GÜNDEM - 11 Ekim 2018 Perşembe 12:51

'Bizde dava sayısı 200 bin, Fransa’da 27 bin'

A
A
A
'Bizde dava sayısı 200 bin, Fransa’da 27 bin'

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, "Türkiye’deki yargının 5 ana kara deliği vardır. Birinci kara delik artan iş yükümüz. Yargıtayımıza geçtiğimiz yıl gelen dava sayısı 200 bindir. Dünyada bizden sonra gelen Fransız yargıtayıdır ve 27 bin dosya gelmiştir" dedi.

Bu yıl 150’nci kuruluş yıl dönümünü kutlayan Yargıtay Başkanlığının ev sahipliğinde İstanbul CVK Bosphorus Otel’de Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi düzenlendi. Birleşmiş Milletler Kalkınma Ofisi (UNDP) ile yapılan işbirliği çerçevesinde bugün başlayan ve yarın da devam edecek olan zirveye 5 kıtadan 30 ülkenin yüksek mahkeme başkanları, uluslararası uzmanlar ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların en üst düzey temsilcileri katılıyor. Yargıda şeffaflığa ilişkin İstanbul Bildirgesi’nin ele alındığı toplantıda katılımcılar, farklı ülkelerin hukuk sistemleri hakkında etik, şeffaf ve güven konularını tartışacak. 

Toplantı öncesinde basın mensuplarına açıklama yapan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, “Yargıtayımız bu yıl 150’inci yıl dönümünü kutluyor. Bir taraftan geleneğine ve tarihine bağlı olan Yargıtayımız, bir taraftan da çağdaş teknolojik imkanlardan yararlanmak suretiyle adına görev yaptığı Türk milleti için yargı görevini yerine getiriyor ve adaleti tesis etmeye çalışıyor. Bu yıl 150’inci kuruluş yıl dönümünü kutladığımız Yargıtayımız, bir başka başarıyı da dünyada yargıda şeffaflık ile ilgili İstanbul Bildirgesi’ni Birleşmiş Milletler Kalkınma Ofisi ile birlikte hazırlayarak tüm dünyanın tanıtımına sundu. Şu ana kadar 40 ülke ile yapmış olduğumuz birlikte çalışmalar bugün de 30 ülke yargıtayından gelen Yargıtay başkanları ile birlikte çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Yargıdaki şeffaflık ki bu dünyada tek ve ilk bir modeldir, yargıda şeffaflık ile ilgili İstanbul Bildirgesi’ni tüm dünyaya sunmak suretiyle referans bir dergi haline getireceğiz. Aynı Bangalovya Yargı Etiği İlkeleri, Budapeşte Savcı Etiği İlkeleri gibi yargıda şeffaflık ile ilgili İstanbul Bildirgesi’ni tüm dünyanın tanıtımına sunduk ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Ofisi ile birlikte bunu tüm dünyaya tanıtacağız” dedi.

“İSTANBUL BİLDİRGESİ ŞEFFAFLIK ALANINDA İLK VE TEK BİLDİRGEDİR” 

Yargıda şeffaflık alanında yapılan bu çalışmada Türkiye’nin öncü ve lider olduğuna dikkat çeken Cirit, “Yargıda dürüstlük küresel ağı kapsamında yapılan çalışmalara da davet edilerek aktif katkı sağlayan Yargıtay, şeffaflık konusunda yapısal yenilikleri hızla gerçekleştiriyor. Yargıda şeffaflığa ilişkin İstanbul Bildirgesi’nin en somut ve en iyi uygulama örneklerini Türkiye’de gerçekleştiren Yargıtay, bildirgenin uluslararası alanda tanınması için de çalışmaktadır. İstanbul Bildirgesi şeffaflık alanında ilk ve tek bildirgedir. Tüm dünyada bakir bir alanda ilk defa düzenlenen bir metindir. Bu konuda da Türk Yargıtayının öncülük yapmış olmasından ayrıca kıvanç duyuyoruz. Yargıda şeffaflığa ilişkin İstanbul Bildirgesi yargının topluma karşı hesap verilebilirliği bakımından da önemli bir kilometre taşıdır” açıklamasında bulundu.
