POLİTİKA - 21 Mart 2018 Çarşamba 02:52

'Biz kaygılarımızı sizlere ilettiğimiz zaman neredeydiniz'

A
A
A
'Biz kaygılarımızı sizlere ilettiğimiz zaman neredeydiniz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Amerika’dan sözcü açıklama yapıyor ‘Afrin’de kaygılıyız’ diyor. Biz kaygılarımızı sizlere ilettiğimiz zaman neredeydiniz? Gelin bu terör örgütlerini temizleyelim dediğimiz zaman neredeydiniz? Buyurun, şimdi PYD-YPG’yi bizim Mehmetçiğimiz, ÖSO’muz nasıl halletti işte ortada" dedi.

TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika’dan yapılan “Afrin için kaygılıyız” açıklamasına tepki göstererek, "Biz kaygılarımızı size ilettiğimiz zaman neredeydiniz?" diye sordu.

"Bu tartışma esasen bizim işimiz olmamalıydı"

İfrat ve tefrit noktasında İslam dinini karalamaya yönelik her türlü yanlış adıma karşı olduğunu, Müslümanların sorunlarına cevap veremeyen görüşlerin, Kur’an-ı Kerim ve peygamberimizin sünneti ışığında yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, "Bu tartışma esasen bizim işimiz olmamalıydı. Ama konuşması gerekenlerin sustuğu, susması gerekenlerin konuştuğu bir ortamda gönlümüz yüce dinimize saldırmak için pusuda bekleyenlerin değirmenlerine su taşıyan sorumsuzluklara rıza göstermedi. İnşallah önümüzdeki dönemde bu tartışma alimlerimiz, ariflerimiz, abidlerimiz tarafından yerli yerine oturtulacak, İslam adına, Müslümanlar adına bir kazanca dönüşecektir" dedi.

"Bütün mühimmat da yavaş yavaş bizim elimize geçiyor"

Zeytin Dalı harekatı kapsamında bu güne kadar 3 bin 647 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıklayan Erdoğan, "Amerika’dan sözcü açıklama yapıyor ‘Afrin’de kaygılıyız’ diyor. Biz kaygılarımızı sizlere ilettiğimiz zaman neredeydiniz? Gelin bu terör örgütlerini temizleyelim dediğimiz zaman neredeydiniz? Siz terör örgütleri ile işbirliği yaparak DEAŞ’ı temizleyeceğinizi bize söylemiştiniz, yanlış yaparsınız, gelin bunu beraber yapalım dediğimizde bize inanmadınız. Buyurun, şimdi PYD-YPG’yi bizim Mehmetçiğimiz, ÖSO’muz nasıl halletti işte ortada. Bir taraftan Türkiye’ye ‘siz bizim stratejik ortağımızsınız’ diyeceksiniz, sonra gidip teröristlerle işbirliği yapacaksınız. Gerçek ortada, bizimle stratejik ortaksan bize saygı duyacaksın. Bizimle beraber yürüyeceksin. Bizi aldatmaya kalktınız, öyle bir aldatmaca ki, 5 bin tır buraya silah soktunuz, 2 bin kargo uçağı mühimmat soktunuz. Biz sizden paramızla silah istedik vermediniz, ama terör örgütüne ücretsiz olarak bu silahları verdiniz, bu nasıl ortaklık, bu nasıl dayanışma? O açılan tüneller, içindeki silah mühimmat depoları, bunların hepsini şimdi yıkıyoruz. Onlar kaçıyor biz kovalıyoruz. Bütün mühimmat da yavaş yavaş bizim elimize geçiyor, geçecek" diye konuştu.

"Aslanlar meydana çıkınca çakalların payına kaçmak düşer"

"Türkiye, sınırları ötesinden kendisine yönelen terör tehditlerine karşı artık tepkisiz kalmayacağını, terörü kaynağında yok etmeye kararlı olduğunu 24 Ağustos 2016 tarihinde başlattığı Fırat kalkanı Harekatı ile ilan etmişti" açıklamasında bulunan Erdoğan, bundan önce de sınır ötesi operasyonlar yapıldığını, ama bu operasyonların sadece gir-çık şeklinde yapıldığını kaydetti. Erdoğan, "Fırat Kalkanı ile ilk defa belirli bir noktayı değil, 2 bin kilometrekarelik büyük bir bölgeyi sorun olmaktan çıkartarak kontrolümüz altına aldık ve oranın güvenliğini de biz sağlıyoruz ve 160 bin Cerablus, Er Rai, Bab, bunun içindeki insanlar artık topraklarına döndü. Bunun resmen sonuçlanması 216 gün sürmüş olsa da ilk 100 günde bölgedeki DEAŞ ve PYD mensuplarından 3 bin kişi imha edilerek bu örgütler tamamen saf dışı bırakılmıştır.

