POLİTİKA - 26 Nisan 2019 Cuma 11:27

Dışişleri Sözcüsü Aksoy: 'Somut adım bekliyoruz'

A
A
A
Dışişleri Sözcüsü Aksoy: 'Somut adım bekliyoruz'

Dışişleri Sözcüsü Aksoy, "ABD'den YPG konusunda Türkiye'nin güvenliği için somut adım bekliyoruz" dedi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, bakanlıkta düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. ABD ile yaşanan sorunların çözümü noktasında temasların devam ettiğini kaydeden Aksoy, ABD yönetiminin yeniden tehdit diline başvurduğuna dikkat çekerek, “ABD’den PYD/YPG ve FETÖ başta olmak üzere ülkemizin güvenliğini ilgilendiren konularda somut adımlar atılmasını bekliyoruz. NATO toplantısı marjında Başkan Yardımcısı Pence’in ülkemizi hedef alan ifadeleri oldu ve bunun öncesinde de ABD makamları tarafından bazı açıklamalar yapıldı. ABD yönetiminin yeniden tehdit diline başvurmaya başladığını görüyoruz. Ancak bunun işlemediğini biz daha önce gördük. Ülkemize yönelik bu söylemi kabul etmemiz mümkün değil” açıklamasında bulundu.

"Bölgenin kontrolü bizde olacak" 

ABD’nin Suriye’den çekilme kararına yönelik gelişmeleri aktaran Aksoy, “Bu kararın nasıl, hangi ölçüde ve hangi takvime göre icra edileceği noktasında belirsizlik var. ABD’nin Suriye’den tamamen çekilmeyeceği ve belli miktarda askeri gücünü burada bırakacağı anlaşılıyor. Ancak bunun sahada güç boşluğuna yol açmaması gerekir. Bundan da önemlisi terör örgütlerini cesaretlendirmemeli. Güvenli bölge tesis edilmesine yönelik temaslarımız da devam ediyor. Güvenli bölge konusundaki önceliklerimiz belli. Bu bölgenin kontrolü bizde olacak. PYD/YPG bölgeden çıkartılacak ve güvenli bölgenin derinliği 32 kilometre civarında olacak” diye konuştu.

Bakan Çavuşoğlu'nun Irak ziyareti 

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aksoy, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 28-29 Nisan tarihlerinde Irak’a gerçekleştireceği ziyarete ilişkin de bilgi verdi. Aksoy, Bakan Çavuşoğlu’nun Bağdat ve Erbil’i ziyaret edeceğini belirterek, “Bakanımızın Irak’ın farklı bölgelerini ziyaret edecek olması Irak’ın tamamına verdiğimiz önemi gösteriyor. Bakanımız ziyaret çerçevesinde Irak Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışişleri Bakanı, IKBY Başbakanı, Başbakan Yardımcısı ve Güvenlik Konseyi Başkanı ile görüşecek. Terörle mücadele, güvenlik ve ekonomi konuları olmak üzere ikili ilişkilerimiz ele alınacak” ifadelerini kullandı.

"Ermeniler arşivleri açma cesaretini gösterseler gerçekler ortaya çıkacaktır" 

Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün açıklamalarını değerlendiren Aksoy, “Ermenistan sözcüsünün üslubu ve kullandığı kelimeler Ermenistan’ın henüz bir devlet geleceğine sahip olmadığını gösteriyor. Türklere inkarcı demek çağ dışı zihniyetin işaretidir. İfade özgürlüğümüzü engellemeye yönelik bir girişim. Sözcünün Erivan’daki milli arşivlerin açık olduğunu iddia etmesine rağmen bu arşivler gerçekte açık değildir. Sadece Ermeni iddialarının doğruluğunu kanıtlamaya yönelik kısımları açıktır. Ermeniler bu arşivleri açma cesaretini gösterseler gerçekler tamamıyla ortaya çıkacaktır” dedi.

"Macron'un 24 Nisan'ı anma günü ilan etmesini unutmayacağız" 

Fransa yönetiminin attığı adımın vahametinin farkında olmadığını kaydeden Aksoy, “Fransa'nın bir asır önce Ermenilerin silahlandırılıp Türklerin katledilmesinde sorumluluğu var. Ermeniler üzerinden gündem oluşturma peşindeler. Macron'un 24 Nisan'ı anma günü ilan etmesini unutmayacağız. Başbakan da Paris’te radikal Ermenilere hitapta bulundu ve çok ağır ifadeler kullandı. Bunu da şiddetle kınıyoruz. Bir müttefik ülkenin yöneticisine yakışmayan bu tavır karşılıksız kalmayacaktır” diye konuştu.

