GÜNDEM - 19 Ekim 2016 Çarşamba 14:20

Batuhan Yaşar: "Türkiye, oyunun tam da ortasında"

A
A
A
Batuhan Yaşar: "Türkiye, oyunun tam da ortasında"

İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar, Türkiye Gazetesi'ndeki köşesinde "Ortadoğu’da Rusya-İngiltere savaşları mı başladı?", "ABD’nin o 4 ülke ile ilgili planı ne?", "Türkiye niye üzerine basarak mezhep savaşları diyor?", "Yeni Ortadoğu planındaki dikkat çeken Sünni planı ne?", "DEAŞ sopası ise yapılmak istenenler neler?", "Türkiye neden bütün riskleri aldı?", "Türkiye Musul’da hangi yolu izleyecek?" sorularına cevap aradı.

Batuhan Yaşar'ın "Türkiye, oyunun tam da ortasında" başlıklı yazısının tamamı şöyle:
"Gündemimiz Musul.. Türkiye oyunun içinde mi değil mi, tartışmaları büyüdü büyüdü kocaman oldu! “Türkiye, Musul oyununda dışarıda kaldı” diyenler, zil takıp oynayanlar ortalığa döküldü..
Sosyal medyada “Türkiye devre dışı kaldı” üzerine inşa edilen sözler, yorumlar zafer naraları eşliğinde döndürülmeye başlandı.
Peki, Musul operasyonu ile aslında ne yapılmak isteniyor?
Gelin Musul’da neler yaşandığına, Türkiye'nin nerede durduğuna birlikte bakalım. Ama her şeyden önce Türk F-16’larının Musul üzerinde yeni değil 6 aydır uçtuğunu ve DAEŞ’i vurduğunu hatırlatmak isteriz..
Bataklık kandırmacası...
Türkiye, yıllarca Orta Doğu'dan, Irak'tan, Suriye'den uzak tutuldu. Hep de aynı yalanla;
Seni Suriye bataklığına çekmeye çalıyorlar..
Türkiye, Irak bataklığında boğulacak.
Yok şöyle kötü olur, yok böyle bitersin..
Ama ne oldu, Türkiye hep bataklık denilerek uzak tutulduğu bölgelerden vuruldu.
Bataklıklara da sistematik şekilde terör örgütleri yerleştirildi.
Rusya-İngiltere savaşları...
Kimilerine göre, ABD ağırlığını Orta Doğu’dan yavaş yavaş Çin ve Kuzey Kore tehdidine karşı Pasifik’e kaydırıyor. Bunu yaparken de İngiltere-Rusya rekabetini körüklüyor. İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson son dönemde Rusya konusunda neler söylemiş Google’dan bakmanızı öneririz.
ABD gittikten sonra bölgede kim etkili olacak sorusu da masada öylece duruyor.. Irak, Suriye ve Ürdün’ü kim yönetecek? Yemen’de kim etkili olacak..
ABD’nin Orta Doğu’da birbiri ile mücadele eden güçler, ülkeler istediği çok net ortada.
Amerika, Mısır’ı son dönemde kimden geri aldı:
Cevabı hepimiz biliyoruz: “Ruslardan”
Bölge tarihine baktığımızda ta Afganistan’a kadar ABD, Rusya ve İngiltere’nin iktidar mücadelesini görebiliyoruz.
Hatırlayalım, İran’da petrol bulununca, güney ve kuzey olarak ikiye bölünmüştü. Güney İran’ı İngilizler, Kuzey İran’ı da Ruslar kontrol etmişti yıllarca.
Afganistan'da hâlâ Rus-İngiliz sınırı geçerlidir.
Rus-İngiliz rekabeti son günlerde iyice su yüzüne çıktı.
Rus istihbaratı ile ilgili sızıntıların kaynağında bu yüzden İngiliz medyası var..
Ürdün ve BAE, Rusya’ya boşuna tornistan yapmıyor. BAE’nin parasının neredeyse tamamı Londra’daydı.. Paralar artık başka sepetlere kaydırılıyor. BAE, Soçi’de boy gösteriyor.