Patlayıcıların ve kılıç artıklarının temizlenmesi sebebiyle 7 ayı bulan operasyon bölgesinde huzurun sağlanmasının ardından ülkemizde bulunan tüm bu kardeşlerimiz kendi evlerine, topraklarına dönmüştür. Afrin bölgesini PYD ve onların saflarına katılmış olan DEAŞ mensubu teröristlerden temizlemek için 20 Ocak’ta başlattığımız Zeytin Dalı Harekatı’nda 2 ay geçmeden şehir merkezine gördüğünüz gibi kontrol altına almış bulunuyoruz. Patlayıcıların ve kılıç artıklarının temizlenmesi için güvenlik güçlerimiz ÖSO mensubu kardeşlerimiz operasyonlarına bir müddet daha devam edecektir. Çünkü orada herhangi bir endişeye mahal bırakmadan bu temizliğin yapılması gerekiyor. Dolayısıyla şuanda ÖSO ve bizim askerlerimiz bu arama taramayı devam ettiriyor, yarın orada herhangi bir sıkıntı yaşamamalıyız.

Türkiye Afrin’e operasyon başlattığında estirilen havayı hatırlıyorsunuz. Önce bir şaşkınlık yaşandı. Çünkü kimse bizim Fırat Kalkanı’nın ardından böyle bir operasyona girişebileceğimizi ve Afrin’i hedef alabileceğimizi beklemiyordu. Ardından terör örgütünü sürekli şişiren, sürekli büyüten, bölgede çok kanlı çatışmaların yaşanacağı havasını veren haberler yayılmaya çalışıldı. Batı ülkeleri sürekli olarak bize ‘Afrin’e girmeyin’ demeye utandıkları için olacak ‘bir an önce operasyonu bitirin’ mesajları veriyordu. Gerek Sayın Başbakan gerek Dışişleri Bakanımız kendileri ile 'yanlış yapıyorsunuz, bizim önümüzü kesmeye kalkmayın, biz yola çıktık devam edeceğiz' dedik. Biz bu terör saldırılarından kurtulana kadar yola devam edeceğiz. Biz onları kırmadık, onların ricalarını yerine getirelim istedik ve 2 ayda Afrin operasyonunun askeri safhasını büyük ölçüde bitirdik. Şunu unutmayın, aslanlar meydana çıkınca çakalların payına kaçmak düşer.

Bizim askerimiz, polisimiz, jandarmamı, korucularımız, istihbaratçılarımız, bölgenin öz evladı olan ÖSO mensubu kardeşlerimiz aslan gibi meydana çıkınca PYD’li çakallar da kuyruklarını kıstırıp kaçtılar. Güya bize karşı savaşmak için hazırladıkları mevzileri, çukurları gördünüz, onlara mezar oldu. Sivillerin arkasına sığınarak ancak bu kadar dayanabildiler. O masum halka etmediklerini bırakmayanlar, bir de utanmadan, arlanmadan bizi sivillere sarar vermekle suçlamaya kalktılar. Tüm iddiaları belgeleri ile ispatları ile şahitleri ile görüntüleri ile çürüttük, bu iftiranın üzerimize yapışmasını engelledik. Şimdi bölgeyi oranın asli sahibi olan kardeşlerimiz için yeniden yaşanabilir hale getirme çalışmalarına başlıyoruz" ifadelerini kullandı.  

