POLİTİKA - 23 Haziran 2021 Çarşamba 11:59

Bakan Karaismailoğlu: 'Siber güvenliği milli güvenliğimizin bir parçası olarak görüyoruz'

A
A
A
Bakan Karaismailoğlu: 'Siber güvenliği milli güvenliğimizin bir parçası olarak görüyoruz'

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, “Siber saldırıların ya da casusluk faaliyetlerinin büyük bölümü yazılımlardaki açıklardan ya da bilerek bırakılan arka kapılardan yapılıyor. Yabancı menşeili yazılımlar kullanmak siber güvenliğimiz için her zaman risk unsurudur. Biz, siber güvenliği milli güvenliğimizin bir parçası olarak görüyoruz” dedi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Bilgi ve Teknoloji Kurumunda gerçekleştirilen Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Projesi 7. Yürütme Kurulu ve Birinci Fazının Kapanış Toplantısı’na katıldı.

Bakan Karaismailoğlu, toplantıda yerli ve milli imkanlarla geliştirilen 5G teknolojisi ile Türkiye’deki ilk bağlantıyı gerçekleştirdi.

Teknolojinin gelişmesinde en önemli etkenlerden birinin internet olduğunu belirten Bakan Karaismailoğlu, “Teknolojik gelişmelerin merkezinde de yüksek hızlı internet hizmetinin sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde sağlanması kritik önem taşıyor. Ülkemiz, milli ekonomik bağımsızlık yolunda son 19 yılda çok önemli atılımlar yaparken, teknoloji alanında da bu yaklaşımın sonuçlarını elde etmeye devam ediyor. Bizde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak tüm ulaşım modlarımızda olduğu gibi bilişim, iletişim ve haberleşme alanında da ‘yerli’ ve ‘milli’ yaklaşımları her zaman ön plana alıyoruz” ifadelerini kullandı.

“2025 yılına kadar küresel bağlantıların yüzde 20’sini 5G teknolojilerinin oluşturacağını öngörüyoruz”
Türkiye’de yaşam standartlarının yükseltilmesi için geliştirilen projelerin devam ettiğini söyleyen Bakan Karaismailoğlu, “5G, hayatımıza kazandıracağı müthiş hız nedeniyle ön planda. Bilgi teknolojileri ve iletişim sektörü özellikle son yıllarda ülkelerin ekonomik büyümelerinin altyapısını oluşturan ve toplumların refah seviyesini artıran önemli bir sektör haline gelmiştir. 2020 yılı sonu itibarıyla dünyada 7 milyardan fazla mobil telefon aboneliği bulunmaktadır. Mobil internet aboneliği ise dünya nüfusunun yüzde 75’ini aşmıştır. 2025 yılına kadar küresel bağlantıların yüzde 20’sini 5G teknolojilerinin oluşturacağını öngörüyoruz. Tüm dünyada mobil şebeke işletmecilerinin önümüzdeki beş yıl içinde şebekelerine 1,1 trilyon dolardan fazla yatırım yapması ve bu yatırımın yaklaşık yüzde 80’inin 5G teknolojisine olması bekleniyor” dedi.

2025 yılı itibarıyla dünyada 100 milyar farklı bağlantının olacağını ve bu bağlantıların sadece yüzde 10’unun insanlardan oluşacağını tahmin ettiklerini söyleyen Bakan Karaismailoğlu, bu talebi karşılaması için önceki nesile göre 25 kat fazla frekansa ve 2 bin kat fazla baz istasyonuna gereksinim duyulacağını belirtti.

“İnternet aboneliğimiz 82,4 milyonu buldu”

“2020 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 66 milyonu mobil internet olmak üzere toplam internet aboneliğimiz 82,4 milyonu buldu2 diyen Bakan Karaismailoğlu, "Ülkemizde mobil şebekeler üzerinden bağlanan makine sayısı, yani makineler arası iletişim abone sayısı 6,5 milyonun üstünde. 2020 yılında 16,7 milyar TL’ye ulaşan altyapı yatırımı, bir önceki yıla oranla yaklaşık yüzde 30 arttı. Özellikle pandemi döneminde elektronik haberleşme hizmetinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Bu süreçte ülkemizdeki güçlü sabit ve mobil altyapılarımızla haberleşme hizmetlerinde önemli bir sorun yaşamadan eğitim, sağlık, iletişim faaliyetlerimizi yürütebildik” diye konuştu.

