ÇEVRE - 05 Temmuz 2023 Çarşamba 17:53 | Son Güncelleme : 07 Temmuz 2023 Cuma 15:46

Dicle Nehri’nde korkutan görüntü

A
A
A
Dicle Nehri’nde korkutan görüntü

Canlı hayvan popülasyonunun yoğun olduğu Dicle Nehri’yle karışan Atıksu Arıtma Tesisleri’nden çıkan ve kimyasal madde içeren su, canlıların ve insanların yaşam alanını tehlikeye düşürüyor.


Elazığ’ın Sivrice ilçesinden doğup Diyarbakır’dan geçerek Şattülarap'ta Basra Körfezi'ne dökülen Dicle Nehri’nde DİSKİ’ye ait Atıksu Arıtma Tesisleri’nden çıkan siyah ve kimyasal madde içeren atıksu, canlı hayvanları, insanları ve tarım alanlarını tehdit ediyor. Atık suyun nehre karışmasıyla ortaya çıkan korkunç manzara dron kamerasıyla havadan görüntülendi.
Merkez Sur ilçesi Karpuzlu Mahallesi’ndeki Atık Su Arıtma Tesisi’nden çıkan suyun nehre karıştığı görülürken, bu durum mahalleli ve çevrecilerin tepkisini topluyor.
Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kılıç, canlı popülasyonunun yoğun olduğu Dicle Nehri’ndeki böyle suların nehri yaşanmaz hale getirebildiğini ifade etti.
Dicle Nehri’nin Türkiye ve Diyarbakır bölgesi için çok önemli bir yere sahip olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Kılıç, "İhlas Haber Ajansı tarafından çekilen görüntüler oldukça üzücü ve durumun vahametini gösteriyor. Dicle Nehri’ne akan bu siyah görünümlü suyun kaynağı muhtemelen Diyarbakır’ın evsel atıklarıdır. Diyarbakır’ımızın çok güzel bir atık su arıtma tesisi var. Burada hem fiziksel hem biyolojik arıtma gerçekleştirilir. Bu artıma neticesinde sudaki istenmeyen maddeler ve diğer unsurlar arıtılmış olur, nehre oldukça kaliteli bir su gelir" dedi.

"Dicle Nehri bu bölge için can suyudur"

"Fakat arıtılmadan gelen o siyah su, deyim yerindeyse foseptik çukuruna akan sudur" diyen Kılıç, "Dicle Nehri, o bölge için ve Türkiye için çok önemlidir. Orada içme suyu olarak Dicle Nehri’nin kullanıldığını görüyoruz. Dolayısıyla bu siyah suyun içerisinde pek çok ağır metal olsun, patojen organizmalar olsun, bulaşıcı hastalıklara neden olan diğer canlılar olsun bol miktardadır. Eğer nehre bu şekilde atık su bırakılıyorsa, vatandaş zaten Dicle Nehri boyunca hep tarlalarına sulama amacıyla su çeker. Pamuk, mısır, domates, biber ve kenarda yetiştirilen sebze bahçelerine sürekli nehirden su alınıp kullanılır. Bu da yetiştirilen sebze ve meyvelerin kalitesini ciddi anlamda bozar. Böylece vatandaşın sofrasına da hem ağır metal bulaşmış, hem de hastalık unsurlarını taşıyan su gelmiş olur. Bu yüzden bu görüntü çok önemli bir durumu gösteriyor. Bizim Dicle Nehri’ni kirletmememiz lazım. Dicle Nehri bu bölge için can suyudur. Çünkü halk geçimini tarlalardan sebze, meyve ve tahılla elde ediyor. Bu şekilde nehir kirletilirse bu geçim kaynağı yavaşça kullanılamaz hale gelir" dedi.

"Böylesine sular nehri yaşanmaz hale getirir"