Derya Yetim - İlker Turak
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde Niğde Valisi Cahit Çelik DSİ yatırımlarını yerinde inceledi Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından Niğde Merkeze bağlı Elmalı Köyü ile Ulukışla İlçesi’nde bağlı İmrahor ve Hacıbekirli köylerinde yapına başlanan ve devam eden göletler, Vali Cahit Çelik tarafından yerinde incelendi. DSİ tarafından yapılan açıklamaya göre; faaliyete geçtiğinde yıllık 20 milyon lira katkı sağlaması beklenen Elmalı Göleti’nin gövde dolgu imalatlarında yüzde 75 oranında gerçekleşme sağlandı. Göletler sayesinde hayata geçecek modern sulamayla üreticilerin maliyetleri düşecek, verim artacak. Modern sulamanın yaygınlaştırılması ve tarım arazilerinden yüksek verim sağlanması amacıyla yapımına başlanan Elmalı Köyü, İmrahor ve Hacıbekirli Göletleri’nde inceleme yapan DSİ 45. Şube Niğde Müdürü Ahmet Elbasan’dan bilgi aldı. Vali Çelik burada yaptığı açıklamada; "Merkeze bağlı Elmalı köyümüzde yapımı devam eden göletimiz tamamlandığı zaman toplamda 3 bin dönüm üzerinde arazi sulanacak. Kısa süre içerisinde göletimiz tamamlanacak daha sonra sulama kanalları da bitecek ve gelecek sene Elmalı köyümüze göletten su vermeye başlayacağız. Ulukışla ilçemize bağlı İmrahor köyünde ise 2022 yılında yapımına başlanan göletin su toplama kapasitesi 1 milyon 500 bin metreküp. 4 bin dönümün üzerinde arazi bu göletten sulanabilecek. Bu iki göletimiz hizmete girdiği zaman hem Elmalı hem İmrahor’da çiftçilerimiz tarlalarını daha iyi sulayabilecekler. Yeni dönem sulama kanallarına sayaç takarak herkesin kullandığı suyun miktarına göre cüzi de olsa bedelinin ödemesini istiyoruz çünkü bölgemiz Konya Kapalı Havzası’nda olan bir bölge. Bundan dolayı su bizim için çok önemli. Herkesin suyu tasarruflu şekilde kullanması gerekiyor. Yapılacak 3 göletimizin de memleketimize, üreticilerimize hayırlı olmasını diliyorum" dedi.
Kayseri Hekimlerden Filistin için ’Sessiz yürüyüş’ Kayseri’de görev yapan hekimler; İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara tepki göstermek için ’Sessiz yürüyüş’ düzenledi. Kayseri Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan hekimler; İsrail’e Filistin’e düzenlediği saldırılar nedeniyle tepki gösterdi. Grup adına konuşma yapan Muhammed Taşköprü; 7 aydır devam eden saldırılara rağmen canları pahasına hastalar için çalışan Gazzeli doktorlara selam gönderdi. Taşköprü; "7 aydır devam eden soykırım ve zulme sabreden onurlu Gazze halkına ve bütün zorluklar içerisinde açlığa, ilaçsızlığa rağmen kendi canı pahasına hastaları için var gücüyle çalışan Gazze’nin şerefli doktorlarına selam olsun. Türkiye’deki hekimler ve sağlık çalışanları olarak ’Sessiz Yürüyüş’ümüzün’ 24. haftasında yeniden Gazze’yi hatırlamak ve hatırlatmak için toplandık. Yaklaşık bir asırdır Filistin’i işgal eden Siyonist rejim, o topraklarda sistematik bir şekilde katliamlar yapmakta, insanları yurtlarından zorla sürgün ederek vatanlarına ve mal varlıklarına el koymaktadır. İşgalci İsrail’in 7 Ekim’den itibaren süren saldırıları neticesinde şehit sayısı 35 bin, yaralılar ise 100 bin kişiyi geçmiş durumda. 20 bine yakın çocuk ise yetim kaldı. İsrail’in Gazze’de bulunan hastanelere yönelik saldırıları katliamlara dönüşmüş, ancak söz konusu saldırılar uluslararası alanda henüz bir yaptırıma maruz bırakılmamıştır. Saldırılardan önce Gazze’de yaklaşık 35 hastane bulunmakta iken bugünlerde ayakta kalan ve hala çalışmaya devam eden yalnızca 3-4 hastane mevcut. Bunların da sadece 2’sinde aktif olarak ameliyat yapılabiliyor. Hastanelerin bazıları bombalanarak tahrip edilmiş, bazılarının içindeki cihaz ve malzemeler parçalanarak kullanılamaz hale getirilmiş durumda. Büyük bir fedakarlıkla 7 aydır maaş almadan mesleklerinde çalışmaya devam eden hekim ve sağlık çalışanlarının şehit edilmesi, tutuklanması ve göçe zorlanması nedeniyle meslektaşlarımız sağlık hizmeti veremez hale gelmiştir. Gazze’nin kuzeyindeki en büyük hastane olan Şifa Hastanesi bombalandı ve hizmet dışı kaldı. Gazze’nin güneyindeki en büyük hastanesi olan El-Nasır Hastanesi bombalandı ve hizmet dışı kaldı. Ülkemiz tarafından 2011-2017 yılları arasında Gazze Şeridi’nde inşa