GÜNDEM - 03 Kasım 2020 Salı 09:42

Depreme dayanıklı bina nasıl anlaşılır?

A
A
A
Depreme dayanıklı bina nasıl anlaşılır?

Yapı Mühendisliği alanında çalışmaları olan Dr. Erkan Durmazgezer, Seferihisar açıklarında meydana gelen deprem sonrası, binaların depreme dayanıklılığı ve zeminin önemiyle ilgili kritik açıklamalarda bulundu. Durmazgezer, konut alırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini de önemli ipuçları ile aktardı.

İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu İnşaat Teknolojisi Programı Öğretim Görevlisi Dr. Erkan Durmazgezer, Seferihisar açıklarında meydana gelen ve aletsel büyüklüğü MI=6.6 (Mw=6.9) olan deprem sonrası açıklamalarda bulundu. Depremin yıkıcı etkilerinin, depreme dayanıklı yapı tasarımı hakkında vatandaşlarımızın bilgilendirilmesi ve yüksek risk taşıyan bölgelerdeki yapı stoğunun güvenirliğinin değerlendirilmesi gereğini beraberinde taşıdığını söyleyen Dr. Durmazgezer, ''Ülkemizde süreç içerisinde yürürlüğe konulmuş pek çok yönetmelik olmuşsa da ilk ciddi deprem şartnamemiz 1975 senesinde yürürlüğe konulmuş; 1998 ve 2007 yıllarında revizyona uğramış ve son olarak 2018’de “Türk Bina Deprem Yönetmeliği” adı altında değişikliğe uğramıştır'' bilgisini paylaştı.

Yönetmeliğin amacı: Can güvenliğini sağlamak

Dr. Durmazgezer, geçmişten günümüze kadar geçerli olan yönetmeliklerin, depreme dayanıklı yapı tasarım ilkelerini güvence altına alarak yapı güvenliğini sağlamayı amaçladığını söyledi. Düşünülenin aksine deprem yönetmeliklerinin amacının her durumda yapıların hasar görmesini engellemek değil, "can güvenliğini sağlamak" olduğuna vurgu yaparak, ''Birçok yapı, bulunduğu bölgede beklenilen şiddetteki bir depreme maruz kalmadan servis ömrünü tamamlamaktadır. Bu anlamda, sadece ülkemizde değil dünya genelinde uygulanan yönetmelikler, yapıların küçük şiddetteki depremlerde hasar oluşmamasını, orta şiddetteki depremlerde ekonomik olarak onarılabilecek hasar oluşabileceğini, çok seyrek gerçekleşen şiddetli depremleri ise büyük hasarlarla ancak taşıyıcı sistemin tamamen göçmeden can kaybını önleyecek şekilde karşılabilmesini amaçlamaktadır. Bu anlayışla boyutlandırılan yapılarda, depremde yapıya etki edebilecek kuvvet değerleri yapının sünek davranış özellikleri de göz önüne alınarak, azaltılarak kullanılmaktadır. Oluşabilecek her türlü depreme karşı tamamen hasarsız olarak atlatılmasını amaçlayan yapı tasarımları, ülke ekonomisine büyük yük getiren bir çözüm olacağından makul bir yaklaşım olmamaktadır'' dedi.

Ülkemizde depremde hasar görmüş betonarme yapıların güçlendirme uygulamalarında beton, çelik ve karbon fiber gibi malzemelerin kullanıldığı bilgisini paylaşan Durmazgezer,'2018 deprem yönetmeliğinin 15. bölümünde tanımlanan güçlendirme metotlarını da maddeler halinde aktardı:

• Kolon sünekliğini artırmaya yönelik betonarme sargı, çelik sargı ve lifli polimer sargı uygulamaları
• Kolon eğilme kapasitelerinin artırılmasına yönelik kolon kesiti büyültme uygulamaları
• Kiriş elemanların sünekliğinin artırılmasına yönelik dıştan etriye ekleme ve lifli polimer ile sarma uygulamaları
• Bölme duvarların güçlendirilmesi için hasır çelik donatılı özel sıva uygulamaları, lifli polimerler ile güçlendirme
• Yanal rijitliği ve dayanımı yetersiz olan betonarme taşıyıcılar için çerçeve düzlemi içinde ve çerçeve düzlemine bitişik yerinde dökme betonarme perde uygulamaları mevcuttur.

