GÜNDEM - 25 Mart 2017 Cumartesi 12:33

Bilgehan: “Türk Ocaklarının mal varlığı 1927 yılında CHP’ye devredildi”

A
A
A
Bilgehan: “Türk Ocaklarının mal varlığı 1927 yılında CHP’ye devredildi”

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Develi Hüseyin Şahin Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Okutman Mehmet Bilgehan, CHP’nin (o zamanki Cumhuriyet Halk Fırkası) mal varlıklarının temelinin 1927 yılında yine partinin yöneticilerinin baskısı ile kapatılan Türk Ocaklarına dayandığını söyledi.

Türk Ocaklarının kuruluşunun 105’inci yıl dönümü ile ilgili açıklamada bulunan Okutman Mehmet Bilgehan, söz konusu gönüllü hareketinin, 190 Askeri Tıbbiye öğrencisinin çalışması ile başladığını ifade etti. Türk milletinin geleceği, istiklali, bağımsızlığı konusunu kendilerine görev edinmiş öğrencilerin, o dönem Gelibolu’da Milli Mücadeleyi destekleyen İleri gazetesinin imtiyaz sahibi ve başyazarı Celal Nuri İleri’nin önderliğinde bir araya geldiğini belirten Okutman Mehmet Bilgehan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İleri gazetesi aynı zamanda, Milli Mücadeleden sonra Osmanlı Devletinin Türkiye Cumhuriyetine dönüşmesinde son derece önemli rol oynamış ve Celal Nuri İleri Cumhuriyet’ten sonra 4 dönem milletvekilliği yapmıştır. İleri, Jone Türk adlı gazetede yazdığı bir makalede, Türklerin fikri ve ilmi bakımdan gelişmesini sağlayacak bir cemiyetin kurulması yönünde bir takım fikirler beyan ediyor ve bu fikirler doğrultusunda o günün 190 Tıbbiyeli öğrencisi bir taraftan eğitimlerine devam ederken, bir taraftan da devrin son derece önemli fikir insanlarına, gazetecilerine yazılar yazıyorlar. Son derece nazik bir dille yazılmış mektuplarında o dönemin kişilerinden böyle bir cemiyetin nasıl kurulacağına ve nasıl olması gerektiğine dair tek tek görüşlerini alıyorlar. Bu hazırlık aşamasından sonra 25 Mart 1912 tarihinde Türk Ocağı Nizamnamesi hazırlanıyor ve Ocak bu tarihte resmen kurulmuş oluyor.”

141 parça mülk ve nakdi varlık CHF’ye devredildi

1927 yılında Türk Ocağının 264 şubeye ulaştığını kaydeden Okutman Mehmet Bilgehan, aynı yıl Türk Ocağının kapatıldığını ve mal varlığının dönemin Cumhuriyet Halk Fırkası (bugün CHP)’na devredildiğini dile getirdi. Kapatılmasının nedenini, Türk Ocağın kuruluşunda kesinlikle reddedilmesine rağmen, faaliyetlere siyaset bulaşmasına bağlayan Okutman Mehmet Bilgehan, “Derneğin nizamnamesinde asla siyasetle uğraşılmayacağı ve herhangi bir siyasi partiye hizmet edilmeyeceği belirtilmiştir. Ama 1927 yılında toplanan Türk Ocağı Kurultayı o dönemin CHP yöneticilerinin baskısıyla Türk Ocağını CHP ile ilişkilendirmek için bir kanun çıkarıyorlar böylece kuruluştaki asla siyasetle uğraşmama ilkesinden sapılmış oluyor. 1927’de 264 şube ve 32 bin üyeye ulaşan Türk Ocakları kapatılıyor ve 141 parça mülkü ile bütün nakdi varlıkları dönemin CHF’sine devrediliyor” dedi.

Anayasanın 2. Maddesi Türk Ocağı gönüllülerinin eseri

Okutman Mehmet Bilgehan, 1937 yılında, kapalı olmasına rağmen, Anayasanın 2. maddesindeki ‘Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir’ ilkesinin Türk Ocağı gönüllülerinin çalışmaları ile metne dahil edildiğine dikkat çekti.

“Faaliyetlere halen siyaset bulaştırılmak isteniyor”

Türk Ocaklarının şu anda üniversite olan tüm illerde faaliyetlerine sürdürdüğünü kaydeden Okutman Mehmet Bilgehan, “Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı 1988 yılında bir resmiyet kazandı. Eğitim faaliyetleri şu anda Ankara’da daha güçlü ilerliyor. Ancak halen daha Türk Ocaklarına siyaset bulaştırmak istendiği için amacına uygun hareket edemiyor. Türk Ocağı genel olarak bir Türk milliyetçiliği sevdasının Türk insanının geleceğini ilmek ilmek işleyen, Türk milliyetçiliği bakış açısı ile meselelere çözüm arayan insanların yetişmesi gereken bir yerdir. Ve bu insanların partili kimliği düşünülmemelidir. Bu bakış açısı ile yaklaşılmadığı için şubeleri desteksiz durumda.” ifadelerini kullandı.

SELMA KARA 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Dede Korkut hikayeleri Türklerde kadının konumunu ortaya koyuyor Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Türk Kültüründe Dede Korkut Kitabı” adlı konferansında Dede Korkut hikayelerindeki kadının konum ve önemine değindi. Prof. Dr. Şenesen, Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi’nde (ÇÜTAM) verdiği konferansta, Dede Korkut Hikayelerinde genel olarak Oğuzların birtakım mücadelelerinin yer aldığını ifade ederek, “Bu mücadelelerin ikisi Oğuzların kendi aralarında yaptıkları mücadelelerdir. Bunlardan birinde Dirse Han ve oğlu Boğaç Han arasında geçer. Bir başka mücadele ise İç Oğuz ve Taş Oğuz karşılaşır” dedi. Prof. Dr. Şenesen, şunları kaydetti: “Dede Korkut Hikayelerinde sağlam temellere oturtulmuş bir sosyal yapıyla karşılaşırız. Eski kültür hayatımızı ile ilgili zengin bilgiye bu hikayelerde rastlıyoruz. Hikayelerde toplumun başında hanlar hanı diye gösterilen Begil oğlu Emren Hikayesinde padişah olarak ifade edilen Bayındır Han vardır. Bayındır Han’ın hikayelerindeki rolü beylere akın izin vermek, divanı toplamak, yılda bir defa büyük bir ziyafet vermektir. Hikayelerde kahraman olarak görünmez.” Dede Korkut Hikayelerinde hemen hemen tüm hikayelerde kadının önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Ç.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Kadın bir güzellik sembolü olmanın yanında sosyal hayat içinde erkeğin yanında onun eşi ve ortağı olarak yer alır. Kadın sosyal hayat içinde düşüncesi alınan, eş seçiminde özgür, vefa duygusu gelişmiş, anne, iffet sahibi, saygı duyulan biridir. Bu özelliklerinin yanı sıra ata biner, kılıç kullanır, ok atar ve erkeklerle yarışır” şeklinde konuştu. Konferans sonunda Prof. Dr. Refiye Şenesen’e teşekkür belgesi verilirken hatıra fotoğrafı çekimi de gerçekleştirildi.