SAĞLIK - 30 Aralık 2014 Salı 10:34

Elektrikli kalemle, ağrısız ve korkusuz güzellik

A
A
A
Elektrikli kalemle, ağrısız ve korkusuz güzellik

Kastamonu’da elektrikli kalemle cilde uygulanan yöntemle, korkusuz ve ağrısız bir şekilde güzelleşmek mümkün hale geldi.

Son yılların en çok tercih edilen güzelleşme sistemi dermapen terapisi, Özel Kastamonu Anadolu Hastanelerinde uygulanmaya başlandı. Karabük, Bartın, Sinop ve Çankırı başta olmak üzere bölgeye hitap eden Özel Kastamonu Anadolu Hastaneleri, yeni bir ürününü daha hastalarıyla tanıştırdı. Yeni uygulamaya konulan dermapen (mikro iğneleme) uygulamasıyla hastalar, hem gençleşebiliyor hem de çok daha az paralar ödeyerek güzelleşebiliyor.

Özel Kastamonu Anadolu Hastaneleri Dermatoloji Uzmanı Uzm. Dr. Şemsettin Oruk, dermapen (mikro iğneleme) teknolojisi hakkında bilgiler verdi. Dermapen yani elektrikli kalemin ucunda 12 tane titanyum çelik alaşımlı iğnelerin bulunduğunu açıklayan Uzm. Dr. Şemsettin Oruk, “Dramatize etmeden çok fazla çizmeden saniyede bu iğneler 90-120 civarında deriye girip çıkarak cildi adeta aldatarak yaralanmış hissi veriyor. Cilt, burada yaralanma hissi aldığı için yeniden kolajen, elastik dediğimiz fibrinleri üretmeye geçiyor. Bu şekilde cilt altında, yeni üretimlerle dolgunlaşma ve sıkılaşma cilt yüzeyinde de gençleşme ve tazeleşme oluyor” dedi.

Mikro iğneleme sisteminin, diğer dermatokozmetoloji uygulamalara göre daha yeni bir uygulama olduğunu belirten Uzm. Dr. Oruk, “Uzun yıllardır botokstur, kolajendir, dolgu sistemleridir, lazer sistemleri, printler ilk önce akla gelen yöntemler oluyor. Ancak bu mikro iğneleme yöntemi, son zamanlarda vatandaşlar tarafından rağbet gören bir yöntem haline geldi. Çünkü mikro iğneleme yöntemi, bu saydığımız yöntemlerin büyük çoğunluğun yerini tutabilen bir yöntemdir” diye konuştu.

Elektrik kalemin ucunda 12 tane titanyum çelik alaşımlı iğnelerin bulunduğunu kaydeden Dermatoloji Uzmanı Dr. Oruk, şunları kaydetti:
“Bu iğneler, 90-120 civarında deriye girip çıkıyor. Bu yüzden deride gözle görülemeyecek şekilde yaralanmalar oluşuyor. Bu sayede mikro hasar oluşan yerlerde vücut, ‘burada hasar var, buraları tamir et’ sinyali gönderiyor. Bu sinyaller, bölgede kolajen doku ve elastik doku uyarılır ve yeniden bir tamir mekanizması oluşturur. Bu tamer mekanizması sonucunda da var olan ince kırışıklıklar, varsa sivilcilerden sonra kalan yara izleri, doğum sonrası oluşan lekeler veya karın bölgesindeki çatlaklar, iğneleme yöntemiyle tamamen yok edilebiliniyor. Ayrıca bizlere gelen en çok taleplerden bir tanesi de, özellikle gençlik hataları olarak jilet izleri oluyor. Jiletleme sonrası veya trafik kazaları sonrası oluşan yara izleri, çeşitli seanslar sonrası çok güzel azaltılabiliyor veya yok edilebiliyor. İşlem, nispeten konforlu bir işlem. Çok fazla ağrı hissi olmuyor veya hiç ağrı olmayabiliyor. Çünkü bu kişiden kişiye çok fark edilebiliyor. Ortalama 15-20 dakikalık bir uygulama ile ciltte yenileme süreci başlıyor.

