SPOR - 16 Haziran 2021 Çarşamba 12:31

Futbolda ani ölümler kalp kası ve iskelet kası hasarı

A
A
A
Futbolda ani ölümler kalp kası ve iskelet kası hasarı

Bugünü kadar gerek futbol sahalarında gerekse halı sahalarda yaşanan ani ölümler ve kalp krizlerini Erzurumlu Akademisyen ve Futbol Antrenörü Murat Akyüz araştırdı. Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde görev yapan Dadaş Profesör Akyüz, çalışmasında önemli mesajlar verdi.

Danimarka ile Finlandiya arasında oynanan 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası B Grubu ilk maçının 43üncü dakikasında Danimarkalı oyuncu Christian Eriksen, taç çizgisinin yanında bir anda yere yığılmıştı. Tecrübeli oyuncu, sağlık ekibinin ilk müdahalesi ve kalp masajının ardından sedyeyle soyunma odasına götürülmüştü.
Daha önce de futbol sahaları ile halı sahalarda yaşanan futbolcu ölümleri ve kalp krizlerine Akademisyen yaklaşımı geldi.

Teknik Direktör Mehmet Altıparmak’ın ekibinde yer alan Antrenör ve Prof. Dr. Murat Akyüz futboldaki ani ölümler ve kalp krizleri hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi görev yapan Başarılı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Murat Akyüz, “Futbol oyunu ülkemizde ve dünyada çok sevilen bir branş olmasının yanı sıra, insanları belirli tutkularla aynı duyguda bir araya getirmesi, her yaş ve cinsiyete hitap etmesi, kurallarının kolay uygulanabilir oluşu futbolu popüler kılan başlıca faktörlerdendir.

Taraftarlar için kolay ve eğlenceli görünen bu oyun, aslında karmaşık, teknik, taktik, becerinin yanında fiziksel ve fizyolojik açıdan da belirli bir olgunluğu isteyen zor bir branştır. Futbolda fiziksel ve fizyolojik kapasitelerdeki eksiklik sporcuların performanslarında düşüklüğe ve sakatlanma riskine neden olabilir” dedi.

Doping Ve Yanlış Antrenman Ani Ölüm Riskini Artırıyor

Erzurumlu Prof. Dr. Akyüz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Futbol aritmik yani düzensiz (aralıklı) yüklenmeler ile oynanılan bir oyundur. Futbolda ani ölümlere fiziksel ve fizyolojik açıdan bakacak olursak; Kalıtsal kalp hastalıkları, Doping, yanlış antrenman yüklenmeleri, yetersiz dinlenme ve beslenme bozukluklarını ani ölüm risk faktörleri arasında sayabiliriz. Futbol aerobik ve anaerobik enerji sistemlerinin aynı anda kullanıldığı, içinde temel motorik özelliklerinde bulunduğu (sürat, kuvvet, çabukluk, koordinasyon ve dayanıklılık) teknik, taktik ve becerinin performansa yansıtıldığı bir spor disiplinidir. Futbolcuların müsabakalarda fiziksel ve fizyolojik özelliklerini optimal düzeye çıkarmak için, antrenörlerin maç ve antrenmanlar sırasındaki dataları teknolojik cihazlarla test edip, analizlerini yaparak, sonuçları doğru değerlendirilip, antrenman programlarını bu çerçevede hazırlamalıdırlar.”

İncelenmesi Gereken Fizyolojik Bir Durum

Celal Bayar Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlilerinden Prof. Dr. Murat Akyüz, “Bir futbol müsabakasındaki bazı parametrelere bakacak olursak; futbolcular maç süresince koştukları mesafe ortalama olarak olarak 9-11 km civarındadır. Bunun \% 20’sini orta ve yüksek şiddette koşu, \%11’i ise sprint seviyesindedir.

Aynı zamanda futbol müsabakasında ortalama kalp atımı 160/dk -175/dk arasındadır. Tüm bu verilere ek olarak gözden kaçan fakat bir o kadar incelenmesi gereken iki önemli fizyolojik parametre ise kalp kası ve iskelet kası hasarlarının tespitini biyokimyasal testlerle saptamaktır. Antrenörler bu Biyokimyasal verileri okumaları; sporcuların rejenerasyon durumu görmelerine ve antrenman yükünü buna göre hazırlamalarına yardımcı olacaktır” dedi.