Davaların elektronik ortamdan takibine ilişkin soru üzerine Cirit, “Yargıtayımız geçtiğimiz yıl 650 bin karar verdi. Ondan önceki yıl yine 650 bin karar verdi. Ondan önceki yıl 900 bin karar verdi. Biz 3 yıl önce tüm Yargıtay’ın kararlarını kişisel verileri temizlemek üzere yani kişi isimleri, soyisimleri, yer imgeleri, bunları temizlemek suretiyle tüm kararlarımızı kamuoyunun erişimine açtık. Şu ana kadar yaklaşık Yargıtay sitemizde 40 dairemizin 4 milyondan fazla kararı bulunmaktadır. Her insanımız buna rahatlıkla ulaşabilir” şeklinde konuştu. 

Yargıda artan iş yükü problemine yönelik çalışmalara değinen Yargıtay Başkanı Cirit, ”İcra dosyaları ve infaz dosyaları ile baktığımızda yaklaşık ilk derece yargılar hakim ve savcılarımız yaklaşık 10 milyon dosya ile uğraşmaktadırlar. Bu aşırı bir iş yüküdür. İş davalarında dava şartı olarak arabuluculuğun getirilmiş olması, uzlaştırma sayısı geçtiğimiz yıl 228 bin davanın uzlaştırma ile sonuçlandırılmış olması önemli olmakla birlikte Türkiye için iş yükü sorunun çözülmesi noktasında çok fazla bir ilerleme kaydetmediğimizi göstermektedir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri ile biz bu meseleleri çözebiliriz ve uzlaştırma her zaman için arabuluculuk, uzlaştırma, tahkim daha basit daha masrafsız daha sonuç alıcı bir yöntemdir. Bunların getirilmesi ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir” ifadelerini kullandı.

“EN BÜYÜK PROBLEMİMİZ İŞ YÜKÜ PROBLEMİDİR” 

Türkiye’deki yargıda bulunan sorunlara değinen Cirit, “Türkiye’deki yargının 5 ana kara deliği vardır. Birinci kara delik artan iş yükümüz. Çok fazla iş yükümüz var. Yargıtayımıza geçtiğimiz yıl gelen dava sayısı 200 bindir. Dünyada bizden sonra gelen Fransız yargıtayıdır ve 27 bin dosya gelmiştir. Amerika yüksek mahkemesine gelen 10 bin dava dosyasının ancak 80’i karara varmaktadır. En büyük problemimiz iş yükü problemidir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri tahkim, arabulucuk ve uzlaştırma ile bunları çözebiliriz. İkinci olarak sık sık yapılan mevzuat değişiklikleri hukukta bir belirsizlik meydana getirmektedir. Üçüncü olarak hukuki eğitimin yetersiz olması. Yüze yakın hukuk fakültesinin lisans eğitimi veriyor olması ve buradan çıkan öğrencilerin temel eğitimdeki eksikliklerini de daha sonraki hukuk eğitimi eksiklikleri ile birlikte iyi bir hukukçu yetiştirme noktasında çok iyi hukuk fakültelerimiz de var ama çok da iyi olmayan hukuk fakültelerimiz var. Bunların olması gibi bir takım kara deliklerimiz var. Biz bu sorunları ve giderme yollarını da biliyoruz. Bunu ancak çok fazla çalışarak, yapısal reformlar yaparak ki bununla ilgili çalışmalarımız zaten vardır çünkü ne kadar hakim getirirseniz getirin ne kadar çok daire kurarsanız kurun ne kadar çok mahkeme kurarsanız kurun artan iş yüküne bunlar engel olmayacaktır. Önemli olan bunun gelişini engellemektir. Bu konuda çalışmalarımız devam etmektedir” diye konuştu.

