GÜNDEM - 12 Kasım 2017 Pazar 09:46

Dünyanın ilk hastane ve tıp medresesi kompleksi 811 yıldır ayakta

A
A
A
Dünyanın ilk hastane ve tıp medresesi kompleksi 811 yıldır ayakta

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Eczacılık Fakültesi Eczacılık Tarihi ve Etiği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Halil Tekiner, 811 yaşındaki Gevher Nesibe Şifahanesi'nin dünyada hastane ve tıp medresesi konseptinin ilk uygulandığı örnek olmasına rağmen yeterince tanıtılamadığını söyledi.

Anadolu’nun ayakta kalan en eski şifahanesi olarak bilinen Gevher Nesibe Şifahanesi, zamanının tıp fakültesi derecesindeki tıp medresesi ve hastanesini bir arada bulundurmasıyla dünyada ilk olma özelliğini taşıyor. Kayseri Büyükşehir Belediyesinin katkılarıyla günümüzde Selçuklu Uygarlığı Müzesi olarak ziyarete açılan yapının dünya tıp tarihi açısından büyük bir öneme sahip olduğunu belirten ERÜ Eczacılık Fakültesi Eczacılık Tarihi ve Etiği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Halil Tekiner, “1206 yılında inşa edilen yapı, Kılıçaslan’ın kızı Gevher Nesibe Hatun adına inşa edildiği için Gevher Nesibe Şifahanesi adıyla anılıyor. Dünya tıp tarihi açısından çok önemli bir yapı. Çünkü sol tarafta bulunan kısım hastane, sağ tarafta bulunan kısım ise tıp medresesi. Ve bu iki yapı birbirine bir koridorla bağlanmış halde. Bir üniversite ve hastane kompleksinin dünyadaki ilk prototipi olarak düşünülebilir” dedi.

“Yapıyla ilgili en eski kayıt taç kapının üzerindeki kitabe”

Darüşşifa ile ilgili eldeki en eski belgenin taç kapısının üzerindeki Arapça kitabe olduğunu dile getiren Doç. Dr. Tekiner, “Kitabenin Türkçe karşılığı, ‘Bu hastane, Kılıçarslan’ın oğlu, dinin ve dünyanın koruyucusu büyük Sultan Keyhüsrev zamanında -zamanı daim olsun- Kılıçarslan’ın kızı, din ve dünyanın ismeti Melike Gevher Nesibe’nin -Allah ondan razı olsun- vasiyeti olarak 602 yılında (M. 1206) inşa edildi’ şeklinde. Ondan sonraki dönemde uzun bir süre yapıyla ilgili arşiv belgelerine ulaşamıyoruz. O nedenle Selçuklular zamanında burada kaç kişi çalıştı, hangi tıbbi uygulamalar yapıldı, bunları kesin olarak söylemek mümkün değil. Öte yandan bu yıl 800’üncü kuruluş yıl dönümünü kutladığımız Sivas Darüşşifasının Gevher Nesibe Darüşşifasından 11 yıl sonra inşa edildiğini ve buranın vakfisine ulaşıldığını biliyoruz. Vakfiyede yer alan bilgilere göre Sivas Darüşşifasında bir sertabibin yani başhekimin, hekimlerin, öğrencilerin, cerrahların ve bir kehhal yani göz hekiminin bulunuyor olması, Gevher Nesibe Darüşşifasında da benzer bir kadronun bulunduğunu düşündürüyor” diye konuştu.

“Su sesi ve müzikle tedaviye dair rivayetler var”

Yapının hastane kısmının bitişiğinde bulunan bimaristan, yani akıl hastanesinde de müzik ve su sesiyle tedavi yapıldığına dair rivayetler bulunduğunu kaydeden Doç. Dr. Tekiner, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rivayete göre burada akıl hastaları müzik ve su sesi ile tedavi edilmekteydi. Bazı seyyahların kaleme aldıkları seyahatnamelerden, ki Evliya Çelebi Seyahatnamesi bunlardan biridir, darüşşifaların bir kısmında müzik ve su sesi ile tedavinin uygulandığını öğreniyoruz. Bimarhane kısmının hemen yanında da küçük bir hamam yer alıyor. Burasının da hastaların temizlik işleri için kullanıldığı anlaşılıyor.”

“Tıp eğitimi 19’uncu yüzyıla kadar sürüyor”

Yapının tıp medresesi, yani tıp eğitimi verilen ikinci kısmının ise 1213 yılında inşa edildiğini belirten Doç. Dr. Halil Tekiner, “Medresenin içerisinde bir kümbet de yer alıyor. Bu kümbette ya da türbede Gevher Nesibe Hatun’un mezarı bulunuyor. Vakıflar ve Başbakanlık Osmanlı arşivlerindeki belgelerden burada eğitimin 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar devam ettiğini anlıyoruz” şeklinde konuştu.

