ASAYİŞ - 19 Şubat 2020 Çarşamba 11:52

Eşini ve kayınvalidesini öldüren sanığa 1’i ağırlaştırılmış 2 müebbet hapis kararı

A
A
A
Eşini ve kayınvalidesini öldüren sanığa 1’i ağırlaştırılmış 2 müebbet hapis kararı

Avcılar’da eşini ve kayınvalidesini öldürdüğü gerekçesiyle yargılanan Mehmet Reşit Çelik’in davasında mahkeme kararını açıkladı. Mahkeme heyeti sanığın 1’i ağırlaştırılmış 2 müebbet hapis ile cezalandırılmasına karar verdi.

Avcılar’da bir okulda müdür yardımcısı olan eşi Ayşegül Çelik’i 26 Temmuz 2018’de (39) sokak ortasında, onun annesi Fehime Küçük’ü (58) ise evinde öldürdüğü gerekçesiyle yargılanan Mehmet Reşit Çelik’in (41) davasında mahkeme hükmünü açıkladı. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında tutuklu sanık Mehmet Reşit Çelik ile taraf avukatları hazır bulundu.
Sanık avukatı çifte cinayette tahrik indirimi talep etti

Duruşmada bir önceki celse mütalaaya karşı savunma yapmak için süre isteyen sanık avukatları bu celse beyanda bulundu. Olay günü Ayşegül Çelik’in müvekkiline tahrik edici cümleler kurduğunu savunan sanık avukatı Okan Kadir Bektaşoğlu “Maktulün aşağılama, aldatma itirafı içerir imaları ve sanığın kız kardeşine yönelik küfürleri nedeniyle tahrik altında bu suç işlenmiştir. Bu nedenle tahrik hükümlerinin uygulanmasını talep ediyoruz” dedi.

“Çok sevdiği eşine 8 kurşun sıkmasının gerekçesi tespit edilmeli”

Bir diğer sanık avukatı İlhami Sayan ise müvekkilinin tasarlayarak cinayet işlediğinin doğru olmadığını söyleyerek “Öldürme hususu sabittir ancak vasıflandırma yanlıştır. Müvekkilim psikolojik sorunları olan birisi değildir. Bu nedenle çok sevdiği eşine karşı 8 kurşun sıkarak öldürme suçunun gerekçelerini iyice tespit etmek gerekiyor. Tahrik hükümlerinin uygulanmasını istiyoruz. Müvekkilimin kayınvalidesi Fehime Küçük’ü öldürme eylemi de tahrik altında işlenmiştir” dedi.

Çifte cinayet sanığı pişman olduğunu söyledi

Sanık Çelik ise teslim olduğu günden bu yana her şeyi samimi olarak anlattığını söyleyerek “Ayşegül’ün ağır sözleri nedeniyle kendimden geçerek bu olayı gerçekleştirdim. 2. olay istemeden gerçekleşti. Kendimden çok çocuklarım için düşünüyorum. Pişmanım” şeklinde savunma yaptı.

Sanığın savunmasının ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı.
Mahkeme sanık Mehmet Reşit Çelik’in eşi Ayşegül Çelik’e karşı öldürme eyleminden dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmasına karar verdi. Sanığın kayınvalidesi ve teyzesi Fehime Küçük’e karşı öldürme eyleminden dolayı ise müebbet hapis ile cezalandırılmasına hükmedildi.