Tasarımlar, dönemin yönetmeliğine uygun değil

Öğretim Görevlisi Dr. Erkan Durmazgezer, proje mühendislerinin deprem kuvveti hesabında kullandıkları Türk Deprem Tehlike Haritasında belirtilen maksimum yer ivmesi değerlerine yaklaşıldığına da dikkat çekerek, ''Türk Deprem Tehlike Haritasında, İzmir bölgesinde deprem sırasında oluşabilecek en büyük yer ivmesi değerinin 0.4 – 0.45g bandında olduğu görülmektedir. 30 Ekim 2020 tarihinde saat 14:51’de Ege denizi açıklarında gerçekleşen depreme ait olarak ülkemizde ölçülen en büyük ivme değeri Kuşadası’nda 0.436g olarak ölçülse de; yıkıcı etkilerin yoğunlaştığı İzmir’in Bayraklı ilçesinde 0.11g olarak ölçülmüştür. Bu değerin, tasarım yer ivmesi değerlerinden oldukça düşük olması İzmir Bayraklı’da yıkılan ya da ağır hasarlı olarak tabir edilen yapıların muhtemelen o dönemki yönetmeliğe uygun olarak tasarlanmadığını ya da şantiye esnasındaki uygulamanın yetersiz olduğunu göstermiştir'' tespitinde bulundu.

Yapı stokunun en az yüzde 70'i yetersiz

Dr. Erkan Durmazgezer, bölgede yıkılan yapıların neredeyse tamamının ruhsatlı olduğu; ancak yapım tarihlerinin 2001 yılı öncesine dayanmaları nedeniyle, yapı denetim kanununa göre denetlenmemiş olduğunun altını çizerek, ''Bu tarihten sonra inşa edilmiş yapılarda yasa tarafından zorunlu tutulan yapı denetimlerinin ne derece uygulandığı konusu da malesef belirsizliğini korumaktadır. İzmir ili ele alındığında; İzmir İnşaat Mühendisleri Odası, Balçova Belediyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi arasında 2011 yılında imzalanan üçlü protokol sonucunda gerçekleştirilen ‘Yapı Stoğu Envanterinin Oluşturulması ve Yapı Güvenliğinin Deprem Riski Açısından Değerlendirilmesi’ projesinde Balçova ve Seferihisar bölgelerindeki yapı stokunun en az yüzde 70’inin deprem güvenliği anlamında yeterli düzeyde olmadığı sonucuna varılmıştır'' ifadelerini kullandı.

Zeminler 6 sınıfa ayrılıyor

2018 Türkiye Bina Yönetmeliğine göre zeminlerin 6 sınıfa ayrıldığına dikkat çeken Durmazgezer, ''Bunlar; ZA-sağlam, sert kayalar; ZB-orta sağlam kayalar; ZC-çok sıkı kum, çakıl ve sert kil tabakaları; ZD-orta sıkı/sıkı kum, çakıl veya çok katı kil tabakaları; ZE-gevşek kum, çakıl veya yumuşak/katı kil tabakaları; ZF-deprem etkisi altında çökme ve potansiyel göçme riskine sahip zeminler (sıvılaşabilir zeminler). Zemin sıvılaşması durumunun zemin hareketi anlamında büyük yer değiştirmelere neden olması büyük hasarları doğuran temel göçmelerine neden olmaktadır. Bu tür problemlere özellikle gevşek, suya doymuş kum ve siltli zeminlerde rastlanmaktadır'' dedi.

