SAĞLIK - 15 Mart 2016 Salı 14:32

Hayatın tadını ‘tuz’ ile kaçırmayın

A
A
A
Hayatın tadını ‘tuz’ ile kaçırmayın

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Uzmanı Dr. Hatice Kemal, 11 - 17 Mart Tuza Dikkat Haftası’nda, "Hayatın Tadını ‘TUZ’ ile Kaçırmayın” mesajını verdi.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla ilişkiler Müdürlüğü'ne açıklamalarda bulunan Kardiyolog Uzm Dr. Hatice Kemal , fazla tuz tüketiminin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri, tuz tüketimini özellikle sınırlaması gereken kişiler ve alınması gereken günlük tuz miktarları ile ilgili bilgiler vererek, 'daha sağlıklı bir yaşam için daha az tuz tüketilmesini tavsiye etti.

TUZ VE SAĞLIK
Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de beklenen yaşam süresinin ve sağlıksız yaşam alışkanlıklarının artışı ile birlikte kronik hastalıklar artmaktadır. Kalp damar hastalıkları, beyin damarı hastalıkları, kronik obstruktif akciğer hastalığı, solunum yolu ve akciğer kanserleri, yüksek tansiyon, diabet esmellitus gibi kronik hastalıklar ilk sıralarda yer almakta ve önemli hastalık yükü oluşturmaktadırlar. Temel hastalık gruplarına göre ölüm nedenleri sıralamasında ilk iki sırada kronik hastalıklar ve yüzde 48’lik bir oran ile kalp damar hastalıkları yer almaktadır. Bu hastalıklar tuz tüketimi ile yakından ilişkilidir.

Dünya Sağlık Örgütü, hipertansiyon, kalp hastalıkları ve böbrek hastalıkları başta olmak üzere obezite, diyabet ve bazı kanser türlerinden korunmak ve kemik sağlığını olumsuz etkilememek amacıyla günlük olarak tüketilmesi gereken tuz miktarını günde 5 gramdan az (günde 2 gram sodyum) olarak önermektedir. Yapılan çalışmalar dünya popülasyonunun, önerilen fizyolojik ihtiyacın çok üzerinde tuz tükettiğini göstermektedir.
Hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, özellikle kalp krizi ve inme için önemli bir risk faktörüdür. İyi kontrol altına alınmamış yüksek tansiyon, yaklaşık \%49 oranında kalp damar hastalıklarına ve yüzde 62 oranında tüm inmelere eşlik etmektedir. Bu nedenle yüksek tansiyona bağlı hastalık ve ölüm global olarak büyük bir halk sağlığı sorunudur.
Tuz tüketimi ve kan basıncı (tansiyon) arasında direk bir ilişki vardır. Çoğu kişide tuz azaltımı ile birkaç hafta içerisinde kan basıncında düşüş gözlenir. Tuz alımı azaltıldığında uzun dönemde inme riski ve kalp damar hastalıkları azalmaktadır. Tuz tüketimi günde 10 gr.’dan 5gr.’a indirildiğinde, inme geçirme riski yüzde 23, kalp damar hastalıkları riski ise yüzde 17 oranında azalmaktadır.

TUZ NEDİR VE NERELERDEN ALINIR?
Masa tuzu olarak bildiğimiz madde sodyum kloriddir. 1 çay kaşığı kadar tuz 2,300 mg. sodyum içerir. Vücudunuzun düzgün çalışabilmesi için tuz ve su dengesini çok iyi ayarlamalısınız. İnsan vücudunun bazı fonksiyonları için sodyuma ihtiyacı varken, fazla alınması yüksek kan basıncı başta olmak üzere inme, kalp hastalıkları ve böbrek hastalıklarına neden olabilmektedir. Vücutta sıvı ve kan basıncı dengesinin düzenlenmesi, kas ve sinir sisteminin düzgün çalışması için sodyum gereklidir. Bir yetişkinin sağlıklı bir biçimde yaşantısını sürdürebilmesi için günde bin 500 mg sodyuma ihtiyacı vardır.
Beslenme şeklimizdeki sodyumun büyük bir miktarı pişirme sırasında eklediğimiz tuzdur. Genellikle besinler gereksinimden daha fazla sodyum içerirler. Sofra tuzu, kabartma tozu ve yemek sodası sodyumun en iyi kaynaklarıdır. Tüketilen sodyumun büyük bir kısmı mutfak masasında yemeklere eklenen tuzdan değil, işlem görmüş besinlerden gelir. İşlenmiş besinler sodium alımının genelde yüzde 75’ini oluşturur.