Prof. Dr. Akyüz daha sonra şunları kaydetti:

“Sağlık açısından herhangi bir zararı bulunmayan bu testler (CK-mb, Troponin, CK-mm ve miyoglobin) enzimlerinin tespiti ile yapılır. Testin yapılışı çok basit ve pratik olsa da hem TFF’ nin hem de kulüplerin gözünden kaçmıştır. Futbolcunun kalp kası hasarlarının her maçtan önce bilinmesi ve ona göre koruyucu önlemler alınması futbolcuların hayatını kurtaracaktır. Bu sayede saha içindeki dramatik görüntülerle karşılaşmamız daha da azalacaktır.

Şimdi bir futbol müsabakası süreci ve sonrasındaki yaptığımız kalp kası ve iskelet kası hasarını tespit ettiğimiz çalışmaya dikkatli inceleyecek olursak; Araştırmamızda müsabaka öncesinde, maçın devre arasında, maçın sonunda, maçtan 24 saat, 48 saat ve 72 saat sonra futbolcuların kalp kası hasarlarını ve iskelet kası hasarları tespit edilip, analizleri yapılarak sonuçları makale haline getirilerek, uluslararası dergilerde dünyaya duyurmaya çalıştık.

Bunlardan ilki futbolcunun kalp kası hasarını gösteren ve kana karışan enzim olarak bilinen KREATİN KİNAZ MYOKARD (CK-MB) Tabloyu incelediğimizde müsabaka öncesi 22,24 (U/L) olan kreatin kinaz myokard enzimi maç bitiminde en yüksek seviyesine 44,33 (U/L), maçtan 24 ve 48 saatinde pik seviyelerde olduğu maçtan 3 gün sonra dahi maç öncesi seviyelere düşmediği görülmektedir.

Sezon içerisinde futbol takımlarının her 3 günde bir maç oynadığını düşünürsek durumun vahameti ortadadır. Kaldı ki buna ek olarak pandemi sürecinde geçirilen covid19 rahatsızlığı ve sıcaklığın etkisi bu verileri daha da artıracaktır.

Diğer bir kalp krizi göstergesi parametrelerinden olan TROPONİN enzimine bakacak olursak; Tabloya baktığımızda müsabaka öncesi troponin seviyesi 0,31 (ng/ml) iken müsabakadan sonraki tüm seviyelerin tamamı (24 saat, 48 saat ve 72 saat) müsabaka öncesi troponin seviyesinden anlamlı bir şekilde yüksek olduğu görülmektedir.

Müsabakadan 3 gün sonra dahi oluşan hasarların toparlanma düzeyine gelmediği ve bu yüzden 3 gün içerisinde oynanılacak maçın sağlık açısından tehlikesini ortaya koymaktadır. Bu enzimlerin kontrolü futbolcular için hayati öneme sahiptir. Bunun yanında Antrenörlerin dikkat etmesi gereken konulardan bir diğeri ise futbolcuların iskelet kası hasarının tespitidir. Bu hasar aynı zamanda sporcuların yorgunluk durumlarıdır. Antrenman ve maçların fizyolojik ve psikolojik açıdan verdiği yorgunluğu saptamak bir sonraki yaptıracağımız antrenman veya maç hakkında yol gösterici olacaktır.

Günümüz teknolojisinde kullanılan (CPS sistemleri, termal kameralar, dijital palpasyon cihazları kullanılarak sübjektif hesaplanmayla çalışılan yorgunluk seviyelerinin yanında daha objektif şekilde ölçeceğimiz biyokimyasal kitler kullanılmalıdır. İskelet kasındaki hasarı saptayabildiğimiz KRİATİN KİNAZ skelatal muscle ve Miyoglobin seviyelerini test etmemiz antrenman yükü hakkında ve sporcunun antrenmana hazır olup olmadığı hakkında net bilgi verecektir. Geçmişte yaptığımız bilimsel bir çalışmaya bakacak olursak ( Senel ve Akyuz, 2009).

