POLİTİKA - 26 Kasım 2014 Çarşamba 04:11

Bozdağ: 'Hakim ve savcılar daha fazlasını almayı hak ediyorlar'

A
A
A
Bozdağ: 'Hakim ve savcılar daha fazlasını almayı hak ediyorlar'

Adalet Bakanı Bozdağ, TBMM Genel Kurulu’nda, 'hakim ve savcılar daha fazlasını almayı hak ediyorlar. Bütçe imkanlarımız çerçevesinde ancak bu kadar iyileştirme yapabiliyoruz. İmkanlarımız artığında bunu daha fazla yapma imkanımız da olacaktır' dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda kamuoyunda 'yargı paketi' olarak bilinen, hakim ve savcıların maaşlarına iyileştirme yapılmasını sağlayan teklifin görüşmelerinde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, paketle ilgili bilgilendirme yaptı.

Çok önemli bir kanun teklifinin müzakeresine başlandığını belirten Bozdağ, “Bu teklif Anayasa’ya her maddesi itibariyle uygun bir tekliftir. Anayasa’ya aykırılık söz konusu değildir. Bu teklifin içerisinde en önemli değişikliklerden birisi Yüksek Yargı’da daire ve üye sayısının artışını öngören düzenlemeler ve bu düzenlemelerin yansımalarıdır. Yüksek Yargıda iş yükünün yoğunluğu hepimizin malumudur. 2010 yılında 364 bin 500 ceza dairelerinde olan dosya sayısı 2013 yılında 355 bin 134 olarak gözüküyor. 31 Ekim 2014 tarihi itibariyle 389 bin 469 olarak görünüyor. Hukuk dairelerine bakıldığında 2010’da 171 bin 814 olan dosyanın 31 Ekim 2014 itibariyle 219 bin 386 olduğunu görüyoruz. Buradaki rakamlar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bulunan dosyaları kapsamıyor. 1 Kasım 2014 tarihi itibariyle dosya sayısı 353 bin civarındadır. Çok büyük iş yükünün olduğu tartışmasızdır. Yüksek Yargıda davaların uzun süre karara bağlanamaması insanımızın yargıya olan güvenini zedelediği gibi hakkını daha geç elde etmesine de neden olmaktadır. İş yoğunluğu azaltmak için tedbirler bizim görevlerimizden biridir. Türkiye adil yargılanma hakkı konusunda da uluslararası taahhütlerde bulunmuş bir ülkedir. Bu çerçevede adil yargılanmanın zamanında davaların karara bağlanması, gecikmiş adaletin önüne geçilmesi maksadıyla böyle bir değişiklik yapılması zarureti ortadadır. Bu değişikliğin gizli bir ajandası yoktur. Tamamıyla Yargıtay’daki iş yükünü azaltmaya ve dosya yoğunluğunu eritmeye dönük bir düzenlemedir. Hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ilkesiyle çatışır bir niteliğe sahip değildir. Yargıtay tetkik hakimlerinin atanması, Yargıtay’ın iç işlerine yargı bağımsızlığına kesinlikle müdahale değildir. Bugün Yargıtay’ın üyeleri, Danıştay’ın üyeleri HSYK tarafından seçilmektedir” ifadelerini kullandı.

Ceza Muhakemesi Kanu’nda yapılmak istenen değişikliklere de değinen Bozdağ, “Bu konu çok tartışıldı. Ben tartışılmasını da önemsiyorum. Birincisi, makul şüphe meselesi... Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 116. maddesindeki ‘makul şüphe’, bu senenin Şubat ayında ‘somut delile dayanan kuvvetli şüphe’ olarak değiştirildi. Bu değişikliği yaparken temel düşüncemiz aramalara kolay karar verilememesiydi. Ancak kuvvetli bir şüphe varsa ve bu şüpheyi doğuran somut deliler varsa o zaman karar verilmesini arzu ediyorduk. Uygulamaya baktığımızda yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana, uygulayıcılar bunu faili gösteren somut delil gibi adeta ispat vasıtası delil gibi algılayıp uygulamaya başladılar. Şüpheyi doğuran bir delil, birden bire suçu ispat eden suçluyu gösteren delil gibi algılanıp uygulamaya başlayınca bu arama müessesinden hedeflenen netice ortaya çıkmadı. Pek çok yerde maalesef arama kararları verilemedi. Bazı yerlerde savcılar vermedi, konu hakime taşındığı zaman hakimler vermedi ve bunun doğurduğu pek çok olumsuzluk yaşandı. Bu yaptığımız düzenleme bu olumsuzlukları ve ortaya çıkan kötü uygulamanın sonuçlarını ortadan kaldırmaya dönüktür” diye konuştu.

