MAGAZİN - 20 Mart 2017 Pazartesi 12:28

İnci Ertuğrul: Kırk günlük bebeğimi bırakıp işime döndüm

A
A
A
İnci Ertuğrul: Kırk günlük bebeğimi bırakıp işime döndüm

Ünlü sunucu İnci Ertuğrul, “Bütün hayalim çocuğum doğduğunda onunla vakit geçirmekti. Ama 1,5 aylıkken işe dönmek zorunda kaldım. 40’ı çıkmış bir bebeği bırakıp gitmek çok zor...” dedi. İnci Ertuğrul, Türkiye gazetesinden Çağla Türk'e hayatıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

27 yıl önce TRT Radyo ile başlamış hikayesi… Röportajlar, spikerlik, sunuculuk derken şuan karşımıza ‘Kaybolan Çiçekler’ programı ile çıkıyor İnci Ertuğrul. Aslında bir sosyal sorumluluk projesi gözüyle bakıyor ve topluma karşı görevini yerine getirmek olarak adlandırıyor. Gazetemize de 9 yıl kadar katkı sağlayan Ertuğrul, “Eski iş yerimden genç bir arkadaşımla sohbet ettiğim için çok mutluyum” diyor. İşte Ertuğrul ile sohbetimiz…

İnci Ertuğrul nasıl biridir?

Çok iyi biridir (gülüyor) Genellikle uykusuz gezen ve uykuyu çok seven biridir. Yayın için 6’da kalkıyorum. 7.20 gibi stüdyoda oluyorum. Saç, makyaj, toplantı, kalan hazırlıklar… 10’da yayınımıza başlıyoruz. Yayın sonrası yine bir toplantı, yarının hazırlığı derken 4’ü buluyor çıkmam. Dersim var ise daha erken ayrılıyorum. Eve geldiğimde yemek yapmaya çalışıyorum. Mutfağıma başkasını sokmayı sevmiyorum.

Boş günleriniz nasıl geçiyor?

Cumartesi, Pazar… Şu sıralar pek boş günüm yok. Program tam oturduktan sonra düzene girecektir. Arkadaş, aile, küçük kaçamaklar olacak.

Küçüklükten beri içinizden gelen bir şey miydi sunuculuk?

Küçükken çok dillendirdiğimiz şeylerin sonradan karşımıza çıktığına inanıyorum. Öğretmen çocuğuyum ve öğretmen olma hayalim vardı. 8-9 senedir öğretmenlik yapıyorum. Çok iyi bir radyo dinleyicisiydim. Programların nasıl hazırlandığını hep merak ederdim ve o merakla sınava girdim. Yazı yazma hayalim de vardı. Senin gibi aynı gazetede 4 sene röportajlar yaptım. O da gerçekleşti. O yüzden kafalarından geçirdiklerine dikkat etsinler. Mutlaka karşınıza çıkıyor

Sunucu olmasaydınız ne olurdunuz?

İşletme okudum. O zaman PTT’nin sınavına girmiştim. Atamam yapılırken TRT’ye geçtim. Ama o mesleği de yapabileceğimi düşünmüyorum

İçinizde kalan bir iş oldu mu?

Hukuk Fakültesi ve Sanat Tarihi… Hala okuyabilirim

Yeni sunucu olmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?

Gerçekten isteyip istemediklerine karar vermeleri lazım. Sunuculuğun ne olduğu tam olarak bilinmiyor. Kamera önünde giyinip, kuşanıp yayın yapmak değil, hobi de değil. Hastalık, bayram, özel iş, hamilelik dinlemez. Hiçbir sunucu “Hastayım, gelemeyeceğim” diyemez. Moralsizken de gülümsemek zorundasınız. 24 saatlik bir iş, dışarıda da o yüz sizinle geldiği için dikkatli olmak zorundasınız. Bu ağır sorumluluğu gerçekten alabilecekler mi? Önce bunun bilinmesi gerek. Sonrasında mesleki sorumluklar, eğitimler öğrenilir. Çok okumak, gözlem, insanları anlamak, dinlemek…

Nelerden ödün verdiniz?