Bölgedeki biyolojik çeşitliliğin yaşam alanlarının tehdit altında olduğuna dikkat çeken Kılıç, aynı zamanda bu bölgede büyük bir biyolojik çeşitliliğin olduğunu dile getirdi.
Bilinen büyük türlerden memeli hayvanlar, su samurları ve su memelileri mevcut olduğunu hatırlatan Kılıç, "Bol miktarda kuşlar da var. Bu bölgede 200’den fazla kuş türü yaşıyor. Bunların yaşam alanları ciddi biçimde tehdit altında. Orada önceki yıllardan bildiğimiz için 40’tan fazla balık türü vardı. Bu sularda balığın yaşaması mümkün değil. Omurgasız dediğimiz, Arthropoda (eklem bacaklı) dediğimiz türden hayvanlar var, salyangozlar gibi hayvanlar yaşayabilmesi için şans kalmıyor" diye konuştu.
Bu suların nehirdeki o türleri zamanla ortadan kaldıracağına değinen Kılıç, "Deyim yerindeyse biyolojik zenginliğimizi biz tüketmiş oluyoruz. Halbuki bu tesis Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki nadir Atık Su Arıtma Tesisleri’nden biridir. Buna özellikle ilgililerin daha büyük bir önem vermesi lazım. Diyarbakır’ın 1 milyon sayıdan fazla nüfusu var. Böylesine sular nehri yaşanmaz hale getirir. Biz biliyoruz ki Dicle Nehri bu bölgenin can damarıdır" şeklinde konuştu.
Mahalle sakinlerinden Sadettin Aykul, atık sudan kaynaklı sadece hayvanların değil, insanların da sağlıklarının tehlikede olduğunu belirtti.

