POLİTİKA - 20 Ekim 2020 Salı 17:58

Cumhurbaşkanı Erdoğan: '5. ve 9. sınıflarda yüz yüze eğitim 2 Kasım’da'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: '5. ve 9. sınıflarda yüz yüze eğitim 2 Kasım’da'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ortaokullarda beşinci sınıflarda, liselerde dokuzuncu sınıflarda yüz yüze eğitim öğretim faaliyetlerini 2 Kasım tarihi itibariyle başlatıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan Kabine toplantısı sonrasında açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplantıda sağlıktan güvenliğe ve yatırımlara kadar, Türkiye’yi içinde ve dışında yaşanan pek çok gelişmeyi kapsamlı bir şekilde ele aldıklarını söyledi.

“Türkiye'nin gösterdiği adil ve güçlü duruşa Kıbrıs Türkleri de sahip çıkmıştır”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan seçimlerde Kıbrıs Türk halkının teveccühü ile Cumhurbaşkanlığı görevine seçilen Ersin Tatar’ı tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu seçim bölgemizde Kıbrıs Adası'nı doğrudan ilgilendiren gelişmelerin yaşandığı bir dönemde gerçekleşmiştir. Kıbrıs Türklerinin sandıkta ortaya koydukları tercihin, Türkiye ile birlikte ortak bir gelecek kurmak kararlılığının nişanesi olarak görüyoruz.

Rum Kesiminin, Avrupa Birliği'ni de istismar ederek sergilediği adanın diğer hak sahibini yok sayan bencil ve şımarık politikaları bir kez daha Kıbrıs Türkü'nün iradesine çarparak yerle yeksan olmuştur. Doğu Akdeniz'in tamamını kapsayan siyasi ve ekonomik etki alanı mücadelesinde Türkiye'nin gösterdiği adil ve güçlü duruşa Kıbrıs Türkleri de sahip çıkmıştır. Bu vesileyle demokrasiye, haklarına ve özgürlüklerine olan bağlılıklarını sandıkta ortaya koyan tüm Kıbrıslı kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Sayın Tatar’a Cumhurbaşkanlığı görevinde başarılar diliyorum. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm gücü ve imkânlarıyla Kıbrıs Türkü'nün yanında yer almayı sürdürecektir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: '5. ve 9. sınıflarda yüz yüze eğitim 2 Kasım’da'

“Türkiye, nihayet kayda değer bir netice elde edebilmiştir”

Karadeniz'deki Sakarya Gaz Sahasında Fatih gemisinin Tuna-1 kuyusundaki sondajlarında keşfedilen rezerv miktarının 405 milyar metreküpe ulaştığını belirten Erdoğan, “Bu konudaki çalışmalarını tamamlayan Fatih gemimiz önümüzdeki ay yine Sakarya Gaz Sahasındaki Türkali-1 kuyusunda sondaja başlayacak. Elimizdeki veriler Türkali-1 kuyusundan da en az Tuna-1 kuyusu kadar önemli ve verimli keşif haberleri olabileceğimize işaret ediyor. Bir asrı aşkın süredir hidrokarbon kaynaklarına sahip olma arayışı içinde bulunan Türkiye, nihayet kayda değer bir netice elde edebilmiştir.

Dünyanın son bir asrında bu uğurda nice savaşlar çıkartılmış, nice çatışmalar körüklenmiş, nice ülkeler bölünmüş, nice masumların kanı oluk oluk akıtılmıştır. Pek çok toplumun böylesine ağır maliyetle elde ettiği bir zenginliğe Bizim sadece çalışarak, emek vererek, alın teri dökerek sahip oluşumuz en az kaynağın kendisi kadar önemlidir. Karadeniz'de keşfedilen doğalgazın her metreküpü bu ülkenin ve milletin refahı ve huzuru, güvenliği, geleceği için kullanılacaktır. Gazın sisteme verilmesi ile milletimiz bu hizmete daha hesaplı şekilde ulaşma imkanı elde edecektir. Aynı şekilde buradan elde edilecek kazancın her kuruşu milletimiz için harcanacaktır” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: '5. ve 9. sınıflarda yüz yüze eğitim 2 Kasım’da'

“Ortaokullarda beşinci sınıflarda, liselerde dokuzuncu sınıflarda yüz yüze eğitim öğretim faaliyetlerini 2 Kasım tarihi itibariyle başlatıyoruz”