edilen Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesinin İşgalci İsrail’in 7 Ekim saldırıları sonrasında askeri amaçlarla kullanıldığı öğrenilmiş oldu. Ayrıca son günlerde Nasır ve Şifa Hastaneleri’ndeki yıkım ve bölgede bulunan toplu mezarlar ve işkence edilerek şehit edilen insanların cesetleri İşgalci İsrail’in vahşetini gözler önüne serdi. Gazze halkı abluka altında açlığa mahkum ediliyor. Bombaların, kitle imha silahlarının dehşetinden kurtulabilen insanlar, yetersiz beslenmenin, susuzluğun, salgın hastalıkların pençesinde ölüme mahkum ediliyor. Çok sayıda artan menenjit ve Hepatit C vakası var olan durumu daha da zorlaştırıyor. Gazze’deki durum kelimenin tam anlamıyla bir soykırım. İsrail, Gazze’nin tamamını bir toplama kampına çevirmiş durumda ve hiçbir hukuk ve ahlak kuralı tanımadan, hiçbir insani değerle açıklanmayacak şekilde adeta bir soykırım yapıyor. İnsanların gidebilecekleri hiçbir yer yok ve en son sığındıkları hastaneler dahi bombalanıyor. Gittikçe zalimliği ve zulmü artan işgalci İsrail’e diyoruz ki; zalimin sonu yaklaştıkça zulmü artar ve daha da azgınlaşır, senin de sonun yaklaştı, geçmişteki tüm zalimler gibi senin de tarihin kara sayfalarında adın geçecek ve lanetle anılacaksın, bugün senin zulmüne susanlar, senin yanında olup yardımcın olanlar da ilerde utancından kaçacak delik arayacak ve yargılanmaktan kurtulamayacak. 2 milyon mazlumun göğü inleten çığlıklarına sessiz kalan sağırlarla hesaplaşacağız. Çocuk ve kadınlar öldürülünce susan dilsizlerle hesaplaşacağız. 35 bin kişinin katledilmesini görmeyen, kör taklidi yapanlarla hesaplaşacağız. Öyle bir hesap ki; bugün silahlarıyla güçlü gözükenler o gün zalimlerin yaşayacağı korkunç akıbeti yaşamaktan kurtulamayacak. Elbet bugünler de tarih olacak, bugünler de gelecekte anılacak. Bugünlere dönüp baktığında elinden geleni yapanların gönlü ferah olacak. Diğerlerinin ise ömrü vicdan hapishanelerinde geçecek. Biz Gazze’yi unutmadığımız, unutturmadığımızda, imkan olursa; gemilerle kardeşlerimizin yardımına koştuğumuzda, imkan ve şartlar müsait olmadığında, zulmedenlerin hangi akıbete uğrayacaklarını haykırdığımızda, dua ile Allah’tan yardım, sabır ve metanet dilediğimizde, boykotu gevşetmediğimizde, alışkanlık haline getirdiğimizde sevinenler mazlumlar olacak" dedi. Gazze’nin yanında olduklarını da sözlerine ekleyen Muhammed Taşköprü; "Bebeklerin çığlıklarının dünya devletleri tarafından duyulmadığı, 7-8 yaşlarında çocukların yetim kaldığı, annelerin bebeklerine süt bulamadığı, yardım gönüllüleri, sağlık çalışanlarının ve hastanelerin birincil hedef olduğu Gazze kazandı, kazanıyor, kazanacak. Biz vicdanımızla, şuurumuzla, duamızla, eylemimizle Gazze’deki kardeşlerimizin yanındayız ve yanında olmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Kırıkkale Kuraklık her geçen gün etkili oluyor: Yağmur için dualar edildi, ekmekler dağıtıldı Kırıkkale’de azalan yağışlar ve aşırı sıcaklara bağlı kuraklığın sürmesi üzerine vatandaşlar yağmur duası etti. Yahşihan ilçesinde bir araya gelen kadınlar ise imece usulüyle pişirdikleri ekmekleri vatandaşlara dağıttı. İç Anadolu Bölgesinde en çok kuraklıktan etkilenen illerden biri olan Kırıkkale’de vatandaşlar yağmur duası ediyor. Kış ve bahar aylarında yağışların az olması sebebiyle kentte, son yılların en kurak mevsimi yaşanıyor. Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak’ta da su seviyesi düştü. Yahşihan ilçesinden geçen bölümde de ırmak yatağında adacıklar ortaya çıktı. Bu sebeple birçok ilçede vatandaşlar, yağmur duası ediyor. Yahşihan’da 300 haneli sitenin bahçesinde toplanan kadınlar, imece usulüyle "yağmur ekmeği" yaptı. Duaların kabulü, yağmurun yağması ve yılın bereketli geçmesi için pişirilen ekmekler, vatandaşlara ikram edildi. Doğanlık Mahallesi Muhtarı Doğan Ulusoy, İHA muhabirine, toplanma amaçlarının yağmur duası edip, vatandaşlarla birlikte kaynaşmayı sağlamak olduğunu söyledi. Yağmur duası için ekmek pişirdiklerini anlatan Emine Koçdoğan da birlik ve beraberlik içerisinde olduklarını kaydetti. Hacer Sandalcı ise, "Allah’ımızdan yağmurlarımızı bekliyoruz. İnşallah hayırlı kısmetlerimizi, hayırlı nimetlerimizi verir. Dualarımız kabul olur inşallah" ifadesini kullandı.