POLİTİKA - 19 Mayıs 2022 Perşembe 12:20

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İsveç ve Finlandiya tepkisi!

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İsveç ve Finlandiya tepkisi!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya yaptığı başvuru hakkında yaptığı açıklamada ''NATO bir güvenlik örgütüdür. İçerisinde terör örgütlerinin olmasını kabul edemeyiz. Bu ülkeler PKK ve ve YPG’ye ev sahipliği yapıyor. Biz sokulduğumuz delikten bir daha sokulmayı düşünmüyoruz. NATO’ya Finlandiya ve İsveç’in girmesine 'hayır' diyeceğimizi ilgili arkadaşlarımıza söyledik. Yolumuza bu şekilde devam edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nda Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde farklı şehirlerden gelen gençlerle bir araya geldi. Kütüphane Söyleşileri çerçevesinde gençlerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine ilişkin soru üzerine NATO'nun bir güvenlik teşkilatı olduğunu anımsatarak, "NATO ile ilgili adımda malum bu İsveç, Finlandiya bütün bunlar bizdeki terör odaklarını kendi ülkelerinde barındıranlar. NATO bir güvenlik teşkilatıdır. Böyle bir güvenlik teşkilatı içinde biz terör örgütlerinin olmasını kabullenemeyiz.

Geçmişte girenler girdi. Almanya var, Fransa var. Fransa ve Yunanistan girip çıkmışlardı. Maalesef o dönemin Türkiye’deki yönetimi bunların önünü açtı. Tekrar NATO’ya geri dönebildiler. Geri döndüler ne oldu? Dedeağaç’ta Amerika üs kurdu. FETÖ terör örgütü Yunanistan üzerinden Avrupa’ya seyahat ediyor. Kendisine verdiğimiz isim listesini görmezden geliyor. Bunları hala korumaya devam ediyorlar. 'Efendim talepleriniz nedir bilelim, ona göre İsveç ve Finlandiya’dan bunları isteyelim.’ Biz bir sokulduğumuz delikten bir daha sokulmayı düşünmüyoruz. Yunanistan’da bunu yaşadık. Biliyoruz ki İsveç de, Finlandiya da bize aynı numarayı çekecek. Neden böyle bir gaflete düşelim" dedi.

"Kararlı bir şekilde bu politikamızı sürdüreceğiz"

NATO’da yeni bir üyelik için tam ittifak gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Bir ülke hayır derse NATO ittifakı içerisine o ülkeyi alamazlar. Bizim de konuyla ilgili iki ülke hakkında, hele hele İsveç kesinlikle tam bir terör odağı, tam bir terör yuvasıdır. Bunlar bize silah noktasında yaptırım da uyguladılar. Yunanistan’a geliyoruz. Batı’ya 400 milyar avro borcu var. Hala Batı bunlara silah desteğini de veriyor. Amerika'nın üst kurmalarına müsaade ediyor. Bir taraftan da bizimle görüşmelerinde 'Biz sizinle aramızdaki münasebetleri geliştirmek istiyoruz' derken, kalkıp Kıbrıs’ta iki devletli çözüme ‘Biz olumlu bakmıyoruz' diyorlar. Senin olumlu bakmadığın şeye bizim olumlu bakacağımızı kim sana söylüyor. Kusura bakma. Biz de eğer Türkiye isek, 85 milyonluk Türkiye isek geçmişte bu ülke bu delikten bir defa sokuldu ama biz tekrar bu delikten sokulmayı kesinlikle istemiyoruz. Onun için kararlı bir şekilde bu politikamızı sürdüreceğiz. NATO’ya Finlandiya ve İsveç’in girmesine ‘hayır‘ diyeceğimizi ilgili arkadaşlarımıza söyledik, yolumuza da bu şekilde devam edeceğiz" açıklamasında bulundu.