Libya’da ona keza ciddi bir güç savaşı var. Türkiye şimdilik Libya’yı dışarıdan izliyor.
ABD: “4 ülke birbirini yesin”
Planlar, bölgenin 4 önemli aktörü, Türkiye, Suudi Arabistan, İran ve Mısır üzerinden yürütülüyor.
Darbe ile Mısır’ın sesi soluğu kesildi. Türkiye ile güçlerini birleştirmesi önlendi. Mursi tasfiye edilerek aslında Türkiye güçsüzleştirilmek istendi.
Suudi Arabistan, “11 Eylül’ün sorumlusu Suud” algısı ile boğulmaya çalışılıyor.
Clinton’un “Suud, DAEŞ’i destekliyor” mailleri özellikle sızdırıldı. Geçen ay maaşları zor ödedi. Ekonomik olarak sıkıştırılıyor.
Türkiye’yi 15 Temmuz’la yıkmaya çalıştılar.
Yapılmak istenen açık:
“Bu ülkeler kafalarını kaldırmasınlar.. Güçleri dışarı gitmesin. İçeride birbirlerini yesinler.”
Türkiye niye "mezhep savaşları" dedi...
Yeni Orta Doğu planının başarısı için 3 önemli adım daha var:
1- Sünnileri bölmek..
2- Sünnilerle Şiileri karşı karşıya getirip savaştırmak.
3- Sünniliği küçültüp radikalleştirmek. (DAEŞ bunun için var)
Orta Doğu’da 2012 yılından beri, “zayıf tarafı destekle, önünü aç, güçlü ile karşı karşıya getir ve savaştır” politikası izleniyor.
DAEŞ’i sahada tutarak yapılmak istenenlere bakılınca fotoğraf karesinde pek eksik bir şey kalmıyor:
1- Amaç DAEŞ’i yok etmek değil, DAEŞ’i yönetilebilir durumda hazır kıta olarak bekletmek.
2- DAEŞ’i sahada tutmak. Bu şekilde Şiileri mobilize etmek. DAEŞ sopası ile Şiileri korkutup, yönetmek. (Örnek: İbadi bu kadar gücü arkasına alıp nasıl Musul operasyonuna kalkışacaktı.)
3- Yine DAEŞ'le İran’ın uluslararası sisteme yerleştirilme işlemi.
Şiiler güçlendirilerek güya DAEŞ’le savaştırılıyor.
İşte bu yüzden, Sünniler, Felluce ve Ramadi’den parçalara ayrılarak teşhir edildi. Bağdat’ta çoğunluk iken bütün bölgelerden âdeta çıkartılıp atıldı, şimdilerde küçük bir mahalleye sıkıştırıldı.
Yeni retorik ise, Irak’taki Sünnileri DAEŞ’le birleştirip Suriye’deki Deyruz-Zor bölgesine sürmek.. Marjinal, medeniyetini kaybetmiş, uluslararası sistemden kopmuş bir Sünni devleti kurdurmak.. Şii milisler Irak’ta kafa keserken, Sünni katliamı yaparken dünya sesini niye çıkartmıyor dersiniz?
Şii Irak’a son şekli verilip İran’la birleştirilecek. Böylece İran daha güçlü hâle getirilecek.
Nihai hedef ise İslamiyet’i ortadan ikiye bölmek.
Türkiye bütün riskleri aldı...
Savaşmayalım, hatta para da harcamayalım ama bizim hassasiyetlerimiz, kırmızı çizgilerimiz korunsun. Risk almayalım ama masada olalım.. Yok böyle bir şey!!
İran’ın Suriye’de kaç tane generali öldü dersiniz?
Sahada ve masada güçlü olmak istiyorsanız oyunun tam da göbeğinde olmalısınız.
Türkiye artık bütün riskleri aldı.
Çünkü, sadece bölgenin değil kendi geleceği de belirlenmeye çalışılıyor.
Haritaya bakın Musul, Türkiye’ye Bağdat’tan daha yakın. Nasıl Suriye’de kendi göbeğini kestiyse, Irak’ta da aynı yolu izliyor/izleyecek.