İddianameden

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 26 Temmuz 2018’de meydana gelen olay anlatılmıştı. İddianamede sanık ile maktulün evli oldukları, diğer maktul Fehime Küçük’ün ise sanığın ise teyzesi ve kayınvalidesi olduğu aktarılmıştı Sanık ile maktul arasında son zamanlarda ailevi nedenlerden dolayı tartışmaların yaşandığının açıklandığı iddianamede, olay tarihinden yaklaşık 1 ay önce maktulün boşanma davası açtığı belirtilmişti. Olay gününün de anlatıldığı iddianamede sanığın maktulün çalıştığı okul civarına gelerek konuşmak istediği ve konuşmanın tartışmaya dönmesi nedeniyle tarafların olay yerinden ayrıldıkları anlatılmıştı. Sanığın daha sonra maktulü sokak üzerinde telefon ile görüşürken gördüğünün belirtildiği iddianamede, Mehmet Reşit Çelik’in maktul Ayşegül’ü birden çok kez ateş ederek öldürdüğü aktarılmıştı. Sanığın ardından çocuklarını görmek için kayınvalidesi Fehime Küçük’ün evine gittiğinin de açıklandığı iddianamede, burada ailevi sorunlarından sorumlu tuttuğu Fehime Küçük’ü görerek öldürdüğü ifade edilmişti. İddianamede sanığın ‘eşi haksız tahrik altında kasten öldürme’ suçundan 24 yıla kadar, kayınvalidesine karşı ‘üstsoyu kasten öldürme’ suçundan ise ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılması talep edilmişti.

