GÜNDEM - 17 Ağustos 2016 Çarşamba 13:06

Büyük Marmara depremi ile ilgili korkutan açıklama

A
A
A
Büyük Marmara depremi ile ilgili korkutan açıklama

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, "Bir gün Marmara’da büyük bir deprem olacak. Büyüklüğü 7’nin üzerinde olacak. Ama bunun ne zaman olacağını maalesef bilemiyoruz” dedi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Marmara’da 17 Ağustos 1999’da yaşanan büyük depremin yıl dönümünde bir basın toplantısı düzenledi. Prof. Dr. Haluk Özener, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde düzenlenen toplantıda deprem araştırmalardaki son durumu ve bu konudaki bilinçlenmeyi değerlendirdi. 17 Ağustos Marmara depreminden sonra teknik olarak yaşanan gelişmeleri aktaran Özener, “Aslında 17 Ağustos’tan öncesine göre bilinç düzeyimiz oldukça arttı. Aslında bilim inanları 17 Ağustos’tan öncesinde de bir sonraki depremin yerini işaret ediyorlardı. Büyüklüğünü işaret ediyorlardı ama zamanını söylemiyorlardı. Şimdi geldiğimiz aşama yine bundan sonra, ki olacak depremin yaklaşık yerini ve büyüklüğünü söyleyebiliyoruz. Ama zamanı konusunda maalesef sizlere bir şey söyleyemiyoruz. 17 Ağustos’tan bu yana köprüler, viyadükler, okullar, hastaneler, kritik yapılar, tarihi binalarda güçlendirme çalışmaları yapıldı. Kentsel dönüşüm çalışmalarına başlandı. Deprem yönetmelikleri yenilendi. Depreme güvenli konutlar ve yapılara kavuşmaya başladık. Bunlar açıkçası karar vericiler ve yöneticiler tarafından kaydedilen gelişmelerdir” dedi.

“BİR GÜN MARMARA’DA BÜYÜK BİR DEPREM OLACAK, BÜYÜKLÜĞÜ 7’NİN ÜZERİNDE OLACAK”

Bir gün Marmara’da büyük bir deprem beklendiğini fakat ne zaman olacağının tahmin edilemediğini belirten Özener, “Vatandaş da artık binasını seçerken, bina alırken hangi zeminde olduğuna, yapı kalitesine, deprem yönetmeliğine uyup uymadığına, yapan inşaat firmasına dikkat etmeye başladı. Bu da toplumun, vatandaşın da bilinçlendiği anlamına gelir. Bütün bilim insanlarının farkında olduğu bir nokta var. Bir gün Marmara’da büyük bir deprem olacak. Büyüklüğü 7’nin üzerinde olacak. Ama bunun ne zaman olacağını maalesef bilemiyoruz. Dolayısıyla aslında bilim insanlarının söyleyeceği sözler burada sınırlı kalmalı. Bundan sonra aslında eyleme geçecek olanlar karar vericiler ve vatandaşlar olmalı. Yani bizim bu doğa olayını engelleme şansımız yok. Ne zaman olacağını bilemiyoruz. Dolayısıyla bunun önüne geçemiyoruz. Ama deprem zararlarını azaltmak her zaman mümkün” şeklinde konuştu.

“TÜM DÜNYA ÇAPINDA 3 BİNİN ÜZERİNDE İSTASYONDAN KANDİLLİ’YE VERİ AKIŞI SAĞLANMAKTA”