"Bu politikada ne Putin ile ne Zelenskiy ile bağları koparıp atmaya asla niyetim yok"

Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna ile ilgili bir denge politikası yürüttüğünü ifade eden Erdoğan, her iki ülke ile ortak bağların koparılmayacağına vurgu yaptı. Erdoğan, "Rusya ve Ukrayna savaşıyla alakalı olarak bizim denge politikamız var. Bu politikada ne Putin ile ne Zelenskiy ile bağları koparıp atmaya asla niyetim yok. İkisi ile de telefon diplomasimi sürdürüyorum. Özel temsilcimi onlara gönderdim, gönderiyorum. Bundan sonraki süreçte aynı şekilde bunu devam ettireceğiz. Bir yeni dünya savaşının çıkmasının ne bölgemize ne dünyaya hiçbir faydası yok. Ukrayna'dan olan göç ortada, öbür tarafta bu işin Rusya-Ukrayna'ya olan maliyetleri ortada. Bir taraftan da bizim her iki tarafla değişik bağlarımız var. Bugün Rusya ile nükleer enerjide bir adımımız var. Önümüzdeki yıl içinde Akkuyu Nükleer Santrali’ni bitirip açacağız. Bizim için çok çok ciddi bir kaynak. Öbür taraftan Ukrayna ile ilgili adımlarımız var. Yine Rusya ile bizim şu anda kullandığımız doğalgazın yüzde 50’sini Rusya’dan temin ediyoruz. Bunlar bizim için stratejik önemde münasebetlerdir. Bu münasebetlerimizi kesip atamayız. Ukrayna ile de gıda alanında birçok ortaklığımız var, bunları devam ettiriyoruz. Bölgede istikrar unsuru olacak devlet varsa bu da Türkiye’dir, bunu korumak durumundayız" dedi.

"Bir ihtimal pistler kalacak"

Atatürk Havalimanı alanına yapılacak millet bahçesinde pistlerin kalabileceğini ifade eden Erdoğan, tamamlandığında Türkiye’nin en büyük millet bahçesi olacağını kaydetti. Erdoğan, "Bütün bunlarla, oyun parklarıyla, kültürel merkezlerle çok ciddi bir güç devşirecek. O bölge millet bahçesi noktasında fakir. Ağacıyla, yeşiliyle çok çok güzel bir yer olacak. Şehir hastanesiyle birlikte bir tarafta bin 6 odalı şehir hastanesi, yanında millet bahçesi, oranın güzelliği neyle izah edilebilir. Burada gayet güzel bir proje hayata geçecek. Şimdiden ben oranın bitmiş halini adeta görüyorum. Bir ihtimal pistler kalacak. Pistler dışındaki mevcut yeşil alanları biz çok daha farklı yeşil alan haline getirmek suretiyle orayı zenginleştireceğiz. Ve bununla ilgili olarak proje üzerindeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 29 Mayıs kutlamasını bu sene orada yapacağız" ifadelerini kullandı.

"Dünyada masa tenisinde çok farklı sitiller var"

Erdoğan, masa tenisi maçlarında raketi farklı tutuşu ile ilgili soruya ise şu yanıtı verdi:
"Dünyada masa tenisinde çok farklı sitiller var. Türkiye’nin klasik bir raket tutma tarzı vardır. Dünyada çoğunlukla o kısım kullanılır. Raketin sap kısmından tutarlar. Ama mesela Çinlilerin, Japonların tutuş şekli benim tuttuğum şekildir. Ben onlardan örneği alarak o şekli kullanırım. Fena değil bayağı işe yarıyor. Son zamanlarla bazı dostlarla yaptığımız müsabakalarda işe yaradı. Yurttaki masa tenisinde voleybol milli takım koçumuz ile oynadık. O da klasiği kullanıyordu. Ben ise raketi avucuma alarak oynadım. Stil birçok şeyleri değiştirebiliyor. Futbolda da vuruşlar vardır. Hepsinin farklı farklı sistemde netice alışları var. Benim de masa tenisinde raketi böyle kullanmam işe yaradı. İyi de gidiyor."