Korana virüs ve eğitim ile ilgili konuları Kabine toplantısında ele aldıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ulaşım araçları başta olmak üzere çok sayıda insanın bir arada bulunduğu mekanlar ile ilgili denetimler etkin şekilde sürdürülecek. Özellikle temaslı kişilerin takibi çok daha sıkı şekilde yapılacak. Yerli aşı çalışmalarında iki hafta içinde insan üzerinde deneme safhasına ulaşılacağı görülüyor. Dünyadaki aşı çalışmalarının ülkemize uygulanabilirliği hususunda da önemli gelişmeler kaydettik. Bu husustaki somut adımları yılsonuna atmış olmayı ümit ediyoruz. Hedefimiz önümüzdeki bahar aylarına kadar aşı meselesini tamamen çözmektir” dedi.

Eğitimde beşinci sınıf ve dokuzuncu sınıfların yüz yüze eğitime 2 Kasım tarihi itibariyle başlanacağını duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğitimde yeni bir adım daha atarak ortaokullarda beşinci sınıflarda, liselerde dokuzuncu sınıflarda yüz yüze eğitim öğretim faaliyetlerini 2 Kasım tarihi itibariyle başlatıyoruz. Halen uzaktan eğitimin sürdüğü diğer sınıflarla ilgili tarihi gelişmelere bakarak en yakın zamanda kamuoyuna ilan edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: '5. ve 9. sınıflarda yüz yüze eğitim 2 Kasım’da'

“Bayrağımıza, ezanımıza, devletimize, vatanımıza uzatılan her eli kıracağız”

İbn-i Haldun Üniversitesine ait külliyenin açılış töreni vesilesiyle sosyoloji ilminin kurucusu tarihçi, siyaset bilimci ve devlet adamı İbn-i Haldun’u yad etme imkanı bulduğunu kaydeden Erdoğan, “İbn-i Haldun’un daha sonra pek çok düşünür ve devlet adamı tarafından tekrarlanan tespitlerinden biri de ‘coğrafya kaderdir’ ifadesidir. Yaklaşık 600 yıl önce ortaya konan bu analiz, asırlara sari tarihi tartışmaların özetini oluşturur. Tabii buradaki ‘kader’ sözü dini anlamının ötesinde, tarihi ve toplumsal tespitler üzerinden yapılan bir değerlendirmeyi anlatır. Ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada yaşananlara baktığımızda, bu tespitin lafzi ifadesinin ötesindeki derin manasını daha iyi görebiliyoruz. Türkiye, bir yanı Avrupa'ya, bir yanı Asya'ya, bir yanı Afrika'ya uzanan, kıtaları birbirinden ayıran Akdeniz ve Karadeniz gibi iki kadim iç denizi birbirine bağlayan coğrafyanın tam merkezinde yer alıyor. Bu topraklar insanlığın bilinen en eski tarihine, bilinen en eski medeniyetlerine, bilinen en eski mücadelelerine ev sahipliği yapıyor.

Bilindiği gibi tarih kitaplarının yeniden yazılmasını gerektirecek öneme sahip en eski yapı topluluğu Şanlıurfa’mızda Göbeklitepe'de bulunuyor. Yine tarihin en eski anlaşmaları, paraları, şehir planları, kütüphaneleri, su kanalları, ticaret yolları, farklı inançların ibadethaneleri hep bizim ülkemizin sınırları içindedir. Bugün de dünyadaki siyasi, ekonomik, ideolojik ve askeri çatışmaların çok önemli bir kısmı çevremizde cereyan ediyor. Türkiye, tüm bu fotoğraf içinde, istikrarlı ve gücüyle adeta bir barış, huzur, güven, refah adası olarak kararlılıkla hedeflerine yürümeyi sürdürüyor. Elbette bölgemizdeki tüm krizleri sınırlarımız içine taşıma senaryoları, planları, gayretleri oldu. Terör örgütlerinin saldırılarından darbe girişimlerine, ekonomik tuzaklardan siyasi dışlama gayretlerine kadar her yöntem devreye sokuldu. Hamdolsun tüm saldırıları boşa çıkarmayı, tüm oyunları bozmayı başardık.

