POLİTİKA - 21 Şubat 2017 Salı 14:35

Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş: 'Bu tamamen...'

A
A
A
Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş: 'Bu tamamen...'

Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Avrupa’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) mensuplarına karşı yapılan baskılarına değinerek, “Bu tamamen, siyasi bir amaçla yapılıyor' dedi.

Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Avrupa’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) mensuplarına karşı yapılan baskılarına değinerek, “Bu tamamen, siyasi bir amaçla yapılıyor. Şu anda Avrupa’da, özellikle Almanya başta olmak üzere faşizmin ayak seslerini duyuyoruz. İslam, göçmen karşıtlığıyla, yabancı düşmanlığıyla birlikte bunları siyasi argüman olarak kullanan son derece katı bir milliyetçi tavrının Avrupa’yı baştan sona kasıp kavurmaya başladığı ortadadır” dedi. 

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 4 gün sürecek olan “2. İlçe Müftüleri Kongresi” Afyonkarahisar’da başladı. Termal bir otelde gerçekleştirilen toplantıya Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Afyonkarahisar Valisi Aziz Yıldırım, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban ve çok sayıda ilçe müftüsü katıldı. 

Gerçekleştirilen toplantının açılışında konuşan Kurtulmuş, dünyada yaşanan gelişmelere değinerek, dünyanın büyük bir alt üst oluşun ve yeni oluşların içerisinde olduğunu kaydetti. Dünyanın bir tarafta olağanüstü yüksek zenginliklerin diğer tarafta ise olağanüstü derin yoksullukların içerisinde adeta bir türbülanstan geçtiğini dile getiren Prof. Dr. Kurtulmuş, “Esas itibarıyla bu oluşlar ve alt üst oluşlar noktasında çok geniş İslam coğrafyası, içinde yaşadığımız bu dönemin muhatabıdır ve sadece ekonomik ve siyasi olarak değil, aynı zamanda zihinsel olarak, algı olarak da İslam adının ortada olduğu ve Müslüman coğrafyasını hedef alan bir çözülmenin yaşandığı sürecin içerisinden geçiyoruz.

BU, esas itibarıyla birtakım dışsal faktörlerden kaynaklandığı gibi; sömürüler, işgaller, haksızlıklar, emperyalizm gibi, esas itibarıyla büyük oranda da İslam ümmetinin kendi içerisinden kaynaklanan sebeplerden dolayıdır. Dolayısıyla özellikle Türkiye’de ve Türkiye’ye bağlı olarak yakın coğrafyamızda başta olmak üzere İslami düşüncenin, yaşantının yeniden inşa edilmesiyle memur olan buradaki topluluk, bu gidişatı değiştirmek ve kendi içimizden kaynaklanan sebepleri yeninden değerlendirerek bunları olumluya çevirmek mecburiyetindeyiz.”

“İmamlarımız, namaz kıldırma memuru değildir, siz müftüler de fetva memurları değilsiniz”

Konuşmasında dün görevlilerine seslenen Kurtulmuş, İslam dünyasının, İslami hayat ve düşünce olarak yeniden ihya ve inşasıyla birinci derecede görevli olduklarını anımsatarak, bu konuda kendilerine büyük bir vazife düştüğünü kaydetti. Diyanet camiasının, yaklaşık 90 bin camisi olan, DİTİB, Diyanet Vakfı ve diğer kuruluşlarıyla 150 bin kişilik ordunun mensupları olduğunu Kaydeden Kurtulmuş şunları söyledi:

“Ben siyaseten, sizler bu işin içerisinde olan gönüllüler olarak, bu işin mücadelesini yapan insanlar olarak tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız ve çok ağır bir vebalin altındayız. Hiçbir yerdeki kamu hizmetlerindeki eksiklikler, yanlışlıklar hiçbir şekilde tolere edilmez ama özellikle İslam dünyasının düşünce olarak, İslami hayat ve düşünce olarak yeniden ihya ve inşasıyla birinci derecede görevli olan bu kadronun, gerçekten işimizi eksiksiz yapmamız, hiçbir boşluk bırakmadan bu milletin, bu ümmetin ve bizden bir şeyler

bekleyen mazlum milletlerin derdine derman olacak şekilde bütün vaktimizi bu işe vakfetmemiz gerekiyor. Onun için, içinde bulunduğumuz şartları iyi değerlendirmek, bu şartları iyi okuyarak sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor. İmamlarımız, namaz kıldırma memuru değildir, siz müftüler de fetva memurları değilsiniz. Ne müftülüklerimiz ne camilerimiz bizim çalışma alanlarımız, iş yerlerimiz değildir. Bizler her birimiz dinin adamı, kendi hayatını dine adamış insanlar olmak mecburiyetindeyiz. Bizim iş yerimiz falan yok. Bizim mes'uliyetimiz olan devlet memurluğunu icra ettiğimiz bir makamımız yok.