"PYD/YPG bu bölgeden çıkartılacak" 

Suriye’nin kuzeyinde kurulması planlanan güvenli bölgeye ilişkin Amerika ile devam eden müzakereler hakkında açıklamada bulunan Aksoy, “Güvenli bölge konusunda teknik görüşmeler devam ediyor. Şubat ayından bugüne kadar üç defa görev gücü çalışmaları yapıldı. Bir sonraki görev gücünün de nerede ve hangi tarihte yapılacağına ilişkin çalışmalar devam ediyor. Bu görüşmelerde ortak bir anlayışa varmak amacıyla her iki tarafında yeni görüş ve öneriler getirmesi gayet doğal. Bizim bu konudaki tutumumuz gayet net. Bu bölgenin kontrolü bizde olacak ve PYD/YPG bu bölgeden çıkartılacak” ifadelerini kullandı.

"F-35 konusunda geri adım atmayacağız" 

Aksoy, “F-35 konusunda görüşlerimiz belli. F-35 programının bir parçasıyız. Ödemelerimizi düzenli olarak yapıyoruz, pilotlarımız orada eğitim görüyor, uçakların teslimatı başladı ve bu konuda geri adım atmayacağız. Amerika yönetimi bunu S-400 konusuna bağlamaya çalışıyor fakat biz de her seviyede görüşmelerimizde bunun doğru olmadığını söylüyoruz" açıklamasını yaptı.

"Müttefiklik ilişkilerimiz ile uyuşmuyor" 

S-400’ler ile ilgili komisyon kurulması talebine ilişkin bilgi veren Aksoy, şunları dedi:
“Henüz bir cevap alamadık. ABD’li yetkililere S-400 alma nedenimizin acil ve kısa vadeli güvenlik ihtiyaçlarımızı karşılamaya yönelik olduğunu ve bu sistemin NATO sistemlerine zarar vermeyeceğini dile getiriyoruz. Çalışma grubu teklifimiz de bundandır. Gerekli önlemlerin de her düzeyde alınacağını söylüyoruz. ABD’nin F-35 konusunu her vesileyle bir tehdit unsuru olarak dile getirmesi yakışık almıyor ve müttefiklik ilişkilerimiz ile uyuşmuyor.”

"ABD ile temaslarımız devam ediyor" 

ABD'nin İran'a yönelik ambargo kararı hakkında İran yaptırımlarının bölgesel iş birliğine ve İran halkına zarar verdiğini belirten Aksoy, “Bu konuda her düzeyde ABD ile temaslarımız devam ediyor. Bu konuda Ticaret Bakanlığımız nezdinde bir çalışma yapılıyor. Görüşmeler devam ediyor” diye konuştu.

"Ülkemizi suçlayıcı, tek taraflı, gerçekleri yansıtmayan ifadeleri reddediyoruz" 

Danimarka Parlamentosunda kabul edilen önergeye ilişkin bir soru üzerine Aksoy, şunları söyledi:
“Bu önergeyi yakından takip ettik. Bu önergenin hiçbir temeli yoktur. Ülkemizi suçlayıcı, tek taraflı, gerçekleri yansıtmayan bir şekilde kaleme alınmış bu ifadeleri reddediyoruz. Dost ve müttefik bildiğimiz ülkelerden bu tip saldırıların gelmesi ikili ilişkilerimize zarar veriyor. Danimarkalı parlamenterler böyle popülist tavırlar yerine kendi ülkelerindeki yabancı düşmanlığı ve İslamofobi'ye karşı adımlar atmalılar, AB üyelik sürecimizin önünü açmaya gayret etmeliler” ifadelerini kullandı.

"Patriot almayacağız diye bir söylemimiz yok" 

Amerika’nın son Patriot teklifine ilişkin Aksoy, “Patriot almayacağız diye bir söylemimiz yok. Görüşmelerimiz devam ediyor. ABD geçte olsa bize teklif sunmaya başladı. S-400 konusunda tutumumuz belli. Patriot konusunda da ABD ile teknik seviyede görüşmelerimiz devam ediyor” dedi.