Sodyum İçeren Bileşkeler: Tuz (sodyum klorid veya NaCl), Monosodyumglutamate (MSG), Karbonat ve kabartma tozu, Disodyum fosfat, İsminde “sodyum” veya “Na” olan herhangi bir bileşke.
En yüksek tuz içeriğine sahip gıdalar arasında normal ekmek ve sandviç ekmeği, et ürünleri, hazır gıdalar, pizza, hazır çorba, sosis ve salamura edilmiş et, hamburger, peynir, çerezler, cipsler, atıştırmalık ürünler, turşu, zeytin, lezzetlendiriciler (ketçap, hardal, mayonez) ve restoranlardaki öğünler yer almaktadır.
Tuz alımını azaltmak için taze gıdalar, tuz eklenmemiş konserve gıdalar, düşük tuz/sodyum içeriğine sahip ürünler tercih edilmelidir.

KİMLER TUZ ALIMINI SINIRLAMALI?
50 yaş ve üzeri kişiler, yüksek tansiyonu (hipertansiyon) olan kişiler, diyabetik kişiler, kronik böbrek hastalığı olan kişiler tuz alımını sınırlandırmalıdır.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul’da düzenlenen “Mahzen-34” operasyonunda elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütü çökertildi İstanbul’da düzenlenen “Mahzen-34” operasyonunda elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütü çökertildi. Operasyonda elebaşının da içerisinde bulunduğu organize suç örgütü üyesi 9 şüpheli yakalandı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İstanbul’da düzenlenen “Mahzen-34” operasyonunda elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütünün çökertildiğini belirterek operasyonda elebaşının da içerisinde bulunduğu organize suç örgütü üyesi 9 şüphelinin yakalandığını kaydetti. "Aziz milletimizin bilmesini isterim ki; hangi büyüklükte olursa olsun organize suç örgütlerini çökertip, adalete teslim edeceğiz. Şafak sökerken de gün batarken de operasyonlarımız devam edecek" diyen Bakan Yerlikaya şunları kaydetti: "Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı koordinesinde; İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu elebaşılığını Sezai Gülmez’in yaptığı organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kasten adam öldürmeye teşebbüs, iş yerlerine yönelik çok sayıda molotofkokteyli ve silahlı saldırı, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, 6136 sayılı kanuna muhalefet, tehdit ve mala zarar verme suçlarını işledikleri tespit edildi. Operasyon sonucu 3 adet ruhsatsız tabanca, çok sayıda şarjör ve fişeğe el konuldu. Operasyonları gerçekleştiren kahraman polislerimizi tebrik ediyorum. Allah ayağınıza taş değdirmesin. Milletimizin duası sizinle."
Adana Dede Korkut hikayeleri Türklerde kadının konumunu ortaya koyuyor Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Türk Kültüründe Dede Korkut Kitabı” adlı konferansında Dede Korkut hikayelerindeki kadının konum ve önemine değindi. Prof. Dr. Şenesen, Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi’nde (ÇÜTAM) verdiği konferansta, Dede Korkut Hikayelerinde genel olarak Oğuzların birtakım mücadelelerinin yer aldığını ifade ederek, “Bu mücadelelerin ikisi Oğuzların kendi aralarında yaptıkları mücadelelerdir. Bunlardan birinde Dirse Han ve oğlu Boğaç Han arasında geçer. Bir başka mücadele ise İç Oğuz ve Taş Oğuz karşılaşır” dedi. Prof. Dr. Şenesen, şunları kaydetti: “Dede Korkut Hikayelerinde sağlam temellere oturtulmuş bir sosyal yapıyla karşılaşırız. Eski kültür hayatımızı ile ilgili zengin bilgiye bu hikayelerde rastlıyoruz. Hikayelerde toplumun başında hanlar hanı diye gösterilen Begil oğlu Emren Hikayesinde padişah olarak ifade edilen Bayındır Han vardır. Bayındır Han’ın hikayelerindeki rolü beylere akın izin vermek, divanı toplamak, yılda bir defa büyük bir ziyafet vermektir. Hikayelerde kahraman olarak görünmez.” Dede Korkut Hikayelerinde hemen hemen tüm hikayelerde kadının önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Ç.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refiye Şenesen, “Kadın bir güzellik sembolü olmanın yanında sosyal hayat içinde erkeğin yanında onun eşi ve ortağı olarak yer alır. Kadın sosyal hayat içinde düşüncesi alınan, eş seçiminde özgür, vefa duygusu gelişmiş, anne, iffet sahibi, saygı duyulan biridir. Bu özelliklerinin yanı sıra ata biner, kılıç kullanır, ok atar ve erkeklerle yarışır” şeklinde konuştu. Konferans sonunda Prof. Dr. Refiye Şenesen’e teşekkür belgesi verilirken hatıra fotoğrafı çekimi de gerçekleştirildi.