Melike İnal
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara "Yeni dönem dijital ticaret sistemine bir an önce adapte olmalıyız” Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) ev sahipliğinde Türkiye Bilişim Derneği (TBD) tarafından 6. Ankara KOBİ’ler ve BİLİŞİM Kongresi düzenlendi. Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) ev sahipliğinde Türkiye Bilişim Derneği (TBD) tarafından 6. Ankara KOBİ’ler ve BİLİŞİM Kongresi, “KOBİ’lerde Dijitalleşme, Markalaşma ve Uluslararasılaşma” ana temasıyla ASO Zafer Çağlayan Salonunda düzenlendi. ASO-TBD iş birliği ile gerçekleştirilen KOBİ24’de Türkiye ekonomisinin lokomotifi KOBİ’ler bilişimde değişim ve dönüşüm için kamu otoriteleri, üniversiteler, finans kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldi. “Yeni dönem dijital ticaret sistemine bir an önce adapte olmalıyız” Burada konuşan ASO Yazılım Komitesi Başkanı Nuray Başar, günümüz dünyasında dijitalleşme, markalaşma ve dünyaya açılma isteğinin artık her sektör için vazgeçilmez hale geldiğini dile getirerek, “İşletmelerin bu konulara hakim olmaları ve stratejilerini bu doğrultuda belirlemeleri oldukça önemlidir. Bu dönüşüm, özellikle yapay zeka, otonom robotlar, büyük veri, yenilenebilen enerji teknolojileri, bulut bilişim, giyilebilir teknolojiler, akıllı sensör teknolojileri ve siber güvenlik gibi teknolojiler ve ürünler vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Dijitalleşme ile küresel gelişmeleri ve kendi dinamiklerimizi çözümleyerek, etkili politikalar geliştiren, teknoloji üreten ve rekabetçi olan bir şirket haline gelebilirsiniz. Geçmiş zamanda bulunduğu coğrafyadan çıkmaya korkan şirketler, bugün tüm dünyaya birkaç saniye içinde ürün ve hizmetlerimizi tanıtma şansına sahip. Bu nedenle; yeni dönem dijital ticaret sistemine de bir an önce adapte olmalıyız” ifadelerini kullandı. Dördüncü Sanayi Devrimi olarak adlandırılan Endüstri 4.0’la birlikte her şeyin çok hızlı bir şekilde geliştiğine ve dönüştüğüne dikkati çeken Başar, Endüstri 4.0’ın bütün parametrelerini kullanan sanayi kuruluşlarının yanı sıra merdiven altı olarak adlandırılan işletmelerin de dijitalleşmeyi kullandığını kaydetti. “Dijital dönüşümü benimsemek, kavramak ve bir şansa dönüştürmeyi başarmak zorundayız” Tüketim toplumu olmaktan çıkıp bir an önce üretim toplumuna dönüşmek gerektiğine vurgu yapan Başar, “Üreten toplumun bireyleri daha bağımsız, daha yetenekli, daha bir dayanışma kültürünü ve adil yaşamayı benimseyen insanlardır. Dijital dönüşümü benimsemek, kavramak ve bir şansa dönüştürmeyi başarmak zorundayız” dedi. “Üniversitenin eğitim ve araştırma kapasitesi dünyada 60’ıncı sıradayken KOBİ’lerin sıralamasının 20’lere inmesi mümkün gözükmüyor” Mehmet Cansız ise Türkiye’nin Rekabet Gücü Endeksi’nde 47’nci, Dijital Rekabet Gücü Endeksi’nde 52’nci ve İnovasyon Endeksi’nde 37’nci sırada olduğunu kaydederek, “Genel Endeks’te 40 ila 52’nci sıra arasında dolaştığımızı görüyoruz. Devletin verimliliğini ise 38 ila 57 arasında dolaştığı gözükmekte. Diğer taraftan, yine İnovasyon Endeksi’nde 2007’de 45’inci sıradayken 2022’de dünyada 37’nci sırada yer alıyoruz. Benzer şekilde İnovasyon Endeksi’nin verileri de aynı şeyi söylüyor. Türkiye’nin son 15 yılda belirli bir çerçevede o kırılımı sağlayamayacak şekilde bir değişim yaşadığını görüyoruz. Türkiye’deki üniversitenin eğitim ve araştırma kapasitesi dünyada 60’ıncı sıradayken Türkiye’deki KOBİ’lerin sıralamasının 20’lere inmesi mümkün gözükmüyor” değerlendirmesinde bulundu. “KOBİ’lerin ihtiyaçlarını belirlemek ve çözümlere destek vermek ASO’nun temel misyonları arasında” ASO olarak değişen dünyaya adapte olmaya çalıştıklarını ifade eden Cansız, “ASO bundan önceki dönemde ulusal ve bölgesel kalkınmada rol alacak önemli projeler gerçekleştirdi. Teknopark’ı ve vakfı olan, eğitim ve mesleki eğitim konusunda önemli faaliyetler yürüten, AB ve Dünya Bankası ile çeşitli projeler yürütmüş, sanayide kritik rol oynayan ve Ankara sanayisini dönüştürmeye yönelik çalışmalara devam eden bir kurum rolünde. Son olarak faaliyetlerden bir tanesi de sanayinin dönüşümü için model fabrikanın kuruluşu olarak görebiliriz. Yeni dönemde ise geleneksel yaptığımız faaliyetlerin yanı sıra ASO’nun AR-GE yenilik, Start-up teknoloji girişimcilik, dijital ve yeşil dönüşüm ve yenilikçi sınıf üzerine daha ağırlıklı bir şekilde çalışma prensibi üzerinden hareket ederek bir çerçeve hazırladık. Burada önemli olan KOBİ’lerin ihtiyaçlarını belirlemek, ölçeklenebilir çözümlere destekler vermek ve üyeler arasındaki ilişkileri güçlendirmek ASO’nun temel misyonları arasında” ifadelerini kullandı.
