EKONOMİ - 21 Mart 2017 Salı 13:37

İOSB Başkanı Gülbahar: 'En büyük problemimiz yer sıkıntısı'

A
A
A
İOSB Başkanı Gülbahar: 'En büyük problemimiz yer sıkıntısı'

İOSB Başkan Vekili Şaban Gülbahar, Türkiye'yi ve bölgeyi gelecekte büyük tehditler beklediğini belirterek, "Bu bakımdan iktidarımızın fevkalade muktedir olması gerekiyor. Bunun da yolu referandumdan geçiyor. Ülkemizin istikrara kavuşacağına inancım var" dedi.

İkitelli Organize Sanayi Bölgesi (İOSB) Başkan Vekili ve Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Genel Başkanı Şaban Gülbahar, İHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu. İkitelli Organize Sanayi Bölgesinin sayısal manada Türkiye'nin, Balkanların ve Ortadoğu Bölgesinin en büyük sanayi bölgesi olduğuna dikkat çeken Gülbahar, "Burası 30 bine yakın işletmesi olan ve 300 binden fazla çalışanı olan bir organize sanayi bölgesidir. Sanayi olana kadar buralarda küçük ve orta ölçekli işletmeler teşekkül etmiş. Daha sonra İstanbul içerisindeki atölyelerin şehirdışına alınmaya başlanmasıyla bu bölgede bir yapılaşma başlatılmış. Bu çerçevede 38 tane kooperatif kuruluyor. Neticede 2001 yılında organize sanayi bölgesi oluyor" dedi.

"En büyük problemimiz yer sıkıntısı"

1985 yılından itibaren bölgenin küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından şekillendirilmeye başlandığını belirten Gülbahar, "1985 yılında buralar şekillenmeye başladığı zaman İstanbul şehrinden gelen üreticiler 50 ve 100 metrelik atölyelerden çıkıp geldiler. Buraya geldikleri zaman tabiri caizse 'Biz fabrika olduk' diye bir algıya kapıldılar ve birden 30-40 misli büyümeler gerçekleştirdiler. Bunun sonucunda bu bölgeler sanayicilere dar gelmeye başladı. Bu bölge hemen hemen yüzde 100 doluluk oranında olan bir organize sanayi bölgesi ve burada boşluk yok. Şimdi en büyük sıkıntı yerler dar geliyor.

Büyükşehir Belediyesi aldığı kararla Avrupa ve Anadolu yakasında yeni bir organize sanayi bölgesine izin verilmiyor. 'İstanbul dışına gideceksiniz' deniliyor. Bunu demek çok kolay fakat tatbik etmeye kalktığınızda çok zor bir mesele. Bir işletmeci, sanayici buradaki işyerini nasıl kapatıp gidecek?. Buralar doğru bir şekilde yönetilmiş olsaydı buranın rezerve alanlarının olması gerekirdi. Şu an çepeçevre sarılmış bir vaziyetteyiz. Ne genişleme imkanımız var ne de emsali büyütme hususunda sıcak bakılıyor. İkitelli ikinin hızla kurulması gerektiği kanaatindeyim. Bununla ilgili bir arayış içerisindeyiz. En son TOKİ ile yaptığımız görüşmelerde böyle bir çalışmada bize yardımcı olacaklarını ifade ettiler. Bununla ilgili yer de gösterdiler. Onun tecellisi ve tahakkuku için bir çaba içerisindeyiz" diye konuştu.

"Devletiniz milli, iktidarınız güçlü ve muktedir olmak durumunda"

Türkiye'nin koalisyon dönemlerinde büyük sıkıntılar çektiğini vurgulayan Gülbahar, "Bizim kafamızdaki sistem milli devlet güçlü iktidar meftundur. Yani devletiniz milli olacak iktidarınız güçlü ve muktedir olmak durumunda. Zannediyorum ki bu önümüzdeki günlerde yapılacak referandum da böyle bir arzunun sonucunda oluşmaktadır. Çünkü Türkiye bu koalisyonlardan çok çekti. Koalisyon dönemlerinde devletin '70 cent'e muhtaç olduğu bir Türkiye fotoğrafıyla karşı karşıya kaldık. Devlet; konsoloslukların, büyükelçiliklerin kiralarını ödeyemiyordu. Hülasası, ülkemizi ve bölgeyi gelecekte büyük tehditler beklemektedir. Bu bakımdan iktidarımızın fevkalade muktedir olması gerekiyor. Bunun da yolu referandumdan geçiyor. Ülkemizin istikrara kavuşacağına inancım var " dedi.