Şifahanede tıpla ilgili daha fazla tarihi objenin bulunmasını arzu ettiklerini dile getiren Doç. Dr. Tekiner, “Gevher Nesibe Şifahanesi, hastane ve medreseyi bir arada bulunduran bir kompleks olması nedeniyle dünya tıp tarihi açısından çok değerli bir yapı. Yapının Selçuklu Uygarlığı Müzesi olarak kullanılması da tanıtım bakımından önemli bir adım. Ancak dünya tıp tarihi açısından büyük önem arz eden bu yapıda tıp tarihine ilişkin daha fazla tarihi objenin bulunması, yapının tarihiyle daha uyumlu olmasını sağlayacak ve ziyaretçilerin yapıyı daha doğru tanımasına katkıda bulunacaktır. Bu tür düzenlemeler, uluslararası alanda tıp tarihi araştırmacılarının yanı sıra hekimler ve diğer sağlık meslek mensuplarının ziyaretlerine de kapı açacak, bu şekilde bilim ve tıp turizminin gelişmesine de katkıda bulunacaktır” ifadelerini kullandı. 

Selma Kara

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Bakan Kacır: "Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "23 yıl önce piyade tüfeğini yurt dışından temin eden bir ülkeydik, savunma ürünlerinde yüzde 80 dışa bağımlıydık. Bugün, kendi İHA’mızı, mühimmatını, uçaklarını, helikopterlerini, uydularını, radarlarını, elektronik harp sistemlerini geliştiren, üreten ve artık rekabetçi şekilde dünyaya ihraç edebilen bir ülkeyiz. Fikirden ürüne, üründen pazara uzanan yolculukta her aşamada Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" dedi. Sakarya Teknokent Ar-Ge Binası, Füzyon Girişim Ofisi ve Milli Teknoloji Atölyesi açılışı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın katılımıyla gerçekleşti. Açılışta konuşan Bakan Kacır, "Teknolojide tam bağımsız Türkiye tasavvurumuzu gerçeğe dönüştürme yolunda hayata geçirdiğimiz tüm bu projelerin Sakarya’mıza, üniversitelerimize, gençlerimize, ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Küresel ölçekte değişimin hız kazandığı, bilginin stratejik bir güç halinde geldiği bir çağdayız. Bu dönemde ülkelerin refah düzeyini ve rekabet gücünü bilimsel bilgi üretme kabiliyetiyle teknolojideki yenilikleri ekonomik değere dönüştürme düzeyi belirliyor. Özellikle yenilikçi teknolojilerde söz sahibi ülkeler sadece bugünün değil yarının dünyasını da şekillendiriyor. Pek çok ülkenin belirsizlikler sarmalında bocaladığı ve geleceğe dair vizyon ortaya koymakta zorlandığı bu süreçte bizler yaşanan değişimi tehdit olarak değil bilakis Türkiye adına tarihi bir fırsat olarak görüyoruz. Bu anlayışla bilimi ve teknolojiyi kalkınma yolculuğumuzun pusulası atlettik. Son 23 yılda dev bir Ar-ge ve inavasyon alt yapısı inşa ettik. Bugün özel sektörümüz bünyesinde bin 700’ü aşkın Ar-Ge ve tasarım merkezinde görev yapan nitelikli mühendislerimiz ve teknisyenlerimiz, yüksek katma değerli üretimi mümkün kılan yenilikçi çözümler geliştiriyor" dedi. "Ar-Ge harcamalarımızın milli gelirimizdeki payını binde 5’ten yüzde 1,46’ya çıkardık" Bakan Kacır, "113 Teknoparkımızda 12 binden fazla firmamız inavasyon odaklı çalışıyor. Bilim insanlarımız, araştırmacılarımız özel sektörümüze sunduğumuz destekler neticesinde Ar-Ge harcamalarımızın milli gelirimizdeki payını binde 5’ten yüzde 1,46’ya çıkardık. 2002’de 29 bin olan tam zaman eş değer Ar-Ge personel sayımız şimdi 310 bini aştı. İnşa ettiğimiz güçlü Ar-Ge alt yapısı milli teknoloji hamlesinin vizyon projelerinin fikirden hakikate dönüştüğü biz zemini sundu. 