Öte yandan, tarım arazilerinin verimsizleştiğini kaydeden Aykul, şunları söyledi:
"DİSKİ’ye bağlı olan arıtma tesisi için defalarca dilekçeli, yazılı ve sözlü uyarılarımıza rağmen hiçbir yetkili çözüm bulamadı. Sur ilçesine bağlı Karpuzlu Mahallesi atık sudan kaynaklı kokudan geçilmiyor. Aynı zamanda bu kokular biz insanları ve canlı hayvanları etkiliyor. Özellikle suyun içindeki canlı hayvanlar çok etkileniyor. Dicle Nehri Basra Körfezi’ne kadar gidiyor. Buradaki atık sudan kaynaklı pis koku aynı zamanda yerli halkı da etkiliyor. Lütfen bu arıtma tesisi için yetkililer bir önlem alsın. Temiz suyu Dicle Nehri’ne bırakmaları lazımken zannediyorsam olduğu gibi Dicle Nehri’ne aktarılıyor. Buradaki yerliler kokudan uyuyamıyor desem yeridir. Bu kokulardan kaynaklı çoğu vatandaş her gün hastanelere gidiyor. Biz bu nehir suyuyla tarım ürünlerini suluyoruz. Öte yandan, tarım da çok fazla etkileniyor."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Erzincan’da manda yetiştiriciliği için araştırmalar sürüyor Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Üzümlü ilçesinde gerçekleştirdiği işletme ziyaretinde manda yetiştiriciliğinin il tarımı açısından taşıdığı stratejik öneme dikkat çekti. İl Müdürü Koçaker, Üzümlü ilçesine bağlı Denizdamı Köyü’nde üretici Kenan Tiryaki’ye ait işletmede incelemelerde bulundu. Toplam 27 manda ve 28 inekten oluşan büyükbaş hayvan işletmesini ziyaret eden Koçaker, işletmede yürütülen faaliyetler hakkında üreticiden bilgi aldı. Ahır şartları, hayvan sağlığı, besleme uygulamaları ve üretim kapasitesi yerinde incelendi. Ziyaret sırasında açıklamalarda bulunan İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın manda yetiştiriciliği açısından önemli bir potansiyele sahip olduğunu belirterek, il genelindeki sulak alanların bu üretim modeli için büyük avantaj sunduğunu ifade etti. Manda sütünün besin değeri bakımından son derece zengin olduğunu vurgulayan Koçaker, bu ürünün hem insan sağlığı hem de katma değerli üretim açısından önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Erzincan’da manda yetiştiriciliğinin köklü bir geçmişe dayandığını hatırlatan Koçaker, son yıllarda manda varlığında yaşanan azalmanın nedenlerine yönelik kapsamlı çalışmalar yürütüldüğünü dile getirdi. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından manda yetiştiriciliğini desteklemek amacıyla çeşitli destekleme ve hibe programlarının uygulandığını belirten Koçaker, üreticilerin bu desteklerden en üst düzeyde faydalanmasının hedeflendiğini kaydetti. Koçaker ayrıca, manda yetiştiriciliği konusunda tecrübeli üreticilerle sahada birebir görüşmelerin sürdüğünü, elde edilen veriler doğrultusunda üretimin yeniden canlandırılmasına yönelik planlamalar yapıldığını ifade etti. Erzincan’da manda varlığının artırılması, yerel üretimin güçlendirilmesi ve kırsal kalkınmaya katkı sağlanması amacıyla çalışmaların kararlılıkla devam edeceği vurgulandı.
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: "2025 yılında, fiyatı en fazla artan ürün markette ve üreticide limon oldu" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2025 yılında markette takip edilen 41 ürünün 28’inde fiyat artışı, 13 üründe fiyat azalışı oldu. 2025 yılında, fiyatı en fazla artan ürün markette ve üreticide limon, fiyatı en fazla düşen ürün markette beyaz lahana, üreticide sivri biber oldu" dedi. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, aylık üretici ve market fiyat çalışmasına dair açıklama yaptı. Bayraktar, açıklamasında Aralık ayında üretici market fiyatlarındaki farklılıklarla girdi maliyetlerinde yaşanan değişimleri aylık ve yıllık olarak değerlendirdi. TZOB olarak bazı önemli ürün ve gıdalardaki aylık fiyat değişiklikleri ve spekülatif hareketler konusunda kamuoyunu bilgilendirmek üzere üretici ve market fiyat çalışmasını yaklaşık 20 yıldır her ay gerçekleştirdiklerini belirten Bayraktar, gerçekleştirilen çalışmada Türkiye genelinde beş bölgeden Ziraat Odalarının kanalı ile fiyatlar alınarak yapıldığını sözlerine ekledi. TZOB’un paylaştığı rakamların tüm bölgelerdeki farklı satış kanallarından alınan fiyatların ortalamasına dayandığını da kaydeden Bayraktar, "Rekolte, paketleme-ambalajlama, depolama ve işçilik maliyetleri, nakliye giderleri, ihracat akışı, aracı kârları, fire gibi zincirin tüm aşamaları fiyat oluşumunu etkilemektedir. Dolayısıyla üretici market fiyat makasının varlığı inkâr edilemez bir gerçektir. Önemli olan bu farkın nedenlerini doğru değerlendirmektir. Bu makasın fazla açıldığı durumlarda spekülatif faaliyetleri göstererek ilgili kurumların harekete geçmesini sağlamaktır" açıklamasında bulundu. "2025 yılında, fiyatı en fazla artan ürün markette ve üreticide limon oldu" Bayraktar, yıllık üretici market arasındaki fiyat farklılıklarını