Bakan Çavuşoğlu ile Bakan Akar'ın görüşmesi 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Milli Savunma Bakanı Akar’ın bir araya geldiği heyetler arası değerlendirme toplantısına ilişkin de bilgi veren Aksoy, “Milli güvenlik konularında Dışişleri Bakanı ve Savunma Bakanının bir araya gelmesini doğal karşılamak lazım. Güvenli bölge konusunda bilinen tezlerimiz hakkındaki kararlılık teyit edildi. Ayrıca Ege ve Akdeniz ile ilgili gelişmeler her iki bakanlıkça koordineli olarak takip edilmeye karar verildi. İki bakanın ülke gündemine ilişkin konularda yaptığı bir toplantı” dedi.  

Emre Yüzügüldü - İlker Turak
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Esenyurt’taki kavgada kardeşini öldüren şahsın güvenlik kamerası görüntüsü ortaya çıktı Esenyurt’ta eskort ile pazarlık kavgası sırasında kardeşini öldüren şahsın güvenlik kamerası görüntüsü ortaya çıktı. Görüntüye arbede anları ve şüphelininbıçak savurarak etrafındakileri yaraladığı anlar yansıdı. Esenyurt Sultaniye Mahallesi’ndeki lüks bir rezidansta dün Uğur Ş. ile kardeşi Engin Ş., eve internet üzerinden para karşılığı eskort çağırmıştı. Ağabey kardeş ile eve gelen kadın arasında ilerleyen dakikalarda para nedeniyle tartışma yaşanmış, tartışmanın büyümesi üzerine eskort kadın, kendisini eve getiren korsan taksi şoförüne haber vermişti. Aşağıda bekleyen korsan taksi şoförü, bunun üzerine yukarı çıkarak iki kardeş ile tartışmaya başlamıştı. Kadının yaşanan tartışmayı arkadaşlarına da haber vermesi üzerine olay yerine gelen grup ağabey kardeşin bulunduğu evi basmıştı. Çıkan arbede esnasında Uğur Ş. kardeşi Engin Ş.’yi şah damarından bıçaklayarak ölümüne neden olmuştu. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, kavgaya karıştığı tespit edilen R.M. O.K. ve S.Ç.’yi kısa süre içerisinde yakalarken, karşı gruptan olan M.K. ve S.Ç. de hafif yaralı olarak gittikleri hastanede yakalanmıştı. Emniyette işlemleri tamamlanan ve adliyeye sevk edilen şüphelilerden maktulün ağabeyi olan Uğur Ş. tutuklanarak cezaevine gönderilirken diğer şüpheliler ise serbest bırakıldı. Öte yandan yaşanan olaya ilişkin güvenlik kamerası görüntüsü ortaya çıktı. Görüntüye arbede anları ve şüpheli Uğur Ş.’nin bıçak savurarak etrafındakileri yaraladığı anlar yansıdı.
Giresun Sağlıkta şiddet bu defa hekimler arasında yaşandı Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesine muayene için giden bir doktorla, muayene olmak istediği doktor arasındaki tartışma kavgaya dönüştü. Edinilen bilgilere göre, Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Üroloji kliniğine muayene için gelen isminin açıklanmasını istemeyen bir doktorla muayene olmak istediği Dr. Uğur Semiz arasındaki tartışma şiddete dönüştü. Her iki doktorda birbirinden davacı oldu. Olayla ilgili açıklama yapan Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Fazıl Kulaklı, "Hastanemiz Üroloji Kliniğinde görevli Asistan Doktorumuz Uğur Semiz’e yapılan saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Saldırı hakkında hukuki süreç başlamıştır ve bu sürecin yakinen takipçisi olacağız” dedi. Giresun Tabip Odası ise sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Ana Bilim Dalı Asistan hekimlerinden Dr. Uğur Semiz bugün saat 15.30 sularında görevi başında iken bir hastası tarafından darp edilmiştir. Hekim arkadaşımıza geçmiş olsun dileklerimizi sunarız” açıklamasını yaptı. "Müdafaa hakkımı kullandım” İsmini açıklamak istemeyen doktor ise, “Bir hekim olarak tedavi almaya gittim. En doğal hakkım olan sağlık hakkımdan mağdur bırakıldım. Mobing tehdit ve saldırıya uğradım ve nefsi müdafaa davranışında bulunarak olay yerinden çıktım ve tüm hukuksal haklarımı kullandığım” dedi.
