GÜNDEM - 08 Ağustos 2015 Cumartesi 10:01

Cezaevinde aç susuz hücre iddiası

A
A
A
Cezaevinde aç susuz hücre iddiası

Aliağa Şakran Cezaevi’nde yaralama suçundan tutuklu kalan 18 yaşındaki P.Z., tahliye olmadan önce üç gün keyfi bir şekilde hücrede tutulduğunu, bir gün boyunca aç ve susuz bırakıldığını iddia etti.

İzmir’deki Aliağa Şakran Cezaevi hakkında bir iddia daha ortaya atıldı. Yaralama suçlamasıyla altı ay boyunca Aliağa Şakran Cezaevi’nde tutuklu kalan 18 yaşındaki P.Z., tahliye olmadan bir hafta önce nedenini hala anlayamadığını söylediği bir olaydan dolayı üç gün hücreye konulduğunu ve bir gün boyunca aç susuz bırakıldığını iddia etti. Yemeğin neden verilmediğini sorduğunda ‘unuttuk’ cevabının verildiğini öne süren P.Z., konuyla ilgili hukuki yollara başvuracağını söyledi. 

“KORUMA AMAÇLI OLDUĞUNU SÖYLEDİLER” 

Tahliyesine bir hafta kala hücreye konulduğunu belirten P.Z., yaşadığı olayı şu sözlerle anlattı: “Üç gün hücrede kaldım. Bir gün boyunca yemek vermediler. Hiçbir şey yemedim. Kendilerine sorduğumda da ‘unuttuk’ deyip geçiştirdiler. Üç günün sonunda koğuşa geçtim, sonra da tahliye oldum zaten. Hücrede ilaçlarımı içip sürekli uyudum. Yoksa vakit geçmezdi. Koğuşta benden yaşça büyüklerle kalıyordum. Bazılarıyla problem yaşadık. Tahminimce yedi-sekiz kişi beni şikayet etti. Müdür beni çağırdı ve şikayetleri söyledi. ‘Bunların hepsini tek başıma ben mi yaptım?’ dedim. En küçükleri bendim, annem yaşındalar. Müdür de beni azarladı. Onların söylediğine inandı. Aradan iki gün geçti ve beni hücreye aldılar. ‘Seni koruma amaçlı’ dediler ama koruma amaçlı olsaydı beni başka koğuşa verebilirlerdi. Üç gün boyunca pis bir hücrede kaldım.” 

“O HÜCREYİ HAK ETMEDİM” 

Altı ay cezaevinde yattığını ancak üç gün kaldığı hücre ortamında psikolojisinin daha çok bozulduğunu belirten genç kız, şunları söyledi: “Altı ay yaşadığım psikolojinin dört katını hücrede yaşadım. Hiçbir şey yok, pis, sürekli yan hücrede psikolojileri bozulmuş mahkumların çığlıklarını duyuyorsun. Dışarıda olduğuma hala inanamıyorum. Tuhafım. Psikolojik tedavi görmek istiyorum. O hücreyi hak etmedim. O yüzden avukatım aracılığı ile hukuki yollara başvuracağım.” 

“HÜCRE, ‘BEN BURADAYIM BENİ UNUTAMAZSIN’ DİYORDU” 

Hücrede çok zor günler geçirdiğini anlatan P.Z., sözlerini şöyle sürdürdü: “Hücre bambaşka bir şeydi. Duvarlarıyla, yatağıyla, hücre her şekilde ‘ben buradayım beni unutamazsın’ diyordu. Vakit hiçbir şekilde geçmedi. Dört duvarın en kötü haliydi. Bazen gözüm dalıyor. Yan hücremdeki kadın çocuğunu öldürmüş. Bana bağırarak anlatıyordu. Hala onun seslerini duyuyorum. Çıktığımda annem bana sarılmak istedi. Sarıldım ama içten değil. Annem ‘bu kadar mı özledin bizi?’ dedi. Evde sürekli uyuyorum. ‘Neden böyle durgunsun’ diyor. ‘Elimde olmayan bir şey anne’ diyorum. Şuanda gerçekten istemediğim tepkiler veriyorum. Bu üç gün benim hayatımda yer etti.” 