Bu süreçte uluslararası kuruluşların ve güya demokrasi bayraktarı devletlerin çoğu ülkemize karşı sergiledikleri çifte standartla gerçek yüzlerini ortaya koydular. Biz, bir yandan karşımızda kim varsa onun yanında yer almayı temel politikaları haline getiren bu yapıların ikiyüzlülüğünü ifşa ederken, diğer yandan kendi çizdiğimiz yolda ilerlemeyi sürdürdük. Türkiye büyüdükçe ve güçlendikçe ilgi alanları doğrudan veya dolaylı şekilde müdahil olduğu hususlar tabii olarak genişlemektedir. Bu ilginin bir kısmı tarihi, vicdani ve ahlaki duruşumuzdan, bir kısmı da üzerimize binen yüklerin getirdiği mecburiyetlerden kaynaklanıyor. Mazlumun, mağdurun, hakkın, adaletin yanında dimdik yer almaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Asya'dan Afrika'ya kadar her coğrafyada gözünü ve kalbini bize yöneltmiş her kardeşimizin yanında olduk, olmayı sürdüreceğiz. Irak’ın terör örgütlerinin cirit attığı bir yer haline gelmesine göz yummadık, yummayacağız. Suriye'deki milyonlarca kardeşimizi zalim rejimin ve terör örgütlerinin pençesine etmedik, etmeyeceğiz. Libya'da bir darbecinin ülkeyi göz göre göre parçalamasına rıza göstermedik, göstermeyeceğiz. Doğu Akdeniz'de ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin haklarının pervasızca gaspına boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesine tüm kalbimizde ve imkanlarımız da destek verdik, vereceğiz.

Merkezinde yer aldığımız coğrafyanın bize yüklediği hiçbir sorumluluktan kaçmadık, kaçmayacağız. Bin yıldır vatanımız olarak gerektiğinde canımız pahasına sahip çıktığımız bu coğrafyadan bizi tasfiye etme hayallerinden vazgeçmeyenlere daha çok kabuslar yaşatacağız. Milletimizden istiklalini ve istikbaline, bayrağımıza, ezanımıza, devletimize, vatanımıza uzatılan her eli kıracağız. Malazgirt'ten Çanakkale'ye uzanan ve günümüzde sürekli yeni cepheleri açılan büyük mücadelenin her safhasının mesajlarını nesilden nesle aktararak, maziden atiye kurduğumuz köprüyü sürekli güçlendireceğiz. Bu süreçte en büyük güç ve en büyük güç kaynağımız, milletimizin birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıkarak bize verdiği destektir. Ne tarihte, ne kendi siyasi hayatımda beşeri düzeyde milletin gücünün üstünde bir güç, milletin iradesinin üstünde bir irade tanımadım, görmedim, bilmiyorum. İnşallah, ülkemizi 2023 hedeflerine bu güzel tablo sayesinde ulaştıracak, evlatlarımıza güçlü ve müreffeh bir Türkiye bırakacağız. Rabbim bu kutlu yolda emeği, katkısı, desteği, duası olan herkesten razı olsun” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: '5. ve 9. sınıflarda yüz yüze eğitim 2 Kasım’da'

“Demokrasi dışı yollarla ülkemizde yönetim değiştirme hesabı içine girdiler”

Terör örgütlerinin küresel düzeyde etkinliği artan saldırıları ve tüm hızıyla süren korona virüs salgınının tüm dünyada bir panik haline yol açtığını söyleyen ve zahirde çok güçlü gözüken nice devletin terör ve salgın tehdidi karşısında kökünden sarsıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha düne kadar kimi parasına, kimi silahına, kimi sırtını dayadı küresel yapılara güvenerek efelik taslayan devletler, bugün artık giderek derinleşen sosyoekonomik sıkıntılarla boğuşuyor. Demokrasi, özgürlükler, hak ve adalet adına diğer ülkeleri yerden yere vuranlar, her geçen gün kendi içlerine kapanarak hızla ırkçılık ve ayrımcılık bataklığına saplanıyor. Küresel ve bölgesel tüm dengeler yerlerini yenilerine bırakmak üzere hızla yıkılıyor. Türkiye, yeni küresel ve bölgesel arayışlarının güçlü siyasi ve ekonomik yapısıyla yükselen yıldızı konumundadır. Ülkemizin yaşadığı kimi sıkıntılara rağmen krizlerden olumlu yönde ayrıştığını izan ve vicdan sahibi herkes kabul ediyor. Siyasi ve askeri olarak sahada etkinlik gösterdiğimiz alanı genişlettikçe önümüze çıkan fırsatların tehditlerden daha büyük olduğunu görüyoruz.