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Muhalefet ve bazı marjinal yapılar 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapılar Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor. Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı, herkesin malumuyken bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ’Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği’ temasıyla düzenlenen 13. Çalışma Meclisi Yemeğinde konuştu. Çalışma meclisi üyelerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan," Sözlerimin hemen başında yarın ülkemizle birlikte tüm dünyada coşkuyla kutlanacak 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum. Bu vesileyle helal rızık peşinde koşan tüm işçi kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Türkiye Yüzyılı’nın inşası için ter döken, emek veren her bir kardeşimden ’Allah razı olsun’ diyorum. Biliyorsunuz 1 Mayıs tarihi ülkemizde yıllarca gerilimin, kavganın, çatışma ve sokak olaylarının sembolü olarak görüldü. Bilhassa 1977 senesinde yaşanan faciadan dolayı her 1 Mayıs uzun süre şiddetin ve kaosun olduğu bir gün olarak algılandı. 2008 yılında 1 Mayıs’ı Emek ve Dayanışma Günü, 2009 yılından itibaren de resmi tatil ilan ederek buna son verdik. Ayrıca 2010 yılında 32 yıl sonra Taksim’i kutlamalara açan yine biz olduk. Böylece 1 Mayıs’ın hiçbir engellemeye, hiçbir gayri meşru çabaya gerek duymaksızın işçi bayramı olarak kutlanabilmesini temin ettik" dedi. "Sadece İstanbul değil, 55 ilimizdeki 103 ayrı etkinliğe de izin verilmiştir" Buna rağmen son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapıların Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalıştığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı, herkesin malumuyken bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim. İstanbul’da göstere, miting ve yürüyüş güzergahları bellidir. Geniş çaplı buluşmalar için her iki yakada da miting alanları mevcuttur. Gerekli izinler ve tedbirler alındığı sürece herkes mitingini, gösterisini, anma programını ve barışçıl protestosunu buralarda özgürce yapabilir. İstanbul’da yapılacak kutlamalar için 40 ayrı yer ve güzergah belirlenmiştir. Sadece İstanbul değil, 55 ilimizdeki 103 ayrı etkinliğe de izin verilmiştir. Müsaade edilenler dışında bir alanda yürüyüş ve miting düzenleme ısrarının iyi niyetli olmadığı açıktır" diye konuştu. Gün aşırı yaptıkları çağrılarla 1 Mayıs’ı propaganda aracına dönüştürmek isteyen terör örgütlerine istismar zemini sunulmaması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: "Herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerektiği kanaatindeyim. Sendikalarımızı ve siyasi partilerimizi 1 Mayıs atmosferine zarar verecek adımlardan uzak durmaya davet ediyorum. Çalışma hayatında katılımcı, sosyal diyalog anlayışının en önemli temsil mekanizmalarından birini çalışma meclisimiz oluşturuyor. Bugüne kadar 13 kez toplanan meclisimiz, çalışma hayatına dair yol haritasının belirlendiği, sorunların tartışıldığı, çözüm önerilerinin getirildiği bir platform görevi üstlendi. Biz de hem meclis toplantılarına iştirak ederek hem de taraflarla farklı vesilelerle bir araya gelerek gündemimizdeki konuları değerlendirdik. Çalışma hayatımıza dair kritik kararların arifesinde sizlerin görüşlerine başvurduk. Sizden gelen teklifler, tenkitler ve fikirler çerçevesinde meselelerimize, çözüm yolları geliştirdik. Göreve geldiğimiz andan itibaren, sürdürdüğümüz diyaloğu bugün de aynı yoğunlukla ve hassasiyetle devam ettiriyoruz. İşçisiyle, işvereniyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle, meclis zemininde yaptığımız istişarelerin şimdiden ülkemiz, milletimiz, çalışma hayatımız bakımından hayırlara vesile olmasını diliyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza 5 yıllık aradan sonra güncel konuları ele almak üzere toplantıya öncülük ettiği için teşekkür ediyorum. Siz dostlarımın her birine de katkılarınız için şükranlarımı sunuyorum." "Kuşatıcı bir