“Bilişim sektöründe yüzde 15,6 oranında büyüme kaydettik”

Pandemi döneminde bilgiye ulaşmanın öneminin daha da iyi anlaşıldığına dikkat çeken Bakan Karaismailoğlu, “Dünyada yaşanan bu pandemi süreci aslında bilgi ve iletişime olan ihtiyacı ve bu ihtiyaca göre sektördeki gelişim hızını da olumlu yönde etkiledi. 2020’de bilişim sektöründe yüzde 15,6 oranında büyüme kaydettik” açıklamasında bulundu.

“Elektronik haberleşme sektörü şu anki ses, veri ve görüntü iletiminde adeta boyut atlayacak”

Bugün dünyada söz sahibi olmak isteyen ülkelerin 5G teknolojisine özel bir önem verdiğini belirten Karaismailoğlu, “5G, kendinden önceki nesillerden farklı olarak internet hızını 100 kata kadar artıracak. Elektronik haberleşme sektörü şu anki ses, veri ve görüntü iletiminde adeta boyut atlayacak. 5G teknolojisi bugün üzerinde çalışılan nesnelerin interneti, yapay zeka, makineler arası iletişimi (M2M), makine öğrenmesi gibi alanlarda da gelişmeleri, yenilikleri oldukça hızlandıracak. Daha etkili ve güçlü bir siber güvenlik sistemine sahip olan 5G ile veri analitiği daha da önem kazanırken, kodlama ve tasarımın da önemi artacak. Neredeyse anlık iletişim yeteneği ile otonom araç, uzaktan ameliyat gibi yepyeni iş kolları oluşacak” şeklinde konuştu.

“Sanal gerçeklik olarak ifade edilen teknolojiler hayatımızı kökten değiştirecek”

Gelişen teknoloji ile her şeyin yeniden dizayn edileceğini söyleyen Bakan Karaismailoğlu, “5G ve ötesi teknolojiler, daha önce haberleşme teknolojilerinin çok yakınsamadığı ve bu nedenle ‘dikey sektörler’ olarak adlandırılan endüstrileri adeta yeniden şekillendirecek. 5G ağlarının özellikle sanayide, sağlık hizmetlerinde, uzaktan anlık müdahale ile medya ve sosyal aktivitelerin sanallaştırılmasında etkin olacağını biliyoruz. Yani sanal gerçeklik olarak ifade edilen teknolojiler hayatımızı kökten değiştirecek” değerlendirmesinde bulundu.

“5G’ye giden yolda gece gündüz çalıştık”

Türkiye’nin koyduğu uzun vadeli planlar için teknolojik gelişmelerin son derece önemli olduğunun altını çizen Karaismailoğlu, “2023, 2053, 2071 hedeflerimize ulaşmak için yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli ürünler üretmeliyiz. Firmalarımızın bir araya gelmesiyle kamu-özel sektör iş birliğinin güzel bir örneğini sergiledik. Pandeminin tüm olumsuz şartlarına rağmen ülkemizin hedefleri için 5G’ye giden yolda gece gündüz çalıştık” diye konuştu.

Yerli ve milli 5G projesinde demoları yapılacak ürünlerin ticari birer ürün haline gelmesinin ülke için önemli bir ekosistem oluşumuna katkı sağlayacağını kaydeden Karaismailoğlu, "Aynı zamanda ithal ikamesi etkisi ve ihracat gelirleri ile de ekonomimize önemli katkılar sağlayacaktır" dedi.