“İNSAFSIZLIKTIR BU”

Bakan Bozdağ, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ‘el koyma’ maddesiyle ilgili, “Ceza Muhakemesi kanunda el koyma maddesinde katalog suçlara ilave yapıyoruz. Bu, öyle bir yansıtıldı ki, sanki muhalif olan herkesin malına mülküne el konacak. Hükümet, kendi aleyhine kim konuşuyorsa onun bütün ticari hayatını sonlandıracak. Böyle bir taktim yapıldı. İnsafsızlıktır bu. Zira el koyma maddesinde, CMK 128’de ‘somut delilere dayanan kuvvetli şüphe’yi biz getirdik. Bir güvence olarak. iki el koyma kararından önce BDDK, SPK, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’ndan suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması şartını da el koyma maddesine biz koyduk. Üç, el koyma kararının ağır ceza mahkemesince heyet halinde verilmesi kararını da biz getirdik. Şimdi bu güvencelerin hangisi ortadan kalkıyor, hiç biri ortadan kalkmıyor. Eğer bir rapor varsa, kuvvetli şüphe varsa, Ağır Ceza Mahkemesi heyet halinde karar veriyorsa bunlarla ilgili uygulama elbette yapılabilir. Bizim yaptığız da burada anayasal düzene karşı suçlar, darbe teşebbüsü diye bildiğimiz suçlar gibi bazı suçları bunun kapsamına koymaktır. Yoksa muhaliflerin mal varlığına, şuna buna el koyma gibi değerlendirme yapılırsa o zaman darbe suçu nasıl oluşur onun iyi okunması lazım. Bunların düşünce hürriyetiyle, kişilerin muhalefet yapma şekliyle, biçimiyle bu düzenlemenin hiçbir alakası yoktur” şeklinde konuştu.

“HAKİM KARARIYLA BELLİ EVRAKLARLA İLİŞKİN KISITLAMAYI ÖNGÖREN DÜZENLEMEYE GERİ DÖNDÜK”

Müdafiinin dosyayı incelemesi ve dosyadan örnek alması hususunun son derece önemli olduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu:

“Biz dosyadan müdafiinin herhangi bir sınırlamaya tabi olmadan örnek alması hususunda düzenleme yaptık. Ben bizzat savundum. Ancak maddenin uygulamaya girmesinden sonra terör suçları, örgüt soruşturmalarında, uyuşturucu soruşturmalarda ve pek çok soruşturmada suçu işlemeyi meslek edinen kişiler avukatları vasıtasıyla savcılıklarda nöbet tutuyor. Bir soruşturmanın sağlıklı yürümesi, delilerin toplanması, faile ulaşılması imkansız hale geliyor. Dosyanın içinde ne varsa hepsini alıyor. Hangi soruşturmanın hedefi hangi istikametse onu görüyor. Delileri karartma konusunda büyük imkan elde ediliyor ve deliler karartılıyor, kayboluyor. Böyle olunca da bu tür organize suçlarla ilgili, örgütlü suçlarla ilgili akim kalması gibi bir tehlike ile karşı karşıyayız. O nedenle biz soruşturmanın amacı tehlikeye düşecekse, hakim kararıyla belli evraklarla ilişkin kısıtlamayı öngören düzenlemeye geri döndük. Komisyonda, komisyon üyelerini eleştirileri dikkate alınmak suretiyle burada bir katalog yapıldı ve bir sınırlamaya gidildi. Birkaç rakam vermek istiyorum daha iyi anlatabilmek için: 2011 yılında devreden dosyalar dahil 6 milyon 15 bin 659 tane soruşturma var, bin 50 tane soruşturmada gizlilik kararı verilmiş. 2012’de 6 milyon 285 bin 102 soruşturma var, bin 64 soruşturmada gizlilik kararı verilmiş. 2013’de 6 milyon 679 bin 973 soruşturma var, bunlardan bin 306’sında gizlilik kararı verilmiş. Bu rakamlara bakıldığında milyonlarca soruşturmadan sadece beli sayıda gizlilik var. Bu daraltmayla daha da aza inecektir. Bu kararı da hakim verecektir. Ben bunun bir ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Bunu getirmek zorundayız ve mecburuz. Bu soruşturmaların sıhhati bakımından son derece önemli bir düzenlemedir. Burada amaç savunma hakkını kısıtlamak kesinlikle değildir. Delileri doğru biçimde toplamak faillere ulaşmak ve hak edenin hak ettiği cezaya kavuşması için etkin ve sağlıklı bir soruşturmayı yürütmek bakımdan önemli.”