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde kaydedilen gelişmeleri anlatan Prof. Dr. Özener, “Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde tarafından kurulmuş bulunan sadece Marmara bölgesinde 70’in üzerinde sismik istasyon var. 7 gün 24 saat izlenmekte. Bunun dışında tüm Türkiye geneline yayılmış ise 200’ün üzerinde sismik istasyonumuz var. Bu istasyonlar da 7 gün 24 saat veriler buraya akıyor. Depremle ilgili parametreleri burada tespit ediyoruz. Bununla birlikte enstitümüz bağlı bulunduğu, daha doğrusu üye olduğu uluslararası kurumlarla veri merkezlerinde veri paylaşıyor. Şu anda tüm dünya çapında 3 binin üzerinde istasyondan Kandilli’ye veri akışı sağlanmakta. Bunun anlamı sadece Türkiye’de değil, dünya üzerinde olan herhangi bir depremle ilgili bilgileri üretmemiz mümkün olabiliyor. Bunun dışında İstanbul dışında kurulmuş olan 120’nin üzerinde acil müdahale istasyonlarımız var. Bunlar da herhangi bir deprem sonrasında meydana gelen şiddet haritasını, yıkım, hasar beklentilerini anında tespit edebiliyor. Marmara deniz tabanında meydana gelmekte olan tüm hareketleri, iletkenlik yapısında değişimleri, faydaki açılmaları izlemekteyiz. Erken uyarı sistemimiz var, hepiniz biliyorsunuz. 2002 yılında kurmuş olduğumuz erken uyarı istasyonları var. Bu istasyonlar yine 7 gün 24 saat çalışmakta ve Marmara Denizi’nde meydana gelen depremleri çok hızlı çözerek bir erken uyarı mesajı iletebilmekteyiz. Kritik yapılara acil deprem erken uyarı iletiliyor” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Siirt Siirt’te yapılıyor, İstanbul, İzmir, Mersin’de yoğun talep görüyor Siirt’te peynir sezonunun başlamasıyla birlikte yayla peynirine talep arttı. Vatandaşlar kilolarca koyun peynirini alarak kış hazırlığı yapmaya başladı. Siirt’te yapılan yayla peynirinin İstanbul, İzmir ve Mersin’de yoğun talep gördüğü belirtildi. Her yıl ilkbahar mevsimiyle birlikte göçerler tarafından yaylalarda üretilen Siirt’in yöresel peyniri, bu yıl da tezgahlardaki yerini aldı. Peynir sezonunun başlamasıyla birlikte satışların arttığını belirten peynirci Ahmet Toprakçı, "Peynir göçer peyniridir. Kışlık peyniri burada satıyoruz ve herkes kış için peynir alıyor. Kimi 50, 100, 150, 200 kilogram peynir alıyor. Bizim Siirt peyniri meşhurdur. Hepsi koyun peyniridir, göçerlerindir. Çemikari Pervari tarafından geliyor. Tabi şimdi havalar daha sıcak olmamış ama 20 gün 1 aya kadar bütün peynir satılıp biter" dedi. "İl dışından çok yoğun talep var" İl dışından da peynire yoğun talep olduğunu söyleyen Toprakçı, "İzmir’e, İstanbul’a, Ankara’ya, Mersin’e her yere gidiyor bu peynir. Bizim peynir bir numara çok kalitelidir. Kışlık herkes alıyor bunu. Biz de burada satıyoruz. Yayladan gelen peyniri biz buradan satıyoruz. Kışlık peyniri bazıları yer altına koyuyorlar, bazıları ise soğuk hava deposuna koyuyorlar. Şu anda kilosu 130 TL ama yaz ilerledikçe 200 TL’ye kadar da çıkabilir’’ şeklinde konuştu. Peynir almaya gelen Yasin Toprak, "Peyniri her sene alıyoruz. Market peyniri yenmiyor. Yazın alıp kışın yiyoruz. Fiyatı da 130 TL uygundur. Bu taze peynirdir. 20 veya 25 kilo alıyoruz. Yazın alıyoruz, kışın tüketiyoruz’’ diye konuştu.
İstanbul “Türkiye’deki üniversitelerin 73’ü kurumsal akreditasyona sahip” Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından düzenlenen “Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı” Ankara’da gerçekleştirildi. Kongrenin açılış konuşmasını yapan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Türkiye’deki üniversitelerin 73’ünün kurumsal akreditasyona sahip olduğunu bildirdi. Özvar, 2027’ye kadar üniversitelerin tamamına yakınının akreditasyon sürecini tamamlamasını beklediklerini söyledi. Ana teması "Yükseköğretimde Kalitenin İçselleştirilmesi ve İyileştirilmesi" olan konferansın amacı, yükseköğretimde kalite güvencesi alanındaki bilimsel gelişmeleri, yenilikleri, deneyimleri ve farklı bakış açılarını bir araya getirmek olan “Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı” düzenlendiği Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde tamamlandı. Türkiye’den ve dünyadan birçok bilim insanını, ulusal ve uluslararası akreditasyon kuruluşları temsilcilerini bir araya getiren kongrede yükseköğretimin geleceği tartışıldı, bildiriler sunuldu. Kongrenin açılış konuşmasını yapan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Türkiye’deki üniversitelerin 73’ünün kurumsal akreditasyona sahip olduğunu bildirdi. Özvar, 2027’ye kadar üniversitelerin tamamına yakınının akreditasyon sürecini tamamlamasını beklediklerini söyledi. “Yetkilendiren 24 ulusal ve 13 uluslararası akreditasyon kuruluşu var” Program bazındaki akreditasyonların YÖKAK tarafından yetkilendirilen 24 ulusal ve 13 uluslararası akreditasyon kuruluşu tarafından yürütüldüğünü hatırlatan Özvar, “Mevcut durumda yükseköğretim sistemimizde akreditasyondan geçen programların sayılarının artmasını beklediğimizi ifade etmek isterim" diye konuştu. “En önemli konulardan biri öğrencilerin beklentileri” Konferansın açılış konuşmacılarından bir diğeri ise Avrupa Yükseköğretimde Kalite Güvencesi Birliği (ENQA) Başkan Yardımcısı Doris Herrmann oldu. Herrmann, “Avrupa’da eğitim standartlarını ve yönergelerimizi güncelliyoruz. Eğitimde reformlar yapacağız. 2027 yılında yeni eğitim standartlarını yayınlamayı amaçlıyoruz. Mayıs ayında Avrupa eğitim bakanları Tiran’da toplanıyor. Yükseköğretim alanında 2030 yılına kadar yaşanacak gelişmeler hakkında bilgilendirileceğiz. Altı çizilen en önemli konulardan biri, üniversite öğrencilerinin beklentileri, yaşantıları ve sosyal hayatları” şeklinde konuştu. “Gerçek performanslar daha doğru şekilde değerlendirilebilir” Kongreye “Yükseköğretimde Kalitenin Tamamlayıcı Haritası: Eksik Veriler ve Değerlendirme Stratejileri” başlıklı, İstanbul Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Volkan Öngel ile hazırladığı bildiri ile katılan akademisyen Dr. Gözde Bozkurt, Yükseköğretim Kalite Kurulu resmi internet sitesinde paylaşılan Gösterge Değerlendirme Raporunu inceledi. Üniversitelerde eksik veriler olduğu sonucuna varan Bozkurt, “Eksik veriler dikkate alınarak daha etkili ve bilgi temelli kararlar alınabilir. Bu da Yükseköğretim kurumlarının gerçek performanslarını daha doğru bir şekilde değerlendirmesine ve kaliteyi artırmak için daha etkili stratejiler geliştirmesine yardımcı olacaktır” ifadelerini kullandı. Kongrede ayrıca kurumsal akreditasyon almaya hak kazanan üniversitelerin rektörlerine ise belgeleri teslim edildi. Akreditasyon belgelerini İstanbul Beykent Üniversitesi adına Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kazım Sarı aldı.