GÜNDEM - 04 Haziran 2015 Perşembe 09:00

China Homelife Turkey 2. kez kapılarını açtı

A
A
A
China Homelife Turkey 2. kez kapılarını açtı

Dünyada uygun maliyetli ve her seviyede kalitede ürün ve hammadde bulunabilirliği avantajı ile son 20 yıldır tüm dünyanın üretim merkezi haline gelen Çin, Türkiye’de de 2 yıldır China Homelife fuarı ile görücüye çıkıyor. Geçtiğimiz yıl yoğun bir katılım ile gerçekleşen China Homelife Turkey, bu yıl da 700 firmanın katılımı ile 3-6 Haziran tarihlerinde CNR EXPO Yeşilköy İstanbul ‘da başladı.

Dünya ticaret arenasında Çin ürünlerini tanıtmak için düzenlenen China Homelife fuarlar serisi; Brezilya, Dubai, Hindistan, Kazakistan, Mısır, Polonya ve Ürdün’den sonra geçtiğimiz yıl Türkiye’de de ilk kez sektör profesyonelleri ile buluşmaya başladı. Çin Hükümeti tarafından katılım maliyetlerinin yüzde 100’ünün karşılandığı fuar, ülkemizin jeopolitik konumu sayesinde her iki ülke ekonomisi için de büyük önem arz ediyor.
50 bin çeşit ürünün sergilendiği fuarın açılışını; İstanbul Valisi Vasip Şahin ile birlikte, DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) Türkiye Çin İş Konseyi Yürütme Kurulu Başkan Vekili Yavuz Onay, TÜÇİAD (Türkiye Çin İşadamları Dostluk ve Dayanışma Derneği) Başkanı Kemal Koçak, MESİAD (Merter Sanayici ve İş Adamları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Gecü, Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı - Proje Direktörü Ahmet Sami YAVUZ, Şanghay Belediye Komisyonu Yardımcısı Müfettiş Xu Wenjie, Çin Büyükelçiliği Ticari Danışman Zhu Guangyau, Çin Başkonsolosluğu Ticari Konsolosu Huang Songfeng, Hangzhou Belediye Başkan Yardımcısı Xie Shuangcheng gerçekleştirdi.

Birbirinden farklı kullanım alanlarıyla; dünyaca ünlü Çin ipeğinden kumaşlar, kadın giyimde birbirinden şık gelinliklerden deri ceketlere, aydınlatma sistemlerinden küçük ev aletlerine ve beyaz eşyalardan bahçe mobilyalarına kadar binlerce farklı ürün China Homelife Türkiye’de ziyaretçileriyle buluşuyor.
Dünya inşaat sektöründen sıkça adından söz ettiren Çinli Firmalardan Dubai Twin Towers, Doha İnternational Airport, Emirates Park Tower Hotel gibi birçok ünlü binanın dış cephe kaplamasını inşa eden Fangda ve Çin’in önemli markaları China Homelife Turkey fuarı ile birlikte Türkiye pazarına girmeyi hedefliyor.

21. YÜZYIL İPEK YOLU PROJESİNİN İLK ADIMLARI CHINA FOMELIFE'DA ATILDI
Çin Hükümeti 21. yüzyılın İpek Yolu çalışması olarak “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı - One Belt, One Road” projesini 2,1 trilyonluk bir yatırım ile başlattı. 65 ülkeyi kapsayan projenin en büyük ayaklarından birini de Türkiye oluşturuyor. Dünyada uygun maliyetli ve her seviyede kalitede ürün ve hammadde bulunabilirliği avantajı ile son 20 yıldır tüm dünyanın üretim merkezi haline gelen Çin, Türkiye’de de 2 yıldır China Homelife Fuarı ile görücüye çıkıyor. 3 Haziran Çarşamba günü fuar kapsamında düzenlenen ve İstanbul Valisi Vasip Şahin’in katılımı ile gerçekleşen “Türkiye - Çin Ekonomi Panelinde”, ‘Asya ve Avrupa Arasındaki Bağlantı Noktası Olarak Türkiye’ değerlendirildi. İstanbul’daki yatırımlarını güçlendirmek adına Hangzou Belediye Başkanı Xie Shuangceng önderliğindeki Hangzou Heyeti ve Yang Xiong Başkanlığındaki Şanghay Belediyesi Ticaret Komisyonunun katıldığı fuarda; İstanbul Kalkınma Ajansı İle Hangzou Belediyesi arasında bir Mutabakat Sözleşmesi (MOU) imzalandı.
Çin ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilere öncülük eden China Homelife Turkey Fuarı, Çin’in deniz ticaretini güçlendirmek adına başlatılan ve dünyanın yüzde 63’üne ulaşılması hedeflenen “İpek yolu Ekonomik Kuşağı” projesinin dünya çapındaki resmi platformu olma görevini üstlendi. Çin’den ve Türkiye’den birçok sivil toplum, kamu ve özel sektör temsilcileri yer aldığı panelin açılış konuşmasını İstanbul Valisi Vasi Şahin gerçekleştirdi.

