POLİTİKA - 21 Ağustos 2020 Cuma 13:30

Cumhurbaşkanı Erdoğan müjdeyi açıkladı: 'Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan müjdeyi açıkladı: 'Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfinin Karadeniz’de gerçekleştirildiğini açıklayarak, “Fatih sondaj gemimiz 20 Temmuz’da başladığı Tuna 1 kuyusundaki sondajında 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfetmiş durumda” dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde düzenlediği toplantıyla müjdeyi açıkladı.

Enerji kaynaklarının ülkelerin bağımsızlığında önemli bir rol oynadığına değinen Erdoğan, “Ülkelerin ortaya koydukları vizyonların hayata geçebilmesi enerji sektöründeki istikrar ile orantılıdır. Dünyada son 1 asırdır yaşanan hiçbir karmaşa, kaos, savaş yoktur ki gerisinde öyle veya böyle enerji hesabı yatmasın. Petrol ve doğalgaz sahalarının kontrolü ve güvenliği için yeri geldiğinde milyonlarca insanın canının hiçe sayıldığı vahşi bir düzen kurulmuştur. Bir damla petrolü oluk oluk akan insan kanından değerli gören bu düzen halen hükümdarlığını sürdürmektedir. Suriye’de son yıllarda yaşananları düşünün. Biz mazlumların bulundukları yerlere giderken, birileri doğrudan petrol üretim tesislerine yönelmiştir. Aynı durum ile Libya’da karşılaştık. Biz Libyalı kardeşlerimizin çağrısı ile onları darbecilerden kurtarmanın mücadelesini verirken, birileri yine petrol sahalarının dibinde bitivermiştir. Doğu Akdeniz’de oynanan onca oyunun gerisinde de enerji kaynaklarını paylaşımı vardır. Biz önceliğimizi değiştirmedik. Hep ‘önce insan’ dedik. Hep önce ‘mazlumlar ve mağdurlar’ dedik. Hep önce ‘hak, hukuk, adalet’ dedik. İnsanlık bizde petrol onlarda kalmış olabilir. İşte rabbim bize bambaşka bir yerde hem de görülmedik zenginlikte bir kapı açtı. Yarın benzer kapılar başka yerlerde önümüze açılacaktır. Artık bu alanda en üst lige çıkmış bir Türkiye var” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan müjdeyi açıkladı: 'Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi'

Türkiye’nin uzun yıllar boyunca petrol ve doğalgaz arama çalışmalarını kiralama usulü ile yaptığını hatırlatan Erdoğan, “Derin deniz sondajlarında tamamen dışa bağımlıydık. Yüzlerce milyon dolarlık arama faaliyetleri sonunda elimize üç beş sayfalık rapor dışında hiçbir şey geçmedi. Kimsenin günahını almıyoruz. Belki gerçekten aradılar ama bulamadılar. Sonuçta biz bu şeklide yürüyemeyeceğimizi gördük. Bu tür çalışmaların kiralama benzeri yöntemlerle değil milli kuruluşlarımız aracılığıyla yürütülmesini kararlaştırdık. Ülkemizin milli enerji ve maden politikasını 2017 senesinde yeni baştan belirledik. Derin deniz sondajlarını bizzat yapmanın arayışlarına girdik. Ardı ardına 3 sondaj gemisini ülkemiz filosuna kattık. Bugünkü sevinici bize yaşatan Fatih’in yanında Yavuz ve Kanuni sondaj gemilerini de bu alanda dünyanın en önemli ülkeleri arsana dahil olduk. Ayrıca Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis sismik araştırma gemileri ile bu filoyu güçlendirdik. Mülkiyetleri ülkemize ait olan 3 sondaj 2 sismik araştırma gemimiz kendi ekipmanlarımız ve personelimizle çalışıyor. Dünya fiyatlarının bir hayli altında maliyetle ülkemize kazandırdığımız gemilerimizle yaptığımız sondajların maliyeti de düşüktür. Sondaj ve sismik araştırma çalışmalarımızda en küçük bir dışa bağımlılık söz konusu değil. Zaten öyle durum olsa bize nefes bile aldırmayacakları ortadadır. Yerli ve milli imkanlarla hareket ettiğimiz için bu başarıya ulaştık” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan müjdeyi açıkladı: 'Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi'

“Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirdi”

Müjdeyi açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye tarihin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirdi. Fatih sondaj gemimiz 20 Temmuz’da başladığı Tuna 1 kuyusundaki sondajında 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfetmiş durumda. Kendisini boğazdan uğurladığım günü hatırlıyorum. O uğurlayışımızla birlikte hamdolsun neticeye de ulaşmış olduk. İstanbul’un fethinin yıl dönümünde Karadenize uğurladığımız Fatih sondaj gemimiz ismine layık bir başarı ile hepimizi gururlandırdı. Daha önce Tuna 1 diye adlandırılan bu alana Sakarya gaz sahası olarak isimlendirdiğimiz bu alanda gereken tüm test analiz mühendislik çalışmaları tamamlandı. Kuyudan elde edilen veriler aynı bölgede yeni doğalgaz keşiflerinin kuvvetle muhtemel olduğunu işaret ediyor. Yani bu ilk kuyuda bulunan rezerv, çok daha zengin bir kaynağın sadece bir parçasıdır. İnşallah devamı da en kısa sürede gelecek. Yıllarca enerjide dışa bağımlılığının maddi manevi sıkıntıların çekmiş bir ülke olarak artık geleceğimize daha güvenle bakacağımıza inanıyoruz. Bu operasyonu milli imkanlarla gerçekleştirdik. Şimdi tespit kuyuları açmaya başlayacak, ardından üretim konseptini belirleyip inşaat ve yapım işlerine geçeceğiz. Doğalgazın yüzey çıkarılması ve sisteme aktarılması ile birlikte bu kaynaktan fiilen istifade edeceğiz. Hedefimiz 2023 yılında Karadeniz gazını milletimizin kullanımına sunmaktır. Böylece bunca yıl sabırla adeta ilmik ilmik dokuyarak yürüttüğümüz çalışmaların en büyük meyvesini almış oluyoruz” ifadelerini kullandı.

“İnşallah benzer bir müjdeli haberi Akdeniz'den de bekliyoruz”

Fatih ve Yavuz gemileri vasıtasıyla Akdeniz ve Karadeniz’de bu güne kadar 9 derin deniz sondajı gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, “Nihayet son sondajda milletimize beklediği müjdeyi verme şerefine nail olduk. İnşallah benzer bir müjdeli haberi Akdeniz'den de bekliyoruz. Şu anda bakımda olan Kanuni’nin de yıl sonunda devreye girmesiyle Akdeniz faaliyetlerimize hız vereceğiz. Keşifler için söylenen o güzel sözü sondaj faaliyetlerimize uyarlayarak tekrarlamak istiyorum. ‘Her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır’. Biz de arayacağız ve inşallah bulacağız. Sakarya gaz sahası ile bismillah dedik. Allah’ın izni ile devamı da gelecek. Çünkü ‘Sakarya saf çocuğu masum Anadolu'nun, divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun’. İnşallah burada da neticeye ulaşacağız. Kendi topraklarımızda aramaları da daha sıkı ve bilinçli yürütüyoruz. Diğer ülkelerdeki arama ruhsatlarımızı da çoğaltıyoruz. Ülkemizin enerji meselesini kökten çözmekte kararlıyız. Türkiye yıllarca bunun sancısını çekmiş bir ülkedir. Cari açığımızın en büyük sebebi enerji olmuştur. Yerli ve yenilenebilir kaynaklara verdiğimiz önem sayesinde bir denge sağlasak da enerjide hala ciddi bir ithalatçı durumundayız. Denizlerde ve karada daha çok arama yapıp neticeye ulaşarak enerjide net ihracatçı konumuma gelene kadar bize durmak yok. Bir yanda konvansiyonel enerji kaynakların yoğunlaşırken, diğer yandan elektrik motor başka olmak üzere geleceğin teknolojilerine yatırımları sürdüreceğiz. Tüm alanlarda en güçlü şekilde varlığımız göstermekte kararlıyız. Türkiye hiçbir alanda birilerini gölgesine sığınma ihtiyacı duymadan kendi ayakları üzerinde durabilecek güce sahiptir. Kimsenin hakkına gözümüze dikmeden ama kimseye de hakkımızı yedirmeden hedeflerimize yürümeyi sürdüreceğiz” açıklamalarında bulundu.

