EKONOMİ - 13 Mart 2020 Cuma 10:57

Gayrimenkul piyasası hareketlendi, uzmanlar uyardı

A
A
A
Gayrimenkul piyasası hareketlendi, uzmanlar uyardı

Gayrimenkul sektöründe özellikle yabancıların Türk vatandaşı olmak için yatırım yapması hareketliliğin artmasında etkili oldu. 2019’un ikinci yarısından itibaren Çinlilerin Türkiye’de yatırımı yapmaya başladığı belirtilirken uzmanlar gayrimenkul alacak vatandaşlara bu süreçte kritik uyarılarda bulundu.

Türkiye’de gayrimenkul sektöründe hareketlenmeler başladı. Uzun zamandır bankaların sağladığı uygun krediler gayrimenkul piyasasını da hareketlendirdi. Özellikle yabancıların Türk vatandaşı olmak için gayrimenkule yatırım yapması da hareketliliğin artmasında etkili oldu. Çinlilerin 2019’un ikinci yarısından itibaren Türkiye’de gayrimenkul yatırımı yapmaya başladığı belirtildi. Öte yandan, ortaya çıkan korona virüsü Çinlilerin gelişini etkiledi. Avrupa’da yaşanan korona virüsü vak'aları sonrası yabancıların bir çoğunun Türkiye’de vatandaşlık hakkı elde etmek için gayrimenkule yatırım yapmaya başladığı öğrenildi.

Uzmanından kritik uyarılar

Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’da Gayrimenkul alanında birçok ödül ve başarısı bulunan Gayrimenkul Yatırım Uzmanı Hasan Can, “Gayrimenkulün önündeki en büyük engel faiz oranlarının yüksek oluşudur. FED faiz indirimiyle beraber sadece Türkiye’deki ekonominin değil, dünyadaki ekonominin de canlanacağına inanıyorum. Dolayısıyla orta vadede olumlu bir yansıması olacaktır. Gayrimenkulün en büyük engellerinden bir tanesi faiz oranlarının çok yüksek olmasıdır. Mevduat ve kredi faiz oranlarının çok yüksek oluşu gayrimenkulün gelişmesindeki en büyük engellerden bir tanesidir. Mevduat faiz oranları Türkiye’de düşmeye başlarsa ki geçtiğimiz son iki ay içerisinde bunu yaşadık, insanlar gelirlerinin faiz oranlarıyla örtüşmediğine kanaat getirdi ve enflasyon da mevduat faizlerinden yüksek çıktığı için insanlar yatırıma dönmeye karar verdiler. Önümüzdeki altı aylık süreç içerisindeki kredi faiz oranlarını değerlendirdiğimizde yüzde 30 - yüzde 40 gerilediğinde bunun da yansımalarını gördük. Faizler böyle devam ederse insanlar bankada enflasyonun altında kalacağını düşünerek yatırıma karar verecekler” dedi.

"Geçtiğimiz iki yıl içerisinde dolara yatırım yapan müşterilerimizin birçoğu yüzde 20 oranında doların gerilediğine kanaat getirdiği için geçen haftaki artıştan dolayı paralarını dolardan Türk lirasına çevirip gayrimenkule yatırım yaptı" diyen Can, “ 2016 yılından bu tarafa baktığımız zaman yabancıların gayrimenkul alım oranı yadsınamaz. Özellikle İran bu oran içerisinde büyük bir paya sahipti” şeklinde konuştu.

Çinliler Türkiye’ye yatırım yapmaya başladı

İran’daki korona virüsünden dolayı sınır kapılarının kapanmasından sonra Türkiye pazarının ciddi bir şekilde etkileneceğini kaydeden Can, ”2019 yılının ilk başlarında Çin, gayrimenkul alanında Avrupa’da belli kısıtlamalara uğradı. Dolayısıyla Türkiye’deki piyasanın durgunluğu, 250 Bin dolar karşılığında vatandaşlık hakkı elde etme gibi uyguladığı kriterlerden dolayı Çin gözünü Türkiye’ye çevirdi. 2019’un ikinci yarısında Çinliler Türkiye’de gayrimenkule yatırım yapmaya başladılar. Durum böyle olunca özellikle İstanbul’da Çin mahallelerinin oluşacağına dair fikirlerimiz vardı. Fakat korona virüsü Çinlilerin gelişini de etkiledi. Yabancıların birçoğu Türkiye’de vatandaşlık hakkı elde etmek için gayrimenkule yatırım yapıyor” açıklamasında bulundu.