China Homelife Fuarı kapsamında düzenlenen “Çin Türkiye Ekonomi Panelinin” açılış konuşmasını gerçekleştiren İstanbul Valisi Vasip Şahin; “Bugün burada Çin Halk Cumhuriyeti’nin “Tek Kuşak ve Tek Yol” (One Belt & One Road) stratejisi kapsamında düzenlenen Çin-Türkiye Ekonomik Forumu’nda sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Çin ve Türkiye’nin farklı bölgelerinden siz değerli yatırımcılar başta olmak üzere birçok sivil toplum, kamu ve özel sektör temsilcilerini bir araya getiren bu etkinliğin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederim. Günümüz küresel ekonomisinde, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi, en büyük ihracatçısı ve en hızlı yükselen pazarı olan Çin; zenginleşen nüfusu ile önemini giderek artırmakta ve dünya ülkeleri üzerindeki etki alanını genişletmektedir. 1980’lerden günümüze ortalama yüzde 10,2’lik büyüme oranı kaydeden Çin, 10 trilyon dolardan fazla milli gelirin yanı sıra 3,2 trilyon dolar ile dünyanın en büyük döviz rezervine sahip ülke konumundadır. Türkiye ise Avrupa standartları ve Asya dinamizmini birleştiren bir ülke olarak sadece coğrafi anlamda değil, aynı zamanda girişimcilik, üretkenlik, ekonomi ve kültürel zenginlik anlamında bugün Çin’e en yakın Avrupa ülkesi konumundadır’’ dedi.
Türkiye ile Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin 2014 yılında 27,7 milyar dolar ticaret hacmiyle Çin’in ülkemizin en önemli ticaret ortaklarından biri haline geldiğini ifade eden Şahin, ‘’İki ülke arasındaki ticaretin artarak devam etmesi hepimizin arzusudur. Buna karşın, ticari ilişkilerimizdeki 1’e 9 oranındaki dengesizlik ve Türkiye aleyhine gelişen dış ticaret açığı Çin ile olan ekonomik ilişkimizde geliştirilmesi gereken bir alandır. Türkiye’nin Çin’e ihracatı geçen sene 2,8 milyar dolar, Çin’den ithalatı 24,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu dengesizliği gidermek üzere Çinli firmaların ülkemizde doğrudan yatırım yapmalarını arzu etmekte, böylece dengesizliğin her iki taraf açısından yarar sağlayacak şekilde düzeltilebileceğine inanmaktayız. Türk ve Çinli şirketler arasında kurulacak ortaklıkların da bu gelişime ivme kazandıracağını düşünüyoruz’’ diye konuştu.

2014 yılında 11,8 milyon turist İstanbul’u ziyaret ederken Çin’den 183 bin kişi kentimizi ziyaret etmiştir. Tabi bu sayı diğer ülke vatandaşları ile kıyaslandığında çok düşük kalmaktadır. Çinli misafirlerimiz, İstanbul’u en çok ziyaret eden ülke vatandaşları arasında 17’nci basamaktadır. Asya ile Avrupa’nın buluşma noktasındaki İstanbul’a daha fazla Çinli dostumuzu bekliyoruz. 2015 Ocak ayı itibariyle Türkiye’deki toplam 41 bin 699 yabancı sermayeli şirket faaliyet gösterirken bunların 24 bin 612’si, yani yarısından fazlası İstanbul’da bulunmaktadır. Türkiye’deki Çin sermayeli şirket sayısı ise sadece 653 olarak tespit edilmiştir. Bu sayının hızla artması elimizden gelen gayreti göstermemiz gerekmektedir. Uluslararası yatırımcılar neden İstanbul’u tercih etmelidir? sorusuna verilecek elbette birçok cevap vardır. Sonuç olarak, ekonomik büyüklüğü, kalifiye ve genç işgücü, girişimcilik ekosistemi, yenilikçi endüstrileri ve sosyokültürel yaşam standartlarıyla İstanbul, yatırımcılar için küresel bir cazibe merkezidir.