Yunanistan’la yaşanan gerginliğe de değinen Erdoğan, şunları söyledi:

“Yunanistan başta olmak üzere bu meselede karşımızda dikilenlerin hepsi de haklı olduğumuzu gayet iyi biliyor. Özellikle Avrupa Birliği Yunanistan’ı şımartıp üzerimize salarken sergilediği çifte standart sebebiyle bir kez daha kendi ilkelerine ihanet ettiğini görmeli. Ortada dolaşan ve hiçbir geçerliliği olmayan saçma sapan haritalarının yarın en yükü zararı AB’ye vereceği unutulmamalıdır. Sırf Türkiye’ye zararı dokunuyor diye kendi müktesebatına aykırı işlere alet olmak Yunanistan’ı kurtarmaz. Ama AB’nin zaten sorunlu itibarını iyice düşürür. Türkiye’nin bu konuda kararlılığını görmek istemeyenler sahada da masada da cevaplarını alacaklardır. Sakarya gaz sahasındaki keşiften sonra artık önümüzde çok daha aydınlık bir yol olduğuna inanıyoruz. Bugün gelecek nesillere önemli bir miras bırakacağız. Milletimizin refahı için çalışmaya devam edeceğiz.”

Bakan Albayrak: "Ülkenin gündeminde cari açık konusunu kaldırıyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından Fatih sondaj gemisinde bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Fatih Dönmez ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'a video konferans ile bağlandı.
Bakan Albayrak doğalgaz keşfini değerlendirerek, "Buradaki mevcut keşif ile birlikte inşallah ülkemizin gündeminde cari açık konusunu artık kaldırıyoruz. Çünkü son on yıl ortalaması 40 milyar dolar enerji ithalatı yapan ülke Türkiye. İnşallah bu keşif ile cari fazla, döviz fazlası konuşacağımız yeni bir sürece girdiğimizi de görmüş oldum. Türkiye yeni bir döneme giriyor. Artık ne doğu ne batı, artık yeni eksen Türkiye sürecinde yeni bir sürece giriyoruz" dedi.

Bakan Dönmez: "Yaklaşık 2 bin kilometrekarelik alanın adeta röntgenini çektik"

Enerji Bakanı Fatih Dönmez ise bölgedeki sismik çalışmalara 14 ay önce başladıklarını anlatarak şunları söyledi:

"Yaklaşık 2 bin kilometrekarelik alanın adeta röntgenini çektik. Veriler Türkiye Petrolleri uzmanları tarafından detaylı şekilde analiz edildikten sonra üzerinde bulunduğumuz koordinatlarda Tuna 1 adını verdiğimiz lokasyonda ilk sondajımıza karar verdik. Fatih sondaj gemimizi Akdeniz'den İstanbul'a çektik. İstanbul'un fethinin 560. yıl dönümünde Haydarpaşa'dan Karadenize uğurladık. Trabzon’da montaj işlemleri devam etti. 15 Temmuz’da oradan yola çıktı. 20 Temmuz'da burada matkap dönmeye başladı. Yaklaşık 1 ay geçti. Şu anda deniz seviyesinden 3 bin 500 metre aşağıdayız. Burada deniz derinliği 2 bin 100 metre. Bin 400 metrekarede ilerledik. Bu rezervde gazla buluştuk. Sondaja bir hafta on gün ara verdik. Sürekli testler yapıldı. Yapılan analizler sorasında uzmanlarımız rezerv miktarını tespit ettiler. İşlemimiz henüz bitmedi. Yaklaşık bin metre daha derine ineceğiz. Yaklaşık sismik veriler bizlere aşağıda 2 katmanın daha olduğunu kuvvetle muhtemel inşallah oralarda da gaz kaynağına ulaşacağımızı gösteriyor. Bu gaz keşfi yapılan saha 250 kilometrekare. Yine bu bölgede inşallah en kısa sürede yeni tespit kuyularımızı açacağız, bu çalışmalarımızı daha da netleştireceğiz. İnşallah Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında vatandaşımızla kendi gazımızı buluşturacağız. Yapılan test ve analizlerde burada bulduğumuz gazın kalitesinin de iyi olduğu görülüyor" ifadelerini kullandı.

