GÜNDEM - 19 Ekim 2016 Çarşamba 08:23

İlker Başbuğ: 'Recep Tayyip Erdoğan'ın mücadelesinde tek kaldığı dönem oldu'

A
A
A
İlker Başbuğ: 'Recep Tayyip Erdoğan'ın mücadelesinde tek kaldığı dönem oldu'

15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olması durumunda nerede olacağımızı unutmamalıyız diyen Başbuğ " Cumhurbaşkanı başbakanken tek başına mücadele etmek zorunda kaldı, bunu da kabul etmek zorundayız. 15 Temmuz öncesini hatırlayın; daha önceki süreçlerinde bazı konularda tek başına bırakıldığı kanaatini taşıyorum. Cemaat tehdidinin ortadan kaldırılması lazım" diyerek FETÖ tehlikesine değindi.

15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olması durumunda nerede olacağımızı unutmamalıyız diyen Başbuğ " Cumhurbaşkanı başbakanken tek başına mücadele etmek zorunda kaldı, bunu da kabul etmek zorundayız. 15 Temmuz öncesini hatırlayın; daha önceki süreçlerinde bazı konularda tek başına bırakıldığı kanaatini taşıyorum. Cemaat tehdidinin ortadan kaldırılması lazım" diyerek FETÖ tehlikesine değindi.
Eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ "FETÖ tarafından silahlı kuvvetlere yönelik komplo teorileri uygulanmaya başlandı. Biz cemaat olduğunu biliyorduk fakat elimiz de delilimiz yoktu ama genel değerlendirmemiz FETÖ olduğu yönündeydi. Başbakana bugün bize yapılanların arkasında cemaat var yarın da size yapacaklar diye uyardığımda 'komutanım çok abartıyorsunuz diyerek maalesef bizim uyarılarımız dikkate alınmadı" diyerek FETÖ unsurunun önemsenmediğini söyledi.

"Ak Parti'de 2002 yılıyla 2007 yılı farklı bakılması gereken bir nokta"
Ak Parti ile cemaatin 2011 yılında kopmaya başladığı anlatan Başbuğ süreci "2002'de Ak Parti siyasi iktidara geldiği zaman, bir siyasi kadrosu, bürokrasi kadrosu yok, o zamanlarda cemaatin bürokratik olarak güçlendiği dönem. O süreçte partiyle cemaat arasında ki ilişkiyi yorumlamanız gerekiyorsa iş birliğidir, ama 2007 yılına kadar cemaatin iş birliği var fakat silahlı kuvvetlerle çatışma yok, bazı konularda geri adım atmıştır. Fakat 2007'den sonra ki dönem ki ben bu dönemi 2011 Hazirana kadar uzatıyorum. Siyasi iktidarla cemaatin kol kola olduğu dönemdir. Silahlı kuvvetlere karşı saldırıların desteklendiği dönemdir. 2011 Hazirana geldiğimizde iş değişiyor, seçimlerde cemaat partiyle ortaklık istiyor, milletvekili talebi var cemaatin, tabi dönemin başbakanı siyasi gücü paylaşma noktasında değil. Dolayısıyla cemaatle siyasi iktidar arasında bir kopma başlıyor. " şeklinde anlattı.

Askeri hastanelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanmasının yanlış olduğunu savunan Başbuğ, "Dünyayı incelesinler, askeri hastanelerin olduğu ülkeleri de incelesinler, bu hastanelerin Sağlık Bakanlığına bağlı olduğu bir tane ülke var mı? Bu, akla ve mantığa ters gelen bir şey. Bunun bir örneğinin olabileceğini ben düşünmüyorum. Bütün dünyada askeri hastaneler vardır ve bu hastaneler, Milli Savunma Bakanlığının bünyesindedir." ifadelerini kullandı.

Genel olarak cumhuriyet rejiminin ülkeye ve topluma kazandırdığı değerler üzerine konuşan Başbuğ, Cumhuriyetin temel niteliklerinin, demokratik, laiklik, sosyal, hukuk devleti olduğunu belirterek "Rahmetli Prof. Halil İnalcık'ın şu andaki Türkiye'yle ilgili bir durum tespiti var. O durum tespitini tekrar hatırlatmak isterim, kitabında 'Türk halkı bugün kültür bakımından, zihniyeti, dili, davranışı bakımından birbirini dışlayan adeta iki ayrı topluma dönüşmüştür.' Tabi bu bölünmelerin farklı nedenleri de var, peki buradan çıkış yolu ne? Halil İnalcık hoca kitabında 'Bugün toplumu ve siyaseti heyecanlandıran, birbirine düşüren, çatışma haline getiren görüşleri bilim ve sosyoloji yoluyla aydınlatmak lazım. Lüzumsuz bir bağnazlıkla, birbirimize düşeceğimize sosyolojik tahlillerle uzlaşmaya gitmek zorundayız. Zaten bir taraf siyah diyor diğer taraf beyaz diyor, buradan siyah veya beyaz diyerek çıkış yolu yok, o zaman iki tarafın da empati kurarak, olaya sosyolojik bakarak uzlaşmaya gitmek zorundayız ' diyor ki bende aynı şeylere katılıyorum" şeklinde konuştu.