"Ben bu referandumun Ak Parti ile alakalı olduğunu zannetmiyorum"

16 Nisan'da yapılacak referandumun Türkiye'nin geleceği açısından önemli olduğunu belirten Gülbahar, "Ben bu referandumun Ak Parti ile alakalı olduğunu zannetmiyorum zira şu andaki Cumhurbaşkanımız zaten başkan bir dönem daha seçim olsa yine başkan olur. Fakat insanın bir ömrü var. Ben bu referandumu Türkiye'nin geleceği açısından çok önemli görüyorum. Türkiye'de bürokraside sorunlar var. Kendilerini güvence altına almışlar. Onları atamazsınız onları çıkartamazsınız. Dolayısıyla Türkiye'de bürokratın yükselmesi iş yapmamasına bağlıdır. Kim ne kadar iş yapmıyorsa hata yapmıyordur. Hata yapmayan bulunduğu yerde kademe kademe yükselir ama iş yapan insan hata yapar. Hata yapanı kimse affetmeyeceği için iş yapan da bir müddet sonra yaptığı hatalardan dolayı cezalandırılır. Dolayısıyla bürokratın yükselmesi iş yapmamaktan geçer.

"Vesayetin birinci ayağı bürokrat sınıfı ikinci ayağı da hakimler"

PAKOP diye bir kooperatifimiz var. 30 sene önce kuruldu. Çorlu taraflarında 3 bin dönüm arazi alındı. Bir organize sanayi kuracaklar. Onun 15 senesi izinle geçiyor. 15 sene sonra bunlara deniyor ki burası tarım bölgesi burada organize sanayi bölgesi kuramazsınız bir yerde becayiş yapın. Kooperatif tamam diyor ve o gün ki yetkililerin söylediği yerlerde takas yapılıyor. İkinci 15 sene de oranın izni ile geçiyor ve 30 senenin sonunda hala izin alamıyorlar. O dönemdeki Başbakanımız duruma müdahale ediyor ve dönemin Tekirdağ valisini bu işle görevlendiriyor. Akabinde tamam deniliyor, imzalar atılıyor. Bu arada mahalli seçimler yapılıyor. Mahalli seçimde de Tekirdağ Büyükşehir oluyor ve CHP kazanıyor. CHP de çarşı her şeye karşı misali, 'dur' diyor. PAKOP'u da mahkemeye veriyor ve davayı Büyükşehir kazanıyor.

'Siz burada sanayi kuramazsınız' deniliyor. 30 sene, Guinness rekorlar kitabına girecek kadar önemli bir tespit. PAKOP, 30 sene boyunca ben burada sanayi kuracağım. İstihdam meydana getireceğim ve bununla ilgili sizden bir talebim yok. Bu benim tapulu yerim. 'Lütfen izin verin biz buraya bir organize sanayi bölgesi kuralım' diyor. 30 senenin sonunda mahkeme kararı da olumsuz olarak geri dönüyor. Yani vesayetin birinci ayağı bürokrat sınıfı ikinci ayağı da hakimler. Biri iş yapmıyor diğeri de davaları bitirmiyor. Peki bu ülke nasıl ayaklanacak. İşte o zaman akla geliyor ki güçlü bir otoritenin bu kurumları çalıştırmak adına yetkisi olsun. Bu da Başkanlık Sisteminden geçiyor. Türkiye yeni bir yolun yolcusu ve yeni bir kaderin sahibi olmak durumundadır. Bu yol Türk milletini ilimde, teknikte, ahlakta, sanayide yeryüzünün en ileri ülkesi yapmak isteyenlerin yolu olacaktır. Bunun için gönül seferberliğiyle beraber bir çalışma seferberliğine ihtiyacımız vardır ve bu konuyla alakalı bütün kurumların harekete geçmesi, işlerin hızlı yürütülmesi lazım" diyerek sözlerini tamamladı. 