Girdiğimiz mücadelelerden başarı ile çıktıkça bölgemizle birlikte bütün dünyaya umut aşılıyor, umut veriyoruz. Bu tablo elbette birilerini rahatsız ediyor. Karşılarında geçmişte iki çift lafla veya bir kaç küçük hamle ile sindirdikleri Türkiye’nin olmadığı gördükçe de öfkeleri artıyor. Kimileri bu öfkeyi içlerinde tutup siyasi manevralarla üzerimize gelirken, kimileri de kendilerini, kinlerini ve nefretlerini açıkça sergilemekten alıkoyamıyor. Dışarıdan yapabildikleri her şeyi zaten yapıyorlar. Bunun yanında içeride de kendilerine destek olacak kişiler devşirmeye, yapılar kurmaya çalışıyorlar. Üstelik bunu açıkça söylüyorlar. Yıllarca Türkiye’deki yönetimleri demokrasiyi yeterince uygulamamakla itham edenler, şimdi demokrasi dışı yollarla ülkemizde yönetim değiştirme hesabı içine girmiştir.

Biz ülkemizde darbeler ve vesayet döneminin kapandığını söyledikçe birileri buna eski Türkiye’nin hastalıklarını hatırlatan imalı hezeyanlarla cevap veriyor. Biz milli iradenin üstünlüğüne, demokrasiye, hukuka vurgu yaptıkça darbe ve vesayet heveslilerinin çirkin yüzleri ve aşağılık üslupları ile karşılaşıyoruz. Bunların hepsini de eski devir alışkanlıkları ile yapılan son çırpınışlar olarak değerlendiriyoruz. Allah’ın izni ve milletimizin feraseti ile artık bu ülkede hiç kimsenin vesayeti milli iradenin üzerine çıkartmaya da, demokrasiyi tankların altında çiğnetmeye de gücü yetmeyecektir.

Millete söyleyecek sözü, anlatacak projesi, kuracak ortak hayali, paylaşacak sevinci olmayanların son ümidi dışarıdan gelen destek vaadidir. İşte bunlara kötü bir haberimiz var, destek bekledikleri yerler artık kendi canlarının derdine durumdadır, bunu böyle bilsinler. Oralardan belki umdukları sözleri duymaya devam edebilirler, ama bekledikleri somut desteği asla bulamazlar. Kendilerine tavsiyemiz, eski devir alışkanlıklarını bir kenara bırakıp, bizim yaptığımız gibi gözlerini ve gönüllerini sadece milletimize çevirmeleridir. Halkımızın 2023 seçimlerinde bu değerlendirmeyi en güzel şekilde yapacağın ve herkesi hak ettiği yere yerleştireceğine inanıyorum” diye konuştu.

“Türkiye’nin bugüne kadar gerçekleştirdiği yapısal reformlar çok daha büyük hamlelerin temeliydi”

Günlük meselelerle uğraşırken, gençlere emanet edilecek gelecek vizyonunu şekillendirmeyi de ihmal etmediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah bir sonraki safhada 2053 vizyonumuzla milletimizin karşısına çıkacağız. Bu vizyonu kısa, orta ve uzun vadede hedeflere dönüştürecek çalışmalara başladık. Her alanda yürüyen bu hazırlıklar tamamlandığında inşallah önümüzdeki 30 yılın haritası elimizde olacak. Bölgemizdeki ve dünyadaki gelişmeler, ülkeler ve milletler için böyle bir vizyonun ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Küresel düzeyde yaşanan yeniden yapılanma sürecinde ülkemizin hangi alanda tam olarak nereye yöneleceğinin kararını işte bu çalışma ile belirleyeceğiz,.