Resmi bir futbol müsabakasında ve sonrasında oluşan kas hasarını aşağıdaki tablolarda göreceğiz; Tabloda bir müsabakada İskelet Kası hasarını gösteren parametrelerden KREATİN KİNAZ SKELETAL MUSCLE enzimine baktığımızda Müsabaka öncesi CK-MM 145,84 iken müsabakadan sonra 338,39 (U/L) müsabakadan bir gün sonra tam 5 katı civarına çıkarak 742,54 (U/L) müsabakadan 2 gün sonra yine pik seviyede görüldüğü müsabakadan 3 gün sonra dahi müsabaka öncesi seviyeye gelmediği görülmektedir.

Bir başka iskelet kası hasarı göstergesi olan ve kana karışan MİYOGLOBİN enzimine baktığımızda Müsabaka öncesi 33,49 (ng/dl) olan miyoglobin müsabakadan sonra en yüksek seviyeye gelerek 256,27 (ng/dl) olmuştur. Buda maç içerisindeki yüklenmenin boyutunu göstermektedir.

Genel olarak toparlanması oksijene bağlı olan miyoglobin maçtan bir gün sonra normal seviyesine gelmiştir. Uzun lig maratonunda 3-4 günde bir maçın olduğu yoğun dönemlerin sonucu olarak; futbolcuların toparlanma için gereken süre fizyolojik ve biyokimyasal parametrelere bakıldığında yetersiz kalmıştır.

Akut ve kronik yorgunlukların sonucu olarak sporcuların performanslarının olumsuz etkilendiği, yaralanma ve sakatlıkların arttığı bu süreçte futbolcuların performanslarını yüksek düzeyde tutabilmek hem de hayati fonksiyonlarının zarar görmemesi için yukardaki incelediğimiz biyokimyasal testlerin sürekli kontrol edilmesi elzem bir durumdur. Kullanımı çok basit olan ve parmak ucundan alınan kan damlasıyla yapılan bu testler kolay ve kullanışlıdır.