açıklayarak, sözlerine şu şekilde devam etti: "Yaptığımız değerlendirmeler sonucunda; 2025 yılında markette takip edilen 41 ürünün 28’inde fiyat artışı, 13 üründe fiyat azalışı oldu. 2025 yılında, fiyatı en fazla artan ürün markette ve üreticide limon, fiyatı en fazla düşen ürün markette beyaz lahana, üreticide sivri biber oldu. Geçen yıla göre bu yıl markette en fazla fiyat artışı yüzde 133,4 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını, yüzde 110,4 ile elma, yüzde 106,6 ile fındık, yüzde 100,8 ile Antep fıstığı izledi. Geçen yıla göre bu yıl markette fiyatı en fazla düşen ürün ise yüzde 40,6 ile beyaz lahana oldu. Beyaz lahanadaki fiyat düşüşünü yüzde 39,8 ile marul, yüzde 39,5 ile karnabahar ve yüzde 29,1 ile kuru soğan takip etti. 2025 yılında, üreticide takip edilen 33 ürünün 16’sında fiyatlar artarken, 15 üründe fiyat düşüşü yaşandı. 2 üründe ise fiyat değişimi olmadı. Geçen yıla göre bu 2025’te üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 343,4 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 160,4 ile Antep fıstığı, yüzde 159,3 ile kuru kayısı, yüzde 125,4 ile fındık izledi. Geçen yıla göre bu yıl, üreticide en fazla fiyat düşüşü yüzde 58,8 ile sivri biber görüldü. Sivri biberdeki fiyat düşüşünü yüzde 56,3 ile karnabahar, yüzde 54,8 ile marul, yüzde 51,2 ile kuru soğan takip etti." "Aralık ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 324,1 ile havuçta görüldü" Aralık ayı üretici-market fiyat değişimine de değinen Bayraktar, "Aralık ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 324,1 ile havuçta görüldü. Havuçtaki fiyat farkını, yüzde 245,6 ile mandalina, yüzde 238,5 ile kabak, yüzde 238 ile yeşil soğan takip etti. Havuç 4,2 kat, mandalina 3,5 kat, kabak ve yeşil soğan 3,4 kat fazlaya markette satıldı. Üreticide 8 lira olan havuç 33 lira 93 kuruşa, 10 lira 50 kuruş olan mandalina 36 lira 29 kuruşa, 19 lira 25 kuruş olan kabak 65 lira 17 kuruşa, 12 lira 75 kuruş olan yeşil soğan 43 lira 10 kuruşa satıldı. Aralık ayında fiyatı en fazla artan ürün; markette kabak, üreticide mandalina olurken, fiyatı en fazla düşen ürün; markette Ayçiçek yağı, üreticide beyaz lahana oldu" diye konuştu. "Aralık ayında markette 41 ürünün 30’unda fiyat artışı görüldü" Market fiyatlarındaki değişime ilişkin de konuşan Bayraktar, "Aralık ayında markette 41 ürünün 30’unda fiyat artışı, 11’inde fiyat azalışı görüldü. Aralık ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 97,5 ile kabak oldu. Kabaktaki fiyat artışını yüzde 77,3 ile domates, yüzde 75 ile salatalık ve yüzde 53,3 ile patlıcan takip etti. Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 16,1 ile ayçiçek yağı oldu. Ayçiçek yağındaki fiyat düşüşünü yüzde 12,2 ile toz şeker, yüzde 11,2 ile portakal, yüzde 5,1 ile ıspanak izledi" bilgisini paylaştı. "Aralık ayında üreticide 33 ürününün 11’inde fiyat artışı oldu" Bayraktar, aynı şekilde üreticideki ürünlerin fiyat değişimlerini de paylaşarak, "Aralık ayında üreticide 33 ürününün 11’inde fiyat artışı olurken, 15’inde fiyat düşüşü görüldü. 7 üründe ise fiyat değişimi olmadı. Aralık ayında üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 38,1 ile beyaz lahanada görüldü. Beyaz lahanadaki fiyat düşüşünü yüzde 28,5 ile marul, yüzde 27,3 ile havuç ve yüzde 18,9 ile pırasa izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 69,4 ile mandalinada görüldü. Mandalinadaki fiyat artışını yüzde 56,6 ile salatalık, yüzde 50,6 ile patlıcan, yüzde 44,5 ile kabak takip etti. Seralarda güzlük sezon bitti ve baharlık sezon için dikimler yapıldı. Ürünler henüz hasat olgunluğuna gelmediğinden bu geçiş aşamasında arz azaldı ve salatalık, patlıcan, kabak ve domateste üretici fiyatları arttı. Kuru soğan, patates, portakal, havuçta talep olmayışı fiyatların düşmesine sebep oldu. Lahana ve marulda arz artış sebebiyle fiyatlar düştü" ifadelerine yer verdi. Aralık ayı aylık ve yıllık girdi fiyatlarında yaşanan değişimlere de değinen Bayraktar, sözlerine şu şekilde devam etti: "Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre; Aralık ayında, Kasım ayına göre amonyum sülfat gübresi yüzde 4,4, amonyum nitrat yüzde 2,9, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 1,8, oranında artarken, ÜRE gübresi yüzde 0,4, DAP gübresi yüzde 0,1 azaldı. Geçen yılın Aralık ayına göre son bir yılda ÜRE gübresi yüzde 50,9, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 46,3, DAP gübresi yüzde 41,1, amonyum nitrat yüzde 33,3, amonyum sülfat gübresi yüzde 32,9 oranında arttı. Aralık ayında Kasım ayına göre süt yemi yüzde 2,6, besi yemi yüzde 2,2, son bir yılda süt yemi yüzde 29, besi yemi ise yüzde 30,6 oranında arttı. Tarım ilacı fiyatları geçen aya göre yüzde 19,4 oranında artarken, yıllık yüzde 27,1 oranında artış gösterdi. Elektrik fiyatları yıllık olarak yüzde 12,8 oranında arttı. Mazot fiyatları aylık yüzde 6,6 oranında azalış gösterirken, yıllık bazda yüzde 21,9 oranında arttı."