Laikliğin toleransı dahi olamaz
Atatürk'ün her şey de tolerans gösterebileceğini sadece laiklik kavramında tolerans göstermediğini hatırlatan Başbuğ konuşmasına "Açın Fethi Okyar'a yazdığı şeyde 'Tamam herşeyde tolerans gösteririm, tartışırım fakat tek noktada tolerans göstermem o da laikliktir' diye Atatürk'ün mektubunda yazar. Tabi laiklik bir noktada, felsefik anlamda laikliği sadece akıl ve bilim karşınıza çıkar. Aklı ve bilimi öne alıyorsanız siz felsefik olarak laiksinizdir. Din ve siyaset arasında kesin çizgi çiziyorsanız, yani dinin siyasette, yalnız siyasette değil ekonomiye, anayasanın 24. Maddesinde tanımlanan hususlara giriyorsanız zaten siyasi laikliğe giriyorsunuz. Onun için laiklik kavramına bir pencereden bakmamak lazım" şeklinde konuştu.
"Harp Okulları dünyada ordusu olan tüm ülkelerde var"

Harp okullarının Genelkurmay'a bağlı olması gerektiğini savunan eski Genelkurmay başkanı dünyada ordusu olan tüm ülkelerin harp okulları olduğunu belirtti. Cümlelerine "Bakın kamuoyunun dikkatini hiç çekmeyen, KHK'lerde beni en çok rahatsız eden konu birinci öncelikle; Milli Savunma Üniversitesi diye bir üniversite kuruldu, harp okulları alındı bu üniversitenin altına konuldu. Bu okul Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı. Kara, Hava, Deniz Harp okulları subay yetiştiriyor, yetişen subaylar kuvvet komutanlıklarına ve genelkurmay'a bağlıydı. Bu kuvvet komutanlarının ve genelkurmayın, harp okulları üzerinde hiç bir emir komuta tasavvufu yok. Ordusu olan bütün okullarda harp okulları var" şeklinde konuştu.
İlker Başbuğ, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın da yargılandığı "şike davası" sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"Fenerbahçe bu süreçte nasıl davrandı?" sorusunu yanıtlayan Başbuğ, "Cemaatin komplolarına karşı 3 Temmuz süreciyle beraber Fenerbahçe camiası başarılı bir mücadele verdi. Onun dışında hiçbir kurum başarılı olamadı." diye konuştu. Kritik süreçlerde siyasi sorumlulukların tartışılamayacağına işaret eden Başbuğ, şunları kaydetti: "2012'den bugüne kadarki dönemde, FETÖ'ye karşı şimdiki Cumhurbaşkanı tek başına mücadele veriyor. 15 Temmuz öncesindeki süreçlerde Cumhurbaşkanı'nın bazı konularda yalnız bırakıldığı kanaatindeyim. Tek başına mücadele verdi. Cemaat tehdidinin Türkiye'den silinmesi lazım. Bu tehdidin ortadan kaldırılması lazım."

Düzenlenen organizasyona Bursa Rotary kulübünün birçok üyesinin yanı sıra eski bakanlardan Turhan Tayan'da katıldı. 