Antrenörler bu parametreleri inceleyerek antrenmanın yükünü fizyolojik olarak görüp buna göre antrenman planlamasını yapmalıdır. Bu yüklenmelere maruz kalan sporcular müsabaka veya antrenmandan sonra aktif toparlanma, masaj, beslenme, soğuk uygulama ve uyku-uyanıklık periyotlarının iyi düzenlenmesi ile hem kalp kası hem de iskelet kası onarımını optimize edebiliriz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Muhtarın zor anları: "Benim hiçbir şeyden haberim yok" Bolu’nun Mudurnu ilçesinde Avdullar Köyü Muhtarı Ahmet Temel, köyündeki su kaynaklarının ihaleye çıkarılmasını basından öğrendiğini belirterek duruma tepki gösterdi. Köylünün kendisine "Sattığın suları git durdur" diyerek tepki gösterdiğini söyleyen muhtar, "Benim hiçbir şeyden haberim yok. Ben bu konuyu dün medyadan öğrendim. Köylüm bana ’Köyümüzün sularını sattın’ diyor" ifadelerini kullandı. Mudurnu Belediyesi Düğün Salonu’nda, Mudurnu Muhtarlar Derneği Başkanlığı Genel Kurul Toplantısı gerçekleştirildi. Tek liste ile gidilen seçimde mevcut başkan Birol Taşkın güven tazeleyerek yeniden başkan seçildi. Toplantı sırasında eline mikrofonu alan Avdullar Köyü Muhtarı Ahmet Temel, köyündeki doğal mineralli ve jeotermal su kaynaklarının ihaleye çıkarılması sürecini değerlendirdi. İhaleye ilişkin kararı yerel medyadan öğrendiğini dile getiren Temel, bu durumun köy halkı arasında huzursuzluğa neden olduğunu ifade etti. "Böyle mi muhtarlık yapacağız?" Vatandaşların kendisini sorumlu tuttuğunu belirten Temel, kendisine söylenen ’Sattığın suları git durdur’ sözüne tepki göstererek, "Biz muhtarlar olarak neden her şeyden sorumluyuz? Maden ocağı konusunda mücadele verdik, 1,5 yıldır. Onun için Allah’a şükür bir şeyler yaptık ama şimdi de su olayı çıktı başımıza. Bunun için köylüyle akşam toplandık, karar aldık. Kararımızda itirazımızı beyan ettik. Biz sesimizi kime duyuracağız? Benim hiçbir şeyden haberim yok. Biz muhtarlar masada alınan kararları neden medyadan öğreniyoruz? Ben bu konuyu dün medyadan öğrendim. Köylüm bana ’Köyümüzün sularını sattın’ diyor. Böyle mi öğreneceğiz, böyle mi muhtarlık yapacağız?" dedi. Öte yandan, Resmi Gazete’de yayımlanan ilana göre, İl Encümeninin Mudurnu ve Mengen ilçelerindeki 4 farklı noktada jeotermal ve doğal mineralli su arama ruhsatı için ihaleye çıkacağı öğrenildi.
Trabzon Trabzon Film Festivalinde Altın Taka ödülleri sahiplerini buldu Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Trabzon Film Festivali’nin ödül töreni, sinema dünyasının önemli isimlerini bir araya getirdi. Farklı kategorilerde dereceye giren yapımlar ve sanatçılar, Altın Taka Ödülleri ile onurlandırıldı. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, uzun metrajlı filmleri de dahil ederek festivali geleneksel hale getireceklerini açıkladı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Trabzon Valiliği ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün destekleriyle bu yıl ilki düzenlenen Trabzon Film Festivali’nin ödül töreni yoğun katılımla gerçekleşti. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’in ev sahipliği yaptığı törene, Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, sanatçılar ile sanatseverler katıldı. "Trabzon sinemayla yeni tanışmış bir şehir değildir" Konuşmasında "Trabzon sinemayla yeni tanışmış bir şehir değildir" diyen Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç "1900’lü yılların başından itibaren sinema salonları, seyircisi ve sanatçılarıyla güçlü bir sinema kültürüne sahiptir. Belediyemizin arşivlerinde yer alan 1930’lu yıllara ait sinema ve tiyatro düzenlemeleri, bu kültürel birikimin somut göstergesidir. Merhum Erol Günaydın’dan Tanju Gürsu’ya, Ertem Eğilmez’den bugün aramızda bulunan çok kıymetli sanatçılarımıza kadar Trabzon, Türk sinemasına iz bırakan pek çok değer kazandırmıştır. Bu kadim mirası sinema yoluyla geleceğe taşımayı bir vefa ve miras sorumluluğu olarak görüyoruz. Altın Taka ödülümüz, 101 yıl önce Karadeniz’den cepheye cephane taşıyan isimsiz kahramanların hatırasına adanmıştır. Bu yıl İlkini gerçekleştirdiğimiz Trabzon Film Festivali’ni her yıl daha da büyüterek sürdürme sorumluluğunu taşıdığımızı huzurlarınızda bir kez daha ifade ediyorum" dedi. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Batuhan Mumcu ise "Bu festivalin Karadeniz’e ve özellikle Trabzon’a çok yakıştığını açıkça ifade etmek isterim. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, Türkiye Yüzyılı vizyonu doğrultusunda sanatı ve sanatçıyı merkeze alıyor, Trabzon’un doğası ve kültürüyle sinema için çok güçlü bir plato olduğunu görüyoruz. Bu kıymetli festivali hayata geçiren tüm ekibe, sanatçılarımıza ve emeği geçen herkese bakanlığımız adına teşekkür ediyor, bu tür projeleri desteklemeye devam edeceğimizi özellikle vurguluyorum" şeklinde konuştu. Hülya Koçyiğit ve Hüseyin Avni Danyal’a onur ödülü Onur Ödülü’ne layık görülen Hüseyin Avni Danyal da duygularını şu sözlerle dile getirdi: "Doğup büyüdüğüm topraklarda bir film festivalinin düzenleniyor olması beni inanın hepinizden daha çok heyecanlandırıyor. Geç kalınmış ama çok değerli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bundan büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Trabzonlu bir sanatçı olarak bu festivalin büyümesi ve uluslararası bir nitelik kazanması için üzerime düşen her türlü katkıyı vermeye hazırım." Onur Ödülü’ne layık görülen Türk sinemasının duayen isimlerinden Hülya Koçyiğit ise konuşmasında şunları söyledi: "Trabzon Film Festivali’nin ilk kez düzenlenmiş olmasına rağmen, bundan sonra geleneksel hale gelerek güçleneceğine ve yalnızca Trabzon’un değil tüm Karadeniz’in kültür ve sanat hayatında söz sahibi olacağına yürekten inanıyorum. Biraz geç kalınmış olsa da atılan bu cesur adımın arkasında durulacağına ve tüm Trabzon’un bu festivali sahipleneceğine inanıyor, emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyor, başarılar diliyorum." Ödüller sahiplerini buldu Konuşmaların ardından, Trabzon Film Festivali’nde başarılı bulunan yapıtların sahiplerine ödülleri takdim edildi. Öğrenci Kısa Film Yarışması Jüri Ödülü, ’Çalınan Yük’ filmine verilirken, Öğrenci Kısa Film Yarışması En İyi Film Ödülü’nün sahibi ’Gülümse’ oldu. Ulusal Kısa Film Yarışması’nda belgesel kategorisinde Erol Günaydın Jüri Özel Ödülü, ’İyi Ölüm’ filmine layık görüldü. Altın Taka Deneysel En İyi Film Ödülü’nü ’Kim’ filmi kazandı. Belgesel dalında verilen ödül ’Pirlerin Düğünü’ filmine giderken, Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü ’Muzaffer’ filmine, En İyi Film Ödülü de ’Berona’ filmine verildi.
Kütahya Kütahya’da "Dilek Arabası" ilgi odağı oldu Kütahya’da bir işletmenin öncülüğünde hayata geçirilen "Dilek Arabası" uygulaması, kısa sürede vatandaşların yoğun ilgisini çekti. Atatürk Bulvarı’nda faaliyet gösteren döner işletmesinin sahibi Kıymet Akgün, başlangıçta reklam amacıyla başlatılan çalışmanın beklenenden çok daha büyük bir etki oluşturduğunu söyledi. Uygulamanın ortaya çıkış sürecini anlatan Akgün, "Asıl amacımız reklamdı. Oğlumun hibrit arabası vardı, bir değişiklik olsun istedik. ‘Bu arabaya dileklerinizi yazın’ dedik. İlk başta bu kadar ilgi göreceğini düşünmemiştik ama çok güzel geri dönüşler aldık" dedi. Vatandaşların sadece dışarıdaki kağıtları kullanmakla kalmadığını belirten Akgün, "Kağıt kalmayınca içeriden kağıt isteyip dilek yazmak isteyenler oluyor. Her gün yüzlerce kağıt gidiyor, bazen rüzgarda uçanlar bile oluyor" ifadelerini kullandı. Uygulamanın sosyal medyada da etkili olduğunu vurgulayan Akgün, Instagram’da Levent Önerişleri hesabından yapılan paylaşımların büyük katkı sağladığını belirterek, "Bir akım başlattık. Dileklerini yazıp paylaşanlara yüzde 10 indirim yaptık. İlgi çok güzel oldu, memnun kaldık" diye konuştu. Dilek kağıtlarında her yaştan insanın hayallerinin yer aldığını söyleyen Akgün, "Öğrenciler sınavlarında başarılı olmak istiyor, KPSS yazanlar var. Kimi araba, kimi motor, kimi ev dilemiş. Asgari ücretle ilgili beklentiler var. Çocuklar aileleriyle gelip birlikte yazıyor. Çok samimi ve komik notlar da çıkıyor" dedi. Araca "Dilek Arabası" adını verdiklerini belirten Akgün, uygulamanın hem işletmeye hem de insanlara moral kaynağı olduğunu sözlerine ekledi.