“Yabancı menşeili yazılımlar kullanmak siber güvenliğimiz için her zaman risk unsurudur”

Haberleşmede yerli ve milli olmanın önemine değinen Bakan Karaismailoğlu, “Elektronik haberleşme şebekelerimizde yerli ve milli donanım ve yazılımların kullanılması, sadece cari açığın azaltılması değil, aynı zamanda günümüzde ülkelerin savunma ve güvenlik politikaları açısından da önemlidir. Bilişim sektörünün ülkemizin ekonomik ve sosyal refahına olan katkısı çok büyüktür. Siber saldırıların ya da casusluk faaliyetlerinin büyük bölümü, yazılımlardaki açıklardan ya da bilerek bırakılan arka kapılardan yapılıyor. Yabancı menşeili yazılımlar kullanmak siber güvenliğimiz için her zaman risk unsurudur. Biz, siber güvenliği milli güvenliğimizin bir parçası olarak görüyoruz. Milli güvenlikle ilgili her alanda olduğu gibi ulusal siber güvenliğimizin sağlanmasında da yerli ve milli ürün, kaynak ve yöntemlerin geliştirilmesi ve kullanılması bu açıdan çok önemli” ifadelerini kullandı.

“1-1,5 yıl içinde ürünlerimizi ticari hale getirmemiz gerekiyor”

Geliştirilen projelerin ve ürünlerin biran önce kullanıma sunulması gerektiğini söyleyen Bakan Karaismailoğlu, “Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi üyesi 14 firmamızın ve 3 mobil işletmecimizin katılımıyla başlatılan ve TÜBİTAK tarafından da desteklenen ‘Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi Projesi’ kapsamında 5G altyapıları için kritik önemdeki çekirdek şebeke, baz istasyonu, 5G’ye özel yönetim, servis ve operasyonel yazılım ürünlerinin yerli ve milli gayret ve alın teri ile geliştirilmesi sürecinde önemli bir eşiği geride bıraktık. Bundan sonraki süreçte de bu ürünlerin geliştirilmesi ve hem iç piyasamızda hem de dış piyasalarda kullanılması için önümüzdeki süreyi de en verimli biçimde kullanmalıyız. Sektörümüzde rekabetin bu kadar yoğun olduğu bir ortamda zaman odaklı bir başarıyı hedeflememiz, önümüzdeki azami 1-1,5 yıl içinde ürünlerimizi ticari hale getirmemiz gerekiyor” dedi.