Şimdi birilerinin çıkacağını, birkaç rakam sıralayarak ‘siz daha 2023 hedeflerine ulaşamadınız, hangi 2053’ten bahsediyorsunuz?’ diyeceğini biliyoruz. Çünkü biz bu zihniyeti ciğerlerine kadar tanıyoruz. Bunlardan, istikamet doğru olduktan sonra diğer hususların er veya geç gerçekleşeceği gerçeğini görmelerini, kabullenmelerini ve ikrar etmelerini beklemiyoruz. Ama hakikat budur, bunu bilmeleri lazım. Türkiye’nin bugüne kadar gerçekleştirdiği yapısal reformlar çok daha büyük hamlelerin temeliydi. Bu temel üzerinde 2053 vizyonumuzun esasını oluşturacak olan büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasına yeni başlıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: '5. ve 9. sınıflarda yüz yüze eğitim 2 Kasım’da'

“Türkiye, BM verilerinde artık yüksek insani gelişmişlik seviyesine sahip ülkeler arasında yer alıyor”

Salgın döneminde sosyal destek, kısa çalışma ödeneği, işsizlik ödeneği, normalleşme desteği gibi başlıklar altında vatandaşa sunulan kaynak tutarının 39 milyar lirayı bulduğunun altını çizen Erdoğan, “Bilindiği gibi 17 Ekim, BM tarafından Yoksullukla Mücadele Günü olarak kabul edilmiştir. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ düsturu ile ülkemizde yoksullukla mücadele konusunda en kapsamlı programları biz hayata geçirdik. Hükümete geldiğimizde yılda 2 milyar lirayı bulmayan sosyal yardımları geçtiğimiz yıl 55 milyar liraya çıkarttık. Böylece sosyal yardımların milli gelirimiz içindeki payını yüzde 0,38’den yüzde 1,27 seviyesine ulaştırdık. Türkiye, BM verilerinde artık yüksek insani gelişmişlik seviyesine sahip ülkeler arasında yer alıyor. Dul, öksüz, yetim, yaşlı, hasta, asker ailesi, öğrenci gibi kesimleri özellikle destekliyoruz. Milletimiz de bu çabalarımıza her türlü katkıyı sağlıyor. Mesela, ‘Biz Bize Yeteriz’ kampanyasında toplanan, ana muhalefete ve diğerlerine özellikle sesleniyorum, toplanan 2 milyar 80 milyon liralık kaynağı hane başı bin lira olarak ihtiyaç sahiplerine dağıttık” diye konuştu.

Şehit çocukları ile harp ve vazife malullerinin kendilerine ve çocuklarına verilen eğitim öğretim yardımı rakamlarını açıklayan ve toplamda 19 bin 440 öğrenciyi kapsayan ödemelerin herhangi bir müracaata gerek kalmaksızın bu hafta içinde yapılacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversite öğrencilerine müjde verdi:

“Lisans seviyesindeki öğrencilerimiz için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve TUBİTAK vasıtasıyla Stajyer Araştırmacı Burs Programını başlatıyoruz. Lisans eğitiminin her seviyesindeki bin gencimiz TUBİTAK enstitülerinde ya da TUBİTAK tarafından desteklenen araştırma projelerinde görev almak suretiyle bu programdan faydalanabilecek. Ülkemizde ilk defa hayata geçen bu denli büyük proje tabanlı lisans burs programının gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum.”