“HAKİM VE SAVCILAR DAHA FAZLASINI ALMAYI HAK EDİYORLAR”

Bakan Bozdağ, hakim ve savcıların özlük haklarıyla ilgili, “Hakim ve savcıların özlük haklarına ilişkin düzenlemeler var. Bu düzenlemeler üzerinden hakim ve savcılar çok yıpratıldı. Bir takım imkanlar getirilen diğer düzenlemeler üzerinden de çok yıpratıldı. Bilinmesini isterim ki, hakim ve savcılar daha fazlasını almayı hak ediyorlar. Bütçe imkanlarımız çerçevesinde ancak bu kadar iyileştirme yapabiliyoruz. İmkanlarımız artığında bunu daha fazla yapma imkanımız da olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Nakipoğlu Mahallesi’ndeki evlerin restorasyonu tamamlanıyor Konya’nın merkez Karatay ilçesinin geçmişini yansıtan ve ilçenin çeşitli noktalarında bulunan 100 yılı aşkın tarihe sahip yapılar, Karatay Belediyesi’nin çalışmalarıyla bir bir yeniden ayağa kaldırılıyor. Söz konusu yapıların korunup geleceğe taşınması amacıyla Nakipoğlu Mahallesi’nde devam eden restore çalışmalarını yerinde inceleyen Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca; “Tarihimizi korumaya ve yaşatmaya devam ediyoruz” dedi. Konya’ya özgü mimari özellikleri yansıtan; kerpiç, ahşap ve taş kullanılarak inşa edilen tarihi yapılar, Karatay Belediyesi’nin yürüttüğü restorasyon çalışmalarıyla eski günlerine yeniden döndürülüyor. Bu çerçevede Nakipoğlu Mahallesi’nde 125 yıllık geçmişe sahip iki tarihi ev, Karatay Belediyesi ekipleri tarafından restore ediliyor. Söz konusu yapıların restorasyon çalışmalarında artık sona gelinirken; Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, çalışmaları yerinde inceledi. “Konya’mızın tarihi değerlerine sahip çıkıyoruz” Konya ve Karatay’ın yüzlerce yıllık geçmişini yansıtan tarihi evleri gelecek kuşaklara aktarmak için yürüttükleri restorasyon çalışmalarının başarılı bir şekilde sürdüğünü söyleyen Başkan Kılca, “Konya’mızın tarihi mimari özelliklerini taşıyan ve zaman içinde tahribata uğrayan evlerimizi tek tek tespit ederek önce korumaya alıyoruz. Konya’mızın tarihi değerlerine sahip çıkıyoruz. Şu anda tarihi bir Konya evindeyiz. Bu tür evlerimizi kamulaştırarak, restore ediyoruz. Nakipoğlu Mahallemizde tarihi bir evimizin restoresini tamamlamak üzereyiz. Burada eski yüklüklerimiz, aynalıklarımız ve sahanlıklarımız var. Ahşaptan ve hepsi el emeği ürünler. Bunları gelecek nesillerimize taşımış oluyoruz. Eski evlerimizde kerpiç ve ahşap malzemeler ve hasır tavanlardan oluşan bu yapıyı gelecek kuşaklara aktarmamız önemli. Bu tür yapılara sahip çıkacağız. Evde detaylar çok etkileyici. 125 yıl öncesine ait bir aynalığımız var ve bunu koruma kurulunun da görüşünü alarak eski haline uygun restore ediyoruz. Karatay Belediyesi olarak bu tür projelerimize sahip çıkarak Konya’mızın ve Karatay’ımızın kadim geçmişini yüzyıllar ötesine aktarmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Diyarbakır Uzmanlar, yaz ayalarının gelmesiyle göz sağlığını tehdit eden güneş gözlüğüne dikkat çekti Diyarbakır’da uzmanlar, yaz ayalarının gelmesiyle gözlük tercihi ve kullanımında dikkat edilmediğinde göz sağlığını tehdit eden sağlık sorunlarına dikkat çekti. Güneş gözlüğü, genellikle havaların ısınmasıyla birlikte yaz aylarında ağırlıklı olarak kullanımı tercih ediliyor. Uzmanlar ise, güneş