‘’Fırsatlar şehri İstanbul; tarihi, kültürel ve doğal dokusuna uygun yatırımlara odaklanarak uluslararası yatırımcılara önemli iş imkanları sunmaktadır’’ diyen Şahin şöyle devam etti: ‘’Tüm yatırımcılarımızı İstanbul’a yatırım yapmaya ve eşsiz fırsatlardan istifade etmeye davet ediyoruz. Bu etkinliğin, Çin ekonomisindeki son gelişmeler ışığında Çin’i daha iyi tanımak ve ortak iş yapma kültürü geliştirebilmek amacıyla iyi bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Bu sayede Türk iş dünyası için güçlü bir temel oluşturmasını temenni ediyor, ülkemizin Çin ile ikili ekonomik ilişkilerinin gelişmesine olumlu katkı sağlayacağına inanıyoruz.’’ Şeklinde konuştu.

Hangzhou Belediyesi Başkan Yardımcısı Xie Shuangcheng, "2014 yılında Hangzhou tekstil, mobilya, inşaat malzemesi ve aydınlatma sistem dahil olmak üzere Türkiye’ye 573 milyon dolar değerinde ürün ihraç etti. Bir Kuşak, Bir Yol Çağrısı’yla uygulamalar hızlandı. Asya Altyapı Yatırım Bankası, İpek Yolu Fonu kuruluyor. Bu bağlamda Çin ve Türkiye tarihte görülmemiş bir gelişme fırsatını yakalayacaktır. Küresel finans krizinin etkisiyle dünya ekonomisindeki toparlanma günden güne zorlaşıyor. Yeni büyüme noktası ve yatırım fırsatı aranması bütün ülkelerin ilgisi çekiyor. Çin’in dev piyasasıda küresel ekonominin gelişmesine önemli fırsat sağlıyor. Hangzhou dinamik ve yenilik yaratan bir kent. Hangzhou’da bilgi teknolojileri, yazılım, animasyon, biyolojik tıbbı ve ilaç gibi devlet düzeyindeki üretim merkezleri bulunuyor. Elektronik bilgi teknolojileri, tıp, kimya sanayi, makina üretimi, tekstil ve gıda gibi beş sektör Hangzhou ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyor" dedi.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Giresun Pembe kimlikle 38 yıl yaşayan Kumral Bodur’un hayatı film oluyor Giresun’da nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı pembe kimlik verilen ve 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalışan 52 yaşındaki Kumral Bodur’un hayatı beyaz perdeye ilham kaynağı oldu. Yazar Aziz Nesin’in filmlere de konu olan “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” romanının ardından, nüfus müdürünün hatası nedeniyle nüfusa kadın olarak kaydedilen Kumral Bodur’un 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalıştığı hayat hikayesi de filme konu oluyor. Filim yapımcılarının kendisini aradığını anlatan Kumral Bodur, “Trajikomik bir film hikayesi için hayatımın bir film senaryosuna ilham kaynağı olmuş. Bununla ilgili filmin yönetmenliğini yapacak olan Abbas Karatekin ve Yapımcısı Ulaş Karadeniz beni aradılar ve projelerinden bahsettiler. Ben de olumlu yaklaştım. Önümüzdeki günlerde Giresun’a gelip senaryo yazımı için detaylı görüşmeler yapacağız” dedi. 15 hakim, 19 savcı değişmiş, kimliği değişmemişti Giresun’un Bulancak ilçesinde yaşayan 52 yaşındaki Kumral Bodur nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı nüfusa kadın olarak yazılmış ve pembe kimlik verilmişti. Ancak yapılan hatanın düzeltilmesi ise tam 38 yıl sürmüş bu süre içerisinde evlenip çocuk sahibi olmasına rağmen ne resmi evlilik yapabilmiş ne de çocuklarını nüfusuna yazdırabilmişti. Çocuklarını kardeşlerinin nüfusuna yazdıran Kumral Bodur, sigortalı bir işe girip çalışamamış ve askerlik görevini de yapamamıştı. 15 hakim, 19 savcının değiştiği hukuk mücadelesi ise tam 38 yıl sürmüştü. Kumral, mahkeme sürecinde yaşadığı psikoloji sorunlar nedeniyle aldığı hapis cezasını da, kadın kimliğiyle, erkek cezaevine girdiğinde ise yanlışlığın fark edilmesi sonucu cezaevinden dışarı çıkartılmıştı.