Bizim sorumlu olduğumuz alan bütün yer küredir. Dolayısıyla hiçbir şekilde camilerimizi ve müftülüklerimizi iş yerlerimiz olarak, bürokratik işlerimizle meşgul olduğumuz mekanlar olarak görmeyeceğiz. Eğer böyle görürsek kendimizi dört duvar arasındaki bir mekana hapsetmiş, İslami hayatın ve düşüncenin yeniden ihyası ve inşasıyla ilgili çalışmalarımızı ihmal etmiş oluruz.”

“FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi büyük resmin parçalarından sadece birisi”

Türkiye’nin içince bulunduğu coğrafyada yer alan sorunlara değinen Kurtulmuş, Ortadoğu’nun bir asır evvel oynanan oyunun ikinci perdesini seyrettiğini ifade etti. Sykes-Picot’yu bir asır evvel uygulayanların şimdi ikinci Sykes-Picot’yu uyguladığını anımsatan Kurtulmuş, “Büyük resmi göremediğimiz takdirde, milletimize anlatacak hiçbir sözümüzün de olmadığını ifade etmek isterim.

Büyük resim, tek başına olayların anlaşılmasından ibaret olamaz. Özellikle irfanın, hikmetin, ihsanın ve marufun topluma yayılmasının aracısı olan sizlerin mutlaka ve mutlaka büyük resmi iyi okumanız lazım. FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi büyük resmin parçalarından sadece birisi. Bu hain darbe girişiminin, Anadolu topraklarının tarih boyunca gördüğü en büyük ihanet hareketi olduğu kavranmalı ve böyle anlatılmalıdır.

PKK terör örgütü Cizre, Silopi, Hakkari’de çukurlar kazarak ve o çukurlara bombalar koymasının ne anlama geldiğinin iyi anlaşılması gerekiyor. Bu eylemler dahi puzzelın bir parçası olduğunun bilinmesi gerekiyor.

Aynı şekilde Türkiye sınırları dışında, İslam’ın muazzez, mukaddes adını kullanarak İslam’ı bir terör haline indirgemeye çalışan DEAŞ’ın niçin kurulduğunu, niçin kurdurulduğunu, ellerine silahların kimler tarafından hangi amaçla verildiğini çok iyi anlayacağız ama bileceği ki DEAŞ da bu puzzel’ın sadece bir parçasıdır” şeklinde konuştu.

“Bizim sorumluluğumuz tam da burada başlıyor”

Türkiye’nin önünü kesmek isteyenlerin, hoca kılıklı bir eşkıyayı öne çıkarıp 40 sene beslediğini vurgulayan Kurtulmuş, “Avrupa’da, batı dünyasında, hatta İslam coğrafyasında İslamofobi’nin nasıl teşvik edildiğini, niçin geliştirildiğini anlayacağız, onu da büyük resmin bir parçası olarak göreceğiz.

Büyük resim çok açıktır. Büyük resim bir asır evvel, coğrafyası bölünmüş olan İslam ümmetinin, özellikle bu coğrafyanın insanlarının, şimdi gönülleri ve zihinleri bölünerek, mezhep ve meşrep üzerinden, etnik yapı üzerinden, lime lime edilerek parçalanması, bir daha ayağa kalkmayacak şekilde tarih sahnesi dışına itilmesidir. Bizim sorumluluğumuz tam da burada başlıyor. Bu büyük planı bozabilecek tek ülke Türkiye’dir, Türkiye’nin irfanı, vicdanıdır.

Zaten onun için Türkiye’nin başına bu kadar şey bela ediliyor. Onun için Türkiye’nin ayaklarına pranga vurmaya çalışıyorlar. Onun için Türkiye’nin önünü kesmeye çalışıyorlar. Zaten onun için hoca kılıklı bir eşkıyayı öne çıkarıp 40 sene besliyorlar ve bu milleti sokacak en tehlikeli, zehirli yılan haline getiriyorlar. Onlardaki akılsa bizdeki de akıldır. Ayrıca bizde feraset, hikmet ve irfan var” dedi.