Yusuf Ali Arslan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Depremzede öğrenciler, geliştirdikleri projeyle Amerika’dan birincilikle döndüler Hatay’ın Payas ilçesinde yaşayan lise öğrencileri, Amerika’da düzenlenen robotik kodlama yarışmasında 600 takım arasında birinciliği elde ettiler. Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay’da binlerce bina yerle bir olmuş, vatandaşların hayatların olumsuz etkilenmişti. Asrın felaketinin yaralarının sarıldığı Payas ilçesinde depremzede öğrencilerin kendilerini geliştirdikleri STEM merkezinde eğitim gören öğrenciler, geliştir de ki robotik kodlama projesiyle Amerika Birleşik Devletleri’nin Houston eyaletinde düzenlenen ve dünyanın dört bir yanından gelen 600 takımın yarıştığı FRC (First Robotics Competition) Dünya Şampiyonası’nda katıldılar. Depremzede öğrenciler, yarışmada başarı göstererek jüri özel ödülü olan Judges Award’ı almaya hak kazandılar. Tüm olumsuzluklara rağmen birincilik elde eden öğrenciler, başarılarıyla bölge halkına umut oldular. Depremin ardından yaşanan süreçte konteynerde ve çadırda çalışmalarını yürüttüklerini belirten Payas Stem Koordinatörü Cem Kağar, ”2016 yılında Payas Belediyesi Başkanımız Bekir Altan’ın ve Milli Eğitim Müdürlüğümüzün desteğiyle şu an içerisinde bulunduğumuz stem merkezini kurduk. Buradaki çalışmalarımıza devam etmekteyiz. 2017 yılından beri FIRST Robotics Competition FRC turnuvalarına ve yarışmalarına sparc 5665 takımı olarak katılıyoruz. Geçen yıl New York’ta aldığımız Impact Award ödülü sayesinde bu sene dünya şampiyonasına katılma hakkı elde etmiştik. Tabii ki şimdi burada bir çırpıda anlatıyoruz, ama bu süreç öyle basit ve kolay bir süreç değil, uzun yılların getirmiş olduğu birikimle, öğrencilerimize burada çok ciddi eğitimler veriyoruz. Biz Payas Stem yapay zeka Merkezi öğrencilerimizle beraber Sparc 5665 takımı olarak bölgemizde özellikle deprem sürecinde çok yoğun stem çalışmaları yürüttük. Daha sonra bunların tamamını toplanıp birlikte Amerika’daki dünya şampiyonasına katıldık, tabii ki dünya şampiyonası muhteşem bir deneyim. Dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinden takımlar var ve 600 üzerinde takımla orada yarışıyorsunuz çok kısıtlı ödül var takım olarak yaptığımız bu özellikle stem alanındaki çalışmalardan dolayı orada jüri özel ödülünü almaya hak kazandık” İfadelerini kullandı. Payas Stem Öğrencisi Beyza Kurt (15), ilk kez yurt dışına çıktığını ve böyle bir deneyim yaşadığını belirterek “Yarışmada 49 ülkeden insanlar katılmıştı, çok farklı kültürler gördük ve takımca hani bir çaba halindeydik jüri birincilik ödülünde kazanmış olduk. İlk defa Amerika’ya gidiyorum hatta ilk defa yurt dışına çıkıyorum. Amerika çok farklı bir yerdi özellikle bizim bulunduğumuz yarışmada da çok farklı insanlar vardı. Çok farklı ülkelerden insanlar vardı ama herkes çok güler yüzlüydü, herkes çok tatlıydı yani hiç yabancılık çekmemiştim” İfadelerine yer verdi. Bölgesel olarak düzenlenen yarışmada ödül alarak Amerika’da düzenlenen yarışmaya katılmaya hak kazındıklarını belirten Payas Stem Öğrencisi Buğrahan Kutlu (17), “Bu şampiyonaya her takım istediği gibi giremiyor bu yarışmadan önceki Regional yani bölgesel yarışmalarda prestijli bir ödül almanız gerekiyor. İlk önce bu yarışmaya girmek için, biz de sparc 5665 takımı olarak 2023 bu ödülümüzü alarak 2024 Houston’da yarışmaya hak kazandık” ifadelerini kullandı. Amerika’da düzenlenen yarışmaya katılmanın kendisi için hayal olduğunu belirten Payas Stem Öğrencisi Ceylin Naz Yalçınkaya (16), “Amerika birkaç yıl önce sadece benim için bir hayaldi stem merkezimiz sayesinde Amerika’ya gidip müthiş bir dünya şampiyonasına katılma şansı bulduk. Şampiyonanın ortamını solumak o ortamda bulunmak ortamda yarışmak bile bizim için büyük bir perspektif değişikliği oldu. Cem hocamıza, Teslime hocamıza ve Birol hocamıza çok teşekkür ediyorum” İfadelerini kullandı. Çalışmalarıyla birinciliği hak ettiklerini belirten Payas Stem Öğrencisi Kayhan Övünç Uysal (17), “Elimizden geleni yaptık ve takımca çalışmamız, birlik ve beraberliğimizle jüri özel ödülünü kazandığımızı düşünüyorum. Her yerden insanlar vardı kültüre de etkileşim çok iyiydi, çok güzel bir deneyim oldu. Müdürümüz Cem Kağar’a, Teslime Kağar hocamıza, Belediye Başkanımız Bekir Altan ’ada çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