“HALKIN GÜVENİNİN KORUNMASI VE GÜÇLENDİRİLMESİ YARGI ORGANININ SORUMLULUĞUNDADIR” 

Yargıtay Başkanı Cirit yargıdaki şeffaflığın sağlanması konusundan bahsederek, “Halkın yargı sistemine güveni, yargının ahlaki otoritesi ve doğruluğu modern ve demokratik bir toplumun teminatıdır. Bağımsız tarafsız güvenilir dürüst bir hukuk ve yargı sistemi tüm gerçek ve tüzel kişilerin en doğal hakkıdır. Bu anayasal bir haktır. Ancak bireylerin yalnızca haklarını bilmeleri yeterli olmayıp bu hakların güvence altında olduklarını da bilmeleri gerekmektedir. Yargıda şeffaflığa ilişkin İstanbul Bildirgesi’ndeki standartlar gayet açık ve nettir. Halkın adalet sistemine duyduğu güvenin korunması ve güçlendirilmesi yargı organının sorumluluğundadır. Yargı bir yandan etik, şeffaflık iş süreçlerinin verimli olması gibi yapısal meselelere özen ve önem gösterirken, diğer yandan bu çalışmaların topluma doğru şekilde anlatılması büyük önem taşımaktadır” dedi.

“ŞU ANDA DÖRDÜNCÜ SANAYİ DEVRİMİNİ YAŞIYORUZ” 

Dijital çağın gerekliliklerine vurgu yapan Yargıtay Başkanı, “Şu anda dördüncü sanayi devrimini yaşıyoruz. Yapay zeka, robotik taşıtlar, 3D yazıcılar, nano teknoloji gibi saymakla bitmeyen yenilikler içinde bulunduğumuz çağı anlamak için çok ciddi zaman ve emek harcamamızı gerektirmektedir. Günümüzde hem uzmanlığa duyulan ihtiyaç artmış hem de uzmanlık alanları da hızla çeşitlenmeye başlamıştır. Teknolojik gelişmeler bilgi toplumuna geçişi hızlandırarak bireyleri olaylar karşısında daha duyarlı hale getirmiştir. Yargı organı anayasal sorumluluklarını yerine getirirken bu çağın gerektirdiği koşulları dikkate almaktadır. Geleceğin düşünmeyen kurumlarının bir geleceğinin olmaması ve kuruluş amacını gerçekleştirmesi mümkün değildir. Bu bağlamda yargı organlarının da İstanbul Bildirgesi’nde belirtildiği üzere iletişim çağının gereklerine bağlı olarak iletişim stratejisi oluşturması ve buna uygun çalışmalarla toplumun algısında ve vicdanında hak ettiği yeri almaya özen göstermesi gerekir” şeklinde konuştu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Toz taşınımı oto yıkamacıların yüzünü güldürdü Düzce’de etkili olan yağmur ve toz taşınımı sebebiyle araçlarının üzeri çamurla kaplanan sürücüler oto yıkamacılarda yoğunluğa sebep oldu. Düzce’de toz bulutunun ardından etkili olan kısa süreli yağışı, hem günlük yaşamı olumsuz etkiledi hem de araçların üzerini çamurla kapladı. Araçları çamurla kaplanan sürücülerin bazıları gece saatlerinde araçlarını yıkarken, bazıları ise soluğu oto yıkamacılarda aldı. Aracını yıkayan Aykut Ekinci, "Gündüz saatlerinde Afrika’dan gelen toz ile birlikte yağan yağmur araçların üzerini çamur yaptı. Yarın da işlerimiz var. Gece hava durumu da müsaitken arabamı yıkadım" dedi. Oto yıkamacılarda yoğunluk oluştu Aracını çamurdan arındırarak temizletmek isteyen bazı araç sahipleri ise oto yıkamacıların yolunu tuttu. Oto yıkamacı Evren Eser, "Keşke iş yerimize her gün bu kadar araç gelse. Tabii her gün böyle olmuyor. Araçların üzerinin çamurla kaplanması oto yıkama işi yapan esnafın dükkanlarındaki yoğunluğunu artırdı. Bizde insanların araçlarına daha temiz binebilmeleri için temizliyoruz. Sene de bir hafta böyle bir olayla karşılaşıyoruz. Daha önceki senelerde de karşılaşmıştık" diye konuştu. Aracını yıkatmak için sırada bekleyen Tamer Yeşildağ ise "Dün yağan yağmur ve toz bulutu ile araçlarımızın üzeri çamurla kaplandı. Aracımla çamurlu gezmek yerine yıkatmaya geldim ancak yoğunluktan dolayı bekliyoruz" şeklinde konuştu.