Cezaevinde, birkaç kez hasta olduğunu ancak muayene olmak için başvurduğunda geri çevrildiğini anlatan P.Z., koğuşta kendisiyle birlikte kalan hamile hükümlü rahatsızlandığında da ilgilenilmediğini öne sürdü. Cezaevi kampüsünün içerisinde hastane olmasına rağmen hastalandığında kendisiyle ilgilenilmediğini dile getiren P.Z., şu ifadeleri kullandı: “Başımın ağrısından kafamı duvarlara vuruyordum. Beş saat baş ağrısı çektim. Baş memura yalvardım ama beni hastaneye götürmedi. İlaç istedim, ilaç vermeye yetkileri yokmuş. Aynı koğuşta bir kadın hamileydi, düşük riski vardı. Her an doğumu da olabilir. Sancısı oldu, memurlar ‘tamam seni alacağız’ dediler. Zaman geçti, memurlar gelmedi. Aradan yarım saat geçince ‘iyi değilsen ambulans çağıracağız’ dediler. Bu esnada o kişi doğura da bilirdi.” 

“SAĞLIK VE İNSANCA YAŞAM HAKLARI BULUNUYOR” 

P.Z.’nin avukatı Mehmet Harun Elçi de, konu hakkında şu bilgileri verdi: “Bilindiği üzere Şakran Cezaevi, çeşitli tarihlerde olumsuz haberlerle sürekli gündeme geldi. Müvekkilim de cezaevinde tutuklu bulunduğu süre içerisinde muhtelif nedenlerden ötürü sıkıntılar yaşadı. Bunlardan biri de, herhangi bir haklı ve hukuki gerekçe olmadan üç gün hücreye konulmuş olmasıydı. Kendisine bir gün boyunca yemek ve su dahi verilmemiştir. Müvekkilim bunu söylediğinde ‘unutuldu’ şeklinde gerçekten ve ciddiyetten uzak yanıtlar verilmiş. Tutuklu ve hükümlülerin de en az dışarıda yaşayan insanlar kadar sağlık ve insanca yaşam hakkı bulunmaktadır.”

“İDARİ KARAR ALINMASI GEREKİYOR” 

Müvekkilinin tutuklu kaldığı süreç içerisinde sağlık problemleri yaşadığını ancak talebi geri çevrilerek muayene dahi edilmediğini kaydeden Elçi, şunları söyledi: “Kendisi durumdan şikayetçi. Yasal haklarını aramak istiyor. Biz de gerekli yasal işlemleri yapacağız. İnsan sadece maddi değil manevi bir varlık. Dolayısıyla böyle bir süreçten manevi olarak zarar gördüğü şüphesiz. İçinde bulunduğu manevi sıkıntı nedeniyle tazminat haklarımız da tabii ki saklıdır. Hücre cezasını gerektiren bir durum olup olmadığına dair bize ya da müvekkile bildirilmiş bir tespit bulunmamaktadır. Konu için idari karar alınması ve resmiyete bağlanması gerekiyor. Müvekkil beyanınca keyfi alınmış bir karar.”

“HER GÜN KULLANMASI GEREKEN İLAÇLARI KULLANAMIYOR” 

Cezaevlerinde bu tür sorunların yaşandığını belirten Elçi, başka bir cezaevinde tutuklu bulunan müvekkilinin yaşadıkları hakkında şöyle konuştu: “Buca Cezaevi’nde bulunan başka bir müvekkilimin her gün kullanması gereken ilaçlar var. İlaçları bitmiş ve heyet raporu gerekiyor. Henüz ağustos ayının başındayız ve ekim ayına muayene için gün verilmiş. Her gün ilaç alması gerekiyor ama hastaneden iki ay sonrası için gün alabilmiş durumda.”  