Antalya Hurdaya dönen araçtan çıkan bebek ve çocuğa ’112 Acil Anne’ Antalya’da iki aracın çarpışması sonucu meydana gelen kazada hurdaya dönen araçta bulunan 4 kişilik aile kazayı hafif sıyrıklarla atlattı. Kaza sonrası huysuzlanan 40 günlük bebek ile 3 yaşındaki ağabeyine sağlık görevlileri anne şefkati ile sakinleştirdi. Olay, dün öğle saatlerinde Muratpaşa ilçesi Yenigün Mahallesi 1060 sokak üzerinde meydana geldi. Henüz 40 günlük olan bebeğini kontrol için hastaneye götürmek üzere eşi ve çocukları ile birlikte ikametinden yola çıkan Ali Rıza Sakarya (30) kontrolünde ki 46 D 1861 plakalı araç Yenigün Mahallesi 1060 sokak ile 1058/2 sokak kesişiminde Onur Otun’un yönetimindeki 07 BLY 899 plakalı kamyonet ile çarpıştı. Çarpmanın etkisiyle savrularak kontrolden çıkan araç, sokak üzerinde ki bir sitenin duvarına çarparak durabildi. Yaralıları vatandaşlar çıkardı Çevredeki vatandaşların ihbarı ile olay yerine 112 Sağlık ve polis ekipleri sevk edilirken, araç içerisinde bulunan Ali Rıza Sakarya, Havva Sakarya ile birlikte çocukları Ahmet (3) ve henüz 40 günlük Yaren bebek vatandaşlar tarafından araçtan çıkartıldı. 112 Acil Sağlık ekipleri tarafından yaralılar olay yerinde yapılan ilk müdahalelerinin ardından tedbir amaçlı ambulansla hastaneye götürüldü. Sağlık ekiplerinin yaralılara müdahalesi sırasında kaza nedeniyle korktuğu tahmin edilen ve huysuzlanan Yaren bebeği kadın 112 görevlisi anne şefkati ile sakinleştirmeye çalıştı. Bir süre sonra ambulansa alınan anne Havva Sakarya’nın sağlık görevlisine ilk sorusu küçük kızının sağlık durumu oldu. Sağlık görevlisi tarafından annesinin kucağına verilen ve anne kokusunu alarak sakinleşen minik Yaren, aynı ambulansta hastaneye götürüldü.
İzmir 5 yıl sonra, kalbinin normal atışını duydu 5 yıldır kalbinde şiddetli çarpıntı şikayetine sahip 84 yaşındaki Serap Arak, İzmir Ekonomi Üniversitesi Medical Point Hastanesi’nde yapılan 3 boyutlu Ablasyon işlemi ile sağlığına kavuştu. Serap Arak, “Kalbimin sesi artık normale döndü. Kendimi çok iyi hissediyorum” dedi. Kalp ritim bozukluğu ve şiddetli çarpıntı şikayeti olan 84 yaşındaki Serap Arak, İzmir Ekonomi Üniversitesi Medical Point Hastanesi’nde Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Doğduş ve ekibi tarafından yapılan müdahale ile sağlığına kavuştu. Serap Arak’ın, 3 boyutlu haritalama yöntemi ablasyon işlemi ile kalp ritmi düzenlendi ve çarpıntı şikayeti sona erdi. “Yoğun ilaç kullandı” İEÜ Medical Point Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Mustafa Doğduş, “Serap hanımın yaklaşık 5 yıldır çarpıntı şikayeti vardı. Çarpıntı şikayetlerinin artması sonucunda, merkezimize başvurdu. 5 yıl önce kendisine kalp ritim bozukluğu tanısı konmuştu. Serap hanımda iki farklı kalp ritim bozukluğu vardı. Bu iki tip bozukluk kalp yetmezliğini tetikleyebilirdi. Yoğun ilaç almak zorunda kaldı. Şikayetleri artmaya başlayınca, 3 boyutlu haritalama yöntemi ile ablasyon işlemi yapmaya karar verdik. Ablasyon işlemi, kateter adını verdiğimiz ince esnek kablo şeklinde malzemeler ile kalp içerisinde aritmiye neden olan hedefin bulunup yakılması işlemidir. Bu işlem sonrası hastamızın kalp ritmi düzeldi, çarpıntı şikayeti sona erdi. Şu an kendisini gayet iyi hissediyor” ifadelerini kullandı. “Kendimi iyi hissediyorum” 5 yılın sonunda kalbinin normal attığını hissettiğini söyleyen Serap Arak da “Şiddetli çarpıntım vardı. Biraz yol yürüsem nefes darlığı yaşıyordum. Sırt üstü yattığım zaman, kalbim çıkacak gibi hissediyordum. 5 yıldır bu şikayetleri yaşıyordum. İşlem sonrası, şimdi kendimi iyi hissediyorum. Kalbimin normal sesini 5 yıl sonunda duydum” dedi.