Derya Yetim - Ömer Çetin

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Yılbaşı öncesi sahte alkol uyarısı Tadı, kokusu ve rengi etil alkolle birebir aynı olan metil alkol, vücuda girdiği andan itibaren sessizce öldürüyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, sahte alkole karşı yılbaşı öncesi hayati uyarılarda bulundu. Yılbaşı döneminde alkol tüketiminin artmasıyla birlikte, piyasaya sürülen sahte içkiler yeniden gündeme geldi. Özellikle metil alkol içeren ürünler, ilk saatlerde belirti vermeden ilerleyip kalıcı körlük ve ölüme kadar uzanan ağır tablolara neden olabiliyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Medipol Üniversitesi Esenler Hastanesi’nden Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, vatandaşları hayati risklere karşı uyardı. İlk belirti gözlerde ortaya çıkıyor Sahte alkol olarak bilinen metil alkolün, halk arasında tüketilen etil alkolden tamamen farklı ve son derece tehlikeli bir madde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kocabora, metil alkolün vücutta metabolize edilemediğini belirtti. Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle vücutta formik asit adı verilen toksik bir maddenin biriktiğini söyledi. Bu maddenin özellikle sinir hücrelerinin enerji üretimini bozduğunu ifade eden Prof. Dr. Kocabora, "Metil alkol zehirlenmesinde ilk bulgular genellikle gözlerde ortaya çıkar. Kişiler, alkolü tükettikten sonra kendilerini bir süre iyi hissedebilir ancak yaklaşık 12 ila 24 saat içinde görme bulanıklığı, görmede sislenme ve ışık hassasiyeti gibi şikâyetler başlar" dedi. Bu belirtilere dikkat Görme şikayetlerinin ilerleyen süreçte merkezi sinir sistemini de etkileyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kocabora, yürüme bozukluğu, konuşma güçlüğü ve bilinç bulanıklığı gibi ciddi nörolojik tabloların da gelişebileceğini belirtti. Erken müdahale edilmediği takdirde görme kaybının kalıcı körlüğe kadar ilerleyebileceğini söyleyen Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle şüpheli alkol tüketimi sonrası ortaya çıkan en ufak görme değişikliğinde bile vakit kaybetmeden acil sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini vurguladı. "Katil alkol" tüm organlarda hasara yol açıyor Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Göral, alkolün başlı başına sağlık açısından önerilmediğini vurgulayarak, özellikle yılbaşı dönemlerinde piyasaya sürülen sahte alkolün çok daha büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Metil alkolün, halk arasında "katil alkol" olarak anıldığını belirten Prof. Dr. Göral, bu maddenin sanayide kullanılan, insan sağlığı açısından hiçbir faydası olmayan son derece toksik bir kimyasal olduğunu söyledi. Metil alkolün vücuda alındıktan sonra formaldehit ve formik aside dönüştüğünü ifade eden Göral, bu maddelerin hücresel düzeyde yaygın hasara yol açtığını ve neredeyse tüm organları etkilediğini dile getirdi. Ayırt edilemiyor Metil alkolün etil alkolden görünüş, koku ve tat açısından ayırt edilemediğini vurgulayan Prof. Dr. Göral, bu durumun insanların kolayca kandırılmasına neden olduğunu söyledi. Ucuz olması nedeniyle piyasaya sürülen sahte alkolün, birçok insanın hayatını kaybetmesine yol açtığını belirten Prof. Dr. Göral, "Bu durum sadece bir sağlık sorunu değil, açıkça insan hayatıyla oynanan bir cinayettir" dedi. Metil alkol zehirlenmesinde belirtilerin hemen ortaya çıkmayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Göral, kişilerin ilk saatlerde kendilerini iyi hissedebileceğini ancak 6-8 saat sonra ya da ertesi gün gün bulantı, kusma, karın ağrısı, karaciğer iltihabı, sarılık, pankreas yetmezliği ve solunum yetmezliği gibi hayati risk taşıyan tabloların gelişebileceğini söyledi. Prof. Dr. Göral, bu nedenle özellikle sahte alkol riskinin olduğu dönemlerde alkol tüketiminden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurguladı. Tüm vücudu zehirliyor Metil alkolün, etil alkol yerine kullanılan ancak temizlik maddeleri ve antifriz üretiminde yer alan son derece zehirli bir madde olduğuna dikkat çeken Acil Tıp Uzmanı Dr. Temizkan, bu maddenin vücutta toksik etki gösterdiğini ve ölümcül sonuçlara yol açabildiğini söyledi. Metil alkol zehirlenmesinin en tehlikeli yönlerinden birinin, belirtilerin geç ortaya çıkması olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Temizkan, sahte alkolden korunmanın tek yolunun alkolün yalnızca bilinen, güvenilir ve denetimli satış noktalarından temin edilmesi olduğunu vurguladı. Temizkan, kaçak ve kaynağı bilinmeyen alkol tüketiminin her zaman bu tür zehirlenme risklerini barındırdığına dikkati çekti.