Bayraklı ve Bornova riskli

Depremin yıkıcı etkilerinin görüldüğü Bayraklı ve Bornova'nın ise zemin açısından son derece yetersiz alanlar olduğunu belirten Durmazgezer, ''Bu tür zeminler üzerinde yapılaşmaya izin verilebilmesi için geoteknik alanında uzmanlaşmış mühendislerin sahaya özel araştırma ve değerlendirme yapmaları gerekmektedir. Bunun yanı sıra; zayıf/yumuşak zemin tabakalarının deprem esnasında oluşan zemin dalgalarını önemli oranda büyütmesi olarak bilinen ‘zemin büyütmesi’ kavramının açıklanması faydalı olacaktır. Zemin tabakaları, sismik dalgalar için bir süzgeç vazifesi görmektedir. Yumuşak/zayıf zeminler yer hareketinin yüksek frekanslı bölümünü filtre vazifesi görerek söndürür. Bu tür zeminlerde düşük frekanslı ve genliği yüksek zemin hareketi etkili olmaktadır. Bu bağlamda düşünülürse, zayıf zemin üzerine kurulmuş yerleşim bölgelerinde bulunan doğal titreşim periyodu düşük olan yüksek katlı yapıların deprem etkileri altında daha fazla risk taşıdığı söylenebilir. Zemin taşıma gücünün yetersiz olduğu durumlarda üst yapı yükünü daha güvenli katmanlara aktarılması anlamında kazıklı derin temel uygulamaları, jet grouting, zemin içerisine taş kolon teşkili ve enjeksiyon gibi uygulamalar uygun çözümler sağlamaktadır” açıklamasında bulundu.

Statik projesine bakılmalı

Dr. Durmazgezer, konut alacak vatandaşlara da birtakım önerilerde bulundu;