İstanbul YÖK Başkanı Özvar açıkladı: "Üniversitelere yapay zeka temelli yeni programlar açılacak" Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, üniversitelerde yapay zeka, dijitalleşme ve büyük veri alanlarında 21 lisans, 50 önlisans olmak üzere toplam 71 programın açılacağını belirterek, bu programların bu yılki ÖSYM Kılavuzu’na dahil edileceğini açıkladı. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ayazağa Kampüsü’nde "Yapay Zeka, Dijitalleşme ve Büyük Veri Toplantısı" düzenlendi. Toplantıya YÖK Başkanı Erol Özvar, Yükseköğretim Yürütme Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Erol Arcaklıoğlu, Prof. Dr. Hüseyin Karaman, Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burhaneddin Sandıkçı, 20 üniversitenin rektörleri ve çok sayıda kişi katıldı. Toplantıda konuşan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, yapay zekâ, dijitalleşme ve büyük veri alanlarındaki yeni program ve bölümlerin hangi üniversitelerde açılacağını açıkladı. Özvar, YÖK’ün gelecek vizyonunun en önemli unsurları arasında yer alan yapay zeka, dijitalleşme ve büyük veri alanlarını Türkiye açısından son derece stratejik bir mesele olarak gördüklerini belirtti. Dijital teknolojiler alanında yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak ilgili bütün sektörlerde istihdam edilmek üzere nitelikli insan gücüne duyulan ihtiyacın arttığını ifade eden Özvar, yapay zeka, yapay zeka çözümleri, dijitalleşme ve büyük veri alanlarında ihtiyaç duyulan insan kaynağını karşılamak adına yeni lisans ve ön lisans programlarının açılmasına karar verdiklerini bildirdi. “Toplamda 21 yeni lisans, 50 ön lisans programı açılacak” 21’i lisans, 50’si ön lisans olmak üzere toplam 71 yeni program açılacağını ve bu programların bu yıl ÖSYM Kılavuzu’na dahil edileceğini belirten Özvar, “Yeni programlar, Yükseköğretim Kurulunun önümüzdeki dönemde istihdamı önceleyen vizyonunun da bir göstergesi. İstihdam odaklı programları devreye sokarken, işlevini kaybeden programları sistem dışına çekmeye devam ediyoruz. Bundan sonraki dönemde bu yöndeki eğilim daha da güçlenecektir” dedi. “Bilişim temelli bazı dersler merkezi olarak verilecek” Özvar, İTÜ’nün koordinatör üniversite görevini üstleneceğini söyledi. Yeni bir model üzerinde çalıştıklarını belirten Özvar, “Bu yeni modelde kapasite açısından daha önde olan üniversitelerin koordinatörlüğünde ve bilişim temelli programlara mahsus olmak üzere bazı derslerin merkezi olarak verilmesini planlıyoruz. Bu şekilde üniversitelerimizdeki nitelikli akademik kadroların birikiminden diğer üniversitelerin de yararlanması mümkün olacaktır” diye konuştu. Ortak derslere ve bu dersleri merkezi olarak verebilecek öğretim üyelerinin isimlerine dair bir havuz oluşturduklarını vurgulayan Özvar, söz konusu derslerin tüm üniversitelerde aynı gün ve saatte verilmesi yönünde planlama yapılacağını kaydetti. Özvar, ön lisans programlarındaki derslerin bir kısmı için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Akademi’deki derslerden istifade edilmesine ve üniversiteler dışında verilen derslerin kredilendirilerek diplomaya dahil edilmesine yönelik çalışmaları da tamamlamak üzere olduklarını sözlerine ekledi. Yeni açılacak bölümler için özel sektör temsilcilerinin de görüşlerini aldıklarına işaret eden Özvar, “Amacımız ve önceliğimiz üniversite çağına gelen gençlerimizin yeni etkinlik ve beceri ile çağın ihtiyaçlarına karşılık verebilecek bir şekilde yetiştirilmesidir” şeklinde konuştu. “Siber Güvenlik Mühendisliği