İstanbul YÖK 2025 raporu açıklandı: İGÜ’nün çok boyutlu akademik başarısı tescillendi Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" yayımlandı. Rapor, Türkiye’deki üniversitelerin akademik üretimden uluslararasılaşmaya, erişilebilirlikten kalite güvencesine kadar pek çok başlık altında performanslarını ortaya koydu. Rapora göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurularında Türkiye genelinde 1’inci sırada yer alarak önemli bir başarıya imza attı. Raporda ayrıca İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin; akredite lisans programı sayısı, uluslararası öğretim elemanı istihdamı, uluslararası ödüller ve engelli dostu kütüphane kaynakları gibi başlıklarda da ilk 20 üniversite arasında yer aldığı görüldü. Patent başvuruları sayısında zirve İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025’te yer alan verilere göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurusu sayısı bakımından Türkiye genelinde 1’inci oldu. Bu sonuç, üniversitenin araştırma, yenilikçilik ve ticarileşebilir akademik çıktı üretme kapasitesinin yüksekliğini ortaya koydu. Vakıf üniversiteleri arasında en fazla akredite lisans programına sahip üniversite 2024 YKS kılavuzu verileri esas alınarak hazırlanan değerlendirmede, akredite lisans programı sayısı en yüksek üniversiteler sıralandı. İstanbul Gelişim Üniversitesi, sahip olduğu 44 uluslararası akredite lisans programı ile bu alanda Türkiye genelinde 3’üncü sırada konumlanırken, vakıf üniversiteleri arasında ise 1’inci sırada yer aldı. Raporda bu tablo, akreditasyonun hem devlet hem de vakıf üniversiteleri için giderek daha belirleyici hâle geldiğini gösteren önemli göstergelerden biri olarak değerlendirildi. İGÜ’den çok boyutlu performans Rapora göre 2024 yılı itibarıyla en fazla uluslararası öğretim elemanı istihdam eden üniversiteler arasında İstanbul Gelişim Üniversitesi de yer aldı. 49 uluslararası öğretim elemanı ile İGÜ, bu kategoride Türkiye genelinde 11’inci, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada konumlandı. Uluslararası alanda kazanılan ödüller açısından yapılan değerlendirmede ise İGÜ, 14 uluslararası ödül ile Türkiye genelinde 15’inci, vakıf üniversiteleri arasında 9’uncu sırada yer aldı. Üniversite kütüphanelerinde bulunan sesli kitap ve engelli dostu dijital kaynaklara ilişkin verilerde İstanbul Gelişim Üniversitesi, 329 bin 6 kaynak ile bu alanda Türkiye genelinde 20’nci, vakıf üniversiteleri arasında 8’inci sırada yer aldı. Raporda, özellikle milyon ve yüz binler düzeyinde kaynağa sahip üniversitelerin erişilebilirlik ve kapsayıcılık açısından stratejik birer merkez hâline geldiği vurgulandı. "Sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ediyoruz" İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, YÖK tarafından yayımlanan raporda elde edilen sonuçlara ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Yükseköğretim Kurulu tarafından yayımlanan bu raporda elde edilen sonuçlar, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin araştırma üniversitesi hedefini bütüncül bir ekosistem anlayışıyla hayata geçirme gayreti içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Patent başvurularında Türkiye genelinde birinci sırada yer almamız; üniversite-sanayi iş birliğini merkeze alan, araştırmayı ticarileşebilir çıktılara dönüştüren stratejik yaklaşımımızın somut bir sonucudur. Akreditasyon, uluslararasılaşma ve erişilebilirlik göstergelerinde ilk 3 üniversite arasında yer almamız ise kalite güvencesi, küresel akademik etkileşim ve toplumsal sorumluluk alanlarını birlikte ele alan sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ettiğimizi göstermektedir. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak önümüzdeki dönemde de araştırma, yenilikçilik ve uluslararasılaşma ekseninde şekillenen bu ekosistemi daha da güçlendirerek ülkemizin yükseköğretim ve Ar-Ge kapasitesine katkı sunmayı sürdüreceğiz."