''Alınacak konutun inşaat mühendisliği anlamında yeterli hizmet alıp almadığının sorgulanması son derece önem arz etmektedir. Yapıya ait statik projenin, alanında uzman bir inşaat mühendisine gösterilmesi faydalı olacaktır. Bu alanda uzmanlaşmış bir mühendisin bulunamadığı durumlarda, satın alınması planlanan yapının statik projesinin onay tarihine bakılarak yapının hangi teknik şartnameye uygun yapıldığının kontrolü yapılabilir. Bölgenin zemin grubunun araştırılması; eğer zayıf bir zemin üzerinde ise gerekli önlemlerin alınıp alınmadığının sorgulanması, temel seçiminin uygunluğunun araştırılması; imalat aşamasında kullanılan beton ve çelik sınıflarının yeterli düzeyde olup olmadığının incelenmesi konuları önemlidir. Deprem etkileri altında kalan bir yapının en büyük kesit tesirleri zemin kattadır. Deprem güvenliği açısından bu katta bulunan taşıyıcı elemanların donatılarının paslanma durumları ilgili, kattaki nem kontrolü yapılarak tahminde bulunabiliriz. Bir yapının servis ömrü boyunca tasarım depremine maruz kalma ihtimalinin çok düşük olması nedeniyle, deprem yönetmeliğine uygun olarak tasarlanan ve yeterli şantiye denetiminin sağlandığı yapılarda, toptan yıkılma durumunun gerçekleşmesi sadece çok düşük bir olasılık dahilinde olmaktadır.''
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Büyükçekmece’de kontrolden çıkan araç tırın altına girdi: 1 ölü, 2 yaralı Büyükçekmece’de gece saatlerinde kontrolden çıkan otomobil, seyir halindeki tırın altına girdi. Kazada araç içerisinde sıkışan 1 kişi hayatını kaybederken tırın ve kaza yapan aracın sürücüleri ise yaralandı. Kaza, saat 01.45 sıralarında Büyükçekmece E5 Karayolu Edirne istikametinde gerçekleşti. İddiaya göre kontrolden çıkan E.M. (42) idaresindeki 35 KH 1721 plakalı otomobil, E5 üzerinde seyir halinde olan S.G. idaresindeki 76 DE 334 plakalı tıra arkadan çarparak tırın altına girdi. Kazayı görenlerin ihbarı üzerine olay yerine polis, itfaiye ve sağlık ekipleri intikal etti. Kazada tır sürücüsünün yaralandığı öğrenilirken tırın altına giren otomobilin sürücüsü E.M. ve yan koltukta bulunan Ahmet Andırın (58) araç içerisinde sıkıştı. İtfaiye ekiplerinin kurtarma çalışmaları sonucu sürücü E.M. bulunduğu yerden yaralı şekilde kurtarılarak ambulansla hastaneye kaldırıldı. Sağlık ekipleri yan koltuktaki Ahmet Andırın’ın ise olay yerinde hayatını kaybettiğini tespit etti. Olay yeri inceleme ekipleri ve nöbetçi savcının incelemelerini tamamlamalarının ardından Ahmet Andırın’ın cenazesi ceset torbasına koyularak ambulansla en yakındaki hastane morguna götürüldü. İtfaiye ekiplerinin çalışması sonucu tırın altına sıkışan araç bulunduğu yerden çıkarılırken polis ekipleri kazayla ilgili inceleme başlattı.
Ankara AJet’in Ankara-Erzincan seferi yapan uçağı bomba ihbarı nedeniyle Ankara’ya geri döndü AJet’in VF4150 numaralı Ankara-Erzincan seferini yapan uçağı bomba ihbarı nedeniyle Ankara Esenboğa Havalimanına geri döndü. Edinilen bilgilere göre AJet’in VF4150 numaralı Ankara-Erzincan seferini yapan Boeing 737 tipi uçakta bomba ihbarı yapıldı. Ankara Esenboğa Havalimanından saat 23.55’te kalkan uçak, ihbar nedeniyle yaklaşık 40 dakika sonra Ankara Esenboğa Havalimanına döndü. Yolcuları tahliye edilerek güvenli bölgeye alınan uçakta güvenlik güçleri tarafından arama yapıldı. Yarım saat süren incelemenin ardından ihbarın asılsız olduğu öğrenildi. Uçakta bulunan yolculardan Murat Bozdelen ise o anları, “AJet firmasından Erzincan için biletimizi aldık. Saat 23.55’te bindik. Biz 40 dakikada indiğimizi sandık. Bize bilgilendirme yapılmadı. İndikten sonra sadece, kadınlar ve çocuklar çıksın, dediler. Biz de internete girip öğrendik ki bomba ihbarı varmış. Sonra buraya geldik, mağdur olduk. Bana kalsa ben biletin parasını isterim ama öyle bir şey yapmıyorlar. 7 gün bekletiyorlarmış” şeklinde anlattı. Uçakta bulunan başka bir yolcu Ayhan Akkaya ise “Saat 12’ye beş kala bindik. Uçak Ankara’ya geri indi. Bize hiçbir şey söylenmedi. 2 saat uçağın içerisinde bekledik. Yetkililerden cevap alamadık. Biz neden beklediğimizi sorduk. Pilot bey bilgi verecek, dediler ama bilgi veren olmadı. Güvenlik güçleri silahları ile gelince biz tedirgin olduk zaten. İlk önce bayanları aldılar. Sonra bizi aldılar. Buraya getirdiler bizi ama burada da yetkili bulamıyoruz” dedi.