anlayışla işçi, işveren, memur, esnaf ve çiftçi kardeşlerimizin refah seviyelerini arttırmak için çaba gösterdik" Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeğin alın terinin öneminden bahsederek, "Milletimizin takdiriyle geldiğimiz görevlerin yanı sıra şahsen de çalışma hayatının bizzat bulunmuş bir kardeşinizim. Gençlik yıllarımda İETT’de işçi olarak çalışmanın kazandırdığı tecrübeden, siyasi yaşamım boyunca hep istifade ettim. Emeğin, alın terinin kendisi ve ailesinin iaşesi için ter dökmenin değerini, o dönemlerde çok yakından görme fırsatı buldum. Emekçi kardeşlerimle aramızda kurduğumuz sarsılmaz bağ, yarım asırdır hiç kopmadı, eksilmedi, eskimedi. Belediye başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkemize hizmet sorumluluğunu üstlendiğimizde nereden geldiğimizi asla unutmadık. İşçilerimizin her sıkıntısını kendi sıkıntımız, her kazanımını da kendi kazanımımız olarak telakki ettik. Son 21 yılda kuşatıcı bir anlayışla işçi, işveren, memur, esnaf ve çiftçi kardeşlerimizin refah seviyelerini arttırmak için çaba gösterdik. İş kanunu, sosyal güvenlik reformu, iş güvenliği ve iş sağlığı sendika kanunlarına ilişkin düzenlemeleri sizlerle bilistişare hayata geçirdik. Asgari ücrette tarihi artışları, işçi ve işverenlerimizin azami mutabakatını sağlayarak gerçekleştirdik. Net asgari ücreti 2024’te 17 bin 2 liraya yükselttik. Böylece 2023 Temmuz ayına göre yüzde 49, Ocak ayına göre yüzde 100 artış oldu. 2016 yılında başlattığımız asgari ücret desteğini 2024 yılı için sigortalı başına aylık 700 liraya yükselttik. Asgari ücretten alınan vergilerin kaldırılması uygulamasıyla, tüm gelir gruplarına asgari ücrete kadar olan kazançlar için vergi muafiyeti getirdik" ifadelerini kullandı. "İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi" Ülkenin istihdam rakamlarında da tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış durumda olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi. Son verilere göre işsizlik oranı yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşti. Bir önceki yıla göre yani son bir yılda iş gücü sayısı 775 bin kişi, istihdam sayısı 1 milyon 156 bin kişi arttı. Gelecekte işsizlik oranlarının daha da aşağıya ineceğine inanıyorum. Burada son dönemde sıkça şahit olmaya başladığımız bir hususu ifade etmekte fayda görüyorum. Tarımdan turizme, sanayiden ticarete, farklı sektör temsilcileriyle bir araya geldiğimizde en önemli sorunun işçi bulamama olduğu anlaşılıyor. Özellikle emek yoğun iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Esnaflarımız, zanaatkarlarımız, ustalarımız yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi. Özellikle emek yoğun iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Esnaflarımız, zanaatkarlarımız, ustalarımız yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi. Öyle ki, deprem sonrasında iyice hareketlenen inşaat sektöründeki işçi ve usta eksikliği sebebiyle çalışmalar olması gerekenden daha yavaş ilerliyor. Bugün işini büyütmek, üretimini arttırmak yani iş alanlarına açılmak isteyen firmalarımızın en büyük endişe kaynağı kalifiye eleman kıtlığıdır. Özel sektörümüz çalıştıracak personel bulamazken, resmi kurumlarımızın kapısında iş başvuruları için uzun kuyruklar oluşmaktadır. Türkiye ekonomisinin geleceği açısından bu iki tablo arasındaki tenakuzu popülizme tevessül etmeden mutlaka gidermek zorundayız. Çalışma hayatının tarafları olarak mesleki eğitim sistemimizin yeniden gözden geçirilmesi dahil daha kalıcı çözüm yolları geliştirmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemde hükümetimizin önceliklerinden birisi de istihdamda arz talep dengesinin temini olacaktır. Bu dengenin sağlanması noktasında sizlerin de bizlere gereken desteği vermesini bekliyorum" açıklamasını yaptı. "Darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu" Ücretler