Bütün hayalim çocuğum doğduğunda ücretsiz izin alıp onunla vakit geçirebilmekti. Ama 1.5 aylıkken işe dönmek zorunda kaldım. 40’ı çıkmış bir bebeği bırakıp gitmek çok zor… Bütün bir ekibi temsil eden insansınız, hata yapma lüksünüz yok. Şunu da eklemek isterim; Bir kanal yönetimi değiştiğinde ilk değişen ekran yüzleridir.

15 TEMMUZ DÖNEMİNİN ZORLUKLARINI YAŞADIM

TRT’den ayrıldınız, bir takım söylentiler çıktı. Siz FETÖ mağduruyum diyor musunuz?

Devlet bile FETÖ mağduru olmuşken bir vatandaş olarak etkilenmemek mümkün değil. O dönemde, sonrasında FETÖ’den tutuklanan çok kişiyle çalıştım. Hiçbiriyle geçmişte tanışıklığım yok. TRT’den teklif geldi ve en iyisi olduğu için kabul ettim. O dönemin zorluklarını yaşayan biriyim. Onları göreve atayanlar başkalarıydı, bana teklif sunan başkaları. Sadece işimi yaptım.

İnci Ertuğrul: Kırk günlük bebeğimi bırakıp işime döndüm
15 Temmuz’da ne yapıyordunuz?

Trabzon’daydım. Üniversite arkadaşlarımız ile her yıl bir yer belirleriz ve görüşürüz. En kalabalık katılım olduğu gün Akçaabat’ta Sera Gölü’nde yemek yiyorduk. Tam o sıra “Boğaz Köprüsü’nde olağanüstü bir hal var” dediler. O akşamda telefonumu evde unutmuşum. Ne oluyor, darbe mi derken Başbakan’ın açıklaması ile öğrenmiş olduk. Evim çok yakın olduğu için eşim F16’ların geçişine tanık oldu. Türkiye büyük bir sınav verdi. Demokrasi anlamında bir adım daha ileriye gitmiş olduk.

Darbe metnini okuttular TRT’de… Siz o durumda olsaydınız nasıl olurdu?

Kimse istemezdi, zor bir durum… TRT’nin tek televizyon olduğu zamanlarda o metni okumanın anlamı bambaşkaydı. Tijen’i kutluyorum. Herkesin harcı değildir, kafanıza silah dayanmışken o soğukkanlı duruşu sergilemek. Eskiden yetiyordu ama şimdi özel televizyonlar, radyolar var. Artık bir binayı basarak metni okumakla olmayacağını anladılar. Onların hesaplayamadığı şey de buydu belki…

Uzun yıllardır ekran önündesiniz. İlginç bir anınız var mı? Neler yaşadınız?

Bir kayıp programı yapıyordum. Engelli bir baba vardı. Eşi çocuğunu alıp kaçırmıştı. Kamera arkasında çok uğraştık bulmak için. Aile görüşmeyi kabul etmemişti, sonunda tam ikna oldular. Canlı yayında baba ile konuşturacaktık. Bağlantı yaptık arkadan dua sesleri geldi. Annesi çıktı, “Hakan Bey’i kaybettik” dedi. İnsan hayatında bir saniye, bir dakika çok önemli… Tüm yayın boyunca yüzümde seyirme yaşadım, çok üzüldüm

ÜZÜNTÜLERE VÜCUDUM TEPKİ GÖSTERDİ

17 Temmuz depreminde Trabzon’daydım. 12 Kasım’da buradaydım. Evi yıkılmış, çocuğunu kaybetmiş bir anne vardı. Ama çocuğunun yaşadığına inanıyor. “Nasıl bir çocuktu” diye sorduğumuzda, boyunu tarif ederek “Şöyle bir bebekti” dedi. Orada da kendimi kasmışım. Burun kanaması şeklinde çıktı

En çok içinize sinen programınız hangisiydi?