“O cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ediyorlar”

Konuşmasında, televizyonlara yayınlanan ve aile hayatını ortadan kaldırmaya yönelik olan programlara da değinen Kurtulmuş, bu tür programlara RTÜK tarafından bir sürü cezalar verildiğini, ancak bu programların çok para kazandıkları için cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ettiklerini aktardı. Kurtulmuş, “Aileyi ortadan kaldıracak yıkım programlarının maalesef televizyonlarda da gösterildiğini biliyoruz. Bunlar, Türk örfüne, bizim milletimizin dinine, yaşantısına uymayan hususlar. Ama maalesef haiyane bir şekilde, açık söylüyorum, aileyi tahrip edecek şekilde bu programlar, evlilik programları, televizyonlarda gösteriliyor.

RTÜK bir sürü cezalar veriyor. O kadar çok para kazanıyorlar ki, o cezalara rağmen yine aynı melaneti işlemeye devam ediyorlar. Bu ve benzeri programlar bir taraftan, diğer taraftan insanı dinden, diyanetten, Allah’a bağlı olmaktan, kendi geleneklerinden ayıracak bir sürü mesele var. Bütün bunların karşısında Türkiye’de aile hayatının ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı açıktır. Bunun için Diyanet İşleri Teşkilatı mensuplarının aileyi yeniden güçlendirecek çalışmalar için mutlaka çok ciddi şekilde hareket etmesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

“DİTİB’den, Diyanet İşleri Teşkilatından korkmayın”

Avrupa’da DİTİB mensuplarına karşı yapılan baskılarla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Kurtulmuş, olayın artında yatan gerçeğin ise Avrupa’nın şu an içinde bulunduğu siyasi şartlar olduğunu ifade etti. Kurtulmuş “Fergana Vadisinden itibaren gelip, yüzlerce sene Anadolu topraklarında yaşanan bu nezih geleneğin günümüz dünyasında batı toplumlarında da yaşamasını çalışan DİTİB ve Diyanet mensuplarının birtakım baskılar altında bulunması asla kabul edilemez.

Bu tamamen, siyasi bir amaçla yapılıyor. Şu anda Avrupa’da, özellikle Almanya başta olmak üzere faşizmin ayak seslerini duyuyoruz. İslam, göçmen karşıtlığıyla, yabancı düşmanlığıyla birlikte bunları siyasi argüman olarak kullanan son derece katı bir milliyetçi tavrının Avrupa’yı baştan sona kasıp kavurmaya başladığı ortadadır. Biz Alman ve Avrupa’daki dostlarımıza tavsiyede bulunuruz. Oradaki DİTİB’in, Diyanet Teşkilatının varlığından sizlerde yararlanın. Orada Diyanet Teşkilatının varlığı barışa, birlikte yaşamaya katkı sağlar. Dolayısıyla DİTİB’den, Diyanet İşleri Teşkilatından korkmayın” şeklinde konuştu.

16 Nisan’da yapılacak referandum konusuna da değinen Kurtulmuş, Türkiye’nin, bu zorluklar içerisinde, güçlükler içerisinde büyük Türkiye, güçlü Türkiye, yeni Türkiye olma istikametinde yoluna devam ettiğini anımsatarak, referandumda da sözünde kararında milletin olduğunu söyledi.
Konuşmaların ardından toplantının ilk oturumu sona erdi. 