ve istihdamın yanı sıra sendikal haklar ve özgürlükler alanında da son 21 yılda tarihi nitelikte pek çok adım attıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sendikal ve toplu iş sözleşmesi kanunuyla 1983 yılında darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu. Ağızlarını her açtıklarında, 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı yasalardan şikayet edenlerin değiştirmediği yasaları biz değiştirdik. Memurların toplu sözleşme yapma hakkına anayasal güvence getirerek memurlarımıza toplu sözleşme hakkını verdik. İşçi ve memurlarımızın toplu sözleşme süreçlerini çoğunlukla mutabakatla sonuçlandırdık. 2013 yılında bir milyon olan sendikalı kişi sayısını bugün itibariyle 2 buçuk milyona yükselttik. Sendika üyesi sayısı, kamu görevlilerine üç ayda bir toplu sözleşme ikramiyesi ödenmesine imkan sağladık. Ancak bu kazanım, ana muhalefet partisinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından geçtiğimiz aylarda iptal edildi. Düzenlemenin iptali nedeniyle 2 milyonu aşkın memurumuzun aylıklarında 345 liralık düşüş oldu. Bunun takdirini kamu personelimizin en iyi şekilde yapacağı inancındayım. Tüm dünyayı yaklaşık 3 yıl boyunca derinden sarsan Covid-19 salgınında işçi ve işverenlerimizin yanında olduk. Bu dönemde prim ödemelerini erteledik, istisna haller dışında işverenler tarafından işçi çıkarılmasını sınırlandırdık. Kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği uygulamalarıyla milyonlarca çalışanımıza sahip çıktık. Salgın sonrası istihdamda normale dönüşü teşvik için normalleşme desteği sağladık, müstakil iş sağlığı ve güvenliği kanunu ve alt düzenlemelerini hayata geçirerek bu alanda önemli bir reforma imza attık. İş kazası oranlarını düşürdük. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki alt işveren işçilerini doğrudan çalıştıkları kurum ve kuruluşlarda sürekli işçi kadrosuna aldık. 2011 ve 2013 yıllarında sayı 300 bin olan sözleşmeli personelimiz kadroya geçirilmişti" dedi. "2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4’e indirdik" 2023 yılındaki düzenlemeyle de 500 bine yakın sözleşmeli personele kadroya geçme hakkı tanıdıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4’e indirdik. Ayrıcalıklı statüleri kaldırarak işçi, memur, esnaf herkese eşit şartlarda sosyal güvenlik hizmeti verilmesini ilke edindik. Son 21 yılda burada saymaya kalksak saatler sürecek daha pek çok düzenlemeyi, reformu, hakkı ve kolaylığı, başarıyla hayata geçirdik. Ülkemizde ve dünyada maalesef çalışma hayatının taraflarını birbirine düşman gösteren bir anlayışa rastlıyoruz. Bunlar işçiyle işverenin tıpkı mıknatısın iki farklı ucu gibi asla bir araya gelemeyeceğini, uzlaşmayacağını savunuyorlar. Hatta işçi ve işveren arasındaki iş birliğini kendi ideolojilerini içinde tehdit kaynağı olarak görüyorlar. Çatışmacı, kavgacı, hayatı sadece dost-düşman ayrımı üzerinden tarif eden bu katı ideolojik yaklaşımın ne ülkemize ne milletimize faydası olur. Çalışma hayatını, işçi-işveren, patron-emekçi rekabetine indirmenin doğru ve hakkaniyetli bir olmadığına inanıyorum. Hak mücadelesi, işveren ve sermaye düşmanlığı değildir. İşçinin de işverenin de hakkını aldığı adil bir sistemin tesisi mücadelesidir. İşçinin ücretinin daha alın teri kurumadan verildiği, sanayicinin, üreticinin, işverenin ortaya çıkan katma değerden hak ettiği payı aldığı yapının kültür ve medeniyet kotlarımıza daha uygun bir sistem olduğu açıktır. Yani ne işçi ezilecek ne de işveren mağdur olacak. Ne emekçinin hakkı gasp edilecek ne de patron ötekileştirilecek. Çalışma hayatının tüm taraflı aynı gemide olduklarının bilinciyle birbirlerine karşı sorumluluk duygusuyla hareket edecek. Çalışma hayatında bu kader ortaklığını tesis ettiğimiz ölçüde ekonominin diğer alanlarında da başarılı olacağımız muhakkaktır. İşçinin