SAĞLIK - 21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21

Çocuklarda 3 yaş eğitimine dikkat!

A
A
A
Çocuklarda 3 yaş eğitimine dikkat!

Uzmanlar, 3 yaşındaki çocuğun okul eğitimine başlamasının faydalı olduğunu söyledi.

Ailelerin eğitime önem verirken yaptığı yanlış yönlendirmelerin kötü sonuçlar doğurabileceğini ifade eden uzmanlar, 3 yaş öncesi ve sonrası eğitime dikkat çekti. 3 yaş civarındaki çocukların artık tuvalet eğitimi almış, biberondan ve sütten kesilmiş olmaları durumunda anaokulu ya da okul öncesi kurumlara gidebileceğini belirten Hayat Hastanesi Uzman Psikolog Filiz Yakmaz Basılgan, “Üç yaşından önce bir çocuğun okula başlaması uygun değildir. Bununda sebebi kendine güven duygusunun gelişebilmesi için annesiyle ve kendi evinde geçireceği zamandır. Henüz annesine ve güvenli yer olarak gördüğü kendi evinden ihtiyaç duyacağı durumda ondan kopması demektir. Annenin çalışması durumunda bakıcı ya da kök aile tarafından bakılması da bu süreci olumsuz etkilemez. Önemli olan çocuğun kendi ev ortamında düzenli bakımını yapan kişilerle ilk üç yılını geçirip sonra okul ortamına yönlendirilmesidir. Yine diğer önemli bir konu çocuğun sosyalleşme ihtiyacı üç yaş civarında oluşur. Anne, baba ve çocuk üçgeninden oluşan sosyalleşme üç yaş sonrasında çocuğa yeterli gelmez ve çocuk akran ilişkilerine ihtiyaç duyar” dedi.

Basılgan, "Üç yaşından evvel her çocuk kendi başına oynar, üç yaşından sonra akranlarıyla beraber oynamaya başlar. Bunun için 3 yaş öncesi ve sonrası çocuk eğitimi çok önemlidir. Ailenin yapması gereken okula gidecek çocuğun duyacağı endişeyi azaltmaktır. Çocuğunuzu okula hazırlarken orada karşılaşacağı gerçeklerden söz edin. Ona okula ne zaman gideceğini, okulda neler yapacağını, eve ne zaman ve nasıl döneceğini söylemeniz gerekir. Okulun çok güzel bir yer olduğu, çok eğleneceği ve tanışmak için bekleyen arkadaşları olduğu gibi bilgiler çocuğun beklentilerini artırabilir. Bu, hayal kırıklığı yaşamasına sebep olur” diye konuştu.

ÇOCUK VE AİLE BİRLİKTELİĞİNİN ÖNEMİ

Basılgan, “Okulun ilk günü anne ile geçirmesi ya da çocuğun alışma süreci tamamlanana kadar aşamalı okulda kalış gerekli olabilir. Çocuk bu aşamayı başarı ile kontrol altına alırsa çocuğun kendine güveni artacaktır. Çocuklar okula gitmeyi ‘evden atılma’ olarak görebilirler, eve yeni katılan bir kardeşin ebeveynin tüm ilgi ve şefkatini alacağını düşünür. Bazen öğretmeni ilgisiz bulabilir. Bazen sınıfta korku salan afacan bir çocuğun varlığı da endişe oluşturabilir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalınırsa, yapılması gereken en önemli şey onunla okulda birlikte kalmaktır. Anne babalar hastalık durumunda çocuğu okula göndermek konusunda kararsız kalabilirler. Hangi şartlarda evde kalınabileceğini çocuk bilmelidir. Bunlardan biri doktor muayenesidir. Diğeri ise, çocuk sık şikayet ediyorsa evde kalmanın çıkış yolu olmadığını bilmesi gerekir" dedi.

ABDULLAH ÇİBİR
BURSA 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adıyaman Depremde yaşadıklarını unutmak için sanata yöneldi Adıyaman’da 6 Şubat depremlerinde evi yıkılan ve çok sayıda akrabasını kaybeden 3 çocuk annesi Nazan Taştan Yapıcı, öğretmenlik mesleğini bırakarak seramik ustası oldu. Asrın felaketinden önce özel okulda ve kurs merkezinde öğretmenlik yapan Nazan Taştan Yapıcı, depremde evi yıkılınca ailesiyle Mersin’e yerleşti. Bir yıl Mersin’de yaşadıktan sonra tekrar memleketi Adıyaman’a dönen Yapıcı, öğretmenlik yerine seramik ve çini sanatına yöneldi. Depremin acılarını unutmak için başlarda terapi amaçlı başladığı seramik ve çini sanatında ustalaşan Yapıcı, öğretmenlik mesleğini bırakarak atölye kurdu. Kendi elleriyle yaptığı eserlere şekil veren ve bunları vitrin ve raflara dizerek satışını yapan Yapıcı, bir taraftan da başka kadınlara bu sanatı öğretmeye başladı. Çocuk ve eğitim üzerine kitap da yazan Nazan Taştan Yapıcı’nın hayatı depremden sonra değişti. Öğretmenliği bırakıp sanata yönlendiğini söylendiğini söyleyen Nazan Taştan Yapıcı, "Deprem sürecinde öğretmenlik mesleğini icra ediyordum. Depremden sonra hepimizin bir çıkış yolu araması gibi Mersin’e gittik. Bir yıl oraya yerleştik. Çocuklarım vardı. Sonra bir yıldan sonra memlekete dönmek zorunda kaldık. Sonra dönünce seramik sanatıyla, çini sanatıyla, öğretmenlik mesleği arasında gidip geldim. Hatta bir sürede devam ettim öğretmenliğe. Ancak sonrasında sanatın daha ağır bastığını gördüm. Çünkü belki depremden sonra yaşadığım tramvaydı, o acılarla o üzüntülerle inanılmaz derece ruhumu rehabilite ediyordu. Bana çok iyi geliyordu çini ve seramikle uğraşmak. Ve neden olmasın ki dedim? Başkaları da neden faydalanmasın? Başkaları da neden iyi gelmesin? Bana iyi geldiyse başkalarına da iyi gelebilir diye düşündüm. Bunu bir mesleğe dönüştürmeye karar verdim. Hali hazırda zaten gerekli eğitimleri almıştım. Ondan sonra işyeri açma kararı aldım. Çevremdeki insanların desteğiyle beraber. Sonra işyerini açtıktan sonra böyle güzel bir konseptimiz oldu. İnsanlar gelip burada isterlerse çini ve seramik yapabiliyorlar. Yardım isterlerse yardımcıda olabiliyorum veya ürün satın alıp götürebiliyorlar. Bende hem gelenlere yardımcı oluyorum, hem ürün yapıp satışını yapıyorum" dedi. Zozan Tümüç isimli vatandaş, "Sanatıyla da buluşturduğu eserleri görmek, böyle tanımak, iç detayını öğrenmek böyle bana çok şey kattı açıkçası. Buraya geldikten sonra bir çalışma yaptım. Bir bardak boyama yaptım. Bir de kendimce bir sevgi tabağı hazırladım. Kendi el emeğimle. Kendisi bu süreçte bana yardımcı oldu. Açıkçası çok keyif aldım. Tekrar da gelip yapmayı istiyorum. Fırsat buldukça ilk geldiğim yer açıkçası burası" diye konuştu.