Rıfat Fırat

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Düzce Üniversitesi’nden güçlü performans Yükseköğretim Kurulu tarafından, 67 farklı gösterge doğrultusunda hazırlanan ve Türkiye’deki 201 üniversiteye ait analizlere yer verilen "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025"te Düzce Üniversitesi, yine başarılı sonuçlara imza attı. "Eğitim ve Öğretim", "Araştırma-Geliştirme, Proje ve Yayın", "Uluslararasılaşma", "Sürdürülebilirlik" ile "Topluma Hizmet ve Sosyal Sorumluluk" olmak üzere 5 ana kategori altında toplam 67 göstergeye göre ülkemizdeki üniversiteler değerlendirildi. Düzce Üniversitesi toplam 9 kategori ile Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu’nda yer almayı başarırken, Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar kategorisinde 4. olarak sürdürülebilirlik alanında güçlü bir performans ortaya koydu. Bu sonuç, Düzce Üniversitesi’nin; çevreye duyarlı politikaları, enerji verimliliği uygulamaları, su tasarrufu ve sürdürülebilir kampüs yaklaşımıyla fark oluşturduğunu gözler önüne serdi. "Değişim Programları Kapsamında En Fazla Öğretim Elemanı Kabul Eden Üniversiteler" kategorisinde 6. olan Düzce Üniversitesi, "Uluslararası Kuruluşlara Üyeliği Bulunan Öğrenci Topluluğu Sayısı" kategorisinde ise 11. olarak uluslarasılaşma vizyonundaki başarısını ortaya koydu. "Üniversiteler Tarafından Yürütülen Sosyal Sorumluluk Projesi Sayısı" kategorisinde 13. sırada ile topluma katkı alanında adından söz ettiren Düzce Üniversitesi, Mezunların Yurt İçi İlk 6 Ayda İstihdama Katılma Oranı’nda (%) 14, Lisans Mezunlarının Yurt İçi İlk 6 Ayda İstihdama Katılma Oranı’nda (%) ise 16. olarak eğitim-öğretim alanındaki kalitesini istihdam verileriyle de kanıtlamış oldu. "Uluslararası Kurum ve Kuruluşlar Tarafından Desteklenen Ar-Ge Projeleri Sayısı" kategorisinde 17. sıra ile Ar-Ge ve inovasyon alanındaki küresel başarısıyla dikkat çeken Düzce Üniversitesi, "TR Dizin Tarafından Taranan Dergilerde Öğretim Üyesi Başına Düşen Yayın Sayısı"nda 18. olarak bilimsel yayınlardaki yükselişini sürdürdü. "Yatırım Bütçesinden Ar-Ge’ye Harcanan Bütçe Oranı" kategorisinde ise 19. sırada yer alan Düzce Üniversitesi, Ar-Ge projelerine verdiği önemi istatiksel rakamlarla da göstermiş oldu. Yükseköğretim ekosisteminin en kapsamlı analiz belgelerinden biri olan "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025"te Düzce Üniversitesi; sürdürülebilirlikten öğrenci topluluklarına, sosyal sorumluluk projelerinden istihdama, yayın sayısından Ar-Ge’ye kadar birçok alanda üstün bir akademik performans sergileyerek, kuruluşunun 20. yılına girerken, kalite odaklı büyüme noktasında geleceğe yönelik güçlü mesaj verdi.
Sivas Sivas’taki 2 köy, 12 yıl sonra mahkeme kararıyla yeniden belde oldu Sivas’ta 12 yıl önce belde statüsünden düşen Kalın ve Şerefiye köyleri, yeniden belde oldu. Alınan karar, yerleşim yerlerinde sevinçle karşılandı. Sivas’ın Zara ve Yıldızeli ilçelerinde bulunan ve nüfusu diğer köylere oranla yüksek olan Şerefiye ve Kalın köyleri, alınan karar sonrası yeniden belde statüsüne kavuştu. Geçtiğimiz yıllarda belde olan ve 2013 yılında köy statüsüne dönüştürülen yerleşim yerlerinde yaşayan vatandaşlar, yeniden belde olmanın mutluluğunu yaşadı. 34 yıl sonra yeniden belde olma sevinci yaşadılar İl merkezine 76, Zara ilçesine ise 32 kilometre uzaklıkta bulunan Şerefiye, ilk olarak 31 Aralık 1991 tarihinde belediye statüsüne erişmiş, 2013 yılında alınan karar sonrası köy statüsüne düşürülmüştü. Bölgenin en büyük yerleşim yerlerinden birisi olan Şerefiye, 12 yıl sonra tekrar belde oldu. Şerefiye’nin yeniden belde olmasıyla ilgili konuşan muhtar Nuretdin Aslan, "Bu dava için 1 buçuk yıl uğraştık. Çok şükür mutlu sona ulaştık. Gerçekten bir hak kaybımız söz konusuydu. Bu hakkımızı geri aldık. Emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. İnşallah en kısa zamanda kayyum atanacak. Bölgemize ve Şerefiye’mize hayırlı ve uğurlu olsun" diye konuştu. Kalın, 12 yıl sonra yeniden belde oldu Sivas kent merkezine 30, Yıldızeli ilçesine ise 16 kilometre uzaklıkta bulunan Kalın köyü, 31 Aralık 1998’de belediye statüsü alarak beldeye dönüştü. Yıllar içerisinde göç vererek nüfusu 2 bin kişinin altına düşen Kalın, 2013’te köy statüsüne düştü. Köy sakinleri ve muhtarın girişimleri sonucu belde olmak isteyen Kalın, alınan karar doğrultusunda yeniden belde statüsüne erişti. Bir süre vekalet ile yönetilecek olan belde, yapılacak seçimin ardından Belediye Başkanı’nı belirleyecek. Hukuki yollardan köyün yeniden belde olması için girişimde bulunduğunu ifade eden Kalın muhtarı Kemal Kol, "Mahkeme süreci bir süre devam etti. Sonunda beldemizi geri kazandık. Beldemize hayırlı ve uğurlu olsun" dedi.