Tokat Drakula’nın hapishanesi Tokat Kalesi’nde 15 yıldır restorasyon sürüyor Tokat Kalesi, film ve romanlara konu olan Drakula olarak bilinen Romanya Prensi ve Eflak Voyvodası’nın 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkıyor. 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle kale kapılarına zincir vurulduğunu söyleyen tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Fatih’in elinde Drakula’nın kellesinin bulunduğu heykel ile restorasyonun tamamlanarak bu kalenin yeniden açılmasını bekliyoruz” dedi. Drakula olarak bilinen ve film ile romanlara konu olan Romanya Prensi ve Eflak Voyvodası 3’üncü Vlad Dracul’un 15’inci yüzyılda 4 yıl boyunca esir tutulduğu iddialarıyla tarihi ve eşsiz bir yapı olarak öne çıkan Tokat Kalesi’nde, 2009 yılında başlanan restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyaretçilerine kapılarını kapattı. Aradan geçen 15 yıla rağmen restorasyon çalışmalarında bir ilerleme olmayınca tarihi kale açılacağı günü bekliyor. “Drakula’nın esir tutulduğu yer Tokat Kalesi’dir” Eflak Voyvodası Vlad Tepeş’in Tokat Kalesi’nde esir tutulduğunu ve Drakula efsanesinin kaynağının buradan geldiğini vurgulayan tarih araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, “Eflak vilayetinin beyinin oğlu Vilad Tepeş’in bulunduğu Tokat Kalesi’ndeyiz. Namı değer Kazıklı Voyvodadır. Biliyorsunuz Fatih Sultan Mehmet Han ile aynı sarayda büyümüştür. Ve ihanet sonucunda bu zindanlarda tutulmuştur. Bu zindanların altında geçitler mevcuttur. Fatih Sultan Mehmet Han o dönemde Kazıklı Voyvoda Vilad Tepeş’i buraya getirdiğinde şehri doğrudan götürmüyor. Buradaki mağara ve geçitleri kullanarak şehrin içinde gezdiği de söyleniyor. Yurt içi ve yurt dışında insanlar Tepeş ile alakalı Romanya’da doğdu büyüdü ve oraları mekânı olarak göstermeye çalışıyorlar. Vilad Drakula’nın esir tutulduğu kale Tokat’tadır. Bu adam vampir film, hikâye ve romanlarına esin kaynağı olmuştur. Bu esin kaynağının sebebi de o dönemde yaşayan Türk atalarını kazığa germiştir ve kanlarını içmiştir. Bu durum neticesinde de Fatih Sultan Mehmet Han onun kellesini alarak İstanbul’da gezdirmiştir. Bizim dileğimiz de buraya bir heykel yapılmasıdır. Fakat bu heykelin de Fatih’in heykeli olması yönündedir. Fatih’in elinde Tepeş’in kellesinin bulunduğu bir heykel olabilir. Böyle bir heykel ile Tokat kalesi turizme açılabilir. Tokat Kalesinde 8 yıldır süren restorasyon çalışmasından ötürü kaleye bir türlü gelemiyoruz. Geldiğimiz neticede kapıları da görüyorsunuz zincirli buluyoruz. Restorasyonun bir an önce başlayarak başlayıp bitmesi için mücadele ediyoruz. Biz Türk halkı olarak Tokat Kalesinde bir heykel yapılmasını talep ediyoruz. Buradan Vakıflar Genel Müdürlüğü, Turizm Bakanlığı ve bu alanda görevli olan mercilere sesleniyorum. Bizim tarihimiz Fatih’tir, Osmanlı’dır. Biz bu tarihimizin yaşatılmasını istiyoruz. Kont Drakula Tokat Kalesi’nde esir tutulmuştur. Biz de Fatih’in heykelinin yapılmasını istiyoruz. Heykel de istediğimiz özellikler de şunlardır. Heykelde Fatih Sultan Mehmet Han’ın elinde Drakula’nın başının bulunduğu şekliyle bir heykel talep ediyoruz. Biz tarihimize sahip çıkıyoruz ve biz tarihimizle güçlü bir milletiz ve güçlü olmaya da devam edeceğiz” dedi. Gazioğlu, Tokat Kalesi’nin dünya çapında bir özelliği olduğunu belirterek, Drakula’nın burada esir tutulduğunun ve atalarına verdiği zararın bedelinin ödenmesi gerektiğini vurguluyor. Restorasyonun bir an önce tamamlanmasını isteyen vatandaşlar, bu tarihi yapıya dünya genelinde daha fazla dikkat çekilmesi için heykel talebinde bulunuyor.