Ömer Faruk Karataş - Mevlüt İşli
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Vali Elban, İzmir Ekonomi’de projeleri dinleyip gençlerle sohbet etti İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, İzmir Ekonomi Üniversitesini (İEÜ) ziyaret ederek kampüste incelemelerde bulundu. İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu ve İEÜ Mütevelli Heyet Başkanı Mahmut Özgener ile Rektör Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu, Vali Elban’a Güzelbahçe’de inşa edilecek yeni kampüs projesi başta olmak üzere üniversitede yapılan son çalışmalar hakkında detaylı bilgiler verdi. ‘Tesla Laboratuvarını’ gezerek uzay, genetik ve makine gibi farklı alanlarda yapılan çalışmaları detaylıca inceleyen Vali Elban, akademisyenler ve öğrencilerle sohbet etti. Vali Elban’a üniversiteyle ilgili bilgilerin aktarıldığı sunumda İZTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İEÜ Mütevelli Heyet Üyesi Cemal Elmasoğlu, İEÜ Rektör Yardımcıları Prof. Çiğdem Kentmen Çin, Prof. Dr. Levent Eren ve Prof. Dr. Aslı Ceylan Öner, İEÜ Genel Sekreter Yardımcısı Volkan Koç ve İZTO Genel Koordinatörü Pınar Karayılanoğlu da yer aldı. Gençlerimizin daima yanındayız İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, Türkiye’nin hızlı gelişimini sürdürerek yoluna güçlü bir şekilde devam etmesi için gençlere önemli görevler düştüğünü belirtti. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gençlerin yanında yer almaya, onları desteklemeye devam edeceklerini ifade eden Vali Elban, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde yürütülen projelerin de yakından takipçisi olacaklarını vurguladı. Vali Elban, bilimsel anlamda İzmir’den tüm Türkiye’ye örnek olacak yeni çalışmaların hayata geçeceğine yürekten inandığını belirterek, öğrencilere ve öğretim üyelerine başarılar diledi. 23 yıllık gurur Vali Elban’ı İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde ağırlamaktan dolayı duydukları memnuniyeti ifade eden İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu ve İEÜ Mütevelli Heyet Başkanı Mahmut Özgener, “14 Nisan 2001 tarihinde eğitim vermeye başlayan üniversitemiz, kısa bir süre önce 23’üncü yaşını kutlamanın gururunu yaşadı. Ege’nin ilk vakıf üniversitesi olarak başladığımız 23 yıllık bu yolculuğa; çok sayıda başarıyı, sevinci ve yeniliği sığdırdık. Ülkemizin önde gelen, en çok tercih edilen üniversiteleri arasına adımızı yazdırdık. Başta Valiliğimiz olmak üzere kentimizdeki tüm paydaşlarımızla üniversitemizin başarısını daha da ileri noktalara taşımayı hedefliyoruz” dedi. Birçok projemizi aktardık İEÜ Rektörü Prof. Dr. Abacıoğlu, ziyareti dolayısıyla Vali Elban’a teşekkür ederek, “Sayın Valimize, Güzelbahçe’de inşa edeceğimiz yeni kampüs projemizin yanı sıra Beyaz Köşk Anaokulu, Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, sağlıklı kampüs, öğrenci değişimleri, ulusal ve uluslararası alandaki birçok çalışmamız hakkında detaylıca bilgilendirmede bulunduk. Gelecek hedeflerimizi aktardık. Kendisinin çok değerli görüş ve önerilerinden istifade ettik. Valimiz; gençlerimize ve şehrimize katkı sağlayacak her projede, elinden gelen tüm desteği sağlayacağını ifade etti. Kendisine, üniversitemiz adına bir kez daha teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