Bayburt Bayburt’ta basit yaralama suçunda taraflar TSK’ya bağış yapma şartıyla uzlaştılar Bayburt’ta ’Basit Yaralama’ suçunda taraflar Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) 10 bin lira bağış yapılması noktasında anlaştılar, dosya mahkemeye intikal etmeden çözülerek kapatıldı. K.A ve B.N.K isimli iki arkadaş dışarıda vakit geçirdikleri sırada araçla yanlarına gelen H.A ve R.A isimli şahıslar tarafından darp edildiler. Darp edildikleri iddiasıyla emniyete başvuran iki arkadaş H.A ve R.A’dan şikayetçi oldular. Mağdurların şikayeti üzerine şüpheliler H.A ve R.A hakkında ’Basit Yaralama’ suçundan soruşturma başlatıldı. Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü çalışmalar sonucunda dosyadaki suçun uzlaştırmaya uygun bir suç olduğu belirlendi, dosya Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığı Uzlaştırma Bürosuna gönderildi. Uzlaştırma bürosu ekipleri, mağdur taraflarla uzlaşma şartlarını görüşmek için bir araya geldiler. Mağdur K.A ve B.N.K, TSK’ya bağış yapılması şartıyla şüphelilerle uzlaşacağını uzlaştırma bürosu ekiplerine bildirdiler. K.A’nın ve B.N’K’nın uzlaşma talebini kabul eden şüpheliler, TSK’ya 10 bin lira bağışta bulundular. Uzlaştırma Bürosu görevlilerinin titizlikle yürüttüğü çalışmalar sonucunda dosya mahkemeye intikal etmeden, çözüme kavuşturularak kapatıldı. Bununla birlikte, Uzlaştırma Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı Asya Büşra Alim, taraflarla görüşme sağlayan uzlaştırmacılara titiz çalışmalarından ötürü teşekkür ederek, kişi onarıcı adalet anlayışına hizmet etme gayreti içerisinde olduklarını, kamuya yararlı edimleri Uzlaştırma Bürosu ekipleriyle birlikte gerçekleştirdiklerini ve çalışmaların özenle yürütüldüğünü vurguladı.
Bayburt Uzlaştırma Büro ekiplerince bir dosya daha çözüme kavuşturuldu Bayburt’ta özel bir diş kliniğine tedavi olmak için başvuran H.H.O isimli hasta, kendisine yanlış tedavi uygulandığı gerekçesiyle B.S.G isimli doktordan şikayetçi oldu. Mağdur H.H.O, şikayetçi olduğu doktorla Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı’na (TEMA) bağış yapma şartıyla uzlaşmaya vardı. Anlaşma sağlanan dosya ise Uzlaştırma Bürosu ekiplerinin çalışmaları sonucunda kapatıldı. H.H.O isimli bir vatandaş, tedavi olmak için gittiği özel diş kliniğinde diş hekimi B.S.G’nin kendisine yanlış tedavi uyguladığı iddiasıyla doktordan şikayetçi oldu, B.S.G, hakkında ’Taksirle Bir Kişinin Yaralamasına Neden Olma’ suçundan soruşturma başlatıldı. Dosyanın Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığına intikal etmesi sonucunda dosya incelendi, suçun uzlaştırmaya tabi olduğu belirlendi. Devreye giren Cumhuriyet Başsavcılığı Uzlaştırma Bürosu ekipleri, mağdur H.H.O ile görüşme sağladılar. Mağdur H.H.O, şüpheli B.S.G’den TEMA Vakfı’na 150 fidan bağışta bulunmasını istedi. Daha sonra şüpheli B.S.G ile bir araya gelen uzlaştırma bürosu ekipleri, H.H.O’nun talebini B.S.G’ye ilettiler. H.H.O’nun isteğini kabul eden doktor ise, 150 fidan karşılığında TEMA Vakfı’na 12 bin 800 lira bağışta bulundu. Mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yapılan uzlaşma görüşmeleri sonucunda, taraflar edimli olarak uzlaşmayı kabul etmiş oldular. Uzlaştırma Bürosu ekiplerinin özverili çalışmalarıyla bir dosya daha sonuca vardırılarak, kapatıldı. Öte yandan, Uzlaştırma Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı Asya Büşra Alim, kamu yararı gözeten çalışmaların özenle devam ettiğini bildirerek, Uzlaştırma Bürosu ekiplerine çalışmalarından ötürü teşekkürlerini iletti. Önceliklerinin kamu yararı olduğunun altını çizen Savcı Alim, Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığı Uzlaştırma Bürosu olarak çalışmaları özenle ve önemle yürüttüklerini söyledi.