23 yıl önce piyade tüfeğini yurt dışından temin eden bir ülkeydik, savunma ürünlerinde yüzde 80 dışa bağımlıydık. Bugün, kendi İHA’mızı, mühimmatını, uçaklarını, helikopterlerini, uydularını, radarlarını, elektronik harp sistemlerini geliştiren, üreten ve artık rekabetçi şekilde dünyaya ihraç edebilen bir ülkeyiz. İnsansız hava aracı üretiminde dünyada lideriz. Türkiye’nin otomobili Togg ile elektrikli ve akıllı araç devrimini ve otomotiv sektöründe yaşanan eşzamanlı dönüşümleri ülkemiz adına fırsata çevirme iddiamızı ortaya koyduk. Teknoloji üretiminde ve geliştirmede yakaladığımız bu ivmeyi farklı sektörlere taşıyarak üniversitelerimizle sanayi arasındaki iş birliğini daha da güçlendirerek Türkiye yüzyılında teknolojide tam bağımsız Türkiye hedefimizi adım adım gerçeğe dönüştüreceğiz" diye konuştu. "Teknoloji girişimciliğini bu vizyonu hayata geçirecek itici güç addediyoruz" Bakan Kacır, "Teknoloji girişimciliğini bu vizyonu hayata geçirecek itici güç addediyoruz. Bu doğrultuda ülkemizde teknolojik girişimlerin yeşermesini ve ölçeklenmesini mümkün kılacak zemini çok boyutlu adımlarla inşa etti. Hayata geçirdiğimiz fonların fonu ve eş finansman mekanizmalarıyla 4,6 milyar liralık kamu kaynağını doğrudan girişimlerimize yönlendirdik. Bu etkiyle 120 milyar liralık özel sektör yatırımını harekete geçirdik. Erken aşama girişimlerine finansman sağlayan BİGG programımızla 2 bin 500’den fazla teknoloji girişiminin hayata geçmesini sağladık. 2018’den bu yana düzenlediğimiz Teknofestlerle gençlerimizi girişimcilik yolculuğuna dahil ettik. Fikirden ürüne, üründen pazara uzanan yolculukta her aşamada Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" şeklinde konuştu. "Her yaştan çocuğumuzu ve gencimizi bilimin büyülü dünyasıyla buluşturacağız" 81 ilde milli teknoloji atölyelerinin kurulacağını aktaran Bakan Kacır, "Bugün oyundan e-ticarete, yapay zekadan finans teknolojilerine geniş bir yelpazedeki girişimlerimiz iftihar vesilemizdir. Bu başarı ivmesini katlanarak 2030 yılına kadar ülkemizden 100 bin teknolojik girişiminin doğmasını ve milyar dolar değeri aşan unicornların bizim değimimizle Turkornların toplam kıymetinin 100 milyar doları aşmasını hedefliyoruz. Bu cennet vatanın her köşesindeki gençlerimizin teknoloji geliştirme ve dünyayı değiştirme iddiası taşıyabilmesini sağlayacak bir alt yapıyı kurmayı temel önceliğimiz olarak görüyoruz. Sakarya gerek sahip olduğu dev sanayi alt yapısı ve lojistik gücü, gerekse küresel finans ve teknoloji merkezi İstanbul’a yakınlığıyla girişimciler için önemli bir marka değerine sahip. 2010’da faaliyete geçen ve bünyesinde 130’dan fazla firmanın çalışmalarını sürdürdüğü Sakarya Teknokent, şehrimizde teknoloji girişimciliğinin nabzının attığı, üretim ile aklın buluştuğu milli teknoloji hamlemizin örnek projelerinin hayata geçirildiği ekosistemi inşa ediyor. Girişimcilerin yoğun ilgi gösterdiği Teknokentin yatırımcı talebine cevap verebilmesi adına ilave olarak 6 bin 500 metrekare kapalı alan barındıran 39 bin metrekare bir alanı ilan ettik. Bugünde bakanlığımızın 113 milyon lira ile hayata geçen yeni Ar-ge binasının açılışındayız. Teknokentimizde 3 bin 700 metrekare kapalı alanıyla girişimcilerimize çalışma alanı sunuyoruz. Aynı zamanda bina içinde faaliyet gösterecek füzyon girişim ofisiyle kuluçka ve kuluçka öncesi aşamadaki girişimcilerimize destek seti sunuyoruz. Üniversitelerimiz ve bilim merkezlerimiz bünyesinde kurduğumuz milli teknoloji atölyeleriyle ülkemizin yarınlarını inşa edecek gençlerimizi ileri teknoloji ekipmanları ve modern alt yapıyla buluşturuyoruz. Önümüzdeki yılsonuna kadar 81 ilimizde 100 milli teknoloji atölyesini tamamlamak üzere bir seferberlik ruhuyla çalışıyoruz. İki üniversitemizin de öğrencileri bu atölyede çalışacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak ülkemizin nitelikli insan kaynağını büyüten, yetkinliğini derinleştiren politikaları sürdüreceğiz. Her yaştan çocuğumuzu ve gencimizi bilimin büyülü dünyasıyla buluşturacağız. 60 milyon lira destek sağlayacağımız ve bünyesinde atölyeler, sergiler barındıracak olan modern tesis ile gençlerimizin merak ve keşfetme duygusunu ateşleyen bilim üssünü şehrimize kazandıracağız" ifadelerini kullandı.