 Gökten Ceylan - Hayati Kanat 
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Meyve düşmanı bir çift ’fındık kurdu’ 200 meyveye zarar veriyor 10 gün içerisinde tamamlamaları gerektiğini söyledi. Türkiye ve Samsun’un en önemli ihracat kalemlerinden olan fındıkta kahverengi kokarcanın ardından fındık kurdu için uyarı geldi. Mücadelesi yapılmadığı takdirde önemli oranda verim kaybına neden olan fındık kurdu zararlısı ile ilgili açıklamalarda bulunan İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, gerekli tedbirlerin en kısa sürede alınması gerektiğini ifade etti. “Bir çift fındık kurdu 200 meyveye zarar veriyor” Ekonomik anlamda üretimi yapılan fındığın ana zararlısı olan fındık kurdunun beslenme ve yumurta bırakmak yoluyla meyvelerde zarar yaptığına dikkat çeken Sağlam, “Fındık kurdu erginleri, öncelikle yeni oluşmakta olan meyvelerde zarar yapar daha sonraları fındığın meyve kabuğunu hortumunun ucundaki ağız parçalarıyla kemirerek deler ve kabuk içindeki yumuşak etli kısımla beslenir. Zarar gören meyveler normal büyüklüğe erişinceye kadar kabuk içindeki etli kısmı ve kabuk kısmı sarı renk alır. Bu zarar şekline halk arasında sarı karamuk denir. Meyve normal iriliğe ulaştıktan sonra zarara uğrarsa meyve içi kararır ve bu zarara da kara karamuk denir. Bir çift fındık kurdu ergini (dişi ve erkek); beslenme ve yumurta koyma yoluyla yaklaşık 200 meyveye zarar verebilir. Meyve içerisinde beslenen larvalar meyve içini tamamen yedikten sonra bir delik açarak dışarı çıkar. Bu şekilde beslendiği fındık meyvelerinin pazar değeri kalmaz ”dedi. “Fındık kurdu ve kokarca görülen bahçelerde her ikisiyle de mücadele yapılır” Samsun’da üreticilerin en önemli gelir kaynaklarından biri olan fındığın ana zararlısı olan fındık kurdu zararlısı ile duyurulan zaman aralığında ve tekniğine uygun mücadele yapılmasının verim kaybını önlemek bakımından çok önemli olduğunu belirten Sağlam, “Fındık kurdu mücadelesinde bitki köklerine zarar vermeden bahçe toprağının çapalanması böcek yoğunluğunu azaltmada etkili olmaktadır. Kimyasal mücadele; ergin fındık kurdu zararlısının ekonomik zarar yapmaya başladığı dönemde, bahçedeki hâkim çeşitlerin yarıdan fazlası mercimek iriliğine yaklaşınca (3-4 mm) yapılmalıdır. Fındık kurdu mücadelesine karar vermek için, 2-3 günde bir güneş doğmadan sabahın erken saatlerinde çarşaf yöntemi ile fındık kurdu sayımı yapılmalıdır. 10 ocakta iki ve daha fazla fındık kurdu ergini bulunursa ilaçlama yapılmalıdır. Fındık kurdu ilaçlaması yapılan bahçelerde fındık kokarcasına rastlanırsa ayrı bir ilaçlama yapmaya gerek yoktur. Sayımlarda 10 ocakta ortalama bir ergin fındık kokarcası bulunursa her iki zararlıya karşı etkili etken maddeli ilaçlarla mücadele yapılır. Ayrıca fındık kurdu popülasyonunun yüksek olduğu yerlerde tekrar sayım yapılarak zararını engellemek için mayıs sonu, haziran başında ikinci bir ilaçlama yapılabilir. Fındık kurdu ve kahverengi kokarca görülen fındık bahçelerinde her ikisine de ruhsatlı BKÜ ile ilaçlama yapılarak kontrol sağlanabilir” diye konuştu. “Mücadele zamanı geldi, 1 hafta-10 gün içinde mücadele tamamlanmalı” Fındık kurdu ile mücadele zamanının geldiğine değinen Sağlam, “İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğümüzce fındık alanlarında yapılan sürvey ve fenolojik gözlemlere göre sahil ve orta kuşakta erkenci çeşitlerin hakim olduğu bahçelerde 6 Mayıs, yüksek kuşakta ise 15 Mayıs tarihi itibariyle mücadele zamanının geldiği belirlenmiştir. Fındık üreticilerimizin bahçelerindeki hâkim çeşitlerin yüzde 50’sinin mercimek büyüklüğüne ulaştığı dönemde teknik tavsiyelere uygun olarak mücadeleye başlamaları, gerekli koruyucu tedbirleri almaları ve ilaç uygulamalarını en kısa sürede tamamlamaları (1 hafta-10 gün) gerekmektedir. Kimyasal mücadelede kullanılacak bitki koruma ürünleri yetkili bayilerden alınmalı, reçete yazma yetkisine sahip olan kişiler tarafından reçetelendirilmeli, uygulama yetkisine sahip olan kişiler tarafından uygulanmalıdır” şeklinde konuştu. Diğer geçim kaynaklarından biri olan arıcılıkta arı faaliyetlerinin bitki çeşitliliğinin sürdürülebilirliği bakımından da çok önemli işleve sahip olduğunu belirten Sağlam, fındık kurdu ilaçlamaları esnasında arıların su içtiği kaynaklara hiçbir şekilde ilaç bulaştırılmaması gerektiğini, tarım ilaçları uygulamalarının akşam üzeri veya sabahın erken saatlerinde arıların uçuş yapmadıkları zamanda yapılması gerektiğini ve öncelikle arılara zarar vermeyen bitki koruma ürünleri tercih edilmesi hususunda üreticilerin özenli davranmalarını, ayrıntılı bilgiye sahip olmak için il/ve ilçe müdürlüklerine başvurmaları gerektiğini sözlerine ekledi.