CEREN ATMACA-HALİL KARAHAN

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Bilim Kafe’de her yönüyle Mehmet Akif konuşuldu Düzce Üniversitesi, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’ın öncülüğünde başlatılan ve üniversitelerde üretilen akademik bilginin toplumun her kesimiyle buluşturmayı amaçlayan ‘Bilim Kafe’ buluşmalarına bir yenisini daha ekledi. Bilim İletişimi Ofisi ile Toplumsal Katkı Koordinatörlüğü tarafından 27 Aralık Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’ne ithafen düzenlenen "Her Yönüyle Mehmet Akif" başlıklı bilim kafe Düzce Belediyesi Konuralp Antik Tiyatrosu Seyir Terası Çadırı’nda gerçekleştirildi. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç’in konuşmacı olarak yer aldığı bilim kafe etkinliğine; Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Duygu Ekinci, Toplumsal Katkı Koordinatörü Doç. Dr. Hande Bulut, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recai Özcan ve öğrenciler ile vatandaşlar katılım sağladı. Programın açılış konuşmasını yapan Toplumsal Katkı Koordinatörü Doç. Dr. Hande Bulut, Mehmet Akif Ersoy’un yalnızca bir şair değil; yaşadığı dönemi, toplumsal sorunları derin bir sorumluluk bilinciyle ele alan çok yönlü bir düşünce insanı olarak ele alınması gerektiğini vurgulayarak bu kapsamda düzenlenen bilim kafe etkinliğine katılımı için Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç’e teşekkürlerini sundu. "Her zaman zihnimde Mehmet Akif idealizmi vardı" Programa konuşmacı olarak katılım sağlayan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç, Mehmet Akif Ersoy’a duyduğu hayranlığın ilkokul yıllarında başladığını belirterek, zihninde her zaman bir "Mehmet Akif idealizmi"nin yer aldığını dile getirdi. Mehmet Akif’in 1873 yılında Osmanlı Devleti’nin siyasi, sosyal ve fikrî açıdan sarsıntılı bir döneminde dünyaya geldiğini belirten eden Prof. Dr. İlhan Genç, Balkanlar ve Türkistan kökenli bir aile yapısı içinde yetişmesinin, onun düşünce dünyasına çok yönlü bir bakış kazandırdığını ifade etti. Doğu ile batıyı birleştiren güçlü sentez Mehmet Akif’in eğitim hayatına da değinen Prof. Dr. Genç, Akif’in modern mektep eğitimi ile dinî ilimleri birlikte sürdürdüğünü, Baytar Mektebi’nde kazandığı sebep–sonuç temelli bilimsel bakış açısını hayatının her alanına yansıttığını aktardı. Akif’in yalnızca Doğu kaynaklarını değil; Batı edebiyatını da yakından takip ettiğini vurgulayan Prof. Dr. İlhan Genç, Victor Hugo, Tolstoy ve Emile Zola gibi isimleri okumasının, onun fikri derinliğini ve sentez gücünü artırdığını belirtti. "Mehmet Akif, neden–sonuç ilişkisini en güçlü kuran şairlerdendir" Konuşmasında Mehmet Akif’in şiir ve yazılarında sürekli olarak "neden geri kaldık?" sorusunun peşinden gittiğini ifade eden Prof. Dr. Genç, Akif’in olaylara duygusal olduğu kadar rasyonel ve analitik bir perspektiften yaklaştığını söyledi. Akif’in yalnızca bir şair değil aynı zamanda toplumsal sorunlara çözüm arayan bir fikir ve aksiyon insanı olduğunun altını çizen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç, Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad dergilerindeki faaliyetlerine de değindi. Bu yayınlar aracılığıyla memleketin meselelerini ele aldığını, maddi imkânları sınırlı olmasına rağmen idealizminden ve sorumluluk bilincinden asla ödün vermediğini ifade etti. Akademik bilgiyi toplumla buluşturarak toplumsal farkındalığın artırılmasına önemli katkılar sunan Bilim Kafe etkinliği, katılımcıların sorularının yanıtlanmasının ardından sona erdi.
Kırşehir Esnaf Odaları çağrı yaptı, küçük esnaf destekledi Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği; yeni yıl öncesi şehir halkına çağrıda bulunarak hediye ve günlük alışverişlerde küçük esnafın tercih edilmesini istedi. Öztürk’ün çağrısı, kentteki esnaf tarafından da destek buldu. Birlik Başkanı Bahamettin Öztürk; yaptığı açıklamada Kırşehir’in küçük bir şehir olduğunu belirterek, internet satışları ve büyük mağazalara karşı yerel esnafın korunmasının önemine dikkat çekti. Öztürk; "Hediyeleşmelerin yoğun olduğu bu dönemlerde vatandaşlarımıza sesleniyorum. Alışverişlerinizi küçük esnaftan yapın. Bu hem esnafımıza hem de şehir ekonomimize katkı sağlayacaktır" dedi. Yapılan çağrının ardından küçük esnaf arasında da olumlu bir hava oluştu. Esnaflardan Bektaş Yıldırım, vatandaşlarda yerel esnafa yönelik bir duyarlılığın oluşmaya başladığını ifade ederek; "İnsanlar artık küçük esnafın ayakta kalması için destek olunması gerektiğinin farkına varıyor" şeklinde konuştu. Bir diğer esnaf İsa Yılmaz ise, halkın yerel esnafa karşı daha duyarlı olması gerektiğini vurgulayarak; "Büyük zincirler yerine mahalle esnafının tercih edilmesi hepimizin yararına" dedi. Kırşehir’de süs eşyaları satışı yapan esnaf Müberra Can da özel günlerde yerel esnafın tercih edilmesinin önemine dikkat çekti. Can; "Anneler Günü, yeni yıl, Sevgililer Günü gibi özel günlerde yerli esnafın tercih edilmesini çok önemsiyoruz" ifadelerini kullandı. Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk; küçük esnafın desteklenmesinin şehir ekonomisinin canlı kalması açısından büyük önem taşıdığını belirterek, vatandaşları alışverişlerinde yerel esnafı tercih etmeye davet etti.