Türkiye, Musul operasyonunda yok diyenlere:
Gözünüzü iyice ovuşturun, olmuyorsa gözlük takın Türkiye orada.. Türkiye Başika’da.. Türk F-16’ları dün değil, tam 6 aydır Musul semalarında boy gösteriyor..
Siz görmek istemeseniz de, Türkiye tam da operasyonun göbeğinde"  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul’da düzenlenen “Mahzen-34” operasyonunda elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütü çökertildi İstanbul’da düzenlenen “Mahzen-34” operasyonunda elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütü çökertildi. Operasyonda elebaşının da içerisinde bulunduğu organize suç örgütü üyesi 9 şüpheli yakalandı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İstanbul’da düzenlenen “Mahzen-34” operasyonunda elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütünün çökertildiğini belirterek operasyonda elebaşının da içerisinde bulunduğu organize suç örgütü üyesi 9 şüphelinin yakalandığını kaydetti. "Aziz milletimizin bilmesini isterim ki; hangi büyüklükte olursa olsun organize suç örgütlerini çökertip, adalete teslim edeceğiz. Şafak sökerken de gün batarken de operasyonlarımız devam edecek" diyen Bakan Yerlikaya şunları kaydetti: "Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı koordinesinde; İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kasten adam öldürmeye teşebbüs, iş yerlerine yönelik çok sayıda molotofkokteyli ve silahlı saldırı, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, 6136 sayılı kanuna muhalefet, tehdit ve mala zarar verme suçlarını işledikleri tespit edildi. Operasyon sonucu 3 adet ruhsatsız tabanca, çok sayıda şarjör ve fişeğe el konuldu. Operasyonları gerçekleştiren kahraman polislerimizi tebrik ediyorum. Allah ayağınıza taş değdirmesin. Milletimizin duası sizinle."
Adana Dede Korkut hikayeleri Türklerde kadının konumunu ortaya koyuyor Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Türk Kültüründe Dede Korkut Kitabı” adlı konferansında Dede Korkut hikayelerindeki kadının konum ve önemine değindi. Prof. Dr. Şenesen, Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi’nde (ÇÜTAM) verdiği konferansta, Dede Korkut Hikayelerinde genel olarak Oğuzların birtakım mücadelelerinin yer aldığını ifade ederek, “Bu mücadelelerin ikisi Oğuzların kendi aralarında yaptıkları mücadelelerdir. Bunlardan birinde Dirse Han ve oğlu Boğaç Han arasında geçer. Bir başka mücadele ise İç Oğuz ve Taş Oğuz karşılaşır” dedi. Prof. Dr. Şenesen, şunları kaydetti: “Dede Korkut Hikayelerinde sağlam temellere oturtulmuş bir sosyal yapıyla karşılaşırız. Eski kültür hayatımızı ile ilgili zengin bilgiye bu hikayelerde rastlıyoruz. Hikayelerde toplumun başında hanlar hanı diye gösterilen Begil oğlu Emren Hikayesinde padişah olarak ifade edilen Bayındır Han vardır. Bayındır Han’ın hikayelerindeki rolü beylere akın izin vermek, divanı toplamak, yılda bir defa büyük bir ziyafet vermektir. Hikayelerde kahraman olarak görünmez.” Dede Korkut Hikayelerinde hemen hemen tüm hikayelerde kadının önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Ç.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Kadın bir güzellik sembolü olmanın yanında sosyal hayat içinde erkeğin yanında onun eşi ve ortağı olarak yer alır. Kadın sosyal hayat içinde düşüncesi alınan, eş seçiminde özgür, vefa duygusu gelişmiş, anne, iffet sahibi, saygı duyulan biridir. Bu özelliklerinin yanı sıra ata biner, kılıç kullanır, ok atar ve erkeklerle yarışır” şeklinde konuştu. Konferans sonunda Prof. Dr. Refiye Şenesen’e teşekkür belgesi verilirken hatıra fotoğrafı çekimi de gerçekleştirildi.