POLİTİKA - 25 Haziran 2019 Salı 11:41

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan seçim sonrası önemli açıklamalar

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan seçim sonrası önemli açıklamalar

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Pazar günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçiminin İstanbul ve Türkiye’ye hayırlar getirmesini diliyorum. Gayri resmi sonuçlara göre İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı görevine seçilen CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nu bir kez daha tebrik ediyorum. İstanbul halkının kararının başımızın üzerinde yeri vardır” dedi. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra yaşanan süreci anlatan Erdoğan, “Şu ana kadar yaşadığımız süreç tamamen hukuki bir süreçtir. Elbette Cumhur İttifakı adayı Binali Bey’in seçimi kazanmasını arzu ettik. Kendisine gayreti ve mücadelesi için buradan teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. 

Asıl önemli olanın milli iradenin en sağlıklı, güvenli, şaibesiz şekilde tecelli etmesi olduğunun altını çizen Erdoğan, “Son seçim kimin kazandığının ötesinde milli iradenin tecellisi ile ilgili tereddütleri ortadan kaldırmış olması bakımından başlı başına kıymetlidir. 31 Mart’ın galibi ise tartışmasız bir şekilde Cumhur İttifakı’dır. AK Parti ve MHP’dir. Milletimiz 31 Mart seçimlerinde ülke genelinde bize il genel meclisinde yaklaşık yüzde 60’lık, büyükşehir belediye başkanlıklarında yüzde 52’lik, il belediye başkanlıklarında yüzde 55’lik bir oranla destek vermiştir. İstanbul’da da Cumhur İttifakı olarak 39 ilçenin 25’ini, 312 meclis üyeliğinin 180’ini kazanarak tartışmasız bir zafere imza attık. Büyükşehir seçimlerinde İstanbul’da 2004’de yüzde 45,3, 2009’da yüzde 44,7 oranında, 2014’de de 47,9 oranında oy almıştık. 

Geçtiğimiz Pazar günü oy oranımız yüzde 45 olarak gerçekleşti. Bu oran kazanmamıza yetmedi. 2024 seçimlerine kadar AK Parti ve MHP olarak İstanbul’da sahip olduğumuz 25 ilçe belediyesi ve 180 belediye meclis üyesi ile halkımıza en güzel hizmetleri vermenin gayreti içinde olacağız. Aşkla bağlı olduğumuz bu şehre hizmet etmeyi en büyük paye görerek son nefesimize kadar bu yolda yürüyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Bizim siyasetimizde milleti darılmak, milleti suçlamak yoktur. Tam tersine gerek 31 Mart’ta, gerek 23 Haziran’da milletimize kendimizi niçin anlatamadığımızın muhasebesini yapacağız” açıklamasında bulunan Erdoğan, milletin verdiği mesajları görmezden gelmeyeceklerini söyledi.

“S-400 meselesinden bundan geri adım atmayacağız”

“Türkiye’nin bir türlü çökertemedikleri istikrarına yönelik saldırılar dün de eksilmedi, bugün de sürüyor, yarın da devam edecektir. Kim ne yaparsa yapsın biz milletimizle birlikte kendi hedeflerimiz doğrultusunda kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullanan Erdoğan, "S-400 Hava Savunma Sistemlerine ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

“Sipariş ettiğimiz S-400 Hava Savunma Sistemlerini önümüzdeki ay teslim almaya başlıyoruz. Güvenlik ihtiyaçlarımız konusundaki farklı tedarik seçeneklerine kapılarımız daima açık olmuştur. Türkiye kendi güvenlik gereksinimlerini karşılama konusunu hiçbir ülke ile müzakere etmek, bu konuda izin almak, baskılara boyun eğmek durumunda değildir. S-400 meselesi doğrudan egemenlik haklarımızla ilgili bir konudur, bundan geri adım atmayacağız.”

Çin ve Amerika arasında süren ticaret savaşını herkes için kazanca dönüştürecek bir istikamete çevirecek tüm girişimlere destek verdiklerini söyleyen Erdoğan, “Dünya çapında İslam’a, Müslümanlara ve bunların en büyük temsilcisi olarak görülen Türklere karşı yürütülen husumet politikalarına en gür seda ile karşı çıkmaya devam ediyoruz” dedi.  

“Örgüt içinde ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır”

Terör örgütlerine yönelik yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştirilen terör operasyonlarına yönelik de açıklamada bulunan Erdoğan, “Bölücü terör örgütünü yurt içinde ve yurt dışında etkisiz hale getirecek adımları kararlılıkla atıyoruz. Yaptığımız operasyonlarla Kuzey Irak’tan ülkemize yönelik terör tehditleri kaynağında önleyecek başarılar elde ettik. Suriye’de terör örgütünün kazanımlarımıza yönelik saldırılarının tamamını da boşa çıkardık. Türkiye’yi bölgemizdeki krizin ve yıkımın bir parçası haline getirmeye yönelik tüm çabaları akim bıraktık” diyerek teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın son günlerde kamuoyuna yaptığı açıklamalar ve bununla ilgili değerlendirmelerin örgüt içinde hem iç politikada hem de bölge politikalarında ciddi görüş ayrılıklarının ortaya çıktığının işareti olduğunu kaydetti.

