ASAYİŞ - 14 Ocak 2022 Cuma 10:53

Çankaya sokaklarında sokak köpekleri dehşeti

A
A
A
Çankaya sokaklarında sokak köpekleri dehşeti

Ankara’da iki ilkokulunun yakınlarında barınan sokak köpekleri, mahalle sakinlerine her gün dehşet yaşatıyor. Okul önünde köpeklerin saldırdığı bir vatandaş canını zor kurtarırken, aileler çocuklarını sokak köpeklerinin korkusundan tek başına okula gönderemiyor.

Ankara’nın Çankaya ilçesi Kabil Caddesi üzerinde bulunan iki ilkokulun yakınlarında barınan başıboş sokak köpekleri okula giden ve işe gitmek için caddeye çıkan mahalle sakinlerine rahat vermiyor. Özellikle savunmasız kadın ve çocuklara zor anlar yaşatan sokak köpekleri için defalarca belediyeye şikayette bulunulmasına rağmen Çankaya Belediyesi'nden herhangi bir geri dönüş alınamadığı iddia edildi. Okulların bulunduğu caddede dolmuş bekleyen bir kişiye köpeklerin saldırdığı anlar ise anbean güvenlik kameralarına yansıdı. Mahalle sakinleri, artık sopasız sokağa çıkamadıklarını dile getirdiler.

 

Çankaya sokaklarında sokak köpekleri dehşeti

“Bu sokakta benden sonra 4-5 kişiye daha saldırdılar”

Ekim ayında aynı sokakta köpek saldırısına uğradığını söyleyen Metin Delalioğlu, “Aşağı bölgede bulunan parktan yukarıya doğru çıkarken aniden 4 köpek geldi. Kovalamaya çalıştım fakat kaçmadılar. Ansızın biri sırtıma atlayınca yere düştüm. Yere düştükten sonra biri ısırdı. Etraftan yardıma geldiler. Onlar gelince köpekler kaçtı. Bu sokakta benden sonra 4-5 kişiye daha saldırdılar. Ben de hastaneye gittim saldırıdan sonra, ellerim yaralandı. Kuduz aşısı oldum, sırtımdan ısırmıştı köpek ondan dolayı 4 doz tetanos aşısı oldum. Bu konuda Çankaya Belediyesi'ne şikayette bulundum ama herhangi bir gelişme olmadı. Bu köpeklerin buradan alınmasını istiyoruz” diye konuştu.

“Kadın çocuk fark etmiyor herkese saldırıyorlar”

Köpeklerin her gün saldırıda bulunduğunu belirten Ahmet Koral, “Her gün burada köpek ısırmaları oluyor. Mahalle sakinleri rahatsız. İki tane okul var burada. Artık apartmandan sopalarla çıkıyoruz. Akşamları köpek havlamalarından uyku uyuyamıyoruz. İlgili kurum ve yetkililerden ilgi alaka bekliyoruz. Burada 11 köpek vardı, belediyeden gelerek 2 tanesini götürdüler. Ama şu an burada 9’dan fazla köpek var. Kadın çocuk fark etmiyor herkese saldırıyorlar. Bana da saldırdılar. Ben büyüğüm hadi geçiştiririm ama kadınlara ve çocuklara saldırıyorlar” ifadelerini kullandı.