programının yükseköğretim sistemimiz için yeni bir açılım olacağına inanıyorum” Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar, belirledikleri yeni lisans programlarının haricinde İTÜ’de bir “Siber Güvenlik Mühendisliği” programının açılması ve mevcut “Kontrol ve Otomasyon Mühendisliği” programının “Robotik ve Otonom Sistemler Mühendisliği” olarak yapılandırılması için ayrıca bir çalışma yürüttüklerini söyledi. Özvar, “Özellikle Siber Güvenlik Mühendisliği programının yükseköğretim sistemimiz için yeni bir açılım olacağına inanıyorum. Bu isimle faaliyet gösteren ön lisans programlarının daha da güçlenmesi için bir zemin oluşacaktır. Robotik ve Otonom Sistemler Mühendisliği de yapay zeka temelli program oluşturma amacımıza hizmet eden bir değişiklik olacaktır” diye konuştu. Özvar, üniversitelerde açılacak yeni programları da şöyle açıkladı: “Bilgisayar ve Bilişim Bilimleri Fakültesi” kurulacak üniversiteler: Ege Üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi, Kayseri Üniversitesi, Konya Teknik Üniversitesi, Manisa Celâl Bayar Üniversitesi ve Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi. “Bilişim Teknolojileri Meslek Yüksekokulu” kurulacak üniversiteler: Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, Kayseri Üniversitesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi. Ayrıca Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’ndeki “Karasu Meslek Yüksekokulu’nun adı “Bilişim Teknolojileri Meslek Yüksekokulu” olarak değiştirilecek. Toplamda 21 yeni lisans programı, 50 ön lisans programı açılacak. Programlar şu şekilde olacak: 1- Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde Ön-Yüz Yazılım Geliştirme, Arka-Yüz Yazılım Geliştirme, Büyük Veri Analistliği, Bulut Bilişim Operatörlüğü ön lisans ve Bilişim Sistemleri ve Teknolojileri, Bilgi Güvenliği Teknolojisi, Veri Bilimi ve Analitiği lisans programları, 2- Atatürk Üniversitesi’nde Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi, Veri Bilimi ve Analitiği lisans programları, 3- Bursa Teknik Üniversitesi’nde Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi, Veri Bilimi ve Analitiği lisans programları, 4- Ege Üniversitesi’nde Otonom Sistemler Teknikerliği, Oyun Geliştirme ve Programlama, Ön-Yüz Yazılım Geliştirme ön lisans programları, 5- Eskişehir Teknik Üniversitesi’nde Bilişim Sistemleri ve Teknolojileri, Bilgi Güvenliği Teknolojisi Lisans ve Oyun Geliştirme ve Programlama, Bulut Bilişim Operatörlüğü, Robotik ve Yapay Zekâ ön lisans programları, 6- Gaziantep Üniversitesi’nde İmalat Yürütme Sistemleri Operatörlüğü, Arka-Yüz Yazılım Geliştirme, Robotik ve Yapay Zekâ, Ön-Yüz Yazılım Geliştirme ön lisans programları, 7- Harran Üniversitesi’nde Otonom Sistemler Teknikerliği, Robotik ve Yapay Zekâ, Kurumsal Bilişim Uzmanlığı, İmalat Yürütme Sistemleri Operatörlüğü ön lisans ve Veri Bilimi ve Analitiği lisans programı, 8- İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Veri Bilimi ve Analitiği lisans programı, 9- Karabük Üniversitesi’nde Yapay Zekâ Operatörlüğü, Ön-yüz Yazılım Geliştirme, Oyun Geliştirme ve Programlama ön lisans programları, 10- Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde Yazılım Geliştirme lisans ve Yapay Zekâ Operatörlüğü, Dijital Dönüşüm Elektroniği ön lisans programları, 11- Kayseri Üniversitesi’nde İnsansız Araç Teknikerliği, Otonom Sistemler Teknikerliği, Dijital Dönüşüm Elektroniği ön lisans programları, 12- Kocaeli Üniversitesi’nde Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi lisans ve İmalat Yürütme Sistemleri Operatörlüğü, Robotik ve Yapay Zekâ ön lisans programları, 13- Konya Teknik Üniversitesi’nde Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi lisans programı, 14- Manisa Celâl Bayar Üniversitesi’nde İmalat Yürütme Sistemleri Operatörlüğü, Dijital Dönüşüm Elektroniği, Büyük Veri Analistliği ön lisans ve Veri Bilimi ve Analitiği, Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi lisans programları, 15- Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nde Bilişim Sistemleri ve Teknolojileri lisans programı, 16- Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde Yazılım Geliştirme, Bilgi Güvenliği Teknolojisi lisans ve Ön-yüz Yazılım Geliştirme, Arka-Yüz Yazılım Geliştirme, Oyun Geliştirme ve Programlama, İnsansız Araç Teknikerliği ön lisans programları, 17- Sakarya Üniversitesi’nde Veri Bilimi ve Analitiği, Bilişim Sistemleri ve Teknolojileri lisans programları, 18- Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde Arka-Yüz Yazılım Geliştirme, Ön-Yüz Yazılım Geliştirme, Bulut Bilişim Operatörlüğü, Büyük Veri Analistliği, Yapay Zekâ Operatörlüğü, Dijital Dönüşüm Elektroniği, İmalat Yürütme Sistemleri Operatörlüğü, Otonom Sistemler Teknikerliği, Robotik ve Yapay Zekâ, İnsansız Araç Teknikerliği ön lisans programları, 19- Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde Büyük Veri Analistliği, Dijital Dönüşüm Elektroniği, Kurumsal Bilişim Uzmanlığı ön lisans programları, 20- Trakya Üniversitesi’nde Robotik ve Yapay Zekâ, İnsansız Araç Teknikerliği ön lisans programları açılacak.
Konya Konya’da “Yapay Zeka ve İş Dünyasına Yansımaları” semineri Konya’da “Yapay Zeka ve İş Dünyasına Yansımaları” konulu seminer düzenlendi. Seminerde, yapay zekanın iş dünyasına getireceği fırsatlar konuşuldu. Konya Ticaret Odası (KTO), Elektrik Mühendisleri Odası Konya Temsilciliği ve Kalkınma Odaklı Stratejik Araştırmalar Merkezi (KOSAM) işbirliği ile düzenlenen “Yapay Zeka ve İş Dünyasına Yansımaları” bilgilendirme semineri Konya Ticaret Odası Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Seminerin açılışında konuşan KTO Başkan Yardımcısı Lütfi Can Başaran, sözlerinin başında konuşmasını yapay zeka teknolojisini kullanarak hazırladıklarını ifade etti. Başaran, “İş hayatımızda internet ve akıllı telefon gibi teknolojiler, dijital dönüşümü hızlandırmış ve iş yapma şeklimizi değiştirmiştir. Ancak yapay zeka, bu dijital dönüşümü daha da ileriye taşıyan bir sonraki daha büyük adımı temsil etmekte, deyim yerindeyse bir devrim gerçekleştirmektedir. Özellikle ifade etmeliyiz ki yapay zekanın sektörlerimizi ve işlerimizi elimizden alacağına dair oluşan yanlış algıyı düzeltmeliyiz. Bu yanlış algı, gelişen yapay zeka teknolojisinin aslında birçok fırsatı beraberinde getirdiği gerçeğini göz ardı etmektedir. Bu yenilikçi teknoloji, iş dünyasında köklü değişikliklere yol açarak verimlilik, etkinlik ve inovasyon alanlarında yeni ufuklar açacaktır. Bu teknolojiyi daha iyi kullanan işletmeler rekabet avantajı elde edecek ve sürdürülebilir başarıya ulaşacaktır. Artık günümüzde teknolojik gelişmeleri ve dönüşümleri uzaktan izleme gibi bir seçeneğimiz bulunmamaktadır. Dönüşüme ayak uyduramayan firmaların faaliyetlerine devam etmesinin imkansız hale geleceği bilinciyle, bunun bir zorunluluk haline geldiğini görüyoruz. Çok açık ifade ediyorum; yapay zeka ile entegre olmayan her sistem bu yolda mutlaka kaybedecektir. Bu nedenle, yapay zeka teknolojisini sadece takip etmekle kalmayıp, aynı zamanda