Amasya Amasyalı öğrenciler okulda ata tohumu ekip fide yetiştirdi Amasya’nın Taşova ilçesinde Emine Bursalı İmam Hatip Ortaokulu öğrencileri ve öğretmenleri okulda ektikleri ata tohumlarından fide yetiştirdi. Çileklerin ve diğer sebzelerin hasadı yapılırken ata tohumu domates fideleri de okul bahçesinde oluşturulan seraya dikildi. "Ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz" Fen ve teknoloji laboratuvarında yetiştirilen ata tohumları, ‘Eğitimde Rehberlik ve Destekleme Modeli (ERDEM) Destek 2022 Programı’ çerçevesinde sağlanan 25 bin liralık destekle okul bahçesinde oluşturulan 25 metrekarelik seraya taşınarak öğrencilerin elinde toprakla buluştu. Çok heyecanlandıklarını belirten 7. sınıf öğrencisi Abdullah Ensar Sarıbaş, “Getirdiğimiz ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz. Burada çilek, marul, maydanoz gibi bir sürü çeşit bitki bulunuyor” dedi. Arkadaşı Tuğçe Naz Aşık da, “Köyümüz uzak olduğu için git, gel yapamıyoruz. Okulumuzda bunun gibi sera olduğu için tarımdan da yararlanabiliyoruz. Laboratuvarda üretiyoruz. Sonra gelip buraya dikiyoruz” diye konuştu. "Amacımız akademik başarının yanı sıra evlatlarımızı hayata da hazırlamak" Çalışmanın öğrencilerinin gelişimi için fırsat olduğuna işaret eden Fen Bilimleri Öğretmeni Bayram Atalay, “3 sene önce kurulan serada çilek, domates, salatalık, karnabahar, roka yetiştiriyoruz. Çocuklara eğitim, öğretim faaliyetinin haricinde yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi de öğretiyoruz” şeklinde konuştu. Amaçlarının akademik başarının yanı sıra evlatlarını hayata da hazırlamak olduğunu vurgulayan Okul Müdürü Ali Buğalı ise, “Son yıllarda küresel ısınmayla beraber gıdaya erişim konusundaki sıkıntıları göz önüne aldığımızda toplumumuzun üreten, kendi kendine yeten bir toplum olması açısından tarım faaliyetlerine yönelip her türlü sebze ve meyveyi yetiştirmeye çalışıyoruz. Onlara da örnek olmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Ankara TESK Genel Başkanı Palandöken: “İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin sadece yasal bir zorunluluk değil insanın en temel haklarından biri olduğunu vurgulayan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Ülkemizde, iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli adımlar atılmakla birlikte hala iyileştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” dedi. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası vesilesiyle yazılı bir mesaj yayınlayan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “ILO verilerine göre 2023 yılında Türkiye, ölümcül olmayan mesleki yaralanmalar bakımından dünyada 11. sırada, ölümlü iş kazası sayısı bakımından ise 15. sırada yer alıyor. İş kazaları üzerine veriler toplayan ve paylaşan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre 2023 yılında en az bin 929 işçi hayatını kaybetti. Bir ülkede meydana gelen iş kazalarının sayısının azalması, o ülkenin iş sağlığı ve güvenliği açısından ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. İş sağlığı ve güvenliği yönetiminin uygulanabilirliği ile iş kazalarının önceden engellenmesi oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki her iş kazası önlenebilir nitelikte bir risktir ve bu konuda alınacak önlemler hayati önem taşır. Herkesin sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamına sahip olması, daha verimli ve mutlu bir işgücü oluşturmaya yardımcı olur” ifadelerini kullandı. İş sağlığı ve güvenliği konusunun seçenek değil zorunluluk olduğunu belirten Palandöken, “Çalışanların daha güvenli bir ortamda çalışmalarını sağlamak, hem işverenlerin hem de çalışanların ortak sorumluluğudur. İşverenlerin ve çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlenmeleri, uygun ekipmanların kullanımı, risklerin değerlendirilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması önemlidir. Sağlıklı çalışma ortamları oluşturarak, çalışanların daha mutlu, daha sağlıklı ve daha verimli olmalarını sağlamak hem işletmelerin hem de toplumun yararınadır. Esnaf ve sanatkarlar için iş sağlığı ve güvenliği konularına uyum sağlamak, yasal sorunlardan kaçınmak ve işletmelerini güvende tutmak açısından hayati öneme sahiptir. İşletmelerin itibarını korumak için düzenli olarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalı ve çalışanlara gerekli eğitimler verilmelidir. Bu vesile ile 4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nda tüm işletmelere kazasız bir çalışma hayatı dilerken, bu konuda daha bilinçli, duyarlı ve sorumlu olmamız gerektiğinin altını çiziyorum” dedi.