İstanbul Türkiye en fazla döner ve köfte seviyor Garanti Ödeme Sistemleri (GÖSAŞ), 2023’te Garanti BBVA kartları ile Garanti BBVA POS’larından yapılan harcamaların özetiyle ilgili araştırma gerçekleştirdi. Yeme alışkanlıklarının öne çıktığı araştırmanın sonuçlarına göre, yeme-içme sektöründe en fazla kredi kartı harcaması döner ve köfte restoranlarında yapıldı. Türkiye’nin 2023’te yemek tercihlerini ortaya çıkaran GÖSAŞ araştırmasına göre, yıl boyunca kredi kartlarıyla en fazla döner ve köfte restoranlarında harcama yapılırken; sıralamayı kebap, pide, burger restoranları takip etti. Tekirdağ’ın tercihi köfte yerine döner oldu Tekirdağ başta olmak üzere, Çanakkale, İzmir, Antalya, Karaman, Şanlıurfa, Gaziantep, Mardin, Şırnak, Hakkari, Rize, Trabzon, Ordu, Sinop, Ankara gibi şehirlerle Türkiye’nin yedi bölgesinde Garanti BBVA kart kullanıcıları döner restoranlarına rağbet gösterdi. Tekirdağ ve Çanakkale dışında Marmara Bölgesi köfteyi seçerek bu gruptan ayrı konumlandı. Sadece Tunceli kebap yemeği tercih ederken; Bolu, Afyonkarahisar, Zonguldak, Amasya, Uşak, Aydın ve Bayburt pideyi tercih etti. Mersin ise tantunide öne çıkarak yerel yemeğinden vazgeçmedi. Ege ve Karadeniz’de pide ilk tercih oldu Yemek çeşitleri bakımından Türkiye ortalamasının üstünde olan şehirlerdeyse İstanbul, Kocaeli, Antalya burger restoranlarını seçerken, Ege ve Karadeniz illerinde pide restoranları tercih sıralamasında en üst seviyeye yerleşti. İç ve Doğu Anadolu’da döner / kebap sofralarda yerini alırken, Güneydoğu’da lahmacun diğer şehir ve bölgelere göre daha fazla tercih edildi. Eve en fazla sipariş veren Edirne oldu Garanti BBVA kartlarından yapılan işlemlerle eve en fazla oranda sipariş veren Edirne ve İzmir oldu. İstanbul üçüncü sıradan araştırmaya girerken listede Kırklareli, Çanakkale, Tekirdağ, Denizli yüksek oranda eve sipariş veren iller olarak dikkat çekti.
Bursa Uzmanı konuştu: "Tavuk fiyatlarına yüzde 200 zam haberleri asılsız" HasTavuk Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer, tavuk fiyatlarında yıllık artışın yüzde 74,4 olduğunu açıkladı. İhracatın yasaklanmasıyla Türkiye’nin güvenilir ihracatçı olmaktan çıkacağını, bu boşluğun Brezilya gibi ülkeler tarafından doldurulacağını ifade eden Sezer, "Biz üretimi kısmadık, ihtiyacın üzerinde üretim yaptık. Yeteri kadar arzımız var" dedi. Tavuk ihracatının yıl sonuna kadar kısıtlanması ve son günlerde medyada yer alan tavuk fiyatlarının yüzde 200 arttığına dair haberler üzerine, HasTavuk Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer, İHA’ya açıklamalarda bulundu. Fiyat artışından tavuk ihracatına, kümes sorunundan yumurta piyasasına kadar sektör ile ilgili geniş değerlendirmelerde bulunan Sezer, bir yıl içerisinde de yüzde 74,4 zam geldiğinin altını çizdi. Türkiye’deki yıllık tavuk üretimi, iç piyasa ve ihracata giden ürünler hakkında da konuşan Sezer, Türkiye’de tüketilmeyen birçok ürünün yurt dışına gittiğini, ihracatın durdurulmasının bu açıdan da doğru olmayacağının altını çizdi. “Fiyatlara yüzde 200 zam haberi yalan” Türkiye’de her şeyin enflasyon kadar fiyatının yükseldiğini belirten Müjdat Sezer, “Son zamanlarda gündeme gelen beyaz etin neden daha çok yükseldiği, olması gerekenden daha fazla yükseldiği gibi konuşmalar var. 1 Ocak 2023 tarihinde bütün tavuğun fiyatı 36 lira 40 kuruştu. 14 Mart 2024’te tarihindeki fiyatı 70 lira 30 kuruştur. Bunlar bizim marketlere, bayilerimize nakliye dahil teslim ettiğimiz fiyatlardır. Niye bütün tavuk üzerinden gidiyorum. Bunun çıkış noktası bütün tavuktur. Alt kırılım ve lüks ürünlere kadar fiyatlar değişebiliyor. ‘Sene içerisinde yüzde 200 zam yapıldı’ haberleri asılsızdır. Bu rakamlar bizim faturalandırdığımız rakamlar. Kim istiyorsa gelip, her türlü şirketimizde bunu basitçe ispat edebiliriz. 