Hepsini severek yaptım. Bütün yaptığım işlerimin mesleğimi tamamlayıcı olarak görüyorum. Biri diğerinin yerini asla alamaz. İçinde bulunduğum projeden ben de bir şey öğreniyorsam benim için iyi bir iştir. Çok şükür 27 yıldır bu işi yapıyorum, demek ki ben de işe bir şey vermişim iş de bana bir şey vermiş.

Şuan ki yaptığım program topluma karşı görevimi yerine getirmek olarak bakıyorum. Sadece bir program sunucusu değilim. Sesini, Türkçe’yi doğru kullanma, soruları sorma. Bunlar en son geliyor. Sosyal sorumluluk projesi bu. Anneyim ve benim için çok özel bir program

Radyo ile başlamışsınız. Önceden TRT sınavlarına girip, radyo, sunuculuk devam ediyordu. Şuan öyle bir işleyiş yok. Sunuculuktan başlanabiliniyor. Acaba radyo ne katıyor, daha mı iyi radyodan başlamak?

Radyolarda söz yayını yapanların sayısı az. İçerikler artık müzik ve şov. Benim dönemimde farklı alanlarda radyo programı yapabiliyorduk. Şanslı bir kuşak olduğumuzu düşünüyorum. İşin mutfağından başlamak, adım adım yol alıyorsunuz. Onun üzerine katarak gelirseniz çok daha kalıcı olursunuz.
Tak diye ekrana da çıkabilirsiniz, ya da işin arka kısmında çalışarak yükselebilirsiniz. Bu şans işi tabii biraz da çevre… Şans karşınıza çıktığında donanımlı olmalısınız.
Kurumdaki duruş, sorumluluk duygunuz, arkadaş ile iletişim, ilginizi gördüğünüzde üstleriniz size o şansı veriyor.

‘Sizin Sesiniz’ isimli programın tutulma sebebi ne olabilir?

Doğallık ve doğruluk, insanların size güvenmesi. Şimdi ki de 2 ay içinde güzel bir yol kat etti.

Teklif size nasıl geldi?

Ajans üzerinden… Kanal ismini ilk olarak bilmiyordum, görüşmeler yaptık. İyi ki de kabul etmişim. Bunca yıllık birikimden sonra artık böyle bir iş yapmalıyım diye düşündüm.

Programınızda kayıp çocukları buluyorsunuz, son zamanlarda da maalesef çok arttı. Aileler nasıl önlemler almalı sizce?

Maalesef parçalanmış ailelerden çıkıyor çoğunluğu. Bir de 15-16 yaş çok tehlikeli. Kandırılmalar… Geçen hafta iki kızımızı; birini uyuşturucu kuryesi yapılmak üzereyken, diğerini de fuhuştan kurtarıp aldık. Sosyal ağ üzerinden kandırılıyorlar, gençlerin istekleri var. Kuşaklar arası da fark da değişiyor. Aileler çocuklarındaki değişimleri takip edemiyorlar. Kırsal kentsel hayat arası fark etmiyor. Hevesler, özentiler başlıyor. Dünyanın en güzel ve zor işi anne baba olmak. Bir anlık boşluğu fark etmiyor Gerginlik, uykusuzluk, aşırı uyku, uzaklaşma, odasında çok vakit geçirmesi… Hepsi takip edilmeli ve “Benim çocuğum yapmaz” asla denmemeli.

Program da neleri çözdünüz, kaç çocuk buldunuz?

17 oldu. Çok ilginç kayıplar var. 26 yıl önce evlatlık verdiği bir çocuğu bulduk. İnternet bağımlısı 14 yaşındaki bir çocuğu bulduk. Kayıp alarmı köşemiz var. Oradan bulunmazsa aileyi yayına alıyoruz. Sadece fotoğrafını paylaştığımız birinin “Annem babam beni arıyormuş, çok üzülmüşler” deyip geri döndüğünü gördük.