Erzurum Lisede teknolojik dönüşüm Oltu MTAL’de teknolojik dönüşüm başladı, atölyeler yeni nesil makinelerle donatıldı. Erzurum’un Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Metal Teknolojisi ile Mobilya ve İç Mekân Tasarımı alanlarında yaptığı büyük teknolojik yatırımla dikkat çekti. Okul bünyesindeki atölyeler, yeni nesil makinelerle yenilenerek öğrencilerin sektör standartlarında eğitim almasına imkân sağladı. "Çelik gibi irade, teknolojiyle buluştu" anlayışıyla hareket eden okul yönetimi, öğrencilerin hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerini güçlendirdi. Toplam 13 yeni nesil makinenin kazandırıldığı atölyelerde artık ahşap ve metal alanlarında her türlü üretim yapılabiliyor. Okulda gerçekleştirilen yenileme çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla Oltu Kaymakamı Mustafa Çelik, İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin ve Okul Müdürü Anıl Demircan atölyeleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında meslek öğretmenlerinden makinelerin teknik özellikleri ve eğitimdeki kullanım alanları hakkında bilgi alındı. Yetkililer, yapılan yatırımlar sayesinde öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde hazırlandığını belirterek, okulun üretken, geliştiren ve geleceği inşa eden bireyler yetiştirmeye devam edeceğini vurguladı. Öte yandan Bilişim Teknolojileri Alanı atölyesi de yenilenerek 10 adet yeni nesil bilgisayar okul bünyesine kazandırıldı. Oltu MTAL geleceğin yükselen değeri Atölyelerin modern makinelerle donatılmasında emeği geçenlere teşekkür edilirken, Metal Teknolojisi Alanı için alınan makineler şu şekilde sıralandı: Lazer Kaynak Makinesi, Argon (TIG) Kaynak Makinesi, Plazma Kesme Makinesi, Punta Kaynak Makinesi, Mobilya ve İç Mekân Tasarımı Alanı için alınan makineler ise şöyle: Kenar Yapıştırma Makinesi, Planya Makinesi, Şerit Testere Makinesi, Yatay Delik Makinesi, Kalınlık Makinesi, Freze Makinesi, Sütunlu Dikey Matkap, Çoklu Delik Makinesi, Ahşap Lazer Kesim Makinesi, Okul Müdürü Anıl Demircan yapılan 4,5 milyona alınan ve Yapılan yatırımlarla Oltu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, bölgenin mesleki eğitimdeki önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
İzmir Gazeteci Yazar Gökhan Çelik’ten yeni roman: ’Hilal Birliği’ Gazeteci ve yazar Gökhan Çelik, aynı zamanda Türkiye Atıcılık Federasyonu As Başkanı olarak görev yaparken, edebiyat alanındaki üretkenliğini de yeni romanıyla sürdürüyor. Çelik’in dokuzuncu romanı olan "Hilal Birliği" okurla buluşarak raflardaki yerini aldı. 42. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı ile birlikte satışa çıkan Hilal Birliği, tarihin gölgelerinde kurulmuş, varlığı hiçbir zaman kayıtlara geçmemiş gizli bir teşkilatın izini sürüyor. Roman, bir milletin hafızasında saklı kalmış, susarak hükmeden ve her dönemde varlığını koruyan bir aklın hikâyesini merkezine alıyor. 1990’lı yılların karanlık sokaklarında bir müzisyenin cebine bırakılan gizemli bir mektupla başlayan hikâye; geçmiş ile geleceği, birey ile devleti, hakikat ile sırrı iç içe geçirerek ilerliyor. Alparslan Türkeş’ten Turgut Özal’a, Muhsin Batur’dan Adil Erdem Bayazıt’a, Barış Manço’dan Necip Hoca’ya uzanan gerçek isimler, romanda tarih sahnesinin perde arkasındaki taşıyıcılar olarak yer alıyor. Yeni eserini okuyucularının beğenisine sunmanın heyecenını yaşadığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti: "Hilal Birliği, hayal ile gerçeğin arasındaki en ince çizgide yürürken, okuru yalnızca bir hikâyeye değil bir sorgulamanın içine davet ediyor. İlk satırdan itibaren okur, sanki kendi cebine bırakılmış bir mektubun çağrısıyla baş başa kalıyor ve şu soruyla yüzleşiyor: ’Ben gitmeli miyim?’ " Yeni romanıyla tarihsel derinliği, politik arka planı ve güçlü kurgusuyla, okuru hem düşünmeye hem de hatırlamaya çağıran Çelik, bunu "Çünkü bazı sırlar anlatılmaz; ancak hak edenin kulağına fısıldanır." şeklinde ifade ediyor. Önceki romanları Gökhan Çelik, daha önce "Türk Mülkünün Nizamı: Nizamülmülk", "Ahi Evran", "Denizlerin Tufanı: Piri Reis", "Çaka Bey - Beni Denizlere Gömün", "Fatih Zamanı: Veladet", "Şahzade - Hükümdarlık Satracı", "Kurt Gecesi: İmparatoryum" ve "Kıbrıs Baskını" adlı romanlara imza atmıştı.