Bakan Dönmez, proje sürecinde çalışanların ve kendilerinin birçok baskıya maruz kaldığını bir örnekle anlatarak şunları söyledi:

"Avrupa Birliği vatandaşımızın çalışanlarımıza ve ailelerine baskı yaptılar. Bunlar bize gelerek 'Ailelerimize baskı yapıyorlar. Biz burada mutluyuz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak istiyoruz' dediler. Müracaat ettiler şu anda o iki çalışanımız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bizlerle birlikte omuz omuza çalışıyor."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gümüşhane Gümüşhane kent merkezine mevsimin ilk karı yağdı Gümüşhane kent merkezine mevsimin ilk karı sabah saatlerinde düştü. Gümüşhane kent merkezinde hava sıcaklıklarının düşmesinin ardından beklenen kar yağışı sabah saatlerinde etkisini gösterdi. Etkili olan yağışla birlikte özellikle yüksek kesimler beyaza bürünürken, kent merkezi de kısa süreli kar yağışının etkisi altında kaldı. Sabah saatlerinde etkisini gösteren kar yağışı ilerleyen saatlerde etkisini kaybederken, kentte günlük yaşamda olumsuz bir durum yaşanmadı. Gümüşhane sakinlerinden Fatih Yavuz, geçen yıla göre karın bu yıl geç yağdığını belirterek "Biz kışı daha erken bekliyorduk geçen yıla baktığımızda 24 Kasım’da yağmıştı. Bu sene beklentimiz yüksekti ama beklentilerimizin altında kaldı. Mevsimin ilk karı şehrimize yağdı. Yüksek kesimlerde gayet güzel kar var ama merkezde açıkçası beklentimizin altında oldu. Umut ediyoruz daha fazla kar yağışıyla kışımızı geçirir ve güzel bir şekilde atlatırız" dedi. İlker Ateş ise "Sabah uyandığımda çok şaşırdığım bir manzara olmadı ama daha çok olmasını beklerdik. Daha erken düşmesini bekliyorduk bu sene kış biraz geç geldi. Şu anda beklediğimiz bir kış olmadı memlekette" derken, Yeşim Çetin ise "İlk uyandığımda çok mutlu oldum bembeyaz bir görüntüyle uyanacağımı düşündüm ama sokağa baktığımda kar tam tutmamıştı. Günün ilerleyen saatlerinde etkisini kaybetmeye başladı yüksek kesimlerde kar var ama şehir merkezine lapa lapa kar yağmasını bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
Kayseri KAYSO’dan TOBB Türkiye 100’e giren firmalara tebrik ziyareti Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) işbirliğinde, şirketlerin 2021-2023 arası iki yıllık ciro artışı dikkate alınarak yapılan Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi yarışması sonuçlandı. Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi arasında Kayseri’den üç firma yer aldı. Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci ve Yöneyim Kurulu üyelerinden oluşan heyet; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından açıklanan Türkiye 100 listesinde yüksek büyüme performanslarıyla dikkat çeken Kayserili firmaları ziyaret edilerek plaket takdiminde bulundu. Ziyaretlerde konuşan KAYSO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci, Kayseri sanayisinin her şartta üretmeye ve büyümeye devam ettiğini vurgulayarak şunları söyledi; "Zorlu küresel ekonomik şartlara, artan maliyetlere ve belirsizliklere rağmen Kayseri sanayisi üretim gücünü ve rekabetçiliğini korumayı başarmıştır. TOBB Türkiye 100 listesinde yer alan firmalarımız, şehrimizin