Uygulama sırasında iğneler, dairesel hareketlerle porlar dediğimiz gözenekler cilde yediriliyor. Yaklaşık bir uygulamada cilde 80 veya 100 milyon civarında por dediğimiz delikler açılıyor. Bu deliklerde normalde bizlerin yediremeyeceği çeşitli kremleri, çeşitli vitaminleri yedirilerek ciltteki yenileme işlemi de hızlandırılabiliyor. Ortalama 20-25 günde bir seanslarda yapılabiliyor. Cilt yenilemede 3-4 seans, yara izlerinde 6-7 seansta istenilen sonuçlara ulaşılabiliyor. Ağrısız bir yöntemdir ve işlem sonrasında çok ciddi bir kanama veya kızarıklık olmuyor. Yüzde birkaç saatte geçebilen pembelikler olabiliyor. Ertesi güne pek bir şey kalmıyor. Bu yüzden öğle aralarında bile bu uygulama yapılabiliyor. Yan etki olarak ta, hemen hemen yok denilebilecek yan etkiye sahiptir. İşlem sonrasında güneşten korunmak, sıcak suyla duş almamak gibi çok basit önlemler yeterli olacaktır.” 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul’da düzenlenen “Mahzen-34” operasyonunda elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütü çökertildi İstanbul’da düzenlenen “Mahzen-34” operasyonunda elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütü çökertildi. Operasyonda elebaşının da içerisinde bulunduğu organize suç örgütü üyesi 9 şüpheli yakalandı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İstanbul’da düzenlenen “Mahzen-34” operasyonunda elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütünün çökertildiğini belirterek operasyonda elebaşının da içerisinde bulunduğu organize suç örgütü üyesi 9 şüphelinin yakalandığını kaydetti. "Aziz milletimizin bilmesini isterim ki; hangi büyüklükte olursa olsun organize suç örgütlerini çökertip, adalete teslim edeceğiz. Şafak sökerken de gün batarken de operasyonlarımız devam edecek" diyen Bakan Yerlikaya şunları kaydetti: "Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı koordinesinde; İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kasten adam öldürmeye teşebbüs, iş yerlerine yönelik çok sayıda molotofkokteyli ve silahlı saldırı, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, 6136 sayılı kanuna muhalefet, tehdit ve mala zarar verme suçlarını işledikleri tespit edildi. Operasyon sonucu 3 adet ruhsatsız tabanca, çok sayıda şarjör ve fişeğe el konuldu. Operasyonları gerçekleştiren kahraman polislerimizi tebrik ediyorum. Allah ayağınıza taş değdirmesin. Milletimizin duası sizinle."
Adana Dede Korkut hikayeleri Türklerde kadının konumunu ortaya koyuyor Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Türk Kültüründe Dede Korkut Kitabı” adlı konferansında Dede Korkut hikayelerindeki kadının konum ve önemine değindi. Prof. Dr. Şenesen, Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi’nde (ÇÜTAM) verdiği konferansta, Dede Korkut Hikayelerinde genel olarak Oğuzların birtakım mücadelelerinin yer aldığını ifade ederek, “Bu mücadelelerin ikisi Oğuzların kendi aralarında yaptıkları mücadelelerdir. Bunlardan birinde Dirse Han ve oğlu Boğaç Han arasında geçer. Bir başka mücadele ise İç Oğuz ve Taş Oğuz karşılaşır” dedi. Prof. Dr. Şenesen, şunları kaydetti: “Dede Korkut Hikayelerinde sağlam temellere oturtulmuş bir sosyal yapıyla karşılaşırız. Eski kültür hayatımızı ile ilgili zengin bilgiye bu hikayelerde rastlıyoruz. Hikayelerde toplumun başında hanlar hanı diye gösterilen Begil oğlu Emren Hikayesinde padişah olarak ifade edilen Bayındır Han vardır. Bayındır Han’ın hikayelerindeki rolü beylere akın izin vermek, divanı toplamak, yılda bir defa büyük bir ziyafet vermektir. Hikayelerde kahraman olarak görünmez.” Dede Korkut Hikayelerinde hemen hemen tüm hikayelerde kadının önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Ç.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Kadın bir güzellik sembolü olmanın yanında sosyal hayat içinde erkeğin yanında onun eşi ve ortağı olarak yer alır. Kadın sosyal hayat içinde düşüncesi alınan, eş seçiminde özgür, vefa duygusu gelişmiş, anne, iffet sahibi, saygı duyulan biridir. Bu özelliklerinin yanı sıra ata biner, kılıç kullanır, ok atar ve erkeklerle yarışır” şeklinde konuştu. Konferans sonunda Prof. Dr. Refiye Şenesen’e teşekkür belgesi verilirken hatıra fotoğrafı çekimi de gerçekleştirildi.