‘Dünyada üretilmeyen tek şey topraktır’

Ülkemizdeki toprak kanunundan dolayı yabancılara toprak satışlarında belli kısıtlamalar getirildiğine değinen Can, “Yabancılar daha çok gayrimenkul sektöründe konut alımlarına yöneliyor. Dünyada üretilmeyen tek şey topraktır. Bu da toprağı kıymetli hale getirmektedir. Ülkemizdeki genç nüfus oranı gelecek zamanlarda daha da yükselecektir. Oluşacak yükseliş için daha fazla yeni yerler, yeni konutlar üretmek gerekmektedir. Biz dolar bazlı yeni bir uygulama başlattık. Dolar bazlı yatırım alanlarına baktığımızda insanlar doları, altını bu alanların içine dahil ediyor. Biz araziyi de bu alanların içine koymayı tercih ediyoruz. Çünkü orta vadede baktığımız zaman arazinin Türkiye’de çok daha fazla kazandırdığını çıkardığımız istatistiklerle görebiliyoruz. Dolar bazlı yeni uygulamamız için bazı çalışmalarımız var. Devletimizin açıkladığı bazı büyük projeler var. Biz bu projeleri mercek altına alıp inceliyoruz. Dolayısıyla müşterilerimize de bu projelerin hayata geçtikten sonra değer kazanacağına dair görüşlerimizi aktarıyoruz. Belli bölgelerin gelişimiyle ilgili bir takım parametreler belirliyoruz. İnandığımız bazı bölgeler mevcut bunun yanında yatırım yaptırdığımız bölgelerimiz de var. Bunun tamamen alt yapısı dolu. Sadece kendi öngörülerimizden ziyade devletimizin açıkladığı bazı projeler dahilinde müşterilerimize yatırım tavsiyelerinde bulunuyoruz. İnsanlar orta vadede bekleyip para kazanmayı hedefliyorsa kesinlikle arazi yatırımı yapmalarını öngörüyoruz” dedi.

Selim Bayraktar
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 2026 Merkezi Yönetim ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistem olduğunu söyleyerek, "İhtiyaçtan yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça yeni değerlendirmeler yapıldıkça, dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim" ifadelerini kullandı. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin olduğunu belirten Yılmaz, "Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle kıta Avrupa’sındaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz. Çok çeşitli zaafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem yeni sistem birçok testten başarıyla geçti. Kim ne derse desin. Son beş altı yıl özellikle bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Risklerin belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaşların, çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine asıl afeti dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili yine çeşitli süreçler yaşandı. Bütün bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir. Ama hep altını çiziyorum. Bugün de ifade edeceğim. Bu daha iyileştirilemeyeceği anlamına da gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine tecrübelerle yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem iyileştirilmeye de her zaman açık bir sistem" şeklinde konuştu. Yılmaz, şöyle konuştu: "İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız da elbette var ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da birçok vesileyle ortaya koymuş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı’yla ilgili saray ifadesini kullanıyor değerli arkadaşlarımız muhalefetten. Tabii ki saray değil orası. Milletin evi. Biz milletin evi olarak görüyoruz ve orası bir gelip bir gün görürsünüz belki. Ziyaret ederseniz nasıl bir, kurgu var zihninizde bilmiyorum ben, ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var. Çalışanlarımız var. Kamu görevlileri var. Gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Orası hiçbir partiye ait değil. Hiçbir kişiye de ait değil. Milletin evidir. Milletin gönlüne giren külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen oranın bir saray olarak hayalini kurar." Yılmaz, "Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil, bazen karıştırılıyor. Sanki o eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor. Öyle değil. Bugün yönetimimizin merkezi Cumhurbaşkanlığı. Yasamada milli iradenin tecelli Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz, gazi Meclisimiz. Yürütmede de milli iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamı. Eskiden doğrudan seçilmiyordu biliyorsunuz. Artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Milli iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Ve burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş hali. Eskiden iki tane ayrı makam vardı biliyorsunuz. Dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirmiş durumda. Yıllar itibariyle fark etmekle birlikte geçmişte Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde üçüne dördüne denk gelirdi geçmişteki masrafla. Bugün binde biri seviyesinde. Binde bir, binde bir nokta bir, binde bin nokta iki seviyesinde. Geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bir karargahtan bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirdiğini ifade etmek isterim" diye konuştu. Anayasa konusunda Yılmaz, "Burada bizim yaklaşımımız açıktır. Yeni sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var. Parti programımızda da var. Aslında bütün partilerin seçim beyannamelerinde bu var. Yani millete böyle daha iyi bir anayasa vaadi hemen hemen tüm partilerin seçim beyan namelerinde, politika belgelerinde var. Biz de bu yönde bir çalışmayı, mutfak çalışmasını sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz" dedi. Anayasada vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildiğini söyleyen Yılmaz, "Hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ancak çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığı bir ölçüde zayıfladığını iç yapısında yeni daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz. Bunlardan da belki daha önemlisi gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran daha uyumlu çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak, hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan hem sistem eleştirileri yapıp hem de anayasa çalışmalarına girmeyiz diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun çağrı yapıyoruz; gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım" ifadelerini kullandı.