girişimcilik ruhunu, çalışma azmini ve potansiyelini en güzel şekilde yansıtmaktadır. Bu başarılar, Kayseri’nin sanayide geldiği noktayı açıkça ortaya koymaktadır." Başkan Büyüksimitci, sözlerini; "Firmalarımızı yürekten tebrik ediyorum. Sağladıkları istihdam, gerçekleştirdikleri katma değerli üretim ve ülke ekonomimize sundukları katkılar son derece kıymetlidir. Bu firmalarımız, diğer sanayicilerimiz için de ilham kaynağı olmaktadır. Kayseri Sanayi Odası olarak her zaman sanayicimizin yanında olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz" şeklinde sürdürdü. TOBB Türkiye 100 çalışmasının önemine de değinen Başkan Büyüksimitci, TOBB Başkanı’na teşekkür ederek konuşmasını şu ifadelerle tamamladı; "Bu anlamlı çalışmanın hayata geçirilmesinde emeği geçen başta TOBB Başkanımız M. Rifat Hisarcıklıoğlu olmak üzere, TEPAV ve TOBB ETÜ’ye teşekkür ediyorum. Türkiye 100 araştırması, firmalarımızın performanslarını görünür kılmak ve başarıyı teşvik etmek adına son derece değerli bir çalışmadır. Listede yer alarak Kayseri’mizi gururlandıran firmalarımızı bir kez daha tebrik ediyor, başarılarının artarak devam etmesini diliyorum."
Şanlıurfa Şanlıurfa ’2029 Dünya Gastronomi Şehri’ unvanına aday gösterildi Şanlıurfa, köklü gastronomi mirası, kültürel zenginliği ve sürdürülebilir üretim geleneği sayesinde Uluslararası Gastronomi, Kültür, Sanat ve Turizm Enstitüsü tarafından 2029 Dünya Gastronomi Şehri unvanına aday gösterildi. Gastronominin kadim merkezlerinden biri olarak kabul edilen Şanlıurfa, uluslararası alanda önemli bir adaylıkla gündeme geldi. Tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra köklü mutfak geleneğiyle öne çıkan tarihi kent, Uluslararası Gastronomi, Kültür, Sanat ve Turizm Enstitüsü (IGCAT) tarafından verilen 2029 Dünya Gastronomi Şehri (World Region of Gastronomy) unvanına aday gösterildi. Türkiye’nin bu alanda aday gösterilen ilk şehri Şanlıurfa oldu. Yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan Şanlıurfa mutfağı; lahmacun, kebap çeşitleri, borani ve yöreye özgü birçok lezzetiyle hem Türkiye’de hem de dünyada tanınmaktadır. Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar, 2029 Dünya Gastronomi Şehri (World Region of Gastronomy) unvanına aday gösterilmesi konusunda basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Haliliye Belediye Başkan Vekili Halil Yetkin, Eyyübiye Belediye Başkan Vekili Hüseyin Aslıhan, Karaköprü Belediye Başkan Vekili Fırat Sultan, Harran Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ahmet İlyas ve Şanlıurfa Ticaret Borsası Başkan Yardımcısı Nasan Bülbül katıldı. Toplantıda konuşan Gülpınar, Şanlıurfa’nın gastronomi alanında uluslararası ölçekte yeni ve güçlü bir sürecin resmi adımını attığını belirterek, IGCAT tarafından verilen Dünya Gastronomi unvanının yalnızca mutfak lezzetlerini değil; kültürel mirasın korunmasını, yerel üretimin desteklenmesini ve sürdürülebilir kalkınmayı esas alan çok yönlü bir vizyonu temsil ettiğini vurguladı. "Mutfak kültürümüz insanlık tarihinin en eski dönemlerine uzanıyor" Şanlıurfa’nın gastronomi geçmişinin insanlık tarihinin en eski dönemlerine dayandığını