Ankara Palandöken: "Yeni yıl esnafımıza bol kazanç ve bereket getirsin" Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, esnafın toplumsal dayanışmanın ana unsuru olduğunu belirterek, "Yeni yıl esnafımıza bol kazanç ve bereket getirsin" dedi. TESK- Genel Başkanı Bendevi Palandöken yeni yıl vesilesiyle yazılı bir mesaj yayınladı. Palandöken mesajında şu ifadelere yer verdi: "Değerli halkımız, kıymetli vatandaşlarımız, değerli esnaf ve sanatkârlarımız, 2025 yılı boyunca ülke olarak ekonomik zorluklarla mücadele ederken, esnaf ve sanatkârlarımız da bu sürecin en önemli yükünü taşıyan kesimlerden biri olmuştur. Enflasyonla mücadelede sabırla ve fedakârlıkla hareket eden esnafımız, her şeye rağmen vatandaşımıza hizmet etmeyi sürdürmüştür. Hem halkımız hem de esnaf ve sanatkârlarımız, yaşanan sıkıntıların geride kalması adına 2026 yılına umutla bakmaktadır. Geçtiğimiz yıl boyunca esnaf ve sanatkârlar camiası olarak, toplumun huzurunun korunması için üzerimize düşeni yapmaya gayret ettik. Bilindiği üzere esnafımız yalnızca ticaret yapan bir kesim değil, aynı zamanda bulunduğu çevrede güvenin ve düzenin temel unsurudur. Bu bilinçle sesimizi her platformda duyurmaya, esnafımızın sorunlarını dile getirmeye devam ettik. Esnaf ve sanatkârlarımızla birlikte 2026 yılının ülkemiz için birlik ve beraberlik içinde geçmesini temenni ediyorum. TESK olarak, esnaf ve sanatkârlarımızın çatı kuruluşu sıfatıyla girdi maliyetlerinin düşürülmesi, finansman sorunlarının hafifletilmesi ve piyasa dengesinin sağlanması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Değerli yurttaşlarım, hem ticaretin hem de ülkemizin huzur ve güven ortamının teminatı olan esnaf ve sanatkârlarımızla birlikte, yeni yılda sorunların aşılacağına inanıyorum. Çözüm odaklı adımların hayata geçirilmesi için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz."
Mardin Mardin’de kayyum iptali için açılan davaya ret İçişleri Bakanlığı tarafından 4 Kasım 2024 tarihinde görevden uzaklaştırılan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün, kayyum atanmasına ilişkin işlemin iptali talebiyle açtığı davada, Mardin 1. İdare Mahkemesi kararını verdi. Mahkeme, davanın reddine hükmederek İçişleri Bakanlığı tarafından tesis edilen işlemi hukuka uygun buldu. Ahmet Türk’ün avukatları tarafından Mardin 1. İdare Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde, görevden uzaklaştırma ve kayyum atanmasını gerektirecek hukuksal bir dayanağın bulunmadığı ileri sürüldü. Mahkeme görevden uzaklaştırmayı haklı buldu Mardin 1. İdare Mahkemesi kararında, belediye başkanları hakkında açılan soruşturma veya kovuşturma sonucunda adli yargı mercilerince verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararları uyarınca seçilme yeterliliğinin kaybedilmesi halinde 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 44. maddesi gereğince başkanlıktan düşürülmelerinin doğal olduğu belirtildi. Anayasa’nın 127. maddesinde düzenlenen görevden uzaklaştırma müessesesinin ise bir "tedbir" niteliğinde olduğu vurgulandı. Mahkeme, somut olayda görevden uzaklaştırma işleminin gerekçesinin; Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/6 esas sayılı Kobani Davası kapsamında Ahmet Türk hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 10 yıl hapis cezası verilmiş olması, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2022/142 esas sayılı dosyasında terör örgütü propagandası yapmak suçundan açılan davanın devam etmesi ve Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2024/7685 sayılı dosyasında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen soruşturma olduğunu kaydetti. Kararda, büyükşehir belediye başkanlarının görevleri gereği Anayasa ve kanunlar önünde sorumluluk taşıdığı, görev ve yetkilerini kullanırken devlete sadakatle bağlı olmaları gerektiği ifade edildi. Mahkeme, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında verilen ve kesinleşmemiş olsa dahi silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 10 yıl hapis cezasının, görevin sadakatle yerine getirilmesi ilkesiyle bağdaşmadığını, yargılamaların mahiyeti itibarıyla davacının görevini Anayasal düzene, hukuka ve mevzuata bağlı kalarak yürütüp yürütmediği konusunda ciddi şüphe oluşturduğunu değerlendirdi. Mardin 1. İdare Mahkemesi, Ahmet Türk tarafından açılan davanın reddine karar verdi. Kararla birlikte 3 bin 998,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen 40 bin TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine hükmedildi. Mahkeme ayrıca, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi nezdinde istinaf yolunun açık olduğunu belirtti.