğu gibi bir imaj da oluşturulmaya başlandı. Öyle bir şey de söz konusu değil." "Mide kanserine, kemik erimesine, diğer hastalıklara yol açmazlar" Doğru endikasyon ve hekim kontrolü gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Çekin, mide ilaçlarının güvenilirliğine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu ilaçlar doğru endikasyonlarda, uygun zamanlarda kullanıldığı zaman, hekimler tarafından özellikle önerildiği zaman çok iyi ilaçlar, çok güvenilir ilaçlar. Mide kanserine, kemik erimesine, diğer hastalıklara yol açmazlar. Güvenilir ilaçlar ama mide koruyucu adını da hak etmeyen ilaçlar. Bu ilaçları diğer ilaçları aldığınız için kullanmanıza gerek yok. Hekimlerinize danışmanızı öneririz, biz gastroenteroglar hazırız."
Bursa Sonbahar alerjilerine dikkat Sonbahar ayları ile birlikte alerjik hastalıklarda artış görüldüğünü belirten uzmanlar, ilkbahar ve yaz aylarının bitmesine rağmen, özellikle geçmeyen öksürük, geniz akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi şikayetlerin devam ettiği hatta şiddetlendiğini söyledi. Sonbaharda alerji sebebi olarak, artış gösteren küfler, ev tozları veya yabani ot polenlerinin artması gösterilebileceğini ifade eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, sonbahar mevsiminin güzellikleri yanında bazı kişiler için sorun olabilecek sürprizleri de beraberinde getirdiğini söyledi. İlkbahar ve yaz mevsimlerinden sonra büyük bir umutla beklenilen sonbahar aylarında da alerjik hastalığı olanları ilgilendiren bazı değişiklikler meydana geldiğini ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, "Havaların serinlemesiyle beraber rüzgâr ve rutubet bu dönemde yaşanan iklim değişikliğinin önemli özelliklerindendir. Polenler, rüzgârlar ile çok uzak bölgelerden taşınabilir. Yaz sonu ve sonbaharda bazı yabani ot polenleri atmosferde yoğundur. Yağmurlarla toprağa düşen polenler kuru yapraklar altında uzun süre kalabilirler. Yürüyüşler ve rüzgârlar ile bu polenler havaya karışıp solunum yolu ile alındığında bazı hastalıklara sebep olabilir" dedi. Rutubetin küf mantarlarının üremesi için de uygun ortam sağlamakta olduğuna dikkat çeken Kaplan, "Yine doğada toprakta, çürümüş bitki artıkları üzerinde büyüyen mantar sporlarına bahçe işleri ile uğraşırken, bu alanlarda yürüyüş yaparken maruz kalabilirsiniz. Bu mantar sporları yine rüzgâr ile uzak bölgelere taşınabilir. Rutubetin artması sadece doğada değil, aynı zamanda iç ortamlarda, yaşam alanlarımızda da akar (mite) ve küf oluşumu için de uygun şartlar oluşturmaktadır. Evimizde, okullarda ya da işyerlerimizde akar ve küf oluşumuna bağlı olarak yaz aylarından sonra bu alerjenlere bağlı olarak sorunlarımız ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bunların sonucunda duyarlı kişiler alerjik rinit ve astım hastalıklarında alevlenme yaşayabilirler" şeklinde konuştu. Polen ya da küf mantarlarına karşı alerjisi olan hastaların dış ortamda yapacakları aktiviteler konusunda iyi planlama yapması gerektiğini belirten Kaplan, "Özellikle sabah saatlerinde, rüzgarlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmaması, sportif faaliyetler için kapalı alanları tercih etmeleri alerjenlerden korunma için önemlidir. Yaşanılan ortamlarda polen ya da mantar sporlarının içeri girmesini önlemek için pencerelerin kapalı olması ve eve gelindiğinde giysilerin değiştirilerek duş alınması üzerimize yapışan alerjenlerden temizlenmek amacıyla yapılması iyi olabilir. Özellikle ormanlık alanlarda bitkisel artıklarda mantar sporları bulunduğundan buralardaki aktivitelerden kaçınılması gerekir. İç ortam alerjenlerinden olan akarlar (mite) ve mantar sporları (küf), sonbahar aylarında rutubetin artması ile tekrar sorun olmaya başlayacaktır" dedi. Gözlerde kaşınma, kızarma ve batma Ev ortamının akarların yaşayamayacağı şekilde düzenlenerek, banyo ve mutfak gibi alanlarda daha sık görülen küf mantarları özenle yok edilmesi gerektiğini belirten Kaplan, "Bu önlemlerin etkili olması için rutubetin azaltılması da son derece önemlidir. Havalandırma sistemlerinin de bu açıdan büyük risk oluşturduğu unutulmamalı ve bu cihazların bakımları düzenli olarak yapılmalıdır. Bahar alerjisine bağlı yakınmalar kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Birçok kişide burun akıntısı, tıkanıklığı, burun içinde kaşıntı, arka arkaya hapşırıklar, geniz akıntısı, gözlerde kaşınma, kızarma, batma, gözaltlarında torbalanma ve morarma, boğazda ağrı, kaşıntı ve ses kısıklığı, kulaklarda doluluk ve kaşıntı olabilir" dedi.