Ömer Faruk Karataş - Mehmet Kalay - Nurullah Geylani
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Prof. Dr. Özlem Diken: "DİLKOM yalnızca uygulama değil, aynı zamanda güçlü bir araştırma merkezidir" Anadolu Üniversitesi Dil ve Konuşma Bozuklukları Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (DİLKOM) Müdürü Prof. Dr. Özlem Diken merkezin kuruluş amacı, hizmet alanları, toplumsal etkileri ve gelecek projelerini anlattı. DİLKOM’un kuruluş sürecine değinen Prof. Dr. Özlem Diken, merkezin yalnızca bir uygulama birimi olmaması hakkında"DİLKOM bir marka, 1999 yılında rektörlüğe bağlı olarak kurulmuş bir merkez. Kuruluş amacı çok çok eskiye dayanıyor. Türkiye’de henüz dil ve konuşma terapistliği diye bir meslek yokken, kurucumuz Prof. Dr. Seyhun Topbaş’ın vizyonu sayesinde aslında bu mesleğin temelleri DİLKOM’da atıldı. Lisansüstü Eğitim Enstitüsüne bağlı olarak yüksek lisans ve doktora programlarıyla ilk akademik kadrolar yetiştirildi. Bu akademik kadrolar daha sonra Türkiye’nin farklı üniversitelerinde, farklı fakültelerde dil ve konuşma terapistliği bölümlerinin kurulması için ilk tohumları attılar. Türkiye’deki ilk Sağlık Bilimleri Fakültesi de yine Anadolu Üniversitesi’nde, DİLKOM’dan yetiştirilen akademisyenlerle açıldı. Şu an en önemli ve öncelikli amacımız; dil ve konuşma bozukluğu olan çocuklara ve yetişkinlere değerlendirme yapmak, tanı koymak, terapi uygulamak, izleme ve danışmanlık hizmetleri sunmak" dedi. "DİLKOM yalnızca uygulama değil, aynı zamanda güçlü bir araştırma merkezidir" Merkezin araştırma boyutuna da dikkat çeken Prof. Dr. Diken, DİLKOM’un akademik üretimde aktif rol üstlendiğini belirterek şunları söyledi: "DİLKOM aynı zamanda bir araştırma merkezi. Başta kendi üniversitemizin farklı fakülteleri olmak üzere diğer üniversitelere de uygulama platformu sunuyoruz. TÜBİTAK projeleri, BAP projeleri, tez çalışmaları burada yürütülebiliyor. DİLKOM’da geliştirilen değerlendirme testleri, ölçekler, müdahale programları ve kitaplar somut çıktılar olarak alana kazandırılıyor. Bu anlamda oldukça aktif bir merkeziz." "Öğrencilerimiz gerçek vakalarla, süpervizyon eşliğinde çalışıyor" Eğitim sürecine ilişkin bilgi veren Diken, Dil ve Konuşma Terapistliği Bölümü öğrencilerine uygulama imkânı sunduklarını belirterek şu ifadelere yer verdi: "Üçüncü sınıf öğrencilerimize gözlem platformu sunuyoruz. Dördüncü sınıfa geldiklerinde ise süpervizörler eşliğinde gecikmiş konuşmadan yutma bozukluklarına, afaziden akıcılık bozukluklarına kadar farklı vaka gruplarıyla çalışma imkânı sağlıyoruz. Ergoterapistlerden çocuk psikiyatristlerine, özel eğitimcilerden kulak burun boğaz hekimlerine kadar farklı meslek gruplarından uzmanlarla seminerler ve çalıştaylar düzenliyoruz." "20 aylıktan 80’li yaşlara kadar çok geniş bir yaş grubuna hizmet veriyoruz" Hizmet verilen yaş aralığına değinen Prof. Dr. Diken, merkezin geniş bir kitleye hitap ettiğini belirterek şunları söyledi: "20 aylıktan itibaren terapi alan çocuklarımız var. En ileri yaş grubumuzda ise 80’li yaşlarda, inme sonrası dil kaybı yaşayan bireylerimiz bulunuyor. Gecikmiş konuşma, dudak-damak yarıklığı, Down sendromuna bağlı dil bozuklukları, konuşma sesi bozuklukları, kekemelik, disleksi, motor konuşma bozuklukları, yutma bozuklukları ve inme sonrası dil kaybı gibi on farklı alt ünitede hizmet sunuyoruz." "Başvurularda telefonun yanı sıra dijital otomasyon sistemi devreye giriyor" Başvuru sürecinde dijitalleşmeye geçtiklerini belirten Diken, yeni sistemi şöyle anlattı: "Telefonla bize ulaşmak mümkün ancak ikinci dönem itibariyle bir otomasyon sistemi de devreye giriyor. Danışanlar hangi üniteden hizmet alacaklarını, hangi uzmanın uygun olduğunu, randevu boşluklarını ve gelmeden önce hazırlamaları gerekenleri bu sistem üzerinden görebilecek." "Aileler terapi sürecinin aktif bir parçası" Ailelerin en önemli paydaşlardan biri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Diken, şu ifadeleri kullandı: "İletişim karşılıklı gerçekleşen bir süreç. Bu nedenle sadece bireyle değil, iletişim kurduğu kişilerle de çalışıyoruz. Aile eğitim seminerleri düzenliyoruz. Bazı terapilerde aileleri doğrudan sürece dahil ediyoruz. Tek yönlü camlar sayesinde aileler terapileri izleyebiliyor, kulaklıklarla içerideki süreci takip edebiliyor." "Toplumsal farkındalık, bireyin yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor" Toplumsal katkının merkez için önemli bir hedef olduğunu ifade eden Diken, farkındalık çalışmalarına dikkat çekerek şunları söyledi: "Disleksi, kekemelik, yutma bozuklukları gibi alanlarda toplumda bilinç oluşturmak istiyoruz. Öğretmenlerin, ailelerin ve toplumun bilinçlenmesi çocuğun akademik ve sosyal yaşamını doğrudan etkiliyor." "Dijitalleşme ve teknoloji yatırımları önceliğimiz" Yeni dönem projelerine ilişkin konuşan Prof. Dr. Diken, teknolojik altyapının güçlendirildiğini belirterek şu ifadelere yer verdi: "Sağlık sektörü hızla gelişiyor. Biz de en güncel teknolojileri merkezimize kazandırmaya çalışıyoruz. Böylece buraya gelen bir birey, Türkiye’nin ya da dünyanın herhangi bir yerinde aynı standartlarda değerlendirilebilsin. Randevu, terapi ve arşiv süreçlerini dijital platforma taşıyoruz. Bu sayede hem çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor hem de daha verimli bir sistem oluşturuyoruz."