36 lira 40 kuruştan 70 lira 30 kuruşa gelmesinin manası da şu; 15 aylık yüzde 93, bu da yıllık yüzde 74,4 fiyat artışı demektir. Nerede yüzde 200 fiyat artışı? Bu haberler doğru değil, yalan” diye konuştu. “Kırmızı et alımlarında düşüş yaşandı” “Neden fiyatlar yükseliyor kısmına gelecek olursak, insanların alım gücünde bir azalma oldu. Enflasyonun yüksek olmasından kaynaklanan bir şey” diyerek sözlerini sürdüren Sezer, “Bunun dışında Türkiye’ye özel bir durum var. Dünyanın her yerinde kırmızı et bu kadar pahalı değil. Kırmızı et alımında düşüşler yaşandı. İnsanlar da hayvansal protein ihtiyacını karşılamak için ya balık ya da tavuk yiyecekler. Kırmızı et fiyatlarıyla karşılaştırdığınız da tavuk fiyatları uygun kaldı ve talep arttı. Biz hiçbir zaman talep arttı diye fiyat artışı yapmadık. Kırmızı etin 600-800 lira olan bir yerde, bizim teslim fiyatımızın 70 lira olan tavuğun market üstüne fiyat koyuyor. Her marketin fiyatları farklı, biz ona karışamıyoruz. Diyelim ki markette bütün tavuk kilosu 80-90 lira oldu, bu bile alım gücü açısından tercih edilen bir ürün haline geldi” ifadelerini kullandı. “Biz üretimi kısmadık, ihtiyacın üstünde ürettik” Türkiye’nin 2020 yılında 2 milyon 136 bin 263 ton tavuk eti ürettiğinin altını çizen Sezer, “2021 yılında artarak, 2 milyon 245 ton oldu. 2022’de 2 milyon 400 tona ulaştı. Buraya kadar istikrarlı bir üretim artışımız var. Sektör, olması gereken şekilde insanların talebini sağlamak için gerekli artışını yapmış. Sonra bakıyoruz, 2023 yılında 2 milyon 328 tona düşmüşüz. 100 bin ton düşüş var. Bu da alım gücünün düşmesinden kaynaklanıyor. 2022 yılında üretim fazlaca artınca, sektör o yıl zarar ediyor. Zarar edince, ürettiğiniz malı biraz az üretirsiniz. Ekonomik bir karardır. Gelelim en son duruma, 2023’ün ilk 2 ayında 367 bin 460 ton beyaz et üreten sektör, 2024’ün ilk 2 ayında 404 bin 744 ton üretim yapmış. Biz üretimi kısmamışız. İhtiyacın daha da üstünde üretmişiz. Burada sektörün doğru kararlar aldığı ve tüketiciyi düşünerek işler yaptığını ispat edebiliyoruz” şeklinde konuştu. “Yeteri kadar arzımız var” Ürünlere ulaşımla ilgili aksaklıkların yaşandığına dair çıkan söylentileri de yalanlayan Müjdat Sezer, “Ürünlere ulaşım ile ilgili en ufak bir sıkıntı yok. Kırmızı et için kuyruklarda insanlar bekliyor. Siz nereye giderseniz gidin, parasını verirsiniz, beyaz etinizi alır, filenize koyar ve evinize gidersiniz. Ben hiçbir zaman beyaz et konusunda şunu bulamıyorum diyen bir tane tüketici duymadım, görmedim. Yeteri kadar arzımız var” dedi. “İç piyasaya daha fazla ürün verilmiş” İhracat konusunun da medyada biraz şişirildiğini dile getiren Sezer, “Olması gerekenin üstünde fiyatlar söylendi. Onların gerçek olmadığını söyledim. Buna bağlı olarak ihracat kapatılır, ya da azaltırsak ne olacağını anlatayım. 2022 yılında Türkiye’nin beyaz et ihracatı 620 bin ton, 2023 yılında 505 bin ton olarak gerçekleşiyor. Zaten düşmüş, yani iç piyasaya daha fazla ürün verilmiş. 2024 şubat ayında 38 bin 793 bin ton, mart ayında da 41 bin 552 ton ihracat yapılmış. İhracata çok gitti de iç piyasada mağduriyet var gibi bir şey de söz konusu değil. Bizim yaklaşık ihracat oranımız son 2 ayda yüzde 20’lere düşmüş. Eskiden yüzde 30 olan oran, iç piyasaya daha fazla mal verdiği için ihracat düşmüş” ifadelerini kullandı. “İhracatı yasaklamak doğru değil” Türkiye’de tüketilmeyen tavuk ürünlerinin ihracatının yapıldığını hatırlatan Sezer, “İç piyasada satılamayan tavuk ayağı, tavuk konservesi, kanat ucu, tavuk derisi, yumurtacı tavuğun kesildikten sonra kalan özellikle Afrika’ya giden ürünleri içine alan bir paket daha var. İç piyasada ne yaparsanız yapın, satamayacağınız ürünlerin miktarı bizim ihracatımızın yarısıdır. İhracat yasaklanınca bunlar, atık ürün işlemeye gidecek. Orada büyük bir ekonomik kayıp olacak. Biz 1-2 lira daha iç pazara sattığımız ürünü daha pahalıya mal edeceğiz, bu da tüketici fiyatlarına aks edecek. Türkiye’de göğüs ürünü pahalı ve halkımız pek sevmediği için daha