Değişik başvurular geliyor mu size?

Sadece çocuklarla ilgileniyoruz. 18 yaş altı olması lazım. Sadece özel bir durum (engelli) olduğunda esnetebiliyoruz. Çocuğu İran’a götürülmüş birini aldık bugün. Tokat konumuz var, iki kayıp çocuğumuz. Onu gündeme alacağız, sürpriz gelişmeler olacak.

MUTLAKA ÇOCUKLARINIZLA İLGİLENİN

İnsanlar eve ekmek götürebilmek için ağır tempo ile çalışıyor, İstanbul’un trafiğini çekiyorlar. Eve geldiklerinde çocukları ile vakit geçirecek halleri kalmıyor. Ama bunu yapmadıklarında çocuklarını kaybediyorlar. O koşuşturmanın merkezinde çocuklarımızın olduğunu unutmamalıyız

Ekip çalışmanız nasıl oluyor, polis ile işbirliği yapıyorsunuz değil mi?

Savcılığa kayıp başvurusu yapılmayan hiçbir kayıp biz de işlenmez. Resmi olarak aramaların başlaması gerekiyor. Bulduklarımızı polis ile paylaşarak destek alıyoruz. Onların erişemediği yerlere her eve girip gösterebiliyoruz. Çok doğru bir işbirliği. Televizyonunda doğru kullanıldığında ne kadar önemli bir araç olduğunu gösteren program

61 yaşında olduğunuzda dair haberler çıktı. Gerçek yaşınızı herkes merak ediyor…

O hesap doğru olsaydı “Annemin beni 7 yaşında doğurmuş olması gerekirdi.” Başladığımda 20’li yaşların başındaydım. Hiçbir zaman fiziki anlamda ekranda yer almadığım için şuan da yaşımın 40 50 60 olması benim için bir şey değiştirmiyor. Ama inşallah o yaşta da bu kadar sağlıklı olurum. (20’li yaşlarda başladı, 27 yıldır bu mesleği yaptığını söyledi. Hesaplarımıza göre 45 – 50 arası bir yaşta İnci Ertuğrul)

Sırrınız var mı? Nasıl bakım yapıyorsunuz?
Bakım yapan, müdahalede bulunan biri değilim. Çalışmanın beni dinç tuttuğuna inanıyorum. Doğal yaşıyorum, kötü alışkanlığım yok. Hayatı, insanları sevmek, olumlu düşünmek.

Başucu kitabınız var mı?

Dönem dönem değişen kitaplarım var. Öğrencilerime hep söylerim. Küçük bir ajandanız da olmalı. Okuduğunuz güzel sözleri not edin.

Kadına şiddet son zamanlarda çok arttı. Kadınlar nasıl önlem almalı. Ülkemizde neler yapılmalı

Genel olarak bir artış var şiddette. Kadın, erkek, hayvan, çocuk… Toplumda bir tahammülsüzlük söz konusu. Saygı tükenince şiddet de devreye girebiliyor. Kadına şiddet konusuna şöyle bakıyorum. Asıl olan insan olmaktır. Ama başaramayan insanlar karşılarında kimi güçsüz görüyorsa önce onu eziyor. Fiziken kadınlar daha güçsüz olduklarından dolayı, bütün ezilmişliklerini, dışlanmışlıklarını kadına şiddet ile dışa vurmaya çalışıyorlar. Temel nokta eğitim. Önce doğru insanı yetiştirmelisiniz, sonra cinsiyet vermelisiniz. Baktığında minik bir inancı olan bir insan bile, anne gibi kutsal bir varlığa bırak el kaldırmayı herhangi bir saygısızlığın yapılmaması gerektiğinin bilincinde olmalı.  