"Sokak hayvanlarındaki bu sınırsız çoğalma bize ciddi bedeller ödetebilir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sokak hayvanları konusundaki bir soru üzerine şunları kaydetti:
"Rahmetli Neşet babanın bir sözü var, aşkınan koşan yorulmaz. Belediyelerimizin bu konuda hepsinin ölçüsü çerçevesinde gücü var. Arzu ederlerse koskoca İstanbul Büyükşehir Belediyesi neden bu konuda kalkıp da hayvanlarla ilgili barınak yapmıyor? Yapsın, örneğin bizim şu anda Konya Belediyemizin nefis bir barınağı var. İstanbul'da Beykoz Belediyemizin gayet güzel barınağı var. Teşhis, tedavi ve bunun dışında atmaları gereken adım. Buralarda ortak paydamız en önemli süreç burada kısırlaştırmadan geçiyor. Kısırlaştırmaya yönelik özellikle sokak hayvanlarına yönelik bu adımın atılması gerekiyor. Aksi takdirde sokak hayvanlarındaki bu sınırsız çoğalma bize ciddi bedeller ödetebilir. Belediyelerimizin işinin kolaylaşması noktasında kısırlaştırmanın büyük önemi var. Bunun yanında teşhis, tedavi ve operasyonlar. Ben tabii gittim gördüm, belediyemiz hakikatten nefis bir yer yapmış adeta bir hastane. Demek ki isteyince oluyor, yani aşkınız varsa bu konuda bir şeyler yapmak istiyorsanız var. Aynı durum Konya'daki Büyükşehir Belediyemiz. O da büyük bir projeyi hayata geçirdi. İstanbul'da Beykoz Belediyemiz ve ilçe belediyelerimiz içinde atılan adımlar var. Biz bu konu ile ilgili özellikle Tarım ve Orman Bakanlığımızı da devreye soktuk. Müşterek çalışma yapmak suretiyle tabii bu sokak hayvanlarına yönelik bazı adımlar atmamız gerekiyor ki, yani Allah göstermesin bu çocuklarımızın, kızlarımızın, yavrularımızın köpeklerin saldırısına uğraması anne baba olarak bizleri de rahatsız edecektir. Kimse bunu güle oynaya karşılayamaz. Düşünün ki bir anne babanın yavrusu parçalanıyor. Ne olacak alkışlanacak hali yok. Hayvan sevgisi denebilir mi denemez, burada gerçekçi olmak lazım. Tedbir, teşhis, tedavi ve koruma yöntemleri ve bunlara yönelik de adımlarımızı atıyoruz. Birinci derecede de bu konuda özellikle bakanımıza dedim ki 'Artık bütün hocalığını bu konuda kullanacaksın ve adımını atacaksın'"