çok yurt dışına gidiyor. Bunun fiyatı daha da pahalı. Dışarıda da göğüs ürünlerine talep daha fazla. İçeride kullanılan ürünle, dışarıda tüketilen ürün farklı oluyor. Bunu da durdurursanız, yine sıkıntı olacak. İhracatta ikincisi durum da finansman. Peşin parayı alırız, malı göndeririz. İhracat durursa, az da olsa finansmanda da sıkıntı çıkacaktır. İhracat yasaklanması doğru bir mantık değil, yasaklanırsa içeriye girecek ürün aylık 20 bin ton, zaten bizim dişimizin kavuğuna bile girmez. Fiyatları da çok etkilemez. Etkilese de bu kadar gürültü çıkartılacak bir konu da değil. Ama ihracatı yasaklarsanız, Türkiye güvenilir ihracatçı olmaktan çıkar. Bir sürü ticari anlaşma yapanlar var. Bugün var, yarın yok. Karşınızda sizin keyfinizle hareket edecek bir müşteri tarzı yok. Brezilya gelir, sizin açığınızı kapatır. Türkiye’ye döviz lazım diyoruz. Karınca kararınca ona da bir desteğimiz var” diye konuştu. “Canlı hayvan üretimi diğer üretimlere benzemez” Yumurta konusuna da değinen Sezer, “Bir dönem aynı gürültü yumurta için de çıkarıldı. Canlı hayvandan üretilen ürünlerden söz ediyoruz. Canlı hayvan üretimi, tekstil, otomotiv üretimine benzemez. Hayvan canlı olduğu için yer, içer, yumurtlar. Arkadan eti gelir. Makine değil, dokuma tezgahı değil bu. Düğmeye basalım, kapansın. Yumurtlama, yem yeme, büyüme deme şansı yok. Arz-talep dengesini biraz kurcaladığınızda fiyatlar düşer. Bu tersi için de geçerlidir. Olmazsa da fiyatlar yükselir. Canlı hayvan üretimi, diğer üretimlere benzemez. Uzun vadeli planlamalar yapmak lazım” dedi. “Dünyada beyaz et tüketimi fiyata bakmadan artıyor” Sektör olarak ne yaptıklarını bildiklerini ve dünyayı takip ettiklerini anlatan Sezer, sözlerine şöyle devam etti; “Bundan sonra ne yapmalıyız? Buradan bütün yetkililere sesleneyim. Biz sektör olarak işimizi bilen bir sektörüz. Dünyayı da takip ediyoruz. Beyaz et dünyada şöyle; eskiden dünyada en çok domuz yenirdi. Sonra sığır oldu. Beyaz et tüketimi dünyada da ucuzluğuna pahalılığına bakmadan artıyor. 2030 yıllarında beklenen insan başına beyaz et tüketimi dünyada 50 kilogram ön görülüyor. Bunun sebepleri şu; tartışmasız beyaz et daha sağlıklı. Daha kolay bulunabiliyor. Daha çabuk üretim arttırılıp, azaltılabiliyor. Bir diğer konu da karbon salınımı diye bir şey var. Günün birinde dünya kirlendi. Bizim çocuklar, torunlar ne yapacak. Onları da düşünerek bir şeyler yapmamız gerekiyor. Karbon salınımı en az et ve yumurta tavuğunda meydana geliyor. Sığırla karşılaştırdığınızda, sığır üretimde 4 misli diyebiliriz. Süt ineği ile karşılaştırdığınızda 3 katı fark var. Büyük bir oran bu. Siz karbon salınımını yabana atamazsınız. İkincisi su sorunudur. İklim değişimi diyoruz, dolayısıyla suyu az tüketerek üretim yapmamız lazım. Sığır etini üretmek için 20 litre, tavuk etini üretmek için ise 2 litre suya ihtiyacınız var. Türkiye olarak şimdiden tedbirleri almazsak vay halimize” “Kümes açığı kapatılmalı” Müjdat Sezer sözlerini şöyle tamamladı; “Tüketim artacak, avantajları var diyoruz. Bizim üretmemiz lazım. Sektör güçlü, kaliteli, bilgili. Fabrikaları var, açık kapasiteleri var. İşçi de biraz zorlanıyoruz ama bir şekilde bulunacak. Gel gelelim kümes yok. Şimdiden biz kümes açığını kapatmamız için makro planlamalar yaparak kararlar vermeliyiz. Avrupa fonları bu tarafa daha çok aktarılabilir. Kümes yatırımı çok büyük. Firmaların tek başına bunu yapması mümkün değil. 1 lira o iş için lazımsa, kümes için 3 lira lazım. Oraya da devletin bir şeyler düşünmesi lazım. Uygun kredilerle desteklenebilir. Bu gün bu tedbirleri almazsak, kırmızı et için ne konuşuyorsak, yarın beyaz et için onları konuşacağız. Şimdiden bildiğim kadarıyla ikaz etmiş olayım”