Türkiye gazetesi - Çağla Türk

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ordu Ordu’da yumurta üretimi yıllık 40 milyonu aştı Ordu Yumurta Üreticileri Birliği Başkanı Celal Sezgi, ilde yıllık 40 milyon adedin üzerinde yumurta üretimi yapıldığını, bu yumurtaların Türkiye’de 10 binden fazla market raflarında satışa sunulduğunu söyledi. Sezgi, tavukların aynı zamanda kahverengi kokarca zararlısını da yiyerek azaltan bir özelliği olduğunu belirtti. Ordu’da yumurta üretimi, Büyükşehir Belediyesi ile İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen projeler ve destekler ile yaygınlaşıyor. İl genelinde yıllık üretimi yapılan 40 milyon adetten fazla yumurta, ülke genelinde 10 binden fazla marketin raflarında satışa sunuluyor. İldeki yumurta üretiminin ilerleyen süreçte daha da artması hedefleniyor. “Ordu yumurtasının Türkiye’de marka olacağını tahmin ediyoruz” Ordu Yumurta Üreticileri Birliği Başkanı Celal Sezgi, ilde yeni yapılan projeler ile birlikte yumurta üretiminin arttığını söyledi. İl genelinde yıllık 40 milyon adedin üzerinde yumurta üretimi olduğuna değinen Sezgi, “Hibe çalışmaları ve yeni projeler ile birlikte artarak devam ediyor. Ordu Büyükşehir Belediyemiz ile ortaklaşa sürdürdüğümüz ciddi projeler var, o projelerin hayata geçirilmesi ile beraber gerçekten Türkiye’de marka olarak raflarda olan bir ürün haline geleceğini tahmin ediyoruz” diye konuştu. “Orta Doğu’daki savaş gerilimi nedeniyle ihracat durma noktasına geldi, yumurta fiyatları yarıya indi” Sezgi, yumurta fiyatlarında yarı yarıya bir düşüş yaşandığını ifade ederek, “Şu anda üretici adına tedirginlik vere bir durum yaşıyoruz, sebebi de Orta Doğu’daki savaş gerilimi nedeniyle Süveyş Kanalı kapandı ve ihracat yüzde 90 durdu. İhracat ürününün tamamen iç piyasaya yönelmesi yumurtada yüzde 100 oranında bir fiyat indirimine sebep oldu. Şu anda gıda ürünleri arasında fiyatı düşen tek ürün yumurta diyebiliriz. Bu tüketici adına sevindirici bir durum ancak bir üretici birliği olarak eğer gider kalemlerinde bir iyileşme olmadan yumurta fiyatları düşerse bu üretimin her geçen gün daha da azalacağı anlamına gelmekte. Ramazan ayından önce 140 TL bandında olan 30’lu yumurta şuanda 65 liraya kadar geriledi, bu da üreticiler için kaygı verici bir durum” şeklinde konuştu. “Tavuklar kahverengi kokarca ile mücadelede etkili” Amerika ve Avrupa ülkelerinde tarım alanlarında ciddi zararla neden olan kahverengi kokarcanın geçen yıl itibariyle bölgede etkili olduğunu ve ciddi zararlar verdiğini söyleyen Sezgi, tavukların bu zararlı ile mücadelede etkili bir rol oynadığını ifade etti. Sezgi, “Gözlemlediğimiz, bakanlığımızın yaptığı kimyasal ilaçlamanın yanı sıra tavuğun kokarca ile mücadele etkin bir rol oynaması. Tavuğun yaylım alanlarında kokarca popülasyonu çok az çünkü tavuğun severek beslendiği bir protein kaynağı. Kokarca ile mücadelede özellikle köylerde ikamet eden vatandaşlarımızın tavuk besleyip popülasyonu arttırmasını, kokarca ile mücadele tavuğu da kullanmasını öneriyoruz” ifadelerine yer verdi.