gözlüğünün her mevsim göz sağlığı için önemli olduğuna dikkat çekerken, gözlük tercihinde standartlara uyulmadığı taktirde göz sağlığında ciddi sağlık sorunları ile karşılaşacağını vurguluyor. Diyarbakır’da Memorial Hastanesi’nde Op. Dr. Belgin Ekmekçiler, güneş gözlüklerinin çoğunlukla aksesuar amaçlı düşünüldüğünü ve bunun tam tam tersi bir şey olduğunu söyledi. Güneş gözlüklerini koruyucu bir tedavi olarak uyguladıklarını belirten Dr. Ekmekçiler, çünkü güneş ışınlarında göze zarar ultraviyole dedikleri gözle görülmeyen ışıkların olduğunu kaydetti. Bu ışıkların gözün birçok yapısına hasar verdiğinin altını çizen Dr. Ekmekçiler, şöyle konuştu: "Ciltten başlayıp retinaya kadar. Örneğin cildimizde kırışıklıkları artırıyor, et büyümesi yaparak görmemizi etkiliyor. Yine lensimiz dediğimiz gözümüzün merceğinde proteinleri de denature ederek katarak oluşmasını hızlandırıyor. Ve en önemlisi de gözümüzün arkasındaki fotoğraf filmi dediğimiz retinada sarı nokta oluşmasına sebep olarak da geri dönüşümü olmayan ciddi görme kayıplarına sebep oluyor. Biz de bu sebepten dolayı hastalarımızı ışıklardan korumak için güneş gözlükleri öneriyoruz." Güneş gözlüklerinin birçok yerde aksesuar olarak alınabildiğine dikkat çeken Dr. Ekmekçiler, “Ama güneş gözlüğünün asıl özelliği ultraviyole blokajının olması gerekiyor. Bu blokaj olmadan sadece renkli olmasında hiçbir anlamı olmuyor. Hatta siyah camlar göz bebeğimizi büyüterek gözümüze ultraviyole ışınlarının daha çok girmesine sebep olarak hasarı daha da katlayarak artırabiliyor. Bu sebepten güneş gözlüğü alacağımızda bunun aksesuardan çok koruyucu bir tedavi olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ve aldığımızın camları hangi özellikte olduğunu, daha iyi bilmemizi gerektiriyor dedi. "Bizim açımızdan çerçeve önemli değil, camın üstünde olan ultraviyole blokajları" “Bizim açımızdan çerçeve önemli değil, camın üstünde olan ultraviyole blokajları” diyen Dr. Ekmekçiler, “Bunu da ancak nasıl anlayabiliriz? Gözle anlayabileceğimiz bir özellik değil. Ancak aldığımız gözlüklerin garanti belgelerinde ultraviyole yüzde 100 koruma şeklinde yazar. Ya da güneş gözlüklerinin CE belgesi dediğimiz denetlenmiş, kurumlar tarafından verilen özellikleri vardır. Bunun mutlaka olması gerektiğini kontrol etmemiz gerekiyor ki gözümüzü bu yüksek doz ultraviyoleden koruyabilelim” şeklinde konuştu. 21. Bölge Güneydoğu Optisyenler Gözlükçüler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahim Erdoğan ise, güneş gözlüğü mevsimsel olarak kullanılabilecek bir gözlük olmadığını, ultraviyole denilen olayın her ne kadar yaz aylarında özelikle bölge itibariyle güneş ışınlarının dik geldiği dönemlerde daha çok gözde ve ciltte hasara sebebiyet verse de, yılın geri kalan periyodlarında da ultraviyole yoğunluğu olduğu dönemler olduğunu söyledi. Güneş ışınların en dik geldiği baharın sonları ve yaz aylarının başlangıcına denk gelen mevsimde ultraviyole özellikli güneş gözlüğü takılması göz ve görme sağlığı adına ciddi bir önem arz ettiğini kaydeden Erdoğan, “Tüketicilerimizin dikkat etmesi gereken en önemli hususlardan biri her koyu renkli gözlük korucuyu bir güneş gözlüğü değildir. Bunu kesinlikle bilmemiz lazım. Hatta güneş gözlüğü camları ultraviyoleden