“Fransa sen konuşamazsın”

Doğu Akdeniz’de yaşanan son gelişmelere de değinen Erdoğan, konuya yönelik şunları söyledi:

“Doğu Akdeniz’de bulunan ve bulunacak olan her türlü kaynağın adil bir şekilde paylaşımına rıza gösterilmesini sağlayana kadar bölgede attığımız adımları kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu havzadaki petrol, doğalgaz arama faaliyetleri konusunda Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin hakkını, hukukunu yok sayan girişimlere asla izin vermeyeceğiz.

Yunanistan Başbakanı kendine göre bir şeyler söyleyip duruyor. Ne söylerse söylesin. Bizim orada haklarımız var, aynı şekilde bu haklarımızı koruma adına hem arama tarama yapacak olan gemilerimiz hem sondaj gemilerimiz bu faaliyetlerini yürütecek, bunun yanında da silahlı kuvvetlerimiz gerekli tedbiri alacaktır.
Ülkemizde siyaset yapanlar, sözde siyaset yapanlar bizim bu noktada ‘ne için böyle adımlar atıyoruz’ gibi eleştiriler yapıyorlar. Ama bunların böyle bir derdi yok, sıkıntısı yok.

Bunlar benim Kuzey Kıbrıs’taki soydaşlarımın hakkı nedir, bu haklar kendilerine veriliyor mu? gibi bir derdi yok ama bizim derdimiz var. Soydaşlarımızın bütün o bölgede çıkan ne kadar petrol, doğalgaz varsa orada hakları var ve bu haklarının tespitinde orada Kuzey Kıbrıslı yöneticilerinin de yer alması bizim başından beri savunduğumuz tezdir. Burayla ilgili Fransa’nın söyleyecek hiçbir şeyi yoktur. Burada Türkiye konuşur garantördür, Yunanistan, İngiltere konuşur garantördür ama Fransa sen konuşamazsın, senin böyle bir yetkin yok.”

“Münbiç ve Fırat’ın Doğusundaki sorunları çözdüğümüzde rakam milyonlara ulaşacaktır”

Suriye’deki krizin Türkiye’nin güvenlik endişelerini ve insani yüklerini ortadan kaldıracak bir çözüme kavuşturulmasını sağlayacak siyasi, diplomatik ve askeri çözüm yollarını sonuna kadar zorladıklarını vurgulayan Erdoğan, “Şu anda en önemli buralardaki konu bir terör koridoru olayıydı. Bunu yaptığımız müdahaleler ile ortadan kaldırdık.

Şu anda bu terör koridorunu istiyoruz ki bir güvenlik koridoru haline getirelim. Bunun içinde bu güvenlik koridorunda Türkiye’deki mültecilere oralarda bir yerleşim imkanı sağlayalım ve bu yerleşim imkanıyla birlikte hani konuşanlar var ya biz koalisyon güçleriyiz, şuyuz buyuz diyenler. Tamam gelin o zaman, hadi verin desteklerinizi, birlikte bu güvenlik koridorunda onlara yerleşim yerlerini kuralım, onları oraya yerleştirmeye çalışalım. Bu konuda ABD gelsin lojistik desteğiyle, hava noktasındaki korumalarıyla desteğini versin. Biz burada özellikle deneyimimizin çok ileri olduğu TİKA ile burada yerleşim noktasında yoğun bir şekilde altyapı, üstyapı çalışmalarını yaparız.

Bunları birçok Batı ülkelerine, geçmişte başta Obama’ya söyledim, bu dönemde de Trump’a söyledim ve o da dikkat ederseniz bu güvenli bölge ifadelerini birkaç kez kullandı. Ama mali desteğe gelince hiçbirisi bu konuda mali desteği vermedi. Merkel ile de bunları konuştum. O da bu noktada böyle bir desteği verebileceğini ve bu projenin isabetli olduğunu söyledi. Hep söylüyorlar, laf ola beri gele. Ondan sonra herhangi bir şey yok. Bütün bunlara rağmen ülkemizde bulunan Suriyelilerin geri dönüşlerini temin noktasında sınırlarımız ötesindeki güvenli bölgeleri mümkün olduğunca genişletmeye çalışıyoruz. Şu ana kadar 330 bin kişi geri döndü. Münbiç ve Fırat’ın Doğusundaki sorunları da çözdüğümüzde kısa sürede bu rakam inanıyorum ki milyonlara ulaşacaktır” diye konuştu.

Önümüzdeki dönemde ekonomi ve güvenlik konularının gündemin en üst sıralarında yer alacağına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ekonomideki asıl hedefinin yüksek teknolojiye, tasarıma, markalaşmaya, yüksek katma değere dayalı üretimi ve ihracatı geliştirmek olduğunu söyledi.

