EKONOMİ - 14 Mart 2019 Perşembe 11:21

Energo Pro 610 bin haneyi aydınlatacak

A
A
A
Energo Pro 610 bin haneyi aydınlatacak

Türkiye’de yaklaşık toplam 100MW’a yakın kurulu güce sahip hidroelektrik santrali işleten ENERGO-PRO, 2020 yılı sonunda 610 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılamayı hedefliyor.

Orta ve Doğu Avrupa’yı kapsayan geniş bir coğrafyada çevre dostu ve verimli hidroelektrik santralleri ile elektrik üretimi yapan ENERGO-PRO, Türkiye’de; Sivas, Tokat, Ankara ve Artvin’de bulunan 5 hidroelektrik santrali ile hizmet veriyor. 2010 yılından bu yana 5 santral ile birlikte ortalama 585 bin MWh enerji üreten şirketin Türkiye’de devam eden iki projesi daha bulunuyor. 

“Türkiye’yi aydınlatıyor”
Yatırım aşamasında olan iki projenin Muş’ta ve Kars’ta bulunduğunu belirten ENERGO-PRO Genel Müdürü Celal Kozumali; ‘‘Muş’ta yer alan projemiz, Türkiye’nin özel sektörde en büyük göl alanına sahip olmasıyla öne çıkıyor. Kars’ta bulunan projemizi 2019 yılı sonunda, Muş’ta bulunan projemizi ise 2020 yılı sonunda devreye almayı planlıyoruz. Projelerimiz faaliyete geçtiğinde toplam 1227 GWh üretimimizle yıllık 405 bin hanenin elektriğini karşılıyor olacağız. Toplam kapasitemize baktığımızda, 2020 yılı sonunda 610 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılamayı hedefliyoruz” dedi.

“Su türbini ve jeneratör üretimi yapacak”
Çok uluslu bir şirket olan ENERGO-PRO, kendi bünyesinde bulunan su türbinleri üreticisi Litostroj Power ve aynı zamanda araştırma, tasarım ve mühendislik çalışmalarına odaklanan şirketi Litostroj Engineering ile doğa dostu su türbinleri ve jeneratörleri üretiyor. Türkiye’de de aynı yatırımı planladıklarını belirten Celal Kozumali; “Türkiye’de faaliyete geçecek türbin ve jeneratör fabrikamızın çalışmalarına devam ediyoruz. Üretilecek türbin ve jeneratörler yüzde 95 verime sahip olacak” dedi.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Her 3 bin bebekten birinde görülen ’kistik fibrozis’te erken tanı hayat kurtarıyor Türkiye’de 3 bin bebekten birinde görülen kistik fibrozis hastalığı, topuk taramaları ve ter testiyle erken teşhis ediliyor. Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Arslan, kistik fibrozis hastalığının erken teşhis edilmesinin insanın yaşam kalitesini artırdığını ve yaşam sürecini uzattığını söyledi. Genetik bir hastalık olan kistik fibrozis, ülkemizde yeni doğan her 3 bebekten birinde görülüyor. Bebeklerin doğumuyla birlikte ön tanı için 2015 yılından itibaren yapılmaya başlanan topuk taraması ile erken teşhis sağlanıyor. Erken teşhisin ardından uygulanan ter testiyle de hastalığın tespiti yapılıyor. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanmaya başlanan ter testi de deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlara kolaylık sağlamaya başladı. Hastanede görevli Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Hüseyin Arslan, hastalığın tanı süreci hakkında ve sonrasındaki tedavi süreci hakkında bilgi verdi. "Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir" Kistik fibrozun genetik geçişli bir hastalık olduğunu ve bulaşıcı bir hastalık olmadığını ifade eden Arslan, "Burada çocuk göğüs hastalıkların dan biri olan kistik fibroz için ter çalışması yapıyoruz. Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu geni taşıyan anne ve babanın çocuklarında meydana geliyor. Türk toplumunun da 3 bin kişiden birinde görülebiliyor. Ülkemizdeki mutosyonlar Avrupa’daki görülen mutasyonlardan farklı görülüyor. Kistik fibrozis de ter ve senkrasoyonlarla ilgili bir sorun oluşuyor ve buna bağlı olarak akciğerde ki balgamların yumuşatılıp atılması, pankreasta senkrosyonlar etkileniyor. Buna bağlı olarak sık tekrarlanan akciğer enfeksiyonları, beslenme bozukluğu, yağlı dışkılama, pis koku ishal, gelişme geriliği, sık sinüzitler nedeniyle hastalar çeşitli sıkıntı yaşamakta ve ilerleyen zamanda hayatını kaybediyordu dedi. "Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz" Ülkemizde 2015 yılından itibaren uygulanmaya başlanan topuk testiyle hastalığın erken teşhis edilmeye başlandığına dikkat çeken Dr. Arslan, “2015 yılından itibaren ülkemizde bu hastalık taranıyor. Bebekler doğduğunda topuk taramasında riskli görülen hastalar tarafımıza yönlendiriliyor. Burada ter testi yaparak bu hastalığın tanısını koyuyoruz. Erken tedavi ile daha iyi yaşam kalitesi sağlamaya yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ter testi için hastaları 1 gün öncesinden hazırlıyoruz çünkü hastalardan ter toplamamız gerekiyor. 1 gün öncesinden banyo yapıp, iyi besleniyorlar. Yaklaşık yarım saatlik bir süreç içerisinde de ter toplanıyor sonrasında da ölçüm cihazında teri ölçüyoruz. Toplamda 1 saat içerisinde ter testinin sonucunu elde etmiş oluyoruz. Erken yaşta gözlemlenmeye başlıyor. Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz. Hastalar erken tanıyla daha uzun yaşam ömre sahip oluyor. Normal bir birey gibi yaşayabiliyorlar. Bu tedavi süreci hastalar için ömür boyu devam ediyor. Bazı ilaçları ve fizik tedavi uygulamalarını sürekli yapmaları gerekiyor" ifadelerini kullandı.