değil de, boyadan elde edildiği takdirde daha koyu bir hal alır. Bu koyu cam rengi gözbebeğinin olağandan daha çok büyümesi, dolayısı ile ultraviyole dediğimiz sarı nokta görme alanlarına daha çok gelmesi, daha çok zarar vermesine sebebiyet verir. Bir güneş gözlüğü muhakkak suretle Sağlık Bakanlığının denetimi altında olan optisyenlik müesseselerinden temin edilmesi gerekir. Çünkü rutin olarak bakanlık ve sağlık müdürlüğü denetimi altında. Buna bağlı olarak ultraviyoleden elde edilen Avrupa standartlarına uyumlu güneş gözlükleri satışı mevcut” ifadelerine yer verdi. Müşterilerden Çağrı Eren, yaz aylarında genelde Diyarbakır çok sıcak olduğu için maalesef takmak zorunda olduklarını söyleyerek, “Gözlerimizi de güneş ışınlarından korumamız gerekiyor. O yüzden gözlüğümü tamire getirmiştim ve yenisini de almayı düşünüyorum” dedi.
Konya Konyaspor, ligin son 4 haftasında küme düşmemeye oynayacak Trendyol Süper Lig’de sezonun 4. haftasını 4. sırada tamamlayan, sezon başından bugüne 4 hoca değiştiren, son 4 haftaya da küme düşecek 4 takımın bir sıra üstünde giren Konyaspor, oynayacağı son 4 maçta küme düşmeme mücadelesi verecek. Trendyol Süper Lig ekiplerinden Konyaspor, 2023-2024 sezonunda Sırp Teknik Direktör Aleksandar Stanojevic yönetiminde ilk 4 hafta çıktığı maçlarda 2 galibiyet, 2 beraberlik alarak 8 puan topladı. Konyaspor, bu maçların sonunda ligde 4. sıraya yükseldi. Yeşil-beyazlılar, Sırp teknik direktör ile çıktığı diğer 5 maçta ise 1 beraberlik, 4 yenilgi alarak 1 puan topladı. Ligin ilk 9 haftasını 9 puanla 15. sırada tamamlayan Konyaspor’da, Aleksandar Stanojevic görevinden istifa ederken, teknik direktörlük görevine Hakan Keleş getirildi. Hakan Keleş ile 10 maça çıkan Konya ekibi, 2 galibiyet, 5 mağlubiyet ve 3 beraberlik alarak 9 puan topladı. Kötü gidişata engel olmayan Hakan Keleş ile deplasmanda Fenerbahçe’ye 7-1 mağlup olan Konyaspor, bu maçın ardından düşme hattında 18. sırada yer alırken, Keleş’le yollarını ayırdı. Yeşil-beyazlı ekip Hakan Keleş ile yolların ayrılmasından sonra 62 yaşındaki Bosna-Hersekli çalıştırıcı Fahrudin Omerovic ile mukavele imzaladı. Fahrudin Omerovic, yeşil-beyazlı takımın başında çıktığı 14 lig maçında 4 galibiyet, 5 mağlubiyet ve 5 beraberlik alarak 17 puan elde etti. Bu maçlarda 16 gol atan yeşil-beyazlılar, kalesinde 15 gol gördü. Ligin 34. haftasında deplasmanda oynanan Sivasspor maçında alınan 1-0’lik mağlubiyetin ardından Fahrudin Omerovic ile yollarını ayıran Konya ekibi, teknik direktörlük görevine Sportif Direktör Ali Çamdalı’yı getirdi. Ali Çamdalı yönetiminde Fenerbahçe karşısında zorlu bir mücadeleye çıkacak olan Konyaspor, küme düşme hattının bir sıra üzerinde yer alıyor. Trendyol Süper Lig’de sezona iyi bir başlangıç yaparak 4. haftada 4. sıraya yükselen Konyaspor, daha sonra o başarılı günleri bir daha bulamadı. Yeşil-beyazlılar ligin son 4 haftasına girilirken küme düşme potasının 1 sıra üstünde 16. sırada yer alıyor. Konyaspor, yarın ligin 35. haftasında kendi evinde Fenerbahçe ile karşılaşacak. Fenerbahçe ile Süper Lig tarihinde bugüne kadar 45 kez karşı karşıya gelen Konyaspor, söz konusu maçlarda sarı-lacivertli ekibe 34 defa mağlup olurken, 8 maçı kazandı, 3 karşılaşma ise beraberlikle sonuçlandı.