hakkını alamadığını düşündüğü, işverenin, esnafın, sermaye sahibinin kendini güvende hissetmediği, toplum kesimleri arasında duygudaşlığın gelişmediği, zenginin fakirin halini umursamadığı bir tablodan hiçbirimize hayır gelmez. Millet olmak bir olmayı, beraber olmayı, kardeş olmayı, omuz omuza dayanışma içinde hareket etmeyi gerektirir. Bu hakikatler gün gibi ortadayken çalışma hayatı dahil her meseleye siyasetin penceresinden bakanlar olduğunu görüyoruz. Bunların nazarında mağdurun veya failin siyasi kimliği diğer her şeye garibe çalıyor. Öyle ki aynı ideolojik kabileden olunca terör eylemleri ve iş cinayetleri bile önemsiz hale gelebiliyor" ifadelerini kullandı. "İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu" Geride bıraktığımız haftalarda milletçe iki büyük acı yaşandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Beşiktaş’ta ruhsatı sıkıntılı bir gece kulübünde çıkan yangında 29 emekçi kardeşimiz hayatını kaybetti. İstanbul’un göbeğinde işlenen bu iş cinayeti karşısında maalesef işçinin hakkını savunduğunu iddia kuruluşların hiçbirinin sesi dahi çıkmadı. İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu. Adeta dillerini yuttular, sanki 29 insan hem de feci bir şekilde hiç ölmemiş, hiç can vermemiş gibi hak, hukuk, adalet, özgürlük demeye pişkince devam ettiler. Aynı aymazlığa, bayramın ikinci günü meydana gelen teleferik faciasında da şahit olduk. Sorumlulardan hesap sorulmasını bir yana bıraktım ellerinden gelse böyle bir rezaleti bizlere yaşatanları baş tacı edeceklerdi. Evlatlarına kavuşma mücadelesi veren Diyarbakır annelerinden, bölücü örgüt terör örgütünün katlettiği işçilerimize, öğretmenlerimize kadar her konuda benzer vicdansızlığı sergilediler. Sırf aynı ideolojik kaynaktan beslendikleri için terör örgütünün eylemlerini dahi görmezden, duymazdan geldiler. Oysa hak ve adalet mücadelesi siyasi ve ideolojik holiganlığa kurban edilemeyecek kadar anlamlı, önemli ve ulvi bir mücadeledir. Söz konusu eğer lisansa, insansa ve insan hayatıysa diğer her şey ikinci planda kalır. İstanbul Gayrettepe ve Antalya’daki skandallara biz vicdan pencere bakıyoruz. İhmal, kasıt veya ihanetten dolayı insanımızın mağduriyetine yol açan herkesin hukuk önünde hesap vermesi için gerekli çabayı gösteriyoruz. Nihai hedefimiz bu yüzyılı emeğin, yatırımın, üretimin, istihdamın, büyümenin, kalkınmanın ve refahın yüzyılı yapmaktır" değerlendirmesini yaptı. "Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz" Bu amaçla hayata geçirdikleri iş sağlığı ve güvenliği reformunu kararlılıkla uygulamaya devam edeceklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Sosyal güvenlik ve prim ödeme bilincini arttıracağız. Rehberliği ve gönüllü uyumu ön planda tutacak risk odaklı denetim kapasitemizi daha da etkinleştireceğiz. Ülkemizin çalışma hayatını Türkiye Yüz yılı vizyonumuza paralel olarak güncelleyecek, eksiklerini giderecek, sorunlarına inşallah çözüm bulacağız. Sizlerin de güçlü desteği ve işbirliğiyle Türkiye yüz yılı ülkümüzü inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz. Rabb’im yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bir kez daha iki gün boyunca devam eden 13’üncü çalışma meclisinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Burada müzakere edilen konu başlıklarından görüş, talep, beklenti ve önerilerden çıkacak sonuçların bakanlığımız ve hükümetimiz tarafından dikkate alınacağını özellikle vurgulamak istiyorum. 1 Mayıs arifesinde böyle önemli bir istişare toplantısına vesile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızı Sayın Bakan ve ekibini canı gönülden tebrik ediyorum. Toplantılara iştirak eden işçi, kamu görevlileri ve işveren sendikaları, konfederasyonlarımıza, sivil toplum örgütlerimize, akademisyenlerimize, kamu kurum ve kuruluşlarımıza Teşekkür ediyorum."