bu dönüşümün öncüsü olmalıyız. Konyalı firmalarımızda farkındalık oluşturmak hem de yapay zekanın getireceği yeni iş ve uzmanlık alanları ile ilgili iş gücümüze yol gösterici olmak amacıyla Konya Ticaret Odası ve KOSAM olarak bir dizi etkinlik gerçekleştireceğiz. Bizler, iş dünyası temsilcileri olarak çağımızdaki değişimin ve yeniliğin farkındayız. Konya’nın ve ülkemizin yapay zeka ve teknolojik inovasyon yolculuğundaki yerini önemsiyoruz. Konya’nın kültürel mirasını ve yenilikçi ruhunu birleştirerek yapay zeka ile iş dünyasında yeni bir çağ başlatabileceğimize inanıyor ve hepinizin bu yolculukta bizimle birlikte olmasını umuyorum. Bu seminerin hepimize yeni fikirler ve ilham getirmesini diliyorum” şeklinde konuştu. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Konya Temsilcisi Özkan Keskin de “Bugün düzenlediğimiz seminer ile yapay zeka konusunda Konya’da bir başlangıç yapmış oluyoruz. Konya, sanayi ve tarımda ülkemizde önemli yer tutan bir şehrimizdir. Sektörlerimizde yapay zekanın kullanılmasına öncülük etmek önemlidir. Yapay zeka konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla İl Temsilciliğimizle işbirliği içinde düzenledikleri program dolayısıyla Konya Ticaret Odası’na ve KOSAM’a teşekkür ediyorum” dedi. Açılış konuşmalarının ardından başlayan panelin moderatörlüğünü Konya Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Hakkı Karaca yaptı. Düzenlen panelde Gazi Üniversitesi Yapay Zeka Merkezi Direktörü Prof. Dr. Şeref SAĞIROĞLU “Üretken Yapay Zekanın İş Dünyasına Etkileri”, Anadolu Ajansı Teknoloji ve İnovasyon Direktörü Yakup Şıvka “Medyada Yapay Zeka Kullanımı” ve DeepZeka Genel Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Saadin Oyucu “Yapay Zeka ve Girişimcilikte Yeni Ufuklar” konularında sunum gerçekleştirdi.
Kayseri RTÜK Başkanvekili Karadaş: "İslamiyet’e ve Müslümanlara karşı dışlayıcı tutuma, yine onların kullandıkları yöntemleri kullanarak cevap vermek mecburiyet haline gelmiştir" Erciyes Üniversitesi (ERÜ), Kültür ve Turizm Bakanlığı, İslam İşbirliği Teşkilatı Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ve Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) işbirliği ile düzenlenen 1. Uluslararası Medya, Dijital Kültür ve Din Kongresi başladı. Kongrede konuşan RTÜK Başkanvekili Orhan Karadaş; "Biz Müslümanlara karşı dışlamayı, ayrımcılığı ve şiddeti içeren bu kavramı medya aracılığı ile yerleştirmek, dijital kültürün bir parçası haline getirmek İslamiyet’e, Müslümanlara da haksızlıktır. İslamiyet’e ve Müslümanlara karşı bu dışlayıcı tutumu, yine onların kullandıkları yöntemleri kullanarak cevap vermek ve işin aslını ortaya koymak bir mecburiyet haline gelmiştir" dedi. Kentteki bir otelde düzenlenen kongrenin açılış konuşmasını yapan ERÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Hakan Aydın, üniversitenin medya ve din konusunda bir merkez haline geldiğini aktararak; "Erciyes Üniversitesi; medya ve din alanında öncü bir üniversite. 2018 yılında Türkiye’de ilk Medya ve Din Araştırma Merkezi Erciyes Üniversitesi bünyesinde kuruldu. Ardından Medya ve Din Araştırma Dergisi yayınlandı. Medya ve Din Araştırmaları Dergisi; Türkiye’de bu alanda bir merkez haline geldi. Ardından özellikle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile yakın bir işbirliği geliştirerek özellikle İslamofobi konusunda dünyada ses getirecek programlara imza attık. 