Hülya Keklik
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Kadın kooperatifleri sayısı 43’e ulaştı Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç ile Kayseri Valisi Gökmen Çiçek’in özel önem vererek gerek büyükşehir gerek valilik gerekse diğer kurum ve kuruluşların destek verdikleri Kayseri Kadın Kooperatifleri’nin sayısı 43’e ulaştı. Kayseri’de, kadın girişimcilerin gelişmesi, girişimlerinin desteklenerek kentte üretim ile ticaretin birer halkası haline gelmesi için kurularak yaygınlaştırılması sağlanan Kayseri Kadın Kooperatifleri, sayısını arttırıyor. Kayseri Valiliği koordinasyonunda başta Kayseri Büyükşehir Belediyesi olmak üzere kentteki kurum ve kuruluşlar tarafından da desteklenen Kayseri Kadın Kooperatifleri, hem sayısını hem de üretimlerini çoğaltıyor. Vali Gökmen Çiçek önderliğinde kurulan Kayseri Kadın Kooperatifleri Koordinasyon Merkezi’nde faaliyetlerini yürüten ve Başkan Dr. Memduh Büyükkılıç yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi olmak üzere kurum kuruluşların destek verdiği Kayseri Kadın Kooperatifleri’nin sayısı başta 22 iken, aradan geçen yaklaşık 2 yıllık süreçte ortalama iki kat artış göstererek 43’e ulaştı. Büyükşehir Belediyesi ile Kayseri Valiliği iş birliğinde kadın girişimini desteklemek ve kadın istihdamını arttırmak amacıyla kurulan Kayseri Kadın Kooperatifleri, her geçen gün büyürken pek çok alanda da üretim gerçekleştiriyor. Gıdadan el işlerine, giyimden ev eşyasına kadar pek çok konuda kadın eli üretimde söz sahibi olurken, istihdam da gerçekleştirilmiş oluyor. Kayseri Valisi Gökmen Çiçek’in önderliğinde kurulan ve Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’ın talimatları doğrultusunda ise Büyükşehir Belediyesi tarafından kuruluşunda yer tahsisinden, malzeme, ekipman ve pazarlama desteğine, ürün desteğinden bütçe desteğine kadar önemli desteklerin sağlandığı Kayseri Kadın Kooperatifleri’nin üyeleri ise her fırsatta Vali Çiçek ve Başkan Büyükkılıç’a söz konusu irade ve desteklerinden dolayı teşekkürlerini iletiyor. Sayıları artan Kayseri Kadın Kooperatifleri, her geçen gün üretimini de arttırarak ürün yelpazesini genişletiyor.
Ankara Kanserle savaşta DNA rehberliği: "Tümörün DNA’sı belirleniyor, kişiye özel tedavi uygulanabiliyor" Sigara kullanımı, alkol, obezite ve hareketsiz yaşam tarzının kanserin en önemli nedenlerini oluşturduğunu belirten Medicana Sağlık Grubu Medikal Onkoloji Uzmanlarından Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, yeni gelişmelerle birlikte tümör DNA’larının belirlenebildiğini ve kişiye özel kanser tedavileri kapsamında hastaya uygun olan en doğru ilacın verilebildiğini söyledi. Tarihi milattan önce 2500’lü kadar dayanan kanser hastalığı, günümüzde dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl dünya genelinde yaklaşık 10 milyon kişi kansere yakalanırken, yaklaşık 6 milyon kişi de kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. En sık görülen kanser türleri arasında ise meme kanseri, akciğer kanseri, prostat kanseri ve kolorektal kanser yer alıyor. Dünya genelinde ölümlerin önde gelen nedenlerinden birinin kanser olduğunu açıklayan Medicana International Ankara Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, kanser nedenlerini ve geliştirilen yeni tedavi yöntemlerini anlattı. "Tek başına genetik nedenler tüm kanser hastalarının sadece yüzde 10’luk bir kısmını oluşturur" Kanserli hücrelerin oluşmasının birçok sebebi olduğunun altını çizen Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, genetik nedenlerin sanılanın aksine en sık sebeplerden birisi olmadığını söyledi. Doç. Dr. Şeker, “Tüm kanser hastalarının yaklaşık yüzde 90’ında sebepler sigara, alkol, fazla kilo (obezite), hareketsiz yaşam ve bazı enfeksiyonlardır. Tek başına genetik nedenler tüm kanser hastalarının sadece yüzde 10’luk bir kısmını oluşturur. Bu sebepleri