ifade eden Gülpınar, Karahantepe ve Göbeklitepe kazılarında ortaya çıkarılan yiyecek kalıntıları, taş tezgahlar, öğütme ve ezme taşları ile tahıl işleme izlerinin bu durumu açıkça ortaya koyduğunu söyledi. Gülpınar, ortak sofralar, üretim alanları ve paylaşım kültürünün "Halil İbrahim Sofrası" geleneğiyle bugün hala yaşatıldığını dile getirdi. Gülpınar, resmi adaylık süreci kapsamında kapsamlı bir gastronomi stratejisi ve eylem planı hazırlıklarına başlanacağını açıkladı. Bu süreçte, unutulmaya yüz tutmuş yerel yemeklerin gün yüzüne çıkarılarak kayıt altına alınması ve turizme kazandırılması, ata tohumları ile yerel üretimin desteklenerek gastronomi ile tarımın birlikte güçlendirilmesi hedefleniyor. Ayrıca hijyen, gıda güvenliği ve sertifikasyon alanlarında standartların yükseltilmesi planlanırken, yerel mutfağın Şanlıurfa’nın UNESCO Müzik Şehri kimliğiyle bütünleştirilmesiyle çok duyulu kültürel etkinliklerin hayata geçirilmesi amaçlanıyor. Tüm bu çalışmalarla Şanlıurfa’nın gastronomi alanında ulusal ve uluslararası ölçekte örnek gösterilen bir şehir haline getirilmesi hedefleniyor. "Amacımız gastronomi mirasını gelecek kuşaklara aktarmak" Konuşmasında hedeflerini de paylaşan Gülpınar, "Amacımız; Şanlıurfa’nın gastronomi mirasını dünyaya tanıtmak, nitelikli gastronomi turizmini geliştirmek ve bu zenginliği gelecek kuşaklara güçlü bir vizyonla aktarmaktır" dedi. Gülpınar ayrıca Harran Üniversitesi, ilçe belediyeleri, GAP Bölge Kalkınma İdaresi, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası ve Slow Food Türkiye’ye desteklerinden dolayı teşekkür etti. Basın toplantısı, Başkan Gülpınar’ın gazetecilerin sorularını yanıtlamasıyla sona erdi. IGCAT Dünya Gastronomi Şehri unvanının önemi IGCAT (International Institute of Gastronomy, Culture, Arts and Tourism) Dünya Gastronomi Şehri unvanı; gastronomiyi yalnızca yemek kültürü olarak değil, kültürel mirasın korunması, yerel üretimin desteklenmesi, sürdürülebilir kalkınma, hijyen ve gıda güvenliği başlıklarıyla birlikte ele alan saygın bir uluslararası değerlendirme sistemi. IGCAT, çalışmalarını Dünya Turizm Örgütü (UN Tourism) ilkeleriyle uyumlu şekilde yürütmekte; şehirlerarasında uluslararası iş birlikleri, bilgi paylaşımı ve ortak projeler geliştirilmesini teşvik ediyor. Bu yönüyle unvan, şehirler için yalnızca prestij değil, küresel ölçekte sürdürülebilir gelişim ağına dâhil olma fırsatı sunuyor. Şanlıurfa, Türkiye’den bu unvan için resmi aday ilan edilen ilk şehir Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi ile IGCAT arasında gerçekleştirilen ön görüşmelerin ardından; Şanlıurfa’yı temsil etmek üzere Harran Üniversitesi, Haliliye Belediyesi, Eyyübiye Belediyesi, Karaköprü Belediyesi, GAP İdaresi, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası ve Slow Food Türkiye’nin dahil olduğu güçlü bir paydaşlık komisyonu oluşturulmuştur. Hazırlanan başvuru dosyası, Barcelona’da düzenlenen IGCAT Danışma Kurulu Toplantısı’nda değerlendirilerek Şanlıurfa, Türkiye’den bu unvan için resmî aday ilan edilen ilk şehir oldu.