2021 yılında cumhurbaşkanımızın açılış konuşmasını yaptığı Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu bunların ilkiydi. Gelinen noktada bu kongre de aracı olacak, İslam İşbirliği Teşkilatlarını İslamofobi’ye dönük çalışmalara entegre etmeyi planlıyoruz" dedi. Daha sonra konuşan RTÜK Başkanvekili Orhan Karadaş, dezenformasyonun çok ciddi bir tehlike haline geldiğini ve mutlaka bir tedbir alınması gerektiğini ifade etti. "Müslümanlara karşı dışlamayı, ayrımcılığı ve şiddeti içeren bu kavramı medya aracılığı ile yerleştirmek, dijital kültürün bir parçası haline getirmek İslamiyet’e de, Müslümanlara da haksızlıktır" diyen Karadaş; "Medya, dijital kültür, din ayrı bir başlık. Ama aynı zamanda bunlar birbirini etkiliyor. Çağımız iletişim çağı ve dolayısıyla medya son derece önemli ve etkileyici hayatın akışını etkileyen konumda. Önceden görsel ve yazılı basın vardı. Sonra internetin hayatımıza girmesiyle birlikte bu daha da çeşitlendi. Sosyal medyayla birlikte başka bir noktaya geldi. Biz basın olarak değil de medya diye daha geni bir tanımlamayla tanımlıyoruz. Yaklaşık 40 yılını bu sektörde harcamış bir medya mensubu olarak karşınızdayım ve bu konuda söylenebilecek çok şey olduğunu hatırlatmak isterim. Sadece haber alma ve vermeyle sınırlı değil medya, hayatın akışını da şekillendiriyor. Siyasetten ekonomiye, sanattan edebiyata kadar farklı disiplinleri de etkiliyor. Teknolojideki, medya sektöründeki bu gelişmeler doğal olarak bilgiye ulaşmayı da kolaylaştırıyor, hızlandırıyor. İletişim çağı ve bilgi toplumu kavramları artık hayatın değişmez bir parçası haline geldi. Kaçınılmaz olarak bunun kültürel sonuçları da ortaya çıkıyor. İçinde yaşadığımız çağın gereği olarak bunu dijital kültürle de tanımlamak mümkün. Dijital kültür hayat tarzı ve alışkanlıkların tümünü kapsayacak durumda. Asıl mesele bizim bu yeni duruma nasıl uyum sağladığımız. Özellikle milli kültürümüzü bu dijital kültür karşısında nasıl koruduğumuz, ne tür tedbirler aldığımız ve bundan sonrası ile ilgili ne tür tedbirler aldığımızdır. Bu toplantının bu konuda çok önemli veriler ortaya koyacağı kanaatindeyim. Bu yeni medya düzeni kaçınılmaz olarak inanç sistemlerini de etkiliyor. Dijitalleşme ile birlikte bir de kaçınılmaz olarak güvenilirlik sorunu ortaya çıktı. Dini mesaj aktarımları bilinçli ve sistematik yapıldığı gibi kasıtlı ve yanıltıcı da yapılabiliyor. Sureti haktan görünüp, mukaddes dinimizi hain emellerine alet edenleri ne yazık ki hep birlikte gördük ve yaşadık. Diğer taraftan dezenformasyon çok ciddi bir tehlike haline gelmiştir ve mutlaka bir tedbir alınması gerekiyor. Doğal olarak yeni medya düzeni ve dijital araçlar aslında İslam düşmanlığına da bir malzeme edilebiliyor. İslamofobi tanımı ne yazık ki kabul gördü ama katılmadığımı özellikle belirtmek isterim. Çünkü İslam ne fobidir, ne hobidir. İslam bir yaşayış biçimidir. Biz Müslümanlara karşı dışlamayı, ayrımcılığı ve şiddeti içeren bu kavramı medya aracılığı ile yerleştirmek, dijital kültürün bir parçası haline getirmek İslamiyet’e de, Müslümanlara da haksızlıktır. İslamiyet’e ve Müslümanlara karşı bu dışlayıcı tutumu, yine onların kullandıkları yöntemleri kullanarak cevap vermek ve işin aslını ortaya koymak bir mecburiyet haline gelmiştir. Biz Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olarak bu konuya büyük önem veriyoruz. Uluslararası Medya ve İslamofobi forumları altında düzenli olarak programlar düzenliyoruz. Bu toplantıya da bu yönüyle destek verdik. Bu işbirliğimiz bundan sonra da devam edecek" diye konuştu. açılış konuşmalarının ardından kongreye katılanlara plaket takdim edildi.