düşününce kanserin yeni bir hastalık olmadığını, insanlık tarihi ile benzer bir tarihe sahip olacağını tahmin edebiliriz. Elbette ki saydığımız nedenlere bağlı olarak kanser sıklığı da zamanla artmaktadır” dedi. "Kanser hastalığının geçmişi milattan önce 2500’lere dayanıyor" Kanser hastalığının ve tedavisinin eldeki yazılı kanıtlara göre milattan önce 2500 yılına kadar uzandığını ifade eden Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, “19’uncu yüzyılın sonlarında anestezideki ve cerrahi yöntemlerdeki gelişmeler sayesinde daha başarılı kanser ameliyatları yapılmaya başlandı. Bu süreçte hastaların yaşam süreleri uzadı ancak birçok hastada ameliyat sonrası kanser yeniden oluştu. 20’nci yüzyılın başlarında ise radyoaktivitenin keşfi ile kanser tedavisinde yeni bir döneme geçildi ve radyoterapi kanser tedavisinde kullanılmaya başlandı. Bu sayede hastaların tedavi başarılarında artış sağlandı. O tarihten günümüze kadar radyoterapide de çok önemli gelişmeler yaşandı ve radyoterapinin kanserli bölgede çok daha etkin kullanımı sağlandı. Ayrıca gelişen teknolojik cihazlar ile radyoterapinin yan etkileri de çok ciddi düzeyde azaltıldı” diye konuştu. "Hedefe yönelik ilaçlar yaşam süresinin uzamasını sağladı" Kanser tedavisindeki esas gelişmenin ise kemoterapi ilaçların bulunması ile birlikte olduğunu ve artık günümüzde birçok kanser türlerinde ameliyat olmaksızın tam iyileşme sağlandığının görüldüğünü aktaran Doç. Dr. Şeker, konuşmasına şöyle devam etti: "Bu durum, ilaç araştırmalarının önünü açtı ve bu sayede birçok kanser türünde ve kanserin tüm evrelerinde etkili olan ilaçlar keşfedildi. 1990’lara kadar bulunan ilaçlar sadece kanserli hücrelere değil sağlıklı hücrelere de zarar veriyordu ve bulantı, kusma, saç dökülmesi, kan değerlerinde düşme gibi birçok yan etkiye sebep oluyordu. 2000’lerin başında yan etkileri çok daha az olan hedefe yönelik ilaçlar (akıllı ilaç) önce lenfoma, meme kanseri ve lösemilerde sonrasında ise tüm kanserlerde kullanılmaya başlandı. Hastaların yaşam sürelerinde çok ciddi uzamalar elde edildi ve o güne kadar ölümcül kabul edilen bu hastalıklar artık birer kronik hastalığa dönüşmeye başladı. O günden günümüze kadar kansere özgü yüzlerce hedef tespit edildi ve bu hedeflere yönelik ilaçlar geliştirildi." "İmmünoterapi kişinin bağışıklık sistemini çalıştırıyor" Kanser tedavisinde devrim niteliğinde olan immünoterapi tedavisinin son 14 yıldır kullanılmaya başlandığının altını çizen Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, "İmmünoterapi, kendisi doğrudan kansere saldırmayan, ancak kişinin bağışıklık sistemini çalıştıran ve bağışıklık hücrelerinin kanserli hücrelere saldırmasını sağlayan ilaçlardır. Bu keşif ile zaten hedefe yönelik ilaçlarla çok iyi noktalara gelen kanser tedavisi çok daha başarılı noktalara ulaştı" açıklamasını yaptı. "Tümör DNA’sı sayesinde hasta için en doğru ilaç belirlenebiliyor" Kanser tedavisinde gelinen son noktada ise insan DNA’sının daha iyi tanınması ve genetik testlerin daha ulaşılabilir hale gelmesiyle birlikte “Kişiye yönelik kanser tedavileri”nin mümkün hale gelmeye başladığına dikkati çeken Şeker, bu yöntemle hastaların tümör DNA’larının elde edilebildiğini vurguladı. Doç. Dr. Şeker, “Tümör DNA’ları elde edildikten sonra o kişiye faydalı olabilecek veya o kişiye fayda sağlamayacak ilaçlar tedavi öncesinde saptanabiliyor. Kişiye özgü kanser tedavileri, hastaların tedavilerinin daha etkili ve kişiselleştirilmiş olmasını sağlayabiliyor. Tümör DNA’sının kullanılmasıyla, hastaların tedaviye nasıl yanıt verebilecekleri daha önceden belirlenebilir, böylece gereksiz ilaç denemeleri ve yan etkilerin önlenmesi mümkün olabilirken, zaman ve maddi kayıpların da önüne geçilebilir. Bu yaklaşım, kanser tedavisinde önemli bir ilerleme olurken, hastalar için de umut verici bir gelecek sağlayabilir” dedi.