Hatay Eldiveni takan başkan ve kaymakam kenti temizlemek için sahaya indi Hatay’ın İskenderun ilçesinde başlatılan temizlik kampanyası çerçevesinde kentin sokaklarındaki izmaritler başta olmak üzere çöpler, Kaymakam Murat Sefa Demiryürek ve Belediye Başkanı Mehmet Dönmez’ın katılımı ile toplandı. İskenderun Kaymakamlığı ve İskenderun Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Çevremizi Temiz Tutalım, İskenderun’umuza Sahip Çıkalım” kampanyası çevresinde kentte temizlik seferberliği başlatıldı. Kampanyaya İskenderun Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez, ilçe protokolü, vatandaşlar ve öğrenciler katıldı. Kentin sokaklarında Kaymakam Demiryürek, Başkan Dönmez ve vatandaşlar tek tek izmarit topladı. Temizliğin en başta kirletmemekten geçtiğini dile getiren Kaymakam Demiryürek, “Caddelerimizin, sokaklarımızın temiz kalması, sadece temizlik işçilerinin görevi değil. Hepimizin görevi, tüm vatandaşların görevi ve tüm İskenderunluların görevi. Bunun en iyi yolu kirletmemekten geçiyor. Deprem süreci hepimizi çok zorladı. Hepimizi çok zorlayan bir süreç ama normalleşme yolunda bu tür duyarlılıkları hepimizin paylaşması, kurumsal olarak tavrımızı ortaya koymamız ve bu amaçla mücadele etmemiz gerekiyor. Sayın belediye başkanımızla, ekipleriyle, bütün kurumlarımızla ve en önemlisi bu kenti gelecekte teslim edeceğimiz, emanet bırakacağımız çocuklarımızla bu duyarlılığı tüm İskenderunlu, tüm çevreyle paylaşmak adına bugün beyaz eldivenlerimizle sokaktayız” ifadelerini kullandı. Başkan Dönmez ise, belediye olarak temizlik çalışmalarını aralıksız yürüttüklerini belirterek, “Deprem yaşadık, acılar yaşadık. Bu acılarla beraber insanların bazı şeyleri kanıksadığını gördük; etrafın dağınık olmasını, etrafının kirli olmasını. Bu kanıksamanın önüne geçebilmek için biz temizlemeye çalışıyoruz. Var gücümüzle belediye ekiplerimiz, temizlik şirketimiz çalışmalarını devam ettiriyor ama asıl olan kirletmemek, asıl olan insanların şehri temiz tutmasını sağlamak. Bu amaçla bir kampanya başlattık. Kampanyaya hep birlikte destek veriyoruz. Bu kampanya bir defalık olmayacak, en önemlisi bunu birer hafta arayla sürekli hale getireceğiz" şeklinde konuştu. 120 okul, sivil toplum kuruluşları, öğrenciler ve vatandaşlar, temizlik çalışmalarına katkıda bulundular.
Samsun Öğretmen eşini öldüren ve 19 suç kaydı bulunan koca tutuklandı Samsun’da boşanma aşamasındaki İngilizce öğretmeni eşini tabancayla vurarak öldüren ve 19 suç kaydı bulunan şahıs, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olay, İlkadım ilçesi 19 Mayıs Mahallesi’nde gece meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, İlkadım ilçesinde bulunan Belediye Ortaokulu’nda İngilizce öğretmeni olarak görev yapan Saadet Çay (43) ile büfeci eşi Adem Çay (48) boşanma aşamasında oldukları için ayrı yaşamaya başladı. 2 çocuk annesi eşi Saadet Çay’ı kendi kafasına silah dayamış halde görüntülü arayarak ‘intihar edip kendini öldüreceği’ şeklinde mesaj atan Adem Çay, son kez görmek istediğini söyledi. Saadet Çay, yardım etmek için yanına erkek arkadaşı ve 2 çocuğunu da alarak konuşmak için Adem Çay’ın depo olarak kullandığı eve gitti. Saadet Çay ile Adem Çay arasında Atakum ilçesinde bulunan yazlık evin kime kalacağı konusunda tartışma çıktı. Yan odada bulunan Saadet Çay’ın erkek arkadaşı silahın doldur boşalt sesini duyunca kendini evden dışarı atıp bekçilerden yardım istedi. Polis ve bekçiler evin kapısını kırıp içeri girdiklerinde İngilizce Öğretmeni Saadet Çay’ı silahla öldürülmüş olarak buldular. Evde bulunan Adem Çay, Samsun Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri tarafından gözaltına alındı. Kasten yaralama, tehdit, yağma, görevli memura mukavemet gibi suçlardan 19 suç kaydı bulunan Adem Çay, polisteki sorgulamanın ardından çelik yelek giydirilerek geniş güvenlik önlemi altında bugün Samsun Adliyesine sevk edildi. Nöbetçi mahkemeye ifade veren Adem Çay, tutuklanarak Samsun T Tipi Kapalı Cezaevine gönderildi.