Aydın Kuşadası’nda son bir haftada 3 deniz kaplumbağası ölü bulundu Kuşadası kıyılarında son bir haftada biri yeşil deniz kaplumbağası, ikisi caretta caretta olmak üzere üç deniz kaplumbağası ölü olarak bulundu. Yapılan ilk incelemelerde kaplumbağaların hedef dışı av nedeniyle boğulmuş olabileceği değerlendirildi. Kuşadası kıyılarında son bir hafta içerisinde üç deniz kaplumbağasının ölü olarak bulunması dikkat çekti. Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) tarafından yapılan açıklamaya göre, kaplumbağalardan ikisi kumsala vururken, biri Kuşadası Sahil Güvenlik ekipleri tarafından denizden çıkarıldı. Ölen kaplumbağalardan birinin Yeşil Deniz Kaplumbağası, ikisinin ise İribaşlı Deniz Kaplumbağası olduğu belirlendi. Kaplumbağalar üzerinde yapılan incelemelerde herhangi bir yara ya da darp izine rastlanmazken, her üç kaplumbağanın da büyük balıkçı teknelerinin ağlarına hedef dışı av olarak takılarak nefes alamadıkları için boğulmuş olabilecekleri düşünülüyor. Bölgede deniz kaplumbağalarının ölüm nedenleri arasında genellikle trol ve gırgır gibi büyük balıkçı teknelerinin ağları, denize atılan plastik ve naylon atıkların yutulması ile sürat yapan teknelerin çarpması olduğuna dikkat çeken EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü; "Kuşadası kıyılarında son bir haftada 3 deniz kaplumbağası ölü olarak bulundu. Kaplumbağalar üzerinde yapılan incelemelerde, herhangi bir yara gibi bir bulguya rastlanmadı. Her üç kaplumbağanın da büyük balıkçı teknelerinin ağlarına hedef dışı av olarak yakalanıp, boğuldukları düşünülmektedir. Bölgemizde deniz kaplumbağalarının ölüm nedenlerine bakıldığında, genellikle trol, gırgır gibi büyük balıkçı teknelerinin ağlarına hedef dışı av olarak yakalanıp, nefes almak için su yüzeyine çıkamadıklarından dolayı boğuldukları görülmekte, bazen denize atılan plastik naylonları deniz anası sanarak yuttuğundan, bazen de sürat yapan teknelerin çarpmaları sonucu yaşamlarını kaybettikleri tespit edilmektedir. Denizler bu nadir canlıların yaşam alanları olduğundan, özellikle deniz insanlarının bu konuda duyarlı olmaları, kıyılarımızda plastik, naylon gibi atıkların suya atılmaması, her an su yüzeyine nefes almak için çıkabilecek bir kaplumbağanın çarpılmaması için süratten kaçınılması çok önemlidir. Her üç kaplumbağanın ölçüleri, doku ve keratin örnekleri alınarak, DNA çalışması yapılması için bilim danışmanımız ADÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Oğuz Türkozan’a gönderildi. Caretta carettalardan birinin dişi olduğu, Sahil Güvenlik ekiplerinin denizden çıkardığı kaplumbağanın ise 122 cm boyunda erişkin erkek bir deniz kaplumbağası olduğu görüldü" dedi. Denizlerde nadir görülen erkek carettanın ölmesinin popülasyonun geleceği için çok üzücü olduğunu belirten Prof. Dr. Oğuz Türkozan ise yapılan bilimsel çalışmalardan, çiftleşme dönemlerinde erkek bireylerin birden fazla dişiyle çiftleşerek neslin devamı için genetik çeşitliliği artırdığını, deniz kaplumbağalarının eşeysel olgunluğa ulaşmasının 25-30 yıl sürdüğünü ve aynı zamanda iklim değişikliği ile gelecekte dişi ağırlıklı popülasyonların beklendiği bir dönemde, Kuşadası’nda ölen bu erkek bireyin kaybının popülasyonun devamı açısından çok önemli olduğunu söyledi.