“Teşekkür etmesini bilin”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in TBMM Grup Toplantısında söylediği sözlere yönelik Erdoğan, “Maalesef, Türkiye’de sözde siyaset yapan birileri eğitimde, sağlıkta attığımız adımları küçümsemeyle prim yapmaya çalışıyor. Adalet, emniyette attığımız adımlarla kendilerine prim yapmaya çalışıyor. Ulaşımda attığımız adımlarla prim yapmaya çalışıyor. Bugün bir tanesi öyle söylüyor. ‘Şu kadar bölünmüş yol yaptım demekle mi oy alacaksınız’ diyor. Öbür taraftan şunu da söyle: Yüksek Hızlı Tren getirdik diye mi size bu millet oy verecek. Daha da ileri gidiyorum, 26 tane havaalanını 56’ya çıkarttık diye mi bu millet size oy verecek. Ya ne kaldı o olmayacak, bu olmayacak filan ne olacak, sen niye varsın o zaman.

Yani siyasi kadrolar bu ülkede ne yapar. Beni Kahramanmaraşlı kardeşim bunu anladı ama bu hanımefendi hala anlayamadı. Bu tabi bir tanesi. Yüzlerce tünel, dağları yüzlerce tünelle deldik. Bunlar bugüne kadar niye yapılmıyordu, şimdi yapınca neden rahatsız oluyorsun. Biride bir teşekkür etmesini bilin. Siz de geçmişte bakanlık yaptınız, niye sizler bunu yapamadınız. İşte kıskançlık çok kötü bir illet. Fakat isteseler de istemeseler de biz yine bu yolları yapmaya devam edeceğiz. Bu tünelleri inşallah açmaya devam edeceğiz, köprüleri yapmaya devam edeceğiz. Yavuz Sultan Selim Köprüsü de yapacağız, Osman Gazi Köprüsü de yapacağız, Marmaray gibilerini de yapacağız, Avrasya Tünelini de yapacağız ve yapmaya devam edeceğiz” dedi.

“Yakında yeniden ekonomimizin yükselişe geçmeye başladığını göreceğiz”

Erdoğan, ekonomiye yönelik ise şu mesajları paylaştı:

“Türkiye’nin geleceğini karartmaya, önünü kesmeye yönelik ekonomik tuzakların milletimizi günlük hayatında nasıl bunalttığının da biz çok iyi farkındayız. Kur, faiz, enflasyon üçgeninde bunalan girişimcilerimizin, iş adamlarımızın, esnafımızın hangi sıkıntıları çektiğini de gayet iyi biliyoruz. Bunun için ekonomiyi dengeye oturtmaya, kurdaki istikrarsızlığı gidermeye, faizleri düşürmeye, enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara indirmeye, istihdamı artırmaya çalışıyoruz.

Bunun sinyalleri gelmeye başlamıştır. Ekonomide istikrarı sağlamadan üretimi, yatırımı, ticareti, istihdamı istediğimiz seviyeye getiremeyeceğimiz açıktır. Türkiye’nin üretimdeki ve insan gücündeki potansiyelini, kabiliyetlerini bilenler ülkemiz ekonomisine yönelik saldırıları işte hep bu istikrar noktasına yoğunlaştırıyor. Biz de tedbirlerimizi ona göre aldık, alıyoruz. Geçtiğimiz yıldan itibaren şoklara karşı dirençli, uluslar arası rekabete daha güçlü, sağlıklı sürdürülebilir ve dengeli büyümeli hedef alan bir program uyguluyoruz. Yakında yeniden ekonomimizin yükselişe geçmeye başladığını göreceğiz. Her şeye rağmen geçtiğimiz yıl yüzde 2,6 oranında büyümüştük.

Bu yılın ilk çeyreğini de yıllık bazdaki daralmaya rağmen mevsim etkisinden arındırılmış olarak baktığımızda bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,3 büyümeyle kapattık. Haziran ayı itibariyle her alanda göstergeler olumlu yönde bir yükselişi işaret ediyor. Dolar kuru bir süredir 6 liranın altında seyrediyor. Merkez Bankası döviz rezervlerimiz yeniden 100 milyar dolar seviyesine yaklaştı.

Borsa bir ayda 86 binden 95 binin üzerine çıktı. Tahvil faizleri yüzde 19’un altına indi. Ülke risk primimiz geriliyor. Ekonominin nabzını tutan güven endekslerinin hepsinde de Haziran ayında olumlu yönde yükseliş gözleniyor. İmalat sanayindeki kapasite kullanım oranında da artış var. İhracatımızdaki ve turizm sektöründeki olumlu yükseliş sürüyor. İhracatta 170’in üzerine ve turizmde de 50 milyon turistin üzerine çıkacağız, şu andaki görüntü bu.”  

Derya Yetim - İlker Turak - Hülya Keklik - Ömer Çetin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”